hydroxychloroquine budesonide lopinavir ritonavir lopinavir ritonavir ivermektine prograf propecia proscar protonix protopic provas comp provas maxx provas provera pyridium ranimed ranisifar rebetol red viagra regepar reglan remeron reminyl renagel renova requip resochine retin a retrovir revatio revia rheumatrex rhinocort rhinovent risperdal rivodarone robaxin rocaltrol rogaine rudopram rulid rulide salazopyrin saroten selecim septicol
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Mürşid-i Kamil, Mürşid kimdir, kime denir ?

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 2 mesaj mevcut
Ekleyen
Mesaj
der_ya su an offline der_ya  
Mürşid-i Kamil, Mürşid kimdir, kime denir ?

875 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 07.05.2007
En Son On: 22.01.2010 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Bismillahirrahmanirrahim,

Salat ve selam önce maneviyat semasının güneşi Habib-i Kibriya SAV Efendimize,diğer peygamberlere,ashab-ı kirama ve evliyaullaha olsun.Bizlere de şefaatine ve himmetlerine mazhar kılarak kulluk halkasını boynumuzdan,İslam libasını ruhumuzdan çıkarmadan huzuruna varmayı nasip etsin.Ümmeti Muhammedi birlik ve dirlik içinde,rızasına uygun bir halde daim ve sabit kılsın.

Muhterem kardeşlerim ahir zamanda yani fitnelerin, kargaşanın ve bulanıklığın yayıldığı bir zamanda hakikati arayanlara dilimin döndüğünce anlayabildiklerimi aktarabilmek amacıyla aşağıdaki satırları kaleme aldım.Niyetimiz Hakka malumdur , hatalar ise benimdir:

Yüce Allah cc Bakara30 da "Ben bir halife yaratacağım" deyip insanı yani bizi yarattı. Bu insanın zatına NEFS dendi. İşte , insan , beden ve ruhtan oluşmuş bir yapıdır.Bu ruhun özüne Kalp denen bir saray kurdu.Beden ile ruhu birleştirdi ve bu hale Can dendi. Beden aslı olan toprak sebebiyle dünya ile ilişkilidir gıdasını da ondan alır.Bu gıdaların temini için gereken cezbedici güç hevanın arzu ve istekleridir. Bedeni tehlikelerden koruyacak itici güç ise hevanın gazap ve öfkesidir. Ruh ise emir alemindedir. Gıdası da o alemde olanların yani meleklerin gıdalandığı şeydir, yani zikrullahdır. Kur'an her şey Allah'ı zikreder ancak siz bilmezsiniz buyuruyor. Bunu sağlayacak duygu ise Resullullaha sav aşık olmaktır.Gönül ise Allahındır.Böylece insan ; ruhu ile emir alemine (melekut alemi) ,bedeni ile de mülk alemine (sebepler alemi) bakacak bir yapıda yaratıldı. Melekut alemine muhattap olabilmek için bu alemden geçmek gerek.Bu ise "ölmeden evvel ölünüz" hadisinin sırrına ermekle mümkündür. Zatını isteyenler içinde gönüllerine bir sır kapısı koydu .Bu kapıdan Hakkın tecellisi gözlenir.Tabiki bunlar bizim harcımız değildir. Bize düşen beden , ruh ve kalp nimetinin şükrünü eda edebilmektir.Yani bu nimetlere Allahın buyurduğu şekilde ve gösterdiği yöne sevk etmektir.Bunun içinde o nun bize neler emrettiğini nelerden razı olduğunu bilmemiz gerekir.Bu emirlere muhattap olmak için mülk aleminde olmak ve bu emirleri algılayabilecek akla sahip olmak gerekir.Allah insana can vererek yani bezm-i eleste yaratılan ruhu anne karnında bedene tab ederek mülk alemine gönderdi.Araf 53 suresinde "O her şeyi kendi fermanıyla yaratmış, şunu bilin ki o'nun hem yaratması ve hem de buyurması vardır" ayetiyle yarattığı her mahluka uyması gereken kanunlarını da (ilahi hükümler) bildirmiştir.

