ivermectine lopinavir ritonavir fluvoxamine kaletra budesonide lamotrine lamprene lanoxin lansoprax largactil lasix leponex levaquin levitra oral jelly levitra professional levitra soft levitra super force levitra lexapro lidocaton lignospan lioresal lipanthyl lipitor lisitril comp lisitril lisopril plus lisopril litarex lithiofor lithobid lodoz lopid lopimed lopresor lopressor lora allergie lorado loratine lotemax lovelle loxazol loxitane lozol sr lozol lur
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » *** NAMAZ PLATFORMU *** » Cuma Namazı...

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 6 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Ukab su an offline Ukab  
Cuma Namazı...

575 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.01.2007
En Son On: 05.02.2010 - 16:42
Cinsiyeti: Erkek 
Cuma toplanmak anlamındadır. Dini kavram olarak ise Cuma haftanın aynı adla anılan özel bir gününde, öğle namazı yerine, öğle namazının vakti içinde Cuma namazı adı ile bilinen özel bir namazın toplu halde kılınması için bütün Müslümanların camilerde veya Cuma namazı kılınabilinen yerlerde toplanmasıdır.
Cuma namazı yalnız cemaatle kılınır. Yalnız başına Cuma namazı kılmak caiz değildir. Sadece cemaatle kılınacağı içinde buna Cuma namazı adı verilmiştir. (1)

CUMA GÜNÜNÜN ÖNEMİ VE FAZİLETİ

Cuma günü Müslümanların haftalık bayram günüdür. Bu mübarek günde Müslümanlar mabetleri olan camilerde toplanır. Okunacak olan hutbeleri can kulağı ile dinleyip bunlardan yararlanır, bilgilerini arttırırlar. Hep birlikte Cuma namazını kılarlar, namazdan sonra birbirlerini hal ve hatırlarını sorarlar ve tekrar normal günlük işlerine dönerler.
Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyh ve Sellem'den Cuma günü ve Cuma namazının fazileti hakkında pek çok hadis nakledilmiştir. Bu hadislerden bazıları şunlardır.
"Bir kimse Cuma günü boy abdesti alır elinden geldiği kadar temizlenir saç ve sakalının bakımını özel yağlarla yağlayıp tarar ve ya evindeki kokulardan süründükten sonra Cami ye gider. Fakat orada yan yana oturan iki kimsenin arasını açmaz, sonra yüce Allah kendisine taktir ettiği kadar namaz kılar daha sonra imam hutbeye başlayınca onu sessiz ce dinlerse o Cuma ve öteki Cuma arasında ki günahları bağışlanır."agla2)

* * *
“Cuma gününde bir vakit vardır ki şayet bir Müslüman namaz kılarken o vakte rastlarsa Allah'tan bir şey isterse Allah ona dilediğini mutlaka verir."agla3)

* * *
Cuma günü beden temizliği yapmak boy abdesti almak güzel ve temiz elbiseler giymek başka şeylerle uğraşmayıp erkence camiye gitmek 2 rekât tahiyyetül (mescid namazı) kılmak ve kehf Suresini okumak veya dinlemek müstehaptır.


CUMA NAMAZININ HÜKMÜ

Cuma namazı ilave bir namaz olmayıp öğle namazının yerine geçen bir namazdır. Bu namaz şartlarını taşıyan kimselere farz ı ayn'dır. Bu namazın farz olduğu kitap sünnet ve icma ile sabittir.
Kuran–ı Kerimde: "Ey iman edenler, Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman hemen Allah'ı anmaya (zikretmeye) koşun ve alışverişi bırakın bilesiniz ki bu sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınınca yeryüzüne dağılın Allah'ın lütfünden isteyin Allah'ı çok zikredin umulur ki kurtuluşa erersiniz."agla4) buyrulur.
Bu ayet Cuma namazının farz olduğunun açık bir delilidir. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'de pek çok hadislerinde Cumanın önem ve faziletini açıklamış ayrıca bunun farz olduğunu vurgulamıştır. Nitekim Hazreti Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in "Cuma Namazlarını önemsemeyerek üç hafta Cuma namazı kılmayan kimsenin kalbini yüce Allah mühürler."agla5)
Kâinatın Efendisi buyurdular ki:
"Bazı kimseler Cuma namazlarını terk etmekten ya vazgeçerler veya Allah onların kalplerini mühürlerde gafiller den olurlar."agla6) Anlamında ki Hadislerin de hiçbir özrü ve mazereti bulunmadan Cuma namazını kılmayan kişinin kalbinin mühürleneceği belirtilmiştir. Böyle bir ceza ancak farzın terkinde söz konusu olabilir.
İslam âlimleri Cuma namazının farz olduğunda ittifak etmişlerdir. Ancak Cuma namazının sıhhat, geçerlilik şartları hususunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.(7)


CUMA NAMAZININ FARZ OLMASININ ŞARTLARI

1)Erkek olmak: Cuma namazı şartları bulunan beldede bir engeli bulunmayan Müslüman erkeklere farz olur. Kadınlar ise Cuma namazına katılıp katılmama konusunda serbest bırakılmıştır. Ancak Cuma namazına katılıp cemaatle kılarlarsa bu yeterli olup öğle namazını kılmaları gerekmez.(8)
2) Hür olmak: Fıkıhçıların büyük çoğununa göre hürriyetini kaybetmiş köle ve esirler Cuma namazına gitmeleri mümkün olmayabilir. Ceza evlerindeki hükümlülerin durumu da böyledir. Ancak bu sayılanların Cuma namazı kılacakları ortam meydana getirilirse kılacakları namaz öğle için yeterli olur.
3)Mukim olmak: Yolcuya Cuma namaz ı farz değildir. Çünkü o yolda ve gittiği yerlerde genel olarak güçlüklerle karşılaşır, eşyasını koyacak yer bulamaz veya yol arkadaşlarını kaybedebilir.
4)Cuma namazına engel olacaktır özrün bulunmaması:
Cuma namazına engel olacak özürleri şu maddeler halinde sıralayabiliriz.
a)Hastalık: Namaz a gidince hastalığın artmasından veya uzamasından korkan kimselere Cuma namazı farz olmaz yürümekten aciz bulunan çok yaşlı kimselerle, Cuma namazı için mescide gittiği takdirde hastalığa idrar geleceğinden korkan hasta bakıcı içinde aynı hüküm geçerlidir. (9)
b)Körlük ve kötürümlük: İmam Ebu Yusuf, İmam Muhammed ve Hambelilere göre kendisini Cuma namazına götürecek biri bulunan köre Cuma namazı farzdır. Âlimlerin çoğunluğuna göre ise körlere Cuma namazı farz değildir. Kendisini Cuma namazına götürecek birisi bulunmayan köre ittifakla Cuma namazı farz değildir. Ayakları felç olmuş veya kesilmiş kimselerle yatalak hastalara Cuma namazı farz değildir.
c)Uygun olmayan hava ve yol şartları: Cuma namazına gittiği takdirde kişinin önemli ölçüde zarara veya sıkıntıya uğramasına yol açacak çok şiddetli yağmur, kar, aşırı sıcak ve soğuğun bulunması durumunda Cuma namazı hükümlülüğü düşer.
d)Korku: Cuma namazına gittiği takdirde malı, canı veya ırz ı tehlikeye düşecek olan kimselere Cuma namazı farz olmaz.(10)

