fluvoxamine generique kaletra kaletra lopinavir ritonavir chloroquine seretide inhaler seretide rotacaps seretide serevent serocryptin seromycin serophene seropram seroquel servambutol servanolol servicillin serviclofen servispor servitet silagra sildalis sildenafil silvitra simcora simvasine simvast sinemet cr sinemet sinequan singulair sirdalud skinoren smap sortis spersanicol spiroctan sporanox starlix stocrin strattera stromectol suhagra force suhagra sumycin super avana
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » OSMANLI TARİHİ ve MEDENİYYETİ » Kızıl Sultan Dedikleri Mübarek Hakkında (II.Abdulhamid Han hz.)

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 16 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
Kızıl Sultan Dedikleri Mübarek Hakkında (II.Abdulhamid Han hz.)

86 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 18.07.2006
En Son On: 20.11.2015 - 13:43
Cinsiyeti: Erkek 
Rivayet edilirki;
Karanlık bir istanbul gecesinde,bu mübarek aniden faytoncusunu çağırtıp arabasını hazırlatır ve yola çıkar.O sokaktan geçer bu sokaktan girer derken büyük bir konağın önünde durmasını söyler faytoncuya.Kılıcını kuşanmış bir vaziyette faytondan inen mübarek kapıyı çalar.Genç bir adam açar kapıyı ve mübarek hemen kılıçıyla kafasını uçurur adamın.Faytoncu hayretler içinde kalır ama soramaz tabii.Tekrar arabaya binip saraya dönerler hiç bir kelam etmeden.
Arabacı merak eder ve artık duramaz gecenin karanlığında gittikleri için konağı tekrar bulması zor olur ama bulur.Bu sefer kapıyı ihtiyar bir kadıncağız açar.Arabacı hal hatır ve kendini tanıttıktan sonra olayı izah eder,"ben Padişah efendi hazretlerinin faytoncusuyum bir hafta önce buraya geldik ve kapıyı genç bir adam açtı ancak hünkarım kafasını kılıcıyla kopardı sebebi hikmeti ne ola" Kadıncağız adamı içeri davet eder ve olayın özünü anlatır."Ben varlıklı bir ailenin hanımıydım.Eşim ölünce bütün malvarlığımızı tek evladımız oğlumuz işki kumar hevesine harcayıp bitirdi.O gün yine içkili geldi eve çok sarhoştu.Bana sarkıntılık etmeye başladı.Bende rabbime el açtım "rabbim bu günahı evladıma yazmadan bir veli gönderki ya onun yada benim canım alsın" işte o an kapı çaldı ve yanına gittiğimde ölmüştü."

Ey Rahmeti Bol Olan Rabbim Bütün Ümmeti Muhammedi Günahlardan Arındır,Islah Eyle

Siz karar verin nasıl bir kızıllık bu........
Allah böyle mübareklere dil uzatanların müstehakını versin....
Ekleme Tarihi: 26.08.2006 - 10:55
Bu mesajı bildir   rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Hadimül Islam su an offline Hadimül Islam  

618 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 24.12.2005
En Son On: 04.08.2007 - 13:15
Cinsiyeti: Erkek 
Ona dil uzatanlar,
girdikleri bataklikta boguldu.

Kimi pisman oldu,
hatasindan döndü.

Onun ne kadar büyük bir Dahi oldugunu ancak onu kaybettikten sonra anlayabildiler.

O bir Idareci idi,
O bir Kumandan idi,
O bir Dahi idi,
O insanligin nadir gördügü büyük bir önder idi,
O Hakka ve Hakka asik olanlarin sevdalisi idi,
Seriatin ve Sünnet-i Muhammedin tavizsiz tatbikcisi idi,
O bir Veli idi,

fakat,
asla,

kizil sultan degildi!

Eline saglik kardesim, hatirlattigin icin!
Ekleme Tarihi: 26.08.2006 - 15:39
Bu mesajı bildir   Hadimül Islam üyenin diğer mesajları Hadimül Islam`in Profili Hadimül Islam Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
RE:

86 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 18.07.2006
En Son On: 20.11.2015 - 13:43
Cinsiyeti: Erkek 
Alıntı
Orijınalı vatandas72

Ona dil uzatanlar,
girdikleri bataklikta boguldu.

Kimi pisman oldu,
hatasindan döndü.

Onun ne kadar büyük bir Dahi oldugunu ancak onu kaybettikten sonra anlayabildiler.

O bir Idareci idi,
O bir Kumandan idi,
O bir Dahi idi,
O insanligin nadir gördügü büyük bir önder idi,
O Hakka ve Hakka asik olanlarin sevdalisi idi,
Seriatin ve Sünnet-i Muhammedin tavizsiz tatbikcisi idi,
O bir Veli idi,

fakat,
asla,

kizil sultan degildi!

Eline saglik kardesim, hatirlattigin icin!



Değerli kardeşim cümlemizin ellerine sağlık.Fakat HİÇ UNUTMAMK LAZIM BU MÜBAREKLERİ DEĞİL Mİ?...
Ekleme Tarihi: 26.08.2006 - 16:39
Bu mesajı bildir   rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
vehbi70 su an offline vehbi70  

919 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.01.2006
En Son On: 04.01.2015 - 20:05
Cinsiyeti: ----- 
rahmete.muhtac ALLAH razıolsun kardeşim eline sağlık geçmişini bilmeyen geleçeğini bilemez...
Ekleme Tarihi: 26.08.2006 - 18:33
Bu mesajı bildir   vehbi70 üyenin diğer mesajları vehbi70`in Profili vehbi70 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
Themenicon    RE:

86 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 18.07.2006
En Son On: 20.11.2015 - 13:43
Cinsiyeti: Erkek 
Alıntı
Orijınalı vehbi70

rahmete.muhtac ALLAH razıolsun kardeşim eline sağlık geçmişini bilmeyen geleçeğini bilemez...