Allah bedeni yarattı ve bunun tabi olacağı hükümleri bildirdi.Bunlara fiili hükümler denir ve bununla iştigal eden ilme de FIKIH (İslam kanunları) dendi.Kul Hakkın kendisine verdiği bu beden nimetinin şükrünü eda etmekle mükellefdir.Şükrün ifası organları Allahın kanunlarına uygun şekilde kullanmakla mümkün olur.Böyle davranılırsa o bedenler azaptan yani ateşten kurtulur.Allah ruhu da yarattı ve bunun tabi olacağı hükümleri de koydu.Bunlara Ahlaki / Ruhi Hükümler denir ve bu ilimle iştigal eden ilime de TASAVVUF dendi.Ruhun ateşten yani azaptan korunması için de ruhunu bu hükümlere ram etmesi gerekir.Nasıl ki kişi zahiren namazın tüm şartlarını yerine getirse fakat ruhundan bunu falan kişiler görsün diye (Riya ile) geçirse bu namaz batıl olur , aynı bunun gibi.Allah sadece nefse kulluk yapacağını gösteren hükümler göndermedi, bunları anlayacak bir de akıl verdi. Akıl 2 türlüdür: Dünyevi faliyetlere idrak edip yürütebilecek Akıl-ı Maaş ve uhrevi faliyetlere idrak edebilecel Akıl-i Maad. Nefs , Allahı bilmek ve sevmekle mükellef kılındı , zira o Halife-i Ekberdir.Bundan kasıt nefsin Allahın 99 ismine mashar olacak istidatta yaratılmasıdır.Bu konuda söz uzar.Yüce Allah kullrını zatına inanmakla mükellef kıldı ve bunu kulluğun şartı saydı.Bütün kullarının kalbini imanı , yani Tevhidi kabul edecek istidatta yarattı. Bu imanın nasıl olması gerektiğini bildiren İmani / İtikadi hükümler koydu.Bu hükümlerle iştigal eden ilme de KELAM dendi.Hakkın emrettiği şekilde iman etmeyenler Tevhidin kalesi yani La ilahe illallah'ın nuru dışında kaldığında kafir oldular.Bunların hiçbir amelleri kabul görmez.Zira tevhid dairesinde yapılan ameller kabul edilir.Bu yüzden iman olmadan eğer ilahi hükümleri icra etmek fayda vermeyecektir.İman şüphe duymadan,neden-nasıl demeden,Allah'ın varlığına deliller aramadan asab-ı kiram gibi Allah ve Resulü'nün bildirdiklerini bildirdiği şekilde kalben tasdik hususundaki bilgiler artabilir.Demek ki bize düşen her organın hakkını vermektir.Yani, azalar, zahiri şeriata uygun hareket edecek (beş duyu ile algılanabilen amelleri yapacak yasaklardan kaçacak),ruhumuz da aynı şekilde batıni şeriata uygun hareket edecek ( Resullah'ın güzel ahlakı ve huyu ile süslenmek), gönül ise Allahındır, bu da O'nu bilecek ve sevecek.

Kalu bela denilen günde verdiğimiz sözde ki samimiyetimizin ölçülmesi ve her kulun sözündeki sadakatinin diğerlerinden ayrılıp gerçeğin olduğu gibi ortaya dökülmesi için insan nefsi imtihana tabi tutuldu.Kulluğu şartları bunlardır dendi; kitap gönderildi ,icrası böyle olmalıdır dendi, sünnet gönderildi.İnsan suresinde 2,3,27,28,29,30,31 "İnsanı imtihan edelim diye yarattık , işitir ve görür kıldık, O'na doğru yolu gösterdik, ister şükredici olsun isterse nankör, Şu insanlar çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin günü ihmal ediyorlar , şüphesiz ki bu bir öğüttür, sizler ancak Rabbinizin dilemesi sayesinde dileyebilirsiniz, şüphesiz Allah Alimdir Hakimdir(Allah bilicidir kimin hidayete hak kazandığını bilir ve O'na hidayet yollarını kolaylaştırır ve bu yönde hüküm verir), O dilediğini rahmetine dahil eder, Zalimlere gelince.. "Verilen sözlerdeki samimiyetin ölçüsünü ortaya çıkaracak bir ibtila da kondu.Bu da nefsin hevası ve şeytanın iğvasıdır.Yusuf suresin de "şüphesiz nefs kötülüğe meyaldir" buyuruluyor.Ayrıca, yüce Allah Araf 16 suresinde şeytanın "Onların önlerinden de geleceğim, arkalarından da , sağ yönlerinden de, sol yönlerinden de..." dediğini buyuruyor ve bunu için de O'na mühlet verildi.Yani cennet öyle ucuz değildir.Enes Bin Malik'ten ra. Rivayet edilir ki , SAV Efendimiz "Mü'min 5 güçlük arasındadır:karşısındaki mü'min olur kendisine haset eder, Münafık olur buğz eder ,kafir olursa savaşır, şeytan ise kendini sapıtmaya çalışır, nefsi de kendisi ile münazaa eder. "Diyerek bu durumu bize bildirmiştir.

