0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » SORULAR & CEVAPLAR » bu bir sorudur.

önceki konu   diğer konu
3 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Gast n.gur@hotmail.com  
bu bir sorudur.
Misafir
Allah cc Peygamberimize Peygamberliði nasýl layýk gördü? O nun peygamber olmasýna sebep olan vasýflar nelerdir.Neden diðer insanlar deðilde ( ben) deðilde Hz. MUhammed.Acaba Allah cc beni ve yahut baþkasýný istediði gibi yaratýp peygamberlik veremezmiydi? Hz Muhammed e Peygamberliðin verilmesi diðer insanlara bir haksýzlýk olabilirmi?( Kaynaðý ile cevap verilmesi temennisi ile Allah Razý Olsun)
Gönderen: 12.05.2006 - 14:33
Bu Mesaji Bildir   Yukari
F a t i h su an offline F a t i h  
Moderator


1050 Mesaj -
Merhaba,

sorunuzun cevabini siz vermiþsiniz...

Siz peygamber olsaydýnýz o zamanda bir baþkasý çýkar Niçin sizin olduðunuzu sorardý sizin sorduðunuz gibi. Herkesin de Peygamber olamayacaðýna göre...
Herkes baþbakan olabilirmi.. Baþbakan bir tane olur..

Meas Selam....
Gönderen: 12.05.2006 - 15:06
Bu Mesaji Bildir   F a t i h üyenin diger mesajlarini ara F a t i h üyenin Profiline bak F a t i h üyeye özel mesaj gönder F a t i h üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Gast ahmet gunay  
Misafir
Deðerli kardeþim;

Bütün peygamberler Allah Teâlâ tarafýndan seçilip ilâhî elçiler olarak insanlara gönderildiklerine göre, hepsi birbiriyle kardeþ gibidirler. Onlar bir âiledendir ve bir tek cemaattýr: Bütün peygamberler doðru sözlü, sâdýk, emîn, akýllý, saðlam karakterli, uyanýk kalpli, yüksek ahlaklý, dünyada ve âhirette itibarlý ve Allah'a en yakýn olan sevgili kullar, ilahi elçilerdir.

Onlarýn diðer insanlardan ayn, kendilerine ait ortak bazý sýfât ve özellikleri vardýr. Bu sýfatlar sayesinde yüce yaratýcý ile kullarý arasýnda elçilik yapma liyakatýný kazanmýþ olurlar.
Allahu Teâlâ þöyle buyurur:
"Allah, peygamberliðini kime ve nereye vereceðini daha iyi bilir" (el-En'âm, 6/l?4).
Bütün peygamberlerde ortak olan sýfatlarý þu beþ maddede toplamak mümkündür: Emânet, sadakat fetânet, ismet, teblið.

1. Emânet Sözlükte, güvenmek, emin olmak, korkmamak ve güvenilir olmak anlamýnda bir mastardýr.

Emânet, peygamberlerin kudsî görevlerini yerine getirmek hususunda ve her konuda emin ve güvenilir olmalarýdýr. Bütün peygamberler son derece emin, güvenilen dürüst ve seçkin þahsiyetlerdir. Onlardan asla her hangi bir hiyânet meydana gelmez. Çünkü, Allah Teâlâ, ilâhî vahyini, peygamberlik þeref ve vazifesini hainlere deðil, ancak her bakýmdan emin olan sâdýk kullarýna verir. Peygamberlerini bu gibi emin, sâdýk ve dürüst kullarý arasýndan seçer. Þüphe yok ki Allah (c.c) peygamberlik derecesine kirnin daha lâyýk olduðunu en iyi bilendir.

Kur'an-ý Kerim'de, geçmiþ peygamberlerin emânet sýfatlarýndan söz eden ayetler vardýr: Hûd peygamber, kavmine þöyle demiþti:
"Size Rabbimin vahyettiklerini teblið ediyorum ve ben sizin için güvenilir bir nasihatçýyým" (el-A'raf, 7/68). eþ-Þuarâ Suresi'nde Nuh, Hûd. Salih, Lut ve Þuayb peygamberlerin kavimlerine, "Þüphesiz ben, size gönderilen emîn bir peygamberim" dedikleri zikredilir (bkz. 26/108, 125, 143, 162, 178).

Peygamber olmadan önce Hz. Musa için Þuayb aleyhisselâmýn iki kýzýndan biri þöyle demiþtir: "Babacýðým, onu ücretle çalýþtýr. Çünkü o, ücretle tuttuklarýnýn en hayýrlýsý, güçlü ve güvenilir bir adamdýr" (el-Kasas, 28/26). Hz. Musa, Medyen'den Mýsýr'a peygamber olarak dönünce Firavun'un kavmine þöyle demiþti: "Allah'ýn kullarýný bana býrakýn. Çünkü ben size gönderilmiþ emîn bir peygamberim" (ed-Duhân, 44/18).