CUMA NAMAZININ SAHİH OLMASININ ŞARTLARI

1–Cuma namazı kılınacak yerin şehir veya şehir hükmünde olması: şehrin hizmetlerinde kullanılan ve şehrin dış çevresinde bulunan yerlerde şehir hükmüne girerler. Aslında köylerde Cuma namaz ı kılmak vacib değilse de yaz, kış en az kırk kişinin oturmakta olduğu köyler yine şehir hükmüne bağlanarak buralarda da Cuma namazının kılınması sahih kabul edilmiştir. Bir Camiye cemaat sığamadığı takdirde o beldede ki diğer camilerde Cuma namaz ı kılınabilir.
Bir idarecisi ile de müftü ve hâkimi bulunan şehir diye tarif edilir. Hac mevsiminde ''Mina'' da Cuma namaz ı mukim olan imam tarafından kıldırılabilir. Ancak Arafat'ta Cuma namaz ı yoktur. Yani hacıların Arafat'ta bulunduğu gün Cumaya denk gelirse orada Cuma namaz ı kılınmaz öğle vaktinde öğle ile ikindi namaz ı beraber kılınır.
İslam ahkâmının uygulanmadığı yerlerde Müslümanlar bir araya gelerek içlerinden birine iman tayin edip Cuma namazını kılabilirler.


* * *
2–Devlet başkanının bulunması veya başkanının görevlendireceği bir hatibin bulunması: Cuma namazları ancak bu hizmette görevlendirilmiş hatipler tarafından eda edilir. Eğer yetkili bir kimseden izin almak imkânı olmazsa cemaat toplanarak aralarından birini imam seçip Cuma namazını kılarlarsa caiz olur.
Hutbeye verilen izin Cuma namazını izin sayıldığı gibi Cuma namazını kıldırmaya verilen izinde hutbeyi okumaya izin sayılır.

* * *
3–Öğle vaktinin girmiş olması: Cuma namazı öğle vaktinden önce kılınmadığı gibi öğle vaktinden sonra da kılınamaz.

* * *
4–Cuma namazı kılınacak olan cami'nin herkese açık olması: Belirli kimseleri içine alıp kapıları kilitlenen bir camide Cuma namazı sahih olmaz.

* * *
5–İmamdan başka en az üç erkek cemaatin bulunması: Kadınlarla çocuklar Cuma cemaatin den sayılmazlar. İmam hutbe okurken bir kişi dinler de namaza başlarken iki erkek daha gelirse Cuma sahih olur. Seferi olan erkeklerle, kölelerle ve hastalarla cemaat tamamlanabilir. Dilsiz erkeklerde cemaatten sayılır.
İmama uyduktan sonra mevcut üç cemaatin ikisi veya hepsi imam birinci rekâtın secdesini yapmadan önce ayrılırlar imam öğle namazını kılar. Şayet imam birinci rekâtı secde ile kayıtlandıktan sonra ayrılmış olurlarsa imam Cuma namazını tamamlar.
6– Cuma namazından önce hutbe okunması: Hutbesiz Cuma namazı olmadığı gibi, vakitten önce veya namazdan sonra da hutbe okumak sureti ile Cuma sahih olmaz vakit girdikten sonra namazdan önce hutbenin okunmuş olması şarttır.

CUMA HUTBESİ

Cuma hutbesi farzdır ve bu hutbenin farzları da ikidir.
1–Vaktin bulunması: Hutbe öğle vakti girdikten sonra ve Cuma namazından önce okunur. Bu vakit içerisinde okunması farzdır. Öğle vaktinden önce veya Cuma namazından sonra okunması caiz değildir.
2–Allah–u Teala'yı zikretmek yahut onu tesbih etmek veya hamd etmek: Bunlar hutbe kasdı ile yapılmalıdır. Aksırma arkasında yapılan hamd hutbenin farzı yerine geçmez. Hatip tek başına hutbe okuyup cemaat bulunmaması yahut cemaatin kadınlardan ibaret olması halinde hutbe sahih olmaz. Ancak bir erkek dinleyicinin bulunması ile hutbe sahih olur. Fakat namazı kılarken üç erkeğin bulunması şarttır. Hutbe okunurken camide bulunan bir veya daha çok kimseler uykuya dalsalar veya hatibin sözlerini duymasalar hutbe sahih olur.(11)

HUTBENİN SÜNNETLERİ

1–Hatibin, hutbe için minbere kolayca ve kimseye eziyet etmeden çıkabilmesi için minbere yakın bir yerde bulunması, cumanın ilk sünnetini minberin önünde kılması, böyle yapamaması yani mihrapta veya minbere uzak bir yerde kılması mekruhtur.
2–Hatib in minbere çıktıktan sonra cemaat e dönük olarak oturması ve okunacak olan ezan ı bu şekilde dinlemesi...
3–Ezanın hatibin huzurunda okunması...
4–Hatibin ezandan sonra kalkıp her iki hutbeyi ayakta okuması. (Hutbenin ayakta okunmasının vacip olduğu yönünde de görüş bulunmaktadır.)
5–Hutbe okurken hatibin yüzünün cemaate dönük olması...
6–Hutbeye gizlice euzu çektikten sonra sesli olarak Allah'a hamd ve sena ile başlaması...
7–Kelime–i şahadet okunması ve Hazreti Peygambere salâvat getirmesi...
8–Müslümanlara nasihatta bulunması...
9–Euzu ile Kur'an dan bir ayet okuması...
10–Hutbeyi iki bölüm halinde yapması ve iki hutbe arasında kısa bir sure ortalama üç okunacak kadar oturması
11–İkinci hutbeye de birincide olduğu gibi Allah'a hamd ederek ve Hazreti Peygambere salâvat getirerek başlaması
12–İkinci hutbede müminleri af ve mağfiret etmesi onlara afiyet ve esenlik vermesi ve onları muzaffer kılması için Allah'a dua etmesi...
13–İkinci hutbeyi birinciye göre daha alçak sesle okuması...
14–Hutbeyi kısa tutması...
15–Hutbeyi cemaatin işitebileceği bir sesle okuması...
16–Abdestli olması ve avret yerlerinin örtülü bulunması bunların vacip olduğu da söylenmiştir.
17–Hutbeden sonra namaz için kamet getirilmesi...
18–Hatibin hutbeyi bir kılıç, yay veya bastona dayanarak okuması...
19–Cuma namazını hutbeyi okuyan kişinin kıldırması Hanefi mezhebinde hutbenin sünnetleri olarak kabul edilen birçok husus şafi mezhebinde hutbenin sahih olmasının şartı olarak görülür.(12)

HUTBEDE YAPILMAMASI GEREKEN ŞEYLER

Hutbe okunurken gerek hatip gerekse cemaat tarafından yapılması uygun olmayan hatta yapılmaması gereken bazı hususlarda vardır. Önemi dolayısı ile bunları şöylece özetleyebiliriz.
1–Hutbe okunurken konuşmak, namaz kılmak, selam vermek, selam almak ve dua
etmek gibi hutbeyi dinlemekten alıkoyacak bir şeyle uğraşmak.
2–Hutbe okunurken sağa sola fazla sallanmak.
3–Hutbeyi çok uzatıp namazı kısaltmak. Bunun aksini yapmaya yani hutbeyi kısa tutmaya namazı da uzatmaya özen göstermelidir.
4–İkinci hutbedeki duaları cemaatin istemeyeceği derecede sessiz okumak. Birinci hutbeye oranla ikinci hutbede sesi biraz alçaltmak sünnettir. Fakat bu sesin tamamen kesilmesi anlamında değildir.
5–Hutbede hulefa–i raşidini överken aşırılığa kaçmak. Aslında hutbede büyük sahabelerin isimlerini anıp onları övmek ne sünnettir nede müstahaptır. Ancak her türlü gönül ayrılıklarını ortadan kaldırmak bakımından son zamanlarda hutbede sahabeyi anlak sakıncalı görülmemiştir. Fakat her şeyde olduğu gibi bu konu da aşırılığa gitmek doğru değildir.
6–Hutbe okunurken cemaat arasında dolaşıp yardım toplamak. Bu da ibadet esnasında ibadet ile ilgili olmayan bir şeyin yapılması anlamındadır ve doğru değildir.

