lopinavir ritonavir ivermektin chloroquine dexamethasone ivermectine oxytrol pamelor pantozol parafon parexat pariet parlodel paronex paxil cr paxil penegra pentoxi pepcid pepcidine periactin persantine pharmaquine phenhydan phoslo pirocam pirosol pk merz plavix plendil pletal podomexef ponstel pradif prandin precose premarin prevacid priligy prilosec primacton primolut n primolut nor principen prinil probalan prodafem
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » SİYER-İ NEBİ » peygamberimizin mucizeleri

önceki konu   diğer konu
6 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Gönderen
Mesaj
katre16 su an offline katre16  
peygamberimizin(sav) mucizeleri
43 Mesaj -

BEREKET MUCÝZELERÝ

Babalarýmýz veya dedelerimiz, yemek yiyen insanlarý gördüklerinde, onlara: "Bereketli olsun" derlerdi. Bu söz, "Yemeðiniz, gözle görünenden fazla olsun ve mesela ancak üç dört kiþiye yetecek gibi görünüyorsa da, sekiz on kiþiyi bol bol doyursun" mânâsýna gelirdi.
Müslümanlar, Ýslâmiyetin ilk yýllarýnda son derece fakirdi ve karýnlarýný doyurmakta zorlanýyordu. Bazen günde bir kaç tane hurma bulmak bile mümkün olamýyordu. Daha önceden de dediðimiz gibi, mucizelerin önemli bir bölümü ihtiyaç vaktinde meydana gelmiþti. Bu yüzden de Peygamberimizin bereketle ilgili mucizeleri çok sayýdaydý. Ve birçoðu, yüzlerce kiþinin gözleri önünde gerçekleþmiþti.
Þimdi bunlardan bazýlarýný görelim.

* * *

Bereketle ilgili harikalara, Peygamberimizin Hazreti Zeynep validemizle olan nikâhý sýrasýnda gösterdiði mucizesinden baþlayalým. (Büyük zatlar, Efendimizin eþleri için, anne mânâsýna gelen "valide" kelimesini kullanmayý tercih etmiþlerdir. Bu bir saygý ifadesidir.)
Bu nikâh sýrasýnda, Hazreti Enes'in annesi olan Ümmü Süleym, bir iki avuç hurmayý yað ile kavurmuþ ve bir kaba koyup Peygamberimize göndermiþti. Efendimiz, hurmalarý getiren Enes'e bazý isimleri saydýktan sonra, ferman etti (dedi) ki: "Filan filaný çaðýr. Hem kimleri görürsen davet et."
Enes de kime rast geldiyse çaðýrdý. Üçyüz kadar sahabi gelip, Efendimizin evini ve evin duvarlarla çevrili olan bahçesini doldurdular. Peygamberimiz:
"Onar onar halka olunuz" buyurarak misafirlerinin küçük gruplar halinde toplanmasýný istedi ve mübarek elini, o az miktardaki hurmanýn üzerine koyarak dua ettikten sonra: "Buyurun" dedi.
Evi ve bahçeyi dolduran üçyüz adam, iki avuç hurmadan yapýlan o bir kap yemekten doyuncaya kadar yediler.
Misafirlerin karný doyduktan sonra, Peygamberimiz Hazreti Enes'i çaðýrarak yemeði kaldýrmasýný istedi.
Enes dedi ki:
— "O hurmalar, misafirlerin önüne koyduðumda mý çoktu, yoksa onlarý önlerinden kaldýrdýðým zaman mý çoktu, anlayamadým."