Cümlemizden Allah (c.c.) Razi olur inşaallah
Ekleme Tarihi: 26.08.2006 - 18:37
Bu mesajı bildir   rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
vehbi70 su an offline vehbi70  
Abdülhamid Han II (biyografisi)

919 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.01.2006
En Son On: 04.01.2015 - 20:05
Cinsiyeti: ----- 

Abdülhamid Han II
Osmanlı padişahlarının otuz dördüncüsü ve İslam halifelerinin doksan dokuzuncusu. Sultan Abdülmecid in ikinci oğlu olup 1842 de Tir-i Müjgan Sultandan doğdu. On yaşında iken annesini kaybeden şehzade Abdülhamid, babasının emriyle Perestu Kadın Efendinin himayesine verildi. Özel hocalar tayin edilerek iyi bir eğitime tabi tutuldu. Arapçayı, Ferid ve Şerif efendilerden, Farsça'yı kazasker Ali Mahvi Efendi ve Sadrazam Safvet Paşadan; tefsir, hadis, fıkıh ilimlerini Gümüşhanevî Ömer Hulusi Efendiden; Fransızca'yı Gardet, Edhem ve Kemal paşalardan ve diğer din ve fen ilimlerini de sahasında üstad olan hocalardan öğrendi. Tahsilinden artan zamanlarını; ata binmek, silah kullanmak ve spor yapmakla değerlendirirdi.
Şehzade Abdülhamid in zekâ ve hafızasının son derece yüksek oluşu ile politik kabiliyeti, amcası olan Sultan Abdülaziz in dikkatini çekti. Nitekim, Sultan Abdülaziz Han, onun daha serbest bir ortamda yetişmesini sağladı. Mısır ve Avrupa seyahatlerinde yanında götürdü. Şehzade Abdülhamid de bu imkanlardan en iyi şekilde istifadeye çalıştı. Yabancı basını devamlı takip ederek dış devletlerin niyet ve emellerini ve gayelerine ulaşabilmek için uyguladıkları metodları çok iyi etüd etti. Ayrıca o, ticari faaliyetlerde de bulundu. Kendisinin marangoz atölyesi ile çiftliği vardı. Toprak işleriyle meşgul oldu. Koyun besletti. Üstübeç madenleri işletti. Son derece cömerd olan Şehzade, kazandığı paraları saltanatı sırasında din ve devlet işleri ile fakir ve yoksullara harc etti.

İngilizlerden para alarak düşmanın kuklası haline gelen Hüseyin Avni Paşa; Midhat, Mütercim Rüşdi, Mahmud Celaleddin ve Nuri paşalar, şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi ile anlaşarak 1876 da Sultan Abdülaziz i tahttan indirdiler ve çok geçmeden de şehid ettiler. Yerine çıkardıkları şehzade Murad, rahatsızlığı sebebiyle ancak üç ay tahtta kalabildi. Bunun üzerine şehzade Abdülhamid otuz dört yaşındayken 31 Ağustos 1876 Perşembe günü Osmanlı tahtına oturdu.

Sultan Abdülhamid Han tahta çıktığında, devlet en buhranlı günlerini yaşıyordu. Bosna-Hersek ve Bulgar ayaklanmalarına Sırbistan ve Karadağ muharebeleri de eklenmişti. Girit te huzursuzluk had safhadaydı. Rusya, bu karışıklıkta devletten en büyük payı kapma sevdasıyla savaş hazırlıkları yapıyordu. Yeni Osmanlı Padişahı ise aktif bir siyaset takip ediyordu. Bütün hükümet üyeleriyle mabeyn personelini saraya davet ederek bir yemek verdi. Burada yaptığı konuşmada da milli birliğe duyulan ihtiyacı dile getirdi. Tersaneye giderek bahriyelilerle birlikte oturup asker yemeği yedi. Zaman zaman haber vermeden çeşitli camilere gidip, halkın arasında aynı safta namaz kıldı. Sultanın bu hareketleri asker ve halkın hoşuna gidiyordu. Nitekim herkeste ve özellikle orduda bir moral düzelmesi görüldü. Bunun neticesi olarak Sırp cephesindeki ordu önemli başarılar kazanmaya başladı. Osmanlı ordusu Belgrat a girmek üzereyken büyük devletler işe karıştılar. Rusya nın savaşa derhal son verilmesi konusundaki ültimatomu üzerine Sırbistan ile üç aylık ateşkes imzalandı. Diğer taraftan İngiltere, Şark Meselesinin İstanbul da toplanacak bir konferansta ele alınmasını istedi. 23 Aralık 1876 da İstanbul da toplanan Tersane Konferansından sonra batılı devletler Osmanlı Devleti'nin bağımsızlığını tehlikeye sokacak ağır hükümler taşıyan teklifler sundular. Bu toplantıdan bir gün önce 23 Aralık 1876 da Osmanlı Devletinde Kanun-i Esasi ilan edilmiş ise de batılılar bunu nazar-ı dikkate almamışlardı.