CUMA NAMAZININ REKAT SAYISI VE KILINIŞ ŞEKLİ

1–Cuma namazının rekât sayısı. Cuma namazının rekât sayısı öğle namazının rekât sayısı kadardır. Ancak farz ve sünnet rekatlarının sayısı bakımından biri diğerinden farklıdır. Buna göre Cuma namazı sıra ile:
a–Dört rekat sünnet.
b–İki rekat farz.
c–Dört rekat son sünnet.
Cuma namazı toplam 10 rekâttır.
2–Cuma namazının kılınış şekli. Cuma namazının kılınış şekli diğer farz ve sünnet namazların kılınış şekli gibidir mesela:
a–Cumanın dört rekatlık ilk sünneti tıpkı öğle namazının dört rekatı ilk sünneti gibi kılınır.
b–Cuma'nın iki rekat farzı tıpkı iki rekatlık farz namazı gibi ve daima imamla kılındığı için hep sesli kıraatle kılınır.
c– Cuma'nın dört rekat son sünneti ise; yine cumanın ilk sünneti gibi kılınır. Yalnız niyetler durumuna göre "Cuma'nın ilk sünneti" "Cuma'nın farzı" veya "son sünneti" şeklinde değişir.

CUMA GÜNÜNE HAS OLAN UYGUN DAVRANIŞLAR

Diğer günlerden farklı olarak Müslüman'ın Cuma gününde yapması uygun olan bazı davranışları vardır. Bunlara "Cumanın adabı" denilebilir. Bazı görüşlere göre ise bunlar sünnettir.
1–Cuma günü gusletmek.
2–Cuma günü tırnakları kesip temizlemek
3–Cuma namazına giderken güzel kokular sürünmek.
4–Cuma namazına giderken temiz bir elbise giyinmek. Giyilen bu elbisenin mutlaka yeni olması şart değildir. Fakat önemli olan onun temiz olmasıdır.
İslam dini Müslüman'ın her zaman temiz olmasını diğer insanların nefretini doğuracak, nefretini görüntü ve davranışlardan sakınmasını emreder. Özellikle cemaatin içinde cami gibi kutsal bir yerde namaz kılmak zorunda olan bina ve toplum içindeki nezaket kurallarına daha uygun olur.

ZUHRİ AHİR NAMAZI

Zuhr–i ahir namazı son öğle namazı demektir. Cuma namazı öğle namaz'ının vaktinde kılınıp, onun yerini tuttuğuna göre ayrıca böyle bir namaz kılmanın anlamı ve İslam'daki yeri nedir?
Hazreti Peygamber'den ve ilk dönemden gelen rivayetler arasında zuhr–i ahir namaz'ı diye bir namazdan söz edilmez. Bu namaz Cuma'nın sıhhat şartlarını özellikle Cuma namazının yerleşim biriminde bir tek mescitte kılınması şartının şehir ve kasabaların nüfusunun artması yüzünden gerçekleşmemesi ve bir şehirde birçok yerde Cuma namaz'ı kılma zorunluluğunun ortaya çıkmasıyla gündeme gelmiş bir namazdır. Fıkıhçıların bu konuda ki görüş ayrılığı yüzünden Cuma namaz'ı kılındıktan sonra zuhr–i ahir adı ile dört rekâtlı bir namazın kılınması bazı fıkıhçılar tarafından güzel görünmüştür.

* * *
Zuhr–i ahir namazı Cuma namazının arkasından kılınan dört rekât sünnetten sonra kılınır ve öğle "vaktine yetişip henüz üzerinden düşmeyen son öğle namazına" diye niyet edilip dört rekât olarak kılınır. Zuhr–i ahir–i kılan kişi zuhr–i ahir–in üç ve dördüncü rekatlarında fatihadan sonra zamlı sure okunup okumamakta serbesttir. Yani dilerse okur dilemezse okumaz.

* * *
Hanefi mezhebinde fatihaya esas olan mezhep görüşüne göre zorluğu ortadan kaldırmak için bir şehirde birden fazla yerde Cuma namazı kılınabilir. Çünkü büyük şehirlerde tüm cemaatte tek cami de toplamak imkânı kalmamıştır. Aksi halde büyük güçlükler doğar ve Cumaya geleceklerin yolu çok uzatılmış olur.

* * *
Yukarıdaki sebeplerden ötürü zühr–i ahir namazının kılınması bir çok Âlim tarafından güzel görülmüştür, hatta şafi fıkıhçılarından pek çokları da bunu uygun bulmuşlardır.(13)



DİPNOTLAR:
1–İslam İlmihali M. Varlı s,131
2–Buhari Cuma 6, 19
3–Buhari Cuma 3 Müslim Cuma 15
4–el–Cuma 62/9–10
5–Ebu Davut Salat 204 Tirmizi Cuma 4
6–Müslim Cuma 40
7–İslam İlmihali Marmara İlahiyat Vakfı s, 382
8–İbni Abidin c–1 s, 591
9–Fethul Kadir c–1 s, 417
10–Delilleri ile İslam İlmihali Hamdi Döndüren s, 390
11–İslam Fıkhı veya Hukuku Ali Zikri Yavuz s, 208
12–İlmihal İsan s, 302
13–Delilleri ile İslam İlmihali H.Döndüren s, 402



EsSelam Aleykum...
Ekleme Tarihi: 24.08.2007 - 11:22
Bu mesajı bildir   Ukab üyenin diğer mesajları Ukab`in Profili Ukab Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
tevhit06 su an offline tevhit06  
cuma namazı ve zuhr-i ahir

2 Mesaj

Kayıt Tarihi: 11.06.2008
En Son On: 16.06.2008 - 22:38
Cinsiyeti: ----- 
Zuhuri ahir


Hicrî 5. asırdan bu yana yalnız Türkiye’de uygulanan, başka İslam âleminin bilmediği, bilmek de istemedikleri “zuhr-u âhir ” denen, ALLÂH’ın emri, Hazret-i Resûlullâh’ın sünneti ile hiç ilgisi olmayan, Moğol istilâlarının hüküm sürdüğü bir zamanda Konya’da ihdas edilen ek ibâdet usûlü ki, namaz değildir. Hükümet ve devletin olmadığı yerde, ulü’l-emrin icra edilmediği yer -ki, darü’l-harptir- darü’l-harpte ise cuma namazı kılınmaz, diye uyduruk fetva verenler, zamanımıza kadar..

