generique colchicine colchicine generique colchicine generique plaquenil ivermectine voltaren votum plus votum vytorin wellbutrin sr xatral xeloda xenical xylocaine yasmin yasminelle yaz zanaflex zantac zantic zebeta zeffix zenegra zentel zestoretic zestril zetia ziac ziagen zilutrol zinacef zinat zithromax dispersible zithromax zocor zofran zoloft zorotop zovirax zurcal zyloprim zyprexa zyrtec zyvox zyvoxid
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » K İ T A P / K Ü L T Ü R / S A N A T » KİTAP & DERGİ » PİR-İ İNTİFADA ŞEHİT ŞEYH AHMED YASİN........HAYATI..........

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 12 mesaj mevcut
Ekleyen
Mesaj
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  

944 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.03.2005
En Son On: 07.06.2007 - 22:48
Cinsiyeti: Erkek 
Şimdide yumuşak sözlerle zehir dolu bal şerbetini içirmeye çalışıyorlar. Fıtratları hile ve oyunlara yoğrulmuş: lanetli sinsi insanlardı bunlar.
__o çoluk-çocuk dediğiniz kimseler, dedi Şeyh Yasin hırsla. Bizim direniş kahramanımız, intifadanın yiğitleridir. Onların aleyhine söz söylemek ne haddime! benim. Taşları küçük, yürekleri büyük insanlardır onlar.
Daha devam edecekti ki Şeyh Yasin’in karşısında hop oturup hop kalkan ikinci sivil izin vermedi.
__Yani, dedi asabi bir sesle. Bizimle anlaşmaya yanaşmıyorsunuz öyle mi? Unutmayın ki bu durumda hep burada kalacaksınız.
Şeyh Yasin kızgın ve sertti:
__Evet, dedi. Bu zelil tekliflerinizle beni korkutacağınızı mı sanıyorsunuz? Değil sizi, işgalci yönetiminizi dahi muhatap kabul etmiyorum. Zaten mahkemede de bunu dile getirmiştim. En basit bir teklifinizin dahi yanımda hiçbir kıymeti olmadığını bilmenizi istiyorum. Hepsi bu kadar!..
_Pekala Şeyh Yasin! dedi, iri yarı olanı. Seninle aslında daha çok konuşmak isterdik. Lakin biraz dinlenirsen daha iyi olur diye düşünüyorum. Zira şu an tüm tekliflerimize karşı negatif yüklüsün. Belki ileride yine görüşebiliriz kim bilir?

ON BİRİNCİ BÖLÜM


Şeyh Yasin Remle zindanında uzun bir tecritten sonra nihayet koğuşlardaydı. Kardeşlerinin çevresinde hizmet için koşturduğu bir ortamda daha iyi hissetti kendisini.
Cemaatle namazlar,dersler sohbetler,kardeşlik havasında geçen programlı bir hayat. Zindanın manevi havasını başkalaştırıyordu.
Bir ikindi sonrası gözüne çarpan, düzenli ve programlı ortamı tefekkür ederken birinin yanına sokulduğunu fark etti. Başını çevirdiğinde tebessüm etti.
__Allah kabul etsin efendim!
__Cümlemizin Ebu Abdullah. Gel, şöyle yanıma otur. Nasılsın?
__Allah’a hamd olsun. sizi iyi gördükçe iyi oluyoruz.
__Allah razı olsun Ebu Abdullah. Neyi düşünüyordum, biliyor musun?
__Hayırdır efendim.
__Geldim geleli, zindanı düzenli ve programlı gördüm. Sanki eskiye nazaran daha oturaklı ve daha imtizamlı bir ortam var. İdareyle de gelişmeye meyyal ilişkiler gözlüyorum.
__ Doğru gözlemişsiniz efendim.Hepsini Ebu Şenneb’e borçluyuz.Hücreden çıkar çıkmaz ilişkilerimiz olsun,koğuşlarımız olsun Remle zindanına bir düzen oturttu. Koğuşlarımızda günlük ameli ve ibadi programların çekici ve sıkmayacak tarzda düzenli olmasını,kardeşler arasında uhuvvet bağlarının güçlenmesini,idarenin zulümlerine karşı birlik ve beraberlik içinde davranılmasını pekiştirdi.İdarenin gasp ettiği haklarımızı almamız konusunda bizi cesaretlendirdi.Sonuçta gördüğümüz gibi bazı nisbi düzelmeler yeterli olmasa da gerçekleşti.
İçinden Ebu şennebi hayırla andı Şeyh Yasin.
__ Ebu Şenneb’den Allah razı olsun. Çalışmalarının karşılığını fazlasıyla versin.Sahi Askalan’a sürgünü ne kadar oldu ?
__ Onun gelmesiyle teşkilatlı bir yapıya kavuştuğumuzu anladıklarından tüm gelişmelerden onu sorumlu tuttular.siz gelmeden kısa bir süre önce gönderdiler.Ama benim tanıdığım Ebu Şenneb orada da boş durmayacaktır.Buna eminim efendim.
Gülümsedi Şeyh Yasin
__ Allah mazlumlarla beraberdir elbette… sana bir şey sorayım Ebu Abdullah !
__ Buyrun efendim .
__ Gerek elbise ,gerek başka yönden ihtiyacı olan kardeşlerimiz mutlaka vardır.Elbisesi fazla olan,yahut kullanmadığı elbisesi bulunan kardeşlerimizden toplayıp sahibini belirtmeden ihtiyaç sahibi olan kardeşlerimize verebilirsek iyi olur.değil mi?
__ Elbette efendim .Hemen yaparız .
__ Bir de imanı konularda ve Kur’an okumada Rabbimizle olan rabıtamızı perçinleştirecek amellerde tavsiyelerde bulunulsa,tüm kardeşler için faydalı olacağı kanaatindeyim.Bazı kardeşlerimizin de gecelerini ibadetle ihya ettiklerini fark ettim. Bazılarının da gündüzlerini oruçla geçirdiklerini … Buna çok sevindim.
Zira kulun rabbiyle rabıtası güçlü olduğu müddetçe şeytanın ona musallat olması güçtür.
__ Çok doğru efendim. Bunların hepsi ,yine belirteyim ki Ebu Şenneb’in gayretleri ve örnekliği sonucu oldu.
1992 yılıydı o sıralar.İsrail iktidarındaki Likıd partisi seçimleri kaybetmişti.İktidara gelen İşçi partisinin Genel Başkanı İzak Rabin , başbakan olmuştu .Likud Partisinin Genel Başkanı Şıman Peres’le yaptığı “Ulusal Birlik “adlı koalisyon hükümetinde Şıman Peres ,Dışişleri Bakanı’ydı.