* * *

Üçyüz kiþinin gözü önünde meydana gelmiþ olan yukarýdaki mucizede, ancak bir kiþiye yetecek olan bir kap yemekle yüzlerce kiþinin karný doymuþ, üstelik de o kaptaki hurmalardan hiçbir þey eksilmemiþti. Hatta Enes'in dediði gibi, belki de yemekten sonra kalan hurmalarýn sayýsý daha fazlaydý.
Peygamberimiz, Ýslâm düþmanlarýnýn zulümlerinden dolayý birçok müslümanla birlikte Medine'ye hicret (göçgöz kırpma ettiðinde, kendi evi yapýlana kadar Hazreti Eyyüb'e misafir olmuþtu. Bu büyük sahabi, Efendimizle olan bir hatýrasýný þöyle anlatýyordu:
"Peygamberimizin misafirliði sýrasýnda, kendisine ve Hazreti Ebubekir'e iki kiþilik bir yemek yaptým. Peygamberimiz ferman etti (dedi) ki: "Ensarýn (yani Medine'ye hicreti sýrasýnda peygamberimize kucak açan sahabilerin) ileri gelenlerinden otuz kiþiyi çaðýr." Çaðýrdýk ve otuz adam gelip yediler. Sonra ferman etti: "Altmýþ kiþi çaðýr." Altmýþ adam daha davet ettim, geldiler, karýnlarýný doyurdular. Sonra tekrar ferman etti: "Yetmiþ kiþi çaðýr." Yetmiþ kiþi daha davet ettim, geldiler, tok oluncaya kadar yediler ve o kaptaki yemeðin hâlâ bitmediðini görünce, bu mucize karþýsýnda Ýslâmiyete girdiler."
Ýþte size, yine yüzlerce kiþinin þahit olduðu (tanýklýk ettiði) bir mucize daha.

* * *

Bereketle ilgili olan ve koca bir ordunun gözleri önünde meydana gelen baþka bir mucizeyi, Hazreti Ömer, Ebu Hureyre ve Seleme gibi büyük sahabiler þöyle anlatýyorlar:
"Bir gazvede (yani peygamberimizin de çarpýþtýðý bir harpte) ordu aç kaldý. Peygamberimize gelerek durumu anlattýlar. Efendimiz ferman etti ki:
— Heybelerinizde kalan yiyecekleri toplayýnýz.
Herkes, yiyecek torbalarýndaki hurmalarý alýp getirdi. En fazla hurmaya sahip olan sahabide bile ancak dört avuç hurma bulunuyordu.
Bütün hurmalarý bir kilim üzerine koydular Hazreti Seleme: "Ben toplanan bütün hurmalarýn oturmuþ bir keçi yavrusu kadar olduðunu tahmin etmiþtim diyordu.
Peygamberimiz, hurmalarýn toplanma iþi bittikten sonra bereketle dua etti ve daha sonra:
"Herkes kabýný getirsin" dedi.
Bütün sahabiler koþarak geldiler ve ellerinde ne kadar kap varsa hepsini doldurdular. Kilim üzerine konan ilk hurmalar, daha da fazlasýyla aynen duruyordu. Bu mucizeyi gören sahabelerden biri þöyle dedi:
"O bereketten anladým ki, eðer dünyadaki bütün canlýlar gelseydi, o hurmalar hepsine bol bol yetecekti."

* * *

Deðerli kardeþlerim. Þu ana kadar farkettiyseniz, sahabilerin isminden bahsederken "hazret" kelimesini kullanýyorum. Mesela sadece "Seleme" deðil de "Hazreti Seleme" diyorum. Bu bir saygý ifadesidir. Bir valiye veya belediye reisine bile elbette ki "Ahmet!." veya "Mehmet!." diye hitap edilemez. En azýndan "Ahmet Bey!." veya "Mehmet Bey!." denir, öyle deðil mi? Ya da "Vali Bey" ve "Reis Bey".
Ýþte sahabilere, yani Peygamberimizi hayatta iken görmüþ olan müslümanlara da saygýlý bir þekilde hitap edilir. Çünkü en küçük bir sahabi bile, peygamberimizin yaþadýðý asýrdan sonra gelen en büyük evliyalardan daha büyüktür. (Allah katýnda deðerlidir) Diðer bir deyiþle, Peygamberimizi hayatta iken görmemiþ, yani O'nun zamanýnda yaþamamýþ bir insan ne kadar dindar, kahraman veya fedakâr olursa olsun; Efendimizin yanýnda yer alan, O'na etiyle kemiðiyle kalkan olan, Ýslâmiyetin yayýlmasý için canýný ve malýný feda eden ve sonunda milyarlarca müslümanýn Cennet'e gitmesine vesile olan bir sahabinin derecesine asla yükselemez. Ve Allah nazarýnda hiç bir müslüman, Ýslâm âleminin yýldýzlarý olan sahabiler kadar kýymetli olamaz.
Hazreti Ebubekir'in oðlu olan Hazreti Abdurrahman anlatýyor:
"Biz yüzotuz sahabi, bir seferde (harpte) Peygamber Efendimizle birlikteydik. Dört avuç miktarýndaki bir undan ekmek yapýldý ve yanýna da bir keçi yavrusu kesildikten sonra, hayvanýn ciðer ve böbreklerinden kebap piþirildi. Ben kasem (yemin) ederim ki, o kebaptan yüzotuz sahabeden herbirisine bir parça kesti, verdi. Sonra Efendimiz, keçi yavrusunun piþmiþ etini iki kâseye koydu. Bütün ordu, tok oluncaya kadar o etten yedik. Fakat, ortaya ilk konulandan daha fazla miktarda et kaldý. Ben de onlarý deveye yükledim."
Sevgili kardeþlerim.
Hepiniz bir keçi yavrusunun ne kadar büyüklükte olduðunu az çok bilirsiniz. Bazý insanlarýn da bir oturuþta bir kuzu veya oðlak (keçi yavrusu) yediðini duymuþsunuzdur. Bu yüzden, sekiz on kiloluk bir hayvanýn yüzotuz kiþi tarafýndan yenmesi, üstelik de yendikten sonra hiç eksilmeyip daha fazlasýyla bir deveye yüklenmesi, gerçekten olaðanüstüdür ve ancak Peygamberimize has bir mucizedir.

