0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » Muhammed Aleyhisselam (biyografiler)

önceki konu   diğer konu
10 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
tahabiri su an offline tahabiri  
Muhammed Aleyhisselam (biyografiler)
39 Mesaj -
selamunaleyküm arkadaþlar bu baþlýk altýnda tarihe malolmuþ kiþilerin biyofrafilerini yayýnlayalým


Muhammed Aleyhisselam

HZ. MUHAMMED

Soyu :
Hz.Muhammed, Mekke^nin büyük ailelerinden, Kureyþ kabilesinin kollarýndan biri olan "Haþimoðullarý" ndandýr.

Babasý Abdullah , annesi Amine^ dir. Dedesi Abdülmuttalip, Mekke^ nin ileri gelenlerindendir.

Doðumu ve Çocukluðu :
571 yýlýnda Mekke ^de dünyaya gelmiþtir.
Doðumundan önce babasý Abdullah^ý , Altý yaþýnda Annesini kaybetmiþtir.
Annesinin ölümüyle sekiz yaþýna kadar dedesi Abdülmuttalib^in , sonra da amcasý "Ebu Talip" in yanýnda yaþamýný sürdürmüþtür.
Amcasý Ebu Talip^in yanýnda ticareti öðrenmiþ, Arabistan dýþýnda Suriye, Yemen bölgelerini tanýmýþtýr.

Gençliði :
Hz.Muhammed, putlara tapmaz, doðruluktan ayrýlmaz, yalan söylemez, kimseyi kýrmaz özellikleriyle, akýllý ve olgun davranýþlarýyla, doðru sözlülüðü ve güvenilirliðiyle Kureyþliler arasýnda saygýnlýk kazanmýþtýr.Bundan dolayý "Muhammedül Emin" ( Güvenilir Muhammed ) denilmiþtir.

Ticaret iþleriyle uðraþan, Kureyþ^in saygýn ve zengin hanýmlarýndan olan Hz.Hatice^nin yanýnda çalýþmaya baþlamýþ, bir dönem sonra onunla evlenmiþtir.
Kabe^nin onarýmýndan sonra kutsal sayýlan "Hacer ül Esved" in yerine konulmasý sýrasýnda, Kabilelerin anlaþamamalarý üzerine çözüm için Hz.Muhammed^e baþvurmalarý, onun saygý duyulan, sorunlarý çözebilecek güce sahip, uzlaþtýrýcý , kiþilik özelliklerini gösterir.

Peygamber oluþu :
Tek bir tanrý, yaratýcý olduðunu düþünen Hz.Muhammed , zaman zaman Mekke yakýnlarýndaki Hira Maðarasýna giderek, burada düþünceleriyle baþbaþa kalmýþtýr.
610 yýlýnýn Ramazan ayýnýn 27. gecesi Cebrail aracýlýðýyla ilk vahiy kendisine ulaþtýrýlmýþtýr.

Ýlk Müslümanlar :
Hz. Muhammed^in Ýslamiyet^e çaðrýsý ile ona ilk inananlara ilk Müslümanlar denilir.
Bunlar:Hz. Hatice, Hz. Ali, Hz. Ebubekir, Zeyd^dir.

Mekke Döneminde Meydana Gelen Olaylar :
Ýslamiyet^in giderek yayýlmaya baþlamasý üzerine Mekkeliler, Müslümanlar üzerindeki baský ve iþkencelerini artýrdýlar. Bunun üzerine Hz. Muhammed, Müslümanlardan isteyenlerin Habeþistan^a göç etmesine izin verdi. Hýristiyan Habeþ hükümdarýnýn kendileri gibi tek Tanrý inancýný benimsemesi ve Müslümanlara iyi davranacaðým düþünmesi Hz. Muhammed^in bu kararý almasýnda etkili olmuþtur.

Mekkeliler, Müslümanlarla her türlü iliþkilerini kesmiþler. Bu durum üç yýl sürmüþtür. Ticarî iliþki ve akrabalýk
baðlarý gibi nedenlerle boykot kaldýrýldý.

Hz.Muhammed^in eþi Hatice ve amcasý Ebu Talip^in ayný yýl içinde ölmelerinden sonra Mekkelilerin Müslümanlar üzerindeki baskýlarý artmýþ, bunun üzerine Hz. Muhammed, hem Ýslamiyet^i yaymak hem de güvenilir bir yer bulmak amacýyla Taif kentine gitmiþtir. Ancak Taif^liler Hz.Muhammed^e iyi davranmamýþlardýr.

Akabe Biatlarý (Baðlýlýk:
Medine^deki Hazreç kabilesinden altý kiþi, Hac için Mekke^ye geldiklerinde Hz. Muhammed^le görüþmeleri sonucu,islamiyeti kabul etmiþler, dönüþlerinde Medine^de Ýslamiyet^i yaymaya baþlamýþlardýr. Bunun sonucunda 621 ^de bir gurup Medine^li, Akabe^de Hz.Muhammed^le görüþmüþ, ona baðlý kalacaklarýna ve sözlerini tutacaklarýna söz vermiþlerdir. Bu olaya " I.Akabe Biatý denilir."

622^de bir gurup Medine^li daha, Hz.Muhammed^le Akabe^de yeniden görüþmüþ, Ýslamiyet^in buyruklarýný yerine getireceklerine , Hz.Muhammed^i koruyacaklarýna söz vermiþler ve onu Medine^ye davet etmiþlerdir. Bu olaya da II.Akabe Biatlarý denilir.

Akabe Biatlarý , Müslümanlarýn Mekke^den Medine^ye göçüne , Hicret^e yol açmýþtýr.

Hicret(622-Eylül):
Hz. Muhammed^in, Müslümanlarla birlikte Mekke^den Medine^ye göç olayýna "Hicret" denilir.

Mekke^den Medineye göç edenlere "Muhacir" , Medine^de onlarý karþýlayýp yardým edenlere "Ensar " denilir.

Sonuçlarý :
Hicret olayý ile Ýslamiyet^in yayýlýþý hýzlandý
Hz.Muhammed ve Müslümanlar , Mekkelilerin baskýsýndan kurtuldu.
Medine Emirnamesi ( Anayasasýgöz kırpma hazýrlanarak uygulamaya koyuldu
Hz.Muhammed, Medine^deki Arap ve Yahudi kabileleriyle görüþerek toplumsal barýþý saðladý.
Ýslam Devletinin temelleri atýldý.
Hicri takvime baþlangýç olmuþtur.

Hz.Muhammed^in Siyasi ve Askeri Etkinlikleri:

a. BEDÝR SAVAÞI (624):
Nedeni :
Mekkelilerin, Medinelilere ekonomik baský yapmasý üzerine, Hz.Muhammed^in Suriye^den Mekke^ye dönen bir Kureyþ kervanýný ele geçirmek istemesi.

Geliþme:Mekkeli^ler yenilgiye uðratýldýlar. Bazý Mekkeliler tutsak alýndýlar. Zengin olanlar fidye karþýlýðý, okuma yazma bilenler on kiþiye okuma-yazma öðretmeleri karþýlýðý, bazýlarý da karþýlýksýz serbest býrakýldýlar.

Sonuçlarý:
Müslümanlarýn ilk büyük savaþý ve baþarýsýdýr.
Hz.Muhammed^in dini ve siyasi gücü artmýþtýr.
Putperest kalan Medineliler de Ýslamiyet^i kabul etmiþlerdir.
Hz.Muhammed^in esirler, yaralý düþman askerlerinin durumu ve ganimet^le ilgili uygulamalarý, Ýslam Savaþ Hukukuna temel oluþturmuþtur.

b.UHUT SAVAÞI (625):

Nedeni:
Mekkelilerin, Bedir savaþý yenilgisinin öcünü almak ve kervan yollarý güvenliðini saðlamak istemesi.
Geliþme:Medine yakýnlarýndaki Uhud daðý eteðinde yapýlan savaþta, okçularýn yerlerini terk etmeleri üzerine Müslümanlar yenilgiye uðradýlar. Hz.Muhammed yaralanmýþ, amcasý Hz.Hamza þehit olmuþtur.

Sonuç:
Müslümanlarýn yenilmesinin temel sebebi, askerlerden bir bölümünün ganimet paylaþýmýna yönelerek, yerlerini terk etmeleridir.

Mekkeliler, yenilgiye uðratmalarýna raðmen, Müslümanlarý yok edememiþlerdir.

c.HENDEK SAVAÞI (627):
Nedeni:
Hayber^de bulunan Yahudilerin, Mekkeliler ve çevre kabilelerle ittifak oluþturarak, Müslümanlarý yok etmek istemeleri.

Geliþme: Uhud savaþýndan ders alan Müslümanlar, savunma savaþý yapmaya karar verdiler. Ýran^lý bir müslüman olan Selman-i Farisi^nin önerisiyle, Medine^nin saldýrýya açýk olan yerlerine, insanlarýn geçemeyeceði geniþlikte Hendek kazýldý.

Sonuç:
Aralarýnda tam bir anlaþma ve birlik bulunmayan Mekke ordusu istediðini elde edemeyeceðini anlamýþ ve geri çekilmiþtir.

Mekkelilerin saldýrý gücü tükenmiþ ve savunmaya çekilmiþlerdir.
Müslümanlarýn son savunma savaþýdýr.Saldýrý sýrasý Müslümanlara geçmiþtir.

ç.HUDEYBÝYE ANTLAÞMASI (628):

Hz. Muhammed, Müslümanlarla birlikte Kabe^yi ziyaret etmek üzere yola çýkmýþ, ancak Kureyþliler kuvvet göndererek, Müslümanlarýn Mekke^ye giriþine engel olmuþlardýr. Bunun üzerine Hudeybiye denilen yerde, taraflar arasýndaki görüþmelerden sonra antlaþma imzalanmýþtýr.

Maddeleri:
Müslümanlar Kabe^yi ertesi yýl ziyaret edebilecekler ve üç günden fazla kalmayacaklar.

Mekke^li bir kimse Ýslamiyet^i kabul edip, Hz.Muhammed^in yanýna sýðýnýrsa, velisinin isteði üzerine geri verilecek, fakat bir Müslüman Mekke^ye sýðýnýrsa geri verilmeyecek.

Taraflardan her ikisi de istedikleri kabilelerle anlaþma yapabilecekler, fakat askeri yardým yapmayacaklar.

