kaletra ivermektin colchicine chloroquine generique plaquenil epanutin epilantine epivir ercolax eriacta escodarone escoprim escozem esidrex estrace etimonis etopophos euglucon eulexin euthyrox evista exelon exitop extra super avana extra super p force ezetrol famvir farlutal felden feldene felodil female cialis female viagra femara finasterax flagyl flamon flomax flox ex floxal floxin floxyfral flucazol flucinome flucoderm fluconax
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » TÜRKİYE VE DÜNYADA SİYASET » KEMALISTLER NUTUK'U NASIL SANSÜRLEDI?

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 14 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Dai su an offline Dai  
KEMALISTLER NUTUK'U NASIL SANSÜRLEDI?

922 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 06.10.2008
En Son On: 12.09.2010 - 23:07
Cinsiyeti: Erkek 
Prof. Dr. Cemil Koçak tan ezber bozacak açiklamalar.
Koçak, Kemalistler in islerine gelmedigi noktalarda Atatürk ün sözlerini nasil sansürlediklarini açikladi...

Sabanci Üniversitesi ögretim üyesi Prof. Dr. Cemil Koçak, ezber bozan bir tarihçi.
Erken cumhuriyet dönemi siyasi tarihi, önde gelen uzmanlik alani.

Koçak, geçtigimiz günlerde Iletisim Yayinlari ndan çikan
"Geçmisiniz Itinayla Temizlenir" kitabinda resmî tarih içerisinde karanlikta birakilan,
unutturulmaya çalisilan bir çok konuya isik tutuyor.
Cemil Koçak la resmî tarih, Atatürk ve Atatürkçülük üzerine konustuk.

"Geçmisiniz Itinayla Temizlenir" derken neyi kastediyorsunuz?

Bu kitap benim daha önce degisik dergilerde yayinlanmis olan makalelerimin bir derlemesi.
Kitaptaki makalelerin çogu mevcut paradigmalari sorgulayan yazilardan olusuyor.
Yazilarin ortak paydasi bizim geçmisimize iliskin bilgilerimizi test etmekti.
Dolayisiyla her yazi daha önce söylenmis, yazilmis,
inanilmis olan geçmise ait bilgileri basit bir sekilde test ediyor
ve genellikle de bilinenin dogru olmadigini söylüyor.

Dogru olmayan resmî tarih mi?

Ister resmî tarih deyin isterse resmî ideolojinin kamuoyu üzerinde etkin bilgisi deyin.
Ortalama bir tarih bilgisinin yetersiz oldugunu söylüyorum.
etersiz oldugu için eksik oldugunu, eksik oldugu için de yanlis oldugunu söylüyorum.
Kitaba neden böyle bir baslik koyduguma gelince; çok basit.
Resmî ideoloji geçmise ait bilgiyi ya hiç söylemiyor ya da çarpitarak söylüyor.
Karanlik noktalardan bahsetmemeyi tercih ediyor. Bazi noktalari bilmiyoruz.
Bu karanlik noktalar da geçmisimizle övünecegimiz noktalar degil. Onlardan hiç söz etmiyor.
Uzun yillar boyunca hiç yazilip çizilmezse ortalama tarih bilgisine sahip insanlar haberdar olmazsa bu konular bilinmiyor.

Bu karanlik noktaya örnek verebilir misiniz?

1915 tipik karanlik noktalardan biridir.
Kamuoyunun çok uzun yillar boyunca 1915 hakkinda hiçbir fikri yoktu. Simdi simdi konusuluyor.
Atatürk ün herhangi bir konudaki fikri nedir meselesinde de ayni sey geçerli.
Atatürk ün belirli bir zamanda söylemis oldugu söz eger bizim tezimizi destekliyorsa onu aliyoruz, digerini disarida birakiyoruz.
Oysa Atatürk ün degisik zamanlarda dile getirilmis birbiriyle zit görüsleri de var.
Benim çarpitma dedigim islem bununla ilgili. Isimize geleni söylüyoruz, digerini disarida tutuyoruz.
Bir diger nokta da isimize gelen noktada yeterince argüman bulamazsak uyduruyoruz.
Herkes olmamis olani olmus gibi gösterince olmamis olani olmus gibi kabul ediyoruz.

Atatürk e ait söz mü uyduruluyor?

Evet.
Son zamanlarda Atatürk e mal edilen bir söz var: "Mevzubahis olan vatansa gerisi teferruattir".
Atatürk ün böyle bir laf ettigine dair hiçbir yerde kayit yok. Ama hosumuza gitmis kullaniyoruz.
Oysa birisi bunu uydurmus.
Uydurmaya bir örnek de "Anadolu Ajansi Türkiye nin sesini dünyaya duyuracaktir" sözüdür.
Bu sözün Mustafa Kemal Atatürk e ait olmadigi ve dönemin genel müdürünce uyduruldugu ortaya çikmisti.

Peki resmî tarih nasil ortaya çikti?

Resmî tarih dedigimiz sey iktidarin konjonktürel olarak ortaya koydugu
geçmise iliskin toplumun kabul etmesini istedigi bilgiler toplamidir.
Bunun en bariz örnegini ders kitaplarinda görürüz.
Her iktidar degisikliginde genellikle ders kitaplari da degisir.
Ders kitaplarinin içerigi amaci o kadar ideolojiktir ki bütün geçmisi var olan nokta açisindan yeniden görürüz.
Demokrat Parti iktidara geldikten sonra yeni rejimin kendini mesrulastirmak için okuttugu kitap farklidir.
27 Mayis in ardindan okullarda okutulan kitap farklidir. Bu hep böyle gider.

Ders kitaplarinda okudugumuz Milli Mücadele nin tarihini kim yazdi?

Atatürk 1927 de kendi nutkunu okuyana kadar Milli Mücadele nin bir tarihi yoktu.
Bu, zaman içinde olustu.
Atatürk ün gözünden ve bakisindan Milli Mücadele tarihi Nutuk ta kristalize olduktan sonra
Milli Mücadele tarihinin resmî anlatimi söz konusudur.
O zamana kadar Milli Mücadele nin farkli anlatim tarzlari vardi. Onlar silindiler, yok oldular.
Nutuk bu tarihten sonra Milli Mücadele nin anlatimini belirledi.
Nutuk, Milli Mücadele nin bütün damarlarini, o dönemde olmus olan her seyi bize anlatmaz.

Resmî tarih, gayri resmi tarihi de üretti...

Buna karsi psikolojik bir tepki oluyor. Fakat psikolojik tepkiyle tarihçiligi karistirmamak lazim.
Resmî tarihte bilginin kendisinde problem var. Bilgi temiz degil, kirletilmis.
Öncelikle bilgiyi sahih hale getirmek lazim.

Kirli bilgi derken...

Bilginin bir kismini alip diger kismini birakmak,
hiç almamak ya da aleyhimize çalisabilecek bir bilgiyi hiç kimsenin görmemesini saglamak...

Bunlar yapildi mi?

Atatürk ün 1923 te Kürtlere özerklik verilmesi ile ilgili söyledigi sözler sansür edilmis
Atatürk ün sözleri arasindan çikarilmistir.
Atatürk ün böyle bir seyi söylemis olmasi sizin tezinizin aleyhinde kullanilir diye çikarip atiyorsunuz.
Ancak o dönemin gazetelerinde bu görüsleri aynen duruyor.

Dogru bilgiye ulasmanin yolu yok mu?

Bunun kolay bir yolu yok.
Gerçekten vicdani bir kanaate ulasmak istiyorsaniz bir tarihçinin yapacagi kadar arastirma yapmaniz gerekir.
Karsit kitaplar okuyarak bu tezlerin ne ölçüde güvenilir oldugunu yakalamak
ortalama bir okuyucu açisindan çok zordur.
Adamlar belge koyuyor.
Belgeye atifta da bulunuyor.
Ortalama bir tarih meraklisinin o belgeyi okumasi mümkün degil.
O belgelere bakiyorsunuz söylenenle belgeler birbirini tutmuyor.
Resmen sahtecilik yapiliyor.
Ya da belgede yazilanin bir kismini almis. Bir kismini hiç almamis.

Nutuk okuyarak tarih ögrenebilir miyiz?

Nutuk 1927 yilinin çok özel kosullarinda yazilmis.
Milli Mücadele nin basindan 1927 ye kadar olan tarihsel dönemi ele alir, degerlendirir ve hesaplasir.
1927 de iktidarda kalabilmis olan grup Nutuk ta alkislanir,
iktidardan tasfiye edilmis olan grupla da siddetli bir biçimde siyasi ve ideolojik hesaplasmanin içine girilir.
Nutuk esas itibariyla Atatürk ün bir hesaplasmasidir.

Kimlerle hesaplasmasi?

Iktidardan tasfiye edilmis olan iktidar grubunun basindan Milli Mücadele ye katkisinin olmadigini,
hatta negatif etkisi oldugunu anlatmak üzere yazilmistir Nutuk. Ana felsefesinden biri budur.
Nutuk la ilgili gözden kaçan bir nokta var.
Nutuk CHP nin kongresinde okunmus olan siyasi bir metindir. Tarih kitabi olarak piyasa çikmamistir.
Nutuk parti kongresinin karariyla onaylanmistir.
Yani bu CHP nin kendi tarihini nasil gördügünün ve degerlendirdiginin onayli bir nüshasidir.
Eger Nutuk ta yazilan söylenen her sey dogru kabul edilirse 1927 den sonra yasananlari açiklamak imkansizdir.
Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Nutuk, okunduktan birkaç sene sonra Atatürk le barisarak CHP milletvekili oldular.
Eger bu arkadaslar Atatürk ün söyledigi gibi Cumhuriyet karsiti hilafetçi,
saltanatçi, gerici falansalar nasil oluyor da bu pasalari yeniden içinize alabiliyorsunuz?
Bunun izahi yok.
Atatürk ün ölümünden sonra Ali Fuat Cebesoy meclis baskani oldu.
Kazim Karabekir ömründe Atatürk le konusmadi.
Fakat Inönü nün cumhurbaskanliginda milletvekili oldu ve meclis baskanligi yapti.
CHP, Nutuk ta yazilanlara ragmen Karabekir i kucakladi.
Rauf Orbay da Inönü zamaninda milletvekili oldu.
Halide Edip Adivar ve kocasi da Inönü zamaninda önemli mevkilerde bulundular.

Kemalizm tutarli bir ideloji degil...

Atatürk bir dönem birlikte oldugu yol arkadaslarini niye çevresinden uzaklastirmisti?

Iktidar mücadelesi bir gerçek.
Ikinci gerçek Atatürk ün modernlesme ütopyasi
ve yürünmesi gereken yolla bu isimlerin modernlesme ütopyasinin yollari tamamen farkliydi.
Bu pasalar için hakimiyet-i milliye kavrami cumhuriyetten de önde geliyordu.
Modernlesmeyi zamana yayma taraftariydilar.
Atatürk için ise yukaridan asagiya zoraki bir modernlesmenin disinda gidilebilecek bir yol yoktu.
Ana fark budur.
Atatürk ün tek adam yönetim egilimine karsi digerlerinin endise duymasi da bir diger faktör.
Atatürk ün Istiklal Savasi na ilk katilan grubu uzaklastirip sonradan katilanlarla yakinlik kurmasi da sorun çikardi.
Ilk katilanlar kendilerine haksizlik yapildigini ve haklarinin yendigini düsündü.

Bugün çok farkli Atatürkçülük algilari var...

Siyasette mesruluk çizgisi olarak sadece Atatürk ü ve Atatürkçülügü birakirsaniz
ve bunun disinda herhangi bir tanimlamanin mesru olmadigini bastan deklare ederseniz bu tablo ortaya çikar.
Her türlü siyasi akim buradan hareketle kendisine bir Atatürk ve Atatürkçülük yaratir.

Neden böyle oluyor?

Atatürkçülük içi doldurulmus, tutarli olan bir sey degil.
Birisi çikar Atatürk ün dinle ilgili sözlerini toplar, bunlar birbirinden çok farklidir.
Degisik zamanlarda degisik amaçlarla söylenmistir.
20 lerde söylenenlerle 30 larda söylenenler birbirini hiç tutmaz.
Hangisi dogrudur derseniz ikisi de dogrudur.
Belirli politik amaçlarla söylenmistir.
Artik sizin isinize hangisi yarayacaksa siz oradan bir Atatürkçülük yaratirsiniz.
Meclisi Atatürk besmeleyle cuma günü açti, niye simdi açmiyorsunuz diyebilirsiniz.

Atatürk zamana ve zemine göre konusurdu...

Atatürk zamaminda Atatürkçülük var miydi?

Atatürk ün hayatta oldugu dönemde 1930 larda Kemalizm diye formülize edilmis olan alti oktan ibaret bir sey var.
Diger ideolojilerle karsilastirildiginda islenmis degil.
Marksizm, her tarafi siki bir sekilde islenmis.
Yorumlanmasi, farkli noktaya çekilmesi mümkün degildir.
Kemalizm için bunu söylemek mümkün degil.
Son derece ham, birbirleriyle tutarsiz görüsleri bulusturabilen eklektik bir ideoloji.

