budesonide lopinavir ritonavir kamagra generique stromectol kamagra cordarone coreg coridil corpamil corprilin corpriretic corticotherapique cosaar plus cotrim coumadin cozaar crestor crixivan cyclogyl cycrin cyklokapron cymbalta cytotec cytoxan dalacin c dalacin t dalacin v danatrol danocrine daonil deflamat deltasone demadex demolaxin dentomycine depakine chrono depakine depakote depo provera dermestril dermovate deroxat desogen desoren desyrel detrol la
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » OSMANLI TARİHİ ve MEDENİYYETİ » II.ABDULHAMİT VE FİLİSTİN

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
II.ABDULHAMİT VE FİLİSTİN

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
II.ABDULHAMİT VE FİLİSTİN
Sultan Abdülhamid hatıratında şu sözlere yer verir: "Eğer Filistin'de Müslüman Arap unsurunun faikiyetini [üstünlüğünü] muhafaza etmesini istiyorsak, Yahudilerin yerleştirilmesi fikrinden vazgeçmeliyiz. Aksi takdirde yerleştirildikleri yerde çok kısa zamanda bütün kudreti elde edeceklerinden, dindaşlarımızın ölüm kararını imzalamış oluruz." Evet ölüm kararı... Sultan ne kadar net görmüş bugünleri, değil mi?
Yüce Ecdadımız, Yahudilerle olan münasebetlerinde, Kur'anın şu düstur ve ikazını gözden uzak tutmamıştır.
"Andolsun ki, Yahudilerle Müşrikleri, mü'minlere düşmanlık bakımından insanların en şiddetlisi bulacaksın.” [1].
Osmanlı Devleti başta olmak üzere bütün müslüman Türkler'in ezer düşmanları, daima lehimize olan ve iftihar vesilesi kabul edilmesi gereken tarihî hakikatlari ters çevirerek aleyhimize kullanmışlar ve tarihi maalesef tahrif etmişlerdir. Osmanlı Devleti'nin Filistin'le olan alâkaları da bunlardan biridir. Osmanlı Devleti'nin Filistin topraklarında uyguladığı, hukukî ve siyasî nizamı bilmeyenler, Arap dünyasının üzerine çökmüş olan bütün felâketlerin Osmanlı hakimiyetinin kötü bir yadigârı olduğunu savunmaktadırlar. Halbuki vak'a tam tersidir. Kuvvetle Filistin topraklarına yerleşmenin imkânsızlığını gören Yahudiler, Osmanlı'ya karşı para silâhını kullanırlarsa da, Padişah'tan aldıkları cevap bu silâhın da teptiğini göstermektedir:
"Ben bir karış dahi olsa toprak satmam; zira bu vatan bana değil Osmanlı milletine aittir. Milletim bu toprakları kanlarını dökerek kazanmışlardır. Ne ile aldıysak onunla geri veririz[2].
Osmanlı Devleti, Yahudiler'in bu topraklara yerleşme arzusuna karşı çok önemli hukukî tedbirler almıştır. Biz bunları kısaca zikredecek ve özellikle Il. Abdülhamid'in bir iradesi üzerinde duracağız.
Birincisi: Osmanlı Devleti Yahudiler'in bu topraklara sığınmaması için evvelâ Filistin topraklarının hukukî statüsünü 18 Recep 1287/ 1871 tarihli İrade-i Seniyye ile bu araziyi belirleyip mîrî yani devlet arazisi haline getirmiştir[3]. Ancak % 20'si yine mülk arazi şeklinde devam ettiği için Yahudiler bu. kısımdan koparabildiklerine yerleşebiliyorlardı. İkinci Abdülhamid tahta geçer geçmez 25 Rebiülâhir 1308/1883 tarihli iradesini neşretti: Bu hukukî düzenleme ile Filistin Arazisi hakkındaki muhtemel kanunî boşlukları doldurarak Yahudiler'e mülk satışını dolaylı olarak engellemiş bulunuyordu[4]. Bir taraftan da hazine-i hâssadaki şahsî mal varlığıyla Filistin'de mümkün olduğu kadar çok toprak satın alarak bu kapıyı kapamaya gayret gösteriyordu[5].