Ýki taraf birbirleriyle on yýl savaþmayacaklardý.

Önemi :
Mekkeliler, Müslümanlarýn siyasî varlýðýný resmen kabul ettiler.
Barýþ ortamýnýn oluþmasý Ýslamiyet^e geçiþi hýzlandýrdý.
Mekke^nin fethi kolaylaþtý.

d.HAYBER^ÝN FETHÝ ( 629):

Nedeni : Medine^nin kuzeyinde, Þam ticaret yolu üzerinde bulunan Hayber, Yahudilerin elindeydi. Yahudiler Müslümanlar için tehlike oluþturuyorlardý. Buranýn alýnmasý ayný zamanda, Þam ticaret yolu^nun ele geçirilmesini ve güvenliðini saðlayacaktý.

Geliþme:Hz. Muhammed, Hayberlilerin savunma yapmasýna fýrsat vermeden hýzlý hareket etmiþ, Hayber^i kuþatarak almýþtýr.

Önemi:
Yahudi sorunu çözümlenmiþ
Þam ticaret yolunun güvenliði saðlanmýþtýr.
Not : Yahudilere, ödeyecekleri vergi karþýlýðý ((Tarýmdan elde ettikleri ürünün yarýsýgöz kırpma topraklarýnda oturma hakký tanýndý.

e.MUTE SAVAÞI ( 629 ):

Nedeni:Bir Müslüman elçisinin, Bizans^a baðlý Gassaniler tarafýndan þehit edilmesi.

Geliþme ve Sonuç:Hz.Muhammed Zeyd bin Harise(azatlýsýgöz kırpma komutasýndaki bir orduyu, Gassaniler üzerine göndermiþ, Mute yakýnlarýnda; Bizans -Gassani-Arap kuvvetlerinden oluþan orduyla yapýlan savaþý Müslümanlar kaybederek geri çekilmek zorunda kalmýþlardýr. (Zeyd ve ondan sonraki iki ordu komutaný þehit olmuþ, bunun üzerine yönetimi eline alan Halid Bin Velid,Müslümanlarý daha fazla kayba uðratmamak için geri çekmiþtir.)

Önemi:Müslümanlarýn Bizans^la yaptýklarý ilk savaþtýr.

f.MEKKE^NÝN FETHÝagla630):
Nedeni:
Kureyþliler, Hudeybiye antlaþmasý koþullarýný, kendi taraflarýnda olan bir kabileyi destekleyerek bozdular.
Kureyþlilerin Müslümanlar aleyhindeki etkinliklerinin sona erdirilmek istenmesi.
Kabe^nin putlardan temizlenmek istenmesi.

Geliþme:Hz.Muhammed kalabalýk bir orduyla, Mekke^ yi her yönden kuþatmýþ, direnemeyeceklerini anlayan Mekkeliler teslim olmuþlardýr.

Önemi:
Ýslamiyet^in yayýlmasýný hýzlandýrmýþtýr.
Arap yarýmadasýnýn fethine ortam hazýrlamýþtýr.
Kabe, putlardan temizlenmiþtir.

g.HUNEYN SAVAÞI (630):

Nedeni : Mekke^nin fethi üzerine , Ýslamiyeti kabul etmeyen Arap kabilelerinin, Taiflilerin de desteðiyle bir ordu hazýrlayýp, müslümanlara saldýrmak istemesi.

Geliþme ve Sonuç : Mekke yakýnlarýndaki Huneyn vadisinde yapýlan savaþý, Hz.Muhammed komutasýndaki Müslümanlar kazandýlar. Kaçanlar Taif^e sýðýndý.

h.TAÝF^ÝN KUÞATILMASI (630):
Huneyn savaþýndan sonra, Hz. Muhammed, Taif^i kuþatmýþ, ancak burasýnýn savunmaya elveriþli konumundan dolayý baþarýlý olamamýþ, kuþatmayý kaldýrmak zorunda kalmýþtýr.

Taifliler bir yýl sonra kendileri Ýslamiyet^i kabul etmiþlerdir.

ý.TEBÜK SEFERÝ (631):
Nedeni:
Bizans Ýmparatoru Herakleios^ un, Ýslamiyetin yayýlmasýný engellemek amacýyla, büyük bir orduyla Arap Yarýmadasý üzerine sefere çýktýðý haberlerinin ( söylenti ) alýnmasý.

Bunun üzerine Hz.Muhammed^ in , Mute yenilgisinin olumsuz etkilerini silmek ve Bizanslýlarýn Arabistan^a girmesine engel olmak istemesi.

Önemi:
Hz. Muhammed^in son seferidir.
Hz.Muhammed döneminde Müslümanlar en geniþ sýnýrlara ulaþmýþlardýr.

Hz.Muhammed^in Son Zamanlarý ve Ölümü:

a.VEDA HACCI VE VEDA HUTBESÝ:

Hicret^in onuncu yýlýnda Hz. Muhammed Mekke^ ye Hacca gitmiþtir. Bu onun son ziyareti olduðu için Veda Haccý ( Haccü^l Veda ) olarak , burada Müslümanlara yaptýðý konuþma da "Veda Hutbesi" olarak adlandýrýlmýþtýr.

Veda Hutbesi^nde Hz. Muhammed; bütün insanlarýn eþit olduðunu, Müslümanlarýn kardeþ olduðunu, birbirlerinin canlarýna ve mallarýna kastetmemelerini, kötü alýþkanlýklardan vazgeçilmesini, kadýnlara iyi davranýlmasýný, istemiþtir.

b.HZ.MUHAMMED^ÝN ÖLÜMÜ (632)
Hz.Muhammed, Veda Haccý^ndan sonra Medine^ye dönmüþ, Bizans^a karþý yeni bir sefer hazýrlýðýndayken hastalanarak, 8 Haziran 632 tarihinde altmýþ üç yaþýnda vefat etmiþtir.
Gönderen: 01.08.2006 - 09:25
Bu Mesaji Bildir   tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
tahabiri su an offline tahabiri  
Mimar Sinan
39 Mesaj -
Mimar Sinan

Mimar Sinan (1490 - 1588)

Dünyanýn en büyük mimarlarýndan biridir. Kayseri'nin Aðýrnas köyünde doðdu. 1512 yýlýnda Ýstanbul'a geldi. Orduya asker yetiþtiren Acemi Oðlanlar Ocaðý'na girdi. Çaldýran Savaþý'nda ve Mýsýr seferlerinde bulundu. Ýstanbul'a dönünce Yeniçeri Ocaðý'na alýndý. Kanuni döneminde 1521'de Belgrad, 1522'de Rodos seferlerine katýldý, subaylýða yükseldi. 1526'da katýldýðý Mohaç seferinden sonra baþ teknisyen oldu. 1529'da Viyana, 1529-1532 arasýnda Alman, 1532-1535 arasýnda da Irak, Baðdat ve Tebriz seferlerine katýldý. Bu son sefer sýrasýnda Van Gölü'nün üstünden geçecek üç geminin yapýmýný baþarýyla tamamlamasý üzerine kendisine haseki unvaný verildi. 1536'da Pulya seferlerine katýldý. 1538'de yer aldýðý Moldova seferi sýrasýnda Prut Irmaðý üstünde yaptýðý bir köprüyle dikkatleri üstüne çekti. Bir yýl sonra mimar Acem Ali'nin ölümü üzerine onun yerine Saray Baþmimarý oldu. Günümüzdeki bayýndýrlýk bakanlýðýna eþ düþen bu görevi ölümüne kadar sürdürdü. Mimar Sinan, Osmanlý Ýmparatorluðu'nun en güçlü olduðu çaðda yaþamýþtýr.Kanuni, II. Selim ve III. Murat olmak üzere üç padiþah döneminde mimarbaþýlýk yapmýþ, imparatorluðun gücünü simgeleyen mimarlýk eserlerinin tasarlanýp uygulanmasýnda birinci derecede rol oynamýþtýr. 17 Temmuz 1588'de Ýstanbul'da öldüðünde ardýndan yüzlerce mimari eser býrakmýþtýr.
Gönderen: 01.08.2006 - 09:26
Bu Mesaji Bildir   tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
tahabiri su an offline tahabiri  
Müslim
39 Mesaj -
Müslim