Peki Atatürk bunlarin hangisiydi? Darbeciler de Atatürk adina hareket ettiklerini savunuyor?

Atatürk ve Kemalizm denen sey içinde birbiriyle tutarsiz birçok ögeyi birbiriyle bagdastiriyor.
Ben bunu bir ideoloji olarak görmüyorum.
Atatürk bir siyasetçiydi. Onu zamana ve zemine göre farkli seyler söyleyebilen bir politikaci olarak görüyorum.
Meseleyi politika ve politikaci açisindan görürseniz o zaman bütün bunlar bir anlam tasir.
Her sözün nerede ve kime karsi söylenmis oldugunu analiz etmeye baslarsiniz. O söz oraya aittir. Atatürk ün gerçek fikri olmayabilir.
(Zaman - Pazar)
Ekleme Tarihi: 28.04.2010 - 04:24
Bu mesajı bildir   Dai üyenin diğer mesajları Dai`in Profili Dai Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  
ARAYAN MEVLASINIDA BULUR........

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 
Halk arasında "Arayan mevlasınıda bulur belasınıda" diye bir atasözümüz vardır.

Allahın Resulü için dahi dahi yüzlerce aslıyla alakası olmayan kişilik ve tanımlama ortaya çıkarılan bu dünyada, Allah kelamının dahi zalimlerin nefslerine uygun sayısız hükümler vermesine ve uygulamasına fırsat verilen bu dünyada elbetteki pek çok doğrudan sapmış Atatürk gibi bir milleti düştüğü yerden kaldırmakla görevli bir deha için pek çok yanlışlar "BU ATATÜRKTÜR" yada "ATATÜRK ŞUNU SÖYLEDİ", "ATATÜRK BUNU SÖYLEMEDİ" diye akıl almaz sayısız hezeyanlar savuracaktır.

Allahın Resulü için binlerce yalan uyduran insanoğlu, Atatürk için bu sayfada ortaya konanları yada daha fazlasını yapmış çokmu ? Bunun nesine şaşırıyorsunuz ? Bizlere düşen işin aslını aklımızı kullanarak bulmak değilmi ? Yoksa her esintiye yelken açıp tekneyi batırmakmı ?

Dikkat ediniz bunları yapanların cemi cümlesi ya Atatürk düşmanıdır, yada Atatürkün arkasına saklanıp kirli işler ve dümenler çeviren sahte Atatürkçülerdir.

Benden ve benim gibi düşünenlerden pay biçiniz. Neden bu kadar rahat bir Atatürk profili çizebiliyoruz ve bundan neden bu kadar emin olabiliyoruz. Hiç düşündünüzmü ??

Aşağıda bu anlamda daha önce burada yazdığım bir yazıyı veriyorum. Anlamak isteyen çok rahat anlar buradan... Yok şayet anlamak istemiyorsa, Allah küfre girmek isteyenede bolca fırsat ve sebep kılmış. Seç beğen al yani. Sonucunada katlanmak kaydıyla tabi....

Kalın sağlıcakla...


Alıntı
ATATÜRK, DEMOKRASİ, LAİK CUMHURİYET VE ŞERİAT

Şunu hemen belirteyim. Ben hiç kimsenin Atatürk'e karşı duygularını değiştirmek için gayret sarfediyor değilim. Bu zaten çoğunlukla mümkünde değil. Amacım daha çok dış kaynaklı ve içerde din adına bilgisizliğide kullanan çevrelerin bu yolla bu ülkeye verdiği zararları göstermek ve nasip olursa toz zerresi kadar dahi olsa buna engel olabilmek, yada bu yönde uyanış sağlamaktır.

Atatürk'ün din konusunda ve yaşamsal alanda yaptıklarını bana göstermene hiç gerek yoktu. En doğrularını, ve yalan, iftira dolu en çarpıklarının en alalarını inceleyen bilen bir vatandaş var karşında. Ve tüm söylediklerim işte bu tablo içinden çıkardığım gerçeklerin ta kendisi verilerdir.

Senin bu söyleminin en önemli kısmını anladığım kadarıyla bazı Atatürk karşıtlarının internette hararetle yayınladığı ve Atatürk'ün semavi dinler hakkındaki olumsuz söylemleri oluşturuyor.
Atatürk'ün hem halkın karşısında yaptığı hemde bazı yazılarında ortaya koyduğu semavi dinlar hakkındaki sözleri, daha doğrusu ateist bir anlayış içeren özellik, Atatürk'ün çok asil bir müslüman olduğu gerçeğini asla değiştirmez.

Dikkat ederseniz bu konuşmaya iki cihette sımsıkı sarılıp hezeyanlar savuranlar var.
Bunlardan ilki dindar geçinip Atatürk'ü bu konuşmasıyla dinsiz göstermeye çalışanlar. Ki bu konuşmayı bahaneyle akıl almaz saldırılarda ve iftiralarda bulunuyorlar.

İkincisi ise kendileri dinsiz olup Atatürk'ü bu konuşması nedeniyle onu dinsiz kabul edip böylece sevenler ve bu yönüyle ortaya çıkıp zındıklarla çatışmaya hatta küfürleşmeye girenler.

Yine dikkat edilirse Atatürk'ün gerçek bir müslüman olduğu yönündeki konuşmaları ve yazıları bu inanmayanların sımsıkı sarıldığı fakat öte yandan Atatürk'ü dinsiz ilan edenlerin acımasızca saldırmak için kullandığı dini ve kitapları reddinide içeren konuşmasındaki ve bir kısım yazılarındaki mahdut söylemlerinden fersah fersah fazladır.

Fakat her nedense bu özellik Atatürk'e dinsiz diyen kesimlerce hemen hemen hiç araştırılmaz ve Atatürk'ün neden böyle bir davranış sergilediği anlaşılmaya çalışılmaz.
Şüphesiz Atatürk bu konuşmayı bilerek ve ilerde nasıl sonuçlara sebebiyet vereceğini idrak etmiş olarak bu konuşmayı hemde milletin tümünün duyacağı şekilde yapmıştır.

Atatürk Allah katından bir lütuf olarak bu millete bahşedilmiştir. Kurduğu Laik Demokratik Cumhuriyet de öyle. Cumhuriyetin böyle kurulmasını isteyen aslında Atatürk'ten önce Atatürk'ün nasıl bir donanıma ve görüşe sahip olduğunu dolayısıyla neler yapabileceğini insanların tümünden iyi bilen Allahtır.

Ki bunu anlamak aslında hiçte öyle güç değildir. Allah, özellikle din adına cehaletin mahvettiği Osmanlının gidişatından memnun olsaydı, onun feci şekilde bitmesine ve yepyeni idarecilerle yepyeni bir devletin kurulmasına irade kılmazdı. Öncelikle bu hususu çok iyi bilmek ve anlamak lazım.

Peki Atatürk'ün pek çok insanımızın, iyi niyetli olsun, olmasın, anlayan, anlamayan kafalarda soru işaretleri oluşturan bu konuşması ve yazıları aslında ne anlama geliyor ?
Bir kere şunu çok iyi anlamak gerekiyor. Atatürk çizdiği ve uğruna canını dahi feda ettiği Laik Demokratik Cumhuriyetin sahip olacağı her tür inanca, yada inanmayışa aynı mesafede olmak ve onları devlet işine karıştırmamak için sağlam ve kalıcı bir yol izlemek zorundadır.

İşte bu konuşmayıda bu cihetde değerlendirmek gerekiyor. Atatürk ülkenin tüm inanç sahiplerine inanmayanlara hem din adına söyledikleri ile hemde inanmayanların diliyle teminat verip, inancın fertlerce yaşanıp asla devlette bir baskı aracı olmayacağının, olamayacağının teminatını veriyor bu yolla.
Ne yapıyor ? Konuşmalarının genelinde hem inananların rahatlıkla kabul edeceği iman sahibi bir kişi yönüyle ortaya çıkıyor ve genelin din anlayışına hizmet için DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞInı kuruyor, bu vatanın evlatları dinlerini gerçek kaynağından ve ehil kişilerden öğrensin diye dönemin en büyük din alimlerinden ELMALILI HAMDİ YAZIR a ilk meal ve tefsiri yazdırıyor ki bugün ne bu mealin nede tefsirin benzeri daha ortaya konulabilmiş değil.Hatta Osmanlıda maaşı olmayan hocaların tümünü devletin himayesine alıp maaş bağlıyor.

Atatürk müslüman olmasa bu işlerle neden uğraşsın diye kendimize bu soruyu sorup cevabını aramamız gerekmiyormu ?

Nasreddin Hoca Evliyadandır. Allah ona güldür düşündür dediği için Allahın ayetlerini yaşamdaki kendine has halleriyle latif bir şekilde insanlara anlatmaya çalışmıştır.
Burada Atatürk'ün işte bu dinle ilgili konumu için çok uygun bir fıkrasını anlatacağım ve sonra değerlendirmeme devam edeceğim .

Nasreddin Hocanın iki eşi vardır. Hoca her iki eşinede gizlice birer mavi boncuk verir ve hiç kimseye bundan bahsetmemelerini ve göstermemelerini ister.
Bir gün eşleri yanına gelip sorarlar "Hoca hangimizi daha çok seviyorsun"
Hoca cevap verir "Mavi boncuk kimdeyse yalnız onu seviyorum"
Yani Hoca aslında hayatın her yanında var olan siyasetin küçük bir örneğini eşleri ile arasındaki ilişkide ortaya koyuyor.

İşte yeri ve zamanı geldiğinde durumun özelliğine göre halkın tüm kesimlerini hoşnut edecek ve kimsenin kimse üzerinde baskısı olamayacağını anlatmak için bu tür yollar yaşama sokulabilir.
Bir düşünün, Atatürk yalnızca inanan ve farklı insanları gözeten konuşmalar yapıp bu anlamda bir idare şekli getirseydi ne olurdu. Bugün inancı olmayan ve farklı inançlar sahip insanların güvenini kazanmamış ve kurduğu Cumhuriyeti sağlam temellere üzerine oturtamamış olurdu.

O nedenle diyorum ki Atatürk'ün bu tür konuşmalarını, davranışlarını, onun azimle ortaya koyduğu devrimlerinin sağlam temeller üzerinde oturtulması için kullandığı bir makul siyaset yansımaları olarak kabul etmek gerekir.

Atatürk'ün tüm yaptığı hizmetler, devlet adamlığı ve kahramanlığı onu gerçek anlamda tanıyanlar ve anlayanlar için apaçık ortadadır. Gerçek bir müslüman oluşu fakat tüm inançlara ve inanmayışada saygılı olduğu ve tümünün haklarını koruyan bir lider olduğuda apaçık ortadadır.

Hadi diyelim tüm yaşamı boyunca yaptıklarından, kahramanlığından sözlerinden onun hem din adına hem dünya adına sahip olduğu muazzam üstünlüğü ve başarıyı anlayamadınız. Bunun olabileceğini Allah dahi irade kıldı ve işte bu gerçeğe isnat bir hikmetle onun ruhunu katına alırken çok muazzam bir olay yaşandı.

Nedir bu olay ? Devlet kayıtlarında Atatürkün son nefesini verişi şöyle kayıt altına alınmıştır. Atatürk başını birden sağ tarafına çevirir ve "ALEYKESSELAM "diyerek gözlerini yumar ve son nefesini verir.

Bunun açıklaması Allahın dininden gereği gibi yani yeterli ilim sahibi olanlar için şöyledir.
Ancak Allahın rızasına ail olan ve çok seçkin kişilerin yaşayabileceği ölüm meleklerinin kişiye sağ cihetten gelip "SELAMÜNALEYKÜM" demesi ve o kişin bu selama karşılık verip onda ruhunu teslim etmesi.
Tabi Devlet kayıtlarında meleklerin Atatürk'e verdiği selamdan bahsedilmez. Çünkü o selamı ancak ruhunu teslim etmek üzere olan duyar, hikmet budur.

O nedenle diyorum ki Atatürk'ü hem din adına hem dünya adına yaptığı işler için eleştirirken yanılmışların, azmış sapmış ve her anlayışta yoldan çıkmışların ve bunların tesirinde kalmışların değil, aklınızın ve araştırmalarınızın gösterdiği gerçeklerle karar verin ve konuşun.
Çünkü söz yalansa ve yanlışsa sahibinin başına her iki cihandada beladır. Hele hele böyle bir durumda ne beladır, ne bela.
Ne buyuruyor alemlerin Rab'bi "NE HALDEYSENİZ ÖYLE HAŞROLUNURSUNUZ" daha ötesi varmı ?

Birilerinin yapıp Allahın ayetindede "Uydurduğunuz dini Allah'amı kabul ettireceksiniz" misali sapmış fırkalar gibi Allahı kendi nefsimizin ve aklımızın çarpık kabullerini onaylamayamı davet edeceğiz ?.
Benim yazdığım yazıyı gereği gibi anlayarak okursanız, bunların Atatürk'ün sahip olduğu ve Laik Demokratik Cumhuriyeti oturtmak ve onun fertleri olan bu milletin tüm inanç anlayışlarının güven ve desteğini almak için uygulanan çok muazzam bir siyaset ve politikalar dizisi olduğunu hemen görürsünüz.