Bu dönemde İsrail yönetiminin FKÖ lideri Yaser Arafat ile birtakım görüşmelerde bulunması dikkat çekiciydi.Gaye :Filistin direnişi konusunda İslami direnişi muhatap almayarak bir girişim de bulunmaktı.Bu sebeple Yaser Arafat ‘ı muhatap olmak ,diğer direniş gruplarını devre dışı bırakmayı gerektiriyordu.Bu işgalci İsrail’in işine gelen ve çıkarlarını kollayan sinsi oyunlarından biriydi.
Yine bu dönemlerde İsrail , yıkılan Sovyetler Birliği ‘inde büyük bir Yahudi göçü dalgasına maruz kaldı.Bu İsrail’in yıllardır dünya Yahudilerine yaptığı bir davetti.Böylece Filistinlileri katlayacak bir nüfus artışı Siyonistlerin lehine yaşanacaktı.
Nitekim Bayındırlık ve İskan bakanı olan Ariel Şaron söz konusu göçmen Yahudileri ,Filistin topraklarına yerleştirmek için 144.000 apartman inşa etmek üzere , geniş çaplı bir program başlattı.Filistin topraklarında bir çok yasadışı yerleşim yerleri kurarak göçmen Yahudileri yerleştirdi.Bu işgalci İsrail’in devlet politikasıydı.
Remle zindanında ise zaman zaman Şeyh Yasin ‘in artan rahatsızlığı sağlık sorunlarının ciddiyetini gündeme taşısa da Şeyh Yasin metanet ve şükürle sabretmeye çalışıyordu.Ziyaretçilerine göstermemeye çalışsa da tavır ve hareketleri kendini ele veriyordu.Zindandaki kardeşler ise etrafında pervane misali dönüyor,üzerine titriyorlardır.O ise bu haline rağmen tebessümünü yüzünden eksik etmiyordu.
Bir gün Ebu Abdullah , eski bir gazete parçasını getirdi.Batılı bir gazetecinin Filistin intifadasını izlediği günlere dair kaleme aldığı yazı dizisini içeriyordu.
__Efendim , izin verirseniz size bu haberi okumak istiyorum
__ Elbette Ebu Abdullah , dedi Şeyh Yasin ,
Bu arada birkaç kişi daha kulak kabartıyordu.Ebu Abdullah okumaya başladı:
__”Filistin intifadasının izlemek için İsrail yönetiminden aldığımız özel bir izinle çalışmaların olduğu bölgeye hareket ettik .Ben fotoğraf makinemi ilginç kareler yakalamak için didinirken ,diğer arkadaşlarımda kameralarıyla başları kefiyeli,elleri taşlı çocukları ve askeri çekiyorlardı.Tabii biz basın mensupları olarak askerlerin arkasında 5-10 metre gerideydik .Silahları taş olan intifadanın çocukları karşısında askerler iyice sıkışmıştı. Sokağın başında duran tankın arkasına sığınmış olan İsrail askerleri , uzaktan sapanlarla atılan taşlara ateşle karşılık veriyorlardı.Fakat korkan kimdi? Oyunda , eğlencede olması gereken bu çocuklar , kurşunların gölgesinde oyun oynarcasına gülüyorlardı.
Köşeye sıkışan askerler ileri gidemedikleri gibi , geri çekilmeyi de gururlarına yediremiyorlardı.Öne çıkıp başına sardığı kefiyesi ve elindeki sapanıyla her çocuğun fırlattığı taş ,askerlerde panik havası meydana getiriyordu .Doğrusu bu manzarayı hayranlıkla seyrettim.
Heyecandan biraz ilerlemiştim ki o sırada sokağın askerlere yakın olan ara kısmında iki çocuk gözüme ilişti .11-12 yaşlarındaydılar. Diğerine göre daha çelimsiz olanı arkadaşıyla ateşli ateşli konuştu.Arkadaşına eliyle bekle işareti yapıp kayboldu.İki dakika sonra hemen geri döndü.Elindeki taşı arkadaşına gösterdi.
Daha dikkatli bakınca taş değil de başka bir şey olduğunu gördüm.Armut büyüklüğünde ,toprak renkli ,dolgunca bir şeydi.Çelimsiz çocuk arkadaşına bakıp elindekini göstererek gülüyordu.Sonra “seyret “ dercesine arkadaşına tekrar baktı.Başını sokağın köşesinde çıkarıp az ötelerinde olan İsrail askerlerine göz attı 10 kadar asker vardı.Elindekini iyice tuttu.Aniden sokağa fırlayıp askerlere doğru koştu.Bu derece yakınlarına kadar sokulmuş bir çocuk görmek ,askerlerde şaşkınlık yarattı .Çocuk yavaşladı .Askerlere iyice yaklaştığına kanaat edince elindekini ağzına götürdü.Pimi sökülmüş el bombası gibi elindekini askerlerin ortasına fırlattı.
İsrail askerleri panik ve telaş içinde kendilerini yere attılar.Elleri miğferlerinin üzerinde ,silahları da yerlere savrulmuş bir halde yüzükoyun yerde uzanmışlardı.Ortalarına düşen el bombasının patlamasını bekliyorlardı.Bir iki üç …derken ilerleyen saniyeler boyunca hiçbir şey olmadığını gören askerlerden biri ,hafifçe başını kaldırdı.Ortalarına düşen nesneye baktı.
__Allah kahretsin! Patetes’miş ,dedi bağırarak.
Çelimsiz çocuk köşeden askerlerin yaşadıkları bu korkaklığı seyrediyor,arkadaşlarıyla beraber karnını tuta tuta gülüyordu.Bu manzarayı unutmam mümkün değil.Zira intifadanın çocukları oyun oynarcasına savaşıyorlardı…”
Ebu Abdullah’ı dinleyenler gülüyordu.
__ İntifada nesli ,dedi Şeyh Yasin .Cesur ve zeki nesil .Rabbine hamd etti.Hala yüzünden eksik olmayan tebessümü memnuniyetini gösteriyordu.Zindanda olması intifadayı aksatmamış, daha çok alevlendirmişti.
O gün müsait bir zaman gözleyen Ebu Abdullah Şeyh Yasin’le konuşuyordu.
__Efendim ! Abdulaziz Rantisi selam yolamış .Dışarıyı merak etmememizi, her şeyin yolunda olduğunu söylemiş .Hem sizi çok özlemiş , hem de dua istemiş.
__ Buna sevindim Ebu Abdullah ,Rantisi’nin sorumluluğu artmış . Zor bir dönemden geçiyor.Fakat Zahar,Haniye ve Muhammed Deif’ten yardım göreceğini umuyorum. Yahya’yı da unutmamak gerek Artık mücadelemizde kendi kadrolarımızı kuracak kardeşlerimiz çok .Bu konuda çekingem yok.Yalnız bazı mesajlarımız Rantisi’ye ulaştırılsa iyi olur.Yalnız olmadığını bilmesi gerek.