HAKKINDA YAZILANLAR

Ýmâm Müslim Hazretleri
Altý meþhûr hadis-i þerif kitâbý, kütüb-i sitte'nin ikincisi, Sahih-i Müslim'dir. Bu kýymetli eserin müellifi de, Müslim b. Müslim el-Kuþeyri en-Niþâbûri hazretleridir.Arablarýn ''Beni Kuþeyr'' kabilesine mensûb olmasýna raðmen, Niþâbûr'da doðmuþtur.Bu sebeble, NiþÂbûri olarak anýlýr. Künyesi: Ebü'l-Hüseyn'dir. En büyük, hadis-i þerif imâmlarýndan biridir! Ýlim öðrenmek ve hadis dinlemek üzere hicâz Irak, Þam ve Mýsýr diyârlarýný dolaþtý.
Oralarda Ahmed b. Hanbel, Kureybe b. Sâid, Ebû Bekr b. Ebi þeybe ve Ýmâm Þafii hazretlerinin talebelerinden ve daha bir çok âlimden hadis dinleyip, rivayette bulunmuþtur. :Büyük muhaddis Ýmâm Muhammed Buhari hazretleriyle, Niþâbûr'da görüþmüþtür. Bir sohbet esnâsýnda, kendisinin bilmediði bir hususu Buhâri hazretleri gösterince ayaða kalkarak onu alnýndan öpmüþ ve: ''Ey Muhammed Buhâri! senin dönyada bir benzerin olmadýðýna, þehâdet ederim! sana buðz edenler ancak, hasedlerinden buðz ederler.'' demiþ ve çok iltifat etmiþtir.Ömrünün son yýllarýný, doðduðu yerde (Niþâbûr'da) geçirdi.
Bütün zamanýný, hadis-i þerif dersi vermekle geçiriyordu. Nafakasýný çýkaracak kadar, ticâret de yapýyordu. Ancak 55 sene yaþamýþ ve 875 (261h.) yýlýnda, Niþâbûr'da vefât etmiþtir. Sahia-i Müslim'de bildirilen bir hadis-i kudside Resûlullah Efendimiz, Allahü teâlânýn þöyle buyurduðunu naklederdi: ''Ey kullarým! Zulm etmeyi kendime haram kýldýðým gibi, sizin aranýzda da haram kýldým! Binâenaleyh, birbirinize zulmetmeyiniz;'' ''Ey kullarým! sizden öncekiler ve sonrakiler, bütün insanlar ve cinler bir yere toplanýp; benden ihtiyaçlarýný dileyecek olsalar. ve hepsinin dilekerini, yerine getirsem. Benim mülkümden ancak, iðne denize batýrýldýðýnda, onun denizden noksanlaþtýrdýðý kadar azalýr. Allahü teâlâ "Sahih" hadisleri; bize ulaþtýranlardan râzý olsun âmin.
Sahih-i Müslim
Sahih-i Müslim adlý büyük eserinde; 4.000 kadar hadis-i þerif meccuttur. Bunlarý b,zzat kendisinin topladýðý, 300.000 hadis arasýndan seçtiðini bildirir. Bu büyük eserini, 52 kitaba ayýrmýþtýr. Buhâri gibi ayrýca, bâblara (bölümlere) bölmemiþtir. Eserin baþ tarafýnda; hadis ilmiyle alâkalý mühim açýklamalar mevcuttur. Bilhassa, isnâd üzerinde, önemle durmuþtur. Çünkü kitabýna koyduðu farklý metinler için; deðiþik isnâdlarda bulunur. Deðiþik verilen metinlerÝ (hâgöz kırpma harfiyle gösterilmiþtir. Ýmâm Müslim hazretlerinin Sahih'inden baþka; 12 kadar orijinal eseri mevcuttur.Müslim'deki hadis-i þeriflerden bazýlarý, þunlardýr:
''Herhangi bir müslümanýn baþýna yorgunluk, hastalýk, düþünce, keder, acý, diken batmasýna kadar, her ne gelirse. Allahü teâlâ bunlarý, o müslümanýn hatâlarýna keffâret kýlar!'' ''Bir kimse; hanýmýna buðz etmesin. Öünkü hoþlanmadýðý huylarý varsa (bile) bunlara karþýlýk, memnûn olacaðý huylarý da vardýr.
''Yarým hurma bile olsa, sadaka vermek sûretiyle! Cehennemden korunmaya çalýþýnýz!''
''Bir kimseye, þer olarak, müslüman kardeþine,hakâret etmesi yeter!''
''Kendi aleyhinizi, evlâd ve mallarýnýz aleyhine; sakýn bedduâetmeyiniz! ki, duÂlarýn kabul olunacaðý bir saate rastlar da; bedduânýz kabul olunur.''
''Cennet ehlinin kimler olduðunu, size bildireyim mi? Herkes tarafýndan hor görülüp, hiçe sayýlan, zaif vemütevazi bir mü'mindir ki; Allahü teâlâya yemin ederse muhakkak Allahü teâlâ onun yeminini yerine getirir!''
''Ýki kimse arasýnda, adâlet etmek; sadakadýr! Güzel söz; sadakadýr!''
''Kolaylaþtýrýn, zorlaþtýrmayýn! Müjdeleyin, nefret ettirmeyin!''
Gönderen: 01.08.2006 - 09:28
Bu Mesaji Bildir   tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
tahabiri su an offline tahabiri  
Mevlana Celaladdin Rumi
39 Mesaj -
Mevlana Celaladdin Rumi

Mevlâna 30 Eylül 1207 yýlýnda bugün Afganistan sýnýrlarý içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh þehrinde doðmuþtur.

Babasý Bahaeddin Veled

Mevlâna'nýn babasý Belh Þehrinin ileri gelenlerinden olup, saðlýðýnda "Bilginlerin Sultâný" ünvanýný almýþ olan Hüseyin Hatibî oðlu Bahâeddin Veled'tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kýzý Mümine Hatun'dur. Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazý siyasi olaylar ve yaklaþmakta olan Moðol istilasý nedeniyle Belh'den ayrýlmak zorunda kalmýþtýr. Sultânü'I-Ulemâ 1212 veya 1213 yýlllarýnda aile fertleri ve yakýn dostlarý ile birlikte Belh'den ayrýldý. Sultânü'I-Ulemâ'nýn ilk duraðý Niþâbur olmuþtur. Niþâbur þehrinde tanýnmýþ mutasavvýf Ferîdüddin Attar ile de karþýlaþtýlar. Mevlâna burada küçük yaþýna raðmen Ferîdüddin Attar'ýn ilgisini çekmiþ ve takdirlerini kazanmýþtýr. Sultânü'I Ulemâ Niþabur'dan Baðdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâ'be'ye hareket etti. Hac farîzasýný yerine getirdikten sonra, dönüþte Þam'a uðradý. Þam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niðde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldiler. Karaman'da Subaþý Emir Mûsâ'nýn yaptýrdýklarý medreseye yerleþtiler. 1222 yýlýnda Karaman'a gelen Sultânü'l-Ulemâ ve ailesi burada 7 yýl kaldýlar.

Mevlana Hazretleri Evleniyor

Mevlâna 1225 yýlýnda Þerefeddin Lala'nýn kýzý Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nýn Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adlý iki oðlu oldu. Yýllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerrâ Hatun ile ikinci evliliðini yaptý. Mevlâna'nýn bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Âlim Çelebi adlý iki oðlu ile Melike Hatun adlý bir kýzý dünyaya geldi. Bu yýllarda Anadolunun büyük bir kýsmý Selçuklu Devleti'nin egemenliði altýnda idi. Konya'da bu devletin baþ þehri idi. Konya sanat eserleri ile donatýlmýþ, ilim adamlarý ve sanatkarlarla dolup taþmýþtý. Kýsaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaþýyordu ve Devletin hükümdarý Alâeddin Keykubâd idi. Alâeddin Keykubâd Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleþmesini istedi.Bahaeddin Veled Sultanýn davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayýs 1228 yýlýnda ailesi ve dostlarý ile geldiler. Sultan Alâeddin kendilerini muhteþem bir törenle karþýladý ve Altunapa (Ýplikçi) Medresesi'ni ikametlerine tahsis ettiler.

Babasý Ölüyor

Sultânü'l-Ulemâ 12 Ocak 1231 yýlýnda Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak, Selçuklu Sarayýnýn Gül Bahçesi seçildi. Halen müze olarak kullanýlan Mevlâna Dergâhý'ndaki bugünkü yerine defnolundu.

Mevlana Hazretleri Tedris'e Baþlýyor

Sultânü'I-Ulemâ ölünce, talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nýn çevresinde toplandýlar. Mevlâna'yý babasýnýn tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuþ, Ýplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Vaazlarý kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taþýyordu. Mevlâna 15 Kasým 1244 yýlýnda Þems-i Tebrizî ile karþýlaþtý. Mevlâna Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Þems aniden öldü. Mevlâna Þems'in ölümünden sonra uzun yýllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yýllarda Selâhaddin Zerkûbî ve Hüsameddin Çelebi, Þems-i Tebrizî'nin yerini doldurmaya çalýþtýlar.Hayatýný "Hamdým, piþtim, yandým" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralýk 1273 Pazar günü Hakk' ýn rahmetine kavuþtu.

Mevlâna'nýn cenaze namazýný Mevlâna'nýn vasiyeti üzerine Sadreddin Konevî kýldýracaktý. Ancak Sadreddin Konevî çok sevdiði Mevlâna'yý kaybetmeye dayanamayýp cenazede bayýldý. Bunun üzerine, Mevlâna'nýn cenaze namazýný Kadý Sýraceddin kýldýrdý. Mevlâna ölüm gününü yeniden doðuþ günü olarak kabul ediyordu. O öldüðü zaman sevdiðine yani Allah'ýna kavuþacaktý. Onun için Mevlâna ölüm gününe düðün günü veya gelin gecesi manasýna gelen "Þeb-i Arûs" diyordu ve dostlarýna ölümünün ardýndan ah-ah, vah-vah edip aðlamayýn diyerek vasiyet ediyordu. "Ölümümüzden sonra mezarýmýzý yerde aramayýnýz! Bizim mezarýmýz âriflerin gönüllerindedir"

HAKKINDA YAZILANLAR

1.Ben Rüzgarým Sen Ateþ
Mevlana Celaleddin Rumi Büyük Mutasavvýfýn Hayatý ve Eseri
Annemarie Schimmel
Ötüken Neþriyat / Kültür Dizisi

“Gençlik yýllarýnda Mevlana'yý tanýyan Annemarie Schimmel, hayatýný, kendi ifadesiyle, sadece Ýslam tasavvufunun deðil, genel olarak mistisizmin de bu en büyük þairine hasretmiþtir adamýþtýr. Bugün ise ilmi ve þahsiyeti Mevlana'nýn yörüngesinde kemal derecesine ulaþmýþ bu büyük alim, Avrupa'da ve hayatta bütün dünyada Mevlana'yý en iyi bilenlerden biri, belki de birincisidir. Tercümesini sunduðumuz bu eser, hem Mevlana'nýn dehasýný göstermesi bakýmýndan hem de bizim fikir ve ruh iklimimizde kývamýný bulan büyük bir Avrupalý alimin derinliðini göstermesi açýsýndan fevkalade önemlidir. Elinizdeki eserde Schimmel, Mevlana'nýn sembollar dünyasýnda seyahat ederek onun dünya görüþünü, aþk anlayýþýný, þiire bakýþýný ve dua hakkýndaki ince fikirlerini kendi þairane üslubuyla sunmaktadýr. Kitap baþtan sona Mevlana'nýn kullandýðý sayýsýz mecaz ve espirilerle adeta bir dantel gibi dukunmuþtur. Mevlana hakkýnda yazýlan her kitap þüphesiz kazançtýr. Ancak Schimmel'in bu kitabý, Mevlana'nýn bildiðimiz veya bildiðimizi zannettiðimiz fikirlerini yeni mana boyutlarýyla önümüze açmaktadýr. O bakýmdan bu eser, Mevlana'yý anlamak isteyenler için vazgeçilmez bir klavuzdur.”

