ivermectine lopinavir ritonavir ivermektine lopinavir ritonavir generique stromectol seretide inhaler seretide rotacaps seretide serevent serocryptin seromycin serophene seropram seroquel servambutol servanolol servicillin serviclofen servispor servitet silagra sildalis sildenafil silvitra simcora simvasine simvast sinemet cr sinemet sinequan singulair sirdalud skinoren smap sortis spersanicol spiroctan sporanox starlix stocrin strattera stromectol suhagra force suhagra sumycin super avana
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » Ş İ İ R L E R & Ş Î R L E R İ N  » Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri.....

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
( ("V")RUMEYSA("V")  
Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri.....

12 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 18.01.2007
En Son On: 10.02.2007 - 20:33
Cinsiyeti: Bayan 
BEKLENEN
Ne hasta bekler sabahı,,
Ne taze Ölüyü mezar
nede şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar

Geçti İstemem Gelmeni
Yokluğunda Buldum Seni
Bırak Vehmimde Gölgeni
Gelme Artık Neye yarar..

Necip Fazıl
................
--------------Canım İstanbul

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.

İstanbul benim canim;
Vatanim da vatanim...
İstanbul,
İstanbul...

Tarihin gözleri var, surlarda delik DELİK;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta saha kalkmış Fatih'ten kalma kIr at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakısta o mana: Öleceğiz ne çare?
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karaca Ahmet...

O manayı bul da bul!
İlle İstanbul’da bul!
İstanbul,
İstanbul...

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her aksam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tambur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir katibi mi...

Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...

Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayisiz belirişler...
Eyüp oksuz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, ucan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni söyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

Gecesi sümbül kokan
Türkçe’si bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul...
Necip Fazıl Kısakürek
..........................
GURBET
Dagda dolasirken yakma kandili,
Fersiz gözlerimi daglama gurbet!
Ne söylemez, akan sularin dili,
Sessizlik içinde çaglama gurbet!
Titrek parmaginla tutup tigini.
Alnima isleme kirisigini
Duvarda, emerek mum isigini,
Bir veremli rengi baglama gurbet
Gül büyütenlere mahsus hevesle,
Renk dertlerimi gözümde besle!
Yalniz, annem gibi, o ilik sesle,
Içimde dövünüp aglama gurbet
(n.f.k)
...............................

Zindandan Mehmet'e Mektup


Zindan iki hece Mehmetim lafta !
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de geri adam boynunda yafta...
Halimi düsünüp yanma Mehmed' im!
Kavusmak mi?... Belki... Daha ölmedim!

Avlu... Bir uzun yol... Tugla döseli,
Kirmizi tuglalar alti köseli.
Bu yolda tutuktur hapse düseli...
Git ve gel... Yüz adim... Bin yillik konak.
Ne ayak dayanir buna, ne tirnak

Bir alem ki, gökler boru içinde!
Akil olmazlarin zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düsün mü, unut mu, sus mu, konus mu?
Buradan insan mi çikar, tabut mu?

Bir idamlik Ali vardi, asildi
Kaydini düstüler, mühür basildi.
Geçti gitti, bir kaç günlük fasildi.
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktigi üç bes karanfil...

Müdür bey dert dinler bu gün 'maruzat'!
Çatik kas... Hükümet dedikleri zat...
Beni Allah tutmus kim eder azat?
Anlamaz; yazisiz, pulsuz dilekçem...
Anlamaz ruhuma geçti bilekçem!

Saat bes dedi mi, bir yirtici zil;
Sayim var, maltada hizaya dizil!
Tek yekün içinde yazil ve çizil!
Insanlar zindan da birer kemiyet
Urbalarla kemik, mintanlarla et.

Somurtus ki biçak, nara ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalniz seccademin yönünde sefkat;
Beni kimsecikler oksamaz madem;
Öp beni anlimdan, sen öp seccadem!

Çayci, getir ilaç kokulu çaydan!
Dakika düselim senelik paydan!
Zindanda dakika farksizdir aydan.
Karistir çayini zaman erisin;
Köpük köpük, Duman duman erisin!

Peykeler duvara mihli peykeler;
Duvarda, baslardan, yagli lekeler,
Gömülmüs duvara, bas bas gölgeler
Duvar katil duvar, yolumu biçtin!
Kanla dolu sünger... beynimi içtin!

Sükut... kivrim kivrim uzaklik uzar;
Tek nokta seçemez Dünyadan nazar.
Yerinde mi Acep Ölü Ve Mezar
Yer yüzü bosaldi, habersiz miyiz?
Günese göç varda kalan biz miyiz?