__ Birde Askalan’dagüzel haberler var efendim.
__ Askalan mı?
__ Evet efendim.Askalan zindanlarından… İsmail Ebu Şenneb oraya nakledilir nakledilmez oldukça aktif faaliyetler yürütmüş.Mahkum kardeşlerimizi zindan şartlarının düzeltilmesi için organize etmiş.Sosyal şartların iyileştirilmesine yönelik haklarını almak için bir açlık grevi düzenleyip şartları nisbeten düzeltmişler.Anlaşılan iyiye doğru bir gidiş varmış.
__ Ebu Şenneb’e Allah rahmet etsin.O,gerçekten yiğit bir mümin,yiğit bir direnişçi .Allah yolunda gayret gösterenlerin yardımcısıdır.Darısı ,diğer zindanlarda bulunan kardeşlerimizin başına. İntifadanın tüm hızıyla devam ettiği günlerde endişe sahibi yürekler her şeye rağmen direnişi canlı tutmak , halkla kaynaşmak ,halkı irşada devama etmek için azim ve gayret içindeydiler.Sürekli gözetim ve baskı altında olmak bile buna engel değildi .Çekilen çile kutsaldı ve bu kutsal çilenin yolu kolaylıklarla döşenmişti.Zorluk: Allah’ın bir sünneti,önceki nesillerden beri süregelen bir kanunu ilahisiydi.Kendisi kutsal olan davanın çilesi de kutsal olmalıydı.
*
Gazze’de bir evde iki kişi konuşuyordu:
___ Remle’den haber var,dedi Abdulaziz Rantisi.
___ Remle mi? Şeyhimizden ha ! diye sevincini gösterdi Mahmut Zahar.
___ Evet ,Şeyhimizden.
___ Yüce Allah onu en kısa zamanda azad etsin.
Sonra bakışlarını pencereye çevirdi.Dudaklarında tüm içtenliğiyle gönül pınarından sözcükler döküldü:
___ Allah’ım! Sen, mutlikal-usara’sın.(1) Ona ve zindan ehli kardeşlerimize yardımların en güzeliyle nusret et!
___ Amin. Dedi Rantisi konuşmasına devam edecek.Şeyhimiz teşkilatsal çalışmalarımızın koordinesini sağlamlaştırmamızı,halkla ilişkilerimizi,çocuk ve gençlerle irtibatımızı kuvvetlendirmemiz için cami,mescit,kütüphane gibi sosyal faaliyet alanlarından çokça faydalanmamızı , bundan geri durmamamızı istemiş.Sürekli üretken fikirler ve üretken faaliyetler içinde bulunmamızı tenbihlemiş.
_______________________
1- Esirleri azad eden

___ Sen ne düşünüyorsun ?dedi Mahmut Zahar .
___ Doğrusu,dedi Rantisi. Bu yöndeki çalışmalrımız eskiden beri süregelmektedir.Yalnız koordinasyon ağımızı perçinleştirmek ve sohbet-ders halkalarını evlerden de dışarı taşıp söylenen yerlerde yoğunlaştırmamızın hareketin gelişimi açısından iyi olacağını düşünüyorum.
___ Katılıyorum söylediklerine. Zaten Gazze’de ve semtlerinde köklü bir çalışmamız var.Refah’ın Yebna semtindeki Zinnurey Camii ve Bilal İbnul Rebah Camileri gibi camiler, cemaat ve müdavimlerin açısından hep süregelen sohbet ve ders hakları neticesinde arttı.
___ Bilal ibnu Rebah Camiinin kütüphanesini de unutma.Takriben beş bine yakın kitap var orada .Gençler,çocuklar,halk az mı faydalanıyor oradan.
Mahmud Zahar sözü aldı:
___ Mısır sınırına yakın Tellu’s-sultan mahallesinin Nur Camiine kadar faaliyet ağımız bu taraflarda sağlam.Ama kuzeyimizde de bunu pekiştirmeliyiz.
___ O taraflarda da köklü çalışmalarımız devam ediyor.Kuddüs’ün kuzeyindeki Enes ibnu Malik camiinden cenindeki Haretud-Demec camiine,oradan da el-Halil İbrahim Camiine kadar, hatta Askalan dahil faaliyetler süregidiyor.Yine de dediğin gibi daha çok önem vermeli;halkı bilinçlendirmeye,direniş göstermeye,intifadayı sıcak tutmaya yönelik çalışmaları artırmaya koyulmalıyız.Zannedersem Şeyhimiz ,bizi motive için tavsiyelerde bulunuyor.Ayrıca yardım faaliyetlerini de aksatmamamızı öğütlemiş.
___ Yardım mı?
___ Evet! İhtiyaç sahiplerine ayni ve nakdi yardımın yanı sıra sağlık ve eğitim yardımlarını dahi unutmamak gerek.Biliyorsun ki Şeyhimizin her zaman,özellikle esir ve şehit ailelerine yardım için öncelikli tavsiyeleri vardı.Bu arada dul ve yetimleri,mahkum ailelerini de unutmamak lazım.Halka her yardım anında bir-iki cümle de olsa gönül okşayıcı sözler ve direniş ruhunu geliştirecek nasihatlerle sohbet etmenin çok faydaları var.Bugün mevcut gelişmemizin temelinde bu yaklaşımın olduğu bir hakikattır.
___ Öyleyse organizemize daha önem vermeliyiz.Zira istikbalimiz bunun üzerine kurulu.Halktan kopuk bir hareket başarılı olamaz.
___ Çok doğru bir tespit,dedi Rantisi.Bir önemli husus daha şu ki bizim dışımızda da bir çok direniş grupları var .Hepsiyle ortak noktamız ve ortak tavrımız,direnişte birleşmektir.İşgalci yönetime karşı bu yönümüzle birlik ve beraberliğimizi muhafaza ediyoruz. Bu beraberliği islami cihad hareketiyle daha çok yakınlaştırıp desteğimizi sosyal, kültürel ve askeri yapıdan da perçimleştire biliriz.diğer direnişçi gruplarla olan beraberliğimizi unutmadan…Zira bu gün dünya kamuoyunda bulunan haberler arasında işgalci İsrail’in birliğimizi bozacak adımlar attığını sende duymuşsundur.
__Evet maalesef! İş başına gelir gelmez İzak Rabin, sözde islami kamuoyunu Filistinli’lerle ulaşmaya yönelik demeçler verdi. Çeşitli girişimler de bulundu.
__Fakat işgalci İsrail bunda samimi değil. Zira direniş birliğini bozmaya yönelik tüm direniş gruplarını değil, sadece Yaser Arafat’ı ve örgütünü muhatap aldı. Tut adamı Güney Lübnan’dan Tunus’a sür. Orada da karargahlarını bombala. İslami direniş artması karşısında korkup, korktuğun bombaladığın adama sarıl!.. bu politika ancak işgalci Yahudi’ye yakışır.
__zaten onlarda öyle yapıyor. Hem görünen o ki, Arafat’ta bundan pek şikayetçi değil. Tavizler vermek pek zoruna gitmiyor. Şimdiden işgalcilerin her söylediğine razı gibi.