2.Benzersiz Mevlana
I.M. Panayotopulos
Scala Yayýncýlýk

13. Asrýn ortalarýnda Horasan daðlarý ile bozkýrlarýndan kalkýp Konya'ya gelen Doðulu bir düþünür, o zamana kadar deðiþik kültür ve coðrafyalardan gelen bilgileri olaðanüstü seziþ ve duyuþunun perspektifi altýnda kullanarak asýrlar sonraki dünyanýn, bugünkü Batý Medeniyeti diye bildiðimiz felsefi sistemlerin temellerini atýyor...Spinoza'ya, Goethe'ye, Novalis'e, Kirkegaard'a, Nietzche'ye, Dostoyevsky'ye, Gabriel Marcel'e, Rilke'ye yollarýný açýyor. Bu suretle, 13.Asrýn Selçuklu Konya'sý Renaissance'ýn beþiði olarak karþýmýza çýkmýþ, tüm görkemiyle yükseliyor. Diyebiliriz ki, tüm felsefi sistemlerin en insancasý olan Varoluþçuluk'un-Heraklitos'tan sonra-ilk ve gerçek temsilcisi, binikiyüz ortalarýnýn Anadolusundaki Mevlana'dýr. Asrýmýzýn baþýnda Gabriel Marcel'in "sen, ben'in karþýsýnda oturan ben'dir" þeklindeki motto'yu ortaya koymasýndan sekizyüzyýl kadar önce, Mevlana, "benimle senin aranda ne ben ne de sen vardýr" demiþtir. Dr.Kriton Dinçmen
Gönderen: 01.08.2006 - 09:29
Bu Mesaji Bildir   tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
tahabiri su an offline tahabiri  
Yavuz Sultan Selim
39 Mesaj -
Yavuz Sultan Selim

Osmanlý sultanlarýnýn dokuzuncusu ve Ýslam halifelerinin yetmiþ dördüncüsü.

Saltanatý: 1512-1520
Babasý: II. Bayezid Han - Annesi: Aiþe Hatun
Doðumu: 10 Ekim 1470 Vefatý: 22 Eylül 1520

Amasya'da doðdu. Küçük yaþtan itibaren Kur'an-ý Kerim, tefsir, hadis ve fýkýh dersleri yanýnda yüksek fen ilimlerini de öðrendi. Çok çevik ve zeki olup ok atmak, güreþ tutmak ve kýlýç kullanmak hususunda maharet sahibiydi. Arabi ve Farisi'yi mükemmel bir þekilde konuþurdu. Babasý II. Bayezid padiþah olduktan sonra , askeri sevk ve idare ile devlet yöneticiliðini öðrenmesi için Trabzon'a vali tayin edildi.

Yavuz Sultan Selim Trabzon valisi iken, Þah Ýsmail'in (1502-1524) siyasi-dini faaliyetleri ile Osmanlý Devleti için çok büyük bir tehlike arzettiðini görüyor ve ona göre tedbirler düþünüyordu. Hatta zaman zaman bu devlet üzerine küçük çapta akýnlar da yapýyordu. Nitekim, 24 Nisan 1512'de babasýnýn yerine geçince de ilk seferini, Osmanlý Devleti'ni önce bölüp parçalama, sonra da yýkma emellerini güden Safeviler üzerine yaptý. Ýstanbul'da Eyüp ve diðer mübarek kabirleri ziyaret ederek zafer dualarý yaptýktan sonra ordusuyla harekete geçen Selim Han günlerce yol aldýktan sonra nihayet 23 Aðustos 1514'de Çaldýran Ovasý'nda Safevi ordusuyla karþýlaþtý. Yavuz ve ordusunun kudretiyle ateþli silahlarýn üstünlüðü sayesinde Osmanlýlar parlak bir zafer kazandý. Ýran ordusunun büyük bölümü imha edilirken bir çok Safevi kumandaný ile Þah Ýsmail'in zevcesi esir alýndý. Ýran'ýn baþ þehri Tebriz'e giren Yavuz Sultan Selim Han, þehirdeki camileri tamir ettirdi ve halka huzur verdi.

Bu zafer ile Osmanlý hududu Fýrat'tan Azerbeycan'a ve Ýran içlerine kadar uzadý. Yavuz Sultan Selim ikinci seferini Memlüklüler üzerine yaptý. Bu seferin asýl sebebi Memlüklülerin Osmanlý Devleti'nin kuvvetlenmesinden endiþe ederek þii Þah Ýsmail ile ittifak içerisine girmesi idi. Þah Ýsmail'i bir darbede saf dýþý býrakan Cihangir padiþah bu defa da yýldýrým sureti ile Mýsýr ordularýný 24 Aðustos 1516'da Mercidabýk ve 26 Mart 1517'de Ridaniye'de kazandýðý zaferler ile periþan etti. Artýk Memlük Devleti kalmamýþ, bütün Arap ülkeleri Osmanlý hakimiyetine girmiþti. Bu durum üzerine Mekke ve Medine emiri mukaddes þehirlerin anahtarlarýný "Hakimü'l Harameyn" ünvaný ile Yavuz Sultan Selim'e takdim etti. Ancak dindar padiþah bu ünvaný "Hadimü'l Harameyn= Mekke ve Medine'nin hizmetçisi" þekline çevirirek aldý ve evlatlarýna böyle miras býraktý.

Ýki büyük seferin zaferle neticelenmesinden sonra bilhassa donanma faaliyetlerine hýz veren Yavuz, devrin büyük alime Kemal-paþazade'ye niyetinin feth-i Efrenciye yani Avrupa olduðunu bildirmiþti. Ancak yüce Hakan'ýn Eyüp Türbesi'ni ziyaretle baþladýðý bu seferine yakalandýðý amansýz bir þirpence hastalýðý mani oldu. Vefat etmeden önce musabihi Hasan Can kendisine Hakk'a teveccüh etmesini söyleyince "Bunca zamandan beri bizi kiminle biliyordun. Cenab-ý Hakk'a teveccühte bir kusur mu gördün?" buyurarak Yasin-i Þerif okunmasýný istedi. Kendisi de okurken ruhunu teslim etti. Naþý kendi adý ile anýlan camiin avlusundaki türbededir.

Osmanlý Devleti'nin topraklarýný iki buçuk mislinden fazla geniþletti. Babasýndan devraldýðý 2,373,000 kilometrekarelik olan ülke topraklarý onun zamanýnda 6,557,000 kilometrekareye çýktý.

Devlet iþlerinde kesin niyet ve kati programla hareket eden Selim Han, herhangi bir devlet iþini fiiliyata koymadan evvel muhtelif yollarla onun hakkýnda alim, vezir ve sair ilgililerin fikirlerinden istifade eder ve günlerce düþünür, nihayet son kararýný verdikten sonra ondan dönmez ve bu kararýn aleyhinde söz söyleyenleri en þiddetli þekilde cezalandýrýrdý. Muntazaman bir casus teþkilatý vardý. Bu sayede gerek memleket dýþýnda ve gerek içeriden devamlý bilgi alýrdý. Mühim iþlerde bizzat tahkikat yapardý.

Ýhtiþam ve debdebeye ehemmiyet vermez, sadeliði sever ve sade giyinirdi. Kendisi için fazla para sarfýyla köþk ve lüks þeyler yapýlmasýný istemezdi. Bir defasýnda oðlu Þehzade Süleyman çok süslü bir elbiseyle huzuruna girince; "Süleyman annen ne giysin?" (Baþka bir rivayete göre "Anana giyecek birþey býrakmamýþsýn."göz kırpma diyerek sitem etmiþti. Hazinenin devamlý dolu olmasýna dikkat ederdi.

Sultan Selim Han evliyaya raðbet eder onlarýn sonbetlerine katýlmayý bulunmaz bir nimet sayardý. Devamlý; "Padiþah-ý alem olmak bir kuru kavga imiþ - Bir veliye bende olmak cümleden ala imiþ." buyururdu. Yavuz Sultan Selim'in Þam'da Salihiyye'de Muhiddin-i Arabi'ye yaptýrdýðý camii, imaret ve türbeden ve bir de Konya'da Mevlevi tekkesine getirdiði sudan baþka bir hayýr yapmasýna vakti ve zamaný müsait olmamýþtýr. Hatta baþlattýðý camiinin bile yalnýz temellerini attýrabilmiþ fakat tamamlayamamýþtý.
Gönderen: 01.08.2006 - 09:32
Bu Mesaji Bildir   tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
tahabiri su an offline tahabiri  
Dede Korkut
39 Mesaj -
Dede Korkut

Büyük Türk destan bilgesi Dede Korkut'un kiþiliði üzerinde bilgilerimiz yetersiz kalýyor. Korkut-Ata adýyla da tanýnan Dede Korkut, söylentilere göre Oðuzlarýn Bayat Boyundan Kara Hoca’nýn oðludur.

Onun, IX. ve XI. yüzyýllar arasýnda Türkistan'da Sir-Derya nehrinin Aral Gölüne döküldüðü yerde doðduðu, Ürgeç Dede adýnda bir oðlu olduðu, Oðuz Türklerinden büyük saygý gördüðü, bu bölgelerde hüküm süren Türk hakanlarýna akýl hocalýðý ve danýþmanlýk ettiði destanlarýndan anlaþýlmaktadýr.

Dede Korkut'un Türkler arasýnda, aðýzdan aðýza, dilden dile dolaþan destan niteliðindeki hikâyeleri XV. yüzyýlda Akkoyunlu'lar devrinde Dede Korkut Kitabý adýyla bir kitapta toplanmýþ, böylelikle sözden yazýya dökülmüþtür. Destan derleyicisi, Dede Korkut kitabýnýn önsözünde Dede Korkut hakkýnda þu bilgileri verir ve onun aðzýndan þu öðütlerde bulunur:

(Bayat Boyundan Korkut Ata derler bir er ortaya çýktý. 0 kiþi, Oðuz'un tam bilicisi idi. Ne derse olurdu. Gaipten türlü haber söylerdi...)

(Korkut Ata Oðuz Kavminin her müþkülünü hallederdi. Her ne iþ olsa Korkut Ata'ya danýþmayýnca yapmazlardý. Her ne ki buyursa kabul ederlerdi. Sözünü tutup tamam ederlerdi...)

(Dede Korkut söylemiþ: Lapa lapa karlar yaðsa yaza kalmaz, yapaðýlý yeþil çimen güze kalmaz. Eski pamuk bez olmaz, eski düþman dost olmaz. Kara koç ata kýymayýnca yol alýnmaz, kara çelik öz kýlýcý çalmayýnca hasým dönmez, er malýna kýymayýnca adý çýkmaz. Kýz anadan görmeyince öðüt almaz, oðul babadan görmeyince sofra çekmez. Oðul babanýn yerine yetiþenidir, iki gözünün biridir. Devletli oðul olsa ocaðýnýn korudur...)