O yazılı kayıtların kürsüden yapılan söylemlerin benim söylediklerimi geçersiz kılacak hiç bir özelliği yok.
Tam tersine beni tam anlamıyla onaylıyor. Tabi akıl ve gönül gözünüz açıksa ve bu anlamda iyi etüd edebiliyorsanız.

Bakın internette daha öncede söylediğim gibi, Atatürkün din adına yaptığı olumlu,inanç sahibi bir insana ait ve sizin inançsızlığı için kanıt olarak kullandığınız konuşma ve kayıtlardan yüzlerce kez fazla söylenmiş söylemleri var. Onları ne yapacaksınız, ne yerine sayacaksınız?
Atatürk'ün haşa ikiyüzlülüğü gibi sapık bir anlammı çıkaracaksınız?

Oysa Atatürk'ün millet önünde düşünmeden ve akıllıca olduğunu tespit etmeden yaptığı tek bir konuşma dahi yoktur. Aynı zamanda tüm yazdıkları içinde bu geçerlidir.
Atatürk'ün tüm yaptığı, kurduğu Laik Demokratik Cumhuriyetin fertlerinin tüm inanç farklılıklarının sahiplerine ben hepinizin yanındayım mesajı vermiş olmasıdır.

Zerre kadar gerçek islamı bilen ve Allahı bilen tanıyan bir insanın, hiç değilse özellikle vurguladığım son nefesini verme anında yaşanan muazzam olayda uyanması gerekir.
Çünkü bu hal gerçek bir müslüman olmayan ve bırakın bu kadarıda yetmiyor,Allahın rızasına mazhar olan işler yapmayan hiç bir müslüman bu hali asla ve asla yaşamaz, yaşayamaz, yaşatmaz Allah.

Ateist, fakat Atatürk'ü seven bir tanınmış yazar üzerinden örnek verecek olursak, Aziz Nesin gibilerinde, malum bazı dergilerinde, yine inanmayan insanlarımızında Atatürk'ün dağıttığı mavi boncuk politikasına tam uyan bir tepki gösterdikleri ve Atatürk'ün söylemlerinden kendi hoşuna gidenleri seçmiş olmaları söz konusu. Çünkü Aziz Nesin bir ateisttir ve elbette Ata'nın kendi gibi inanmayan bir insan olmasını isteyecek, bundan hoşnut olacaktır.

Sözün özü Atatürk öyle bir inanç tablosu çizeyim ki, her tür inanca sahip insan ve hiç inanmayan dahi beni ve kurduğum Laik Cumhuriyeti yanında hissedip ona güvensin fikriyle hareket etmiştir.
Bu anlamda inanan ve inanmayan her vatandaşım beni sevecek,bana güvenecek bir nedene sahipolsun diye düşünmüştür.

YANİ ATATÜRK MİLLETİN SEVGİSİNİ, GÜVENİNİ KAZANMAK İÇİN İNANÇ ANLAMINDA DAHİ MÜTHİŞ BİR SİYASET İZLEMİŞ, KENDİNE HAS MUAZZAM POLİTİKALAR ÜRETMİŞTİR.
ALLAH DAHİ ONUN BU HALİNDEN, YAPTIĞINDAN HOŞNUTTUR.
ÇÜNKÜ CUMHURİYET BU ANLAYIŞ İÇİN OSMANLI TÜKETİLİP YENİDEN İNŞA EDİLMİŞTİR.
YOKSA ALLAH OSMANLI'YI ÖYLE FECİ BİR ŞEKİLDE BİTİRTMEZ VE BİR CİHETTE ONU GÜÇLÜ KILIP DEVAM ETTİRİRDİ.

Ben ve benim gibi düşünenler, yani Atatürk'ün inancı olmadığını söyleyenlerden çok çok fazla olan kitlede tam tersini söylüyor ve böyle bir iki delillede değil yüzlerce delille söylüyor.
Peki burada hangi tarafı haklı bulacaksınız ? İşin içinden nasıl çıkacaksınız ?

İŞTE BEN BU NEDENLE ATATÜRK'ÜN BU İNANÇ HAKKINDAKİ SÖYLEM VE YAZILARI HAKKINDAKİ FARKLILIKLARI ANLATABİLMEK İÇİN, NASREDDİN HOCANIN MAVİBONCUK FIKRASINI ÖZELLİKLE MİSAL VERDİM.

Kaldı ki Atatürk'ün birde vasiyeti vardır ki henüz açılmadığı halde içinde Türk ve İslam dünyası hakkında çok önemli vasiyetleri olduğu kıyısından köşesinden açığa çıkmıştır. Atatürk'ün ben öldükten elli yıl sonra açılsın diye uyardığı bu vasiyeti devletin başına geçenler içerik olarak bildikleri halde aradan geçen zaman Atatürk'ün tahmin ettiği şekilde iyi kullanılamayıp çar çur edildiği için ve böylece vasiyetin hitabına mazhar bir ortamdan herhalde epey uzak olunduğu için bu vasiyeti kimse cesaret edip açıklayamamaktadır.

Atatürk'ün gerçek bir müslüman olduğu hakkında fazla bir şey söylememe gerek yok. İnternette benim yazdıklarımı ispat eden ve oldukça çok yer tutan veriler bulmak mümkün. Şayet bulmak istiyorsanız tabi.
Yalnız şu örneğide mutlaka vermeliyim. Gerçek bir müslüman olmayan bir lider daha Kerkük ve Musul sorunu dahi halledilmemişken ve daha ordusunu milletini yeni yeni toparlıyorken, Arabistandaki emirin Efendimizin kabrini yıkmak istediği haberini alınca özetle şu haberi gönderip Mekke emirini uyarması ve "Şayet böyle bir şey yapmaya kalkarsan ordularımı toplar oraya gelirim" demesi mümkünmü ??

Atatürk'ün İslam konusundaki hassasiyetini ortaya (Diyanet, meal ve tefsir icraatları gibi)koyan böyle pek çok olay var.
Atatürk'ü benim anlattığım yani gerçek ve Hak olan çizgide araştırırsanız karşınıza çok mükemmel fakat dini asla sömürmeden ona hizmet eden gerçek bir müslüman lider bulursunuz.

Atatürk'ü hedef alan saldırılar yalnızca din eksenli değil tabi. Bu anlamda zihinlerde en azından kuşku uyandıracak yalan ve iftiraların muhatabıda olmuştur Atatürk.
"Atatürk masondur, sabetaisttir" diyen insafsız, vicdansız yalan ve iftira fabrikalarının yaptıklarıda bu anlamda çok büyük bir ibret noktasıdır.

Oysa Atatürk değil mason olmak bu mason localarını ülkeye verdiği ve verebileceği zararları görebildiği için kapatmıştır. Mason localarını tekrar açan ise Atatürk'e en büyük ihaneti yapan kişi olarak da tarihte yerini alan İnönü'dür.
Atatürk'ün tertemiz kişiliği ve geçmişide anlamak isteyenler için tertemiz olarak ortadadır.

NE DİYOR BİR ATASÖZÜ "ARAYAN MEVLASINIDA BULUR BELASINIDA"
ALLAH'IN ATATÜRK'Ü BU MİLLET İÇİN BÜYÜK BİR İMTİHAN VESİLESİ OLARAK İRADE ETTİĞİNİ İSE ASLA VE ASLA UNUTMAYIN.
ATATÜRK ASLA BİR TESADÜF VE SIRADAN BİR LİDER DEĞİLDİR.
ALLAH KATINDAN ÖZELLİKLE SEÇİLMİŞ, ÜSTÜN ÖZELLİKLERLE DONATILMIŞ VE VAZİFESİNİ TAMAMLAYANA KADARDA CÜMLE TEHLİKELERDEN KORUNMUŞ SEÇKİN BİR İNSAN VE BÜYÜK BİR LİDERDİR.

Demokrasi, Cumhuriyet kavramları hakkında açık ve net hemde ayetlerle verdiğim örneklere rağmen bana bu kavramlar ŞERİAT yanyana gelemez diye geri döndünüz.
Oysa ben devlet yönetimlerinin gelişip bugüne gelmesinide bir ilim olarak göstermiş, Efendimizin hadisiylede izlenmesi gereken yolu göstermiştim.
Yine şunu söylemiştim. Tüm insanlığın ortaya koyduğu işler Allahın ezelde belirlediği işlerdir. Yani insanlar ezelde var olmayıp kendilerinin ortaya koyduğu hiç bir şeyi gerçekleştirme tasarrufuna sahip değildirler.

Önceki yazımda Kuran'da açık bir devlet yönetimi emri ve tavsiyesi olmadığını yalnız bir tek ayette bu devlet yönetiminin özetle olması gereken özelliğini ayetide vererek anlatmıştım.
Tekrar söylüyorum, Kuran'da ŞERİAT diye bir yönetim yoktur. Aşağıda tekrar verdiğim ayet hükmü vardır ki bu ayet pek çok ayetlede tahkim edilmiştir.
Olay şudur. Müslümanlar kanunlar yaparlar. Hatta bunları Efendimizin uayrdığı gibi gerekirse Çinden dahi alırlar. Çünkü devlet yönetimide bir ilimdir. Sonuçta bu dünya bir imtihan yeridir. Yapılanların Kuran'a uygun olup, olmaması halkların kontrolünde olacağı gibi Allahında katında değerlendirilecektir.
Tıpkı, Kuran böyle emrediyor diye yaşama katılan sayısız doğru ve yanlışın değerlendirildiği gibi.

Şura suresi, 38 :Onların işleri aralarında danışma iledir.

Bu durumda hristiyanında müslümanında bulduğu icad, gelişme Allahın ezelde belirlediklerinden zamanı geldiğinde nasip kılınan kişi yada zümrelerce ortaya konmuş olmasıdır.

Yani hristiyan yada inançsız Laik Demokratik rejim ve Cumhuriet adlı bir düzen ortaya koydu diye redmi edeceksiniz ?
Bu ilkönce Allaha isyan olmazmı ? Demekki onlar çalışıp bulup öne geçmişler. Tıpkı bugün kullandığınız tüm teknoloji ürünlerinde olduğu gibi.

Yoksa sizde bir zamanlar yapıldığı gibi bunlar gavur icadıdır diye gerimi çeviyorsunuz, yani mesela buzdolabı, televizyon kullanmıyorsunuz.

Hatta dahada ibret ve gerçek olanı şu anda iletişimimizi sağlayan haçlı icadı bilgisayarı kullanmadığınızı söyleyebilirmisiniz ?

Bu şekilde davranış işine geldiği yerde haçlının bulduğu daha doğrusu çalıştığı için Allahın buldurduğu nimetlerden işine geldiği için faydalanmak ve öbür taraftan yine o haçlının gayret ettiği için Allah tarafından buldurduğu en yeni rejim anlayışlarını hangi anlayış ve haleti ruhiye ile ve hangi ayetlerin hükmünde reddediyorsunuz ?

Yoksa haçlı ile haşa bizim ilahımız ayrımı. Onların ilahı ile yarışma halindemiyiz ?
Bu zihniyetin dahada ifrata sapmış halleri değilmi islam coğrafyasını hurafe bataklığı içinde acze ve geriliğie düşüren ve acı kanlı tablolarda çırpındıran.

Peki nedir sizin Laik, Demokrasi ve Cumhuriyet kavramlarında islama uyduramadığınız ve ŞERİAT dediğiniz her kafa ve anlayışa göre ayrı özellikler gösteren ve çoğunluğu dine işkence eden anlayışları üstün tutmanız.

İnsan haklarını, kadın haklarını, sosyal hakları, sağlık haklarını korumasımı ? Yaşamsal alanda adaleti düzenleyecek her türlü tedbiri alıyor olmasımı ?

Bütün bunların Kurana ters düşen tarafı ne. Oysa Kuran kendi muhteviyatına ters düşmeyen ve uyan tüm yaşamsal kanun ve uygulamayı onayladığını söylüyor. Birilerinin Kuran'dan senin açıkladığın alanlarda olduğu gibi, şeriatın üç alanında işlerine geldiği gibi on tane ayet hükmü ışığında karar katarken bunun on katı ya sapmış yada tamamen Kuran dışı kabulleri "bunlar Allah'tandır" deyip ŞERİAT damgasının vurulmasımı ?
Ben o kabuller için, Allahın verdiği karşılığı önceki yazımda İSLAM COĞRAFYASI üzerindeki ibret haller üzerinden sanırım anlatmıştım.

Ha şunu söyleseniz kabul ederim. "Batıdan gelen bu düzenlemeler,nede olsa insanların yaptıkları düzenlemeler olduğu için ne kadar çağdaş ve ileri bir kafaylada yapılsa muhakkak içinde eksikler ve yanlışlar olacaktır ve mutlaka vardır."
Ezelde var olsa bile hiç bir insan elinde oluşan iş asla ve asla kusursuz olamaz. Kusursuzluk ancak Allaha mahsustur.

İbret bir tablo değilmidir. Allah Kuran için o eşsiz, eksiksiz ve mükemmel bir rehberdir diye buyururken, yine Kuran FIRKALARLA ilgili ayeetlerde bu eşsiz rehberin üzerinde dahi akıl almaz sapmaların ve ifratların olacağı uyarısını yapıyor. Ve bunların hepsi yaşamsal alanda sayısız örnekleriyle mevcut.

