ivermectine lopinavir ritonavir generique colchicine lopinavir ritonavir kamagra lamotrine lamprene lanoxin lansoprax largactil lasix leponex levaquin levitra oral jelly levitra professional levitra soft levitra super force levitra lexapro lidocaton lignospan lioresal lipanthyl lipitor lisitril comp lisitril lisopril plus lisopril litarex lithiofor lithobid lodoz lopid lopimed lopresor lopressor lora allergie lorado loratine lotemax lovelle loxazol loxitane lozol sr lozol lur
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » ~~~ RaMaZaN-I ŞERiF ~~~ » Ramazan Dersi

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Ramazan Dersi

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 31.07.2020 - 00:50
Cinsiyeti: Erkek 
“Ramazan-ı Şerif’te mü’minler, derecatına göre ayrı ayrı nurlara, feyizlere, mânevî sürurlara mazhar oluyorlar. Kalp ve ruh, akıl, sır gibi letâifin o mübarek ayda oruç vasıtasiyle çok terakkiyat ve tefeyyüzleri vardır. Midenin ağlamasına rağmen onlar masumâne gülüyorlar.” (Mektûbat) Ramazan’da oruç tutarız. Avam, orucu midesine tutturur. Derece yükseldikçe, midesine oruç tutturanlar, gözlerine, sözlerine, kulaklarına da oruç tuttururlar. Hatta hayallerine, düşüncelerine... Ramazan’da unutmayalım ki, “oruçluyuz”. Sinirlenirsek ağzımızı kapatalım. Susalım. İçimizden kendimize, “ben oruçluyum, ben oruçluyum” diyelim. İslâmiyet’te önemli olan, organlarımızı İslâmiyet’e uydurmaktır. İçkili lokantaların kapısı gibi; sigaraya, kötü alışkanlıklara açık olan kapılarımızı kapayalım. Ramazan’da bambaşka bir insan olalım. Ramazan’da yeniden dirilelim. Yepyeni bir hayat, yepyeni bir anlayış, yepyeni bir insan olalım. “Ölmeden evvel ölünüz” buyuruluyor. Haramlarda ölüp, helallerde dirilelim. İnsanın mânevî organları da vardır. Akıl, kalp, ruh gibi... Aklımızla İslâm’ı anlamaya çalışıp, kalbimizle İslâm’ı sevip, ruhumuza İslâm’ı yerleştirelim. Bir başka deyişle, maddî organlarımızın yanında, mânevî organlarımızı da İslâm’a uyduralım. Bunun mükâfatını Allah, bu dünyada da verir. Duygular inkişâf eder... “İşte Ramazan-ı Şerif, adeta bir ahiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır. Ve uhrevî hasılat için gâyet münbit bir zemindir.” (Mektûbat) Her işadamı piyasayı yoklar. Ne alıp, ne satayım? Nerede, nasıl satayım da daha çok para kazanayım?” diye dolaşıp gezer. Ramazan ayı sevabın bol olduğu bir aydır. Her Müslüman, çantasını bavulunu Ramazan’da sevapla doldurur. Ahirete giderken, bavul bavul sevap götürür. “Ve neşv ü nema-i a’mâl için, bahardaki mâh-ı nisandır.” (Mektûbat) Bitkilerin yeşermesi için baharda yağan yağmur ne kadar rahmet doluysa, Ramazan da Müslüman’ın bahar yağmurudur. Müslüman’ın bereketidir. “Saltanat-ı Rububiyet-i İlâhiye’ye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resm-i geçit yapmasına en parlak, kutsî bir bayram hükmündedir.” (Mektûbat) Millî bayramlarda okullar ve ordu yani askerler, cumhurbaşkanının önünden geçer, onu selamlarlar. Ramazan’da mü’minler adeta Allah’ın askeridir. Hem de öyle bir askerler ki... Her türlü nimet önlerinde Kumandan-ı Azam’dan “Ye!” emri gelmediği için tek lokma yemiyorlar. Ezanla beraber “Ye!” emri geliyor, bütün mü’minler hep beraber yiyorlar, içiyorlar. Yeryüzü bir kışla... Müthiş bir intizam... “Ve öyle olduğundan yemek, içmek gibi nefsin gafletle hayvanî hâcâtına ve mâlâyani ve hevâperestane müştehiyata