O halde bir kulun neler yapması gerektiğini bilmesi ve bunları yapması gerekir.Eğer yapamıyorsak yapmamamıza engel olan şeylerden yani hastalıklardan da kurtulmalıyız.Zira Allah Şems suresinde 7,8,9,10 "sonra kişiye kötülük duygusunu da sakınıp iyi olmayı da ilham edene yemin ederim ki nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, O'nu kötülüklere daldıran da ziyan etmiştir."buyurmaktadır. SAV Efendimiz "ilim ikidir: biri kalpte olan ilimdir ki efdalı olan budur . Diğeri dildeki ilimdir.Bu da Allah'ın adem oğluna hudcetidir" buyurmuştur.(Bakara suresinde “Ona kitap ve hikmet verdik” buyuruluyor) demek ki , birincisi mükellef olduğumuz zahiri ilimleri - kitabi ilim- aklımıza doldurmak ve fiilerimizi buna göre yönlendirmeliyiz.Zira şeriatın zahirini bertaraf edilemeyeceği fıkhın bir ana kanunudur.Eğe zahir ortadan kalkarsa islam da belli olmaz.Fakat bunu yeterli olmadığı da yukarıda bahsedildiği gibi malumdur. Hemen herkes İslam'ın hükümlerini bilir fakat yapamaz (zahiri olan emirleri bile) . Bazıları çok alim ve azimlidir, ortamı da uygundur.Zahiri emirleri yapabilir. Fakat içindeki kötü arzular , hasletler, vs.. durmaktadır. Bu kişiler şeytanın iğvasına bu yönde karşı koyabilir. Şeytan zaten alenen haramı emreder.Fakat nefsin hevasına akıl kar etmez, ilimde kar etmez.O haramı güzel gösterir.Mesela namaz kılmak istersin, sonra daha güzel kılarsın , yaşlanınca kılarsın, problemlerin bitince gibi sözlerle seni oyalar.Bütün zahiri ilimleri bilir ve yaparsın fakat bu sefer bunlarla övünür, yapmayanları küçük görür, ilmim var amelim var der bunlara güvenirsin.Halbuki bunlar zahir günahların çoğundan büyük ve tehlikelidir.Öyle ki kişiyi imansız götürebilir, amelleri de bozarlar, kirletirler.Zahir ilmi herkes (kafirler bile) öğrenebilir.Amelleri ihlas ile yapmamızı engel olan ve içimizde gizlenebilen , Hakkın haram kıldığı kendini / Amelini ilmini beğenme (ucub) ,kendini büyük görme (gurur) , başkalarını küçük görme (kibir) , çekememe (haset) , gösteriş (riya) , hırs , öfke, fuhşu istemek , vs.. gibi günahlardan korunmak bize vacip olsa gerektir.Zira Allah c.c. Naziat suresinde " ve nefsini hevasından men ederse varacağı yer cennettir." buyuruyor.Fakat muhakkak ki bunların iç dünyamızda bıraktığı kötü etkiler , manevi zararlar vardır .Ve bunlar içimizde ki hastalıklardır. Bu yüzden bu hastalıkların da tedavisi gerekir.Çünkü Allah Şuara suresinde 89 " her türlü hastalıktan salim kalp ile Allah a gelenler fayda görür. "buyuruyor. Demek ki ruh hastalıklarımızı tedavi ettirmek , hastalık kaynağı olan yani hevasına uyan nefsi terbiye etmek ve sonra ruhumuzu terbiye ederek Habib-i Kibriya SAV Efendimize gerçek ve halis ümmet olabilmenin sırrına ulaşmak gerekir.Hakikaten böyle doktorlar var mıdır?Elbette vardır.Kıyametin ne zaman kopacağı sorusuna SAV Efendimiz "Kalbi her an Allah , ...diyen biri oldukça kıyamet kopmaz , Allahın sevdikleri var oldukça kıyamet kopmaz" şeklinde verdikleri cevaplar var olduğunu gösterir ( kıyamet kopmadığına göre onlar vardır).Biat hakkındaki ayetler ve hadisler bunun Allahın ve Resulunün emri olduğunu , asabın da sünneti olduğunu gösterir ( Feth 10 " muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah a biat etmektedirler. Allahın eli onların ellerinin üzerindedir." Feth 18 "Allah mü'minlerden razı olmuştur.