0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » TASAVVUFUN HADİSLERLE DELİLİ

önceki konu   diğer konu
11 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
gavs su an offline gavs  
Konu icon    TASAVVUFUN HADİSLERLE DELİLİ
278 Mesaj -
Bismillehirrahmenirrahim.
-
TASAVVUFUN HADÝSLERLE DELÝLÝ



Peygamber Efendimiz (s.a.v) Ashab-ý Kiram'ý, Adab-ý Ders ve Adab-ý Nefs olmak üzere iki þekilde terbiye etmiþlerdir. Allah-u Zülcelâl Habibini bu iki adab ile adablandýrmýþtýr. 0 da ashabýný böylece adablandýrmýþtýr.

Adab-ý Ders; zâhirî olarak yapýlan bütün ibadetlerin Allah-u Zülcelâl'in istediði þekilde yapýlmasýdýr.
Adab-ý Nefs; nefsin ve ruhun kötü sýfatlardan temizlenmesi ve güzel sýfatlarla muttasýf (bezenmiþgöz kırpma olmasýdýr.

Allah-u Zülcelâl'in veli kullarý da bu iki Adabla Adablanmýþlar ve kendilerine tâbi olanlarý da bu þekilde adablandýrmaktadýrlar. Çünkü mürþid-i kâmiller, bir silsileye dayalý olarak günümüze kadar gelmiþlerdir. Ýþte bu sebeple, Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in gerçek manada varisleri olan mürþid-i kâmillere intisab etmek ve onlardan istifade etmeye çalýþmak son derece faydalý ve gereklidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Ashab-ý Kiram-ý sadece zâhirî bilgi vermek yoluyla deðil, ayný zamanda onlarýn manevi hastalýklarýyla bizzat ilgilenerek çeþitli tavsiyelerde bulunarak ve manevi tedavi usulünü kullanarak yetiþtirmiþtir. Bu durumlara bir kaç örnek verebiliriz.

Ubeyb bin Ka'b þöyle buyurmuþtur: "Bir gün camide bulunduðum bir sýrada adamýn biri geldi ve Kur'an okudu. Ben onun okumasýný beðenmedim. Baþka bir adam gelerek yine Kur'an okudu. Onun kýraatý önceki adamýn kýraatý gibi deðildi. Namazlarýmýzý bitirdikten sonra hepimiz Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) yanýna gittik.

Ben dedim ki: "Ya Resûlallah! Bu Kur'an okudu, ben onun okumasýný beðenmedim. Bu da okudu daha çok beðendim. Peygamber Efendimiz (s.a.v) ikisine de Kur'an okuyun buyurdu. Onlar Kur'an okudular, ikisinin kýraatýný da güzel buldu. O zaman nefsime, önce okuyan kiþinin okumasý yanlýþ geldi. Cahiliye buðzu kalbime geldi. Peygamber Efendimiz (s.a.v) kalbime vurdu ve bende þiddetli bir terleme oldu. Sanki Allah-u Zülcelâl'in tecelliyatýný görüyor gibi oldum ve o düþünce benden gitti." ( Muslim; fi Beyan'il Kur'an.)

Görüldüðü gibi Ashab-ý Kiram zâhiri ilimle kendilerini tedavi edemiyorlardý. Peygamber Efendimiz (s.a.v) doktorluðundan istifade etmek, eczanesinden ilaç alýp kullanmak suretiyle kendilerini tedavi edebiliyorlardý. Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in ashabýnýn kalbine vurmasý O'nun manevi tasarrufudur. Allah-u Zülcelâl âyet-i kerimede:

"O'dur ümmiler içinde kendilerinden olup onlara ayetlerini okuyan, onlarý temize çýkarýp parlatan, onlara kitap ve hikmet öðreten.." (Cuma;2) buyurmuþtur.


Ýbn Abidin kuddise sýrruh þöyle buyurmuþtur:


"Ýhlas ilmini okumak; ucub, riya, hased gibi manevi hastalýklarý bilmek ve bunlardan muhafaza olmaya çalýþmak farzý ayndýr. (her müslümana farzdýr.) Ýnsanýn nefsi için her birisi birer afet olan kibir, gazap, cimrilik, ihanet gibi hastalýklarý bilmek ve kendini bunlardan muhafaza etmek de farz-ý ayndýr." (Ýbn-i Abidin; I/42)


Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurmuþtur:


"Kalbinde zerre kadar kibir bulunan, cennete giremez" (Muslim, Ýman:147)


Tüm bunlardan sonra bizim için en önemli görev, kendimizi bu çirkin hastalýklardan temizleyip, halis bir kalple Allah cc. yönelmektir. Bu da ancak tasavvuf ile mümkündür.