“İslam’da yeri olmayan namaz” demeye hicap ediyorum, çünkü namazın iki kaynağı vardır: 1: Kitap, 2: Sünnet. Başka kaynak aranmaz. Beş vakit namazdaki farzlar, Cumâ namazı için de geçerli olup, hutbesiz Cumâ namazı geçerli değildir. Bayram namazlarında hutbe sünnettir. Okunmasa da namaz tamamdır.

Sünnetleri hafife almayasın. Kur’ân’da belirtilmemiş, Peygamber Efendimiz’in ibâdet ve amellerinde görülen hallerin cümlesine sünnet deriz. Sünnetleri emr-i ilâhînin dışında görme. Kur’ân’da sarih olarak görülmediği için sünnettir. İcmâ, kıyas edilleyi şeriye namaz için geçerli değildir.

Rabbımızın lütuf ve ihsânı olan en büyük bayram olarak belirtilen Cumâ günü, âyet ve hadisle ifâde edilen öğle vaktinde Cumâ namazı.. Hutbede bulunarak imam efendiye uyup iki rekat farzı kılan kişinin ALLÂH’ın emrine göre cumâsı tamamdır. Sünnetlerini de mezhebine tâbi olunan imam efendinin içtihâdına göre kılmaktır. Çünkü imam efendilerimizin aralarında sünnetlere dâir içtihat farklılıkları vardır. Hepsi de geçerli olup, cumânın sıhhatına halel getirmez.

İmâm-ı A’zam Hazretleri hicri 75 senesinde dünyâya teşrif ettiler. 150 senesinde irtihal eylediler. Makamları cennet olsun. Kendileri tâbiînden olup, ashâbın yaşlıları ile görüştüler. Ve îzah ettiler:

“Hazret-i Resûlullah (s.a.v) Efendimiz mescide gelmeden önce dört rekat sünnet kılar, mescide geldiklerinde hutbe îrad ederlerdi. İki rekat cumânın farzını cemaate kıldırır, hâne-yi saâdetlerine gider, dört rekat da orada sünnet kılarlardı.”

İmâm-ı A’zam Hazretleri bu türlü beyan ve içtihat etmişlerdir.

İmâm Şâfiî Hazretleri, İmâm-ı A’zam Hazretleri’nden sonra dünyâya teşrif ettiler. Cumânın sünneti hakkında buyurdular ki :

“Cumâdan evvel iki rekat, cumâdan sonra da iki rekat Hazret-i Resûlullâh’ (s.a.v.) sünnet kılardı.”

İmâm Mâlik ve İmâm Hanbel hazretlerinin içtihatları da :

“Cumâya gelmeden evvel Hazret-i Resûlullah (s.a.v.) iki rekat namaz kılar, farzdan sonra başka namaz kılmazdı.” şeklindedir. ALLAH cümlesinden râzı olsun.

Cumâ Sûresi’nde de müsta’celiyyet vardır : “ALLÂH’ın zikrinden sonra yeryüzüne yayılınız, rızıklarınızı arayınız.” On altı rekatlı hiç bir mezhep yoktur. Dikkat edilirse, yalnız sünnet üzerinde ihtilaf değil, içtihat değişikliği vardır. Kimsenin namaza rekat ilâve etmesi uygun olmayıp, hatâdır.

Bâzı kimseler çok ibâdet ve tâatla çok kazanacağını zannederler. Her şeyin ifrâtı yasaklanmıştır. Misâl olarak, seferde olan dört rekatlı farz namazları iki rekat kılmayı Hazret-i ALLAH emrediyor. Fazla kılarsan ne olur? Âsî olursun, emr-i ilâhîye karşı geldiğin için. “Hiç fazla namaz kıldı diye insanı döverler mi? Fazla mal göz mü çıkarır?” gibi sözlerle emr-i ilâhîyi basit bir hâdise gibi gösterip günâha girme. “Zuhr-u âhir” diye bir namaz yoktur. İslamiyette şüpheli ibâdet olmaz.şüpheli ibadete sıhhatlidir diye kimse cevaz veremez Evham, rûhî hastalıktır. Namaz husûsunda ilham ve rüyâ ile de amel edilmez. Sahîh-i Buharî’nin (Tecrîd-i sarîh Tercümesi) üçüncü cildinde Cumâ bahsinde bildirildiğine göre, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hutbe îrad edip, buyurdular ki : “Cumâ size kıyâmete kadar farz kılındı. İster âdil imam, ister zâlim imam zamânında olsun, kim ki, Cumâ namazını sebepsiz yere terk ederse, iki elim yakasındadır. ALLAH işini rast getirmesin.. onun Ne namazı vardır, ne orucu, ne haccı, ne de zekatı... Vaktâ ki, tövbe ve istiğfar etmiş ola.”

Büyük fıkıh âlimi İbn-i Nuceym buyururlar ki :

“Zuhr-u âhir kılan kişi ilim yoksunudur.”

Kütüb-i sitte’den olan Sünen-i Dârekutnî Tercümesi, 2. Cilt sahîfe 10’da şöyle ifâde olunur:

“Zuhr-u âhir kılan şüphesiz günahkardır.”

Diyânet İşleri Başkanlığı da Şerîat-i Muhammedî’de 92 hurâfa ve bidat tespit etti. Ama umûma îlânından çekindiler. Fakat ben bu listenin bir nüshasını elde ettim ve çoğaltıp, dağıttım. Bidat ve hurafaların başına yazmışlar, zuhr-u âhir diye bir namazın olmadığını. Merhum cennet-mekan Hamdi Akseki buyuruyor ki :

“İmam efendilerimizin cumânın sıhhati ve vücûbu hakkındaki ihtilafları “muhtelefun fîh”tir (kesin olmayan, ihtilaflı konulardandır). Cumânın farziyetine te’sir edici değildir. Şöyle ki, Cumânın vücûbunun sıhhati hakkında ictihâdî ihtilaflar musallînin (namaz kılanın) daha mutmain olması içindir. Hiç bir içtihat cumânın farziyetini bozmaz. Nitekim öyle olmuştur.”

Türkiye’den başka İslam ülkelerinde zuhr-u âhir diye bir şey bilmezler. Çünkü kesinlikle yoktur. Bir namazın iâdesi farzın terkinden îcap eder. Vâcibin terkinden, farzın te’hirinden sehiv (yanılma) secdesi lâzım gelir. Hazret-i ALLAH Türk milletini de bu gibi anlamsız ibâdetlerden kurtarsın.Amin.