Peki sizce bu anlamda "FATR SURESİ, 5 ; ALDATAN SİZİ ALLAH'IN ADIYLA ALDATMASIN" ayeti ne anlama geliyor ?

Önceki yazımdada anlatmaya çalıştığım gibi birilerinin Allahın vekaletine soyunup ŞERİAT,HADİS,SÜNNET,FETVA ve daha pek çok koldan dine musallat olması ve akıl almaz ihanetler yapılmasına karşı uyarı değilmidir ?

Sakın ŞERİAT kavramını destekleyen insanları aşağıladığım gibi bir anlam çıkarmayınız. Bu gerçek olmaz. Ben o kavramı ileri sürenlerin çoğunluğunun beklentilerinin çok temiz olduğundan hiç bir şüphem yok. Zaten onun için bu kavramın nasıl sömürüldüğünü ve kitlelerin nasıl aldatıldığını ısrarla anlatmaya çalışıyorum.

Diyelimki illede ŞERİAT oluşturmak istiyoruz. O zaman Efendimizi bulamayacağınız göre gerçek HAK DOSTLARINI, YAŞAYAN KURANLARI yani aslında bu kavramların gösterdiği EVLİYA zümresini bulup bu şartları oluşturtmanız gerekir. Oysa Allah böyle bir şey isteseydi bu 1400 senedir beklemez ve mutlaka çoktaaaan olurdu.

Şüphesiz gelecek dönemlerde buda yani islamın muzaffer kılınmasıda vaki olacak. Ama sizlerin sandığı gibi ve ruhban taifesiyle değil.Bu kıyametten önce olması vaadedilmiş dönemi hiç bir şeyle karıştırmayalım.

Oysa bugün o ŞERİAT dediğiniz işlerin kanunlarını Allahın RUHBAN dediği ve "UYDURDUKLARI RUHBANİYETİ ONLARA BİZ EMRETMEDİK" diyede uyardığı kişiler yapmaktadır.

Ne diyor Allahın veli kulu Yunus Emre

Yiğirmidokuz hece
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca
Manası ne demektir

Allah yolunda hizmet veren ve yolunda gidilmesi gerekenlerde yani VELİLER yani YAŞAYAN KURANLAR ada şöyle işaret ediiyor.
Fatiha suresinde "Yarabbi bizi doğru yola ilet, nimet verdiklerinin yoluna azmış sapmışlarınkine değil"
Surede KENDİLERİNE NİMET VERİLENLER den kasıt EFENDİMİZ VE ONUN VELİLERİ dir.
Bir başka surede şöyle buyuruyor alemlerin Rabbi "Sizden ücret almayanlardan öğrenin, onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar"
Burda öğrenilmesi işaret edinilen dindir ve ücret almayanlardan kasıt defalarca ayetle ücret almadan Hak yolunda hizmet verdiği işaret edilen Efendimiz ve onun bir nuru olan ve tamamıyle onun yolundan giden VELİLER dir.

İslam akıl ve gönül sahiplerinin dinidir. Bugün İslam coğrafyası işte dini Kurana özgü yaşamayan halk kitlelerinin Allah katından yansıyan ağır ve kahırlı derslerini ve imtihanlarını bu nedenle yaşıyor.




Bu mesaj 4 kez ve en son kolye7 tarafından 28.04.2010 - 21:08 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 28.04.2010 - 12:58
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
Dai su an offline Dai  

922 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 06.10.2008
En Son On: 12.09.2010 - 23:07
Cinsiyeti: Erkek 
Bilinmeyen gerçek tarihimiz..
Gizlenen Gerçekler..



Cumhutiyetin ilk yillarinda, devletin dine bakis açisini ögrenebilmek için
önce okullarda çocuklarimiza okutulan tarih kitaplarini,
sosyoloji kitaplarini incelemek gerekiyor.

Cumhuriyetin ilk yillarinda devletin resmi ideolojisinde Islamiyet’in yeri yoktur.
Çünkü “Islam birtakim zevâta göre eskimistir!”,
“Hz. Muhammed (s.a.s.) nihayet bir çöl bedevîsidir.”,
“Islamiyet’in yerine bir din koymak lazimdir ki; Kemalizmdir!“

Nitekim Edirne milletvekili Seref Aykut’a göre Kemalizm dininin alti esasi, alti oktan ibaretti.
Bunlar; Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Inkilâpçilik, Devletçilik, Lâiklik ve Halkçilik.”

Kemalizmin, yeni bir din olarak yayilmasinda Seref Aykut yalniz degildi.
Iyi ama bu dinin peygamberi kim olmaliydi?
Bu sorunun cevabini Behçet Kemal Çaplar verdi, “Kemal Atatürk!”

Behçet Kemal, Süleyman Çelebi’nin meshur Mevlid’ini Atatürk’e uydurmakta
ve çiktigi Anadolu il ve ilçelerinde basina topladigi kalabaliklara “Atatürk Mevlid’i”ni okumakta hiçbir sakinca görmedi.

Atatürk Mevlid’i

Ger dilersiz bulasiz oddan necât
Mustafâ-yi bâ Kemâl’e essalât.
Ol Zübeyde, Mustafâ’nin annesi,
Ol sedeften dogdu ol dürdânesi!

Gün gelip oldu Rizâ’dan hamile,
Vakt eristi hafta ve eyyâm ile.
Geçti böyle, nice ayi nice sene…
Vakt eristi bin sekiz yüz seksene.

Merhaba ey bas halâskâr merhaba
Merhaba ey ulu serdâr merhaba!

Edip Ayel Atatürk’e, “Sen bizim yeni peygamberimizsin!” diye seslenmekte geciktigi için dövünmeye basladi.
Behçet Kemal’i geride birakacak bir atilim içinde olmasi gerekirdi.
Bunu gerçeklestirebilmek için Atatürk’e yeni dini sifatlarla secde etmesi lâzimdi.

Edip Ayel, aruzun tumturakli kaliplariyla Türk edebiyatinin en muhtesem dalkavukluk örnegini ortaya koydu:

Cennetse bu yurt, sen onu buldundu herâbe
Bir gün olacaktir anitin Türklüge Kâbe.
Zindan kesilen ruhlara bir nur gibi doldun
Türk irkinin, en son, ulu peygamberi oldun.

Tutsak seni lâyik, yüce Tanri’yla müsâvi
Toprak olamaz kalp dogabilmisse semâvî
Ölmez bize cennetlerin ufkundan inen ses
Insanlar ölür, Türklüge Allah olan ölmez!

Edip Ayel’in bu kükremesinden sonra bir tereddüt belirdi:
Atatürk, yeni Kemalizm dininin Ilâh’i mi olmaliydi; peygamberi mi?



türkün amentüsü
türkün amentüsü

Cumhuriyet devri sairlerinin bir büyük bölümü, Atatürk’e kiyamadilar
ve onun üstünde de, altinda da hiçbir gücün, hiçbir varligin bulunmasina tahammül edemediler.
Bu bakimdan Atatürk onlar için hem Ilâh, hem de peygamber oldu ve kendilerinden geçtiler.

Behçet Kemal, Edip Ayel’den geri kalmak istemedi ve yazdi:

Kaç yildir Türkçe’ydi Tanri’nin dili,
Insana ne ilâh, ne de sevgili.
Ne de ana-baba aratiyordu,
Her an yaratiyor, yaratiyordu.

Artik isaret verilmis yaris baslamisti.
Ipi herkesten önce gögüslemeye çalisan atletler gibi,
o devrin edipleri de “Ilâh“, “Tanri“, “Kâbe“,
“Put” gibi kelimelerle Atatürk’e daha önce ulasabilmenin cezbesine kapilmislardi.

Yüzlerce örnekten iste birkaçi:

Halil Bedil Yönetken:

Tanri gibi görünüyor her yerde,
Topraklarda, denizlerde, göklerde,
Gönül tapar, kendisinden geçer de,
Hangi yana göz bakarsa: Atatürk.

Kemalettin Kamu, kendisine milletvekilligi getiren siirini kalabaliklara okumaya basladi:

Çankaya; burada erdi Mûsâ
Burada uçtu Isa
Bülbül burada varsa
Hürriyet için öter.

Ne örümcek, ne yosun,
Ne mûcize, ne füsun…
Kâbe Arab’in olsun.
Çankaya bize yeter.

Sonra Faruk Nafiz Çamlibel, sazini eline aldi:

On milyon bel, iki kat olmusken egilmeden,
O’nda on bes milyonun boyu birden uzaldi.
Tanri, peygamber diye nedir, kimdir bilmeden,
Taptigimiz ne varsa, hepsi ondan sekil aldi.

1938 yilinda, Faruk Nafiz, tanrisiz kalmamak için Atatürk’ü yüregine put gibi oturttu.

Yürüyor, kalbimizin durdugu bir yolda degil
Kanli bir göz yasi nehrinde muazzam tabutun
Ey Ilâhin yüce davetlisi, göklerden egil
Göreceksin duruyor kalbimizin üstünde putun!

Türk edebiyatinda, tarihin hiçbir devresinde görülmeyen dalkavukluk ve putperestlik örnekleri,
patlayan bir lagimin dehset saçan kokusu gibi etrafa yayilmaya basladi.

Akbaba’ci Yusuf Ziya Ortaç da sesini yükseltti:

Topladi avucunda yildirimi, simsegi,
Yoktan var ediyordu tanri gibi her seyi.

Nurettin Artam, dinin bütün nurlarindan koparak kula kul oldu:

Koca bir günesin aksam olmadan,
Daglarin ardinda sönüsü gibi..
Millete can veren, vatan yaratan,
Tanri’nin göklere dönüsü gibi..

Her zaman irkima Büyük Bas Atam!
Tanrilas gönlümde, tanrilas Atam!

Ömer Bedrettin Usakli’da Atatürk tapiciligindan kurtulamadi:

Bir günes gibi yalniz
Sensin ülkü tanrimiz
Ey Türklügün bütünü..

Vasfi Mahir Kocatürk’de kocaman yakistirmalarla Kemalizm dininin müridleri arasinda zikre basladi:

Peygamber, tanrisina duymadi bu hasreti,
Vermedi bu kudreti tanri, peygamberine.

Ilhami Bekir, alnimizin akina, katran karasi elleriyle küfrün yobazligini bulastirmaya çalisti:

Ilk adam, mavi gözlerle bakti topraga,
Topragin haritasini çizdi bayraga,
Allah degil, o yazdi alin yazimizi…

Bu ruhsuz, bu köksüz, bu igrenç örnekleri uzatmak istemiyorum.
Yalniz, Cumhuriyet’in o kurulus yillarinda,
zilli düdüklü dalkavuklar zümresinden, üç önemli ismin ayrildigini belirtmek istiyorum:

Yahya Kemal, Necip Fazil ve Nazim Hikmet!

Nazim Hikmet, daha önce Marks’a ve Lenin’e kul köle oldugu için Atatürk’e tapmadi.
Hatta ona “Burjuva Mustafa Kemal” diye homurdanan siirler yazdi.

Yahya Kemal ile Necip Fazil Islam’in amentüsüne bagli kaldilar.

Kemalizm dininin yeni öncüleri ise, Islam’in sarti Kelime-i Sehadet karsisina, Kemalizm’in yeni sehadetini çikardilar.

Bazi devlet kuruluslarinda bastirip dagittiklari bu devrimci(!) sehadeti söyle yazarak ilân ettiler:

Kahramanlik örnegi olan ve vatanin istikbâlini yoktan var eden Mustafa Kemal’e,
onun cengâver ordusuna, yüce kanunlarina, mücâhit analarina
ve Türkiye için âhiret günü olmayacagina iman ederim.

Halk, “Halkçi” Kemalistlerin bu dehsetli dalkavuklarindan nefret ediyordu.
Din ve dünya islerini birbirinden ayirmaya çalisan Atatürk ise,
kendisine takilan bu dinî sifatlar karsisinda sasirip kaliyordu.


Bu mesaj 1 kez ve en son Dai tarafından 02.05.2010 - 03:33 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 02.05.2010 - 03:28
Bu mesajı bildir   Dai üyenin diğer mesajları Dai`in Profili Dai Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  
PUTLAŞTIRMALAR ANCAK SAHİPLERİNİ BAĞLAR. SEÇKİN VE ÜSTÜN İNSANLARI DEĞİL.

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 
Son dönemde Atatürk düşmanlığı ülkeyi bölüp parçalamak isteyen haçlı emperyalistlerle onların yurt içindeki işbirlikçisi Atatürk düşmanlarının hedefi haline gelmesi devamlı izlediğimiz bir vahim olaydır.

Çünkü Sevri kabul ettiremeyenler Lozanı imzalattıranlardan intikamlarını ancak bu şekilde alabileceklerini anlamışlardır. ABD bu nedenle SEVR denen aşağılık projeyi imzalamamıştır. O nedenledir ki ABD, BOP denen Türkiye dahil yirmiüç islam ülkesinin parçalanmasını hedefleyen aşağılık projeyi ortaya atmıştır.