* * *

Peygamberimizin ekmek ve etle ilgili baþka bir mucizesi de, Hendek Savaþý sýrasýnda ve bin kiþinin gözleri önünde gerçekleþmiþtir.
Hazreti Câbir anlatýyor:
"O gün, dört avuç miktarýndaki undan bir arpa ekmeði yapýlmýþ ve yanýna da bir oðlak kesilmiþti. Yemek benim evimde piþirildi ve bin adam, ondan tok oluncaya kadar yediði halde yemekten hiç birþey eksilmedi. O küçücük hamurdan devamlý olarak ekmek yapýlýyor, tencere içindeki et de hiç eksilmeden kaynýyordu. Çünkü Peygamberimiz, o hamura ve tencereye mübarek aðzýnýn suyunu koyduktan sonra bereketle dua etmiþti."
Evet, Peygamberimizin mübarek aðzýnýn suyu, her deðdiði þeyi güzelleþtirmiþ ve bereketlendirmiþti.
Hudeybiye Harbinde yaþanmýþ olan buna benzer bir mucize de, Hazreti Berâ ve Seleme tarafýndan þöyle nakledilmiþti:
"Hudeybiye Gazvesinde bir kuyuya rastgeldik. Biz, bindörtyüz kiþi idik. Fakat kuyunun suyu, ancak elli kiþiye yetecek kadardý. Suyu çektik, kuyunun içinde bir þey býrakmadýk. Peygamber Efendimiz geldi, kuyunun baþýna oturdu, bir kova su istedi. Getirdik. Kovanýn içine mübarek aðzýnýn suyunu býraktý ve dua etti. Sonra da o kova içindeki suyu kuyuya döktü. Birden kuyu coþtu ve kaynadý, aðzýna kadar doldu. Ordudaki bütün sahabiler kana kana içtiler, hayvanlarýný suladýlar, ellerindeki bütün kaplarý da doldurdular."

* * *

"Allah'ýn Aslaný" lakabýyla tanýnan Hazreti Ali Efendimiz anlatýyor:
"Peygamberimiz, Abdülmuttalip oðullarýndan kýrk kiþiyi topladý. Onlardan bazýlarý bir oturuþta bir deve yavrusunu yer, beþ litre süt içerdi. Efendimiz, onlarýn tamamýna sadece bir avuç kadar bir yemek yaptý, hepsi tok oluncaya kadar yemelerine raðmen yemek bitmedi ve ilk piþirildiði gibi kaldý. Sonra, aðaçtan yapýlmýþ bir kap içinde, üç dört adama ancak yetecek kadar süt getirdi. O kýrk adam doya doya içtiler. Süt, ilk getirildiði gibi kaldý."