H.Galip KUŞCUOĞLU
Ekleme Tarihi: 12.06.2008 - 15:25
Bu mesajı bildir   tevhit06 üyenin diğer mesajları tevhit06`in Profili zum Anfang der Seite
TuRaNCi_85 su an offline TuRaNCi_85  

3 Mesaj

Kayıt Tarihi: 17.06.2008
En Son On: 21.08.2009 - 11:42
Cinsiyeti: ----- 
Esselam Aleyküm
Bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim. Cuma Namazı Genelde Kütahya 10 Rekat kılınır Zükr-i Ahr diye namaz kilanlar var ama geneli 10 rekattir

Ekleme Tarihi: 26.08.2008 - 20:57
Bu mesajı bildir   TuRaNCi_85 üyenin diğer mesajları TuRaNCi_85`in Profili zum Anfang der Seite
Maksat kelam olsun su an offline Maksat kelam olsun  

1463 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.03.2007
En Son On: 09.05.2011 - 11:25
Cinsiyeti: Erkek 
Değerli Kardeşimiz;

Cuma namazının hikmetleriden birisi de Müslümanların birlik ve beraberliklerini temin etmek, birbirleriyle olan bağlarını daha da kuvvetlendirmektir. Bu hikmetten dolayıdır ki, İslâmın ilk devirlerindeki ulemâ, Müslümanların ayrı ayrı câmilerde Cuma namazı kılmalarına razı olmamış; bulundukları yerleşim merkezinde birden fazla cami bulunsa da Cuma namazını bütün Müslümanların tek câmide kılmalarını istemişlerdir.

Ancak zamanla Müslümanların sayısı arttı. Yerleşim merkezlerinin nüfusu kalabalıklaştı. Neticede bir köyde veya şehirde bulunan Müslümanların bir câmide Cuma namazı kılmaları imkânsız hâle geldi. Müslümanlar ayrı yerleşim merkezinde de yaşasalar, farklı câmilerde kılmak zorunda kaldılar.

Bu durum âlimler arasında farklı içtihadlara sebep oldu. Baâzı âlimler, aynı şehirde farklı yerlerde Cuma namazının kılınamayacağını, “Bir şehirde iki veya daha fazla yerde Cuma namazı kılınmış ise, iftitah tekbirini önce getiren cemaatin Cuma’sı sahihtir” ifadeleriyle belirtmişlerdir.1

Fakat, İmam Muhammed, bir rivâyete göre İmam-ı Âzam’ın görüşlerinden hareket eden daha sonraki ulemâdan İmam Serahsî başta olmak üzere birçok âlim, Cuma namazının bir şehirde bulunan her câmide kılınabileceğine dâir fetva vermişlerdir.2 Meselâ İmam Serahsî şöyle der:

“Ebû Hanife’nin mezhebinden sahih rivâyete göre, bir şehrin bir veya daha fazla mescidinde Cuma namazını kılmak câizdir. Biz bununla amel ederiz.”

İbni Âbidin’in bu husustaki görüşü de şöyledir:

“Cuma namazının muhakkak surette, sadece bir yerde kılınması lâzımdır denilirse, bunda açık güçlük vardır. Çünkü bu durumda Cuma’ya gelenlerin pek çoğunun uzun yol yürümesini gerektirir. Halbuki, çeşitli yerlerde Cuma namazının kılınamayacağına dâir delil yoktur. Bilâkis zaruret meselesi böyle bir şartın bulunmamasını gerektirir. Hususan şehir büyük olursa böyle bir şart bahis mevzuu olamaz.”3

Diğer taraftan, bu içtihadî bir mesele olduundan, İmam Şâfiî Hazretleri Bağdat’da birden fazla câmide Cuma namazının kılındığını gördüğü halde buna itiraz etmemiştir.

Evet, tek bir câmide Cuma namazı kılmanın mümkün olmadığını, farklı câmilerde de Cuma namazı kılmanın câiz olduğunu söyleyen âlimlerin görüşü daha ağırlıktadır. Zâten fetvâ da bu görüşe göredir. Bugün bizler bu fetvhaya göre âmel etmekteyiz.

Buna göre, esas itibariyle Cuma namazından ayrı olarak zuhr-i âhir adında bir namazın kılınmasına lüzum kalmamaktadır. Fakat bu husustaki içtihad farklılığını da göz önüne alarak Cuma namazının dört rekât son sünnetinden sonra zuhr-i âhir adıyla dört rekât daha namaz kılınmaktadır. Buna da şöyle niyet edilmektedir:

“Niyet ettim zuhr-i âhir namazını kılmaya” veya “Vaktinde yetişip henüz üzerimden düşmeyen son öğle namazını kılmaya niyet ettim.”

Bu namaz öğle namazının farzı gibi kılınabileceği gibi, dört rekâtlık bir sünnet gibi de kılınabilir. Böyle bir namazın kılınmasına da şu husus gerekçe olarak gösterilmektedir:

“Şayet Cuma namazı sahih olmamış ise bu dört rekât ile o günün öğle namazı kılınmış olur.”

Bununla beraber, Cuma namazının farzından ayrı olarak zuhr-i âhir adında bir namazın kılınacağına dair bir rivayet ne İmam Âzam’dan, ne İmam Muhammed ve İmam Ebû Yusuf’tan rivayet edilmiş değildir.

Bu namaz kılınacak olsa dahi, daha önce kazaya kalmış bir öğle namazının farzına niyet edilerek kılınır.

1. Şurunbillali ve Ebu’l-Zeyd eş-Şiblî. el-Miftâh Şerhu Nûru’l-İzah. s. 98.
2. el-Feteva’l-Hindiyye, 1:145.
3. İbni Âbidin, 1:541.

Mehmed Paksu İbadet HayatımızDeğerli Kardeşimiz;

Cuma namazının hikmetleriden birisi de Müslümanların birlik ve beraberliklerini temin etmek, birbirleriyle olan bağlarını daha da kuvvetlendirmektir. Bu hikmetten dolayıdır ki, İslâmın ilk devirlerindeki ulemâ, Müslümanların ayrı ayrı câmilerde Cuma namazı kılmalarına razı olmamış; bulundukları yerleşim merkezinde birden fazla cami bulunsa da Cuma namazını bütün Müslümanların tek câmide kılmalarını istemişlerdir.

Ancak zamanla Müslümanların sayısı arttı. Yerleşim merkezlerinin nüfusu kalabalıklaştı. Neticede bir köyde veya şehirde bulunan Müslümanların bir câmide Cuma namazı kılmaları imkânsız hâle geldi. Müslümanlar ayrı yerleşim merkezinde de yaşasalar, farklı câmilerde kılmak zorunda kaldılar.

Bu durum âlimler arasında farklı içtihadlara sebep oldu. Baâzı âlimler, aynı şehirde farklı yerlerde Cuma namazının kılınamayacağını, “Bir şehirde iki veya daha fazla yerde Cuma namazı kılınmış ise, iftitah tekbirini önce getiren cemaatin Cuma’sı sahihtir” ifadeleriyle belirtmişlerdir.1

Fakat, İmam Muhammed, bir rivâyete göre İmam-ı Âzam’ın görüşlerinden hareket eden daha sonraki ulemâdan İmam Serahsî başta olmak üzere birçok âlim, Cuma namazının bir şehirde bulunan her câmide kılınabileceğine dâir fetva vermişlerdir.2 Meselâ İmam Serahsî şöyle der:

“Ebû Hanife’nin mezhebinden sahih rivâyete göre, bir şehrin bir veya daha fazla mescidinde Cuma namazını kılmak câizdir. Biz bununla amel ederiz.”

İbni Âbidin’in bu husustaki görüşü de şöyledir:

“Cuma namazının muhakkak surette, sadece bir yerde kılınması lâzımdır denilirse, bunda açık güçlük vardır. Çünkü bu durumda Cuma’ya gelenlerin pek çoğunun uzun yol yürümesini gerektirir. Halbuki, çeşitli yerlerde Cuma namazının kılınamayacağına dâir delil yoktur. Bilâkis zaruret meselesi böyle bir şartın bulunmamasını gerektirir. Hususan şehir büyük olursa böyle bir şart bahis mevzuu olamaz.”3

Diğer taraftan, bu içtihadî bir mesele olduundan, İmam Şâfiî Hazretleri Bağdat’da birden fazla câmide Cuma namazının kılındığını gördüğü halde buna itiraz etmemiştir.

