dexamethasone lopinavir ritonavir generique stromectol generique luvox kaletra seretide inhaler seretide rotacaps seretide serevent serocryptin seromycin serophene seropram seroquel servambutol servanolol servicillin serviclofen servispor servitet silagra sildalis sildenafil silvitra simcora simvasine simvast sinemet cr sinemet sinequan singulair sirdalud skinoren smap sortis spersanicol spiroctan sporanox starlix stocrin strattera stromectol suhagra force suhagra sumycin super avana
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » Peygamberimizin Siyreti (Hayatı)

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Ônder23 su an offline Ônder23  
Peygamberimizin Siyreti (Hayatı)

569 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 27.10.2006
En Son On: 17.11.2016 - 14:20
Cinsiyeti: Erkek 
Bundan ondört asır önce, bütün insanlara hakikat yollarını, saadet vasıtalarını noksansız olarak göstermiş bulunan Peygamberimiz, bir taraftan "Peygamberler tarihi"nde en faziletli yerini alırken, diğer taraftan "insanlık ve medeniyet tarihi" de kendisine en yüksek mevkii ayırmış bulunmaktadır.
Siyer: Siyret kelimesinin çoğulu (cem'i) dur. Peygamberimizin siyreti (Siyer-i Nebî): Resûl-i Ekrem Efendimizin (ay senesine göre) altmışüç yıllık tarihidir (571-632) (39). Peygamberimizin (içtimaî, siyasî, askerî, dinî ve. ahlâkî) bütün cepheleriyle hayatını öğretir. İslâm tarihinin ilk bölümüdür.
Hâtemül' Enbiyâ'nın soyundan başlar. Mekke devrini de, Medîne devri olaylarını da içine alır.
Ancak, megâzî ilmi, yalnız Peygamberimizin gazvelerini bahis konusu eder. Megâzî (gazalar), Siyer-i Nebînin bir koludur.
Siyret-i Muhammediyye ve meğâzî, İslâm tarihinin bir şubesi olduğu gibi, hadîs ilminin de bir kısmıdır. Siyet-i Nebî ve meğâzî (Peygamberimizin hadîsleri gibi) bir müddet ağızdan ağıza nakledildi. Sonra toplandı. Îlk defa Siyer-i Nebîyi yazan, İbn-i Şihâb-i Zühri (vefatı: 1221739) oldu. Zührîden sonra, Müsâ İbn-i Ukbe (1411758) gelir. Daha sonra, İbn-i İshâk (1511768) sayılır. İbn-i İshâk, meğâzî ehlinin reisi itibar ediimiştir.
Vâkıdî (207/822) nin "Elmeğâzî" adlı eseriyle İbn-i Hişâm (218/833) ın "Siretü ibn-i Hişâm"ı basılmıştır. Yalnız,. imâm Şâfiî ile Ahmed ibn-i Hanbel; - Vâkıdînin kitapları yalandır, Vâkıdî yalancıdır, demişlerdir.
"Asr-ı Saâdet" müellifine göre: :- Siyret fenni, hadîs fenninden ayrılır. Siyretteki rivayetler, "Sıhâh-ı Sitte" denilen altı hadîs kitabındaki hadîsleı gibi, dikkatle muhakeme ve tenkid olunmamıştır. Siyer kitapları, hadîs kitapları derecesinde muteber sayılamaz. Kıymetli bir muhaddis oian Hâfız Zeynüddîn Irâki (80511402), manzûm Siyret-i Nebeviyye mukaddimesinde şu sözleri söyler: - Siyret kitapları, sahih ve gayr-i sahih rivayetleri toplamıştır, İlim isteyenler, bunu bilmelidir."
Prof. İsmâil Hakkı İzmirli der ki: - Siyer kitaplarında sahîh, sakîm, zaif, mürsel, munkati haberler vardır. Fakat, mevzû, yatan haberler yoktur." (40), İslâm âleminde, siyer ve megâzîden sonra, "Fetihler Tarihi", Tabakal (Terâcim-i Ahvâ!) kitapları yazıldı. Hicretin üçüncü (Milâdın dokuzuncu) asrı ortalarına kadar müslümanların tarih eserleri, siyer ve meğâzî ile fütûhât ve tabakat kitaplarından ibaretti. Bu asırdan sonra, umumi tarih de yazılmaya başlandı. Müslümanlar, İslâm tarihine ve umumî tarihe aid sayısız, değerli eserler vermişlerdi. İzmirli'ye göre, İslâm tarihçileri iki sınıftır: Birinci sınıf, muhaddisler ve fakihler, ikinci sınıf nahivciler ve edipler. itimada lâyık olma sı bakımından, birinci sınıfın yazdığı tarihler, ikinci sınıfın eserlerine tercih edilir. Birinci sınıftan "Nakd-i Ricâl" ilmiyle uğraşanların tarihleri daha mevsuk, daha muteberdir. Meselâ: Zehebî, İbn-i Kesîr tarihleri, İbn-i Esîr, Ebülfidâ tarihlerine, İbn-i Cevzî tarihi de, Mes'ûdî tarihine tercih edilmektedir."