ABD'nin ve AB'nin son dönemde sık sık şu sözleri ve benzerlerinin devreye girmeside bundandır. "TÜRKİYE İÇİN ATATÜRK ARTIK GEÇERLİLİĞİNİ KAYBETMİŞTİR, ESKİMİŞTİR O NEDENLE ARTIK TARİHE GÖMÜLMELİDİR."

Haçlı emperyalistler bir kampanya haline getirdikleri Atatürk'e saldırı için sadece bunları söylemekle yetinmiyorlar. Bu yolda çok büyük fonlar ve paralar veriyorlar satılık kalemlere. Ve maalesef bu satılık kalemlerden şu süreçte o kadar çok varki. Bu oyun Osmanlı'nın sonundada oynanmıştı. Hatta bunlardan bazıları o kadar zıvanadan çıkmıştı ki, İzmir'e çıkan Yunan işgal birlikleri için "KURTARICILAR GELDİ " diye gazetelerinde koca koca başlıklarla adeta müjde vermişlerdi.

Hiç bir büyük insan onu putlaştıranların olması nedeniyle küçük düşmez değerindende hiç bir şey kaybetmez. Şimdi bu yazıda döktürülen hezeyanlara bakıp Atatürk'ü tu kaka mı yapmamız gerekiyor ? Böyle akıl mantık insaf ve izanla zerre kadar alakası olmayan bir hüküm olabilirmi ?
Peki Atatürk'ün kendini put haline getiren insanlarla ilgili suçu nedir ? Hiç bir şey tabi.

Hatta Atatürk'ün uyarıları var bu putlaştırmalar yapılmasın, yalnızca bıraktığı esere sahip çıkılıp geliştirilsin ve fikirleri iyi değerlendirilsin diye.

"Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir (yeterlidir)."

Şayet bu Atatürk'ü putlaştırmalar nedeniyle hala suçlu bulup yukardaki yazıya alkış tutabiliyorsanız size şunlarıda hemen acilen yapmanız gerektiğini söylemek durumundayım.

O halde Allah'ın velisi, Peygamberin halifesi HZ. ALİ'yi de reddetmek gerekiyor. Çünkü onda ifrata gidenlerden bir zümre onu peygamber hatta Allah yerine koymuştu. Peki Hz.Ali'nin bunda bir suçu ya da hatası varmı idi ? Hayır asla. Tam tersine bunları çok iyi bildiği için defalarca uyarılarda bulundu bu zümrelere. Bunlardan bir taneside şu sözleri.
"BENDE İKİ KİŞİ HELAK OLUR. BUNLARIN BİRİNCİSİ BENİ PEYGAMBER, HATTA HAŞA ALLAH YERİNE KOYAR, İKİNCİSİ İSE BANA HAKARET EDER VEYA SÖVER."

Bir başka örnekte peygamberlerden verelim. İncilin aslında olmadığı halde ikibin yıldır hemen hemen hristiyan dinine tabi insanların yani milyarlarca insanın tamamı HZ. İSA için ALLAH'IN OĞLU derler.
Peki bu facia hükmü bu dinin mensuplarına Hz.İsa'mı söyledi ? Asla ve asla. Onlar İncildeki bu işin gerçek anlamını saptırdılar ve bu hale getirdiler.

Peki bu durumda bizler Atatürkle ilgili başlık yazı gereği olarak, HZ. İSA'yı da bu faciadan ve putlaştırmanın insanlık tarihindeki en feci halinden mesul tutup redmi etmemiz gerekiyor ?

Birde zamanını Allah bilirde insanların Hz.İsa yeryüzüne Mehdi ile nüzul ettiğinde, Hz.İsa'ya, "sen insanlara en büyük yalanı söyledin, o halde seni tanımıyoruz, geldiğin yere geri dön"mü demeleri lazım ???


İşte Atatürk için kaleme alınan şiirlerden hem onu aşağılayan buna karşılık hem onu putlaştıran şiirler asla ve asla Atatürkü bağlamaz.. Unutmayın burada çok ince bir kul hakkı söz konusu. Bana göre Atatürk'ün din gününde hesaplaşacaklarının sayısı hele hele bu süreçte o kadar çok arttı ve artmaya devam ediyor ki......

Atatürk'ün iyiniyetle yaptığı hatalardan biridir ezanın türkçe okunması. Ama o kadar temiz samimi bir nedeni varki onu bunda suçlamam mümkün değil. Çok iyi görmüştür arapçılığın Anadoluyu nasıl mahvettiğini. O nedenle Kuran'ın hem mealini hemde tefsirini o zamanın din konusunda en bilgili insanlarından birine yaptırmıştır ki bu millet Kuran'ın içeriğini öğrensin, yalnızca körü körüne anlamadığı dilden okumasın, dinlemesin.
Ki Kuranda bunu emreder.
"O öyle bir kitaptır ki anlaşılmak için indirilmiştir" der. Bu anlamda daha pek çok ayet bulmanızda mümkün.

Atatürk bununlada yetinmeyip Osmanlının yapmadığı bir şeyi gerçekleştirmiş ve Diyanet işlerini kurarak ve din adamlarının maaşlarını devlet tarafından ödeterek, dinin ehil ellerde kalması için elinden geleni yapmıştır.

Yazık, yazık, yazık. Bir ülkeyi esaretten kurtaran, namusuna, topraklarına sahip çıkan geçmiş batağındaki yanlışlara sürünmesin diye canı pahasına yenilikler getiren ve vatanını her şeyden çok seven böyle bir liderden onu sevmeyen bu vatan evlatlarının alıp veremedikleri nedir, anlaşılacak ve hak verilebilecek gibi değildir.

Bunları defalarca anlattım bu sayfalarda. Fakat körü körüne Atatürk düşmanlığı maalesef ülkenin mahvolması bahasına dur durak bilmiyor ve bir faciaya doğru dolu dizgin gidiyor.

Allah milletimize çok büyük bir faciaya engel olacak ve tekrar şahlanışın önünü açacak uyanışlar nasip eylesin.

Son olarakda diyorum ki sömürgeci dış güçlerin ve onların içerdeki ortaklarının başlattığı bu Atatürk'ü tasfiye kampanyalarının gerçek nedenlerini çok iyi düşünelim ve ondan sonra karar verelim...
Neyin ne için yapıldığına tabi özellikle Atatürk ve Cumhuriyet için.


Kalın sağlıcakla...



Bu mesaj 1 kez ve en son kolye7 tarafından 02.05.2010 - 20:29 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 02.05.2010 - 20:28
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
vaha1972 su an offline vaha1972  

69 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.03.2010
En Son On: 10.08.2010 - 00:23
Cinsiyeti: ----- 
M.Kemalin bilincli ibadeti. Namaz kilarken galiba bu Behcetin tercüme ettigi sureleri okuyordu


Atatürk, dönemin ünlü şairi Behçet Kemal Çağlar’dan namaz surelerini şiirsel bir şekilde Türkçeleştirmesini istemiş..



Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana tartışılan konulardan biri de Atatürk ve din ilişkisi. Her kesim kendisine göre bir ‘Atatürk ve din ilişkisi’ profili çıkartıyor. Milliyet yazarı Güneri Civaoğlu, Atatürk’ün dönemin ünlü şairi Behçet Kemal Çağlar’a sipariş vererek yazdırdığı ‘Türkçe şiirsel namaz surelerini’ köşesine taşıdı.

BİLİNÇLİ İBADET

Anlayarak, bilinçli ibadet de Atatürk’ün İslama yaklaşımının özüdür.
Kuran-ı Kerim’in Türkçe mealini İslama ilk kazandıran Atatürk’tür.
Ancak... Tercüme, kuru bir bilimsel ifade tarzıdır.
Beyinleri aydınlatır ama yüreği ısıtmaz.
Oysa ibadet, yürekten olmalıdır.
İşte o nedenle "Türkçe ibadet" için Behçet Kemal Çağlar’a Kuran-ı Kerim’in Türkçe mealinin nazım diliyle yazılması görevini verdi.
Çağlar’ın çalışmalarıyla bal damlaları gibi lezzetli, yürekleri sımsıcak yapan sureler kazanıldı.
Bazılarını sunuyorum...

İHLAS Suresi:
Söyle ki gündüz gece
Tanrı tek Tanrı yüce
O doğmaz ve doğurmaz
Kimse O’na denk olamaz...

ALAK Suresi :
Candan seslen, Rabbin yanında hazır
Temiz tut gönlünü koy secdeye baş.

MAUN Suresi:
Yazık gösteriş için namaz kılana
Yoksula yardımdan uzak kalana
Öksüzü hor görüp azarlayana
Ödünç vermeyi de ayıp sayana
Onun nasibi yok imandan yana.

LEYL Suresi:
Bir kul ki yardım sever, bir kul ki hakkı tanır,
Yüreği bu sayede arınır, aydınlanır.
Karşılık beklemeden iyilik yapar her sabah.
İşte böyle kulundan razıdır elbet Allah.

Fatiha:
Hamd, evrenler sahibi yüce Allah içindir.
Allah ki acıyandır, koruyandır, sevendir;
Günü gelince ancak
O’dur hesap soracak.
Tek sana tapar, senden medet umanlarız biz...

Beyni aydınlatan, kalbi ısıtan, Allah’a daha da yakınlaştıran bu "Türkçe ibadet" çalışması, Atatürk’ün ölümü nedeniyle yarım kaldı ama bazı.
göz kırpma


Bu mesaj 1 kez ve en son vaha1972 tarafından 03.05.2010 - 02:04 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 03.05.2010 - 02:01
Bu mesajı bildir   vaha1972 üyenin diğer mesajları vaha1972`in Profili zum Anfang der Seite
vaha1972 su an offline vaha1972  

69 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.03.2010
En Son On: 10.08.2010 - 00:23
Cinsiyeti: ----- 
Atatürk’ün bütün hayatı dinle mücadeleyle geçmiş"
10 Kasım 2008 11:50
Can Dündar: Atatürk’ün asıl mücadelesi, "İktidarı, gökyüzünden yeryüzüne indirme meselesi."

Ayşe Arman'ın Can Dündar ile "Mustafa" belgeseli üzerine yaptığı röportajdan:


Neydi yapmak istediniz?


Özel hayatını anlattığımız söyleniyor, ama aslında film onu anlatmıyor. Başka bir mücadele var Atatürk’ün hayatında, ben onu fark ettim ama gelen tepkilere bakıyorum da filme çok yedirememişim. Asıl mücadele ne Yunanlılara ne asi Kürtlere ne de gericilere karşı veriliyor. Atatürk’ün asıl mücadelesi, "İktidarı, gökyüzünden yeryüzüne indirme meselesi." Ben bütün mücadelesini topyekûn elden geçirdiğimde bunu gördüm. Üstelik yapmaya çalıştığı çok özel bir şey, sadece Türkiye’yi değil bütün insanlığı ilgilendiriyor. Bütün insanlığı dönüştürebilecek bir şeyden söz ediyor. O sonda yaptığı konuşmada söylediği bir şey var ki -ben bunun filmin en çok konuşulacak şeyi olacağını sanıyordum, üzerine kimse bir satır bile yazmadı- bunu insanlık tarihinde söyleyebilecek başka bir lider bilmiyoruz. "Biz ilhamlarımızı gökten değil, yeryüzünden alıyoruz, bizim ilkelerimiz gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla bir tutulmamalıdır" diyor. Burada sadece İslam da söz konusu değil, bütün dinlere bir gönderme var.
Bazıları da "Atatürk bir din adamıydı aslında" diyor. Öyle bir Atatürk anlatıyorlar ki, ellerini duaya açmış, sürekli dininde, imanında. Günah ya. Bütün hayatı dinle mücadeleyle geçmiş bir insan. (Bizde bunu söylüyoruz ama anlayankim)
Peki o zaman filmde niye bunun altını daha çok çizmediniz? Öyle geldi geçti...


Haklısın. Belki de tamamen bunun üzerine bir film yapmalıydım. Ama sen de kabul et ki bu kolay bir mesaj değil, Atatürk bunu sereserpe Meclis kürsüsünden söyleyebiliyor, biz üzerinden 70 yıl geçtikten sonra bile henüz o cesarette değiliz. Bahsettiği, Barack Obama’nın İncil’e el basarak yemin etmesine uzanan bir süreç. Bütün insanlık tarihinde dinin tamamen siyasal ve toplumsal hayattan silinmesinden söz ediyor. Bu kadar radikal bir lider!


Ama onu bizden "gizlemişler", filmde vermek istediğiniz mesajlardan biri de bu, öyle değil mi?


Evet. Ciddi bir sansür var Atatürk’ün üzerinde. "Nasıl olabilir? Kim cüret edebilir?" diye düşünüyorsun. Cüret edenlerin bazıları en yakınları. Bunu da kötü niyetlerinden yapmıyorlar, istiyorlar ki Atatürk’ü herkes sevsin.

(M.Kemal hakkindaki arsifleri acmaga yürek ister. Eger acarlarsa biliyorlarki maske düsecek gerceklerden kacanlar Atalarinin asil yüzünü görecek)
Bir de "Herkesin bildiği şeyler..." diyenler var...