Evet, tek bir câmide Cuma namazı kılmanın mümkün olmadığını, farklı câmilerde de Cuma namazı kılmanın câiz olduğunu söyleyen âlimlerin görüşü daha ağırlıktadır. Zâten fetvâ da bu görüşe göredir. Bugün bizler bu fetvhaya göre âmel etmekteyiz.

Buna göre, esas itibariyle Cuma namazından ayrı olarak zuhr-i âhir adında bir namazın kılınmasına lüzum kalmamaktadır. Fakat bu husustaki içtihad farklılığını da göz önüne alarak Cuma namazının dört rekât son sünnetinden sonra zuhr-i âhir adıyla dört rekât daha namaz kılınmaktadır. Buna da şöyle niyet edilmektedir:

“Niyet ettim zuhr-i âhir namazını kılmaya” veya “Vaktinde yetişip henüz üzerimden düşmeyen son öğle namazını kılmaya niyet ettim.”

Bu namaz öğle namazının farzı gibi kılınabileceği gibi, dört rekâtlık bir sünnet gibi de kılınabilir. Böyle bir namazın kılınmasına da şu husus gerekçe olarak gösterilmektedir:

“Şayet Cuma namazı sahih olmamış ise bu dört rekât ile o günün öğle namazı kılınmış olur.”

Bununla beraber, Cuma namazının farzından ayrı olarak zuhr-i âhir adında bir namazın kılınacağına dair bir rivayet ne İmam Âzam’dan, ne İmam Muhammed ve İmam Ebû Yusuf’tan rivayet edilmiş değildir.

Bu namaz kılınacak olsa dahi, daha önce kazaya kalmış bir öğle namazının farzına niyet edilerek kılınır.

1. Şurunbillali ve Ebu’l-Zeyd eş-Şiblî. el-Miftâh Şerhu Nûru’l-İzah. s. 98.
2. el-Feteva’l-Hindiyye, 1:145.
3. İbni Âbidin, 1:541.

Mehmed Paksu İbadet Hayatımız





Ekleme Tarihi: 27.08.2008 - 00:41
Bu mesajı bildir   Maksat kelam olsun üyenin diğer mesajları Maksat kelam olsun`in Profili Maksat kelam olsun Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Maksat kelam olsun su an offline Maksat kelam olsun  

1463 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.03.2007
En Son On: 09.05.2011 - 11:25
Cinsiyeti: Erkek 
II. ZUHR-İ AHİR (Son Öğle) NAMAZI

Son öğle namazı anlamına gelen Zuhr-i âhir namazı, bir kısım İslâm bilginleri tarafından, Cuma namazının sahih olmaması ihtimaline binaen, ihtiyaten kılınması öngörülen o günkü öğle namazıdır.

Sıhhat şartlarındaki ihtilaf sebebiyle Cuma namazının geçerli olmaması ihtimalinden hareketle zuhr-i ahir namazının kılınmasının gerektiğini ileri sürenler olduğu gibi, buna karşı çıkanlar da olmuştur.

A. Zuhr-i Ahir Namazının Gerekliliğini İleri Sürenlerin Delilleri

Zuhr-i ahir namazının gerekliliğini ileri sürenlerin hareket noktası, bir yerleşim biriminde birden fazla camide Cuma namazının sahih olmaması ihtimalidir. Bunlara göre, bir zorunluluk bulunmadıkça, bir yerleşim yerinde sadece bir yerde Cuma namazı kılınır. İhtiyaç yokken, birden fazla yerde kılınması halinde, namaza ilk başlayanların Cuma namazları sahih olur, diğerlerininki olmaz. Bu durumda diğerlerinin öğle namazını kılmaları gerekir. Cuma namazını hangisinin önce kılındığının tespit edilememesi durumunda ise, ihtiyaten hepsinin öğle namazını kılmaları bir çözüm olarak öngörülmüştür. Bu görüşlerini de, Cuma namazının toplanmak ve hutbe irat etmek için meşru kılındığı gerekçesine ve Hz. Peygamber ve hulefa-i raşidîn döneminde tek bir yerde Cuma kılındığına dayandırmaktadırlar (Şirbînî, Muğnî’l-Muhtâc, I/544; Nevevî, el-Mecmû’, IV/451-452; Sahnûn, el-Müdevvene, I/277-278; İbn Kudâme, el-Muğnî, III/212; Hurâşî, Şerhu Muhtasari Halîl, II/74-75).

B. Zuhr-i Ahirin Kılınmaması Gerektiğini İleri Sürenlerin Delilleri

Zuhr-i ahir namazının kılınmasına karşı çıkanlar, şüpheyle yapılan ibadetin geçerli olmayacağı düşüncesinden hareketle, bu namazın kılınmaması gerektiğini söylemişlerdir. Bunlara göre, şüpheyle ibadet makbul değildir. Bu itibarla, “belki Cuma namazı sahih olmamıştır” diye zuhr-i ahir kılmak doğru olmaz. Ayrıca zuhr-i ahir kılınması gerektiğini ileri sürmek, halkın gözünde, Cuma namazının farz olmayıp, öğle namazının farz olduğu ya da bir vakitte ikisinin de farz olduğu zannını uyandırır. İbn Nüceym, Alaü’d-din Haskefî, Cemaleddin el-Kasimî, Mehmet Zihni Efendi gibi bilginler bu görüştedirler (İbn Nüceym, el-Bahru’r-Râik, II/154-155; İbn Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, I/536; Cemalettin el-Kasımî, Islahu’l-Mesâcid, s.50; Mehmet Zihni Efendi, Nimet-i İslâm, 439-440).

Bir kısım alimler ise, Hz. Peygamber, sahabe ve tabiîn döneminde böyle bir namaz bulunmadığından hareketle, zuhr-i ahir kılmayı bidat kabul etmişlerdir (Azim Abâdî, Avnü’l-Ma’bûd, III/397,406; Reşid Rıza, Fetâvâ, I/199-200,301-305; III/941; IV/1551, 1591; VI/2521).

C. Delillerin Değerlendirilmesi

Zuhr-i ahirle ilgili olarak tarafların ileri sürdükleri görüşlerin delilleri göz önünde bulundurulduğunda, bu namazı kılmanın gerekli olmadığı anlaşılmaktadır. Şöyle ki, Hz. Peygamber zamanında Cuma namazının sadece bir yerde kılınmış olması, bir yerleşim biriminde birden fazla yerde Cuma namazı kılınamayacağı anlamına gelmez. Zira o dönemde böyle bir ihtiyaç söz konusu değildi. Ayrıca yeni inen ayetleri Hz. Peygamber’in ağzından işitme iştiyakı içinde bulunan sahabenin, başka bir yerde Cuma namazı kılmalarını düşünmek mümkün değildir.

