chloroquine ivermectin ivermektine dexamethasone kaletra aldactone aldara aldipin alendron alesse aleve alges x algifor allegra allergodil allo 300 tablinen allo basan allopur altace alutan alzar amanol amaryl amilo basan amilorid comp amiloride hct amiodar amlo eco amlopin amlovasc amoxi basan amoxi cophar amoxi mepha amoxil amoximex anafranil sr anafranil antabus antabuse antalgit antamex antisacer antra antramups anvitoff apcalis oral jelly
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » Kurana Karşı Bizim Davranışımız.................

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Maksat kelam olsun su an offline Maksat kelam olsun  
Kurana Karşı Bizim Davranışımız.................

1463 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.03.2007
En Son On: 09.05.2011 - 11:25
Cinsiyeti: Erkek 
Ey Müslüman kardeşlerim! Dünya için bir talih eseri mi diyelim, bir İlâhi nimet mi diyelim, müslümanların elinde bulunan Kur'an-ı Ke­rim'in tamamen Allah Kelâmı olarak mahfuz kalmış olması ve her ce­şit tahrifattan, değiştirmelerden pâk ve temiz bulunmasıdır. Hak Te­âla'nın kendi Hak Resulû'na (as) vahy ile göndermiş olduğu kelam. aynen, harfi harfine, noktası noktasına, herekesi herekesine, hiç bir değişikliğe ve bozulmağa maruz kalmadan, biz müslümanların eli­ne ulaşmıştır. Fakat dünyada şimdiki zamanda ve hatta bundan ev­velki çağlarda da bir hayli talihsiz ve nasibsiz müslümanlar vardır ve gelip geçmişlerdir. Bu müslümanlar Allah'ın kelâmını aynen kelimesi kelimesine, hiç bir değişikliğe maruz kalmadan, ellerine geçirmişler­dir. Ellerinde bulunan bu kitabın binlerce, saymakla bitmeyen, haddi hesabı olmayan nimet ve bereketinden de mahrum kalmışlardır.

Kur'an-ı Kerim, kendilerine şunun için gönderilmiştir ki, bu kitabı oku­sunlar, anlasınlar bu kitabın bildirdiği gösterdiği yoldan gitsinler bu kitabın isteği üzerine amel eylesinler, işlerini buna göre tanzim kılsın­lar, yaşayış yollarını buna göre çizsinler yaşayışlarının her sahasında bu kitabı önder bilip, buna göre işlerini düzene koysunlar. Kur'an-ı Ke­rim, müslümanlara kuvvet ve kudret vermek için. müslümanları yük­seltmek için gelmiştir. Kur'an-ı Kerim, insan ferdlerini yer yüzünde Hakk'ın hakiki halifesi kılmıştır. Tarih de şahiddir ki bu halifeler Kur'an'ın gösterdiği hidayet yolunu tutup gittikleri müddetçe, hakikaten dünyanın önderliğini, dünyanın rehberliğini dünya milletlerinin yöne­ticiliğini ellerinde bulundurmamalardı. Fakat ne yazık ki, şimdi Kur'an-ı Kerim'i ellerinde bulunduranlar için aşağıda söyleyeceğimiz hu­suslardan başka bir işe yaramamaktadır.

Kur'an, bu kitabı, evin bir rafına, bir köşesinde yüksek­çe bir yere yerleştirirler, yahut da cüz' içine koyup da bir ta­rafa asarlar ki, cinler periler, kötü ruhlar gelip de evi basma­sınlar, ev halkına kötülük etmesinler. Yani cinler ve bunun gi­bi nesnelerden korunmak için kullanılır. Yahut da Kur'an-ı Kerim'in âyet-i celilelerini bir kâğıda yazıp boyunlarına asarlar, veya safranla yahut da benzeri kâselere yazıp yıkayıp içerler. Veya, ne dendiğini ne söylendiğini hiç de bilmeden, hiç anlamadan, bir kaç ayet, bir kaç cüz' ezberlerler, papağan gibi anlamadan tekrar tekrar okurlar da geçerler ve bundan da sevap kazandıklarını anlarlar. Bunları ve bu gibi şeylerin hepsini de yaparlar, hepsine de inanırlar; ancak şuna inanmak istemezler ki Kur'an-ı Kerim, hayatta ve yaşayışta bir örnek, bir hidayet rehberi olsun diye gönderilmiştir!