İkincisi: Alınan tedbirlere rağmen Filistin arazisine olan Yahudi akını tam önlenemeyince II. Abdülhamid Sadaret'in ve Meclis-i Mahsûs'un basiretsiz ve ileriyi göremeyen rapor ve mazbatalarına rağmen Yahudi meselesini önemli ölçüde çözecek bir İrâde-i Seniyye neşretmiştir. Bu "İrâde-i Seniyye”yi aynen nakledecek ve kısa bir tahlilini yapacağız.
İçlerinde Ahmed Cevdet Paşa'nın da bulunduğu Sadrazam Muhammed Sâlih Kâmil paşa başkanlığındaki Meclis-i Mahsus, Filistin topraklarındaki Safed kazasına turist olarak gelen 400 ve Hayfa'ya gelen 40 Yahudi'nin Osmanlı tâbiiyyetine alınması yolundaki mazbatalannı 20 Zilhicce l308/l4,Temmuz 1307/1891 tarihinde Sadaret'e arz ederler[6]. Sadaret de bu mazbatayı aynı tarihli ve Kâmil Paşa imzalı bir Tezkere ile Padişah'a takdim eder[7]. padişah Abdülhamid ise fevkalâde bir ba*siret ve ileri görüşlülükle konuyu şu iradesiyle vuzuha kavuşturur:
Kudüs’te Arap mahallesine giren ve şimdi hemen hemen kapalı bulunan meşhur kapıda hâlâ Osmanlı devrinden kalma ay yıldız görülüyor.
“Yıldız Sarayı Hümâyûnu Baş Kitâbet Dairesi,
Beyrut Vilâyeti dahilinde Safed Kasabasında bulunan ve Hayfa'ya 440 (Dört yüz kırk) ecnebî Musevinin istidâları vechile Tâbi'iyyet-i Devlet-i Aliyye'ye kabulleri istîzânın hâvi resîde-i dest-i ta'zim olan 20 Zilhicce 1308 tarihli tezkere-i Sâmiye-i sadâret-penâhileri manzur-i alî oldu. Musevîlerin Kudüs civa*rında içtima' ve iskân etmeleri, ileride orada bir Musevî hükümetin teşekkülünü intâc edebileceği müâbesesiyle kat'â câ'iz olmaktan başka; zaten Memâlik-i Şâhâne arâzi-i hâliyeden ma'*dûd olmadığına ve medenî Avrupalıların memleketlerinden tardetdikleri eşhâsın Memalik-i Şahâneye kabulüne bir sebep olmayıp, hususuyla ortada bir Ermeni Fesâdı mevcûd iken bu suret aslâ câiz olmayacağına nazaran ne merkûmenin ne de sair Musevilerin kabûl olunmayarak Amerika'da iskân etmek üzere geri gönderilmeleri zımnında ba'demâ ayrı ayrı ma'ruzâta hâcet kalmayacak sûrette Meclis-i Vükelâca umumî bir karâr ittihâzıyla bâ-mazbata "arz ve istizân-ı keyfiyyet olunması muktezâ-ı irâde-i Seniyye-i Cenâb-ı Hilâfet-penâhî'den bulunmuş ve bi*naenaleyh Tezkere-i Sâmiye-i Vekâlet-penâhîleri takımıyla iâde edilmiş olduğundan ol bâbda emir ve fermân Hazret-i Men Lehü'l emrindir.
21 Zilhicce 1308 (15 Temmuz 1307 (1891))
Ser-kâtib-i Hazret-i Şehriyârî Süreyyâ"[8].