__O böyle kabul etse de, dedi Rantisi. Bizler asla işgalci Yahudi’ye özgürlüğümüzü feda etmeyeceğiz. Kanımızın son damlasına kadar direnişten ve mücadeleden geri durmayacağız. Ya Filistin azat olacak yada biz şehit…Başka yolu yok bu işin…ON İKİNCİ BÖLÜM

1992 yılının son günleriydi. Kış mevsimini kendisini iyice hissettirdiği bir soğukluk yaşanıyordu Filistin’de. O gece soğuğa aldırmayan birileri de vardı. Kalpleri katı, elleri silahlı İşgalci İsrail askerleri.
Gazze dahil büyük bir operasyon yaşanıyordu o gecenin ayazında. Başta Abdulaziz Rantisi olmak üzere yüzlerce insanın evleri basıldı gecenin geç saatlerinde. Evinden alınan herkesin elleri, ayakları ve gözleri bağlıydı. Toplu bir şekilde bilinmeyen bir yere doğru yola çıkarıldılar.
Sarsıla sarsıla yol alan araçta Rantisi’nin elleri ve ayakları oynatılmayacak kadar sıkıydı. Neler olduğunu düşünüyordu. Bir yerlere götürülüyorlardı. Ama nereye?.. bir çok kimsenin varlığını hissediyordu. Ama kimlerdi?..
Bir ara yanındakine fısıldadı. Sert bir şekilde ikazla uyarılınca, şartları zorlamadı. Eziyet ve meşaket dolu bir yolculuktan sonra nihayet yolculukları sona erdi.
Askeri araç, kamyonu taşlık ve kuru bir arazide durdurdu. Tüm araçlar çevrede alınmış olağanüstü güvenlikle, tutukluları boş araziye bıraktılar. Gittikçe artan tutuklular yüzerceydi. Her kes neler olduğunu, neden bura getirildiklerini, buranın nesri olduğunu büyük bir merakla fısıldaşıyor; bir şeyler öğrenmeye çalışıyordu. Merakları dindiren megafonik bir ses duyuldu:
__Sizler, İsrail Devleti’ne yapmış olduğunuz yasa dışı faaliyetlerden dolayı, bir daha ülkeye sokulmamak üzere Güney Lübnan’ın Mercuz-zuhr denilen bu bölgesine, 415 kişi olarak sürgün edinmiş bulunuyorsunuz..
uğurtular arttı. Tepkiler çoğaldı. Fakat her yanı saran eli silahlı askerlere karşı ne yapılabilirdi ki? Askeri konvoy geri çekilirken yalnızlıklarıyla baş başa kalan 415 kişi şaşkınlık içerisindeydiler.
Haber kısa sürede dünya basınında ilk sıralarda yer aldı. Akın akın haberciler Mecruz-zuhur’a yığıldı. Dünya ülkelerinden İsrail’e kınamalar yağmaya başladı. İnsan hakları kuruluşları ve yardım kuruluşları harekete geçti. Çadırlar kuruldu. Gıda ve giyim yardımları bu taşlık ve kurak araziye yığıldı.
Rantisi, aralarından indirilir indirilmez hemen bir şeyler yapması gerektiğini anladı. Özce gözleri birilerini aradı, Mahmut Zahar’ı görünce sevindi.
__Sende ha! Dedi garip bir sevinçle. Sarıldı dostuna.
__Evet ya! dedi Zahar. Kimler yok ki!- işgalci İsrail’i kastederek –bunlar ne planlar Allah aşkına?
__Hala anlamadın mı? dedi Rantisi. Bak şu insanlara. Hepsi tahsilli, okumuş insanlar. Bir çoğu da üniversite hocası…
__Sanki hepsi bilinçli olarak seçilmiş.
__Aynen öyle. Tüm bu insanlar manevi direnişimizin gücü ve yöneticisidirler. İşgalci yönetim böylelikle Hamas’ı zora sokmak istiyor. Ama Allah’ın izniyle Hamas ve İntifada sekteye uğramayacaktır.
Aradan geçen ilk şaşkınlıktan sonra, Rantisi tüm sürgünleri topladı.
_Arkadaşlar! dedi. Bir imtihan dönemi geçiriyoruz. Sizlerin de fark etmiş olduğunuz üzere, hepimiz seçilerek buraya sürgün olarak getirildik. İşgalci yönetimin bundan gayesi direnişin ve intifadanın gücünü kesintiye uğratmaktır. Zira içinizde bir çok arkadaşımızı direnişin bel kemiği olarak görüyorum…
biraz durdu, nefes aldı. Arkadaşlarına göz gezdirdi. Tekrar konuştu.
__Zannedersem ilk şoku hepimiz atlatık sayılır. Şimdi toplanmamızın sebebine gelmek istiyorum: yavaş yavaş gördüğünüz gibi buraya bir çok yayın-basın aracı geliyor. Bunu fırsat bilmeli ve mazlumiyetimizi tüm dünyaya anlatmalıyız. Bu sebeple aramızda koordine bir çalışma yapıp iş bölümünde bulunmamız kaçınılmazdır. Yapılan yardımları dağıtmak, sorunlarla ilgilenmek, adımıza demeç vermek gibi…Bunun için öncelikle bir sözcümüzün/ temsilcimizin olmasını teklif ediyorum…
kalabalık arasında sesler yükseliyordu.
__Haklı, doğru söylüyor.
__Birinin adımıza konuşması gerekiyor.
__Dünyaya derdimizi/İsrail zulmünü anlatmak gerek.
__Bir temsilcimizin olması şart.
Yapılan teklifler sonun da Abdulaziz Rantisi tüm sürgüncülerin temsilcisi olarak kabul edildi. Zira o, bu işe en uygun insandı.
Hemen Mahmut Zahar’la birkaç kişilik iştiare grubu kurdu. Aralarında iş bölümü yaptı. Zahar’la da her konuda sıkı sıkıya görüşüyordu. Artık sürgünler daha düzenli, daha nizamlı olmuştu.
Bir haber ajansının muhabiri Rantisi’ye soruyordu.
__Sayın Rantisi! söyler misiniz, acaba niçin buraya sürgün edildiniz?
__Bizler topraklarımızı işgal eden İsrail askerleri tarafından haksız bir şekilde sürgün edildik. Gece yarısı evlerimizden apar topar alındık. Ellerimiz, ayaklarımız, gözlerimiz bağlı bir şekilde buraya sürüldük. Hiçbir sebep ve gerekçe gösterilmedi. Tek suçumuz, işgale direnmek. Bu bizim için şereftir. Şu insanların hepsi okumuş, aydın insanlar. Çoğunlukla üniversitelerde hocalık yapan kimselerdir. Filistini’in işgalini, İsrail bu yollarla gündemde tutmakla aslında propagandamız açısından bize yardımcı olduğunun idrakinde değil.