(Dede Korkut bir daha söylemiþ: Sert yürürken cins bir ata nâmert yiðit binemez, binince binmese daha iyi. Çalýp keser öz kýlýcý nâmertler çalýnca çalmasa daha iyi... Çala bilen yiðide, ok'la kýlýçtan bir çomak daha iyi. Konuðu olmayan kara evler yýkýlsa daha iyi... Atýn yemediði acý otlar bitmese daha iyi. Ýnsanýn içmediði acý sular sýzmasa daha iyi...)

Dede Korkut'un kitabýnda on iki destan var. Bu destanlar, Türk dilinin en güzel örnekleri olduðu gibi, Türk ruhuna, Türk düþüncesine ýþýk tutan en açýk belgelerdir.

Dede Korkut, Oðuz Türklerini, onlarýn inanýþlarýný, yaþayýþlarýný, gelenek ve göreneklerini, yiðitliklerini, saðlam karakteri ve ahlâkýný, ruh enginliðini, saf, arý-duru bir Türkçe ile dile getirir. Destanlarýndaki þiirlerinde, çalýnan kopuzlarýn kývrak ritmi, yanýk havasý vardýr.

Bamsý Böyrek Destaný'nda Bey Böyrek’in ardýndan yavuklusu Banu Çiçek þöyle seslenir ;

Vay al duvaðýmýn sahibi,
Vay alnýmýn baþýmýn umudu.
Vay þah yiðidim, þahbaz yiðidim,
Doyuncaya dek yüzüne bakamadýðým
Han yiðit...
Göz açýp ta gördüðüm,
Gönül ile sevdiðim,
Bir yastýða baþ koyduðum
Yolunda öldüðüm, kurban olduðum
Can yiðit...

Dede Korkut destanlarýnýn kahramanlarý, iyiliði ve doðruluðu öðütler. Güçsüzlerin, çaresizlerin, her zaman yanýndadýr. Hile-hurda bilmezler, tok sözlü, sözlerinin eridirler. Türk milletinin birlik ve beraberliðini, millî dayanýþmayý, el ele tutuþmayý telkin eder.

Yüzyýllar boyu, heyecanla okunan bu eserdeki destanlar, Doðu ve Orta Anadolu'da, çeþitli varyantlarý ile yaþamýþtýr. Anadolu'nun birçok bölgelerinde, halk arasýnda söylenen, kuþaktan kuþaða aktarýlan hikâye ve destanlarda Dede Korkut'un izleri ve büyük etkileri vardýr.

Millî Destanýmýzýn ana kaynaðý olan Dede Korkut Kitabý’nýn bugün elde, biri Dresden'de, öteki Vatikan'da olmak üzere, iki yazma nüshasý vardýr. Bu yazma eserlere dayanarak Dede Korkut Kitabý, memleketimizde birkaç kez basýldýðý gibi, birçok yabancý memleketlerde çeþitli dillere de çevrilmiþtir.




Türk Dünyasý
DEDE KORKUT ÞÖLENÝNDE
Bayburt ta Buluþtu

Kimdir Korkut Ata?
Namýk Kemal Zeybek

Türk Dünyasý nýn Korkut Ata sý Ýçimizde Yaþýyor
Türk Dünyasý nýn dört bir yanýndan gelen konuklarýn katýlýmýyla bu yýl yedincisi gerçekleþtirilen Dede Korkut Uluslararasý Kültür ve Sanat Þöleni 16-22 Temmuz 2001 tarihleri arasýnda Bayburt ta gerçe Kimdir Korkut Ata? Türk milletine Ýslam dan önce gönderilmiþ bir tanrý elçisi mi? Neden olmasýn? Yüzlerce elçi göndermiþ olan Yüce Tanrý, Korkut Ata yý da Türklere göndermiþ olabilir. Korkut Ata belki de evliyadandýr... Ötelere eriþmiþ, ötelerden öðrendiklerini Türklere iletmiþtir. Nerede Türk varsa, orada Korkut Ata vardýr.
Halkýmýz en doðrusunu bilir diyelim; Korkut Ata "Varlýðýn övüncü Yüce Elçi Efendimiz" zamanýnda yaþamýþ veya belki ruhaniyetinden Ýslam ý öðrenerek arasýnda yaymaða baþlamýþ bir büyük insandýr. Ýslam ýn gerçeklerini, insanlýðýn erdemlerini, varlýðýný gizlilerini ve yiðitlerin törenlerini kopuzuyla çalmýþ, söylemiþtir.

Tartýþýlmaz gerçek nedir? O nu Allah tan baþka kimse bilmiyor. Ata Dede Korkut destanlarýnýn bize söylediði gerçek o ki; Korkut Ata, Oðuz ve Kýpçaklarýn bir arada yaþadýðý dönemde yaþamýþtýr. Ve Bayburt çevresi O nun yaþadýðý veya "yeniden yaþadýðý" bir bölge olmuþtur.

Bayburt çevresindeki derin kültür oluþumunu, yedi kat yer altýna inen, yedi kat göklere çýkan masal dünyasýný, destanlarý ezberden okuyan, okumamýþ kadýnlarýn üstün irfan kudretini bilenler için hiç de þaþýrtýcý deðildir. Korkut Ata saðlýðýnda Bayburt ta yaþamasa bile yüzyýllardan beri Bayburt ta yaþýyor.

Korkut Ata, Türk Dünyasýna sesleniyor. Birlik, bilim ve bilinç yolunu gösteriyor... Korkut Ata, Türk Dünyasýnýn her yerinde bilinir. Avrupa ve Türkiye Türklüðü, Türkistan ve Ýdil-Ural Türklüðü, Korkut Ata ya sahip çýkar. Hepsi de haklýdýr. Nerede Türk varsa, Korkut Ata oradadýr. Kim sahip çýkarsa, Korkut Ata onlarýndýr. Kim Korkut Ata ya sahip çýkarsa, Korkut Ata da, onlara sahip çýkar.
Korkut Ata nýn bir mezarý Kazakistan da, Türkistan þehrine yakýn bir yerdedir. Bir mezarý da Bayburt tadýr...
Yunus Emre de öyle deðil midir? Þimdilik bilinen 13 mezarý var. On üç mü? Hayýr. "Bin" mezarý var. Azerbaycanlý büyük þairimiz Bahtiyar Vahapzade ne diyor;

"Bir yerde ölüp bes niye bin yerde mezarý
Çünkü gazýlýr her gün gönüllerde mezarý
Otlarda, çiçeklerde ve güllerde doðuldu
Bir yerde ölüp bes niye bin yerde doðuldu
Efsane mi gerçek mi bu insan, ince insan
Varlý sesidir, kopmuþ o Türk ün kopuzundan!"

Türk ün kopuzunun en büyük ustasý Korkut Ata... Korkut Ata, kopuzu ile Türklere varolmanýn gerçeklerini anlatan insan. Korkut Ata nýn topuzu din yolunun inceliklerini ve barýþýn erdemlerini ve birliðin faziletlerini anlatmýþtýr. Gerektiði zaman, kopuz millet savunmasýnda yiðitlerin yüreklerine cesaret aþýsý olmuþtur.

Selam olsun sana Korkut Atamýz
Selam olsun sana Bayburt kalasý... kleþtirildi.
"Bir yerde ölüp bes niye bin yerde mezarý
Çünkü gazýlýr her gün gönüllerde mezarý
Otlarda, çiçeklerde ve güllerde doðuldu
Bir yerde ölüp bes niye bin yerde doðuldu
Efsane mi gerçek mi bu insan, ince insan
Varlý sesidir, kopmuþ o Türk ün kopuzundan!"
Gönderen: 01.08.2006 - 09:36
Bu Mesaji Bildir   tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
tahabiri su an offline tahabiri  
Askar Akaev
39 Mesaj -
Askar Akaev

Askar Akaev, 10 Kasým 1944'te Kemindey Bölgesi'ndeki Kýzýlbayrak köyünde dünyaya geldi. Babasý bir kolhoz iþçisidir.
1961 yýlýnda Fdurzemash fabrikasýnda metal iþçisi olarak çalýþmaya baþladý. 1968'de Leningrad Hassas Mekanik ve Optik Enstitüsü'nden mezun oldu.

1972'den 1973'e kadar Frunze Politeknik Enstitüsü'nde, sonra da Leningrad Hassas Mekanik ve Optik Enstitüsü'nde kýdemli araþtýrmacý ve öðretmen olarak çalýþtý.

Askar Akaev 1976'da Kýrgýzistan Cumhuriyetinin baþþehrine dönüp Politik Enstitüsü'nde kýdemli öðretmen, doçent ve nihayet bölüm baþkaný olarak çalýþtý.

1986-1987 yýllarýnda Kýrgýzistan Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin Ýlim ve Eðitim Müesseseleri Bölümü Baþkaný'ydý. 1987'de Ýlimler Akademisi baþkan yardýmcýlýðýna ve iki yýl sonra da baþkanlýðýna seçildi. Ayný yýl içinde Askar Akaev S.S.C.B. halk temsilciliðine seçildi.

Askar Akaev bilimsel doktor, profesör, Kýrgýzistan Cumhuriyeti Ýlimler Akademisi akademisyeni ve ayný zamanda beynelmilel ilim dünyasýnda tanýnmýþ bir fizikçidir. Bilgi Ýþlem Mühendisliði ve kuantum radyofiziðinin problemlerinin çözümüne uzmanlýðý ile büyük katkýlarda bulunmuþtur. Ayný zamanda optik bilgi iþlem mühendisliðini geliþtirenlerdendir.

1990 yýlý Ekim ayýnda Askar Akaev, Kýrgýzistan Cumhurbaþkanlýðý'na seçildi. Kýrgýzistan Cumhurbaþkaný olarak 1991 Aðustosu'nda yapýlan darbe teþebbüsüne aktif bir þekilde karþý çýktý.

