ivermektine lopinavir ritonavir generique plaquenil lopinavir ritonavir lopinavir ritonavir oxytrol pamelor pantozol parafon parexat pariet parlodel paronex paxil cr paxil penegra pentoxi pepcid pepcidine periactin persantine pharmaquine phenhydan phoslo pirocam pirosol pk merz plavix plendil pletal podomexef ponstel pradif prandin precose premarin prevacid priligy prilosec primacton primolut n primolut nor principen prinil probalan prodafem
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » İBRET TABLOLARI » ARPA ve SAMAN...

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Ukab su an offline Ukab  
ARPA ve SAMAN...

575 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.01.2007
En Son On: 05.02.2010 - 16:42
Cinsiyeti: Erkek 
Eskiden Anadolu köylerinde ramazan ayı geldiğinde camiyi şenlendirsin, vaazlar sohbetler etsin ve halkı irşat etsin diye hocalar tutulurdu. Bunların maaşını da köylüler kendi aralarında toplar, hocaya takdim ederlerdi.
Yine ramazan ayı gelmişti. İki kafadar kendi aralarında konuştular, görüştüler ve karar verdiler. Hoca kılığına girecek ve köy köy dolaşıp ramazan hocalığı yapmak için müracaat edecekler, neticede bir ay vaziyeti idare edip, yollarını bulacaklardı. Böylece Anadolu köylerinden birinde ramazan hocalığı yapmak üzere yola çıktılar. Ve bir akşam vakti yolları üzerinde rastladıkları bir köyde misafir oldular. Köyün muhtarı onları hürmetle karşıladı. Kendi evinde ağırladı ve gereken ilgiyi gösterdi. Bu ilgi ve alâka, molla kılığına giren iki kafadarın çok hoşuna gitmişti. Yediler içtiler konuşup görüştüler. Bu arada ikramlar, ihsanlar devam ediyor, börekler, çörekler biri gidiyor, biri geliyordu. Sahte mollaların keyfine diyecek yoktu. İyi ki böyle bir şeyi akıl etmişlerdi. Baksana ömürlerinde görmedikleri ilgi ve alâkayı görüyorlardı. Karar vermişlerdi, mutlaka bu köyde görev alarak, ramazan ayını burada geçireceklerdi. Lakin bir problem vardı, o da köy ahalisi camiye iki değil, bir tane hoca alacaktı. Bu durumda iki kafadardan biri açıkta kalacağından:
"Ne yapıp edip, bu köyde ben görev almalıyım." diye geçirdi ikisi de içinden... Vakit bir hayli ilerleyince sahte mollalardan bir tanesi, kendisine çok takva ve zikir ehli havası vererek, "Müsaadenizle, ben önce bir abdest tazeleyeyim de sonra yatayım. Çünkü erken yatmazsam, gece kalkıp teheccüd namazı kılamam ve zikrimi yapamam." dedi. ona yol gösterildi ve abdest almak için odadan dışarı çıktı.
Köyün muhtarı, orta yaşlı, görmüş geçirmiş, her ne kadar ilmi olmasa da, irfan sahibi, ferasetli bir kimseydi. Bu iki kafadarı, köye ilk geldiklerinden itibaren şu ana kadar hep gözlemlemiş, fakat onlarda ne ilmin ağırlığını, ne de bir hocanın edep ve âdâbını görememişti. Onlardan birinin dışarı çıkmasını fırsat bilerek içerde kalana sordu:
"Arkadaşının ilmi, irfanı, edep ve terbiyesi nasıldır? Kıraatı güzel mi, Kur'an–ı Kerim'i iyi okur mu? Köylüye ramazan ayı boyunca vaaz–u nasihat edebilecek mi? Yanlış anlama ama arkadaşın bu konularda bana pek yeterli gibi gelmedi."
Kendisinin görev alması için çareler düşünürken, muhtarın böyle bir soru sorması bulunmaz bir fırsattı onun için. Düşünmeden cevap verdi:
"Evet, muhtar efendi, durum aynen sizin tahmin ettiğiniz gibidir. Onun ne tahsili, ne terbiyesi, ne de ilmi vardır. Bir şeyden anlamaz. Hatta üzülerek daha da ileri gitmek istiyorum. Siz onun böyle hoca tavırları takındığına bakmayın, onda biraz şarlatanlık da vardır. O arkadaşımdır ama maalesef eşeğin biridir."
Bir müddet sonra abdest almak için odadan çıkan, hiçbir şeyden habersiz olarak içeri girdi. Tabiî diğeri de takva ve fazilette ondan aşağı kalmamak için, abdest almak hususunda müsaade isteyip çıktı. Muhtar bu sefer aynı soruyu öbürüne sordu ve ilave etti:
"Kusura bakma ama senin şu arkadaşını pek gözüm tutmadı. Yani pek öyle hocalık yapacak bir ilme, irfana da sahip değil gibi geldi bana. Bu konuda ne diyorsun?" Şimdi aynı fırsat bunun eline geçmişti. Diğerinin yaptığı gibi o da arkadaşını karalamaya başladı:
"Ne diyeyim muhtar efendi, size yalan söyleyecek değilim. Ben bununla yıllardır arkadaşlık ederim ve onu çok iyi tanırım. İlim ve edepten maalesef hiç nasip almamıştır. Affınıza sığınarak söylemek istiyorum ki, arkadaşım aklı gayet kıt, nerede, nasıl davranacağını bilmeyen sığırın biridir."
Bunları dinleyen köyün muhtarı, onlara hiçbir şey demedi. Yataklarını hazırlattı ve o gece yatıp uyudular. Ertesi sabah erkenden kalkmışlardı. Bir müddet sonra muhtar onları kahvaltıya davet etti. Hoca kılığına giren bu iki kafadar, akşamki ikramı düşünüyor ve sabah kahvaltısını da ona kıyas ederek hayal ediyorlardı. Herhalde balından kaymağına kadar her şey eksiksiz olarak sofrada hazır olurdu. Ama tahmin ettikleri gibi olmadı. Sofrada ağzı kapalı üç tabak vardı. Ev sahibi bu tabaklardan birer tane onların önüne, bir tane de kendi önüne koydu ve "Haydi, buyurun afiyetle yiyin!" deyince herkes önündeki tabağı açtı
Birde ne görsünler, birinin tabağında arpa, diğerinin tabağında ise saman vardı. Muhtarın tabağında ise enva-i çeşit kahvaltılık mevcuttu. Sahte mollalar şaşırdılar, kızarıp bozardılar. Bunun ne mânaya geldiğini soran gözlerle muhtara baktıklarında, muhtar onlara durumu şöyle izah etti. Önce önünde arpa olana dönüp şöyle dedi:
"Arkadaşın senin için "Eşeğin biridir." dedi. Bunun için sana arpa koydurdum. Çünkü bir kimseyi en iyi arkadaşı tanır, onun için kişiyi arkadaşından sorarlar." Sonra önünde saman olana döndü ve:
"Senin için de arkadaşın "Sığırdır." dedi. En iyi sığır yiyeceği saman olduğu için senin tabağına da saman koydurdum. Buyurun, afiyet olsun. Ha bu arada unutmadan söyleyeyim. Bizim köyde eşek de çok, sığır da… Bize bunlar lâzım değil, bize ilim, irfan sahibi bir hoca lâzımdır." dedi.
Köyün muhtarı böylece uygun bir dille Hoca kılığına giren bu iki sahtekâra ders verip, onları köyden kovmuş oldu.