_ Peki ne yapacaksınız? Bir planınız var mı?
_Filistin de olduğu gibi burada da direnecek ve topraklarımıza döneceğiz. Tüm dünyanın Filistin’deki İsrail zulmünü görmesini istiyoruz. İnsanlarımız her gün öldürülüyor. Plastik mermiler diye gerçek mermilerle çocuklarımız katlediliyor. Hapishanelere yığın yığın insanlarımız tıkılıyor. Her gün gittikçe artan bir zulüm yaşanıyor Filistin’de
-Sayın Rantisi! Avrupa ve Arap ülkelerinin bazılarından yapılan bir takım açıklamalar var. Sizlere oturma izni verip mülteci olarak kabul edebileceklerini söylüyorlar. Siz ne düşünüyorsunuz bu açıklamalar karşısında?
-Biz başka ülkeye iltica etmek gibi bir niyette değiliz. Gidebileceğimiz tek yer Filistin’dir. Ya oraya döneriz ya da burada evlerimize dönene kadar kalırız.yıllardır İsrail işgal yönetimi bir çok Filistinliyi ferdi veya gruplar şeklinde sürgüne göndermiştir. Ayrıca Ürdün, Lübnan başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde mülteci olarak bulunan milyonlarca insanımız vardır. Bizimle beraber onlarında dönmelerine izin verilmelidir. Bu konuda dünyanın tüm ülkeleri İsrail’e baskı uygulamalıdır.
-Burada kalacağız diyorsunuz. Ama burası soğuk ve…
-Olabilir. Kışın soğuğu yazın sıcağı pahasına vatanımıza dönene kadar burada kalacak başka bir öneriyi hiçbir suretle kabul etmeyeceğiz.
O akşam toplanan istişare grubu, özellikle bazı Avrupa ülkelerinden ısrarla yapılan çağrıları değerlendiriyordu.
-Fransa, tüm sürgünleri kabul edebileceğini açıklamış, dedi Mahmut Zahar.
-İngiltere ve Almanya’da…dedi bir diğeri. Rantisi istişare grubunu oluşturanların yüzlerine tek tek baktı.
-Peki siz ne düşünüyorsunuz? Dedi.
Sesler yükseldi.
-Ben derim ki bu, danışıklı bir dövüş olup buradaki bereberliğimizi bozmaya yönelik bir fitnedir.
-Bence bu teklifler işgalci gücün ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değildir.
-Bu teklifler bizlerin vatanımızdan ve direnişten ebediyyen vazgeçmemiz anlamına geliyor.
Memnun ve bir o kadar mutlu bir şekilde gülümsedi Rantisi.
-Kardeşlerim! Dedi. Böyle düşündüğünüzü biliyordum. Sizlerle aynı kanaatteyim. Bu teklifler bize iyilik değil, kötülüğün ta kendisidir. Bizler intifadasız bir hayat düşünemeyiz. Buradaki birlik ve beraberliğimizi bozacak her türlü teklif ve işe karşı yek vücut olmalıyız. Ya hepimiz yeniden Filistin’e döneceğiz ya da dönene dek burada kalacağız. Batılı ülkelerin cazip teklifleriyle davamızı bırakmayacak, onlara intifadanın tavsiyesi ve gücünü kaybetmesi zevkini tattırmayacağız. Emin olun kardeşlerim! Batılılar bizden çok, işgalci İsrail’in zor durumda kalmaması için bu teklifleri yapıyorlar…
Direniş ve azimle Murcuz-zuhur bölgesinde bu 415 sürgünün hikayesi gün geçtikçe dünya basınında artan bir ilgiyle izleniyordu. Günlük hayatlarından kesitler, yaşadıkları zorluklar, kararlılıkla geri dönüş için direnmeleri Filistin davasını gündemden düşürmüyordu. Tüm dünyada İsrail’e büyük bir tepki doğmuş ve gittikçe yayılıyordu.
Artan uluslar arası baskılara Birleşmiş milletlerinde nispeten katkısı oldu: gündeme çeşitli Arap ülkelerince getirilen soruna, çözüm bulunmalıydı. Neticede 799 sayılı bir karar birleşmis milletler kurulunca alındı. Buna göre; Güney Lübnan’ın Mercuz-zuhur bölgesine sürülen sürgünlerin vatanlarına dönmelerine imkan sağlanması İsrail’den istenmişti.
Havalar nispeten ısınmış, kış bitmeye yüz tutmuştu.. yapılan baskılar sonucu İsrail’in bazı açıklamaları, ortalığa yayıldı. Hile ve tuzak kokan bu açıklamalar, Yahudi hinliğini bir kez daha belgeliyordu.
O gün bir araya gelen istişare heyeti toplantısında, İsrail’in teklifi gündemdeydi.
-Kardeşlerim! Dedi Rantisi. İşgalci yönetim bazılarımıza kapıları açabileceğini açıklıyor. Ne dersiniz?
-Biz dedi Mahmud Zahar. Seni kendimize temsilci seçtik. Bizi en iyi şekilde temsil edeceğine inanıyoruz. Ne düşündüğünü öğrenmek istiyoruz.
Diğer üyelerden de sesler yükseldi:
-Evet, evet! Sen bizim temsilcimizsin. Bu konuda nasıl davranmamız gerektiğini biliyorsun. Düşüncelerini öğrenmek istiyoruz.
-mademki, dedi Rantisi. Fikrimi öğrenmek istiyorsunuz, açıklayayım: Bu teklif Yahudi’nin oyunlarından bir oyundur. Şurada kenetlenmiş olan birliğimizi bozmaya yöneliktir. İçimize fitne ve ayrılık tohumları atmaktır. Yoksa bize acınmış da yapılmış bir teklif değildir.
-öyleyse ne düşünüyorsunuz? Dedi bir ses.
-Öncelikle Allah’a hamd etmek gerek. Çünkü batılı ülkelerin tekliflerine ve bu kış boyu çektiğimiz sıkıntılara rağmen, toprağımıza geri dönmeye yönelik direnişimiz meyvelerini vermeye başladı. Kanaatimce işgal yönetiminin bu teklifi onun acziyetini ve sıkıntıda olduğunu gösteren bir alamettir. Birliğimizi bozmadan, beraberliğimize gönderecektir. O, her şeye kadirdir. Tüm sürgünlere kapı açılmadıkça böyle bir teklifi kabul etmeyeceğimizi deklare etmeliyiz. Bu uğurda büyük bir sabır, fedakarlık ve dayanışma örneği sergilemeliyiz.
Yüzlerde memnun bakışlar vardı. Gözler gibi yüreklerde aynı duygular için atıyor, aynı fikirler için çırpınıyordu. Azimle direnilecek, kararlılık içinde mercuz-zuhur dan bir tek ferd ayrılmayacaktı.
