generique stromectol chloroquine dexamethasone generique luvox generique rhinocortepanutin epilantine epivir ercolax eriacta escodarone escoprim escozem esidrex estrace etimonis etopophos euglucon eulexin euthyrox evista exelon exitop extra super avana extra super p force ezetrol famvir farlutal felden feldene felodil female cialis female viagra femara finasterax flagyl flamon flomax flox ex floxal floxin floxyfral flucazol flucinome flucoderm fluconax
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » HADİS / SÜNNET » ÇEŞİTLİ HADİSLER

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
UM SEDA su an offline UM SEDA  
ÇEŞİTLİ HADİSLER

49 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 05.03.2007
En Son On: 26.08.2007 - 20:44
Cinsiyeti: Bayan 
“Allah Resûlü, yanında Kur’an-ı Kerim ile birlikte düşman beldelerine yolculuk yapılmasını yasaklamıştır.”
(Buhari, Müslim)

Düşman ihtimali olan yabancı topraklarda, veya güvenlikten yoksun alanlarda, yanında Kur’an taşınmasını Allah Resûlü yasaklamıştır. Bu yasağın sebebi, kişinin düşmanın eline esir düşme, tutuklanma gibi durumlara maruz kalma halinde yanındaki Kur’an’ın hakarete uğramasının, yırtılıp parçalanma gibi olumsuz bir muamelenin önlenmesine ilişkindir. Düşmanın müslümanın kutsal kitabını ve kutsal değerlerini alaya almasına fırsat verilmemelidir.


Hz. Ali’den: “Âkil bâliğ (ergen) olduktan sonra, artık yetimlik yoktur. Bütün bir gün, geceye kadar da hiç konuşmadan susmak yoktur.”
(Ebu Davud)

Susmak, İslâm’dan önce Allah’a yakınlığı sağlamak için yapılan bir ibadet şekliydi. Konuşmama orucu vardı. İslam suskunluğun bir ibadet olmasını yasaklıyarak bunun yerine hayır söz söylenmesini, zikir yapılmasını emretmiştir. Yetimlik hukukunun geçerliliği ise, çocuk ergenlik çağına girene kadardır. Ergenlik yaşından sonra, artık o genç biri olmuş, kendi başına himayesiz de ayakta durabilir duruma gelmiştir.



. “Herhangi birini mescidde bir şey satarken veya satın alırken görürseniz, şöyle deyiniz: – Allah ticaretinde sana kazanç vermesin.”
(Tirmizi)

Bu hadis-i şerifte, mescidlerin sadece ibadet, dua, Allah’a kulluk yeri olduğu ve bu gaye gözetilerek kullanılması gerektiğine işaret vardır. Mescidleri ticarete, siyasete ve daha başka dünyevi maksatlara alet ve basamak yapmanın caiz olmadığı, Efendimizin bu uyarısından anlaşılmaktadır


Hz. Ebu Bekris-Sıddık’ın kızı Esma’dan: “Kesenin ağzını bağlama. Sonra Allah da senin rızkını bağlar.”
(Buhari - 1433)

Allah Resûlü, bu hadislerinde cömert ve verici olmayı, cimrilikten kaçınmayı tavsiye etmektedir. Allah, zenginlik ve maddi imkan verdiği kullarının bu nimetlere bir şükür olarak, ihtiyaç sahiplerine yardım elini uzatmasını, zekat ve sadaka gibi mali ibadetleri yerine getirmekten kaçınmamasını emretmiştir. Kesenin ağzını bağlayıp hayır ve iyilik yapmaya kapamayı yasaklamıştır. Böyle bir tutumun, Allah’ın nimet ve rızık vermeyi kesmesine sebep olacağına hadiste işaret edilmektedir.