Çünkü onlar ağacın altında sana biat ediyorlardı ." )Bazıları bu biat devlet başkanlığı için derler. Deriz ki ; Mekkenin fethinden öncede biat oldu , Kulluk hem ruh ile hem de beden ile olur.Dolayısıyla biat ederken can, mal,vs gibi zahiri ve batini değerlerin İslam uğrunda harcanması yönünde biat alınmıştır.(Kütüb-i Sitte Biat Ahkamı).Bu durumda ortaya bir problem çıkıyor. Biat edilecek şahıs kim olmalıdır.Bu sorunun cevabı o kişinin taşıması gereken özellikler ve geçirmesi gereken prosedür neler olmalıdır sorusuna verilecek cevaptadır.(Hucurat :"Onlar O kimselerdir ki Allah onların kalplerine takva için imtihan ve ibtila etmiştir.", SAV "şüphesiz insanlardan Allaha yakın olanlar vardır: Kur'an ehli , Allah ehli ve Allah'ın has kulları "Mace-,"yeryüzünün en hatırlı kişisi insanlara Allah'ı sevdiren , Allah'ın da insanları sevmesi için yalvarandır" - Avarif -)
***Mürşid insanları kendine inananları Resulluha sav ve Allah'a muhatap olabilecek hale getirmeleri için terbiye eden bir öğretmendir. Hem de insanın kendisine rağmen.Böyle diyorum zira insanın nefs terbiyeyi kabul etmez. O ancak hevasından arzu etmekte hep istemektedir .Yarını düşünmez.O kendinde rububiyet görmektedir.İmtihan da zaten nefsin istekleri ile Hakkın istekleri arasında tercih yapma esasına dayanır.Bu tercih azmi ve bunun fiiliyata dökülmesi ise sevap ve günah olarak bize yansır.Mürşid Peygamberimizin SAV varisi durumunda olduğundan O'nun ahlakıyla ahlaklanmıştır ve kendi nispetinde O'nun sav bıraktığı mirasa sahiptir.Ebu Hüreyre ra'a Peygamberimizin sav ahirete intikalinden sonra bazıları "Sen hep Resulullah'ın sav yanındaydın , ne öğrendin bize anlat." Diye sorunca " Resullullah dan sav iki ilim öğrendim birini size anlattım ki o islam dır , diğerini söylersem beni öldürürsünüz" . Anlaşılan o ki Tasavvuf ehlinin bahsettiği o ledünni ilimi söz ile anlatılamaz, kelimeler bu ilmi anlatmak için kafi değil , akılla ise yeterli değil. Bu yine onların dediği gibi aşk ilmidir.Nasıl aşık olan kendi halini bilir fakat anlatamazsa bu da öyledir.Herkes bilir ki şişe içindeki balı işaret edip bu çok tatlıdır demek yeterli değildir. Onu tadını ancak tadan bilir.Yüce Allah cc "Tatmayan bilmez" buyuruyor.Resulullah sav Efendimiz " Rabbimden üç ilim getirdim , biri risaletle emr olunduğun İslamdır , diğerini isteyene vermekle emr olundum , diğeri de benim ile Rabbim arasında sırdır" sözünde ki ilme ve hale sahip olmak isteyen gönülleri cezbetmek , Hakka sürüklemek için mürşidler aynı Resullullah gibi eğitim metodu uygulamışlardır.Bu metotlara Arapça tarifi ( =yol =sistem =metot , çoğulu tarikat) denmektedir.Eğitimin amacı insan ruhunu terbiye etmektir.