Aynı dönemde gündemde İsrail ve FKÖ lideri Yasar Arafat arasında bir müddettir devam eden barış görüşmeleri vardı. İşçi Partisi genel başkanı İzak Rabin, iktidara geldiği andan beri görünüşte barışçı bir tavır sergiliyor, Filistin sorununu hal edeceğine dair İsrail ve dünya kamuoyuna mesajlar vererek buna zemin hazırlıyordu. Likud Partisi Genel Başkanı Şimon Peres ile “Ulusal Birlik Hükümeti olarak, bu meselede el ele verdiler. Arafat ile yapılan perde arkası görüşmelerde başbakan Rabin ve yardımcısı aynı zamanda dışişleri bakanı olan peres ,uyumlu bir ikiliydi.
Kapalı kapılar arkasında Amerika ve İsrail’in önde gelen temsilcileri aralarında bu konuyu görüşüyordu..
-1987’den bu yana gittikçe artan intifadadan dolayı huzur görmedik, dedi. İsrail temsilcisi. Her gün gelişen İslami Hareket karşısında kalıcı tedbirlerin alınması mutlak Filistin coğrafyasında direnişçi örgütler içerisinde İslami Cihad ve Hamas gibi radikal örgütler kontrole gelmeyen örgütlerdir. Geri kalanlar içerisinde de FKÖ, tezimize en uygun örgüttü. Zira görünüşte de olsa tavsiyeleriniz üzere kontrollerine vereceğimiz bazı bölgelerdeki sözde özerklik, bizim de lehimize olacaktır. Hem böylelikle siyasi arenada dediğiniz gibi FKÖ’yü muhatap almakla radikalleri ve diğerlerini devre dışı bırakmak gibi bir yararımızı da elbette unutmuyoruz.
-Tamamen doğru değerlendirmeler bunlar, dedi Amerikalı temsilci. Zaten biz de artan uluslar arası baskı karşısında söz konusu bu faydalardan dolayı size bu tavsiyelerde bulunuyoruz. Hem FKÖ’yü de siyasi arenaya çekmekle silahlı direnişten kopararak uysallaştırmış olursunuz. Hatta belki de ilerde ağzına bir parça bal çalmakla radikallerle bile birbirine düşürebilir yahut onlar vasıtasıyla radikalleri kontrol altına alabilirsiniz. Dostum! Biraz uzun vadeli düşünmek gerek. Hele bir de önümüzdeki eylül ayında başkan Clinton huzurunda varılan “Prensipler Deklarasyonu” imzalanırsa gelecek yol Rabin, Peres ve Arafat Nobel barış Ödülü’ne aday bile olabilirler.
Neticede Arafat ve Rabin arasında uzun süren görüşmeler sonunda 13 Eylül 1993’te Beyaz saray’da Başkan Clinton’un huzurunda planlandığı gibi el sıkışma gerçekleşti.
Yaser Arafat’ın yüzü gülüyordu. Rabin ise asık suraktı ve tereddütlü görünüyordu. Bu durum Amerika’nın baskısı sonucu imzaladığı bu anlaşmayı dahi içine or sindirdiğinin göstergesiydi. Ayrıca isteksiz olmasında aşırı sağcı Yahudilerden vatan hainliği yaftası yemek de vardı. Nitekim yıllarca terörist nazarıyla bakılan Arafatla aynı masayı barış anlaşması adına yaklaşmak ve el sıkışmak, bir çok aşırı sağcı Yahudilerden vatan hainliği yaftası yemek de vardı. Nitekim yıllarca terörist nazarıyla bakılan Arafat’la aynı masayı barış anlaşması4 adına paylaşmak ve el sıkışmak, bir çok aşırı sağcı Yahudi’nin düşmanlığını kazanmak demekti.
İmzalanan Prensipler Deklarasyonuna göre, FKÖ’ye Gazze ve Batı Şeriadaki bazı bölgelerde özerklik verilmesi ve Filistin özerk Yönetiminin kurulması gibi sözde haklar anlatılıyordu. Özerklik tanınan bölgelerde Özerk Yönetimin polis gücü göreve yapacak, asayişi sağlayacaktı.
Artık bu yönde FKÖ ve İsrail arasında bazı çalışmalar devam etti. İlerde Arafat, Ramallah’a bürosunu kurup bir meclis çalışması yapacak ve seçilen milletvekillerijyle kendi başkanlığında Özerk Yönetimin devletleşmeye giden kadrolarını oluşturacaktı. Başta asayiş birimleri olmak üzere hızlı bir yapılanmaya gidildi. Arafat, Arap ülkeleri, Amerika, çeşitli uluşlararası kuruluşlar ve birleşmiş Milletler’den gelen parasal ve siyasal desteklerle hızlı bir yapılanma çabasındaydı.
* * * * * *
Ramle zindanında akşam vaktiydi. Filistinlilerle ilgili siyasi gelişmeler karşısında tüm kulaklar haberlere kilitlenmişti. Ama Mercuz-zuhr sürgünleri de unutulmamıştı.
O geceki sohbet halkasında Şeyh Yasin’le konuşulanlar önce Mercuz-Zuhr’la başlamıştı:
-Efendim, dedi bir mahkum. Sürgünlerimiz hakkında bir gelişme var mı? Dualarımızda hep onlar var.
-Elhamdülillah, dedi Şeyh Yasin. Sabır ve sebatla direniyorlar. Birlik ve beraberliklerini korudukları müddetçe hiç kimse onlara bir şey yapamaz.
-Efendim, A.Aziz Rantisi’nin televizyonlara verdiği demeçler çok güzeldi.
-Evet doğru! Rantisi, ne yapacağını çok iyi bilen bir kardeşimiz. Rabbimiz onların basiret ve ferasetlerini artırsın. Her türlü oyun, hile ve tuzağa karşı onları muhafaza etsin.
-Amin.
-Amin.
-Sizce dönme imkanları var mı efendim?
-Umutsuzluğa düşmeyelim kardeşlerim. Rabbimiz, inancımızı koruduğumuz müddetçe üstün olduğumuzu müjdelemiştir7. inancımızı kaybetmeyelim. Ayrıca yüce Allah “Ey iman edenler! Direnin ve kazanın. Mevzilerinizi kaybetmeyin. Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki, başarıya ulaşasınız” diye buyurmuş ve birçok ayetinde de “Sabredenleri müjdele” şeklinde bizleri muştulamıştır. Hak olan bir davayı savunmanın ve haktan yana olmanın elbet bir bedeli olmalıdır. Bu bedeli en çok tevhid mücadelesinde peygamberler vermiştir. Kur’an bize bu konuda bir çok haberleri, birçok kıssalarla mesajlar vererek anlatmıyor mu? Öyleyse düşmanımızın çokluğu ve üstün donamını bizi ümitsizliğe sevk etmemelidir. Zira çokluk ve maddi üstünlük, doğruluğun yahut haklılığın delili olamaz. Hak olduğunu bildiğimiz bu yolda sabırla, sebatla, ümidimizi yitirmeden yürümeliyiz. Bilin ki sabır, direnmektir, direniştir.