Bu tarihî belgede, Filistin topraklarına yerleşmek isteyen Yahudiler'e şu gerçeklerle karşı çıkıldığı anlaşılmaktadır:
a) Yahudiler'in Kudüs başta olmak üzere Filistin topraklarına toplanmaları ve orada yerleşmek istemeleri, bir Yahudi Devleti kurma amacını gütmektedir. Buna engel olmak kesinlikle şarttır. Zaman, Osmanlı Devletini ve onun basiretli Padişahını haklı çıkarmıştır.
b) Osmanlı toprakları her isteyenin yerleşebileceği boş topraklar değildir. Ya özel mülkiyet konusudur ya vakıf arazidir ya da devlet arazisidir. 1278 tarihli irade bu noktadan önem taşımaktadır.
c) Kendilerini bütün âleme medenî milletler olarak ilân eden Avrupa'lıların memleketlerinden kovdukları Yahudiler'i Osmanlı ülkesine almanın haklı bir gerekçesi ve mânâsı yoktur. Hiçbir hukuk kaidesi ve insanlık da bunu gerektirmez.
d) Osmanlı ülkesinde asırlar boyu gözetlenen Ermeniler Devletin başına belâ olmuştur. Ortada bir Ermeni fesadı varken, bir de Yahudiler'i kabul etmek devletin geleceği açısından tehlikelidir. Gerçekten l. Dünya Savaşı ve onu takip eden tarihlerde Yahudiler, en az Ermeniler kadar fesada sebep olmuşlar ve Ulu Hakan Abdülhamid'i bu sözünde haklı çıkarmışlardır.
Bütün bu sebeplerle artık hiç bir Musevî Osmanlı vatandaşlığına alınmayacak ve Yahudiler'in Osmanlı ülkesine yerleşmelerine asla müsaade edilmeyecektir.
Üçüncüsü: II. Abdülhamit bununla da yetinmeyerek başta Filistin toprakları olmak üzere bütün Osmanlı Devleti topraklarında Yahudiler'e toprak ve mülk satışını yasaklamıştır.
Dördüncüsü: İttihat ve Terakki hükümeti tarafından çok zor anlaşılan II. Abdülhamid'in haklı siyaseti kısmen devam ettirilerek, 29 Şevval 1332/7 Eylül 1330 tarihinde (1911 Tari*hinde) "teb'a-i ecnebiyye"nin Arazi Kanunu'nun hakk-ı karâr ve ihya'-ı mevâtı (ölü toprakların ihyası)na ait 78. ve 103. mad*deleri hükümlerinden yararlanamamalarına dair "Şûrâ-yı Dev*let Kararı" yayınlanmıştır. Böylece Yahudiler'in bu yolla da olsa Filistin topraklarına sığınmaları engellenmek istenmiştir[9].
Özetle, Filistin'i devlet garantisi ile koruyan Osmanlı Devleti, İttihat ve Terakki ile zayıflayınca, Filistin davası da zayıflamış ve Osmanlı Devleti yıkılınca o dava da yıkılmıştır. Yahudiler de maalesef çirkin emellerine kavuştular. İslâm âleminin kendilerini birbirine bağlayan manevî bağları yeniden canlandırıp bir araya gelmeleri ve gerçek tarihi öğrenmeleriyle meseleler hâl yoluna girer kanaatindeyiz.
[1] Kur’an, Mâ*ide Sûresi: 82. Ayet
[2] Öke, Mim Kemal, Il. Abdülhamit, Siyonistler ve Filistin Meselesi, İstanbul, 1981, s. 76 vd.
[3] Başbakanlık Osmanlı Arşivi, İrade-Meclis-i Vâlâ, N 20714/1-4.
[4] Başbakanlık Osmanlı Arşivi, a.g.e., No, 33356.
[5] Öke, a.g.e., s. 141-143.
[6] Başbakanlık Osmanlı Arşivi, a.g.e., N. 5276.
[7] Başbakanlık Osmanlı Arşivi, a.g.e., N. 5276.
[8] Başbakanlık Osmanlı Arşivi, a.g.e., N. 5276.
[9] Karakoç, Serkiz, Tahşiyeli Kavanin, 1/270-271.