İnsanın yapısını oluşturan elemanları yaratılışları istikametine uygun hale getirmektir.Bundan kast edilen şudur.: Her şey aslını sever ve ona dönmek ister.O'nda olduğunda huzur bulur.İnanın annesine yakınlığı gibi .İşte , insanın yapısı ise iki şeydir.Toprak , yani dünya ve ruh.İnsan bedeni dünyevi olduğundan beşeri , dünyevi hazlara arzu duyar , zira topraktandır.Bu doğal bir istektir ve karşılanmalıdır. Fakat şeriatın çizdiği sınırlarda.Ancak beden de kendisini halk eden Halıkına kulluk etmelidir ki bu da şeriat ile belirlenmştir (Ameli hükümler).Ruh ise bilindiği gibi Habib-i Kibriya sav Efendimizin nurundan yaratılmıştır. O halde O'na sav müştak olma gibi bir istidadı vardır ve ruh Resullullaha aşık hale getirilmelidir.Ruhun da Halıkına karşı kulluk görevleri vardır.Bu da şeriatın Ahlaki hükümleri ile belirlenmiştir.Bu iki hal insanı oluşturmakta ve bunlar birbirini etkilemektedir.Mesela insanın iç dünyasında ki huzur namazında huşu ile kendini belli eder.Fakat çeşitli sebepler yüzünden insan içindeki duyguları , istekleri diğer insanlardan gizleyebilir.Sevmediği halde sever görünmek gibi.Fakat Allah cc der ki "Ben sizin kalplerinize bakarım". Peygamberimiz sav ki kainat O'nun hürmetine yaratılmıştır .Hayatı hep sıkıntılar içinde geçmiştir.Bu sıkıntılar O'nun sav dediği " Beni Rabbim terbiye etti" sözünün ifadesidir.Demek ki içi ve dışı nur olan böyle bir zat bile sıkıntılardan geçmiştir.Peygamberimizi böyle bir eğitime muhtaç olduğunu söylemek istemiyorum zira O her zaman ve her haliyle mükemmeldir.Fakat bir örnek insan olması sebebi ile irşadla görevlendirilecek kişilerin hangi işlemlerden geçmesi gerektiğini işaret etmek için bizzat kendi yaşamıştır.Bu sıkıntılar temelde , nefsin hoşlanmadığı şeylerdir.Genel olarak da Zillet= hakir tutulmak , Kıllet= fakirlik ve İllet = hastalık , dert olarak sınıflandırılır.Bunu sonu da sekam denen büyük bela gelir ve bunu takiben de ilahi aşk tecelli eder ( Maide 6 :" Allah'ın muradı sizi sıkıntıya koymak değil ve lakin sizi temizletmek ve üzerinize olan nimetini tamamlamak istiyor ki şükredesiniz."göz kırpma Demek ki şeyh denen kimsenin geçmişine bir bakmak gerekir.Buna benzer dönemlerden geçmiş mi yoksa babasının, abisinin veya kayınpederinin tahtına mı oturmuş! Dikkat edilirse şer'i ilim tahsili diye bir kayıt yoktur.Helali ve haramı bilmek zaruridir fakat yeterli değildir.Bu eğitim sonunda kişi ehli olursa ve Allah cc şeyhin emrederse o kişi erbaine (çile= kırk gün) sokulur.Şeyh olmak için bu şarttır.Delili : Araf suresinde ki "Musa ile kırk gün için sözleştik." Ve Bakara suresinde ki " Musa ile otuz gün için sözleştik ve O na bir on gün daha kattık" ayetleri ile Cebrail inmeden önceki Peygamberimizin sav Hira mağarasında ki erbaini yeterlidir.Ayrıca özellikle yakın tarihte olduğundan hayatları bilinen evliyaların sözleri ile kitapları bunun gerekliliğini gösterir.