* * *

Hazreti Ali Efendimiz, Peygamberimizin kýzý olan Hazreti Fâtýma ile evlenmiþti. Efendimiz, nikâh sýrasýnda Hazreti Bilâl'i çaðýrarak: "Dört beþ avuç undan ekmek yapýlsýn ve bir deve yavrusu kesilsin" diye rica etti.
Hazreti Bilâl þöyle der:
"Ben yiyecekleri getirince, Peygamberimiz mübarek elini onlarýn üzerine deðdirdi, sonra da sahabiler akýn akýn gelerek onlardan yediler, gittiler. O yemekten geriye kalan miktara yine bereketle dua etti ve bütün validelerimize birer kâse göndererek: "Hem yesinler, hem de yanlarýna gelenlere yedirsinler." dedi.
Evet.. Böyle güzel bir evlilik, böyle güzel bir mucizeyle kutlanmýþtý.

* * *

Hazreti Enes'in amcasý olan Ebu Talha anlatýyor: "Peygamber Efendimiz, Enes'in koltuðu altýnda getirdiði küçücük bir ekmekten, yetmiþ seksen adamý tok oluncaya kadar doyurdu. "O küçük ekmeði parça parça ediniz" buyurduktan sonra bereketle dua etti. O kiþiler, oda küçük olduðu için onar kiþilik gruplar halinde gelerek karýnlarýný doyurdular."

* * *

Hazreti Câbir anlatýyor:
"Bir zat, Peygamber Efendimize gelerek ailesi için yiyecek istedi. O da kendisine yarým yük (yarým çuval kadar) arpa verdi. Adamýn ailesi, hem kendileri hem de misafirleri için o arpayý uzun bir süre kullandýlar. Ve arpanýn bir türlü bitmediði görerek hayrete düþtüler. Sonunda dayanamayarak onun kaç kilo geldiðini ölçmeye kalktýlar. Bunun üzerine bereket kalktý ve çuvaldaki arpa eksilmeye baþladý. Adam, Peygamberimize gelerek durumu anlatýnca, Efendimiz þu cevabý verdi:
— Eðer kilo ile tecrübe etmeseydiniz (yani onu tartmasaydýnýz), o yiyecek size hayatýnýz boyunca yetecekti."
Büyüklerimiz, Peygamber Efendimizin bu mucizesinden ötürü evlerindeki yiyecekleri tartýp ölçmekten çekinmiþler, aksi taktirde bereketin kaçacaðýný ifade etmiþlerdir.
Rabbimizin ve Peygamberimizin emirlerine uygun þekilde yaþayan insanlar, bereketle alâkalý birçok hadiseyi bizzat yaþamýþ ve bunlarý bize anlatmýþlardýr. Bu durum, Peygamberimize ait mucizelerin ondört asýr sonraki bir uzantýsý sayýlabilir.

* * *

Hazreti Semure anlatýyor:
"Efendimize bir kâse (kap) et gönderilmiþti. O'nun daveti üzerine sabahtan akþama kadar akýn akýn insanlar geldiler ve o yemekten yediler."

* * *

Peygamber Efendimiz, Hazreti Ömer'e:
"Ahmes Kabilesinden gelen dörtyüz atlýya yolculuk için yiyecek ver." diye rica etti:
Hazreti Ömer: "Ya Resulullah, dedi. Elimizdeki bütün yiyeceðimiz, sadece sekiz on kilodur. Bir araya yýðýldýðýnda, ancak oturmuþ bir deve yavrusu kadardýr"
Peygamberimiz tekrarladý: "Git ver!.."
Hazreti Ömer, Efendimizin emrine itaat ederek atlýlarýn yanýna gitti ve yarým yük hurmadan, o dörtyüz kiþiye yetecek kadar yiyecek verdi. Atlýlar gittikten sonra da þöyle dedi: "O hurmalar, sanki hiç verilmemiþ gibi eski hâlinde kaldý."

* * *

Hazreti Câbir'in babasý vefat ettiði zaman, Yahudilere çok borcu bulunuyordu. Hazreti Câbir, bu borca karþýlýk babasýnýn tarlalarýný onlara vermeyi teklif etti. Fakat Yahudiler, bu teklifi kabul etmediler ve babasýnýn borcunu, o tarlalardan çýkacak olan meyvalarla ödemesini istediler. Hazreti Câbir, bu iþe çok üzüldü. Çünkü uzun seneler boyu Yahudiler için çalýþmasý gerekecekti.
Peygamberimiz durumu öðrenince, ferman etti:
"Baðýn meyvalarýný koparýnýz, harman ediniz (bir araya toplayýnýz)"
Hemen denileni yaptýlar. Efendimiz, toplanan meyvalarýn arasýnda gezip dua etti ve Hazreti Câbir'e, Yahudilere olan borcunu ödemesini istedi. Meyvalar toplandýkça, herkes hayretler içinde kalýyordu. Çünkü uzun yýllar boyu toplanarak ödenmesi gereken miktardan çok daha fazlasý vardý. Yahudiler, büyük bir þaþkýnlýk içinde alacaklarýný aldýlar. Geriye de aldýklarý kadar meyve kaldý.