İslâm âleminde yazılan eserler, yalnız Arab diliyle yazılmış değildi. Farsça ve Türkçe tarihler de yazıldı. İki asırdan beri Avrupa tarihçileri de, İslâm tarihine ve hususiyle Peygamberimizi.n hayatına dair pek çok kitaplar kaleme almışlardır.
Bu eserler hakkında Hindli Mevlânâ Şiblî-Nu'mânî (1332/1914) şöyle diyor:
- Avrupalı müverrihlerin bir kısmı, Arapça bilmedikleri için, asli kaynağı bulamamışlar, başkalarının eserlerinden, tercümelerinden faydalanmışlardır. Bunların yaptıkları iş, birtakım eksik ve şüpheli malûmata, kendi düşüncelerine uygun bir şekil vermekten ibaret kalmıştır. Bir kısmı da Arapça bilgilerine güvenerek, hurafeler uydurmaktan, hakîkatleri tahrif etmekten, Resûl-i Ekrem'e iftiralarda bulunmaktan çekinmemişlerdi. Avrupa yazarlarını hatalara düşüren sebepler çoktur. Bunlar, hadîs kitaplarında Resûl-i Ekrem'in hayatı hakkındaki muteber rivayetleri, zengin hazineleri hiç tanımıyorlar. Hâdiseleri tahkik, rivayetleri tenkid işinde bunların ölçüleriyle müslümanların ölçüleri arasında müthiş farklar vardır. Avrupâlılar, rivayetin itimada lâyık olmasına ehemmiyet vermezler. Onların dikkat ettikleri şey, râvi tarafından nakledilen vak'anın kendi fikirlerine uygun düşmesidir. İslâm muharrirleri ve bilhassa muhaddisler, rivayetin görünüş şekline bakmazlar, rivayet edenin itimada lâyık olup olmadığını araştırırlar." (41).
Eski İstanbul Dârülfünûnu (Üniversitesi) Felsefe Muallimi Şehbenderzâde Ahmed Hilmi Bey de şu kanaatte bulunmuştur:
- İslâm’ın münkirleri iki sınıfa ayrılır. Birinciler, mevcut dinlerden birine mensup olanlardır. İkinciler ise, dinleri insan toplulukları için muzır gören (ifratçı akliyyeci ve maddecilerden başlayarak itidalci filozoflara kadar) tenkid erbabıdır.
Birinciler, İslâmı kabûl etmemek zorundadır. Böyleleri tahrifsiz eser yazamazlar. Onlar için, İslâm’a dair yazmak demek, ne yapıp yapıp İslâm’ı çürütmektir. Bunu, onların mensup bulundukları dinin kaidelerinde aramak lâzımdır. Bir hıristiyan muharriri, İslâm’a dair bir eser yazacağı zaman, tedkikten sonra v_ermesi gereken hükmü, tedkikten evvel verir. Hıristiyanlık, hak din olarak kendinden evvel gelen yahudi dinini tanır. Fakat, hıristiyanlıktan sonra, o dini hükümden düşmüş görür. Hıristiyan inancına göre, 1sâ dini, mutlak nihâî ve umumî dindir. Hazreti İsâ, insanlığı kurtarmak için gelen, Âdem şekline girmiş tanrıdır (!). Allah’ın oğludur. Ondan sonra, diğer bir hak dinin doğması mümkün değildir. Böyle bir itikada bağlanan bir insanın, Müslümanlığı tarafsız olarak muhakeme edemeyeceği tabiîdir.
Yahudilere göre, hıristiyanlık bir nevi dinden ayrılmadır. İnsaflıları, müslümanlığın yalnız Araplara mahsus bir din olduğunu kabul ederler. Şu halde, itikad bakımından bir yahudi de müslümanlığı tarafsız muhakeme edemez.
İkinci sınıf, ifratçı inkârcılar, mutlak olarak dinlerin düşmanlarıdır. Onlara göre, herhangi din olursa olsun, terakkiye mânidir. Ak1a, fenne mugayirdir. İnsanlığın çocukluk asırlarının hediyesidir.