Tersane Konferansı kararlarını reddetmenin, devletini Rusya ile karşı karşıya bırakacağını bilen Sultan Abdülhamid Han, bu teklifleri kabul etmiş görünerek ortalığı yatıştırmak istiyordu. Ancak İngilizlerin kendilerini destekleyeceği vadine aldanan sadrazam Midhat Paşa, mecliste gayrimüslimleri de kendi tarafına çekmek suretiyle Rusya aleyhine bir konuşma yaptı. Harp aleyhinde rey kullanacak olanları; peşinen vatan sevgisizliği ve ihaneti ile itham etti. Neticede meclis, Tersane Konferansı kararlarını reddetti. Ayrıca Sultan Abdülhamid in devlet işleriyle çok sıkı bir şekilde ilgilenmesini siyasi geleceği açısından tehlikeli gören Midhat Paşa, onu tahttan indirmenin yollarını aramaya başladı. Hatta Osmanlı Hanedanını dahi ortadan kaldırmayı planlayan Midhat Paşa, konağında topladığı Namık Kemal, Ziya ve Rüşdi paşalarla kendi taraftarı olan diğer devlet ileri gelenlerine Al-i Osman yerine Al-i Midhat denilse ne olur? demişti. Yine sadareti müddetince Müslüman halkın çoğunlukta bulunduğu vilayetlere azınlıktan valiler tayin etmek ve Osmanlı ordusunun temeli durumundaki Harbiye Mektebine Rum talebe almak gibi Osmanlı Devletini temelinden yıkabilecek faaliyetler içerisindeydi. Onun bu zararlı icraatları üzerine Sultan Abdülhamid Han, Kanun-i Esasi nin kendisine verdiği yetkiye dayanarak Midhat Paşayı sadrazamlıktan uzaklaştırdı ve yurt dışına sürdü.

Diğer taraftan Midhat Paşa sadrazamlıktan uzaklaştırılmış ancak Tersane Konferansı kararlarını mecliste reddettirmekle Osmanlı Devletini Rusya ile karşı karşıya getirmişti. Nitekim 24 Nisan 1877 günü Rusya, Osmanlı Devletine resmen harp ilan etti. Mali 1293 senesine rastladığı için 93 Harbi denilen bu savaş, Edirne Mütarekesine kadar dokuz ay sürdü. Plevne de Gazi Osman Paşa, doğuda Ahmed Muhtar Paşa'nın kısmi başarılarına rağmen savaş umumi bir bozgunla neticelendi. Ruslar Edirne ye girdiler ve Yeşilköy e kadar geldiler. Doğuda ise Kars düşmüş ve Rus kuvvetleri Erzurum a yaklaşmıştı (Bkz. Doksanüç Harbi). Savaşlarda on binlerce Müslüman-Türk şehid olurken, bir o kadarı da İstanbul a akın etti. Muhacirler bir plan içinde Anadolu nun çeşitli bölgelerine yerleştirilmeye çalışıldı. Bu sırada memleketin tek karar organı olan mecliste de tam bir anarşi hüküm sürmekte ve milletvekilleri hiçbir meselede bir araya gelememekte idiler.

Bu vaziyet karşısında Sultan Abdülhamid Han, İngiltere yi devreye sokarak savaşın sona erdirilmesini sağladı. Arkasından devletin başına böyle bir felaketin gelmesine sebep olan, savaşın bitmesi ile de bu durumda hiçbir mesuliyeti yokmuş gibi padişahı suçlamaya başlayan Meclis-i Mebusan ı süresiz kapattı (13 Şubat 1878). Bu arada Rusya ateşkesin sağlanmasından hemen sonra Osmanlı Devleti ile antlaşma imzalayarak galip gelmenin avantajını iyi kullanmak istiyordu. Nitekim 3 Mart 1878 de imzalanan Ayastefenos Antlaşması, Osmanlılar için çok ağır ve feci şartlar getiriyordu. 29 Maddelik antlaşmaya göre, batıda büyük bir Bulgaristan prensliği kurulacak, Makedonya, Batı Trakya, Kırklareli bir Rus kuklası olarak düşünülen bu otonom prensliğe verilecekti. Kars, Ardahan, Batum Rusya ya verilip, Karadağ ve Sırbistan ın istiklalleri kabul edilecekti. Ayrıca Osmanlı Devleti, Rusya ya 245 milyon Osmanlı altını harp tazminatı verecekti.

Sultan Abdülhamid Han devleti için çok tehlikeli olan bu antlaşmayı kabul etmedi. Diğer taraftan Hind yolunun tehlikeye girdiğini gören İngiltere de, Paris Antlaşması'nı ihlal ettiği iddiasıyla Ayastefenos Antlaşmasının milletlerarası bir konferansta gözden geçirilmesini istedi. Ayrıca İngiltere toplanacak olan bu konferansta Osmanlı Devletini desteklemek vadi ile bazı tavizler kopardı. Kıbrıs ın idaresinin geçici olarak İngiltere ye bırakıldığı antlaşma, 4 Haziran 1878 de imzalandı. Sultan Abdülhamid Han hükümetin bir oldu bitti ile imzaladığı bu antlaşmayı kabul etmemek için çok direndi. İngilizler askeri tehditte bulundular. Bunun üzerine Padişah, Kıbrıs ta hükümranlık haklarına asla zarar verilmeyeceği konusunda İngilizlerden bir belge almak suretiyle antlaşmayı onayladı. Buna rağmen İngiltere 13 Temmuz 1878 de imzalanan Berlin Muahedesi'nde Osmanlılara vaad ettiği desteği vermedi. Her ne kadar Berlin muahedesi ile daha önce kaybedilen bazı topraklar geri alındı ise de Osmanlılar ümid ettikleri sonuca ulaşamadılar. Çünkü Kıbrıs ın İngiltere ye bırakılmış olması diğer devletlerin de bu konudaki faaliyetlerini arttırdı. İngiltere nin teşvikiyle Bosna-Hersek in idaresi Avusturya ya bırakıldı. 1881 de Fransa Tunus a, ertesi yıl İngiltere Mısır a bir oldu bitti ile el koydular. Bulgarlar da 1885 te Doğu Rumeli eyaletini işgal ettiler.

