chloroquine stromectol ivermectin kaletra chloroquine 3tc abilify aceon acepril acerpes achromycine aciphex acivir acnecolor acnefuge acticin actigall actisite active pack actonel actoplus met actos acular adalat cc adalat adapress adartrel adcirca addyi adipur advair diskus advair rotahaler aerius aerodiol aggrenox agofenac agoprim agopton agorex airol airomir akneroxid aknex aknin n aknoral albenza
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » OSMANLI TARİHİ ve MEDENİYYETİ » Ermeni Meselesi

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 2 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
katre16 su an offline katre16  
Ermeni Meselesi

43 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.09.2006
En Son On: 10.02.2008 - 14:55
Cinsiyeti: Bayan 

Tarihi bir belgedir, Ersinek köyü imamının mektubu.. şöyle başlar: "Kardaşlar: Küffâr eline esîr olanın hâli nice olduğu cümlenizce ma'lûmdur. Fakat bu def'a olan esîrlik ve hakâret hiçbir an görülmemişdi. Devr-i âdem'den beri bu gibi zulümler ne olmuşdur ve ne de olabilir. Dil ile vasfolunamaz. Ancak halka ayândır. Sabîler ve avratların âvazı arş-ı a'lâya çıkdı, felekleri ağlaşdı. Düşmanımız cesîm bir düşman olsaydı insâna efkâr olmazdı. Yalnız bizim vicdânsız, hakîkatsizliğimizden, dört Ermeni neferi elinde boynu eğri ve gözü yaşlı orada bıçakla ve büyük ezâlarla katlolunmaklığımız bizi ölmezden evvel öldürdü. Nâmus kalmadı. Cândan su'al olunursa İslâm yarıdan ziyâde belki üçte biri de ancak kaldı..." Birinci Dünya Savaşı, diğer bir deyişle “Büyük Savaş” 20.yüzyılın başlarında insanoğlunun başına gelebilecek en büyük felaketleri de beraberinde getirmiştir. Savaş alanlarında verilen büyük zayiatlar yanında savaşın cephe gerisindeki sivil halklar üzerinde bırakmış olduğu etki ve korunmasızlığın getirdiği kayıplar öylesine büyük boyutlara ulaşmıştır ki, felaket sözcüğü halkların yaşamış olduğu topraklar ve savaş alanları ile âdeta bütünleşmiştir. Birinci dünya harbinin içine çekilmiş, toprakları her köşeden istilaya uğramış olan Osmanlı imparatorluğu doğuda da pek çok cephede savaşı sürdüyordu. Bu sırada, ellerine büyük bir koz geçireceğini keşfeden İngiltere ve Rusya, Osmanlıya karşı cephe almış olan Ermeni komitacıları kışkırtarak, cephe gerisindeki halka saldırmalarını sağladı. 1915 yılından, Rusya'da meydana gelecek ilhitilal tarihine yani 1918 yılına kadar Rusya ve İngilterenin kontrolu içinde hareket eden Ermeniler, Bolşevik ihtilalinden sonra insiyatifi ellerine aldılar. Bir yandan cephelerde mücadele eden ordu, cephe gerisindeki halkın güvenliğini de sağlamak zorundaydı. İki yönden kuşatılan orduyu en azından Ermeni komitacılardan kurtarmak için devlet, geçici bir tahliye, bir zorunlu göç kararı aldı. İçinde bulunduğumuz tarihlerde, 24 nisan gününden başlayarak takibeden üç gün boyunca, Ermenistan ve Ermenilerce “Osmanlının Soykırım”ı olarak tarif edilen olay, geçici bir kararla, üstelik Osmanlı toprakları içinde gerçekleştirilmiş zorunlu bir tahliye olayından başka bir şey değildir. O tarihteki hayat ve savaş aynı zamnada çetin yolculuk şartları sebebiyle, yol boyu açlık ve hastalık yüzünden ölümler de söz konusu olmuştur. Tarihçilerin ortak görüşüne göre, bu ölümler soykırım olarak değerlendirilemez. Üstelik Ermeni kaybı, aynı tarihler içinde, İngilizler ve Ruslarca desteklenen komitacılar tarafından gerçekleştirilen saldırılar sonucu katledilen müslüman Türk ahalinin sayısının yarısı bile değildir. 