Hz. Muhammed de gerek peygamberlikten önce ve gerekse peygamberliði sýrasýnda toplum içinde en güvenilir bir üstün kiþiliðe sahipti. Bu yüzden Mekke'de Kureyþ toplumu ona "el-Emîn" lakabýný takmýþlardý. Nitekim peygamber olmadan beþ yýl önce yapýlan Kâbe tamiri sýrasýnda Hacerul-esved'in yerine konulmasý þerefini paylaþamayan, Kureyþliler arasýnda, çatýþmaya varabilecek bir anlaþmazlýk çýkmýþtý. Bu arada Ebû Ümeyye Velid b. Muðîre'nin, "Þu kapýdan ilk mescide girecek olaný hakem yapýnýz" teklifi kabul edildi. Biraz sonra, belirtilen Benü Þeybe kapýsýndan 35 yaþlarýndaki Hz. Muhammed'in girdiði görüldü. Kureyþliler topluca "Ýþte el-Emîn, güvenilir kimse, onun hakemliðine razýyýz" dediler (Ýbn Ýshak, Ýbn Hiþam, Sîre, Beyrut 1391, I, 209; Ýbn Sa'd, Tabakât, I, 146; Abdurrazzâk, el-Musannef, V, 319; Ýbnül-Esîr, el-Kâmil, Beyrut 1385/1965, II, 45; Taberî, Tarih, Mýsýr 1.326, II, 201).

2- Sýdk Sýfatý: Sýdk, peygamberlerin, ilâhî hükümleri, emir ve yasaklarý insanlara tebliðde ve verdikleri her türlü haberde doðru sözlü, sadýk olmalarýdýr. Peygamberlerin yalan söylemeleri (kizb) asla caiz deðildir. Aksi halde, insanlarý kendilerine inandýrmalarý ve onlarý irþad ederek doðru yola sevketmeleri mümkün olmaz. Çünkü yalan söylemek, büyük bir günah olduðundan, pey'gamberlerin "ismet" ve "emanet" sýfatlarýyla baðdaþmaz. Oysa Allah Teâlâ onlarýn peygamberlik iddialarýný tasdik etmek için her birine "Mucizeler" veriyor ve onunla adeta, "Kulum, peygamberlik iddiasýnda ve bendendir diye bildirdiklerinde sadýktýr" diyor. Hak Teâlâ'nýn yalancýlarý tasdik etmesi aklen mümkün olmadýðýna göre, peygamberlerin sýdk (doðruluk) sýfatý ile vasýflanmalarý vâcib; yalan söylemeleri ise imkânsýzdýr.

Kur'an-ý Kerim'de Allah, peygamberlerini doðruluk vasýflarýyla methetmiþtir: "Ey Muhammed! Ýnsanlara Kur'an'daki Ýbrahim kýssasýný anlat. Þüphesiz ki o, özü sözü doðru, sýddîk bir peygamberdi" (Meryem, 19/41);

"Kitapta Ýdris'i de zikret. Çünkü o, çok doðru bir rýebî idi" (Meryem, 19/55); Hiç bir peygambere kavmi; "biz seni daha önce yalancý tanýyorduk" diyememiþtir.

Peygamberlerin emânet sýfatý, onlarýn diðer insanlarla münasebetlerinde güvenilir olmalarý yanýnda; asýl vahiy üzerinde emîn olmayý, Allah'ýn emir ve yasaklarýný insanlara deðiþtirmeden, arttýrýp-eksiltmeden teblið etmesidir. Kur'an'da, "O Peygamberler Allah'ýn gönderdiklerini teblið ederler, O'ndan korkarlar ve O'ndan baþka hiç bir kimseden korkmazlardý. Hesap görücü olarak Allah yeter" (el-Ahzâb, 33/39) buyurulur. Bir peygamberin emânete hýyânet etmesi, O'nun kutsal görevi ile baðdaþmaz. "Bir peygamber için emânete hýyânet etmek olur þey deðildir” (Âl-i Ýmrân, 3/161)

3- Fetânet Sýfatý

Fetânet, peygamberlerin üstün bir akýl ve zekâya, kuvvetli bir hâfýza ve yüksek bir ikna gücüne sahip olmalarýdýr. Her peygamberin, þerefli ve yüce olduðu kadar da aðýr ve çok mesuliyetli olan peygamberlik görevini eksiksiz ve mükemmel bir þekilde yerine getirebilmesi için, böyle üstün bir zekâya ve yüksek vasýf ve yeteneklere sahip olmasý gerekir. Aksi halde, gönderildikleri milletlere karþý kuvvetli hüccet (kesin delil) ikame edemez, onlarý ikna veya ilzam iþin gerekli güzel mücadeleyi yapamazlar; kendilerine inananlarý irþad ederek onlarý hak ve hidayete sevkedemezler.