(Örneğin: Eşrefoğlu Rumi'nin Müzzekkin Nüfus'u , Molla Camii 'nin Nefahat'ül Üns'ü , Sühreverdi'nin Avarif kitapları , Marifetname , Mehmet Zahit Kotku' nun Tasavvufi-Ahlak 5 kitabı , Hacı Bayram-ı Veli'nin ve Mevlana'nın Medreselerinde ki erbain odaları ).Mahiyeti insan aklını aşan ve kişiye ruhaniyet verilen yer ve olay burasıdır.Yoksa akıldan geçenleri bilmek acayip işler yapabilmek kişinin veli olduğunu göstermez.Zira insan üstü denen nice şeyler vardır ki özel bir eğitimle kafirler bile yapabilir ve yapmaktadırlar. Örneğin Kung-fu iç okul ustalarının ilkel kabile savaşçılarının vs.. bu gün ki Rufailerin yaptıklarından daha zorlarını yapabilmeleri gibi. Bunlar nefs eğitimi sonunda elde edilen şeylerdir.Bu yolda asıl olan sünnete uymak ve ledün ilminin verilme merci olan erbain sırasında lütfedilen ruhaniyete sahip olmaktır.Müritte meydana gelen ahlaki değişiklikler şeyhin ruhaniyeti vasıtasıyla onda yaptığı ameliyatların sonucudur.İnsan nefsi Yusuf suresinde buyurulduğu gibi kötülüğe meallidir (nefs-i emmare). İnsan ona uyduğunda maneviyatında bu kötü fiilerin etkisi görülür.Bu fiiller onun ruhunu yaralar.Dolayısıyla ruhen insanlar hastadır.Hasta olanın da Allah'ın emirlerini yerine getirmesi pek mümkün değildir , ne kadar ilmi olursa olsun , zahiren ne kadar amel ederse etsin.Peygamberimizin sav dediği gibi "ilim amel insanı kurtarmaz" . Zira kişi ilmim var amelim var diye aklından geçirebilir ve buna güvenebilir.Halbuki bu kişiyi gizli şirke götürür.Gururlanmasına kendini beğenmesine yol açar.Bunlar da amelleri bozar , bunlar ruhun hastalıklarıdır.Şeytan da bunlardan kaybetti.Nasıl ki bedenen hasta olan tedavi olmalıdır.Ruhen de hasta olan tedavi olmalıdır ayrıca bu hastalık etkenini de (nefsi) kontrol altına almalıdır. Bu olay nasıl olabilir; bir cerrah maddi kalbi hasta olan birini yine ona etki edebilmesi için onun cinsinden olan yani maddi aletlerle ameliyat eder.Aynı bunun gibi ruhu hasta olan birinin ameliyatı da ruhun cinsinden olan yani ruha etki edebilen bir vasıtayla bir aletle mümkündür.Bu alet de ruhaniyettir.Ruhaniyet meleki yapıdadır. Melekler her yerde vardır fakat maddi alemin cisimleri bunu fark edemez.Fakat melekler istediklerinde tabiat olaylarını da yönlendirir ve icra eder.Yani fiziksel etki bile yapabilirler.Ruhani yapıda olan Azrail ruhu maddi yapıda olan bedenden ayırabiliyor , bunun gibi.İşte ruha müdahale edebilme yapısına sahip olan ruhaniyet erbaini kabul olmuş kişiye Allah'ın cc emri ile Resullullah tarafından erbaine giydirilen Resullullah Efendimizin Ruhaniyetidir.Bu ruhaniyet zahir azalarımız gibi azalara sahiptir.Fakat bu bir benzetmedir.Yani batınımızın el, ayak, dil gibi azaları vardır, fakat fiilleri onlara benzemez , meleklerin fiillerine benzer.İnsanın melek gibi olması bu demektir.Bu saye de şeyh müridinin kalbini temizler , hazırlar, kalp yaralarını uzaklarda olsa bile tedavi eder.Yeter ki mürit bu ameliyata hazır olsun.Nasıl melek insan kalbine mana olarak söz ilka ederse , gerçek bir şeyh de tam bağlanmış müridine ilim ilka eder, telsiz gibi ( duyulmayanı duyururlar, görülmeyeni gösterirler).Şeytan bile insan kalbine vesvese verebilirken bir Allah dostuna bu çok kolaydır.Dolayısıyla erbaine girmeyen kişi havada uçsa da acayip işler yapsa da mürşid değildir.Birkaç küçük olayın keramete bağlanması ve o kişiye şeyh damgası vurulması hatadır.