girmemek için oruçla mükellef olmuş. Güya muvakkaten hayvaniyetten çıkıp melekiyet vaziyetine veyahut ahiret ticaretine girdiği için dünyevî hâcâtını muvakkaten bırakmakla uhrevî bir adam ve tecessüden tezâhür etmiş bir ruh vaziyetine girerek, savmı ile Samediyet’e bir nevi âyinedarlık etmektir.” (Mektûbat) Ramazan’da şadırvana yaklaştım. Abdest alıyordum. Bir kedi de doya doya su içiyor orada... “Elhamdülillah Müslüman’ım. İnsan olduğum için oruç tutuyorum ve Müslümanlar içinde yerimi aldım.” dedim. Mademki, orucu emreden Allah’tır ve Allah bâkidir, Bâki’nin emrine uyan da bir nevî bekâ kazanır. Hekimoğlu İsmail
Ekleme Tarihi: 29.08.2008 - 01:04
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Ramazan Makalesi

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 31.07.2020 - 00:50
Cinsiyeti: Erkek 
Ey Ramazan! Ey içerisinde "bin aydan daha hayırlı bir geceyi" barındıran ay! Ey Kur'an'ın doğum ayı, ayların en çok gül kokanı! Ey vahyin dirilten soluğunu hayata, Muhammed'i müebbet bir muhabbete, varoluşun anlamını Allah'sızlaştıkça anlamsızlaşan çağa, insanın yitirdiği insanlığı, rahmeti, bereketi, atıfeti, hidayeti ve şefkati insana taşıyan ay! Hoş geldin! 14 asırdır her yıl geldiğin gibi, bin umudu bağrında saklayarak geldin. Hep olduğu gibi, getirdiklerine karşılık bulacağını umarak geldin. Hepsinden öte, hoş bulduklarını daha hoş etmek, nahoş olanları da tekrar hoş etmek için geldin! Kim bilir, geçmişte ne hoş gelişlerin ve hoş buluşların olmuştu! Başı dik, alnı açık, eli açık, yüzü ak, yüreği dolu, gözü pek, sözü kavi, özü doğru mü'minlerin karşılamıştı seni. Sen hoş gelmiş, onları da hoş bulmuştun. Kur'an ellerinde, dillerinde, gönüllerinde ve dahası hayatlarındaydı. Onlar önce Kur'an'ı öldürüp, sonra doğum ayını kutlamıyorlardı. Her Ramazan'ı, vahiyle yapılan yıllık bir sözleşme biliyorlardı. Kur'an onların tasavvurlarını, akıllarını ve şahsiyetlerini inşa eden bir özneydi. Onlar ise hayatı, hayatın yıkılan, tahrip edilen, tahrif edilen alanlarını inşa eden birer özne... Senin hoş bulduğun nesiller, hayatın hangi yatakta akacağını kendileri belirliyorlardı. Başkalarının belirlediği yataklarda çer çöp gibi akmıyorlardı. Onlar hayatın kölesi değil efendisiydiler... Onlar, mallarının kölesi değil efendisiydiler... Onlar, şartların çocuğu değil anasıydılar! Çünkü şartları onlar doğururlardı... Ey Ramazan! İnanç coğrafyandan böylesine oluk oluk kan gittiğine hiç şahit oldun mu? Mü'minlerinin bu denli ezildiğini, itildiğini, kakıldığını, horlandığını hiç hatırlıyor musun? Bak mü'minlerine! Gönülleri harap, haneleri harap, beldeleri harap, hepsinden beteri akılları ve bilinçleri harap olmuş. Seni karşılamaya ne yüzleri var, ne de mecalleri. Artık senin mü'minlerin çağın öznesi değiller! Onlar belirlemiyor zaman ırmağının yatağını. Onlar akan yataklarda birer çöp olmuş, sağa sola savruluyorlar. Kimileri ise, sana ve senin temsil ettiğin değerlere ihanet etmeyi daha "akıllıca" buluyorlar. Bir zamanlar küffarın açlarını doyuranlar, şimdilerde küffarın ekmeğine muhtaç... Bir zamanlar başkalarının yaralarını saranlar, şimdilerde kendi yaralarını saracak dermandan mahrum... Bir zamanlar imanı yudum yudum farklı iklimlere taşıyanlar, şimdilerde yüreklerinin işgalini önlemekten aciz... Senin varlık sebebin olan Kur'an'la yücelmeyi beceremeyenler, bu ayıplarını saklamak için, zaten