“Hz. Aişe annemize: – Allah Resûlü evinde nasıl hareket ederdi?diye soruldu. Hz. Aişe: – Ailelerine yardım ederdi. Namaz vakti gelince de namaza çıkardı, cevabını verdi.
(Buhari - 676)

Peygamberimiz aile içindeki mahrem hayatını anlatan, evde neler yaptığı, nasıl hareket ettiği, hanımlarına nasıl davrandığı hakkında bize en fazla bilgi veren, Hz. Aişe annemizdir. Hz. Aişe’nin rivayet ettiği bu hadisten de anlıyoruz ki, Peygamberimiz namaz vakitlerinin dışında evde olduğu zamanlarda boş durmaz, bir köşeye oturup kendisine hizmet edilmesini istemezdi. Elinden geldiğince, ev işlerinde hanımlarına yardımcı olmaya çalışırdı.



Vabise bin Mabed anlatıyor: “Bir gün Allah Resûlüne vardım. Bana şöyle buyurdu: – İyiliğin ne olduğunu sormaya geldin (değil mi?). Ben de: – Evet, dedim. Bunun üzerine şu açıklamayı yaptı: – Kalbine danış. İyilik, nefsinin ve kalbinin kendisiyle huzur ve sükunet bulduğu şeydir. Günah ise, nefsinde ve kalbinde kuşku (huzursuzluk) uyandıran şeydir. Başkaları sana fetva vermiş olsalar bile (bu böyledir).”
(Ahmed bin Hanbel, 4/228)



Ebu Zerr anlatıyor: – Ya Resûlallah! Beni devlet memurluğuna tayin buyurmaz mısınız? dedim. Allah Resûlü, eliyle omuzlarıma vurdu ve sonra şöyle buyurdu: – Ey Eba Zerr! Şüphesiz sen zayıf birisin. (Halbuki) bu (yönetim işi) bir emanettir. Onu hakkıyla üstlenip te sorumluluğunu tam yerine getirenler hariç, idarecilik (kamu görevi), kıyamet günü tam bir rezil olma ve pişmanlıktan ibarettir.”
(Müslim - 1825)

Devlet memurluğunda ve kamu görevlerinde ne kadar büyük bir sorumluluk olduğunu, bu hadis açıkça ortaya koymaktadır.



Ebudderda’dan: “Allah kötü sözlü, ağzı bozuk kimseleri sevmez.”
(Tirmizi - 2003)

Dilin, insanın azaları içinde çok önemli bir yeri vardır. Çünkü dil, pek çok hayır ve ibadetlere kaynaklık ettiği gibi; nice günahlara, hatalara, kötülüklere de yine kaynaklık yapmaktadır. Güzel ve faydalı sözler, kutsal sözcük ve cümleler, dualar, dilin olumlu fonksiyonlarından bazılarıdır. Yalanlar, iftiralar, kaba, müstehcen ve çirkin sözler, sövmeler, lanetler ise, dilin olumsuz fonksiyonlarını ifade eder. Hadiste, Allah’ın kötü sözleri ve bozuk ağızlı olmayı sevmediği açıklanmaktadır.




“Allah’tan hakkıyla hayâ etmek, başını ve onda bulunan âzalarını (günahlardan) korumak, karnını ve onun içinde olanları muhafaza etmek, ölümü ve çürümeyi hatırlamaktır.”
(Tirmizi, Taberani)

Gerçek hayâ, bütün âza ve duygularını günahlardan korumak, Allah’ın yasakladığı şeyleri işlemekten alıkoymak demektir. Bunun da yolu ölümü her an düşünmekten, kabri hatırlamaktan geçer. Sadece insanlar gördüğü zaman yaptığı çirkin işten utanıp yüzü kızarmak, insanlar görmediği vakitler o gibi kötü şeyleri işlemekten sıkılmamak, hayâ sâhibi sayılmak için yeterli değildir. Gerçek haya, insanlar görse de görmese de Allah’ın yasakladığı çirkin ve kötü davranışlardan uzak durmak demektir. Çünkü insanlar görmese bile, Allah görmektedir. Kendisinden utanılmaya en lâyık olan da O’dur.