İsdidraç denilen acayip olaylar kafirlerden de , özel olarak eğitilmiş kişilerden de zuhur edebilir. Herkes böyle küçük şeylere meyil ederse ahir zamanda çıkacak deccalın hilesinden nasıl kurtulacak , insanlar o zaman ona bir peygamber bir tanrı gözüyle bakacaklardır.Halbuki kıstas kuran ve sünnet olsa böyle hatalara düşülmez.Bir şeyhe bağlanan onun ruhaniyetinin etkisini en azında toplu zikirde ve kendi özel hayatındaki ve huylarındaki iyiye dönüşten bilir , bizzat kendi bilmelidir( Amellerinde değil , zira dini bir topluluğa katılan insanların görebileceği amellerinde düzeltmeler yapar , o topluluğa uyar halbuki nefsi hastalıktan arı değildir.Hiçbiri şeytandan alim ve abid değildir.Biliriz k i şeytan bu nefsani duyguların etkisine kapılıp isyankar oldu.)şeyh ruhaniyetiyle bu ameliyatı yapabilmek için kişide ki hastalığı da görmelidir.Profesör olan cerrah kalp ameliyatının nasıl yapabileceğini bildiği halde tahlil ettirmek ve rontgen çektirmek gibi işlemlerle hastalığı teşhis etmek ve görmek zorundadır.Bunun gibi şeyh de kişide ki ruh hastalığını ve buna sebep olan nefsin durumunu görmelidir, görür.O nefsin halini gören ameliyat etme yetkisine sahip olan şeyh kişiye bir ilaç verir.Bu kişiyi ameliyata hazırlamak ve tedavi etmek içindir.Zira kişi ilaçla tedavi olmalı mümkün mertebe ameliyat hafif geçirilmelidir.Eğer bu ameliyat kısa sürede olursa mürit dayanamaz.Nasıl ki ameliyata girecek kişinin bedeni yapısı , kilosu ,yaşı, vs dikkate alınıyor , ameliyatı kaldırıp kaldıramayacağı hesaba alınıyor , aynı bunun gibi.Ruhun da ameliyatı kaldıracak hale gelmesi gerekir.Ruh melek-i olduğundan gıdası da onların gıdasının aynıdır.Yani zikrullahdır.İşte zikre devam eden kişi kendi ruhunu ameliyata hazırlar ,zikir ile güçlenir , besler , nur depolar.Zikrullahın çok etkileri vardır (Kainatın ayakata durması her birinin 99 esmadan bir kısmını zikr etmesiyledir).


--------------------
Ekleme Tarihi: 09.08.2008 - 21:24
Bu mesajı bildir   der_ya üyenin diğer mesajları der_ya`in Profili der_ya Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Forum Düzeni - imzaları göster
önceki konu   sonraki konu

Mesajlar Ekleyen Tarih
 Mürşid-i Kamil, Mürşid kimdir, kime denir ?
der_ya 09.08.2008 - 21:24
 Mürşid-i Kamil, Mürşid kimdir, kime denir ?
Muhtazaf 09.08.2008 - 22:10

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1011 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
Maksat kelam ol.. (54), betl_22 (37), erdogan955 (69), adaletli (55), erdoganisik (53), osman.d. (51), mehmetyz (44), yucelirfan (43), yazioba (53), °*°SiBeL°*° (32), haydem (45), ORGENERAL (43), yolcu_38 (44), karadað (51), cumali ak (43), adnanmuzaffer (70), MEMOLÝ2 (64), saara (31), plumbi (44), zeynebiye29 (43), mdemirbasci (50), muhammed_fatih (571), meslus (50), adnan65 (59), kýr&yacu.. (51), elisranur (40), ben_ölecem (44), asayan (49), yakamoz_38 (40)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.65938 saniyede açıldı