Bu İlber Ortaylı için geçerli olabilir ama ben zannetmiyorum ki, diğer insanlar için geçerli olsun. Birçok insan gelip bana "Medeni Bilgiler diye bir kitap varmış bu ne?" diye sormaya başladı. Medeni Bilgiler, Atatürk’ün okullarda okutulsun diye Afet İnan’a dikte ettirdiği, hatta oturup bizzat yazdığı bir kitap. Bir lider düşün ki, "Ben bir kitap yazdırıyorum, alın bunu okullarda okutun" diyor. Onu okullarda okutmayı bırak, şu anda piyasaya çıkaramıyorsun. Bahsetmeye kalktığında başın belaya giriyor. Nasıl böyle bir duruma gelmiş olabiliriz ki biz? Kitabın Tarih Kurumu’nca basılan versiyonunda bazı yerler çıkarılmış. Kim, neye göre karar vermiş? Neye göre çıkarmış bilemiyorsun. Şaşırarak gördüm ki önemli ölçüde sansürlenen bir Atatürk var.


Peki siz o 120 dakikaya her şeyi sokuşturmaya çalışmış olabilir misiniz? Hani hiçbir şeyi atlamayayım, o da olsun, bu da olsun...


Olabilir, bu telaş da filmi yoğunlaştırdı. Bir çok mesaj da güme gitti. Mesela diyor ki "Türkler, İslam’ı kabul etmeden evvel de büyük milletti. İslam’ın kabulü, bizi diğer Müslüman toplumlarıyla bir araya getirmeye yardımcı olmadığı gibi, bizim milli hislerimizi uyuşturdu. Milli bağlarımızı gevşetti." Filmin içinde bu cümle var. Biz okulda da başka yerlerde de bunları hiç duymadık ki. Bunun tartışılması gerekmez mi? Sigarasına, içkisine takıldılar, bunun üzerinde durmadılar.

Hürriyet

Ekleme Tarihi: 03.05.2010 - 02:12
Bu mesajı bildir   vaha1972 üyenin diğer mesajları vaha1972`in Profili zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  
CAN DÜNDAR'IN SOROS FİNANSLI "MUSTAFA" FİLMİ...

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 

Hep ben yazacak değilim ya. Atatürk için yeri geldiğinde onun büyüklüğünü ve ona yapılan haksızlıkları çok iyi ifade eden vatandaşların yazılarındanda bazılarını paylaşmamız mümkün.

[ALINTI]



Ataturk`ten Can Dundar`a Mektup Var


Utandım çocuk

Beni anlatan bir film yapmışsın .
Kızgınım, utanç içindeyim.
Sana değildir kızgınlığım. Filmdeki Mustafa'dan da utanmış değilim.
Başaramamışım, bundandır utancım.

Komutam altında, bu vatan için kanını akıtan Türk askerlerinden utandım.
"Özgürlük" demiştim, benim karakterimdir. .
"Bilim" demiştim, tek yol göstericidir.

Sen, "Karanlıktan korkardı" demişsin benim için.
Korkardım evet. Bu ulusu boğmak isteyen karanlıklardan çok korktum.
Ama insaf be çocuk, korkup da kaçmadım ya.
Söküp atmadım mı o karanlığı bu ülkenin üzerinden?

Diktatör demişsin bir de. Hiç okumadın mı çocuk?
Nerde benim nesilleri emanet ettiğim öğretmenler?
Anlatmadılar mı sana?

Başkomutan olarak cepheden cepheye koşarken ve bütün kararları tek başıma alabilecekken neden bir meclis kurdum ben çocuk? Böyle diktatör olur mu?
Ah be çocuğum.
Neden, nasıl düşman ettiler seni bana?
Baktım aşktan, sevgiden, aileden bahseden güzel şeyler yazmışsın bugüne kadar.

Belli ki,çalışkansın, zekisin. Kara cüppeleri ile milletin ümüğüne çökmüş olan yobazları çok iyi anlarım da çocuk, seni anlayamıyorum.

Onlar zaten hiç sevmedi beni. Yüzyıllardır süren iktidarlarını çekip almıştım ellerinden.

Sevmeyecekler beni elbette..
Peki sen çocuk, sen neden kol kola girdin bu kara kalplilerle?
Dedim ya, sana değil kızgınlığım.
Başaramamışım.

Anlatamamışım demek ki özgürlüğün kıymetini, bağımsız bir ulusun, onurlu özgür bireyi olmanın ne büyük bir nimet olduğunu.
Yazık olmuş, onca vatan evladının kanına, onca ananın göz yaşına. Veremem ki şimdi hesabı, ne o gencecik bedenlere, ne de gözü yaşlı analara.
"Bu muydu uğruna bizi ölüme gönderdiğin vatan?" derlerse,
"Bu nesiller miydi,ölen evlatlarımızın kanıyla kurduğun ülkeyi emanet ettiğin?"

diye sorarlarsa ne derim ben onlara be çocuk?

Olmadı be çocuk...

Olmadı.



Bu mesaj 3 kez ve en son kolye7 tarafından 03.05.2010 - 11:37 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 03.05.2010 - 10:22
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  
CAN DÜNDAR, SOROS İLİŞKİSİ VE "MUSTAFA" FİLMİ.

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 
İçeriğine tüm yüreğimle katıldığım bu yazıyıda çok iyi okuyunuz ki CAN DÜNDARIN HEM ATATÜRK FİLMİNİN HEMDE ATATÜRKLE İLGİLİ AÇIKLAMALARININ NE ANLAMA GELDİĞİNİ GERÇEK YÜZÜYLE GÖRÜP ANLAYABİLESİNİZ.


ALINTI

Cumartesi, Kasım 08, 2008
SOROS beslemesi CAN DÜNDAR'a ve yandaşlarına bilgiler...

Aşağıda okuyacağınız bilgiler aslında en çok da Can Dündar tarafından hatmedilmiştir eminim. Ama O'nun amacı zaten bu doğruları saptırıp yerine yanlışları koyup Türk halkının aklından gönlünden Atatürk olgusununa biraz olsun tırmık atmak... Bu beslemeler bir değil iki değil öyle çoklar ki... Altanlar olarak çıkarlar Çandarlar olarak çıkarlar Örnekler gibi çıkarlar. Şimdi de Dündar olarak çıkıyor... Benim sazan gençliğimde aslını bunlardan öğrenecek. Vay başıma gelene... Salak hatunlar biraz blogdan anlayanlar yıllarca Can Dündar'ın romantik yazılarına tapınıp durdular. Bari o yarım akıllar hem bloglarının bir köşesine Atatürk resimleri koyup hemde utanmadan bir de Can Dündar'a methiyeler düzmeseler... Biraz akıl biraz akıl... ÇOk zahmete gerek yok. Bakın aşağıdaki alıntıyı biraz zaman ayırıp da okuyun... Sonra DÜŞÜNÜN!

İşte filmdeki doğru gösterilen yanlışlar...

Rıza Zelyut:

Son günlerde tartışılan Mustafa'yı ikinci kez izledim. Ve şunu fark ettim: Bu filmde gizli reklam var. Can Dündar büyük bölümü doğru olan filmin içine öyle sözler yerleştirmiş ki siz bunları duyunca; Atatürk'ün kişiliğinden de yaptığı devrimlerden de kuşkuya düşüyorsunuz.

Filmin sponsoru Akbank ve Sabancı Holding adına sunulan tanıtımda, bir bilimkurgu filmi gibi giriş yapalıyor ve 'Karanlık, hep karanlık' denilerek yola çıkılıyor. Böylece; Mustafa filmi ile Can Dündar'ın o mutlak karanlığı (Batı'da şeytanı simgeleyen ) aydınlattığı izlenimi zihninize sokuluyor. Böyle olunca, Atatürk kimliği o karanlığı sembolize ediyor.

Yanlış: Mustafa'dan önce üç çocuğu ölen Ali Rıza Efendi-Zübeyde Hanım çiftinin, son çocuklarının mezarının bir kumsala kazıldığı iddia ediliyor.

Doğrusu: Türkler; hiçbir zaman mezarlarını deniz kıyısına gömmezler. Dere yatakları, hatta su basan ovalar bile mezarlık olarak kullanılmaz.

GERİCİ AYAKLANMALAR GİZLENMİŞ

Yanlış: Mustafa, Kaymak Hafız'dan dayak yedikten sonra, askeri okula girmeyi kafasına koydu.

Doğrusu: Mustafa; döneminde Batı tarzı eğitim vermeye çalışan Şemsi Efendi mektebine kaydoldu. Bu mektep iki kez yobazlar tarafından basıldı. Sebebi de Şemsi Efendi'nin cüz yerine tebeşir ve kara tahta kullanmasıydı. Can Dündar; inatla Mustafa Kemal'in hayatında çok etkili olan gerici saldırıları görmezden gelmiş. İlkokulda iken yaşadığı bu saldırı; yüzbaşıyken karşılaştığı 31 Mart ayaklanması, Şeyh Sait İsyanı ve Menemen vahşeti; Mustafa'nın içinde yok. Bu gericiliği yok etmek için tek çözümün devrimler olduğu ortadaydı. Bu yüzden Atatürk devrimleri; en büyük demokrasi adımları olarak atılmıştır.

Yanlış: Vahdettin, Mustafa Kemal'e, 'Paşa devleti kurtarabilirsin!' dedi.

Doğrusu: Filmin içinde hemen ortaya çıkıyor. Biraz sonra; Mustafa Kemal'in Harbiye Bakanı olmak istediği ama bunun padişah tarafından kabul edilmediği söyleniyor. Gerçekten de Mustafa Kemal; Vahdettin'e bazı öneriler götürmüş ama Padişah Vahdettin bunları kabul etmemiştir.

Yanlış: Kemal Paşa, Çanakkale'de yaptıklarının bilinmediğini görünce ve Harbiye Nazırı da yapılmayınca umudunu kesip Anadolu'ya gitmeye karar verdi.

Doğrusu: Filmin içinde var: İngilizler; aralarında Kemal Paşa'nın da bulunduğu tehlikeli isimlerin İstanbul'dan uzaklaştırılmasını istiyor. Bu arada; Mustafa Kemal de durumu gözlemliyor ve İstanbul'dan umudunu kesip yeni bir mücadele başlatmak için Anadolu'ya geçmeye karar veriyor. Vahdettin de onu pasifize etmek için Karadeniz Bölgesi'ne yolluyor. Mustafa Kemal gidecek; burada, Rumlara karşı direnen Türkleri yola getirecek... İşte hayal bu... Can Dündar; vatanı kurtarsın diye gönderdiği Mustafa Kemal'i idama mahkum ettiren Vahdettin gerçeğini gizliyor.

Yanlış: Mustafa Kemal; Osmanlı İmparatorluğu yıkıldı dedi; sonra padişahı, halifeyi, devleti kurtarmak için harekete geçti.

Doğrusu: Mustafa Kemal; Sevr'den sonra Osmanlı devletinin fiilen ortadan kalktığını söyledi. O devleti ayağa kaldırmak, halifeyi Hıristiyan esaretinden kurtarmak gibi sloganları yer yer kullanmıştır. Bir kurtuluş mücadelesinde; padişahçı bir toplumu harekete geçirebilmek için böyle pratik sloganlar kullanmak kaçınılmazdı. Can Dündar; Mustafa Kemal'i bu pratik tutumu
yüzünden bir sahtekar gibi sunmaya çabalıyor. Bir gizli reklam daha.

Yanlış: Halka dinsel düşünce veren, İslami düşünce üreten tekkeler kapatıldı.

Doğrusu: İşte Can Dündar burada daha açık olarak ortaya çıkıyor: Tekkelerin kapatılmasını bir devrim gibi aktarırken; araya sokuşturduğu o sıfatlarla (İslami düşünce üreten, vatandaşa din bilgisi veren) tekkeleri yücelterek karşı devrimcilerin safına geçiyor.

Yanlış: 'Harf devrimi ile eski yazılı koca bir tarih sıfırlanmıştı.'

Doğrusu: Eski yazıya dayalı kültürün sıfırlanmadığını bugün hep birlikte yaşıyoruz. Arap alfabesinin değiştirilmesi ile eğitim öğretim müthiş bir hız kazanmıştır. Bunu film de itiraf ediyor.

Yanlış: Muhalefeti sildi, otoritesini gösterdi; şeyh haline geldi'

Doğrusu: Can Dündar gibi öbür liberal aydınlar da bilsinler: Atatürk, daha padişahlık düzeni dışında hiçbir şey bilmeyen bir toplumu cumhuriyete geçirdi. En büyük demokrasi hareketi budur. Ve yine olağanüstü bir açılım yaptı: Cumhuriyetin kuruluşundan bir yıl geçmişti ki ikinci bir parti kuruldu: Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası. Bu parti gericiliğin odağı olunca da
cumhuriyet mahkemeleri kapattı.

Yanlış: 'Gözünü kırpmadan en yakın arkadaşlarını idama gönderdi.'

Doğrusu: Can Dündar yine saptırıyor. Suikastçi gericilere idam kararını İstiklal Mahkemesi verdi. Mustafa Kemal de o mahkemeden bazı arkadaşlarını kurtardı. İzmir Suikasti'nin neden yapıldığını iyi incelemeden böyle genel hüküm üreterek günümüze yine göz kırpıyor Can Dündar.