Sultan Abdülhamid Hanın tahta çıktığı iki yıl içinde gelişen feci olaylarda padişahın sorumluluğu yok denecek kadar azdı. Çünkü bu sırada Osmanlı dış siyasetine yön veren devlet adamları yabancı diplomatların tesirinden çıkamıyorlardı. Devletin yüksek menfaatlerini bir kenara iterek yabancı devletlerin çıkarlarına alet olmuşlardı. Bu yanlış tutum dolayısıyla devletin dış itibarı sarsılmış, İstanbul ve Berlin kongrelerinde devlet adamları hakaret derecesine varan muameleye maruz kalmışlardı. Bu sebeple milletlerarası politikada devletin bağımsızlık ve toprak bütünlüğünü savunmayı birinci hedef gören Sultan Abdülhamid Han, hükümet üyelerinden bu hususta raporlar istedi. Ayrıca son yüz yıldır Osmanlı Devletinin başına gelen felaketlerin dış devletlerin piyonu olmuş Osmanlı devlet adamlarının basiretsiz tutumlarından kaynaklandığını anlayan ve Hüseyin Avni Paşa gibi İngilizlerden para bile alanları gören Padişah, devlet hizmetinde çalışanları kontrol etmek üzere kuvvetli bir istihbarat teşkilatı kurdu. Nitekim Sultan Abdülhamid de bu teşkilatı; Vatandaşı değil, hazineden maaş aldıkları, Osmanlı nimetiyle gırtlaklarına kadar dolu olduklar halde devletine ihanet edenleri tanımak ve takip etmek için kurduğunu belirtmektedir.

Gerçekten de Sultan Abdülhamid in bu tedbirleri almasındaki isabeti çok geçmeden görüldü. İngiliz taraftarı olup devletin ancak İngiliz yardımı ile kurtulabileceğine inanan Ali Suavi, Galatasaray Lisesi Müdürlüğünden azledilmesini hazmedemeyerek Çırağan Sarayına bir baskın düzenledi. Ali Suavi nin hedefi, Sultan Abdülhamid Hanı saltanattan düşürmek ve yerine Beşinci Murad ı tekrar padişah yapmaktı. Fakat Beşiktaş Zaptiye Amiri Hasan Paşa, kısa sürede isyanı bastırdı. Çıkan vuruşma sırasında Ali Suavi öldürüldü (20 Mayıs 1878).

Sultan Abdülhamid Han, amcası Sultan Abdülaziz i şehid ettiren Midhat Paşa ve arkadaşlarının yargılanması için 27 Haziran 1881 de Yıldız Mahkemesini kurdurdu. Bu sırada suçluluğun verdiği bir duygu ile mahkemeye çıkmaktan korkan Midhat Paşa, İzmir de Fransız Konsolosluğuna sığındı. Fransızlar, Midhat Paşayı teslim etmek istemedilerse de Padişah ın sert direktifi karşısında duramayıp teslime mecbur kaldılar. Nitekim mahkeme sonucunda da suçlu görülen Midhat Paşa ve arkadaşları idama mahkum edildiler ise de, Padişah verilen cezaları müebbed hapse çevirdi.

Öte yandan devletin toparlanabilmesi için zamana ihtiyaç olduğuna inanan Abdülhamid Han, bilhassa savaşlardan kaçınma yoluna gitti. O, savaşlardan zaferle sona erenlerin dahi milleti yorup bitirdiği görüşündeydi. Saltanatı müddetince daima idareli davrandı. Devletin pek çok ihtiyaçlarını hazineden para almak yerine kendi kesesinden karşıladı. Padişah öncelikle devleti ekonomik alanda düştüğü borç bataklığından kurtarmak istiyordu. Alacaklı devletlerin başında İngiltere ve Fransa geliyordu. Rusya da, Berlin Muahedesine göre tazminat alacaklısı durumundaydı. Padişah, 20 Aralık 1881 de yayınlanan Muharrem Kararnamesiyle borçların ödenebilmesi için yeni bir formül buldu. Bu kararnameye göre devletin tütün, damga pulu, tuz, ipek, balık ve sigara tekelleri ile bazı imtiyazlı eyaletlerin maktu vergileri bu iş için kurulan Duyun-i Umumiye teşkilatına bırakılıyordu. Bu suretle İngiltere ve Fransa başta olmak üzere alacaklılar verdikleri borçları muntazam bir şekilde tahsil edebileceklerdi. Bunun karşılığında 278 milyon borcun 161 milyonu, yani yarısından fazlası Türkiye lehine siliniyordu. Alacaklılar alacaklarını belirli şekilde tahsil edebilecekleri için memnundular. Meselenin bu şekilde halli ve Osmanlı Devletinin üzerinden ekonomik baskının kalkması Sultan Abdülhamid in büyük başarılarından biri oldu.