Bir yerleşim biriminde bir yerde Cuma namazı kılınmaması sebebiyle Cumanın sahih olmayacağını söyleyen müçtehitlerin tamamı, ihtiyaç halinde birden fazla yerde cumanın kılınabileceğini kabul etmişlerdir. Nitekim, İmam Şafiî Bağdat’a gittiğinde birden fazla yerde Cuma namazı kılındığını gördüğü halde, buna karşı çıkmamıştır (Nevevî, Mecmû, IV/452; Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, I/544). Günümüzde ise, çoğunlukla bir yerleşim biriminde tek camide Cuma namazı kılınması mümkün olmadığından birden fazla yerde Cuma namazı kılınması kaçınılmaz olmuştur.

İbadetlerde aslolan, kabul edilmesidir. Hz. Peygamber Yüce Allâh’ın, “Ben kulumun benim hakkımdaki zannına göre muamele ederim.” buyurduğunu bildirmektedir (Müslim, Zikir, 1; Tirmizî, Zühd, 51). Başka bir hadislerinde de, “Ameller niyetlere göredir.” buyurmuşlardır (Buharî, Bed’ü’l-vahy, 1). Bu itibarla Cuma namazının kabul olunacağına inanarak kılınması ve bunda şüpheye düşülmemesi gerekir.

Diğer taraftan zuhr-i ahir namazının ihtiyat sebebiyle kılındığını ileri sürmek, sağlam bir temele dayanmamaktadır. Zira, ihtiyat iki delilden kuvvetli olanı tercih etmektir. Halbuki, Cuma namazının farz olduğunu ifade eden ayet ve hadislere karşı, birden fazla yerde kılınmasının caiz olmayacağı konusunda bir delil bulunmamaktadır. Bir yerde kılınması şartını ileri sürenlerin, ihtiyaç bulunduğunda kılınabileceğini belirtmeleri de bunu göstermektedir. Kaldı ki Kur’an-ı Kerim’de, “Allâh bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar” (Bakara 2/286); “Allâh dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi.” (Hac 22/78) buyrulmaktadır.

Diğer taraftan ihtiyat, bir faydaya dayalı olmalıdır. Oysa, zuhr-i ahirin kılınması gerektiğini söylemek, insanların Cuma’dan sonra kılınacak sünneti terk etmelerine sebep olmaktadır. Farzdan sonra sünnet namazdan başka bir namaz olmadığı anlatılır ve uygulama da buna göre olursa, bu sünneti yerine getirenlerin sayısı artacaktır. Asıl ihtiyat, Allâh ve Rasulü Müslüman’ları ne ile sorumlu kılmış ise onları yerine getirmek, buna bir şeyi ilave etmemektir.

http://www.diyanet.gov.tr/turkish/ka...?id=28&sorgu=1



Ekleme Tarihi: 27.08.2008 - 00:43
Bu mesajı bildir   Maksat kelam olsun üyenin diğer mesajları Maksat kelam olsun`in Profili Maksat kelam olsun Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 31.07.2020 - 00:50
Cinsiyeti: Erkek 