Allah-u Zülcelâl nasýl zâhirî azalarýmýzla yaptýðýmýz kötü hareketleri haram kýlmýþsa, bâtýnî olan; kin tutmak, riya (gösteriþgöz kırpma da bulunmak, hased etmek gibi kötü hareketleri de haram kýlmýþtýr. Öyle ise bu bâtýnî olan kötü sýfatlarý da izale etme çabasýna girmemiz gerekir. Bunun yegâne yolu da þâný büyük olan tasavvuf yoluna girmektir.

Tarih ve fýkýh alimi, Ýbn-i Haldun (ks) þöyle demiþtir: "Ýhlas ilmini okumak; ucub, riya, hased gibi manevi hastalýklarý bilmek ve bunlardan muhafaza olmaya çalýþmak farz-ý ayndýr (her müslümana farzdýr). Ýnsanýn nefsi için her birisi birer afet olan kibir, gazap, cimrilik, ihanet gibi hastalýklarý bilmek ve kendini bunlardan muhafaza etmek de farz-ý ayndýr."

Peygamber Efendimiz (s.a.v):

"Kalbinde zerre kadar kibir bulunan, cennete giremez." (Muslim; Kitab'ul Ýman ) buyurmustur.

Tüm bunlardan sonra bizim için en önemli görev, kendimizi bu kabih (çirkin) hastalýklardan temizleyip, halis bir kalble Allah-u Zülcelâle yönelmektir. Bu da ancak tasavvuf ile mümkündür.


imam-i rabbani (ks) söyle buyuruyor:

iNSANA LAZIM OLAN ÖNCE EHL-i SÜNNETE UYGUN iNANMAK,SONRA ALLAHÜ TEALANIN EMiR VE YASAKLARINA UYMAK,DAHA SONRA TASAVVUF YOLUNDA iLERLEMEKTiR.


Sonuç olarak tasavvufun aslý; Kur'an ve Sünnet yolunda yürümektir. Tasavvuf üstadlarýnýn tarif ettiði yoldan, ne olursa olsun ayrýlmamaktýr. Bidatleri, boþ arzularý, nefsanî istekleri terk etmektir. Hürmet gösterilmesi gereken mübarek zatlara ve diðer mahlukata karþý saygýda kusur etmemektir.

Kaynak:

1-Prof. Dr. Lütfullah CEBECÝ

:
Gönderen: 11.06.2007 - 23:40
Bu Mesaji Bildir   gavs üyenin diger mesajlarini ara gavs üyenin Profiline bak gavs üyeye özel mesaj gönder gavs üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kofi su an offline kofi  
291 Mesaj -
Tasavvuf seni senden alir,seni sana sensiz verir..gül
Allah Razı Olsun
Gönderen: 15.06.2007 - 13:15
Bu Mesaji Bildir   kofi üyenin diger mesajlarini ara kofi üyenin Profiline bak kofi üyeye özel mesaj gönder kofi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
gavs su an offline gavs  
Tasavvuf takva yoludur ,takla atma yolu degildir.
278 Mesaj -
Nakþibendî yolunun büyüklerinden Ahmed el-Hýznevî [k.s], demiþtir ki:

“Bu yolun esasý tamamen sünnet üzere kurulmuþtur. Bu yolda bidatlardan kaçmak, hatta evlânýn dýþýndaki zayýf sözlerden dahi uzaklaþmak þarttýr. Azimetin dýþýnda amel etmek, ancak takvasý zayýf kimselerin iþidir.“ [Ahmed el-Hiznevî, Mektûbât, 273.[Ýst, 1977].]

Bu derece edep ve takva ile süslenen bir insan, Allah yolunda emin bir rehber olma özelliðine sahiptir. Onlar, sadýk kimselerdir, Cenab-ý Hakk bu sadýk kullarýnýn rehberliðini tasdik ediyor ve kendisine gelmek isteyenlere:

“Bana yönelenlere tabi ol !“ (Lokman 31/15.) emrini veriyor.

Kýsaca kendisine uyulacak kimse, içi ve dýþýyla Allah‘a yönelmiþ, Allah‘ýn dostluðunu elde etmiþ, dini bütün, ahlaký güzel, nur ve feyiz sahibi, edepli, iffetli, akýllý, ferasetli bir kimse olmalýdýr. Ona uyan Yüce Allah‘a gitmelidir. Bütün ariflerin ortak görüþü þudur:

Bir kimsenin havada uçtuðunu, suda yürüdüðünü, ateþi yuttuðunu görseniz, buna aldanmayýn. O kimsenin dinin emir ve hükümlerine nasýl uyduðuna bakýn. Eðer o, dinin farz kýldýðý bir hükmü yerine getirmiyor, vacibi terk ediyor, sünneti hafife alýyor, edebi çiðniyorsa o kimseden kaçýn.