Osmanlı Devletine hasta adam gözü ile bakıldığı ve paylaşma hesapları yapıldığı bir devrede başa geçen Sultan Abdülhamid Hanın, devletin idaresini bizzat eline aldığı 1878 den sonraki dış siyaseti dahiyane bir mahiyet arz etmektedir. Padişah ın dış siyaseti prensip itibariyle basit fakat uygulaması bakımından zordu. O, dünyadaki politik gelişmeleri yakından takip etmek üzere sarayda bir çeşit bilgi merkezi kurdu. Osmanlı ülkesiyle ilgili bütün dünyada çıkan yazılar ve dış temsilciliklerden Padişah a gelen raporlar burada toplanır ve değerlendirilirdi. Abdülhamid Han, zaman zaman önemli gördüğü meselelerde yerli ve yabancı ilim adamlarından dış politika konusunda bilgi alırdı. Padişah ın dış politikada hedefi Osmanlı Devletini savaştan uzak, barış içinde yaşatmak ve her bakımdan güçlü bir hale getirmekti. Devletler arası rekabetin Osmanlı Devleti üzerinde yoğunlaştığı bir devirde böyle bir siyaseti uygulamak gerçekten zordu. Padişah bilhassa Avrupa devletlerinin Türkiye üzerinde birbirleriyle çatışan çıkar ve ihtiraslarından faydalanmaya çalıştı. Bu sebeple milletler arası şartlar değiştikçe onun siyaseti de değişiyordu.

Sultan Abdülhamid Hanın İslam dünyasındaki itibarı pek fazlaydı. Doğu Türkistan ve Orta Afrika daki Sultanlıklar bile onun adına hutbe okutup, para bastırıyor ve ona tabi oluyorlardı. Padişah ın, Almanya İmparatoru ve Prusya Kralı İkinci Wilhelm ile şahsi dostluğu vardı. Avusturya ve Macaristan ile dostluk kurulmuş olup, İtalya ile münasebetler iyiydi. Sırbistan ve Romanya etkisizdi. Karadağ ve Bulgaristan prensleri ise, Padişah a bağlıydılar. Yanya ve Girit vilayetlerine göz diken ve Osmanlı hududunda tecavüzkâr faaliyetlerde bulunan Yunanistan a ise, 18 Nisan 1897de harp ilan edildi. Büyük devletler işe karışmadan Yunanistan ın işini bitirmek isteyen Sultan Abdülhamid, başkumandan Edhem Paşa'ya yıldırım savaşı istediğini bildirdi. Avrupalıların altı ayda geçilemez dedikleri Tırhala-Çatalca hattını bir kaç günde aşan Osmanlı birlikleri, Dömeke önlerinde Yunan ordusunu büyük bir bozguna uğrattılar. Artık Atina ya 150 km kalmış ve yol açılmıştı. Ancak Yunanistan ın Osmanlılar eline geçeceğini anlayan Rusya başta olmak üzere Avrupa devletleri, Sultan Abdülhamid den harbin durdurulmasını rica ettiler. Babıali 10 milyon altın savaş tazminatı ve işgal edilmiş olan Teselya nın teslimi karşılığında mütarekeye hazır olduğunu bildirdi. Ancak mütareke sırasında işe karışan Avrupa devletleri, tazminatın 4 milyon altına indirilmesini ve Türkiye nin küçük bazı toprak parçaları ile yetinmesini sağladılar. Böylece Osmanlı Devleti, bütün Hıristiyan devletlerin bir araya gelmeleri neticesinde, zaferle çıkmış olduğu bir harbin bile faydasını göremedi. Fakat, Yunanlılar, önemli ölçüde ezilmiş oldu.

Sultan Abdülhamid Hanın fevkalade akıllı ve tedbirli siyaseti ile bütün İslam alemini kendisine bağladığını gören İngilizler, Osmanlı Devletinin iyiye gidişini durdurmak ve yıkmak için faaliyetlerini yoğunlaştırdılar. Bir taraftan Padişah aleyhine faaliyette bulunan İttihat ve Terakki Cemiyetini desteklerken, diğer taraftan Arabistan Yarımadasında bedevi kabilelerini ve Doğu Anadolu da Ermenileri Osmanlı Devletine karşı kışkırttılar. Bu arada Osmanlı Devletinden Berlin Antlaşması'nın, Anadolu da Ermenilerin yaşadığı vilayetlerde ıslahat yapılmasını isteyen 61. maddenin kesinlikle tatbik edilmesini istediler. Bu uygulamanın ermeni muhtariyetini doğuracağını bilen Sultan Abdülhamid Han, İngilizleri yıllarca oyalayarak böyle bir teşebbüse fırsat vermedi. Ayrıca Ermenilerin, Avrupa devletlerinin dikkatlerini çekmek üzere giriştikleri isyanları anında bastırdı. Hatta bu iş için polis ve jandarmadan ziyade sivil halkı kullandı (1895-1896). Bunun üzerine Ermeniler bir arabaya yerleştirdikleri saatli bomba ile Padişah ı Cuma namazından çıkışta öldürmek istediler. Fakat Abdülhamid Han, bu suikasttan kurtuldu. Bütün bu faaliyetler onu, tatbik ettiği politikadan zerre kadar döndürmedi.

Anadolu'yu Ermenistan olarak görmek isteyen Fransız yazar Albert Vandal, bu Türk Hakanına "Le Sultan Rouge=Kızıl Sultan" diyerek iftiralar yağdırdı. Ne yazık ki bu satırlar Osmanlı ülkesindeki İslamiyet ve Türklük düşmanları tarafından da aynen alınarak Padişah'a karşı kullanıldı. Günümüzde dahi bazı gafiller bu iftiraları eserlerine koyarak genç nesilleri aldatmaktadır.

Sultan Abdülhamid Hanın kabul etmediği ve sonuna kadar direttiği önemli konulardan birisi de Filistin meselesiydi. Siyonistler, Filistin de bir Yahudi devleti kurulması için Sultan Abdülhamid e başvurdular ve Osmanlı maliyesinin en büyük problemi olan dış borçların bir kalemde silineceğini bildirdiler. Padişah bu teklifi şiddetle reddettiği gibi, Yahudilerin çeşitli yollarla Filistin e gelip yerleşmelerine engel olacak tedbirleri de aldı.