ÇALGICI GENCİN TEVBESİ

Kûfe'nin bir mahallesinde, birtakım kimseler bir araya toplanmışlar eğleniyorlardı. Şarap içiyorlar, çalgı çalıyorlar şarkı söylüyorlar, sesleri dışarılara kadar çıkıyordu. Çalgı çalan gencin adı Zazan idi. Bu Zazan denilen genç hem ud çalıyor, hem de güzel sesle şarkı söylüyordu.
O esnada sahâbe–i kiramın büyüklerinden olan Abdullah b. Mes'ûd Radıyallahu Anh oradan geçiyordu. Bu sesler onun kulağına kadar gelmişti. Zazan ismindeki gencin, yüksek sesle söylediği şarkıyı duyan Abdullah b. Mes'ûd şöyle dedi:
"Bu ses Allahu Teâlâ'nın Kitabını okumak için olsaydı, pek güzel olurdu." Bunu dedikten sonra da üstündeki şalını başına çekti ve yürüdü gitti.
Tabi-î bir zatın oradan geçerken durup, bir şeyler söylenip, şalını üzerine çekerek gitmesi, evde eğlenen gençlerin özellikle de şarkı söyleyen Zazan'ın dikkatini çekmişti. Şarkı söylemeyi keserek, "Bu zat kimdir?" diye sordu. Orada bulunanlardan bazıları cevap verdiler:
"O Zat Resûlullah'ın önde gelen sahâbîlerinden Abdullah b. Mes'ûd'dur." Zazan merakla tekrar sordu: "Bir şeyler mırıldandı sanki, acaba ne dedi?" Dediler ki:
"Bu ses Allah'ın kitabını okumak için olaydı, pek güzel olurdu." dedi.
Bunun üzerine Zazan'ın gönlüne garip bir ürperme geldi. O büyük sahâbînin, kendisini böyle bir durumda gördüğünü düşününce utandı, mahcup oldu. Hemen kalktı elindeki udu yere vurup parçaladı. Sonra yerinden fırladı ve koşarak Abdullah b. Mes'ûdâ yetişmeye çalıştı. Ona yetişip, yanına yaklaştı. Abdullah b. Mes'ûd'un önüne gelince hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Sonra onun boynuna sarıldı ve her ikisi de ağlamaya başladılar.
Bir zaman sonra ağlamanın şiddeti azalınca Zazan dedi ki:
"Ey büyük sahâbî! Şayet günahlarımdan tevbe etsem benim gibi birini sevebilir misiniz?" Bunun üzerine Abdullah b. Mes'ûd ona tebessüm ederek şöyle dedi: "Allah'ın sevdiğini ben nasıl sevmem? Zira Allahu Teâlâ Kur'an–ı Kerim'de "Şüphesiz ki Allah tevbe edenleri ve ziyade temizlenenleri sever" buyurmuştur."
Sonra Zazan ud çaldığı için tevbe etti. Abdullah b. Mes'ûd'dan ders okuyup güzîde talebelerinden oldu. Onun yanından hiç ayrılmadı. Kur'an–ı Kerim'i ezberledi. İlimden yana da çok büyük bir nasip aldı.