SULTAN İKİNCİ ABDÜLHAMİD
Babası: Sultan Abdülmecid
Annesi: Tirimüjgan Kadın Efendi
Doğumu: 21 Eylül 1842
Vefatı: 10 Şubat 1918
Saltanatı: 1876 – 1909 (33) sene
İkinci Abdülhamid İstanbul'da doğmuştur. Uzun boylu, buğday benizli, siyah ve sık sakallıydı. Kaşlarının üzeri hafifçe çıkıntılı ve gözleri de siyahtı. Devrinin en kıymetli âlimlerinden, çok iyi bir tahsil yaptı. Kuvvetli bir hafıza ve basirete sahipti. Gayet güzel ve düzgün konuşurdu. Deha derecesinde bir siyasete sahipti. Aynı zamanda çok cesur bir padişahtı. Spor yapmaktan hoşlanırdı. Gayet güzel silah ve kılıç kullanırdı.
Son derece takva idi. Tasavvufa ait geniş bilgisi vardı. Padişahlığı zamanında yıkılmak üzere olan devleti ayakta tutacak en iyi tedbir ne ise onları hiç tereddüt etmeden yerine getirdi ve devletin yıkılmasını tam 33 sene geciktirdi. Devrinde yapmış olduğu işleri, bazı aydın geçinen tabaka hariç, herkes takdirle karşılıyordu. Aleyhine her türlü iftiralar en kötü isnatlar uyduruluyor ve Avrupa devletlerinin himayesinde yaşayan çeyrek aydın bile olamayanlar gazetelerinde, durmadan bu iftira ve isnatları yazıyorlardı. Hiç yılmadan ve bıkmadan Devlet-i Aliyyeyi 33 sene idare etti.
Dünya savaşın çıkacağına inanıyor, çıktığında ise Osmanlı Devletini kurtaracak şeyin, ancak denizlerde kuvvetli bir devletin yanında savaşa katılmak olduğunu düşünüyordu. Tahttan indirildiğinden hemen sonra bu görüşünün tam zıddı yapılmış koca devlet de tamamen yıkılmıştı. Prens Bismark'a göre 100 gram aklın 90 gramı Abdülhamid Han'da, 5 gramı kendisinde, 5 gramı da diğer siyasilerdedir. En büyük talihsizliği devleti en kötü şartlar altında eline almış olmasıdır. Tahttan indirildikten sonra zaman ilerledikçe, aleyhinde olup da pişman olmayan hemen hemen kalmamış gibiydi. Son derece dindar ve namuslu idi. Zevk ve sefaya düşkün değildi. Abdestsiz olarak hiç bir devlet işine imza atmadığı meşhurdur. 1908 senesinde düzmece bir irtica olayı bahane ederek tahttan indirdiklerinde yüksek bir veli derecesinde olan Büyük Hakan: "Bu Cenabı Hakkın takdiridir." Diyerek elinde muazzam kuvvetler olduğu halde müdahale bile etmeden tahtını terketmiştir. Tahttan indirilmesinde birinci derecede Yahudilerin rolü vardı. Çünkü daha o zamanlar Yahudiler Filistin'den toprak istemişler, Sultan Abdülhamid de reddetmişti. Siyasi ve diplomatik hadiselerin en çok olduğu devir şüphesiz Abdülhamid Han devridir. Bu büyük padişaha, bütün tarihi hakikatler ortaya çıkmış olmasına rağmen, hala iftira edenlere rastlamak mümkündür. Tahta çıktığında, amcası Sultan Abdülaziz'in intihar edip etmediğini tesbit etmek için bir mahkeme kurdurmuş ve kurulan bu mahkemede; Hüseyin Avni, Mithat Paşa ve daha bazılarının öldürttüklerini tesbit ettirmiş. Bunun üzerine Mithat Paşa'nın idam edilmesini, Gazi Osman Paşa ve Ahmed Cevdet Paşa gibi büyük dâhiler bile istemiş olmalarına rağmen idam cezasını müebbet hapse çevirmiştir. Yeryüzünün son bağımsız Müslüman Türk Devletinin Hükümdarı İkinci Abdülhamid'e Cuma selamlığında camiden çıkarken atılan bombanın fitilini bir şahıs değil, koca bir ehlisalip cephesi ateşlemişti. O gün gaflet içinde bulunan bazı aydınlarımız, bu arada şâir Tevfik Fikret suikastçının şahsında ehlisalip cephesine kaside yazıyorlardı. Çocuğu Halük'a verdiği terbiye ile onu ancak papaz yapabilen bir şâirin bu açık ihanet vesikası çok acıdır. Abdülhamid neler yapmıştır: Polis teşkilâtını geliştirdi. Komiserlik ve başkomiserlik makamlarını ihdas etti. Savcılık müessesesini kurdu. Ceza ve Ticaret usulü kanunlarını çıkarttı.