Bu arada İngilizlerin Arabistan da Cemaleddin Efgani ve meşhur casus Lawrens yolu ile hilafet meselesini kurcalamaya başlamaları üzerine, Sultan Abdülhamid de bölgeye büyük bir derviş kafilesi gönderdi. Aynı şekilde bir kafileyi de Hindistan a gönderen Padişah, böylece İngilizlerin propagandalarını etkisiz kılmaya çalıştı. Padişah ın bu faaliyetleri üzerine İngilizler onu saltanattan uzaklaştırmadıkça emellerine kavuşamayacaklarını anladılar. Bunun için İttihat ve Terakki Cemiyetinin faaliyetlerine hız verdirdiler. Başta Adana olmak üzere memleketin çeşitli yerlerinde isyanlar çıkardılar. Neticede İttihat ve Terakki Partisine mensup bazı Türk subayları, Padişah ı, Kanun-i Esasi yi ilan etmeye zorladılar. İkinci Abdülhamid Han da 23 Temmuz 1908 de anayasayı tekrar yürürlüğe koyduğunu ilan etti. İkinci Meşrutiyet adı verilen bu olay, beklenenin aksine Osmanlı Devletinin dağılmasını daha da hızlandırdı. Avusturya-Macaristan imparatorluğu 1908 de Bosna-Hersek i işgal ettiğini bildirdi. Aynı gün Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti. Bir gün sonra da Girit Yunanistan a katıldığını açıkladı. Bu olaylar cereyan ederken 17 Aralık 1908 de yeni seçilen Meclis-i Mebusan toplandı. En azılı Osmanlı düşmanları dahi mebus seçilerek meclise girmişti. Mecliste Osmanlı düşmanları daha etkiliydi.

Meşrutiyete göre Sultan, sadece sadrazam ile şeyhülislamı seçebiliyordu. Sadrazam da nazırları seçiyor, kabine güven oyu alırsa çalışıyor, meclis istediği zaman hükümeti düşürebiliyordu. Neticede devletin idaresi ehliyetsiz, tecrübesiz ellere geçti. Böylece çeşitli din, dil ve ırka mensup mebusların hepsi Osmanlı Devletinden ayrılarak istiklallerini ilan etmek için her türlü gayri meşru vasıtalara başvuruyorlardı. Binlerce Müslümanın kanına giren Yunan, Sırp, Bulgar ve Ermeni çeteleri için umumi af ilan edildi. Osmanlı Devletinden kaçan ne kadar isyancı varsa, hepsine yeniden kapılar açıldı ve bunlar İstanbul a geldiler. İngilizler, Ruslar ve diğer Hıristiyan devletler, azınlıklara el altından bol miktarda silah gönderdiler.

İttihat ve Terakki Cemiyeti liderleri, yaptıkları acemi siyasetleri ile ortalığı birbirine karıştırmışlardı. Yapacakları icraatlarda kendilerine destek olması için, Selanik ten avcı taburlarını getirerek taş kışlaya yerleştirdiler. Kendilerine karşı olanları çekinmeden öldürüyorlar, memlekette terör havası estiriyorlardı. Kısa zamanda halkın huzuru kaçtı. İttihatçılar lanetle anılmaya başlandı. Yine bunların baskısıyla hükümet alaylı subayları ordudan çıkarttı. Bu sırada bazı gazeteler, İttihatçılara karşı halkın dini duygularını galeyana getiren neşriyat yaparak, halkı ve orduyu isyana teşvik ediyordu. Rumi 31 Mart günü dördüncü avcı taburuna bağlı askerler gece yarısı isyan ederek subaylarını hapsettiler. Padişah Abdülhamid Han, isyanı Hüseyin Hilmi Paşanın gönderdiği bir telgraf sonucu öğrendi. İsyancılar sadrazamın azledilmesini, görevden alınan alaylı subayların tekrar orduya alınmasını istiyorlardı. Bunun üzerine Hüseyin Hilmi Paşayı sadrazamlıktan azlederek yerine Tevfik Paşa'yı getirdi ve Müşir Edhem Paşa'yı da harbiye nazırı yaptı. Mabeyn başkatibi ile isyancılara isyandan vazgeçtikleri takdirde affedildiklerine dair bir hatt-ı hümayun gönderdi. Bunun üzerine isyan bir miktar yatıştı. Ancak, ertesi gün yine alevlendi.

İsyanın Rumeli deki yankısı büyük oldu. Hadisenin kim tarafından hazırlandığı belli olmadığı için, Sultan boy hedefi oldu. Üçüncü ordu ile gönüllü Bulgar müfrezesi ve Sırp, Yunan, yahudi, Arnavut çetecilerden müteşekkil bir ordu kurularak İstanbul a sevk edildi.

Mevcudu on beş bine varan Hareket Ordusu, 24 Nisan da Topkapı ve Edirnekap dan şehre girerek yol üzerindeki askeri karakolları teslim aldı ve Harbiye Nezaretini işgal etti. Taksim kışlası ile Taşkışla daki mukavemet, şiddetli top ateşi karşısında kırıldı. Bu arada Yıldız Sarayının işgali sırasında Sultan Abdülhamid Han kendisine sadık olan Birinci ordu ile, Hareket ordusuna karşı konulması hususunda yapılan teklifleri kabul etmeyerek; Müslümanların halifesi olduğunu ve Müslümanı Müslümana kırdıramayacağını söyledi. Eğer ülkenin en mükemmel ordusu olan Birinci Orduya, karşı koyma emri verilseydi, derme çatma olan Hareket ordusu bir anda dağıtılabilirdi. Padişah ın emrine boyun eğen askerler silahların teslim edince, 25 Nisan günü Hareket Ordusu İstanbul a hakim oldu. Mahmud Şevket Paşa, sıkıyönetim ilan ederek suçlu suçsuz bir çok insanı idam ettirdi. Yüzlerce Balkan çetesiyle saraya girerek kıymetli eşyaları yağmaladı. İttihad ve Terakki hakimiyetini devam ettirmek için İstanbul da terör havası estirmeye başladı.