SARAYDA İFTAR

Halife Harun Reşid bir ramazan ayında iftar daveti yapacaktı. O günü Behlül Dânâ Hazretlerine tembih etti:
"Ey Behlül! Akşam namazı için camiye gittiğinde, namaz kılan herkesi benim adıma saraya iftara davet et."
Halifeye "Peki." diyen Behlül Dânâ Hazretleri akşam olunca, camiye gitti. Namaz kılındıktan sonra camiden dönen Behlül'ün yanında gayet az kimse vardı. Harun Reşid şaşırdı, çünkü koskoca cami cemaatinin bu kadar olmasına imkân yoktu. Biraz kızgın bir ses tonuyla sordu:
"Ey Behlül! Bunlar kim? Ben sana akşam namazını kılmak için camiye gelen herkesi saraya iftara çağır diye tembih etmedim mi? Sen o kadar cemaatin arasından bir sofralık bile adam getirmemişsin." Behlül cevap verdi:
"Efendim, siz bana camiye gelenleri değil, bana akşam namazını kılanları iftara çağır dediniz. Ben de namazdan sonra caminin kapısında durdum, çıkan herkese imamın namaz kıldırırken mihrapta hangi sûreyi okuduğunu sordum. Onu da bu getirdiğim kişilerin dışında bilen olmadı. Camiye gelen çoktu ama namaza gelen bu kadardı."


EsSelam Aleykum...

Ekleme Tarihi: 04.09.2007 - 10:55
Bu mesajı bildir   Ukab üyenin diğer mesajları Ukab`in Profili Ukab Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Enes_ su an offline Enes_  

302 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 10.07.2004
En Son On: 22.11.2008 - 22:32
Cinsiyeti: Erkek 
Ve Aleyküm Selam...

Güzel ibret alınması gereken konular.

Ukab kardeşim, yazılarını severek okuduklarımın arasındasınız.

Allah Razı Olsun
Ekleme Tarihi: 04.09.2007 - 18:00
Bu mesajı bildir   Enes_ üyenin diğer mesajları Enes_`in Profili Enes_ Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
SuMeYRa su an offline SuMeYRa  

1576 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 14.11.2004
En Son On: 11.11.2012 - 23:24
Cinsiyeti: Bayan 
Allah c.c. Razi Olsun.....

Yüreginize saglik....


Bu mesaj 1 kez ve en son SuMeYRa tarafından 04.09.2007 - 22:02 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 04.09.2007 - 21:44
Bu mesajı bildir   SuMeYRa üyenin diğer mesajları SuMeYRa`in Profili SuMeYRa Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1052 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
Maksat kelam ol.. (54), betl_22 (37), erdogan955 (69), adaletli (55), erdoganisik (53), osman.d. (51), mehmetyz (44), yucelirfan (43), yazioba (53), °*°SiBeL°*° (32), haydem (45), ORGENERAL (43), yolcu_38 (44), karadað (51), cumali ak (43), adnanmuzaffer (70), MEMOLÝ2 (64), saara (31), plumbi (44), zeynebiye29 (43), mdemirbasci (50), muhammed_fatih (571), meslus (50), adnan65 (59), kýr&yacu.. (51), elisranur (40), ben_ölecem (44), asayan (49), yakamoz_38 (40)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.56487 saniyede açıldı