Bu ölçüye dikkat ettikten sonra, hiç kimse zarar etmez. Nevarki insanlar, her zaman Yüce Allah‘ýn ve Rasülünün (s.a.v) koyduðu ölçüleri korumuyor, acý tecrübeleri tekrar tekrar yaþýyor, önceki yaþayanlardan ibret almýyorlar.

Ne tuhaftýr ki, her devirde çoklarý alim ve arifleri býrakýp cahillere yönelmiþlerdir.
Gönderen: 21.06.2007 - 00:03
Bu Mesaji Bildir   gavs üyenin diger mesajlarini ara gavs üyenin Profiline bak gavs üyeye özel mesaj gönder gavs üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
gavs su an offline gavs  
imam i gazali hz ve tasavvuf
278 Mesaj -
mam-ý Gazali hz nin kardeþi ise tasavvuf ehli veli bir zat idi.

Ýmam-ý Gazali'ye ilminden dolayý, her müþkülü olan fetva almaya geldiði halde, kardeþi arkasýnda namaz bile kýlmýyordu. Ýmam-ý Gazali arkasýnda namaz kýlmadýðý için kardeþini annesine þikayet etti. Annesi kardeþini camiye cemaate gitmesi için ýsrar etti. Gayesi Ýmam-ý Gazali'nin gönlünü almaktý. Gazali'nin kardeþi annesine; -Anne, onun arkasýnda benim namazým olmaz, dedi. Bunun üzerine annesi fazla ýsrar etti: "Bak oðlum, o senin büyüðün, sen cahilsin, aðabeyin alim kiþidir, herkes ona geliyor, müþkülünü halledip gidiyor, herkesin namazý kabul oluyor da seninki neden kabul olmasýn? Mutlaka gidip arkasýnda namaz kýlacaksýn" diye çok ýsrar edince Ýmam-ý Gazali'nin kardeþi camiye gidiyor. O gün Ýmam-ý Gazali'ye namazdan önce bir kiþi geliyor ve hayýz (kadýnlýk hali) hakkýnda bir soru soruyor, Ýmam-ý Gazali de "Namazdan sonra gel, cevabýný vereyim" diyor. Namaza baþlayýnca Ýmam-ý Gazali sürekli hayýz (kadýnlýk hali) ile ilgili soruyu düþünüyor ve namazýn tamamýný cevap hazýrlamakla geçiriyor, bu arada Ýmam-ý Gazali'nin kardeþi sürekli tekbir alýyor, sonunda namazý bozuyor ve yeniden kýlýyor. Ýmam-ý Gazali, kardeþinin iki de bir tekbir almasýna ve namazý bozup, tekrar kýlmasýna çok üzülüyor ve annesine þikayette bulunuyor. Annesi, "Oðlum, neden aðabeyinin namazýna müdahale ettin, cemaatýn içinde mahçup duruma düþürecek hareket yaptýn, hani bana söz vermiþtin, Namazý kýlýp gelecektin? deyince, Ýmam-ý Gazali'nin kardeþi annesine; -Anne, bir insan göbeðine kadar kana bulanýrsa onun arkasýnda kýlýnan namaz kabul olur mu? diye soruyor ve "Bu soruyu abime de sor" diyor. Annesi, Ýmam-ý Gazali'ye bu soruyu aynen aktarýyor. Ýmam-ý Gazali namazdaki durumunu hatýrlýyor, namazý hayýzla uðraþmaktan tam olarak kýldýramadýðýný ve kardeþinin de keþif sahibi olduðu için haline vakýf olduðunu anlýyor. Gerçekleri görüyor ve daha önce inkar ettiði tasavvuf ve tarikat yoluna giriyor. Gerçekleri gördüðü ve alim de olduðu için çalýþarak kýsa zamanda Gavs oluyor. Bu nimete layýk olmak için çok çalýþalým, Hz. Muhammed (s.a.v.)'e hakiki ümmet olmaya gayret edelim.



saygi ve dua ile
Gönderen: 21.06.2007 - 00:24
Bu Mesaji Bildir   gavs üyenin diger mesajlarini ara gavs üyenin Profiline bak gavs üyeye özel mesaj gönder gavs üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kofi su an offline kofi  
291 Mesaj -
Allah Razı Olsun
Gönderen: 21.06.2007 - 20:08
Bu Mesaji Bildir   kofi üyenin diger mesajlarini ara kofi üyenin Profiline bak kofi üyeye özel mesaj gönder kofi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
gavs su an offline gavs  
Allah”a (yakinlasmaya) vesile arayin.(maide5/35)
278 Mesaj -
bismillehirrahmenirrahim.