* * *

Meþhur sahabilerden Selman-ý Farisî, müslüman olmadan önce Yahudilerin kölesiydi. Yahudiler, onu azat etmek için adeta imkânsýz bir þey isteyerek: "Üç yüz hurma fidaný dikecek ve onlar meyva verdikten sonra, bize kýrk okiyye (50 kilo kadar) altýn ödeyeceksin" dediler.
Hazreti Selman, büyük bir üzüntü içinde Efendimiz'e gelerek durumu anlattý.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, üç yüz hurma fidaný alarak Medine dýþýna çýktý ve bunlardan bir tanesi hariç hepsini kendi elleriyle dikti. O sene içinde Peygamberimizin diktiði bütün fidanlar meyva verdi. Ama baþkasý tarafýndan dikilen o tek fidanda meyva yoktu. Efendimiz bu fidaný yerinden çýkartarak tekrar diktiðinde, o da meyva verdi.
Efendimiz, daha sonra bir avuç kadar altýna mübarek aðzýnýn suyunu sürdü ve Selman-ý Farisî'ye uzatarak:
"Git Yahudilere ver!.." dedi.
Selman-ý Fârisî, Yahudilere o altýndan vermeye baþlayýnca, hiç azalmadýðýný gördü. Onlarýn hayret dolu bakýþlarý arasýnda verdikçe verdi, kýrk okiyyelik borcunu ödedi ve elindeki altýn, hiç azalmamýþ vaziyette kaldý. Benim nurlu kardeþlerim.
Selman-ý Fârisînin bütün ömrünce þeref duyduðu bu hadise, elbette ki bir mucizedir. Fakat bu hâdisede dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta; o büyük peygamberin, bir insana; üstelik de Yahudilerin kölesi olarak bilinen bir insana ne kadar deðer verdiðidir. Efendimiz, son derece aðýr olan Peygamberlik vazifesinin arasýnda, bir insanýn müslüman olmasý ve Cehennemden kurtulmasý için, kendi elleriyle üçyüz fidan dikecek kadar fedakârlýk gösteren bir rahmet peygamberidir.
O halde bizler de O'nun gibi olmalý, insanlarý sevmeli ve onlarýn kurtulmalarý için her fedakârlýðý göze almalýyýz.
O þefkatli Peygamberi sevenlere ve O'nun tarafýndan sevilenlere ne mutlu...

* * *

Kedileri çok sevdiði için, Peygamber Efendimiz tarafýndan kendisine Ebu Hureyre (Kedi Babasýgöz kırpma adý verilen yüce sahabi anlatýyor:
"Tebük Harbinde ordu aç kaldý. Peygamberimiz ferman etti:
— (Yenecek) Bir þey var mý? Ben:
— Ya Resulallah, on onbeþ tane hurma var, dedim.
— Getir!., dedi.
Getirdim. Mübarek elini, hurmalarýn bulunduðu heybeye (torbaya) soktu, bir avuç kadarýný çýkardý, bir kaba koydu ve bereketle dua ettikten sonra, bütün askerleri onar onar çaðýrdý. Hepsi doyuncaya kadar yediler. Sonra bana ferman etti:
— Getirdiðin kadarýný al, sakla, fakat sakýn ölçme!.. (yani ne kadar olduðuna bakma, sayma veya tartma)
Ben, hurmalarýn bulunduðu heybeyi aldým, elimi içine soktum, ilk önce getirdiðim kadarý (on onbeþ tanesi) elime geçti. O hurmalarý, Peygamber Efendimizin hayatý boyunca yediðimiz gibi, O'nun vefatýndan sonraki Hazreti Ebubekir zamanýnda ve daha sonra da Hazreti Ömer ve Osman döneminde sürekli olarak yememize raðmen bitiremedik. Hatta o hurmalardan, Allah rýzasý için çuvallar dolusu daðýttýk. Fakat Hazreti Osman þehit edildiði gün, o hurmalar heybesiyle birlikte yaðma edildi."