24 nisan günü Ermenistan'da büyük yas kabul ediliyor. O gün devlet erkanından din adamlarına, sıradan halka kadar bütün ülke karalara bürünüyor. Televizyonlarda Türkiye aleyhine açıkoturumlar tertib ediliyor, karalayıcı belgeseller gösteriliyor. Sıradan yani bilinçsiz halkın, onları yönlendiren politikacıların ve tutuculuklarıyla ünlü din adamlarının hararetle 80 küsür yıl önce yaşandığı ileri sürülen soykırımın yasını tutmaları normal kaşılanabilir. Ancak ilginçtir, Ermeni ilim adamları, araştırmacılar dahi söz birliği etmişcesine bu meşhur soykırımdan ve bizlerden nefretle söz ediyorlar, şaşırtıcı olan bu. Bir başka şaşırtıcı olay ise, bu iddialarını kendi ülkeleriyle sınırlı tutmuyor, bütün dünyaya yaymaya gayret ediyor, güçlü devletlerin de “soykırımı” desteklemesini talep ediyorlar. Son olarak Kanada hükümetinden istedikleri desteği aldılar. Nisan ayı geldiğinde, nisanın 24'ü geldiğinde, bulundukları ülkelerdeki Ermeniler, ellerinde rozetlerle kapı kapı geziyorlar. Bir günlüğüne de olsa soykırım rozetini takmasını rica ettikleri, konuyla ilgili hiç bir bilgisi olmayan dünya vatandaşlarının kapısını çalıyor ve bunu başarıyorlar. Her bir Ermeni vatandaşı, baştan ayağa bu ideale bürünmüş. Tek bir amaçları var, bizim ve dünyanın dilinden soykırım kelimesinin dökülmesini sağlamak. Ermeni sorunuyla ilgili olarak çeşitli araştırmalar yapan ve bu günkü durumlarını yakından takibeden Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Esat Arslan'a göre, 24 nisan tarihinin Ermeni soykırımıyla uzaktan yakından alakası olmayan bir tarih. Soykırım olduğu iddia edilen, zorunlu göç veya tahliye olayının gerçekleşmesi de bu tarihlere rastlamıyor. (ki bu olaya tehcir yasası demek de son derece yanlış. Zira ortada yasa yok bu bir geçici karar sadece ve tehcir de ülke sınırları dışına yapılır, hicret ettirme anlamına gelir. Oysa Ermeniler, osmanlı toprağı içinde yer alan Suriyeye göç ettirilmiştir.) Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus kuvvetlerinin, Osmanlı ve Rus Ermenilerinden kurulmuş olan gönüllü alayları öncülüğünde, Doğudan Osmanlı topraklarına girmesiyle birlikte Osmanlı ordusunda bulunan Ermeniler, silahlarıyla birlikte firar ederek Rus kuvvetlerine katılmışlardır. Rus ordusuna henüz ulaşamayan bir kısım Ermeniler ise çeteler kurarak isyan etmişlerdir. Yıllarca gerek Ermeni gerekse misyoner okullarında ve kiliselerinde saklanan silahlar ortaya çıkarılmış, askerlik şubeleri basılarak yeni silahlar sağlanmıştır. Silahlanan Ermeni çeteleri komitelerin "kurtulmak istiyorsan, önce komşunu öldür" talimatı üzerine, erkekler cephelerde olduğu için savunmasız kalan Türk şehirlerine, kasabalarına ve köylerine saldırarak katliama girişmişlerdir. Osmanlı kuvvetlerini arkadan vuran Ermeniler, Osmanlı birliklerinin harekatını engellemişler, ikmal yollarını kesmişler, yaralı taşıyan konvoyları pusuya düşürmüşler, köprü ve yolları imha