Allah”a (yakinlasmaya) vesile arayin.(maide5/35)

Rabbimiz, kâinati yarattigi ilk andan itibaren insanlarin islahi için kurtulus vesileleri halk etmis ve bu kiyamete kadar devam edecektir. Bu ilk vesileler Allahin seçkin kullari olan peygamberlerdir. Efendimiz(s.a.v.)in vefatindan sonra ise peygamber varisleri olan Allah dostlari mürsidi kâmiller bu vazifeyi yerine getirmislerdir. Allah dostlari her devirde bulunup kiyamete kadar dini ihya ve ikame ederler.

Efendimiz (s.a.v)buyurmustur ki: ümmetimden bir topluluk kiyamete kadar Allah’in emrini ayakta tutmaya devam ederler. Onlari terk edenler ve kendilerine karsi çikanlar onlara bir zarar veremez. Bu durum Allah’in kiyamet emri gelinceye kadar devam eder. (buhari,i’tisam,10;Müslim,imaret, 53;tirmizi fiten, 27, ibnu mace, mukaddime,9;Ahmet, müsned,5,34,269,278)

Her devirde ilahi emirleri ayakta tutacak ve dini ihya edecek bu kimseleri Hz Ali (r.a.) söyle tanitmistir. Yeryüzü kiyamete kadar Allahu teala’nin dinini ayakta tutacak ayetlerini ibtalden koruyacak kimselerden bos kalmaz. Bize düsen bu Allah dostlarini bulup onlarin dizlerinin dibinden ayrilmamaktir. Onlarin verecegi reçeteleri kullanarak Allah’a hakkiyla kulluk yapmaya çalismaktir.

Menevi hastaliklarimizin tedavisini manevi tabib olan kâmil mürsitle tedavi etmek lazimdir. Dünya muhabbetinin kalbimizden çikip rabbimizin muhabbetiyle dolmasini istiyorsak verilen reçeteleri yerine getirmemiz gerekir.

Sadati kiramdan Seyh Fetullah Hz.’nin çok zengin bir kardesi vardi. Hesapsiz mali ve altini vardi. Bir gün kitlik bas gösterdi ve bütün mali ve serveti yok oldu. Vefat ettiginde üzerine kefen saracak bez bulamadilar. Ama Seyh Fethullah Hz. Allah’a güvendi Abdurrahman-i tagi hazretlerinin elinde kendini terbiye ettirdi. Nefsini Allah’a tevekkül ve teslim etti. Onun içindir ki hala her gün binlerce fatihayla yâd ediliyor ama kardesi Sehmuz’un ise Bitlis kabirlerinde tasi dahi kalmadi.

Yani dünyaliga degil Allah’a teslim olmak lazim gelir. Bu ise mürsidi kâmille olur. Beyazit-i bistam-i hazretleri: “- Mürsidi olmayanin mürsidi seytandir buyurmus”. O mübarekler dahi bizleri uyariyorlar ki Allah’a ulasmanin yolu mürsidden geçer. Mürsidi olmayani seytan çabuk kandirir. Gavs hazretleri bir sohbetinde buyurdular: Naksibendîler çözer baglar yani müridin kalbini dünyadan çözer Allah’a baglar.

Sah-i Naksibend hazretlerinin en büyük halifesi Alaaddin-i Attar hazretleri buyuruyor: “- Yemin ederim, kim taklid ile seyhinin emirlerine ram olursa tahkike geçecegine ben kefilim.” Sebebini söyle açikliyor: “- Benim seyhim Sah-i Naksibend hazretlerinin elini taklit ile tuttum. Taklit ede ede tahkike geçtim. Bu yol taklitten geçiyor.

Selim bir kalple Allah’a ulasmak istiyor isek mürsidimizin emirlerine muhabbetle askla sarilmamiz gerekir ki maksadimiza erelim. Rabbimizin rizasina muvaffak olalim.

Mürsidimizin emirlerini gevseklikle yaparsak muhabbet olmaz. Insan ameli ancak muhabbetle yapmalidir Gavs-i Sani Hazretleri buyurdular: “- Insan daha çok askla muhabbetle amel yapar. Gafletle olursa lezzet almaz feyz almaz. Gevseklik olur. Sidk ile yaparsa büyük muhabbet gelir. Hem Allah’i(c.c.) zikir yapiyor hem Allah’a sirtini veriyor.”

Su halde amel yapabilmek için amele mani haller vardir. Biz Allah’a hakkiyla kulluk edemiyorsak namazi sevkle kilamiyorsak orucu askla tutamiyorsak bu muhabbet degil meyildir. Iste tasavvuf, tarikat meyli muhabbete çevirmek içindir. Muhabbet tarikatin kendisidir. Islamiyet’in izzetinin, disi takva içi ihlâstir. Ihlâsi kazanmak gayedir. Ihlâsi kazanabilmenin yolu tarikattir. Seyh Fethullah hazretleri: ”- Tarikat ihlâsi kazanabilmek için muhabbeti ilahiye tafsilidir, ihlâsi kazanmak esastir, muhabbeti ilahiye vesiledir.” buyurmustur.