KAYNAKLARI TEK YANLI

Can Dündar, Senaryoyu oluştururken belli ki Rauf Orbay-Ali Fuat Cebesoy penceresinden bakmış dünyaya. Bu parti kurulduktan sonra Doğu'da Şeyh Sait ayaklanıyor. Cumhuriyet yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. İsyan'dan sonra da gerici kurumları temizlemek için Mustafa Kemal daha kararlı biçimde harekete geçiyor. İşte o çok övdüğü tekkeler de bu süreçte kapatılıyor.

Yanlış: 'Devrim, evlatlarını yiyordu!'

Doğrusu: Devrim; evlatlarını yemedi. Tasfiye edilenler; cumhuriyet aleyhinde olan subaylardı.

Bunların, 'Ben padişahın ekmeğini yedim!' diyerek cumhuriyete karşı çıktıklarını Can Dündar görmezden gelmiş.

Can Dündar; önyargılı olduğundan üniversite reformundan; 1930'larda Almanya'daki bilim adamlarının binbir zorlukla Türkiye'ye getirilerek medrese sisteminin yerine bilim sisteminin yerleştirilmesinden de haberi yok. Veya öyle gözüküyor. Sadece üniversite reformu bile büyük demokratik devrimdir...

Yanlış: 'Halktan korkuyordu. Hep yalnızdı.'

Doğrusu: Atatürk, kalabalıklardan korksa, beş kişiyle nasıl olur da devrimlerle bitecek bir maceraya atılır? Bu iddia; Atatürk'e yapılmış en derin saldırıdır. O; hiç yalnız değildi.

Atatürk'ün sofrası da bir ayyaş sofrası değil, bilim üretilen bir alandı. Asıl ayyaş sofraları Osmanlı sarayında kuruluyordu. İsterse Can Dündar'a belgelerini verebilirim...

Eksikler pek bol: Mustafa Kemal; sadece Türkiye ile sınırlı bir lider değil. O; Avrupa'yı, Balkanları, Ortadoğu'yu etkilemiş önemli bir isim. Bundan hiçbir iz yok.

Can Dündar; Atatürk dönemi dış politikasına yer verirse acaba bugünkü dış politikamızın rezil duruma düşeceğinden mi korktu?

Türk Tarih Tezi'ni ve Güneş Dil Teorisi'ni de sadece eğlenmek için anan Can Dündar; belli kesimlerden aferin alacaktır.

Filmin müziği de kurgusu da, montajı da bir curcuna, tam bir amatör işi... Goran'ın ismi bile o kötü ve karışık müziği kurtaramamış... Sabancı Üniversitesi'ni gayrimilli kültürel işlerin merkezine çeviren Sabancı yöneticilerinin bu sponsorluğu beni şaşırtmamıştır. Kendileri hangi millete mal satacak, çok merak ediyorum.

Kaynak: Güneş



Bu mesaj 3 kez ve en son kolye7 tarafından 03.05.2010 - 12:20 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 03.05.2010 - 10:30
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  
KURAN ANLAŞILMAK İÇİN İNDİRİLDİ.

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 
Osmanlıyı mahveden Kuranı kitap arasına hapsedip onun yerine ne bildiği meçhul hocaların Kuran diye yaydıkları özellikle EMEVİ HEZEYANLARIYLA donatılmış bir din anlayışı idi.

Oysa pek çok ayet Kuranın mutlaka anlaşılması gerekir diye uyarılarla dolu.
Atatürkün Türkçe ezandaki masum hatası bundandır. Ezani Muhammediyenin aslına uygun arapça okunması hem sünnet olarak hemde İslam coğrafyasının ortak sesi olmak açısından önemliydi çünkü. Fakat Atatürkün niyetini çok iyi bilip anladığım için ona bu masum hatasında kızamıyorum.

Diğer bir girişimi olan ANADİLDE YANİ TÜRKÇE İBADET ise kaynağını yine Kurandan ve özellikle aşağıda vermiş olduğum ayetden alır.
Bu yeniliğin getirilme nedeni ise Osmanlıyı mahveden arapçılığın, Cumhuriyetide mahvetmesini önlemek, yani din adına cehaletin ortadan kaldırılmasıdır.

Şüphesiz okuduğunuz ayetlerin kelime kelime arapça anlamlarını biliyor ve okuyorsanız bu en güzeli. Fakat Allah hiç kimseyi arapça öğrenin diye zorlamıyor. Tam tersine Kuranı dilinde öğrenmesi kapısını açık tutuyor.

Bu konuda çatışmanın hiç kimseye faydası yoktur. Sonuçta her müslüman hangi dilde ibadet ederse etsin bunun için hesabı için muhatap yalnızca Allahtır. Bu tür işler ancak bir müslümanın kendi nefsinin ayıplarını araştırmak yerine başkalarına kusur bulup kendini kandırmasına yarar.

Ki ben bu sözleri namaz kılarken tüm sure ve duaları arapça okuduğum halde bunları rahatlıkla söylüyorum. Çünkü ne okuduğumu ve manasını biliyorum. Ama bunu her müslüman yapmıyor, yada yapamıyor.

FUSSİLET SURESİ, 44 : Ve lev cealnâhu kur’ânen a’cemiyyen le kâlû lev lâ fussilet âyâtuh(âyâtuhu), e a’cemiyyun ve arabîy(arabîyyun), kul huve lillezîne âmenû huden ve şifâun, vellezîne lâ yû’minûne fî âzânihim vakrun ve hûve aleyhim amâ(amen), ulâike yunâdevne min mekânin baîd(baîdin).

Meal,
Diyanet İşleri : Eğer biz onu başka dilde bir Kur’an yapsaydık onlar mutlaka, “Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?” derlerdi. De ki: “O, inananlar için bir hidayet ve şifâdır. İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar).”


İşin en feci tarafı namazda dua ve sureleri arapça okuduktan sonra manasını bilmeye gerek yok eğiliminde ve kabulünde olan oldukça büyük bir çoğunluk var. İşte onlar maalesef bilmeden yada bilerek Allahın "Ne okuduğunuzu biliniz" hükmüne muhalif duruma düşmüş oluyorlar.

Unutmayıbız ki Allah'ın Resulünden nalen gelen muazzam ibret bir olay vardır bu konuda. Faers kökenli bir sahabe Allahın Resulüne gelir ve duaları ezberleyemediğini söyler. Efendimiz en kolay hangisini okuyabiliyorsan onu oku der. Onuda yapamıyorum cevabını alınca Efendimiz "ALLAH'I ZİKİR İÇİN AKLINA NE GELİYORSA ONU OKU ÖYLEYSE" der.

Dinimiz kolaylık dinizdir. Ne diyor bir hadisinde Efendimiz, "Kolaylaştırınız! Zorlaştırmayınız! Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz"
Peki bu kolaylıklar nelerdir ? Elbetteki içinde ibadet olmak üzere din içerikli her şey. Tabi ibadetin özünü bozmadan, aslına sadık kalarak.

Bakara suresi, 185 de alemlerin Rabbinin Oruca istinaden irade kıldığı "ALLAH SİZİN İÇİN KOLAYLIK DİLER" ifadesi aslında dinin tamamını kapsar. İşte üstte verdiğim hadisi şerifte bu anlamda bu ayetle örtüşmektedir.

BAKARA SURESİ, 185 : Şehru ramadânellezî unzile fîhil kur’ânu huden lin nâsi ve beyyinâtin minel hudâ vel furkân(furkâni), fe men şehide minkumuş şehra fel yesumh(yesumhu), ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar(uhara) yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usra, ve li tukmilûl iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum teşkurûn(teşkurûne).

Meal,
Diyanet İşleri : (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.




Bu mesaj 1 kez ve en son kolye7 tarafından 03.05.2010 - 11:51 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 03.05.2010 - 11:33
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
vaha1972 su an offline vaha1972  
Themenicon   

69 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.03.2010
En Son On: 10.08.2010 - 00:23
Cinsiyeti: ----- 



Bu mesaj 1 kez ve en son vaha1972 tarafından 03.05.2010 - 15:16 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 03.05.2010 - 15:12
Bu mesajı bildir   vaha1972 üyenin diğer mesajları vaha1972`in Profili zum Anfang der Seite
Dai su an offline Dai  

922 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 06.10.2008
En Son On: 12.09.2010 - 23:07
Cinsiyeti: Erkek 
(sözüm meclisten disari)
deveye sormuslar "boynun neden egri?"
demis "nerem dogruki?"

sayfalar dolusu cevap yazarak
okuyan kardeslerimizi bunaltmak yerine
alintilar yaparak lisa kisa cevaplar ile yetinelim insaAllah


Alinti
Mustafa; döneminde Batı tarzı eğitim vermeye çalışan Şemsi Efendi mektebine kaydoldu.
Bu mektep iki kez yobazlar tarafından basıldı.
Sebebi de Şemsi Efendi'nin cüz yerine tebeşir ve kara tahta kullanmasıydı.

heeee
borada yobazlar müslümanlar oluyor yani !
e iyiii
sen bir yahudi olarak müslüman ismi altinda mektep ac
sonrada batili yetistir
e madem bati tarzi egitim verilecek
o zaman normal bir isim altinda ac kardesim !!!


Alinti
İşte Atatürk için kaleme alınan şiirlerden hem onu aşağılayan
buna karşılık hem onu putlaştıran şiirler asla ve asla Atatürkü bağlamaz..

ne kadar basit degilmi
sen koskoca bir dikdatör olacaksin
koskoca bir milleti susturacaksin
ama üc bes tane capulcunun(!) iki kalemini susturamayacaksin...?
(biz de yedik !)


Alinti
Atatürk bununlada yetinmeyip Osmanlının yapmadığı bir şeyi gerçekleştirmiş
ve Diyanet işlerini kurarak ve din adamlarının maaşlarını devlet tarafından ödeterek,
dinin ehil ellerde kalması için elinden geleni yapmıştır

bir dünya devleti olan ve seriat ile yönetilen osmanlinin diyanete ihtiyaci yoktuki
öyle bir vakfa ihtiyaci olsun
hem, osmanlinin nerdeyse her kadi'si diyanetten daha DinAyetti
ve maaslarinida hükümdar veriyordu


Alinti
Bir ülkeyi esaretten kurtaran, namusuna, topraklarına sahip çıkan
geçmiş batağındaki yanlışlara sürünmesin diye canı pahasına yenilikler getiren...

özür kabahattan büyük
mkamal olmasaydi maresal fevzi cakmak olurdu lider... yada bir baskasi
Allahi inayetiyle ve o iman dolu türküyle kürdüyle, laziyla cerkeziyle olmasaydi milletim
neye yarardi senin fevzi cakmagin yada mkamalin !!!
top yekün birlik ve beraberlik icinde kazanilan bir zaferi
sadece bir tek kisiye mal etmek ne kadar dogru olur ?

Alinti
Ataturk`ten Can Dundar`a Mektup Var
Utandım çocuk

(Hasa) Allahin adina karar veren
(Hasa) Kur'an'a kendine göre yorum veren
(Hasa) islerine gelmediginde Peygamberin söylediklerine uymayan bir zihniyetin
mkamal hakkinda degil yorum, siirler bile yazmasi hic de sasirtici degil

vatandasimizin can dündarin mustafa filmine getirilen
yanlis-dogru icerikli yorumlara deginmeye bile gerek yok
zaten yazilar kendi icinde bile celiskili

cumhuriyet konusuna gelince
malum zihniyet neredeyse cumhuriyeti Hak diye Ayet ve Hadis getirecek
(Estagfurullah el aziym)

ne ilginc
Kur'an-i anlamak icin Kur'an dilini ögrenmiyorsun
Kur'an-i anlatmak icin kendi diline ceviriyorsun
iyi de... mademki Kur'an cümle aleme indirildi
o zaman her ülkenin diline cevrilmesi gerekir !
ki, her dünya dili icin de bir derin alim gerektir !
alim olmak icin de islam fakültesi bitirmek gerek !
(imam hatipli olanlar askeri okullara bile alinmiyorken)
varmi kopya kanunlu Türkiyemizde böyle bir imkan ?

mkamal konularinda en ilginc olan ise
hemen hemen her mesajda mkamali Hz Ali (k.v.) ile bagdastirmak...!
maksat n'ola acep ?
belkide mkalain (dogrusunu Rabbimiz bilir)
Hz Ali (kv) soyundan geldigini ima etmek...?
(e mkamalin soyu taa konya ya kadar getirildigine göre...!)


ya arkadaslar
mademki belirli belgeler belirli bir zaman sonra acilabiliyor
e o zaman acilsin artik arsivler de bilelim artik ak ile karayi...!

selametle
Ekleme Tarihi: 04.05.2010 - 02:37
Bu mesajı bildir   Dai üyenin diğer mesajları Dai`in Profili Dai Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  
ARKASINA BAKA BAKA YÜRÜYEN TÖKEZLER...

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 
Dai senin bu alıntıların çok ama çoook hoşuma gitti. Neden olduğunu okudukça anlayacaksın.
Senin alıntılarını ve şaheser hezeyanlarını kutucuk içinde verdikten sonra benim seni tatmin edecek kendi düşüncelerimi okuyacaksın. Emin ol....