Olan gelişmeleri ferasetle değerlendiren endişeyi sorular da vardı.
-Efendim! İşgal yönetiminin Arafat’ı muhatap alıp barış görüşmeleri yapması, intifadaya zarar vermez mi? Filistin davası darbe almış olmaz mı?
-Doğrusu dedi şeyh Yasin. F1ilistin liderliğindeki bölünmüşlük, Filistin’in menfaatlerine zarar verir. Bu, işgalci İsrail’in de işine gelir. Zaten bu anlaşmadan muradları da budur. Fakat biz oyuna gelmeyeceğiz. Direnişimiz bugüne kadar tüm gruplarla ortak bir noktada birlik ve beraberlik içinde devam etti. Aynı şekilde de devam edecektir inşallah. Bugüne dek Filistin davası için dayanışma gösterdik. Direnişimiz bugüne kadar tüm gruplarla ortak bir noktada birlik ve beraberlik içinde devam etti. Aynı şeklide de devam edecektir
inşaAllah! Bugüne dek Filistin davası için dayanışma gösterdik. Bundan böyle de aynı tavrımızı hem FKÖ, hem diğer gruplar, hem de Arap ülkeleriyle iyi ilişkiler göstererek devam ettireceğiz. Yalnız bu tavır barış anlaşmasını tasvip ettiğimiz anlamına gelmez. Zira barış yolu ile söylenen şey gerçek barış değildir. Bu direnişin ve cihadın yerini alamaz.
Remle zindanında birçok gece sürüp gidiyordu böylesi sohbetler. Aralarında Şeyh Yasin’in olmasını kendileri için bir nimet kabul eden mahpuslar, durumdan azami derecede faydalanıyorlardı. Yalnız Şeyh Yasin’in zaman zaman rahatsızlanması, yürekleri hüzne boğuyordu. O, çok çekmiş, çok işkence görmüştü. İşkence görmüştü. Felçli bedeni takatini aşan bir sorumluluk yüklemişti. Adeta beyni her uzvunun vazifesini yüklenmişti.
Ertesi gün şeyh Yasin, yine cezaevi müdürünün odasındaydı. Müdür çıkarken, odada kalan iki şahıstan birini tanıdığını hatırladı. Birkaça ay önce kendisine İsrail yönetimi adına bazı tekliflerde bulunan iki ajandan biriydi. Meselenin nereye uzanacağını şimdiden kestirmişti.
-Hoş geldiniz Şeyh Yasin! Dedi eski ajan yapmacık bir tebessümle. Nasılsınız?
-Allah’a hamd olsun iyiyim.
-Umarım sizi rahatsız etmemişizdir. Biraz konuşalım, istedik.
-Seçme hakkım var mıydı?
Sırıtarak gülümsedi.
-Neyse!.. geçen görüşmemizde bazı tekliflerimiz olmuştu hatırlarsanız. Düşünmeniz için de epey bir zaman aradan geçti. Şayet olumlu bir cevap alırsak, kendinizi hemen özgün sayabilirsiniz. Söz veriyorum. Hükümetim adına.
İster istemez gülümsedi Şeyh Yasin.
-Doğrusu tekliflerinizi hiç düşünmedim, dedi pervasızca. Zira cevabımı o zaman vermiştim. İsterseniz tekrarlayayım. Hiçbir zama8n ve asla ne yönetiminizi tanırım ne de intifadayı tenkit ederim.
Ajanlar, böyle kestirip atan bir cevap beklemiyorlardı. Anlaşılan bundan sonrası da pek ümit verici olmayacaktı. Yine dev son kozlarını oynamalıydılar.
-Doğrusu bizde sizi anlamıyoruz, dedi iri yarı ajan. Muhtaçsınız ve hapishane sizin gibi biri için pek iyi bir yer değil. Bu sebeple size son bir şans tanımak istiyoruz. Biliyorsunuz ki Başkanımız İzak Rabin FKÖ ile bir barış anlaşması imzaladı. Arafat başkanlığında bir Filistin Özerk Yönetimi oluşturuldu. Düşünüyorum da Arafat’tansa neden muhatabımız siz olmayasınız. Yani İrsali tanımanız, intifadayı eleştirmeniz gibi tekliflerden haydi vazgeçelim. Sizinde faydanıza olan özerklik anlaşmasını kabul etmenizi deklare etmeniz karşılığında serbest kalabilirsiniz. Böylece direnişinizdeki gaye gerçekleşmiş olur.
Acı acı güldü Şeyh Yasin:
-Direniş ve intifada satılık değil, dedi sertçe. Barış yolu diye söylenen şey ise gerçek barış değildir. Bu, direnişin ve cihadın yerini alamaz. Daha acık söyleyeyim: hiçbir teklifinizi kabul etmediğim gibi, serbest bırakılmam karşılığında dahi olsa, en basit teklifinizi/şartınızı bile kabul etmeyeceğimi bilmenizi istiyorum. İşgalci yönetiminizi de muhatap kabul etmeyeceğimi bilmenizi istiyorum. İşgalci yönetiminizi de muhatap kabul etmiyorum. Tek isteğimiz işgal ettiğiniz topraklarımız kurtarmak ve hakkımızı geri almaktır. Bu hedef er yada geç gerçekleşecektir.
Yüz hatlarından için için öfkelendiği belli olan ajan, neticede diş göstermeye başladı.
-Bak, ihtiyar!dedi öfkeyle. Ayağına geldik, onca tekliflerde bulunduk. Hepsini reddettin. Sabrımızı zorluyorsun. Unutma! Burada yüz yıl kalacak ve bir daha gün yüzü görmeyip çürüyeceksin. Anladın mı?
Onurlu ve kararlı bir ses dalgalandı Remle’de:
-Benim için hapiste yüz yıl kalmak, karşılığında bir takım tavizler vererek çıkmaktan daha iyidir.
Her iki ajan, bu izzetli tavrın karşısında öfkelerinden çatlayacak kadar kızmış, rezil olmuşlardı. Sakat ve felçli olan bir adam ölümü göze alıyor, fakat davasının şerefine leke sürmüyordu.

*** *** *** *** *** ***

Rantisi’nin çadırına giren Mahmud Zahar, selam verdikten sonra oturdu. Biraz düşünceli görünüyordu.
-Hayırdır, dedi Rantisi. Seni rahatsız eden bir şey mi var?
-Hayır, yok!dedi. sadece düşünüyorum.
-Hangi konuda?
-Arafat’ın yaptıklarını tefekkür ediyorum. Direnişten siyasi Arenaya geçişi bir kazanım olarak yormak, ne derece doğrudur? Düşün ki ellerini, ayaklarını bağlamışlar, ama başkalarının yardımıyla ihtiyaçlarını görüyorsun. Hem isteseler ihtiyaçlarını karşılamayabilirler yahut kısabilirler. Bu ne kadar doğru ve tasvip edilir bir özgürlüktür. Anlamıyorum doğrusu. Bir çokları gibi anlamıyorum.