Bilelim ki nefsini islah etmis bir insanin ameli nefsini terbiye edemeyen kisiden belki bin derce daha faziletlidir. Çünkü bu kisi attigi her adimi Allah adina atar yaptigi amelleri insanlar için degil safi bir niyetle Allah için yapar. Bizler hastayiz ve eger bir tabibin yaninda isek ona ölü yikayicisinin elindeki ölü gibi olmaliyiz. O’na karsi samimi ve sadik olmaliyiz baska türlü islerle kalbimizi gönlümüzü mesgul etmemeliyiz ki maksadimiza erelim maksudumuza ulasalim. Yol bilenlerle yola çikalim ki yolda kalmayalim ve menzilimize ulasalim. Rabbimiz bizleri affeylesin magfiret buyursun.. Âmin..
Gönderen: 24.06.2007 - 13:41
Bu Mesaji Bildir   gavs üyenin diger mesajlarini ara gavs üyenin Profiline bak gavs üyeye özel mesaj gönder gavs üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
gavs su an offline gavs  
Mezkûr imamların hepsi de bir şeyhe intisâb etmişlermi ?
278 Mesaj -
SORU :
Dört büyük mezhebin kurucusu bulunan imamlarýn
bizzat kendileri, çaðdaþý olan þeyhlerden tarikat
almýþlar mý? Ferdî veya toplu zikir meclislerinde onlarla
bir arada bulunmuþlar mý? Teveccüh ve mukâbele
ile yapýlan niyaz merâsimlerine katýlmýþlar mý?
Tasavvuf ve tarikat büyüklerine karþý mütevâzý bir
tavýr takýnýp onlara karþý saygý ve hürmet göstermiþler
midir?

CEVAP :Mezkûr imamlarýn hepsi de bir þeyhe intisâb etmiþler
ve ondan ma'nen feyz almýþlardýr. Nitekim
Ýmam-ý A'zam Hazretleri, vefatlarýndan iki sene önce
kendi öðrencilerinden birine intisâb ederek tarikat
almýþ, vefât ederken de: «Son iki senem olmasaydý
helâk olurdum» buyurmuþtur.
Ýmam Þâfi'î Hazretleri ise, aslen ümmî, fakat gönlü
ilm-i ledünnî ile dolu Þeybân-ý Râ'î gibi bir zâtýn
önünde, anasýnýn dizi dibinde oturan bir çocuk gibi
mütevâzý bir tavýr içinde bulunur ve teveccüh için
beklerdi. Hattâ Ýmam-ý Hanbelî Hazretleri :
»—Yâ Ýmâm-ý Þâfi'i! Þeybân-ý Râ'î gibi bir ümmiye
karþý niçin bu kadar tevâzû gösteriyorsunuz?»
diye sorduðunda O:
«—Yâ imâm-ý Hanbelî! Bizim ilim ve îman konusundaki
sözlerimiz bu zâtta fi'len yaþanýlan bir hâl
ve davranýþ þeklinde tezâhür etmiþtir» diye cevap vermiþtir.
Hattâ Ýmâm-ý Hanbelî, imtihan etmek ve ilmî
seviyesini ölçmek maksadýyla Þeybân-ý Râ'î Hazretleri'ne,
fýkhýn en çetrefil mes'elelerinden birkaç soru

sormuþ, aldýðý pek ince ve nükte dolu cevap karþýsýnda
hayret etmekten kendini alamamýþ ve düþüp bayýlmýþtýr.
Bu hâdiseden sonra da Ýmâm-ý Þâfi'î ile birlikte
Þeybân-ý Râ'î'nin zikir ve sohbet meclislerine katýlmýþlar,
diðer âlim ve öðrencilerine de süfiyye meclislerine
devam etmelerini tavsiye buyurmuþlardýr.
Ýmam Azam Ebû Hanife rahmetullah aleyh'in vefâtýndan
iki sene önce sûfiyye yolunu benimseyerek
talebelerinden birine intisâb edip ondan tarikat aldýðý,
vefâtý esnâsýnda da: «Ömrümün son iki senesi olmasaydý
Nu'man helâk olurdu» sözleriyle de bunu vecizeleþtirdiði
ve ölümsüzleþtirdiði bilinmelidir. (Mektûbât-
ý Rabbani)
Ýmam A'zam Hazretleri hadîs-i þerifte de iþaret
edildiði üzere, abdest suyuyla birlikte akan günâhýn
necâsetini keþfen gördüðünden, abdest alýmýnda kullanýlmýþ
müsta'mel suyun, tekrar abdest almak için
kullanýlamýyacaðýna hükmetmiþtir. (Þa'rânî, Mîzânü'l-
kübrâgöz kırpma
Ýmam Þa'rânî Tabakât'ýnda Ýmam Þâfi'i ile Ahmed
b. Hanbel"in sûfiyye meclislerine devam etme ve
onlarýn zikir ve sohbetlerinde bulunma konusunda
i'tinâ gösterdikleri, kendilerine; zikir ve sohbetten baþka
meþgaleleri bulunmayan sûfilerle niçin haþir-neþir
oluyorsunuz? denildiðinde de: «Takvâ, zikir, muhabbet
ve ma'rifetten meydana gelen dini hayâtýn
ana sermâyesi sûfîler nezdinde bulunmaktadýr» cevâbýný
verdiklerini nakletmektedir.
Ýmâm-i Þâfi'i Hazretleri, Þeybân-ý Râ'î'nin huzûrunda
anasýnýn önünde diz çöken çocuðun duruþ ve
oturuþu gibi saygýlý bir tavýr içinde bulunurdu. Ýmam
Ahmed b. Hanbel Ýmâm-ý Þâfi'î'nin yanýnda oturur.