Bu davâlarda hakikat var mı? Asla! Şurasını iyi bilmelidir ki, fen ile dinin mevzuları başka başkadır. Hakikî fenciler din sınırına fenni sokmazlar." (42)
Prof. M. Şemseddin (Günaltay) da kitabının önsözünde şunları söylemiştir:
--- İslâm tarihi âlemşumûl bir ehemmiyeti hâiz olduğu içindir ki, şarkta ve garpta, bu mevzua aid sayılamayacak kadar eserler yazılmıştır. Fakat, şarkta yazılan kitapların birçoğu usulden mahrum olduğu gibi, garpta te'lif olunan eserlerin ekserisi de garaz şâibesiyle- malûldür. Şarkta yazılan tarihî eserler, usulden mahrum olmakla beraber, pek kıymetli birer malûmat ve vesika hazinesidir. İslâm tarihine dair batıda kaleme alınan eserlerin çoğunda hıristiyanlık gayreti ve taassubunun âşikâr izlerini görmemek mümkün değildir. Müsteşriklerden en tarafsız davrananların eserleri bile garazkârlık şâibesinden kurtulamamıştır. Bunlar, derûnî bir saik ile hiç olmazsa, İslâm’ın büyük simalarını küçük göstermeğe çalışmış ve bilhassa, Resûi-i Ekrem'in hayat tarihini tahrif etmek, İslâm’ın büyük halifelerinin, büyük kumandanlarının hareketlerini garazkârane tasvir eylemek, ulemâ ve mütefekkirlerinin ilmî, sınâî, fennî mesailerini ehemmiyetsiz göstermek gibi duygulardan kendilerini alamamışlardır." (43).
Ömer Rıza Doğrul da şu mühim mütâleâda bulunuyor: Müsteşrikler, daha fazla, garbın İslâm âlemine çullandığı sıralarda zuhur etmişler ve garp âleminden İslâm âlemine giren istilâ ordularına refakat eden misyonerleri desteklemek için çeşit çeşit eserler yazmışlar, misyonerlere hız vermek için İslâm aleyhinde türlü türlü bühtanlarda bulunmuşlardır. Bunlar, garbın maddî üstünlükle kalmayarak mânevî ve ruhânî üstünlüğü de hâiz olduğunu belirtmek istemişler ve onun için İslâmiyet hakkında ve Hazreti Peygamber hakkında çeşit çeşit hezeyanlarda bulunmuşlar, yeni misyonerleri, iddia ettikleri manevî ve rûhânî faaliyetin mümessili olarak İslâm memleketlerine salmışlardır. İslâmiyet aleyhinde ve Hazret-i Peygamber Efendimiz aleyhinde uydurulan iftiranın asıl sebebi, bu istilâ ve tecavüz zihniyetidir..
Bu istilâ ve tecavüz zihniyeti, İslâmiyeti temelinden yıkmak için uğraşmış, fakat, çok şükür muvaffak olamamıştır. Garbın istilâ ve tecavüz devri tarihe mal olmağa başladıktan sonra ise, bu durumun değişmeye başladığı göze çarpmaktadır (44).
Avrupa yazarları arasında tarafsız kalem kullanan, tarihî hakikatleri ilmî bir şekilde ifade eden edipler ve müellifler yok değildir. Ancak, büyük bir çoğunluk yanında bunların pek az ve âdeta nadir zatlar olduğu da unutulmamalıdır.
Ne yazık ki, son zamanlarda, memleketimizde yeni yetişen meslektaşlar arasında, Avrupa tarihçilerinin garaza dayanan bu sakat fikirlerini doğru sanarak benimsemiş tarihçilerimizi esefle görmekteyiz. Bunlar; doğunun aslî kaynaklarını inceleyemedikleri için, büsbütün ihmal etmişler, batılıların yanlış görüşlü eserlerine saplanarak tarihî hakikatlerden uzaklaşmışlardır. Hele bu korkunç hatalar, en ziyade okul kitaplarındâ müşahede olunmaktadır.
Kitabımız, çok mühim bir boşluğu doldurmak dâvasında değildir. Yalnız, yarım asırlık meslekî salâhiyete dayanarak piyasadaki, İslâm inancını sarsacak bir mahiyet taşıyan bu gibi eserlerin tarihî kusurlarına işaret edebilmek maksadıyla, ortaya çıkmış bulunmaktadır. Muvaffakiyet Allah’tandır. .
Ekleme Tarihi: 05.05.2007 - 13:02
Bu mesajı bildir   Ônder23 üyenin diğer mesajları Ônder23`in Profili Ônder23 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 773 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ibrahim45 (46), ebabil54 (51), _EM!NE_ (36), talat (55), nerfa (58), yakupbozseki (59), NeWBaHaR (37), Akbulut (52), vahdet_ahmet (44), saripapatyam (50), bilo78 (46), gurbetten_silay.. (39), Rabbia (52), akaya20 (38), El- Metin (43), rapidhack (42), muazbinismail (40), SANDOKAN (56), SANKOCINK (56), efuli2 (50), hollanda (46), braskim (45), benreceb (42), ergin32 (55), Ozlem (42), suheyla cabuk (52), selman77 (47), kenankara (39), bilalxx (40), iskenderpasa (46), mstfakin (42)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.55078 saniyede açıldı