etmişler, bulundukları şehirlerde ayaklanarak Rus işgalini kolaylaştırmışlardır. Rus kuvvetleri saflarında bulunan Ermeni gönüllü alaylarının yaptığı zulüm o kadar ağır olmuştur ki, Rus komutanlığı bazı Ermeni birliklerini cepheden uzaklaştırarak geri hatlara sevk etmek zorunluluğu hissetmiştir. Ermeni isyanları özellikle Doğu Anadolu'dan başlayarak diğer vilayetlere yayılmıştır. Erzurum ve çevresinde Rus işgalinin genişlemesiyle Ermeniler, "halkın kanını kendilerine mubah" görmüşler ve bir Alman generalinin ifadesiyle, "Bu bölgedeki Müslüman halkı silip süpürmeye başlamışlar”dır. Ermeni çetecilerinin Kars ve çevresinde Müslüman ahaliye yönelik katliam hareketleri 1915 ve 1920 yılları boyunca sürmüştür. Kafkasya'da ve Doğu Anadolu Bölgesi'nde Türklere yönelik Ermeni katliamları düzenli Ermeni birlikleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Çok sayıda Türk, çoluk çocuk, genç ihtiyar demeden Ermeniler tarafından öldürülmüştür. Sadece 1918 yılından beri Kars ve havalisinde katledilen Müslümanların sayısının yirmi beş bine ulaştığı kaydedilmiştir. Ermeni çetelerinin bu tür zulüm ve eylemleri sürerken, güvenlik kuvvetleri tarafından Ermenilerin yaşadıkları bölgelerde yapılan aramalarda pek çok silâh ve cephane ele geçirilmiştir. Artık devletin varlığını ağır bir şekilde yaralayan bu durum, biraz daha hoşgörü gösterildiğinde, telafisi mümkün olmayan sonuçlara sürükleneceğini göstermektedir. Osmanlı Devleti'nin savaşa girmesinden ve özellikle Kafkas Cephesindeki bozgundan sonra, Ermenilerin Müslüman halka karşı baskıları, askerden firarları, asker ve jandarmaya saldırıları, silahlı ve mühimmatla yakalanmaları, Fransızca, Rusça ve Ermenice şifre gruplarının ele geçirilmesi gibi gelişmeler, ülke çapında bir karışıklık çıkaracaklarını gösteren en önemli kanıtlar olmuştur. Bunun üzerine Ermeni komiteleri 24 Nisan 1915 tarihinde kapatılarak, yöneticilerinden 2345 kişi devlet aleyhine faaliyette bulunmak suçundan tutuklanmıştır. Dışarıdaki Ermenilerin her yıl "Ermeni soykırımının yıldönümü" diye andıkları 24 Nisan, işte bu 2345 komitecinin tutuklandığı tarihtir ve tahliyeyle alakalı değildir. Ancak, asılsız olayları bile abartarak propaganda malzemesi yapan komiteci Ermeniler, söz konusu tutuklamaları da bir propaganda konusu yapmak için derhal harekete geçmişlerdir. Nitekim, ABD Cumhurbaşkanı’na şu telgrafı göndermiş, Başpiskopos Kevork: "Sayın Başkan, Türk Ermenistan’ından aldığımız son haberlere göre, orada katliam başlamış ve organize bir tedhiş Ermeni halkının mevcudiyetini tehlikeye sokmuştur. Bu nazik anda Ekselanslarının ve büyük Amerikan Milletinin asil hislerine hitap ediyor, insaniyet ve Hıristiyanlık inancı adına, büyük Cumhuriyetinizin diplomatik temsilcilikleri vasıtasıyla derhal müdahale ederek, Türk fanatizminin şiddetine terkedilmiş Türkiye'deki halkımın korunmasını rica ediyorum. Başpiskopos Kevork'un telgrafını, Rusya'nın Washington Büyükelçisi'nin ABD'deki temasları izlemiş, böylece yasadışı işler yapan Ermeni komitecilerinin tutuklandığı gün olan 24 Nisan, “Türkler’in Ermenileri soykırıma tabi tuttuğu gün” olarak dünya kamuoyuna propaganda edilmiştir. 