Bu bedbaht kimseler şunu da sormazlar ve sormak külfetine de katlanmak islemezler ki, acaba kendilerinin inançları, akideleri neler olmalıdır ve nelere inan­maları lâzım geliyor? Kendilerinin tutmuş oldukları işler, ameller nedir ve neler olmalıdır? Kendilerinin ahlâkı, davranışları nelerdir ve neler olması icab eder? Alış verişleri nasıldır? Ne durumdadır? Dostluk ve­ya düşmanlık hususunda Hak Teâla'nın göstermiş bulunduğu yoldan mı giderler, yoksa kendi bildiklerini mi okurlar? Yine şunu da bilmezler ve öğrenmek istemezler ki bunların diğer Hak kullarına ve kendi nefislerine karşı vazife ve hakları nelerdir? Acaba, bunlar bu hakları hakkıyla ödeyebiliyorlar mı? Bu vazifelerini yerine getiriyorlar mı? Düşünürler mi ki, acaba kendileri için hak nedir? Batıl nedir? itaat et­mek boyun eğmek ne demektir? İtaatsiz olmak boyun kaçırmak da ne­dir? Şunu da yine bilmezler ve bilmek de islemezler ki bizim kimlerle yakınlığımız olmalıdır? Kimlerden uzak kalmamız icab eder? Bizim dostlarımız kimlerdir? Düşmanlarımız da yine kimlerdir? Bizim için hürmet ve izzet, kuvvet ve kudret elde eylemek zorunda neler yap­mak gerekir? Mezellete düşmemize, alçak duruma geçmemize sebep nedir ve nelerdir. Bizim menfaatimiz nelerden ibarettir. Zararlarımı­zın sebebleri ise nelerdir? Bu saydıklarımızın hepsinin cevabını, müslümanlar bir zamanlar Kur'an-ı Kerim'den arayıp da bulurlardı? Ne ya­zık ki. şimdi, bu kitabı bırakmışlardır kendi keyiflerine tabi olmuşlardır.

Bu kadar da değil, kâfir ve müşrik, sapıkların yolunu tutmuşlar, şaşır­mışların, garazkar kimselerin peşine takılmışlardır, kendi nefislerinin şeytanına uymuşlardır, yukarıdaki lüzumlu soruların cevaplarını nefislerindeki bu şeytandan sorup öğreniyorlar, bu Şeytan'ın gösterdiği yo­lu tutup, o yoldan yürüyorlar. Bunun için Hakk'ı bir tarafa bırakıp, Batılın peşine takılmışlardır. Sonuç bunun hükmünce hareket ediyor­lardır. İşte bunun neticesi de şu olmuştur, görüyoruz: Hindistan'ın hâlini, Çin'i, Cava'yı Filistin ve Suriye'yi, El-Cezayir ve Fas'ı ve diğer ül­keleri. İşte her tarafta da yapılanların cezası meydanda.

Kur'an-ı Ke­rim, hayır kaynağıdır. Sizin için istediğiniz gibi dilediğiniz gibi hayır bereket ihsan eder. Siz de bu Mübarek kitabı alıp, yok bilmem cinle­ri perileri, gul yabanileri kaçırmak için, yahut da sıtmaya yakalanmış bulunan kimsenin sıtmasını durdurmak yolunda veya herhangi bir şekilde adliyede bir davayı kazanmak, yahut da resmi makamlarda bir iş elde eylemek, ve yine, üç kuruşluk bir dairede iki para maaşla iş elde eylemek babında kullanmağa kalkarsınız? Bu muazzam Kur'­an-ı Kerim'i böyle değersiz, ucuz, ehemmiyetsiz aşağılık ve alçak is­teklere âlet kılarsınız? Eğer bir kimse hakikatle inanarak yer yüzü­nün hakimiyetini, arş-ı İlâhiye kadar, ulaşmağı Kur'an-t Kerim'den dilemiş olsa, ve dileğini anlayarak bilerek samimiyetle hakkiyle yapa­bilse mutlaka elde edecektir diyebiliriz. Siz ne yapıyorsunuz. Kendi kabınıza sığdırabildiğiniz kadar, koca denizden bir kaç damla su is­temektesiniz. Halbuki, siz böyle su istemesinin yolunu usulünü bilse­niz ve hakkıyla bunu isteseniz Deniz sizin için, nehirler ve ırmaklar dolusu dahi vermeğe hazırdır.