Ebu Zerr Hazretleri şöyle demiştir: “Çok sevdiğim Allah Resûlü bana şu huyları tavsiye etti: 1. Benden üstün olana değil, benden aşağı olana bakmamı, böylece hâlime şükretmemi, 2. Yoksulları sevmemi ve onlara yaklaşmamı (dertleriyle meşgul olmamı), 3. Bana gelmeseler dahi, yine akrabamı ziyaret etmemi, 4. Allah’a ibâdet ve dine hizmet hususunda birinin beni kınamasından korkmamamı, 5. Acı da olsa daima hakkı söylememi, 6. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh dememi... Çünkü bu söz, Cennetin hazinelerinden biridir.”
(Taberani, İbn-i Hibban)


“Ancak iki kişiye hased (gıbta) edilebilir: Biri, Allah Teâlâ kendisine Kur’ân (öğrenmesini) nasip etmiş, o da gece ve gündüz bununla meşgul olur. Diğeri, Allah Teâlâ, kendisine mal vermiş, o da gece ve gündüz (Allah yolunda) sarfeder.”
(İbn-i Mace)

Bu iki davranışa gıpta edip aynını yapmaya çalışmak, meşrû olmaktan öte, maddî imkânları ve kabiliyeti yerinde olanlar için, aynı zamanda bir vecibedir



“Mi’rac gecesi, bana Cennet kapısında şu yazı gösterildi: – Sadaka için 10 kat, karz-ı hasen için 18 kat ecir vardır. Hz. Cebrail’e, borç vermenin sadakadan niçin daha üstün ve sevaplı olduğunu sorduğumda şu cevabı verdi: – Şüphesiz, sadaka dilenciye verilir. Ve dilenci çoğu kere kendi yanında olduğu halde (yani ihtiyacı yokken de) ister. Halbuki ödünç isteyen ise, ancak ihtiyaç sebebiyle ister.”
(İbn-i Mace)

“Sû’-i zandan sakınınız. Zira sû’-i zan, sözlerin en yalanıdır.”
(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi)
Yalancılık, sadece hilâf-ı hakikat konuşmak demek değildir. Bir kimsenin tutum ve davranışları hakkında o davranışların yapılış sebebini bilmeden kötü düşünmek ve kötüye yormak da bir çeşit kalben söylenen yalancılıktır. Bu bakımdan sû’-i zan, mü’minlere yakışmayan, îman ile bağdaşmayan fena bir ahlâk, büyük bir günahtır.


Hazret-i Cabir anlatıyor: “Yanımızdan bir cenaze geçti, Hazret-i Peygamber ona ayağa kalktı. Biz de ayağa kalktık ve: – Ey Allah’ın Resulü! Bu bir yahudi cenazesidir, dedik. O: – Bir cenaze gördüğünüzde (müslim olsun, kâfir olsun) ayağa kalkınız (çünkü ölüm, düşündürücü bir şeydir) buyurdu.”
(Buhari)

“Sizden biriniz bir cenaze gördüğünde onunla beraber gitmeyecekse cenaze o kimseyi geride bırakana kadar, yahut o kimseyi bırakmazdan evvel cenaze yere indirilene kadar ayakta dursun.” (Müslim)

Hz. Enes anlatıyor: “Allah’ın Resûlü ile cenazeye gitmiştik te, Resülûllah orada bazı kadınlar görmüştü. Onlara: – Cenazeyi omuzlar mısınız? diye sordu. Onlar: – Hayır omuzlamayız, dediler. – Ya ölüyü defneder misiniz? – Hayır. – Öyle ise hiçbir mükâfat elde etmeyerek evinize dönünüz, buyurdu.”
(Tecrid)