iken bir gün Þeybân-ý Râ'î çýka geldi. Ahmed b. Hanbel:
«Bu zât, zâhiri ilimlerdeki eksikliðine raðmen hâlâ
bâtýn ilmini elde etmeðe çalýþýyor, bu yüzden kendisine
fýkhý birkaç mes'ele sormak istiyorum» deyince
Ýmâm-ý Þâfi'î: «Bunu yapma» dediyse de Ýmam
Ahmed b. Hanbel kendisini alamayarak Þeybân-ý
Râ'î ye:
«Beþ vakit namazdan birini kazaya býrakýp, bilâhare
kazâ edeceði zaman da bu vaktin hangisi olduðunu
unutan bir kimse hakkýnda ne dersin? Böyle bir
kimse ne yapmalý ve nasýl davranmalýdýr? diye sordu.
O'nun: «Allah'tan gâfil ve habersiz olarak yaþayan
böyle bir kimse bu hâlinden vazgeçinceye ve gafleti
unutuncaya kadar cezâlandýrýlmalýdýr» þeklindeki cevabý
karþýsýnda Ahmed b. Hanbel kendinden geçerek
yýðýlýp kaldý ve bayýldý. Ayýlýnca Ýmâm-ý Þâfi'i: «Ben
sana O'na karþý gelmemeni söylememiþ miydim?»
dedi.
Baþka bir zaman da develerin zekâtýnýn nasýl verilmesi
gerektiðini sordu ve þu cevâbý aldý:
«Fýkhýn sâdece ilmiyle uðraþan sizlere göre, her
beþ deveye karþýlýk bir koyun verilir. Ama bize göre
beþ devenin beþi de, hattâ varsa koyun da zekât olarak
verilir» buyurdu. «Bu konuda delilin nedir ve
dayanaðýn kimdir?» diye sorulunca da: «Ýmâmým Ebû
Bekri's-Sýddîk'týr. Zira O, bir mücâhede sýrasýnda elinde
ve avucunda ne varsa hepsini ordunun teçhizi için
Rasûlüllaha arzettiðinde, kendisine: «Senin ve ehl ü
ýyâlin için geride ne býraktýn? diye sorulunca: «Evet
onlar için Allah ve Rasûlü'nü býraktým» cevâbýný lütfetti.
Bunun üzerine huzûrda bulunanlar hayret ve
þaþkýnlýk içinde kaldýlar. Þeybân-ý Râ'i bir ümmi idi.
Ümmîsinin hâli böyle olunca, âlim olan sûfilerin ÎRÞAD
durumunu buna göre düþünmek ve takdir etmek gerekir.
Gönderen: 24.06.2007 - 21:51
Bu Mesaji Bildir   gavs üyenin diger mesajlarini ara gavs üyenin Profiline bak gavs üyeye özel mesaj gönder gavs üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
gavs su an offline gavs  
TASAVVUFUN KUR AN DA DEL i L i
278 Mesaj -
Tasavvuf kendini, “cami-i ahkâm-i Kur’an olmak”, “Kitab ve sünnete dört elle sarilmak”, “Seriatin zahir ve batinini, ahkâm ve adabini iyi bilip yasamak.” gibi sekillerde tarif ederken, Kur’an ve Sünnet dairesinde oldugunu, gayesinin bu ikisini, yani Islâm’i samimi bir tarzda hayata geçirmek oldugunu vurgulamaktadir. Kur’an’in ve onun vasitasiyla Rabbimiz’in istedigi de budur.