Ses demir, su demir ve ekmek demir...
Istersen demirde muhali kemir,
Ne gelirki elden kader bu emir!...
Garip pencerecik, küçük, daracik;
Dünyaya kapali, Allah'a açik.

Dua dua, eller karincalanmis;
Yildizlar avuçta, gök parçalanmis.
Gözyasi bir tarla, hep yoncalanmis...
Bir soluk, bir tütsü bir uçan bugu
Iplik ki incecik, örer boslugu.

Ana rahmi zahir su bizim kogus;
Karanliginda nur, yeniden dogus...
Sesler duymaktayim: Davran ve bogus!
Sen bir devsin yükü agirdir devin!
Kalk ayaga dim dik dogrul ve sevin!

Mehmed'im sevinin başlar yüksekte!
Ölsekte sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalir tümsekte!
Yarin, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün dogmus, gün batmis, ebed bizimdir!
Necip Fazil Kisakürek
...................
KALDIRIMLAR II
Basini bir gayeye satmis bir kahraman gibi
, Etinle, kemiginle, sokaklarin malisin!
Kurulup şiltesine bir tahtırevan gibi,
Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalisin!
Fahise yataklardan kaçtigin günden beri,
Erimis ruhlariniz bir derdin potasinda
. Senin gölgeni içmis, onun gözbebekleri;
Onun tasi erimis, senin kafatasinda.
Ikinizin de ne es, ne arkadasiniz var;
Sükût gibi münzevî, çiglik gibi hürsünüz
. Dünyada tasinılacak bir kuru basiniz var;
Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.
Yagiz atli süvari, kostur, atini, kostur!
Sonunda kabre çikar bu yolun kivrimlari.
Ne kaldirimlar kadar seni anlayan olur...
Ne senin anladigin kadar, kaldirimlari...

Necip Fazıl Kısakürek
.......................
SERSERI
Yeryüzünde yalniz benim serseri,
Yeryüzünde yalniz ben derbederim.
Herkesin dünyada varsa bir yeri,
Ben de bütün dünya benimdir derim.
Yillarca gezdirdim hoyrat basimi,
Aradim bir ömür, arkadasimi.
Ölsem dikecek yok mezar tasimi;
Halime ben bile hayret ederim.
Gönlüm ne dertlidir, ne de bahtiyar;
Ne kendisine yâr, ne kimseye yâr,
Bir rüya ugrunda ben diyâr diyâr,
Gölgemin pesinden yürür giderim...

Necip Fazıl Kısakürek
.................
Yürüyorum kimsesiz bir sokak ortasında,
Yürüyorum arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık.
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İncin uykuda bir tek iki yoldaş uyanık.
Biri benim birde serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor,
Sanıyorum her sokak başını kesimiş devler,
Üstüme camlarını hep simsiyah dikiyor.
Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş insanların annesi,
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi,
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir insandır.

Bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta.
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum...
Aman sabah olmasın bu karanlık sokakta,
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum.

Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin,
İki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler...
Tak tak ayaksesimi aç köpekler işitsin.
Yolumun zafer takı gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim!
Gündüzler size kalsın verin karanlıkları.
Islak bir yorgan gibi sımsıkı bürüneyim.
Örtün üstüme örtün serin karanlıkları.

Uzanıverse başım taşlara boydan boya,
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya.
Ölse kaldırımların bu kara sevdalı eşi.

Necip Fazıl Kısakürek
----------------------
benim bildiklerim bu kadaR ASLINDA DAHA ÇOK VAR BEN BU KADARINI YAZDIM... SELAMETLE
Ekleme Tarihi: 18.01.2007 - 20:18
Bu mesajı bildir   ( ( zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 841 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
Huseyin Gurbuz (49), hayrunisa2006 (52), paradies (45), gurbetci mucahi.. (50), ZEYVAH (37), mustafapala74 (38), genc hafýz (34), _?=)(/ (41), ist1965m (59), carina_caresse (36), carina.caresse (36), carina_caressee (36), es_me (38), vuslatim (36), mustafakemalpas.. (39), garibb (48), mdadag (53), CILGIN28 (59), mahmut aga (52), ilhan_27 (46), yunus_emre1983 (41), mchd (49), aozkan78 (46), ertan-1 (54), hittmann313 (49), ahmetolsun (43), feyza20 (39), yilmaz47 (49), babasininkizi86 (38), yasam (42), Ebu_AkiL (43), red_knight (39), HuseyinAbi (49)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.58117 saniyede açıldı