-Haklısınız Zahar. Doğru denen olgu vahyin süzgecinden geçmezse, beşer aklına göre ancak bu kadar olur. Teslimiyetçi bir tavırla özgür Filistin’e sahip olunmaz. Ama şu da bir gerçektir ki tarih boyunca makam ve mevki hevesi; sahibini , aklın ve hakikatin gereğini idrakten yoksun bırakmış.
-Basın-yayın bunu bir zafer gibi gösteriyor.
-Onların işi bu. Hepsi Yahudi tekelinde.. birçok kalem sahibinin aklı, Yahudilerin cebinde.
-Şeyhimizin tavrını bu yüzden eleştiriyorlar ya!
-Biz Arafat gibi elbette bu sahte barışı kabul etmiyoruz. Fakat Arafat’la çatışmayacağız da. Zira işgalci İsrail yönetiminin bizi çekmek istediği tuzak bu. Fakat Şeyhimizin de dediği gibi tavrımız işgalci yönetime muhalif olmak, bundan böyle istişhadi eylemlerle İsrail’i yola getirmektir. İzzeddin Kassam Tugaylarımıza ve Yahya Ayyaş’a çok iş düşüyor. Allah yardımcıları olsun.
Mahmud Zahar konuyu değiştirdi. Alçak bir sesle:
-Havalar yine soğudu, dedi. Yaklaşık bir yıla yakın oldu buradayız.
-Evet bir yıla yakın oldu, dedi Rantisi. Elbet Rabbim bir çıkar yol gösterecektir. “Bizim uğrumuzda cihad edenleri biz, elbette yollarımıza iletiriz..” (2- Ankebut:69) demiyor mu yüce Allah. Sabredecek, direnecek ve inşaAllah kazanacağız.
-Biliyor musun? Bu gece bir rüya gördüm.
-Allah hayretsin. Hayrından bizi de faydalandırsın.
-Hepimiz uçuyorduk. Neşeli ve sevinçliydik. Sonra sen başta olmak üzere bazılarımız düştü., korkuyla uyandım.
-İnşaallah hayırdır. Umarım Rabbimiz bizi en kısa zamanda vatanımıza döndürecektir.
Rantisi aklına gelmiş gibi aniden durdu. Arkadaşı Zahar’ın yüzüne baktı.
-Sahi, dedi. Kampımızda bir sorun yok inşaAllah? Kardeşlerimizin kararlılığında bir gevşeklik var mı?
-Hayır yok! Allah’a hamd olsun. Birlik ve beraberliğimizi bozacak her türlü fitne ve teklife karşı herkes yek vücut gibi.
-Buna sevindim. Bazı maddi zorluklar yaşasak da istikrarımız, dayanağımızdır.
-Birleşmiş milletlerin hakkımızda aldığı 799 sayılı kararı işgalci yönetim umursamıyor bile.
Güldü AbdülAziz Rantisi:
-Dostum dedi Zahar’a. Birleşmiş milletler hep karar alır. İsrail ise kale almaz bu kararları. Hiç Birleşmiş Milletlerin lehimize aldığı bu kararın peşine düşüp İsrail’e baskı yaptığınrı duydun mu? Yahut İsrail’e yaptırımda bulunduğunu… yapamaz. Neden? Çünkü İsrail’in hamisi Amerika, İsrail hehindeki her türlü karırı veto eder de ondan.
-Ne yazık ki öyle…
Mahmut Zahar konuşmasına devam edecekti ki, tam o anda çadıra doğru koşarak gelen bir ayak sesi, ikisinin de bakışlarını kapıya yöneltti.



YUNUS GİBİ İLDEN İLE
DOLAŞIP DAVETE GELDİK.........
Ekleme Tarihi: 25.05.2007 - 21:18
Bu mesajı bildir   muhammed yusa üyenin diğer mesajları muhammed yusa`in Profili muhammed yusa Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Forum Düzeni - imzaları gizle
önceki konu   sonraki konu

Mesajlar Ekleyen Tarih
 PİR-İ İNTİFADA ŞEHİT ŞEYH AHMED YASİN........HAYATI..........
muhammed yusa 25.05.2007 - 21:12
 PİR-İ İNTİFADA ŞEHİT ŞEYH AHMED YASİN........HAYATI..........
muhammed yusa 25.05.2007 - 21:14
 PİR-İ İNTİFADA ŞEHİT ŞEYH AHMED YASİN........HAYATI..........
muhammed yusa 25.05.2007 - 21:15
 PİR-İ İNTİFADA ŞEHİT ŞEYH AHMED YASİN........HAYATI..........
muhammed yusa 25.05.2007 - 21:17
 PİR-İ İNTİFADA ŞEHİT ŞEYH AHMED YASİN........HAYATI..........
muhammed yusa 25.05.2007 - 21:18
 PİR-İ İNTİFADA ŞEHİT ŞEYH AHMED YASİN........HAYATI..........
muhammed yusa 25.05.2007 - 21:19
 ................
SuMeYRa 25.05.2007 - 21:26
 PİR-İ İNTİFADA ŞEHİT ŞEYH AHMED YASİN........HAYATI..........
muhammed yusa 25.05.2007 - 21:32
 PİR-İ İNTİFADA ŞEHİT ŞEYH AHMED YASİN........HAYATI..........
muhammed yusa 25.05.2007 - 21:37
 PİR-İ İNTİFADA ŞEHİT ŞEYH AHMED YASİN........HAYATI..........
muhammed yusa 25.05.2007 - 21:39
 PİR-İ İNTİFADA ŞEHİT ŞEYH AHMED YASİN........HAYATI..........
muhammed yusa 25.05.2007 - 21:40
 PİR-İ İNTİFADA ŞEHİT ŞEYH AHMED YASİN........HAYATI..........
cetin35 28.05.2007 - 23:21

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 763 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
firefly (42), tiknaz (53), sonerözdil (53), sambloom (42), ayrilikzor21 (39), dervisan (63), selincik (37), X-YASIN-X (50), selsebil571 (50), sregma (38), zlm (41), khanagaoglu (56), yakub16 (35), davut12 (47), ergunozgen (55), niyazibeycan (40), erol31 (52), seyidhan59 (64), aksoyemre (44), vesile (43), selvinaz (40), HaTiRLa (124), inciler (40), zene (37), elrude (49), bulentzan (48), acizane_06 (39), IslamYurdu.net (32), emmre (37), envercakar (43), kitmir32 (41), ebru_82 (42), mert.kaan (47), senvarya_49 (46), zümra (42), mustafa_tekin87 (37), Hasret08 (40), hhan (43), cancandar (49), naim sever (46), baþkentli (63)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.74611 saniyede açıldı