Tasavvufun ýsrarla üzerinde durduðu bâtýnî amellerle ilgili ayet-i kerime var mýdýr, diye bir soru gelebilir akla. Evet açýkça bâtýnî niyet ve amellere iþaret eden ayet-i kerimeler vardýr. Bir örnek vermek gerekirse; Allah-u Zülcelal þöyle buyurmuþtur:

"De ki: Ancak bizim Rabbimiz gizli ve açýk olan fevahiþ (kötügöz kırpma davranýþlarý haram kýlmýþtýr." (A’raf; 33)


Diðer bir ayet-i kerimede de:
"Açýk ve gizli olan kötülüklere yaklaþmayýn." (En'am; 151) buyurmuþtur.

Allah Zülcelal nasýl zâhirî âzâlarýmýzla yaptýðýmýz kötü hareketleri haram kýlmýþsa, bâtýnî olan; kin tutmak, riya (gösteriþgöz kırpma da bulunmak, hased etmek gibi kötü hareketleri de haram kýlmýþtýr. Öyle ise bu bâtýnî olan kötü sýfatlarý da izale etme çabasýna girmemiz gerekir. Bunun yegâne yolu da þâný büyük olan tasavvuf yoluna girmektir.


Her insan manevi olarak mezmum (kötügöz kırpma olan gurur, kibir, riya, hased, gýybet gibi hastalýklara müpteladýr. Bunlarýn temizlenmesi için de bir mürþid-i kâmilin manevi terbiyesine girmek þarttýr.

Bazý insanlar bu türlü hastalýklara müptela oduklarý halde, kendilerinin hastalýklarýný bilmezler ve tedavi etmek için de herhangi bir çaba göstermezler. Bunlar cehl-i mükerrep (kendilerini alim olarak gören cahiller) içindedir. Þeriat zahirdir, ancak bu hastalýklar manevidir.

“Andolsun ki Allah’in Peygamberi’nde sizin için, (yani) Allah’a ve ahiret gününe kavusmaya inanan ve Allah’i çok anan kimseler için, en güzel bir örnek vardir.” (Ahzab, 21) buyurur.

Bu âyet-i kerimede Allah-u Zülcelâl, Peygamber Efendimiz (s.a.v)'e tabi olmayý ve ona ittiba etmeyi Ashab-ý Kiram'a öðretmektedir. Nasýl Asr-ý Saadet'te Peygamber Efendimize (s.a.v) iktida edip tabi olunmuþ ise ayný þekilde O'nun varislerinin yanýnda olup, onlara uymak suretiyle Allah-u Zülcelâl'e yönelmek icab etmektedir. Allah-u Zülcelâl'in iþareti ve emri bu yöndedir.

Bundan dolayý hakiki varislerle beraber olmak, sohbetle-rine devam etmek ve irþadlarý altýna girmek þarttýr. Böylelikle imanýmýz kuvvetlendiði gibi, emraz-i kalbiye (kalbi hastalýklar) ve nefsimizin kusurlarý kaybolmaya yüz tutarak güzel sýfatlarla bezenmeye baþlarýz.

Bütün bunlardan sonra ortaya çýkan þudur. Nefsi tezkiye etmek ayrý bir þeydir, Kur'an okumak ayrý bir þeydir.

Nasýl bir kimse týp kitaplarýný okuyup öðrenmekle kendi hastalýðýný tedavi edemiyor da mutlaka bir doktora ihtiyaç duyu-yor ve de o doktorun vereceði ilaç ve perhizleri uygulamasý gerekiyorsa; kalbî hastalýklar da bir manevî dokturun vereceði ilaç ve perhizleri uygulayarak, yapmýþ olduðu tavsiyeleri tutarak kendini tedavi edip, hastalýklardan temizlenebilir.

Mürþid-i kâmil ile beraber olmak ve onlarýn sohbetlerinde bulunmanýn ehemmiyeti ve fazileti anlatýlamayacak kadar çoktur.

Nitekim Allah-u Zülcelâl âyet-i kerimede;

"Müminlerden bazý erkekler vardýr ki Allah'a söz verdikleri þeylerde sadýktýrlar." (Ahzap,23) buyurmuþtur.


Yani "ahd-i misakta" verdikleri söze, Allah-u Zülcelâlin emir ve nehiylerine uymakta sadýktýrlar.

Baþka bir âyet-i keri-mede de þöyle buyurulmuþtur:

"Sabah akþam Rablerinin rýzasýný dileyerek O'na dua eden kimselerle sabret. Sen dünya süsünü arzu ederek onlardan gözlerini ayýrma. Bizi anmak konusunda kalbini zikrimizden gafil býraktýðýmýz, keyfinin ardýna düþmüþ, iþi haddi aþmak olan kimseye uyma." (Kehf,28)

Bazý müfessirler, ayetin ilk kýsmýnda geçen "O'na dua eden kimselerle sabret" cümlesinde kast edilenlerin Sahabe-i Kiram olduðunu belirtmiþlerdir. Bunun için Peygamber Efendimiz (s.a.v):

"Allah-u Zülcelâl'e hamd ediyorum ki benim ümetimden öyle kimseler vardýr, Rabbim bana, nefsini onlarla beraber hapset diye emirde bulundu" buyurmuþtur.