1915 Ermeni Tahliye kararı ise, fiilen ortaya çıkan bir isyana ve düşman orduyla işbirliğine karşı alınan bir karardır. Başta Van olmak üzere yurdun pek çok yerinde başlayan Ermeni isyan ve katliamlarına önlem almak amacıyla Talat Paşa'nın başlattığı, Hükümet ve Meclis’in de uygun gördüğü yer değiştirme, doğrudan doğruya cephelerin güvenini sarsacak bölgelerde uygulanmıştır. Bunlardan birincisi, Kafkas ve İran cephesinin geri bölgesini oluşturan Erzurum, Van ve Bitlis dolayları; ikincisi ise, Sina cephesi gerilerini oluşturan Mersin-İskenderun bölgeleridir. Ermeniler, her iki bölgede de düşmanla işbirliği yapmış ve onların çıkarma yapmalarını kolaylaştıracak faaliyetlerde bulunmuşlardır. Yer değiştirme uygulaması daha sonraları, isyan çıkaran, düşmanla işbirliği yapan ve Ermeni komitacılarına yataklık eden diğer vilâyetlerdeki Ermenileri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Başlangıçta Katolik ve Protestan Ermeniler uygulamanın dışı bırakıldıkları halde, daha sonra bunlardan zararlı faaliyetleri görülenler de göç ettirilmişlerdir. Gerçekleştirildiği 1915’ten günümüze kadar yer değiştirme uygulaması hakkında çok şey yazılıp çizilmiştir. Ermeniler, uydurma belgelerin arkasına gizlenerek, dünya kamuoyunu uzun süre kandırmayı başarmışlardır. Başlangıçta üç yüz binlerden başlayıp, üç milyonlara kadar varan rakamlarla ifade edilen Ermeni katliâmı hikâyelerinin hiçbir dayanağı bulunmamaktadır. Nitekim İstanbul'un işgal edildiği dönemde İngilizler ve Fransızlar, Osmanlı arşivini yeterince araştırmalarına rağmen soykırımı imâ edecek tek bir belgeye dahi rastlayamamışlardır. Ermenilerin ipe sapa gelmez bir iddiasına göre, işgaller altında inleyen Osmanlı ordusu, sırf Ermenileri yok etmek için, Trabzon'da bir gaz odası inşa etmiş. O zamanki şartlarda değil gaz odası kurmak, askerlerinin bitlere karşı korunmasını sağlayacak parası bile olmayan ordu bunu nasıl yapmıştı acaba? Şayet, Osmanlı devletinin Ermenileri “soykırım”a tabi tutmak gibi bir amacı olsaydı; bulundukları yerlerde bu düşüncesini gerçekleştiremez miydi? Bunun için “yer değiştirme” gibi bir uygulamaya ne gerek vardı? Ermenilerin, bulundukları yerde, boyunlarını vurur, kurşuna diziverir olur biterdi. Kafilelerin güvenliği, sağlığı ve geçimlerinin temini için büyük maddi fedakarlıklara ne gerek vardı? 1915 Mayısından 1916 Ekim ayına kadar yaklaşık bir buçuk yıl devam eden göç ettirme ve yerleştirme sırasında, emirler çerçevesinde ve mahallinde aldığı tedbirlerle, o günün zor savaş şartlarına rağmen, Ermenilerin can ve mallarını koruma altına almasına ne gerek vardı? Adetâ yeni bir cephe açmış gibi idarî, askerî ve malî yükün altına girmeye ne gerek vardı? Bütün bu soruların cevapları, Osmanlı Devleti'nin asıl niyetinin anlaşılmasına yetecektir. Osmanlı devletinin, yüzlerce yıl devlete olan bağlılıklarından dolayı “millet-i sadıka” olarak nitelendirdiği bu halka karşı, birdenbire tavır değiştirmesinin de mantıklı bir izahı yoktur. Değişen Osmanlı değil, Rusya ve İtilaf Devletlerinin bağımsızlık vaatlerine kanan Ermenilerdir. Millet-i sadıkanın yani Ermenilerin vefalı evlatlarının varlığınıa şahit olmak için, Gülhane Tıp Akademisinde açılan Sağlık Subayları şehitliğini ziyaret