Sayfalar dolusu yazmakta benim isteğimden değil, senin akıllara durgunluk verecek anlayış kıtlığından ve o bahsettiğin deveciğin özelliklerden biri olan feci inadı taşıyor olmandan kaynaklanıyor.
Atasözünede aynen katılıyorum. Ne tarafını düzeltmeye çalışsam bir başka taraftan başka bir şekilde feci halde pörtlüyorsun.

Alıntı
Alinti
Mustafa; döneminde Batı tarzı eğitim vermeye çalışan Şemsi Efendi mektebine kaydoldu.
Bu mektep iki kez yobazlar tarafından basıldı.
Sebebi de Şemsi Efendi'nin cüz yerine tebeşir ve kara tahta kullanmasıydı

heeee
borada yobazlar müslümanlar oluyor yani !
e iyiii
sen bir yahudi olarak müslüman ismi altinda mektep ac
sonrada batili yetistir
e madem bati tarzi egitim verilecek
o zaman normal bir isim altinda ac kardesim !!!




Sen bugüne gel hangi RESTAURANT da yemek yiyorsun, hangi HOSPİTAL de muayene oluyorsun, hangi CATERİNG şirketiyle yemek anlaşman var. İş kolları tabelalarında bu yazdığım şekilde olan sayısız iş yerinin isimleride böyle.
Misalmi ? Hemde gerçek olarak veriyorum. Bunlar Türkiyede yani. CENTRAL HOPİTAL, İNTERNATİONAL HOSPİTAL, DELTA HOSPİTAL, CALADDO RESTAURANT,

Bunlardan tüm şehirlerimizde yüzlercesi, binlercesi var. Hatta tamamen türkçe isimli iş yerleri v.s. ler bunlarla neredeyse aynı miktarda.

Şimdi diyorum ki, o müslümanların yaptıklarını doğru buluyorsan sen niye saldırıp bunlara savaş açmıyorsun ? Yoksa iktidardakiler senin sinirlerinimi aldılar ? Yada şöyle diyeyim senin sinirlerin yalnızca Atatürkün adını duyuncamı cin çarpmış gibi devreye giriyor ?


Alıntı
Alinti
İşte Atatürk için kaleme alınan şiirlerden hem onu aşağılayan
buna karşılık hem onu putlaştıran şiirler asla ve asla Atatürkü bağlamaz..

ne kadar basit degilmi
sen koskoca bir dikdatör olacaksin
koskoca bir milleti susturacaksin
ama üc bes tane capulcunun(!) iki kalemini susturamayacaksin...?
(biz de yedik !)



Dai senin atalarında herhalde sonradan hakkında yazılanlar için kötü yada istemedikleri bir şey olunca mezarlarından çıkıp, bunları yapanlara saldırıyorlar. Atatürk için bunu söyleyen varsa sakın inanma. O iş senin atalarına has bir iş. Allah vergisi yani....

Alıntı
Alinti
Atatürk bununlada yetinmeyip Osmanlının yapmadığı bir şeyi gerçekleştirmiş
ve Diyanet işlerini kurarak ve din adamlarının maaşlarını devlet tarafından ödeterek,
dinin ehil ellerde kalması için elinden geleni yapmıştır

bir dünya devleti olan ve seriat ile yönetilen osmanlinin diyanete ihtiyaci yoktuki
öyle bir vakfa ihtiyaci olsun
hem, osmanlinin nerdeyse her kadi'si diyanetten daha DinAyetti
ve maaslarinida hükümdar veriyordu



Koskoca Osmanlıda onun içinmi erkeklerde okuyan oranı % 4 iken ve kadınlarda KOSKOCA BİR SIFIR iken vede Kuranın ayetlerinin ne söylediğini halkın % 98 inin bilmemesi yüzünden haçlının nallarını topladık. Onun içinmi birinci dünya savaşında Almanın verdiği ağır silahlar olmasa düşmanı neredeyse ekmek bıçağı ve çakı ile karşılıyorduk ???

Kadılar DİN AYET olduğu içinmi halk sersefil oldu ? Onun içinmi matbaa 274 yıl sonra osmanlıya geldi ?
kadılar din ayet olduğu içinmi koskoca bir imparatorluk cehalet ve yokluk içinde haçlının ayakları altında ezilip paramparça oldu ?
Yoksa Allah bu kadılara verilen Kuranlarda "Sakın okumayın, öğrenmeyin, ilim tahsil etmeyin yoksa hepinizi tepelerim" diye ayrı bir ayetmi indirmişti ?

Alıntı
Alinti
Bir ülkeyi esaretten kurtaran, namusuna, topraklarına sahip çıkan
geçmiş batağındaki yanlışlara sürünmesin diye canı pahasına yenilikler getiren...

özür kabahattan büyük
mkamal olmasaydi maresal fevzi cakmak olurdu lider... yada bir baskasi
Allahi inayetiyle ve o iman dolu türküyle kürdüyle, laziyla cerkeziyle olmasaydi milletim
neye yarardi senin fevzi cakmagin yada mkamalin !!!
top yekün birlik ve beraberlik icinde kazanilan bir zaferi
sadece bir tek kisiye mal etmek ne kadar dogru olur ?



Bence senin rahmetli babaannenin annesi bile Atatürkün başardığını çok rahat başarabilirdi Dai.
Behey körkütük tarih cahili, Atatürk bu işe kalkıştığında bu saydığın Mareşal Fevzi Çakmak dahil cemi cümlesi ona DELİ yada ÇILGIN yada başka uçuk sıfatlar taktılar. Çünkü şartlar o kadar kötü idi ki Padişah dahi acz içinde ingilize yalvarıyordau "BİZ BU HALDE TOPARLANAMAYIZ. BİZİ ONBEŞ YIL SİZ YÖNETİN" diye.
Üstelik paramparça olmuş ve yalnızca Ankara civarında küçük bir vatan parçasına razı olmuş olarak.

Oysa kurtuluş savaşından sonraki onbeş yılda ne büyük bir ibrettir ki bağımsız bir cumhuriyet tümüyle kendini ispat etmiş ve çok büyük merhaleler kaydetmişti.

Atatürkün haricinde bu işe güç verenleri kim inkar ediyor ? Kim anmıyor ? İşler liderleriyle anılır öncelikle.

Her şey Allahın Atatürke ve onun önderliğinde bu millete yardımıyla oldu. Tersi hiç mümkünmü ? Ama Allah bu asil işe onu önder seçti. Hemde kendisinin bile bilmediği çok zaman önce, belkide ezelde.

Yoksa sen Atatürkün DON KİŞOT un değirmenlere saldırması gibi bir kahraman olmasınımı bekliyordun ? Öyle bir şey yok.
Allahın Resulü dahi ona gönül veren sahabenin iman gücü, bilek ve kılıçlarıyla zalimlere üstün kılındı.

Yoksa sana Efendimizin Uhud'da, Hendek'te ve Bedir'de kafirlere tek başına saldırdığını falanmı anlattı bir uçuk, kaçık hoca ???? Sakın inanma böyle şeylere. Olurmu ????

*** Bu alıntı manzarasına verdiğin döküntü cevapların gerisini buraya aktarmam kuru kalabalık olur. Onun için içeriğine şöyle bir değinmem yeterli.

Can Dündar bir haçlı hizmetkarıdır. Modaya uyarak yani haçlı modasına, Atatürkü acz içinde bir lider olarak göstermek ve halkın gözünde küçük düşürmek için yaptığı bu filme sponsor olarak önce Turkcell talip olmuş fakat bu şirket Can Dündarın filmde yediği sayısız haltı gördüğü ve halkın tepkisi konusunda uyandığı için sponsorluktan vazgeçmiştir.

İşte bu safhada Türkiyedeki CÜMLE VATAN HAİNLERİNİ BESLEYEN KAYNAKLARDAN BİRİ OLAN SOROS DEVREYE GİRMİŞTİR.

Bilmem analatabiliyormuyum DAİİİİİİİ ? Ne dersin ? Yoksa sende SOROS hizmetkarlarından falanmısın ?? ?

Allah yolunda alim olmak için Peygamber yada Veli olmak gerekir. İlim hatasız sonuç demektir ki ona sahip olup alim olmak içinde bu vasfı taşımak gerekir.
Allah yolunda hatasızlık ise yalnızca Peygamberler ve Velilere nasip kılınmıştır. Onun dışında değil ilahiyat dahil, cümle din içerikli okulları okusan ancak dinle ilgili çok okumuş bir insan olursun o kadar.
Bu hal dahi alim dahi yapamadığı gibi okumuş din yolunda en büyük çarpık kafalı birilerini bile ortaya koyması büyük ihtimaldir.

Ortalık bu anlamda yüksek okumuş yüksekten sallayıp Allah indinde mahvolan TAHSİLLİ RUHBANLARLA dolup taşıyor. Zaten islam coğrafyasının yaşadığı kahırda bir anlamda buradan kaynaklanıyor.l

*** Arşivler açılır merak etme. Değişen hiç bir şeyde olmaz. Atatürkün ne olduğunu ve saklanan olumlu taraflarını defalarca anlattık.
İşte bir tek bunlar var herşeyi değiştirebilecek olan.
AK la KARA yı anlayabilmen içinde önce burnunun dibinde yine AK la başlayan ve ülkeyi yöneten güruhu anla yoksa duvara tosladığında ancak anlayabileceksin.....Daha onun ne AK ne KARA olduğunu burnunun dibinde olduğu halde göremiyorken tarihin içinde ancak gömülüp kalırsın. Bir dahada çıkaramazlar seni, orada işin biter.





Bu mesaj 4 kez ve en son kolye7 tarafından 04.05.2010 - 20:18 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 04.05.2010 - 12:57
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
Dai su an offline Dai  
RE: ARKASINA BAKA BAKA YÜRÜYEN TÖKEZLER...

922 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 06.10.2008
En Son On: 12.09.2010 - 23:07
Cinsiyeti: Erkek 
Alıntı
Orijınalı kolye7
Sen bugüne gel hangi RESTAURANT da yemek yiyorsun, hangi HOSPİTAL de muayene oluyorsun, hangi CATERİNG şirketiyle yemek anlaşman var. İş kolları tabelalarında bu yazdığım şekilde olan sayısız iş yerinin isimleride böyle.
Misalmi ? Hemde gerçek olarak veriyorum. Bunlar Türkiyede yani. CENTRAL HOPİTAL, İNTERNATİONAL HOSPİTAL, DELTA HOSPİTAL, CALADDO RESTAURANT,
[/B]


o saydigin yahudi sermayesini vatanimin taa can damarina kadar getiren sistemi ben koymadim
Güle Güle
Ekleme Tarihi: 05.05.2010 - 02:38
Bu mesajı bildir   Dai üyenin diğer mesajları Dai`in Profili Dai Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  
RE: RE: ARKASINA BAKA BAKA YÜRÜYEN TÖKEZLER...

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 
Alıntı
Orijınalı Dai

Alıntı
Orijınalı kolye7
Sen bugüne gel hangi RESTAURANT da yemek yiyorsun, hangi HOSPİTAL de muayene oluyorsun, hangi CATERİNG şirketiyle yemek anlaşman var. İş kolları tabelalarında bu yazdığım şekilde olan sayısız iş yerinin isimleride böyle.
Misalmi ? Hemde gerçek olarak veriyorum. Bunlar Türkiyede yani. CENTRAL HOPİTAL, İNTERNATİONAL HOSPİTAL, DELTA HOSPİTAL, CALADDO RESTAURANT,
[/B]


o saydigin yahudi sermayesini vatanimin taa can damarina kadar getiren sistemi ben koymadim
Güle Güle



Yahudi sermayesini sen getirmedinde Atatürkmü getirdi ? İsmet İnönü ile başlayan ve sonradan gelenlerin cemi cümlesinin boy boy iştirak ettiği bir süreç söz konusu.

Atatürk bu ülkeyi ayağa kaldırırken dışardan bir tek kuruş borç falan almamıştır. Her şey kendi varlığımızla becerilmiştir.

Fakat senin o çok beğendiğin her fırsatta HAMDOLSUN çekenler bile bu halden çok memnunlar. Bir lider beni deliğe süpürmeyin kullanın diye yalvardığı şeytanın ağababalarına ve evlatlarına nasıl karşı koyar.

Üstelik bu HAMDOLSUN cular bırakın sermaye üretmeyi, eskilerin ürettiklerinide haraç mezaç yahudiye haçlıya peşkeş çekiyorlar.

Ama merak etme onu yapacak olanların vazifelerini devralacakları günler öyle çok uzakta değil.


Ekleme Tarihi: 05.05.2010 - 12:59
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 848 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
hircin (32), ayazdabirciftyu.. (38), arif_unal (64), lyoonn (46), ergali595 (42), FatihCgdm (38), kirenli (56), *imam_hatipli* (33), Muhsin B. (36), sezer74 (50), recepguducu (50), kenan_kygn (68), tek_1 (44), ajanpenny (46), basketcikid (34), sigat37 (37), erzincani (45), yasemin_nl (36), yosun (40), toprak_67 (45), By_Digital (38), gur (36), MustafaGED&Yacu.. (60), ademyildiray (49), ibrahimdzn (37), muka2828 (44), hagere (39)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.62590 saniyede açıldı