yüce olan Kur'an'ı yücelterek, ona rüşvet verme çabasındalar. Düşünebiliyor musun Ey Ramazan; Kur'an'ın doğum ayını kutlayacaklar, ama Kur'an hayatlarında, ellerinde, evlerinde, sokaklarında, topraklarında olmayacak!.. Ve Ey Ramazan! Bu ezilmişlik, bu kırılmışlık, bu dökülmüşlük, bu yenilmiş ve şaşırmışlık içindeyken tam zamanında geldin! Hoş geldin, fakat hoş bulmadığın ortada! Fakat senin gelişinin amaçları arasında hoş bulmadıklarını hoş etmek de bulunmuyor mu? Haydi getirdiğin cennet kokusuyla, topraklarımızdaki ufunetin kokusunu bastır! Çöle dönmüş yüreklerimize bir rahmet rüzgarı gibi es, yanık dudaklarımıza su değsin, çöller göle dönsün! Sök mü'minlerin arasındaki kin, nefret ve düşmanlık tohumlarını; onların yerine iman kardeşliği ek! Çağın öksüz ve yetimi olan ümmet coğrafyasındaki kanayan yaralara merhem olacak bir bilinç getir! Açları doyuracak, susuzları suvaracak, açıkları giydirecek bir şefkat ve merhamet sağanağı taşı! Zilleti izzete, ataleti gayrete, mahrumiyeti servete dönüştürecek bir ruh ver! Öz ellerimizle nesneleştirdiğimiz Kur'an seninle yeniden özneleşip bizi inşaya dursun! Bizler, çağın imha ettiği bencil bireyler değil, Kur'an'ın inşa ettiği mü'min şahsiyetler olalım! İnsanın varoluş amacına uygun bir hayatı yeniden inşa etmenin sancısına tutulalım! Yeniden imanı, bir saadet sakası gibi yürek yürek insanlara taşıyalım. Öyle ki, bizi öldürmeye gelen bizde dirilsin! Dostların, oturduğu yeri yeşerten birer "hızır", hidayeti iman doğuran birer "mehdi" olsun! Biliyorum ki, bu duama "âmin" diyeceklerin en başında sen geliyorsun Ey Ramazan! Kur'an'ın da elini tutup geldin; hoş geldin!.. Hoş buldukların arasında olmayı ne kadar da isterdim!..
Mustafa İslamoglu

Ekleme Tarihi: 29.08.2008 - 01:07
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
ÇOCUKLUKTA RAMAZAN ALGISI

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 31.07.2020 - 00:50
Cinsiyeti: Erkek 
Ramazan diyince, kendimce..!!! Küçükcükken oruç tutmayı balkon demirlerine ip bağlamak olarak algılardım ve benim için öyle kutsal öyle kutsaldı ki 4 - 5 yaşlarındayken her sahur vakti kışın ayazı yazın sıcağı demeden kalkar ve doğruca balkona koşardım. Neden mi orucumu bağlamak için... tutmak için orucu ... kaçmasın diye... Sonraları anaokulu yılları ya da ilkokul 1. sınıf olsa gerek öğrenmiştim ki oruç tutmak manevi birşeyleri kaçırmamak adına balkona bağlamaktan ibaret değilmiş, nefsi terbiye etmek için bir süre aç kalmakmış. Öğrenmiştim öğrenmesine ama o belirli süre hakkında bana öğretilenler doğru değilmiş meğer. Oruç tutmak sabah kahvaltısı ile öğle yemeği arasında abur cubur yememekten ibaret değilmiş. Öğle yemeği oruca direk atmak, sağlamlaştırmak hiç hiç değilmiş. Şimdi düşünüyorum da, her gece benimle birlikte sahura kalkan bir kızım olsa ve illaaa ben de oruç tutacağım diye kıyameti koparsa ben de aynı şeyleri söyler miydim acaba? Kimbilir... O yıllarda davulcular gerçekten de söylerdi mani her gece bıkmadan usanmadan, her iki üç kapı ilerledikçe söylediği tümceler değişerek hem de... Sonra da ev ev dolaşarak ellerinde davulları, yanlarında çocukları, çocuklarının elinde uzunca çubuklarla bahşiş toplarlardı. Bu bahşiş her zaman para olmak zorunda da değildi, kimisi mendil kimisi yemeni bağlardı rengarenk sopalara... Biz mahallenin çocukları da sevinirdik davulcu ile birlikte ne akla hizmetse. Davulcu