Askar Akaev 12 Ekim 1991'de Kýrgýzistan'ýn millet tarafýndan seçilen ilk Cumhurbaþkaný oldu.
1993 yýlý Mayýs ayýnda Kýrgýzistan'ýn yeni anayasasý kabul edilince Askar Akaev'e olan güven derecesini tespit için bir referandum yapma ihtiyacý doðdu. 1994 Ocak ayýnda Kýrgýzistan halký Kýrgýzistan Cumhurbaþkanýnýn yetkilerini onayladý.
Askar Akaev, Kýrgýzistan'ý tarihin en zor döneminde yönetti. Onunla birlikte cumhuriyet baðýmsýzlýðýna kavuþtu. Dünya cemiyetinin tam üyesi oldu ve onun yaptýðý demokratik deðiþiklikler dünyada anlayýþla karþýlanarak kabul gördü.

X

Akayev son kez halkýna seslendi
CNN Türk 7 Nisan 2005

Akayev'in konuþmasý parlamentoda da yayýnlandý

Kýrgýzistan'ýn devrik lideri Askar Akayev, Kýrgýz halkýna son sesleniþinde, her þeyi halký ve ülkesi için yaptýðýný söyledi.
Kaydý Moskova’da yapýlan ve Meclis’te de yayýnlanan Akayev'in konuþmasý, televizyonda canlý yayýnlandý.

Her zaman þiddete karþý olduðunu belirten Askar Akayev, ''özellikle dýþ güçlerin içimizdeki krize karýþmasýný istemedim. Son emrim 'ateþ etmeyin' oldu. Böylece kan dökülmesini, halk ihtilalinin olmasýný engelledim'' dedi.

Halkýnýn kendisini affedeceðini umduðunu da söyleyen Akayev, tüm iþleri halkýnýn refahý ve iyiliði için yaptýðýný savundu.

Kýrgýzistan’da 24 marttaki yönetim deðiþikliðini anladýðýný ve kabul ettiðini ifade eden Akayev, Sovyetler Birliði'nin daðýlmasýndan bu yana geçen sürede Kýrgýzistan'ýn geldiði konum hakkýnda bilgi verdi.

Sovyetlerin daðýlmasýnýn ardýndan Kýrgýzistan'ýn zor þartlarla karþý karþýya kaldýðýný dile getiren Akayev, ülkenin doðal kaynaklarý bulunmadýðýný, bu nedenle her þeye yeniden baþlamak zorunda kaldýklarýný söyledi.

Ýktidarda bulunduðu süre içinde Asya ülkelerinin yaný sýra batýlý ülkeler ve uluslararasý kuruluþlarla iþbirliði yaptýklarýný belirten Akayev, özellikle son beþ yýlda ülkenin ekonomik açýdan ilerlediðini savundu. Kamuda þeffaflýk için altyapý oluþturduklarýný anlatan Akayev, sosyal ve ekonomik alanlarda atýlýmlar yapýldýðýný da ifade etti.

Akayev istifasýný halka verdi

Kýrgýzistan Meclis Baþkaný Ömürbek Tekebayev de, meclis olarak amaçlarýnýn devrik lider Askar Akayev'i cezalandýrmak deðil, ülkede düzen ve istikrarý saðlamak olduðunu söyledi.

Tekebayev, devlet baþkanýný halkýn seçtiðini ve Akayev'in de istifasýný halka verdiðini ifade ederek, ''ülkede þu anda devlet baþkaný yok. Biz geçici devlet baþkaný seçtik, asýl devlet baþkanýný halk seçecek'' dedi. Tekebayev, bunun gecikmeden olabilmesi için de öncelikle Akayev'in istifasýnýn mecliste onaylanmasý gerektiðini belirtti.
Gönderen: 01.08.2006 - 09:39
Bu Mesaji Bildir   tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
tahabiri su an offline tahabiri  
Cahar Dudayev
39 Mesaj -
Cahar Dudayev

Çeçenistan'ý özgürlüðü kavuþturan Cahar Dudayev, 1944 yýlýnýn Þubat ayýnda Çeçenistan'ýn Yalho köyünde doðdu. Hayata gözlerini açar açmaz Rus baskýsý ile tanýþtý. 23 Þubat 1944'te Sibirya'ya sürgün edilenlerin arasýna katýldýðýnda daha annesinin kucaðýnda 15 günlük bir bebekti. Çocukluk yýllarý Sibirya bozkýrlarýnda çok güç þartlar altýnda geçti. Orta öðrenimini burada tamamladý. 1962 yýlýnda Tambov Askeri Pilot Yüksek Okulu'ndan, 1966 yýlýnda da Uzak Mesafe Uçaklarý Pilot ve Mühendis Yetiþtirme Yüksek Okulu'ndan mezun oldu. 1974 yýlýnda Gagarin Hava Harp Akademisi'ni de bitiren Dudayev, 1. Sýnýf pilot ve mühendis ünvanýný kazandý. S.S.C.B. hükümeti tarafýndan kendisine 12 madalya verildi. Tümgeneralliðe yükseldi. Sovyet tarihinde Stratejik Hava Kuvvetleri'nde Tümen Komutaný olmayý baþaran ilk Müslüman olarak adýndan bahsettirdi.

Çeçenistan Devlet Baþkaný olmadan önce Baltýk Cumhuriyetlerinde yaþanan baðýmsýzlýk hareketlerini bastýrmadýðý için adý isyancý generale çýktý. 1989'da Estonya'da Stratejik Hava Kuvvetleri Filolarý Komutanlýðý'nda görev yaparken Baltýk ülkelerinde baþlayan baðýmsýzlýk hareketlerinin kuvvet kullanýlarak bastýrýlmasý için Moskova'dan emir aldý. Ancak bu emri "yurdunun baðýmsýzlýðý için mücadele eden bir halkýn üstüne bomba atmam" diyerek yerine getirmedi. Moskova bu itaatsizliði hazmedemedi ve Dudayev'e ceza olarak askeri birliði ile birlikte Grozni'ye sürgüne gönderildi. 1990 yýlýnýn Mayýs ayýnda görevinden istifa etti. Rusya bu "isyancý" komutanýn önderlik edeceði birçok olaya gebeydi.

Kasým 1990'da toplanan Çeçen Halkýnýn Kurultayý'na davet edildi ve sonradan "Çeçen Ulusal Kongresi" adýný alan bu halk meclisinin icra kurulu baþkanlýðýna seçildi.
19-21 Aðustos 1991'de Gorbaçov'a karþý giriþilen baþarýsýz darbe teþebbüsü sýrasýnda darbecilerin karþýsýnda yer aldý. Akabinde, darbecilerle iþbirliði yapan Çeçen-Ýnguþ Cumhuriyeti Hükümeti'ni düþürmek için baþlatýlan halk hareketinin baþýna geçti. Demokratik güçler, aydýnlar ve tüm Çeçen halký kendisini destekledi. 27 Ekim 1991'de yapýlan seçimlerde %85 oranýnda aldýðý oyla Çeçenistan Cumhurbaþkanlýðý'na seçildi.Rusya'nýn 11 Aralýk 1994 tarihinde Çeçenistan'a karþý baþlattýðý iþgal ve soykýrým hareketine karþý Cahar Dudayev, "Son Çeçen canýný vermeden Ruslar ülkemize hakim olamaz" diyerek, halkýna "Cihad" emrini verdi.Dudayev'in önderliðindeki Çeçen halký, iki yýla yakýn bir süre devam eden þanlý bir istiklal mücadelesi verdi. Sonunda Mayýs 1996'da Çeçenistan Ruslardan temizlenerek, Kafkas tarihine yeni bir altýn sayfa eklendi.Bu özgürlük lideri, 21 Nisan 1996'da bir suikast sonucu þehid edildi.
Gönderen: 01.08.2006 - 09:44
Bu Mesaji Bildir   tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
tahabiri su an offline tahabiri  
Evliya Çelebi
39 Mesaj -
Evliya Çelebi

Seyyah-yazar

Asýl adý Derviþ Mehmed Zillî olan Evliya Çelebi 1611 yýlýnda Ýstanbul Unkapaný'nda doðdu. Babasý Derviþ Mehmed Zillî, sarayda kuyumcubaþýydý.Evliya Çelebi'nin ailesi Kütahya'dan gelip Ýstanbul'un Unkapaný yöresine yerleþmiþti. Ýlköðrenimini özel olarak gördükten sonra bir süre medresede okudu, babasýndan tezhip, hat ve nakýþ öðrendi. Musiki ile ilgilendi. Kuran'ý ezberleyerek "hafýz" oldu. Enderuna alýndý, dayýsý Melek Ahmed Paþa'nýn aracýlýðýyla Sultan IV. Murad'ýn hizmetine girdi.

SEYAHAT YA RESULALLAH

Evliya Çelebi Seyahatname’nin giriþinde seyahate duyduðu ilgiyi anlatýrken bir gece rüyasýnda Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed'i gördüðünü, ondan "þefaat ya Resulallah" diyerek þefaat isteyecek yerde, þaþýrýp "seyahat ya Resulallah" dediðini, bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz'in ona gönlünün uyarýnca gezme, uzak ülkeleri görme imkaný verdiðini yazar.

NERELERÝ GEZDÝ

Evliya Çelebi bu rüya üzerine 1635'te, önce Ýstanbul'u dolaþmaya, gördüklerini, duyduklarýný yazmaya baþladý. 1640’larda Bursa, Ýzmit ve Trabzon’u gezdi, 1645'te Kýrým'a Bahadýr Giray'ýn yanýna gitti. Yakýnlýk kurduðu kimi devlet büyükleriyle uzak yolculuklara çýktý, savaþlara, mektup götürüp getirme göreviyle, ulak olarak katýldý. 1645'te Yanya'nýn alýnmasýyla sonuçlanan savaþta, Yusuf Paþa'nýn yanýnda görevli bulundu.1646'da Erzurum Beylerbeyi Defterdarzade Mehmed Paþa'nýn muhasibi oldu. Doðu illerini, Azerbaycan'ýn, Gürcistan'ýn kimi bölgelerini gezdi. Bir ara Revan Haný'na mektup götürüp getirmekle görevlendirildi, bu sebeple Gümüþhane, Tortum yörelerini dolaþtý. 1648'te Ýstanbul'a dönerek Mustafa Paþa ile Þam'a gitti, üç yýl bölgeyi gezdi. 1651'den sonra Rumeli'yi dolaþmaya baþladý, bir süre Sofya'da bulundu. 1667-1670 arasýnda Avusturya, Arnavutluk, Teselya, Kandiye, Gümülcine, Selanik yörelerini gezdi.