27 Nisan 1909 günü Ayan ve Mebuslar meclisi toplandı. Ayan dan Gazi Ahmed Muhtar Paşa, kürsüye gelerek, önceden kararlaştırıldığı gibi Padişah ın hal edilmesini teklif etmişti. Bu teklif kabul edildikten sonra, yine Gazi Ahmet Muhtar Paşa, hal kararının bir fetvaya istinad ettirilmesi lüzumuna işaret etmişti. Hal fetvasının ilk müsveddesini mebuslardan Elmalılı Hamdi Yazır hoca yazmıştı. Fetvada Sultan Abdülhamid Hana 31 Mart İsyanına sebep olmak, din kitaplarını tahrif etmek ve yakmak, devletin hazinesini israf etmek, insanları suçsuz oldukları halde idam ettirmek... gibi asılsız suçlar yükleniyordu. Fetva emini Hacı Nuri Efendi bu suçlamaların iftira olduğunu ileri sürerek fetvayı imzalamadı. Ancak Meclis, bu fetva gereği Sultan ı hal kararı aldı.

Nihayet, hal kararını Padişah a tebliğ için, Ayan ve Mebusanı temsilen bir heyet seçilmiş ve Yıldız Sarayına gönderilmişti.

Sultan Abdülhamid Han'a hal ini tebliğ için Yıldız a gönderilen heyetin teşekkül tarzı ise, Türk tarihinin en yüz kızartıcı hadiselerinden birisi oldu. Bütün Osmanlı tebaasını temsil etmesi gerektiği iddiası ile teşekkül olunan heyette tek bir Türk yoktu. Bunlar; Yahudi Emanuel Karasso, Arnavut Esat Toptani, Ermeni Aram Efendi ve Padişah ın uzun seneler yaverliğini yapmış olan katışık soydan Arif Hikmet Paşa idiler. Padişah, hal kararını tebliğe gelenlerin kimler olduğunu, mabeyn başkatibi Cevad Bey'e sorup öğrenince; Bir Türk padişahına, İslam halifesine hal kararını bildirmek için bir Yahudi, bir Ermeni, bir Arnavut ve bir nankörden başkasını bulamadılar mı?! demekten kendini alamadı.

İttihatçılar, o gece (27 Nisan 1909) Sultan Abdülhamid Hanı İstanbul dan çıkararak, kontrol altında tutabilecekleri Selanik e naklettiler.

Bu sırada hiçbir şeyini almasına izin verilmedi. Padişah a yolculuğunda üç kızı ile oğullarının ikisi refakat etti. Selanik te Alatini Köşkü kendisine tahsis edildi. Burada çok sıkı bir nezaret içinde acıklı yıllar geçirdi. Gazete okumasına dahi izin verilmedi.

Sultan Abdülhamid Han, Selanik te üç yıldan fazla kaldı. Yunanistan ın Osmanlı Devletine harb ilan etmesi üzerine, Büyük kabine denilen Gazi Ahmed Muhtar Paşa kabinesi, Sultan Abdülhamid Han ın Selanik te muhafazası zorlaşacağından, İstanbul a nakledilmesini kararlaştırdı. Sultan Reşad da bu kararı tasdik etti.

1 Kasım 1912 günü Loreley vapuru ile İstanbul a getirilen Hakan-ı sabık (eski padişah), ikametine tahsis olunan Beylerbeyi Sarayına yerleştirildi.

Sultan Abdülhamid Han, Beylerbeyi Sarayında beş buçuk yıl yaşadı. Bu müddet zarfında, otuz üç yıl dahiyane bir denge siyaseti ile harp riskine sokmadan ayakta tutmaya çalıştığı devletin bir oldu bittiye getirilerek Harb-i Umumi felaketine sürüklendiğine şahit oldu.

İngilizler ile Fransızların Çanakkale Boğazını zorladıkları günlerdi. Boğaz istihkamlarının dayanamayacağı ve düşman donanmasının Marmara Denizine geçebileceğinden endişe edildiği için bir tedbir olarak padişahın ve hükümetin Eskişehir e nakli kararlaştırılmıştı. Durum, Abdülhamid Hana bildirilince; Ben Fatih in torunuyum. Hiçbir vakit Bizans İmparatoru Konstantin den aşağı kalamam. Dedem İstanbul u alırken, Konstantin, askerinin başında savaşa savaşa ölmüştür. Biraderim nereye giderse gitsinler. Fakat o ve hükümet, İstanbul dan ayrılırlarsa bir daha dönemezler. Bana gelince; ben, Beylerbeyi Sarayından, ayağımı dışarıya atmam! diye cevap verdi. Onun bu kararlılığı karşısında hükümet, İstanbul da kaldı. Böylece, devletin daha o gün yıkılmasını önlemiş oldu.

Abdülhamid Han, Harb-i Umuminin sonuna yaklaşıldığı 1918 yılının Şubat ayı başında hastalandı. Yetmiş yedi yaşındaydı. Şiddetli bir nezleye tutulmuş, yaşlılığından dolayı yatağa düşmüştü. 10 Şubat 1918 günü akşamı vefat etti ve Çemberlitaş taki Sultan Mahmud türbesine defnedildi.