* * *

Ümmü Mâlik adýndaki bir haným sahabi (sahabiye), "ukke" adý verilen küçük bir yað tulumundan Peygamberimize yað hediye ederdi. Efendimiz, o ukkeyi geri verirken ferman etti:
"Bunu boþaltýp sýkmayýnýz"
Ümmü Mâlik, ukkeyi alarak evine döndü ve çocuklarý ne zaman yað istediyse, Peygamberimizin bereketi sayesinde o tulumda yað buldu.
Ukkeyi uzun süre kullandýlar. Fakat daha sonra peygamber emrine uymayarak sýktýlar, bereket kesildi.

* * *

Daha önce de belirttiðimiz gibi, Ýslâmiyetin ilk yýllarýnda büyük bir fakirlik vardý, ilk müslümanlar, Allah uðruna akýlalmaz iþkencelerin yanýsýra açlýða da dayanmak zorundaydý. Bunlardan biri olan Ebu Hureyre, aç kaldýðý bir gün, Peygamberimizin arkasýndan O'nun evine gitti. Ve hediye olarak Efendimiz'e bir bardak süt gönderildiðini gördü. Peygamberimiz, diðer sahabelerin de aç olduðunu biliyordu. Bu yüzden de sütü onlarla paylaþmak istedi.
Gerisini "Kedi Babasý"ndan, yani Ebu Hureyre'den dinleyelim:
"Peygamberimiz: "Ehli Suffe'yi (kendini Allah yoluna adayan ve Efendimiz'in etrafýndan ayrýlmayan gençleri) çaðýr!.." diye emretti. Ben kalbimden dedim ki: "Bu sütün tamamýný ben içebilirim, çünkü onlardan daha fazla muhtacým." Fakat Efendimizin emri üzerine onlarý topladým, getirdim. Yüz kiþiden fazlaydýlar. Peygamberimiz dedi ki:
— Onlara içir!..
Bardaktaki sütü, gençler arasýnda dolaþtýrýyordum. Verdiðim kiþi, sütü doyuncaya kadar içtikten sonra, bardaðý diðerine uzatýyordum. Hepsi teker teker içip doyduktan sonra, Peygamberimiz:
— Ýkimiz kaldýk. Sen de iç, dedi. Ben sütü içerken, Efendimiz:
— Ýçtikçe iç, diyordu.
Sonunda dayanamayýp: "Seni peygamber olarak gönderen Zat-ý Zülcelâl'e (Allah'a) yemin ederim ki, içecek bir yerim kalmadý" dedim.
Sonra bardaðý kendisi aldý, "Bismillah" deyip hamdederek (Allah'a þükrederek) gerisini içti. Yüz bin afiyet olsun."
Sevgili kardeþlerim.
Yine yüz kiþiden fazla bir sahabinin þahit olduðu bu mucize, Peygamberimizin etrafýný saran sizin gibi genç kahramanlarýn ne büyük zorluklara katlandýðýný gösteriyor. Çünkü, gözlerinde hiçbir zaman dünya sevgisi olmayan bu gençler için bir bardak süt veya bir kaç tane hurma, mükemmel bir ziyafet yerine geçiyor. Eðer o gençler, Ýslâmiyetin güzelliðini gördükten sonra, birçoðu putperest olan anne ve babalarýný terketmeselerdi, bir elleri yaðda, bir elleri balda olacak ve diðer müþrikler (putperestler) gibi, hiç bir zorlukla karþýlaþmayacaklardý. Ama o kahramanlar, Allah'a ve Peygambere hizmet etmeyi bütün þereflerin ve güzelliklerin üzerinde gördüler.
Ve sonunda da dünyayý satýp Cennet'i alarak, fâni (geçici) olan hayatlarýný, ebedî (sonsuz) bir hayata ve mutluluða dönüþtürdüler.