önde, biz arkada arşınlardık tüm mahalleyi birlikte... İftar sofrası demek, envai çeşit yemek, mutlaka en az bir çeşit tatlı, akşam çayının yanında kek, pasta, börek demekti bizim evde. Bir de İFTAR DAVETLERİ vardı ki; tüm akrabaların toplandığı, tüm kuzenlerin, yeğenlerin birlikte olması anlamına gelen; iple çektiğimiz akşamlardı Ramazan akşamları... Çeşit çeşit yemek, çeşit çeşit KUZEN! Birarada... Yemek sonrası tüm akşam boyunca birlikte oyun oynamak anlamına gelirdi. İzmir'in herbiri ayrı bir noktasında olan kuzenler biraraya gelince epeyce bir şamata kopardı kuşkusuz... "Razaman berekettir" derdi annem, ve gerçekten de ramazan bereket demekti, yapılan yemeklerin neredeyse tamamı kalırdı onca kalabalığa ve bir kısmının da komşu hakkı olarak dağıtılmasına rağmen. Ramazan berekettir halen!!! Her komşu bir diğerine bir iki tas yaptığı yemekten ikram edince bir de bakardık ki yweboş yer soframızda kalmamış neredeyse... Bazen aynı yemekten gelirdi komşulardan da... Düşünsenize sizin evde pişer taze fasulye, komşudan gelir 2 tas fasulye... sevinçli)) Büyüklerimiz terafih namazına gidince, bizlerde evde KARAGÖZ HACİVAT izlerdik, mahalledeki arkadaşlarımızla pürdikkat sessizce... Sahur olunca, sokaktaki her evin ışığı yanardı bir bir... Şimdi bakıyorum da sahur saatlerinde davulcular idareten vuruyor davula hem de mani-siz! Davul sesine eşlik ediyor araba alarmları... Hem davulcu hem de arabaların alarmları işaret ederken sahur vaktini, çok da fazla evin ışığı yanmıyor sahurda... Hala balkona çıkmak istiyorum nedense sahur vaktinde, içimden balkon demirlerine sıkı sıkı ip bağlamak geliyor orucum KAÇMASIN diye... Yıl 2007! Ne balkona oruç bağlayan çocuk var şimdi ne de eski yer sofraları günümüzde... Sokağa çıktığımda sigara içenleri, karışık tostları döke saça yiyenleri, buz gibi soğuk suyu ağzına dikenleri gördüğümde Allahım diyorum neden onlara da nasip etmedin RAMAZANIN KEYFİNİ... Herkese, her görüşe ve inanca saygım var benim, kimseye zorla oruç tutturmak değil elbette niyetim ama KEŞKE bir bilselerdi RAMAZANIN FAZİLETİNİ, BEREKETİNİ, KEYFİNİ...
PINAR YEŞİLTAY SEVİM

Ekleme Tarihi: 29.08.2008 - 01:13
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 600 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
BeSMeLe (39), serkan_aktas (45), karaahmetoglu (65), ademozdamar (54), levent (49), uhud38 (53), benfurkan (65), anemonia (43), tugrulsuratli (51), ali sungur (50), Adem71 (53), seyda59 (55), cetinceli (47), yenimemoli (44), fbetulk (43), hani5 (31), MileynSeleme (49), zehraygtster (33), halil ibrahim (59), mzeki (52), metinmaltas (79), Sefer1 (55), rabiaemin2 (39), Meftun (38), mkaya970 (54), islamin_gulu (37), mustafatunç (57), ali bostan (60), Kar_Tanesi_ (35), s7e7v7e7n (39), 00571 (41), Toyanc (50), volkan42 (54), frost_35 (42), gurbetci71 (57), salebe25 (44), barbarosum (49), gulcan (37), ocean82 (42), kalemdar (48), NURUNALANUR (52), SeYh_S@MiL (40), Hilal-Nisa (37), m.zeki (52), ToZ-PeMBe (37), ugurlar (37), yasemin330 (39), Iklama88 (36), mehmetkaya2005 (38), fatihuslu1985 (39), ebuzer21 (60), uduh_72 (43), NuRCaN (35), naz_angel (39), hakan125 (49), 23041987 (37), Derya A (37), delice (48), H.Gultekin (19), EsiLa_68 (35), ankebut06 (47), alzen (48), derici_001 (69), hamdi ulay resu.. (40)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.54252 saniyede açıldı