SEYAHATNAME’NÝN ÖZELLÝKLERÝ

Evliya Çelebi 50 yýlý kapsayan bir zaman dilimi içinde gezdiði yerlerde toplumlarýn yaþama düzenini ve özelliklerini yansýtan gözlemler yapmýþtýr. Bu geziler yalnýz gözlemlere dayalý aktarmalarý, anlatýlarý içermez,araþtýrýcýlar için önemli inceleme ve yorumlara da olanak saðlar. Seyahatname'nin içerdiði konular, belli bir çalýþma alanýný deðil, insanla ilgili olan her þeyi kapsar. Üslup bakýmýndan ele alýndýðýnda, Evliya Çelebi'nin, o dönemdeki Osmanlý toplumunda, özellikle Divan edebiyatýnda yaygýn olan düzyazýya baðlý kalmadýðý görülür. Divan edebiyatýnda düzyazý ayrý bir marifet ürünü sayýlýr, aðdalý bir biçimle ortaya konurdu. Evliya Çelebi, bir yazar olarak, bu geleneðe uymadý, daha çok günlük konuþma diline yakýn, kolay söylenip yazýlan bir dil benimsedi. Bu dil akýcýdýr, sürükleyicidir, yer yer eðlenceli ve alaycýdýr.Evliya Çelebi gezdiði yerlerde gördüklerini, duyduklarýný yalnýz aktarmakla kalmamýþ, onlara kendi yorumlarýný, düþüncelerini de katarak gezi yazýsýna yeni bir içerik kazandýrmýþtýr. Burada yazarýn anlatým bakýmýndan gösterdiði baþarý uyguladýðý yazma yönteminden kaynaklanýr. Anlatým belli bir zaman süresiyle sýnýrlanmaz, geçmiþle gelecek, þimdiki zamanla geçmiþ iç içedir. Bu özellik anlatýlan hikayelerden, söylencelerden dolayý yazarýn zamanla istediði gibi oynamasý sonucudur. Evliya Çelebi belli bir süre içinde, özdeþ zamanda geçen iki olayý, yerinde görmüþ gibi anlatýr, böylece zaman kavramýný ortadan kaldýrýr. Seyahatname'de, yazarýn gezdiði, gördüðü yerlerle ilgili izlenimler sergilenirken, baþlý baþýna birer araþtýrma konusu olabilecek bilgiler, belgeler ortaya konur. Bunlar arasýnda öyküler, türküler, halk þiirleri, söylenceler, masal, mani, aðýz ayrýlýklarý, halk oyunlarý, giyim-kuþam, düðün, eðlence, inançlar, komþuluk baðlantýlarý, toplumsal davranýþlar, sanat ve zanaat varlýklarý önemli bir yer tutar Evliya Çelebi insanlara ilgili bilgiler yanýnda, yörenin evlerinden, cami, mescid, çeþme, han, saray, konak, hamam, kilise, manastýr, kule, kale, sur, yol, havra gibi deðiþik yapýlarýndan da söz eder. Bunlarýn yapýlýþ yýllarýný, onarýmlarýný, yapaný, yaptýraný, onaraný anlatýr. Yapýnýn çevresinden, çevrenin havasýndan, suyundan söz eder. Böylece konuya bir canlýlýk getirerek çevreyle bütünlük kazandýrýr.Seyahatname'nin bir özelliði de deðiþik yöre insanlarýnýn yaþama biçimlerine, davranýþlarýna, tarýmla ilgili çalýþmalarýndan, süs takýlarýna,çalgýlarýna dek ayrýntýlarýyla geniþ yer vermesidir. Eserin bazý bölümlerinde, gezilen bölgenin yönetiminden, eski ailelerinden, ileri gelen kiþilerinden, þairlerinden, oyuncularýndan, çeþitli kademelerdeki görevlilerinden ayrýntýlý biçimde söz edilir.Evliya Çelebi'nin eseri dil bakýmýndan da önemlidir. Yazar, gezdiði yerlerde geçen olaylarý, onlarla ilgili gözlemlerini aktarýrken orada kullanýlan kelimelerden de örnekler verir. Bu örnekler, dil araþtýrmalarýnda, kelimelerin kullaným ve yayýlma alanýný belirleme bakýmýndan yararlý olmuþtur. Evliya Çelebi'nin Seyahatname'si çok ün kazanmasýna raðmen, ilmi bakýmdan, geniþ bir inceleme ve çalýþma konusu yapýlmamýþtýr.1682'de Mýsýr'dan dönerken yolda ya da Ýstanbul'da öldüðü sanýlmaktadýr.

ESERÝ: Seyahatname, ilk sekiz cilt: 1898-1928, son iki cilt: 1935-1938.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi
Topkapý Sarayý Baðdat 304 Yazmasýnýn Transkripsiyonu - Dizini
1. Kitap
Evliya Çelebi
Yapý Kredi Yayýnlarý / Özel Dizi

"Evliya Çelebi Seyahatnamesi", 1994'te yitirdiðimiz, yeri doldurulamaz deðerli Türkolog Orhan Þaik Gökyay'ýn her zaman ve en çok ilgisini çeken eserlerden biri olmuþtu.

Gökyay, bu dil anýtý üzerine yoðunlaþma imkanýný ancak ömrünün son yýllarýnda bulabildi. 1988 yýlýnda, seyahatnamenin birinci cildinin, Topkapý Sarayý Müzesi Kütüphanesi Baðdat 304'te kayýtlý bulunan ve birçok araþtýrmacýnýn müellif nüshasý kabul ettiði yazmasý üzerinde çalýþmaya baþladý. Transkripsiyonlu Metin, Sözlük ve Dizin olarak üç cilt halinde düþündüðü eserin yazýk ki sadece transkripsiyonlu metin kýsmýný hazýrlayabildi. Sonradan, metin üzerindeki çalýþmalar, onun çizdiði çerçeve içinde sürdürülüp tamamlandý.

Ayrýca, Yücel Daðlý'nýn, Orhan Þaik Gökyay'ýn izniyle Ýstanbul Üniversitesi'nde yüksek lisans tezi olarak hazýrladýðý "Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nin 1. Cildindeki Yer ve Þahýs Ýsimleri Ýndeksi (1994)", bu yayýn dolayýsýyla yeniden gözden geçirildi. Bu çalýþmaya rütbeler, kurumlar, terimler, bitkiler, meydanlar, camiler... vb. önemli-önemsiz hemen her þeyin eklenmesiyle geniþ bir "Dizin" oluþturuldu. Böylece, ortaya hem Evliya Çelebi'nin hem de Orhan Þaik Gökyay'ýn önemlerine yaraþýr bu kitap çýktý; kývançla sunuyoruz.


Evliya Çelebi Seyahatnamesi
Topkapý Sarayý Baðdat 304 Yazmasýnýn Transkripsiyonu - Dizini
2. Kitap
Evliya Çelebi
Yapý Kredi Yayýnlarý / Özel Dizi

19 Aðustos 1630 gecesi, rüyasýnda gördüðü Hz. Peygamber'in elini öperken heyecanlanýp "Þefaat ya Resulallah" diyecek yerde "Seyahat ya Resulallah" diyerek kendi geleceðine farklý bir kapý aralayan garip bir gezgin, tam kýrk yýl boyunca bütün Osmanlý coðrafyasýný adým adým dolaþtý. Kimi zaman han odalarýnda menakýb dinledi, kimi zaman da çarþýlarýn kalabalýðýna karýþýp deðiþik kültürlerin insanlarýyla tanýþtý. Zengin konaklarýna misafir oldu; dað baþlarýnda, terkedilmiþ kalelerde bir ateþin etrafýna toplanmýþ bozkýrlarla dertleþti. Liman kentlerine uðradý; yýkýk surlarý adýmlarýyla ölçtü, binbir çeþit nesneyi elleriyle tarttý.

Kervanlara katýlýp hayallerin ötesine yürüdü. Çaðlar öncesinin krallarý, sultanlarý sanki onun arkadaþýydýlar; öykülerini anlattýlar, kýssadan hisse verdiler. O, bütün bir Osmanlý geleneðinin zamaný ve mekaný aþan hafýzasý idi. Asýl adý bilinmiyor; ama dünya onu Evliya Çelebi olarak tanýdý.

Evliya Çelebi üzerine çok þey yazýldý ve söylendi; fakat onun bir insan ömrü adadýðý Seyahatname'si, bu güne kadar tam olarak yayýmlanmadý. Çünkü o, eleþtirel bilinci klasik medhiyeciliðin üstünde tuttuðu için sansüre uðradý. Sonuçta bu göz kamaþtýrýcý kültür hazinesi, az sayýda uzmanýn yararlanabildiði 10 ciltlik bir yazma külliyatý olarak kaldý.

Yapý Kredi Yayýnlarý, Evliya Çelebi Seyehatnamesi'nin Topkapý Sarayý Müzesi Kütüphanesi'ndeki asýl yazma nüshasýný yayýmlamakla, geçmiþimizi geleceðimizle buluþturduðuna inanýyor. Bu inancý paylaþan herkes için, artýk yolculuk zamanýdýr.

Seyahatname
(Gördüklerim)
Evliya Çelebi
Ýnkilap Kitabevi / Tarih-Ýnceleme-Biyografi Dizisi

Bu kitap : "Seyahatname"sinin içinden kendisinin gördüðü ya da dinlediði olaylarýn seçilmesi ile ortaya çýktý. Seyahatname, çok yönlü bir yapýttýr. Birkaç yerde kendisi de asýl maksadýn dýþýna çýktýðýný, bu iþte olan bitenleri ayrýntýlarla yazsa baþkaca bir cilt olacaðýný iþaret eder. Bunlarýn arasýndan kendisinin de arasýra "sergüzeþt-i hakiranemiz, serencam-ý fakiranemiz" yollu sözlerle, dile getirdiði olaylarýn fazla olduðunu söyler. Evliya, tarih kitaplarýnda sonuçlarý anlatýlmýþ kimi savaþlarý, ayaklanmalarý içinde imiþ gibi yakýndan izlemek ve gözlemek durumunda bulunmuþtur. Çaðý, on yedinci yüzyýlýn karmakarýþýk bir zamanýdýr. Güvenilir, iþ baþarabilir kiþi olarak Defterzade Mehmet Paþanýn, Melek Ahmet Paþanýn dairelerinde bulunmuþ olayý bir insan görüþ alanýndan çýkarýp da genel tasvirler, basmakalýp sözlerle anlatmýyor, karda, tipide, vuruþma ve çatýþmalardaki bir insan kalabalýðýnýn sýkýntýsýný, bunalýmýný bir tablo halinde deðil çektiklerini, gözüyle gördüklerini anlatarak okuyaný etkiliyor..