etmek yeterli olacaktır. Siyasi emellerle çıkan çatışmalarda uygulanan tedbirler ve zorunlu göç, soykırım havası ve programı içinde hazırlanmamıştır. Devlet güvenliğinin sağlanması için gerekli bir uygulama olan yer değiştirme, dünyanın en başarılı sevk ve iskan hareketidir ve hiçbir zaman Ermenileri imha etmek gayesini gütmemiştir. Yanlış bir iddia ve kuru bir iftira ardında sürüklenenler kadar, haklı olanların torunları olarak doğruları bilmek ve en az Ermeniler kadar bu konuda hassasiyet göstermemiz gerektiğine inanıyoruz. Konuyla ilgili daha geniş bilgi almak isteyenlerin devlet arşivlerini araştırmalarını ve derli toplu bir iste olarak da ermenisorunu.gen.tr adresini ziyaret etmelerini tavsiye ediyoruz. Konuyla ilgili bir cd aynı siteden temin edebilirsiniz. ERMENİ SORUNU (İddialar - Gerçekler) CD'si satışa sunuldu. “Ermeni Sorunu: İddialar ve Gerçekler” CD-ROM’u Ermenilerin asılsız iddialarına karşılık gerçekleri bütün açıklığı ve ayrıntılarıyla anlatan, toplumumuzu ve gelecek nesilleri bilinçlendirmeyi amaçlayarak hazırlanmıştır. Orijinal fotoğraflar, görüntüler, belgeler, resimler, haritalar, seslendirilmiş metinler ve özel olarak bestelenen müziklerle çok zengin bir içeriğe sahiptir. Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun danışmanlığında, konu hakkında uzman bir çok bilim adamının bilgilerinden ve kuruluşların özel arşivlerinden yararlanılarak hazırlanmıştır. Ermeni katliamlarını anlatan bir kitabı da tavsiye etmek istiyorum. Timaş, FİGAN Ahmed Günbay Yıldız Bir değil bin destandır Anadolu... Destanlara kahramanlar yetiştirmiştir. binlerce. İşte FİGAN. o destandan bir damlacık... Ermenilerin ihaneti ve masum Anadolu insanı... Yakın tarihe bir ipucu... En çok okunan yazar ünvanını kazanan AHMET GÜNBAY YILDIZ bu romanda Ermeni mezalimi karşısında Anadolu insanının figanını yazdı. Sizden öncekiler bu eseri defalarca okudular. Siz de okuyun. seveceksiniz.


Ekleme Tarihi: 31.01.2008 - 16:45
Bu mesajı bildir   katre16 üyenin diğer mesajları katre16`in Profili katre16 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
_ESaDuLLaH_ su an offline _ESaDuLLaH_  

611 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 21.07.2006
En Son On: 09.07.2010 - 14:12
Cinsiyeti: ----- 
Ermeni meselesi kanayan yardir anadolumuzda. üstünü kapattilar hemde sucu üzerimize attilar.ALLAH razi olsun kardes bende okudum figani. bende okumanizi tavsiye ederim.
selam ve dua ile

Ekleme Tarihi: 01.02.2008 - 09:46
Bu mesajı bildir   _ESaDuLLaH_ üyenin diğer mesajları _ESaDuLLaH_`in Profili _ESaDuLLaH_ Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 793 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
hircin (32), ayazdabirciftyu.. (38), arif_unal (64), lyoonn (46), ergali595 (42), FatihCgdm (38), kirenli (56), *imam_hatipli* (33), Muhsin B. (36), sezer74 (50), recepguducu (50), kenan_kygn (68), tek_1 (44), ajanpenny (46), basketcikid (34), sigat37 (37), erzincani (45), yasemin_nl (36), yosun (40), toprak_67 (45), By_Digital (38), gur (36), MustafaGED&Yacu.. (60), ademyildiray (49), ibrahimdzn (37), muka2828 (44), hagere (39)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.57432 saniyede açıldı