* * *

Sýrasý gelmiþken, dünyayý satýp Cennet'i alan bir baþka sahabiden daha bahsedeyim sizlere.
Efendimiz, Hayber Kalesinin kuþatýlmasý sýrasýnda, Yesar adlý bir çobaný Ýslâmiyete davet etmiþ ve ona þehitlik makamýný anlatarak Cennetten bahsetmiþti.
Peygamberimizi görür görmez Ýslâmiyeti kabul eden Yesar, yaþadýðý çevredeki insanlarýn makam ve zenginliklerine göre itibar (hürmet) gördüklerini bildiði için:
— Ya Resulallah, diye sordu. Ben siyah tenli, çirkin yüzlü, köle ve fakir bir insaným. Bu hâlimle savaþýr ve ölürsem, yine de Cennet'e girer miyim?
Efendimiz:
— Evet, diye cevap verdi. Girersin.
Yesar, içini kaplayan sonsuz bir sevinçle, biraz sonra baþlayan muharebede cesaretle savaþtý ve kaleden atýlan taþlarla, bir vakit namaz kýlma fýrsatýný bile bulamadan þehit oldu.
Yesar'ýn cenazesi, daha sonra karargâha getirilerek yere yatýrýldý.
Cenazeye bakan Allah Resulünün bir ara yüzünü çevirdiðini gören sahabeler:
— Ya Resulallah, diye sordular. Neden ondan yüzünüzü çevirdiniz? Efendimiz:
— (Biraz önce müslüman olduðu için) Allah'a hiç secde etmediði halde, Cennet hurilerinden ikisinin, onun baþucuna gelip yüzündeki topraklarý sildiðini gördüm, diye cevap verdi. Benden haya etmemeleri (utanmamalarýgöz kırpma için yüzümü çevirdim.
Þu ana kadar öðrendiðimiz mucizeler, Peygamberimize olan sevgimizi daha da arttýrdý, öyle deðil mi?
Efendimizin, bereketle ilgili mucizelerini bilen bahtiyar insanlardan birçoðu, yaptýklarý dualarýn arasýna þu duayý da katmýþlardýr:
"Ya Rab!.. Þu Resul-i Ekrem Aleyhisselatü Vesselamýn bereketi hürmetine, bizlere ihsan ettiðin maddî ve manevî rýzkýmýza bereket ihsan et!.."
Bu duayý, þu þekilde açýklamak da mümkündür:
"Ya Rabbi. Peygamber Efendimizin gösterdiði bereket mucizelerinin hatýrý için, bize hediye ettiðin (yiyecek, içecek ve mal gibi) maddî nimetler ile; (îman, ahlâk, akýl, saðlýk ve güzellik gibi) manevî nimetlere bereket ver, onlarý (kendimize ve diðer insanlara faydalý olacak þekilde) çoðalt"




Mesaj 1 kez düzenlendi. En son katre16 tarafından, 30.01.2008 - 11:42 tarihinde.
Gönderen: 30.01.2008 - 11:34
Bu Mesaji Bildir   katre16 üyenin diger mesajlarini ara katre16 üyenin Profiline bak katre16 üyeye özel mesaj gönder katre16 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
önceki konu   diğer konu

Mesajlar Gönderen Tarih
 peygamberimizin(sav) mucizeleri
katre16 30.01.2008 - 11:34
 Suyla ilgili mucizeler
katre16 30.01.2008 - 11:37
 Ağaçlarla İlgili Mucizeler
katre16 30.01.2008 - 11:38
 kuru direk mucizesi
katre16 30.01.2008 - 11:40
 hayvanlarla ilgili mucizeleri
katre16 30.01.2008 - 11:41
 peygamberimizin(sav) mucizeleri
Maksat kelam olsun 31.01.2008 - 09:42

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1170 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
6607 üye ile 12.06.2024 - 22:37 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
gariban (49), m.durmus (48), asilzade (44), amedinem (53), iorka (46), EgYpT_girL (35), Sunguroglu (68), ayse_adige (35), gülbaharým (49), RACÝ (42), dogan60 (54), Lazoglu61 (47), kubrausta1994 (30), gülmeryem (46), iy2varsin (40), memedim (45), beyaz_sevda (40), fb65 (50), tugba.yar (50), mrt_55 (43), firdeus (45), yasa (38), mrk1 (55), baydarli571 (41), M.Erdem (57), erdal_agca (51), huseyinkaraca (41), Mackali-61 (63), Kenan26 (47), regaib (39), k_kerim (38), Vural_25 (44), AÞ&Yacute.. (39), gökdeniz (52), tfn (55), kayavuz (38), NUR sakird (43)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.70226 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.