O halde peygamberler, en akýllý, en zeki ve en kaabiliyetli mümtaz þahsiyetlerdir. Haklarýnda zayýf akýl ve zayýf hâfýza, delilik ve gaflet gibi noksan sýfatlar asla caiz deðildir.

Kur'an'da peygamberlerin üstün zekâ ve kabiliyetlerine iþaret eden ayetler vardýr:

"Kur'an vahyedilirken, henüz bitmeden okumaya kalkma. Rabbim ilmimi artýr, de" (Tâhâ, 20/114); "Ey Muhammed, Cebrâil sana Kur'an'ý okurken, acele ederek onunla birlikte dilini oynatma. Onu bir araya toplamak ve okutmak þüphesiz bizim iþimizdir" (Kýyâme, 75/16-17). Vahyin geliþi sýrasýnda ezberlemek iþin dilini Kur'an'la hareket ettirmesi onun fetânet ve zekâsýndandýr. Yine vahiy tamamlanmadan önce, ayetleri yeniden okumak için acele etmesi, peygamberin zekâ olgunluðunu gösterir. Çünkü O, böylece, zaten Cenab-ý Hakkýn yardýmý sayesinde hâfýzasýna yerleþecek olan vahyi, kendi zekâ gücü ile ezberinde tutmaya çalýþmaktadýr.

4- Ýsmet Sýfatý

Ýsmet, peygamberlerin gizli ve aþikâr her türlü masiyetten, günahtan ve peygamberlik þerefiyle baðdaþmayacak hareketlerden uzak bulunmalarýdýr. Ýsmet'in, yani nezâhet ve mâsumiyetin zýddý olan, her türlü günah ve âdi davranýþlar, peygamberler hakkýnda muhaldir. Çünkü, eðer peygamberlerin günâh ve suç iþlemeleri veya ismet ve nezahete yaraþmayan uygunsuz hareketler yapmâlarý onlar hakkýnda caiz olsaydý, biz insanlarýn da onlara uyarak çirkin þeyler yapmamýz normal karþýlanýr ve günah sayýlmazdý. Zira peygamberler bizim uymamýz gereken güzel örneklerimizdir. Bu bakýmdan, peygamberlere uymak ve onlara itaatla emredildik. Halbuki Allah Teâlâ, kullarýna günah iþlemeyi ve günahkârlara itaatý emretmez ve bu gibileri peygamber olarak seçip göndermez. Bu sebeble, Ehl-i sünnete göre; peygamberler asla büyük günah iþlemezler. Sehven (yanýlarak) "zelle" cinsinden küçük günah iþlemeleri caizdir. Ancak, bunda ýsrar etmezler, derhal ikaz edilirler ve bir daha ayný hataya düþmezler.

Ýsmet'in peygamberlerde bulunmasý gereken bir sýfat olduðunda, tüm Ýslâm bilginleri görüþ birliði iþindedir. Ancak niteliði ve kapsamý üzerinde han görüþ ayrýlýklarý mevcuttur.

Maturidilere göre, peygamberin günahtan korunmuþ olmasý, onu tâate zorlamadýðý gibi; günah iþlemekten de aciz býrakmaz. Ancak ismet, Allah'ýn bir lütfu olup, peygamberi hayýr yapmaya sevkeder, kötülükten de alýkor. Fakat ilâhi imtihanýn gerçekleþmesi için onda yine de irâde mevcuttur (Sabunî, el-Bidâye, terc. Bekir Topaloðlu, Ankara 1979, s. 121-122). Ýsmet, peygamberler iðin gerekli bir sýfattýr. Çünkü peygamberlerin günah iþlemeleri, yalan söylemeleri caiz olsaydý; verdikleri haberlerin doðruluðuna güvenilmezdi. Bu durum, onlarýn Allâh'ýn hucceti olma özelliklerine gölge düþürürdü.