Askeri dikimevleri, tersaneler, feshaneler kurdurdu. İstanbul, İzmir limanlarını tesis etti. Taht'a çıktığı zaman 252 milyon altın borcumuzu taht'ı bıraktığında 30 milyon altına indirdi. Hereke Halı ve Dokuma, Beykoz Deri, Yıldız Çini, Cibali Tütün, Yedikule İplik ve Havagazı, Kireçburnu Tuğla, Çubuklu Carrı, Istınye Buz Fabrıkalarını işletmeye açtı. Zirai alanda haralar, örnek çiftlikleri tesis etti. Ziraat, Baytar, İpek böcekçilik, Halkalı Ziraat, Orman ve Maden, Ticareti Bahriye, Mülkiye, Hukuk, Sanayii Nefise, Tıbbiye, Ticaret ve Hendesei Mülkiye, Dârü' I-muallim, Dârülfünian gibi her dereceden okulları açtırdı ki bugün hepsi kullanılmaktadır. Köylerdeki ilkokulların dışında 300 tane ortaokul açtırdı ki bu okullarda yabancı dillere kadar birçok yeni dersler okutuluyordu. Arkeoloji, Askeri Müze, Yıldız Müzesi, Yıldız ve Beyazıt Kütüphaneleri yine o devirde açıldı. Gureba Hastanesi, Hamidiye Etfal Hastanesi, Yıldız Askeri Hastanesi o devirde hizmete girdi. Kuduz Müessesesi o devirde açıldı, bugünkü Darülâceze yine o devirde hizmete girdi. Hamidiye çeşmeleri ve Terkos Su Şirketini yine Abdülhamit kurdurdu ve Kırkçeşme ile Halkalı Suları'nın ıslahı yine Abdülhamid'e nasip oldu. Tahttan indirildikten sonra Selanik’e sürülmüş, birçok işkenceler yapılmış ve Selanik’in düşman işgali altında kalma ihtimali çıkınca İstanbul'a Beylerbeyi Sarayı'nda oturmaya mecbur edilmiştir. Büyük Hakan 1918 senesinin 10 Şubat'ında bu sarayda hayata gözlerini yummuş, Divanyolu'ndaki Sultan Mahmud Türbesine, amcası Sultan Abdülaziz ile dedesi İkinci Mahmud'un yanına defnedilmiştir. Vefatında 75 yaşını 4 ay geçiyordu. Cenazesinde en hareketli aleyhtarları bile ağlamışlardır. (Allah rahmet eylesin) Erkek Çocukları: Mehmed, Selim, Abdülkadir, Ahmed Nuri, Mehmed Burhaneddin, Abdürrahim, Ahmed Nureddin, Mehmed Âbid, Ahmed. Kız Çocukları: Ulviye Sultan, Zekiye Sultan, Naime Sultan, Naile Sultan, Ayşe Sultan, Refia Sultan, Sadiye Sultan.
Ekleme Tarihi: 23.01.2009 - 00:44
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 2148 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
kaykaan (57), safak-50 (60), nazlinazende (45), sena_55 (49), NEWYORKER (50), hazan44 (39), RaMaZaN050 (34), KONVEYÖR (47), arefenur (52), mehmet4467 (42), hasret44 (39), turancihan (48), sevgikusu (37), kul_bahri (58), ser_kan (47), ssessiss (36), Seyyidmehmet (47), Ata01 (52), sempatik_cd (43), ebubekir1989 (35), M.EFE (50), sam@ (42), ozgurozakinci (47), garibcahil (46), muhacir-i muham.. (40), Osman50 (70), kanka_konya (36), hkurt (60), haliime (45), mrasitalas (40), hayýrsev.. (58), zekitatari (67), y_turan (39), doctor (41), koylu (63)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.81244 saniyede açıldı