Manis Ýli Genel Kitaplýðýndaki yazma nüshadan olduðu gibi aktarýlmýþtýr. Metinde bir deðiþtirme yapýlmamýþtýr. Zamanýmýza göre bilinmeyen kimi sözcükler okuyucunun dikkatini kesmemek için [...] iþareti arasýnda kara harflerle açýklanmýþtýr. Olaylarýn genel bir görüþ ile anlaþýlabilmesi için de her bölüm baþýnda bazý bilgiler verilmiþtir.
X

HAKKINDA YAZILANLAR

‘Evliya Çelebi Seyahatnamesi Okuma Sözlüðü’ (1)
HÝLMÝ YAVUZ Zaman 22.09.2004

Prof. Dr. Doðan Kuban, 1984 yýlýnda (Mart 1984, 3/21) Ankara’da yayýmlanan ‘Boyut’ Dergisi’nde (ayraç içinde belirteyim: ‘Boyut’, plastik sanatlar alanýnda bugüne deðin ülkemizde basýlmýþ, az sayýda nitelikli dergilerden biridir) yayýmlanan ‘Geleneksel Türk Kültüründe Nesneler Dünyasýna Bakýþ’ baþlýklý yazýsýnda, Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin, mimarlýk tarihine iliþkin bir kaynak olarak kullanýlmasýnýn mümkün olmadýðýný söyler, ‘mesela, Süleymaniye [Camii]’nin tanýmýný yapan bölüm iyice incelendiði zaman, bu bilgilerle Süleymaniye’nin rökonstrüksiyonunun yapýlamayacaðýný kabul etmek zorunda kalýrsýnýz’ der.

Kuban, Evliya’nýn, ‘heyecan dolu dil[ine] karþýn, ne caminin þemasý, ne büyüklüðü [...] bakýmýndan yeterli bilgi edinip bundan Süleymaniye’nin nasýl bir yapý olduðunýu çýkarmak olanaðý[nýn]’ bulunmadýðýný; [ç]ünkü Osmanlý kültüründe, nesneler[in] deðil, iliþkiler[in] önem taþý[dýðýný]’ belirtir ve þöyle der: ‘Bu nedenle de sosyal yaþama iliþkin gözlemleri o kadar ilginç olan Evliya’yý, güvenilir bir mimari tarihi kaynaðý olarak kullanmak olanaksýzdýr. Kuþkusuz bu yargý, Evliya’nýn yine de önemli bir tarihi kaynak olma niteliðini deðiþtirmez.’

Evliya Çelebi’nin Seyahatname’si, Osmanlý sosyal tarihi araþtýrmalarý baðlamýnda, gerçekten son derece ayrýntýlý bir envanter sunar. Bu sosyal tarih envanterinin bir bölümü (hatta önemli bir bölümü!) Evliya’nýn 17. yüzyýl Osmanlý coðrafyasýnýn içinde ve dýþýnda konuþulan dillere ve dialektlere iliþkindir. Dolayýsýyla Seyahatname, Kuban’ýn belirttiði gibi mimarlýk tarihi açýsýndan yararlanýlabilir olmasa da, özellikle Türk Dili tarihi araþtýrmalarý bakýmýndan, bulunmaz bir kaynaktýr.

Özellikle Türk Dili tarihi, demem boþuna deðil. Neredeyse 20 yýldan beri Evliya Çelebi Seyahatnamesi üzerinde çalýþan ABD’li deðerli bilim adamý Prof. Dr. Robert Dankoff’un, 1989 yýlýnda toplanan ‘Uluslararasý Altaistik Konferansý’na sunduðu, ‘Turkic Languages and Turkish Dialects according to Evliya Çelebi’ baþlýklý bildiride de belirttiði gibi (bu bildiri Bernt Brendemoen’in editörlüðünde, ‘Altaica Osloensia’da, Oslo’da yayýmlanmýþtýr), ‘Seyahatname’de, Evliya Çelebi’nin gezileri sýrasýnda saptadýðý, Türkçe dýþýndaki (‘non Turkic&#8217göz kırpma otuz dil’den baþka, Türkçe konusunda da çok zengin malzeme bulunmak- tadýr.’ Dr. Dankoff, Evliya’nýn genelde Türkologlarýn Arapça metinlerde saptamakta güçlük çektikleri ‘fonetik nüanslarý’ da gösterdiðini bildiriyor. i k i/

Görülüyor: Seyahatname, Türkçe dýþýnda otuz (evet, otuz!) dile iliþkin bilgileri içerdiði gibi, Türkçe’nin Anadolu’nun farklý yörelerinde ve Orta Asya coðrafyasýnda konuþulduðu biçimiyle de ilgilenmiþtir. (Ayraç içinde belirteyim: Bu diller arasýnda Kýbti dili, Arapça, Macarca, Tatarca, Nogayca, Arnavutça, Yunanca, Slav dilleri, Ukraynaca, Kafkasya dilleri, Gürcüce, Kalmýkça, Ýtalyanca ... da bulunuyor). Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin ihtiva ettiði bu göz kamaþtýrýcý dil malzemesi (‘hazinesi’ demek belki daha doðru!) üzerinde yýllar süren ve gerçekten büyük emek ve entelektüel donaným isteyen çalýþmasýný, Dr. Dankoff, ‘An Evliya Çelebi Glossary’ baþlýðý ile, 1991 yýlýnda yayýmlamýþtý. (‘Glossary’, Harward Üniversitesi ‘Yakýn Doðu Dilleri ve Medeniyetleri’ Bölümü’nün yayýný olarak basýlmýþtýr.) Kitabýn alt baþlýðý ise, ‘Unusual, Dialectical and Foreign Words in the Seyahatname’dir. (Dankoff’un deyiþiyle: ‘Seyahatname’deki Yabancý Kelimeler, Mahalli Ýfadeler&#8217göz kırpma.

Prof. Dr. Robert Dankoff’un ‘Glossary’sinden, bugüne kadar ancak Ýngilizce bilenler yararlanmaktaydý. Þimdiyse bu eser, Prof. Dr. Semih Tezcan gibi çok deðerli bir dilbilimci tarafýndan ‘katkýlarla Ýngilizceden çev[rilmiþ]’ bulunuyor. Dr. Tezcan, Dr. Dankoff’un ‘An Evliya Çelebi Glossary’ için Türkçe karþýlýk olarak uygun gördüðü ‘Evliya Çelebi Lügatý’ yerine, ‘’Evliya Çelebi Seyahatnamesi Okuma Sözlüðü" demeyi tercih etmiþ.

‘Okuma Sözlüðü’nü tanýtmaya önümüzdeki hafta da devam edeceðim.
Gönderen: 01.08.2006 - 09:48
Bu Mesaji Bildir   tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
tahabiri su an offline tahabiri  
Fevzi Çakmak
39 Mesaj -
Fevzi Çakmak

GÖREV SÜRESÝ:
12 Temmuz 1922 - 3 Mart 1924 (Orgeneral)
3 Mart 1924 - 12 Ocak 1944 (Mareþal)

Mareþal ÇAKMAK;1876 yýlýnda Ýstanbul'da doðdu. 1895 yýlýnda Teðmen rütbesi ile Harp Okulu'nu bitirdikten sonra, ayný yýl girdiði Harp Akademisi'ni 1898 yýlýnda bitirerek Kurmay oldu. Bu tarihten itibaren ordunun çeþitli kademelerinde karargah ve birlik komutanlýðý görevlerinde bulundu. 1914 yýlýnda Tümgeneralliðe yükseldi. Çeþitli birliklerde Kolordu Komutanlýðý, Anafartalar Grup Komutanlýðý ve Ordu Komutanlýðý görevlerinde bulundu. 6 Ocak 1918 tarihinde Genelkurmay Baþkanlýðýna atandý. 28 Temmuz 1918 tarihinde Korgeneralliðe yükseldi. 27 Mayýs 1919 tarihine kadar bu görevi yürüttü. 1 nci Ordu Müfettiþliði'nden sonraki Harbiye Nazýrlýðý görevinden 21 Nisan 1920 tarihinde istifa ederek Anadolu'ya geçti. Milli Müdafaa Vekili ve Heyeti Vekile Reisliði görevine atandý. 3 Nisan 1921 tarihinde Orgeneral, 31 Aðustos 1922 tarihinde de Büyük Zafer'in kazanýlmasýndaki yüksek hizmetlerini takdiren Mareþalliðe terfi ettirildi. 12 Temmuz 1922 - 3 Mart 1924 tarihleri arasýnda Genelkurmay Baþkanlýðý Vekilliði, 3 Mart 1924 tarihinden 12 Ocak 1944 tarihine kadar Genelkurmay Baþkanlýðý yaptý. 12 Ocak 1944 tarihinde yaþ haddinden emekli oldu.

Fransýzca, Ýngilizce, Almanca bilir. Evli 2 çocukludur.

Arnavutluk Harekatý ve Ýsyaný'na, Ýtalya, Balkan, 1 nci Dünya ve Kurtuluþ Savaþlarý'na katýldý.

12 Nisan 1950 tarihinde vefat etti. Eyüp Sultan'da topraða verildi.
Gönderen: 01.08.2006 - 09:54
Bu Mesaji Bildir   tahabiri üyenin diger mesajlarini ara tahabiri üyenin Profiline bak tahabiri üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1584 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
sakir bayram (64), arabulan (55), ümit09 (53), hilalbaþa.. (44), ESÝLA (39), HiLaL90 (34), enes.gs (38), aksoy60 (40), Beste (46), gümüþta&#2.. (43), derdodertli (51), nurangurtekin (45), irfan temel (53), ismail_kutahya (37), Basel-Stadt (48), BLaCKHaPPY (47), haya (36), hesert (51), lütuf (39), köln72 (52), emretavsan (44), ahmet51 (47), ahmetpolat1983 (41), cansin18 (60), mizgin_islam (44), *HilaL* (39), ogretmen78 (45), mehmet70 (54), bluedream (42), Gül-i Ruhsar (37), Meral Cölkusu (44), Dünyali (52)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.69429 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.