“(Kırsal alanlarda) Güneş battığı zaman koyun, keçi, sığır, deve gibi yabanda otlıyan hayvanlarınızı ve çocuklarınızı dışarıya salmayınız. Çünkü şeytanlar güneş battığı vakit, karanlık gidinceye kadar dağılır, faaliyete geçerler.”
(Müslim)

Karanlığın basmasiyle gündüz kuytu yerlere sinmiş olan bazı vahşi hayvanlar, geceleyin avlanmak ve gezinmek için etrafa yayılırlar. Böyle bir durumda kendi başına bırakılmış hayvanlar ve çocuklar vahşi canlıların saldırısına maruz kalabilirler





İnsanlarin en cömerdi

Abdullah ibni Abbas radıyallahu anhümâ şöyle diyor:

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, insanların en cömerdiydi.Onun en cömert olduğu günler de,Ramazan´da Cebrâil´in kendisiyle buluştuğu zamanlardı.Cebrâil aleyhisselâm, Ramazan´ın her gecesinde Hz.Peygamber ile buluşur,birbirlerine Kur´an okurlardı.Bundan dolayı Allah´ın Elçisi,Cebrâil ile buluştuğu günlerde,gittiği yere yağmur taşıyan bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı.
Buhârî, Bed´ü´l-vahy 6, Savm 7, Menâkib 23, Bed´ü´l-halk 6, Fezâilü´l-Kur´ân 7, Edeb 39; Müslim, Fezâil 50; Nesâî, Siyâm 2.

Prof.Dr.Yaşar Kandemir'in "Hayatımıza Peygamber Modeli"isimli kitabından alınmıştır.


Enes ibni Mâlik radıyallahu anh şöyle diyor:

Üç Sahâbî,Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem´in evde gizlice yaptığı ibadetleri öğrenmek üzere Peygamber hanımlarının yanına gittiler. Efendimizin evde yaptığı ibadetleri öğrenince, bunu azımsadılar ve, -Biz Allah´ın Resûlü gibi miyiz? Allah onun olmuş ve olacak bütün günahlarını bağışlamıştır- dediler.

İçlerinden biri, -Ben yaşadığım sürece, geceleri hiç uyumayacağım, hep namaz kılacağım- dedi. Bir diğeri, -Ben de hayatım boyunca, gündüzleri hep oruç tutacağım- dedi. Üçüncü Sahâbî ise, -Ben de kadınlardan hep uzak kalacağım, hiç evlenmeyeceğim- dedi.

Bir süre sonra Peygamberimiz onların yanına geldi ve kendilerine şunları söyledi:

Bu sözleri söyleyen sizler misiniz? Bakınız, Allah´a yemin ederim, içinizde Ondan en çok korkan ve Ona en saygılı olan benim. Fakat ben bazı günler oruç tutar, bazan tutmam; gece hem namaz kılar, hem uyurum; kadınlarla da evlenirim.

Benim Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.
Buhârî, Nikâh 1; Müslim, Nikâh 5. Ayrıca bk. Nesâî, Nikâh 4.

Ekleme Tarihi: 24.05.2007 - 14:14
Bu mesajı bildir   UM SEDA üyenin diğer mesajları UM SEDA`in Profili UM SEDA Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 698 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ibrahim45 (46), ebabil54 (51), _EM!NE_ (36), talat (55), nerfa (58), yakupbozseki (59), NeWBaHaR (37), Akbulut (52), vahdet_ahmet (44), saripapatyam (50), bilo78 (46), gurbetten_silay.. (39), Rabbia (52), akaya20 (38), El- Metin (43), rapidhack (42), muazbinismail (40), SANDOKAN (56), SANKOCINK (56), efuli2 (50), hollanda (46), braskim (45), benreceb (42), ergin32 (55), Ozlem (42), suheyla cabuk (52), selman77 (47), kenankara (39), bilalxx (40), iskenderpasa (46), mstfakin (42)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.54478 saniyede açıldı