Peygamberlerden günah (fýsk) sâdýr olsaydý, bu onlarýn þâhitlik ehliyetini ortadan kaldýrýrdý. Kur'an'da: "Ey iman edenler! Size bir fâsýk haber getirirse, onun doðruluðunu araþtýrýn" (Hucurat, 49/6) buyurulur. Yüce Allah fâsýðýn þehâdetini kabulde tedbirli olmayý ve duraksamaya emrediyor. Peygamberden fýskýn sudûru halinde dünyadaki þahitliði düþünce; ahiretteki ümmetine olan þahitliði de düþer. Halbuki Kur'an'da, "Böylece sizi orta bir ümmet yaptýk ki, insanlara þâhit olasýnýz. Peygamber de size þâhit olsun " (el-Bakara, 2/ 143). Kýyamette þâhitliði bildirilen kimsenin, dünya þâhitiði de teyid edilmiþ olmaktadýr (er-Râzî, Ýsmetü'l-Enbiyâ, Kahire 1986, s. 41-42; Mefatih'ul Gayb, III, 8).

Peygamberler iyiliði emir ve kötülükten sakýndýrmaya çalýþýrlar. Kendileri tâatý terkedip, masýyeti iþleselerdi, þu ayetlerin muhatabý olurlardý:

"Ýnsanlara iyiliði emredip kendinizi unutuyor musunuz?" (el-Bakara, 2/44); "Ey insanlar, niçin yapmayacaðýnýz þeyi söylüyorsunuz! Yapamayacaðýnýz þeyi söylemek Allah nezdinde en sevilmeyen bir þeydir" (es-Sâf, 61/2-3). Diðer yandan, uyanlarýnýn onlarý kötülükten menetmeleri gerekirdi ki bu, peygambere karþý bir zorlama ve eziyet olurdu. Kur'an'da bu yasaklanmýþtýr. "Allâh ve Resulüne eziyet edenleri, o, dünya ve ahirette lanetledi" (el-Ahzâb, 33/23; er-Râzî, Mefâtihu'l-Gayb, III, 8; Ýsmetü'l E'nbiyâ, s. 42, 43).

Ehl-i sünnete göre, peygamberlerin masum oluþu vahiyden sonra sabittir. Kur'an-ý Kerim'de bazý peygamber kýssalarý anlatýlýrken, onlarýn günah iþlediklerini düþündüren örneklere rastlanýr. Hz. Adem'in cennette yasak meyveyi yemesi (el-Bakara, 2/35-37; el-A 'râf. 7/20, 21, 23); Nuh aleyhiselâmýn iman etmeyen oðlunu gemiye almak iðin duâ etmesi (Hud, 11/45-47); Hz. Ýbrahim'in putlarý kendi kýrdýðý halde, kavmine kimin kýrdýðýný büyük puttan sormalarýný istemesi (el-Enbiyâ, 21/57, 62, 63); Hz. Lût'un eþ cinsel erkeklere kendi toplumunun kýzlarýný teklif etmesi (Hud, 11/77-79); Hz. Musa'nýn bir þahsýn ölümüne sebep olmasý (Kasas, 28/15); Hz. Yunus'un kavmini izinsiz terketmesi (el-Enbiyâ, 21 /87-88); Hz. Davud'un davacýyý dinleyip davalýyý dinlemeden davacý lehine hüküm vermesi (Sâd, 38/21-25); Hz. Muhammed'in kâfirlerin reislerini Ýslâm'a davet ettiði sýrada gelip, soru soran ve bir ama olan Abdullah b. Ümmü Mektûm'a yüzünü buruþturmasý ve sýrtýný dönmesi (Abese, 80/1-12) örnek verilebilir. Ancak bu ve benzeri peygamber kýssalarýnda görülen hallerin bazýlarý ya peygamberlikten önceye aittir veya bunlarla ilgili nakiller muteber deðildir. Bazýlarý da peygamberlerin þanýna yakýþacak biçimde açýklanmýþtýr. Çünkü eðer peygamberlerin günah iþlemesi mümkün olsaydý, onlarýn sözüne güvenilmez ve böylece ilâhî huccet gerçekleþmiþ olmazdý.

Selam ve dua ile...
Gönderen: 12.05.2006 - 23:10
Bu Mesaji Bildir   Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 992 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
zelil-i hakisar (42), veritas1905 (42), skesman (49), karakiz06 (44), manayli (42), orhan86 (38), ezel (39), ezel1985 (39), tamteslim (47), esranur (40), Mavzer986 (41), Cicek06 (49), ay-isiginda-sak.. (38), dayi120 (), micnatis (45), celo1903 (43), 2ebu2 (52), a.yasin (49), fedakar (49), adnancaglayan (54), muco (41), Lear (43), MUSTAFA TIRA&TH.. (61), bu_rak (29), engizli (), meryem feyza (33), rkocabas (58), Mavilim (38), Kerimhan (40), BeYaZ vE sIyAh (33), halim (), trabzonlu (36)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.66767 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.