Cumanın Edasının Şartları Cumanın edası için şu altı şart vardır: 1) Cuma namazını bulunulan yerdeki idarecinin veya onun göstereceği kimsenin kıldırmasıdır. Şöyle ki: Cuma namazını en büyük idareci veya onun izni ile diğer bir şahıs kıldırmalıdır. İdareci veya onun görevlendirdiği bir şahıs bulunmayan bir yerde, müslüman cemaatın tayini ile içlerinden biri cuma namazını kıldırabilir. İslam hükümlerinin uygulanmadığı (daru'l-harb gibi) yerlerde cuma namazı böyle kılınır. 2) Hutbe okumaya izin, namaz kıldırmaya da izindir. Aksi de böyledir. Bu her iki görevi yapmaya yetkili olan zat, bir özür olsun, olmasın, yerine başkasını tayin edebilir. Başkasını tayin için kendisine yetki verilmemiş olsa da yine yapabilir. Fakat hatibin huzurunda izin almaksızın başkasının hatiblik görevini yapması caiz değildir. 3) Genel izindir. Belli bir yerde müslümanların toplanıp cuma namazını kılmaları için idareci tarafından müsaade edilmiş olmalıdır. Bazı şahıslara özel bir şekilde tayin edilen ve kapısı başkalarına kapatılan yerlerde cuma namazını kılmak caiz olmaz. Fakat mabedin kapısı açık bırakılarak insanların girmesine izin verildiği takdirde, başkaları gelmemiş olsa da, cuma namazları sahih olur. 4) Vaktin devamıdır. Şöyle ki: Cuma namazını kılabilmek için öğle vakti devam etmek üzere olmalıdır. Bu vakit çıktı mı, artık cuma namazını kılmak veya kaza etmek caiz olmaz. O günün öğle namazı da kılınmamış ise, yalnız onu kaza etmek gerekir. Daha cuma namazı kılınmakta iken vakit çıkacak olsa, yeniden öğle namazını kaza olarak kılmak gerekir. (İmam Malik'e göre, cuma namazı öğle vakti çıktıktan sonra da kılınabilir. İmam Ahmed'den bir rivayete göre de, cuma namazı zeval vaktinden önce de kılınabilir.) 5) Cemaat bulunmasıdır. Şöyle ki: Cuma namazı için cemaatın en az mikdarı, imamdan başka üç kişidir. İmam Ebû Yusuf'a göre, imamdan başka iki kişidir. (İmam Malik'den bir rivayete göre otuz, İmam Şafiî ile İmam Ahmed'in mezheblerine göre de kırk kişidir.) Cemaatın aklı yerinde ve erkek olması ve en az bu üç kişinin birinci secdeye kadar hazır bulunması da İmam-ı Azam'a göre şarttır. Buna göre yalnız kadınların veya çocukların cemaatiyle veya birinci secdeden önce dağılıp da azınlıkta kalan cemaatle cuma namazı kılınamaz. Cemaatın huzuru, iki İmama göre tahrimeye kadar şarttır. İmam Züfer'e göre, hiç olmazsa ka'dede teşehhüd mikdarı duruncaya kadar cemaatın hazır bulunması şarttır. Cemaat bundan önce dağılacak olsa, geriyc kalan bir veya iki kişinin öğle namazını kılması gerekir. Cemaatın mukim veya hür olmaları şart değildir. Öyle ki, misafir veya köle olan bir müslüman cuma namazını kıldırabilir. 6) Cumanın farz olan namazından önce hutbe okumaktır. Şöyle ki: Vaktin girmesinden sonra mevcut cemaatın huzurunda bir hutbe okunması gerekir. Bunun içindir ki, hutbe okunurken cemaat bulunmayıp da sonradan namazda bulunacak olsalar, namazları caiz olmaz. * Cemaatin hutbeyi işitmesi şart değildir. Sadece hazır bulunmaları yeterlidir. Hutbe esnasında bir mükellef erkeğin, misafir olsa dahi, bulunması yeterli görülmektedir. Cuma hutbesinin rüknü, İmamı Azam'a göre, Allah'ı zikirden ibarettir. Onun için hutbe niyeti ile yalnız: "Elhamdü lillah" yahut "Sübhanallah" yahut "La ilahe illalah" denilecek olsa, yeterli olur. İki İmama (İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e) göre, hutbe denilecek derecede uzunca bir zikirden ibarettir. Bunun en az olan derecesi, Tahiyyat mikdarı hamd ve Salavat ile müslümanlara duadır. * Hutbenin vacibleri, hatibin taharet üzere bulunması, avret sayılan yerlerin örtülü olması ve hutbeyi ayakta okumasıdır. Hutbenin sünnetleri de, hutbeyi iki kısma ayırmak ve bunlar arasında bir tesbih veya üç ayet okunacak kadar bir zaman oturmaktır. Bu bakımdan buna iki hutbe denir. Bu iki hutbeden her biri hamdi, kelime-i şehadeti, salât ve selâmı kapsamalı. Birinci hutbe, bir ayetin okunması ile insanlara öğüt vermeyi, ikinci hutbe de müslümanlara duayı kapsamalıdır. Ayrıca imamın sesi, ikinci hutbede olan birinci hutbedekinden daha hafif olmalıdır. İşte bunlar hutbenin sünnetlerindendir. * Her iki hutbeyi uzatmamak da sünnettir. Hatta hutbeyi "Hücurat" süresi ile "Büruc" süresine kadar olan sürelerin herhangi birinden uzunca okumak, özellikle kış mevsiminde, mekruhtur. Cemaatı bıktırmak uygun değildir. Cemaatın acele görülecek işleri olabilir. Onları camide fazla tutmak, cuma namazlarına devamlarına engel olacağından yersiz bir iş olur. Hatib olan şahıs bunları düşünmelidir. Sözlerinin sonu, önceki sözleri unutturacak ve kıymetten düşürecek şekilde hutbesi uzun olmamalıdır. Hutbenin kısa ve cemaata faydalı bir tarzda hazırlanması, hatibin ehliyet ve faziletine delildir. Bu konudaki bir hadisi şerifin anlamı şöyledir: "Namazının uzun, hutbesinin kısa olması bir kimsenin anlayışlı bir din alimi olduğunun alametidir. Artık namazı (cemaata ağır gelmeyecek şekilde) uzatınız, hutbeyi de kısa okuyunuz. Gerçekten bazı sözler, sihir gibi kalbleri etkiler" İşte böylece hutbeler, belâgat ve mana bakımından ruhları kazanacak bir halde bulunmalıdır. Ashabı kiramdan (Câbir bin Semüre'den) rivayet edildiğine göre, Peygamber efendimizin namazı da, hutbesi de orta bir halde idi. Çok kısa ve çok uzun olmaktan beri idi. * Hatib, ezan okunup tamamlanıncaya kadar minberde oturur. Sonra ayağa kalkar. Sonra gizlice "Euzü" çekerek aşikâra hamd ve sena'da bulunur. Hutbesini cemaata karşı söyler. Savaşla alınmış bir beldede hatib sol elinde tutacağı bir kılıca dayanarak hutbesini okur. Bu durum İslamın gücünü, İslam mücahidlerinin dayandıkları kuvveti hatırlatır. Milletin kahramanlığını arttırır. Hutbe bitince ikamet yapılır. Bunlar da hutbenin sünnetlerindendir. Hatibin hutbe sünnetlerini gözetmemesi veya dünyalık konuşmalarda bulunması mekruhtur. 7) Cuma namazının bir beldede veya belde hükmünde bulunan bir yerde kılınmasıdır. Beldeden maksad, valisi, hakimi, yolları ve mahalleleri bulunan herhangi bir şehirdir. Bu beldeye bitişik olup asker toplamak, at bağlamak, silah atmak, cenaze namazı kılmak, ölüleri gömmek gibi beldenin ihtiyaçlan için hazırlanmış olan yerler de, belde hükmündedir. Bu yerlere "Fina-i belde" denilir. Onun için bir belde camilerinde cuma namazı kılınabileceği gibi, böyle yerlerde de kılınabilir. Önceleri şehirlerin dışında böyle namaz kılma yerleri (Musallâ) vardı. Halk cuma ve bayram günlerinde orada toplanarak namazlarını kılarlardı. Böylece beraberliklerini, güçlerini ve hakka olan bağlılıklarını göstermeye çalışırlardı. Öyle ki, İmamı Azam'a göre, bir beldede yalnız bir camide veya bir Musallâ'da cuma namazı kılınır, birkaç camide kılınmaz. Fakat İmam Muhammed ve İmamı Azam'dan diğer bir rivayete göre cuma namazı, bir beldede bulunan birçok camilerde kılınabilir. Doğru olan da budur. Uygulama da böyle yapılmaktadır. İmam Ebû Yusuf'dan bir rivayete göre, şehirde ancak iki yerde cuma namazı kılınabilir. Diğer bir rivayete göre de, aralarında bir ırmak bulunmadıkça iki yerde de cuma namazı kılınmaz. Cuma namazının birçok camide kılınmasını caiz görmeyenlere göre, bir beldede kılınan birçok cuma namazlarından hangisine daha önce tekbir alınarak başlanmışsa o namaz sahih olur, diğerleri olmaz. İşte böyle bir ihtilaftan kurtulabilmek içindir ki, cumanın dört rekat son sünnetinden sonra "Zühri ahîr" adı ile dört rekat namaz daha kılınmaktadır. Şöyle ki: "Vaktine yetişip henüz üzerimdcn düşmeyen son öğle namazına" diye niyet edilir ve tam öğle namazının dört rekat farzı veya dört rekat sünneti gibi, dört rekat namaz kılınır. Daha iyisi sünnet namazı şeklinde kılmaktır. Çünkü cuma namazı sahih olmamışsa, bu dört rekat ile o günün öğle namazı kılınmış olur. Bu namazın son iki rekatına ilave edilen sure ve ayetler, farzın sıhhatine zarar vermez. Eğer cuma namazı sahih olmuşsa, bu dört rekat kazaya kalmış bir öğle namazı yerine geçer. Kazaya kalmış böyle bir namaz bulunmayınca da nafile bir namaz olur. Sonuç: Bu şekilde namaz kılınması ihtiyata uygun olduğundan, alimlerin çoğu tarafından güzel görülmüştür. Şafiî alimlerinden bir çokları da bunu uygun görmektedirler. Çünkü İmam Şafiî'ye göre de, bir beldede ilk kılınmaya başlanan cuma namazı geçerlidir, diğer cuma namazları sahih olmaz. O halde cuma namazına daha sonra başlamış olanların öğle namazını kılmaları gerekir. Bununla beraber bu uygulama bir içtihad meselesi olduğundan İmam Şafiî Hazretleri, Bağdad'da birçok camide cuma namazının kılındığını gördüğü halde buna itiraz etmemiştir.


Ekleme Tarihi: 27.08.2008 - 01:11
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 578 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ayhan demirhan (42), milli (55), Faruk85 (39), buyukdere (50), akgulhassan (56), resulkol (42), aldirma_reis (45), cengiz__11 (45), musabbinumeyr (46), _rAbia_ (35), HACIBUBA (38), ergunoynamaz (67), emisya (43), cavittacir (47), arslanmurat1 (46), Ben_Neyim (45), hatipoglu (45), PinarKecik (46), Ugur_K (44), hami_74 (37), ust_mimar (41), Muhlise (43), lifos (49), osmanli (41), @tuba@ (39), oguzada (47), tolga67 (49), zoris (45), aydinhasan (45), ilkay turan (53), Muhammedbilal (35), burhann1 (41), esmafeyzaunal (43), havzanur (36)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.56590 saniyede açıldı