Baþka bir ayet-i celilede Allah-u Zülcelâl þöyle buyurmuþtur.

"Hem o gün zalim, ellerini ýsýrarak; "Eyvah bana! Keþke peygamberlerle birlikte bir yol tutsaydým" der. "Vay þu baþýma gelene! Keþke filaný dost edinmeseydim. And olsun o gerçekten bana gelmiþken, beni zikirden (zikrullah/ Allah'ýn kitabý, peygamberin vaazý, nasihatýgöz kırpma alýkoydu." Öyle ya þeytan, insana çok hýzlankör (yardýmsýz býrakan) dýr." (Furkan; 27, 28, 29)

Yine bir baþka Ayet-i Kerimede:

"Kýyamet gününde dostlar birbirine düþmandýr. Ancak muttaki (Allah dostlarý, onlarýn dostlarýgöz kırpma kullar müstesnadýr." (Zuhruf, 67) Buyurulmuþtur. Demek ki onlarýn dostluklarý kýyamette de devam etmektedir.

Aklý olan herkes, þuurlu bir sekilde düþündüðü zaman, Allah-u Zülcelâl'in dostlarý ile beraber olmayý, onlarla sohbet etmeyi ve mü'min kardeþleriyle yardýmlaþmanýn faydalý olduðunu itiraf edip, bunun Allah-u Zülcelâl'e ulaþmak ve rýzasýna nail olmak için þart olduðunu kabul edecektir
.

Mürþid-i kamile intisabýn gerekliliði konusuna iþaret bir ayet-i kerime þöyledir:

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadýklarla beraber olun." (Tövbe, 119)

Sadýklarla beraber olmak nefsin temizlenmesi ve güzel sýfatlarla bezenmesidir. Bu sayede takvada muvaffak olmak mümkündür. Bunu baþarabilmek için de bir mürþidÝ kâmile intisab etmek ve onlarýn sohbetlerinde bulunmak þarttýr. Çünkü sadýklarla beraberlik cismani olarak sohbetle, ruhani (manevi) beraberlik ise rabýta ile olur.

Sadýklarla beraber olmanýn ve bir mürþid-i kâmile intisab etmenin faydasý ve tesiri; hem ameli olarak zahire iktida etmesiyle, hem de ruhi olarak kendisine tesir etmesiyle meydana gelmektedir.
Gönderen: 25.06.2007 - 00:01
Bu Mesaji Bildir   gavs üyenin diger mesajlarini ara gavs üyenin Profiline bak gavs üyeye özel mesaj gönder gavs üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kofi su an offline kofi  
291 Mesaj -
Rabbim razi olsun..Allah Razı Olsun
Gönderen: 28.06.2007 - 13:26
Bu Mesaji Bildir   kofi üyenin diger mesajlarini ara kofi üyenin Profiline bak kofi üyeye özel mesaj gönder kofi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Vefanerede? su an offline Vefanerede?  
87 Mesaj -
Allah Razı Olsun

Bu güzel paylaþýmlarýnýz için çok teþekkürler.

Elinize,emeðinize ve yüreðinize saðlýk...
Gönderen: 16.07.2007 - 17:40
Bu Mesaji Bildir   Vefanerede? üyenin diger mesajlarini ara Vefanerede? üyenin Profiline bak Vefanerede? üyeye özel mesaj gönder Vefanerede? üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
derinsular_1 su an offline derinsular_1  
73 Mesaj -
tþk faydalý paylaþým olmuþ.
Gönderen: 03.01.2008 - 13:46
Bu Mesaji Bildir   derinsular_1 üyenin diger mesajlarini ara derinsular_1 üyenin Profiline bak derinsular_1 üyeye özel mesaj gönder derinsular_1 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1101 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
(a.yasir) (57), alihaydar02 (48), cantanem (51), burakburak (52), FiLiZ-NL (48), sonsuzluk38 (54), zümrüdüanka (49), Rumeysa1980 (44), ruhneraz (51), EREN12 (60), cihat25 (67), sidika (49), bir dost (51), serdar81 (59), Gayemiz : ALLAH (36), ebu-abdurrahman (49), basrikaya (49), sahaf (51), [melike] (34), Eibo (), Sonofgavs (44), Fuat Özgürlük (58), Cueneyt88 (36), hüzünlü (45), burak_22 (40), alperen_66 (46), aliosmanpolat (44), islam_2005 (34), TuRkMeNkIzI__Mi.. (34), gunesm (54), moslem (34), mustafa karaba&.. (56), sivasli58 (42), yusuf_islam (34)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.70308 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.