Muhterem Kardeşlerim. Biz müslümanlar arasında, Allahü Teâla'nın bu kitabına karşı yapılan zulüm ve haksızlıklar, gülünecek kadar acayip ve şaşılacak kadar garibedir. Başka bir kimsenin böyle yap­tığını uzaktan görürsek, katıla katıla güler, göbeğimiz çatlayıncaya kadar da kendimizi gülmekten alı koyamayız. Adamcağızın bu halini görünce hemen «Delirmiştir, tımarhaneye gitmesi icab eder» demek­ten de kendimizi alıkoyamayız. Şimdi söyleyin bakalım. Bir hekim hastasına bir ilaç reçetesi yazıp verdi. Bu reçetede yazılı ilâçları kullanacaksın diye de bildirdi. Bu adam ne yapacak. Reçeteyi, yeşil paçavraya sarıp, muşambaya tutacak boynuna mı asacak? Ya­hut da reçeteyi safranlı suda yıkayacak yıkanan suyu mu içecek? Şimdi siz böyle yapan kimseye ne diyeceksiniz? Acaba siz böyle biri­sini görürseniz onun bu hâline gülmeyecek misiniz? Siz böyle bir kim­seye, «Ahmak», Budala, Anlamaz, Avanak demez misiniz? Şimdi ge­lelim bakalım biz ne yapıyoruz?

Hekimlerin hekimi, en büyük hekim bizim hastalıklarımızın nelerden ibaret olduğunu bilmiştir, keşf etmiş­tir, kendi şifa ve rahmeti ile bizler için eşsiz ve paha biçilmez bir ilâç reçetesi göndermiştir, bu ilâç reçetesine göre hareket edeceksiniz, buna göre davranışlarınızı ayarlayacaksınız o zaman ancak sizin has­talığınız geçer şifa bulursunuz, diye de buyurmuştur, bakınız bizim yaptığımız bu işlere gülmezler mi? Kahkaha atmazlar mı? Biz de kal­kıp, bu ilâç reçetesindeki ilâcı kullanmak yerine, reçeteyi beze, mum­lu muşambaya tutarak boynumuza asmışız veya yıkayıp da elde edilen suyu reçetedeki ilâç yerine içmeğe kalkmışız. Yani reçetede ya­zılan ilâcı kullanmıyoruz. Şimdi bize gülerler mi, gülmezler mi?



Mevdudi ..........................
Ekleme Tarihi: 29.10.2007 - 21:52
Bu mesajı bildir   Maksat kelam olsun üyenin diğer mesajları Maksat kelam olsun`in Profili Maksat kelam olsun Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 962 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ibrahim45 (46), ebabil54 (51), _EM!NE_ (36), talat (55), nerfa (58), yakupbozseki (59), NeWBaHaR (37), Akbulut (52), vahdet_ahmet (44), saripapatyam (50), bilo78 (46), gurbetten_silay.. (39), Rabbia (52), akaya20 (38), El- Metin (43), rapidhack (42), muazbinismail (40), SANDOKAN (56), SANKOCINK (56), efuli2 (50), hollanda (46), braskim (45), benreceb (42), ergin32 (55), Ozlem (42), suheyla cabuk (52), selman77 (47), kenankara (39), bilalxx (40), iskenderpasa (46), mstfakin (42)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.54526 saniyede açıldı