Sultan Abdülhamid i tahttan indiren paşalar ise sonunda, memleketi düşman çizmeleri altında bırakarak kaçtılar. İlk olarak Enver Paşa, Talat Paşa, Doktor Behaeddin Şakir, Doktor Nazım, 30 Ekim 1918 de Mondros Antlaşmasını imza ettikten sonra, gece yarısı ülkeyi terk ettiler. Talat Paşa, 1921 de kırk dokuz yaşında Berlin de, Enver Paşa 1922 de kırk yaşında Türkistan da, Cemal Paşa da 1922 de elli yaşında Tiflis te öldürüldüler.

Sultan Abdülhamid zamanında: Her vilayette mektepler, hastaneler, yollar, çeşmeler, yapıldı. Viyana dan başka bir yerde eşi bulunmayan modern bir tıp fakültesi açıldı. 1876 da Mekteb-i Mülkiyeyi yaptırdığı gibi 1879 da da bir müze yaptırdı. 1880 de Hukuk Mektebi ve Divan-ı Muhasebatı (Sayıştay) kurdu. Beyoğlu Kadın Hastanesini yaptırdı. 1881 de Güzel Sanatlar Akademisi, 1883 te Yüksek Ticaret Mektebi, 1884 te Yüksek Mühendis Mektebi ve Yatılı Kız Lisesi açıldı. 1886 da Terkos Suyunu İstanbul a getirtti ve Mülkiye Lisesini açtı. 1887 de Alman İmparatoru İstanbul a geldiğinde, Sultan Ahmed Meydanında Alman Çeşmesi yapıldı. 1889 da Bursa da İpekçilik Mektebini yaptırdı. 1891 de Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi ile Kağıthane de bir poligon kurdurdu. 1890 da Bursa demiryolunu ve Aşiret Mektebini yaptırdı. 1891 de Üsküdar Lisesi ve Rüştiye Mektepleri ve yeni postane binası ve Osmanlı Bankası ile reji binalarını ve Yafa-Kudüs demiryolu ile Ankara demiryolu yapıldı. Yine 1892 de Hamidiye Kâğıt Fabrikası, Kadıköy Havagazı Fabrikası ve Beyrut Limanı Rıhtımını yaptırdı. 189 te Osmanlı sigorta şirketi, Küçüksu Barajı ve Manastır-Selanik demiryolu yapıldı. 1894 te Şam-Horan demiryolu ve Eskişehir-Kütahya demiryolu yapıldı. Yine 1894 te Hamidiye Yüksek Ticaret Mektebi ve Galata-Tophane Rıhtımı, Dolmabahçe Saat Kulesi inşa edildi. 1895 te Beyrut-Şam demiryolu, Darülaceze binası, mum fabrikası, Afyon-Konya demiryolu, Sakız Limanı Rıhtımı, şimdiki İstanbul Lisesi binası, İstanbul-Selanik demiryolu yapıldı. Ereğli kömür ocakları çalıştırıldı. 1896 da Tuna Nehrinde Demirkapı Kanalını, Kapalıçarşı tamirini yaptırdı. Akıl Hastanesini, 1900 de Medine-i Münevvere'ye kadar telgraf hattı yaptırdı. 1902de Hamidiye Hicaz demiryolu Zerka ya kadar işledi. Kağıthane deki Hamidiye suyu İstanbul a getirildi. Yeni balıkhane, Haydarpaşa Rıhtımı, Maden Arama Mektebi, Şam da Tıbbiye-i Mülkiye yapıldı. Haydarpaşa da 1903 te Askeri Tıbbiye Mekteb-i Şahanesi, 1904 te Dilsiz ve Sağırlar Mektebi açıldı. 1904 te Bingazi ye telgraf hattı yapıldı. 1905 te İstanbul-Köstence kablosu döşendi. Haydarpaşa İstasyon Binası yapıldı. Beşiktaş Tepesindeki Yıldız Sarayı ve önündeki camiyi yaptırdı. Velhasıl Avrupa da yapılan yeniliklerin hepsini en modern şekilde yurdumuzda yaptırdı.

Ne yazık ki, 1909 da tahttan indirilince, bütün bu ilerlemeler durdu ve memleket kana boyandı. Abdülhamid Han, İstanbul-Eskişehir-Ankara ve Eskişehir-Adana-Bağdat ve Adana- Şam-Medine demiryollarını yaptırdığı zaman, başka memleketlerde bu kadar demiryolu yoktu. Din bilgileri, fen ve edebiyat ile ilgili pek çok kitap bastırdı. Köylere kadar kurslar açtırdı. Parasız kitaplar gönderdi. Harp gücünü kaybetmiş olan eski gemileri Haliç e çekip, Avrupa da yapılan üstün evsaflı kruvazörler, zırhlılar ile donanmayı kuvvetlendirdi. Askeri, subayı öyle şerefli olmuştu ki, bir kahvenin önünden bir binbaşı geçerken, kahvede oturanlar ayağa kalkarak saygı gösterirlerdi. Öyle bereket vardı ki, bir binbaşının evinde pişen yemekten, bir mahalle fakirlerinin karnı doyardı. Bütün millet, sivil, asker, herkes birbirini severdi.


Ekleme Tarihi: 26.08.2006 - 19:00
Bu mesajı bildir   vehbi70 üyenin diğer mesajları vehbi70`in Profili vehbi70 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
vipervoles su an offline vipervoles  

88 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 11.08.2006
En Son On: 17.11.2009 - 11:02
Cinsiyeti: Erkek 
cok guzel bilgiler
Ekleme Tarihi: 26.08.2006 - 19:07
Bu mesajı bildir   vipervoles üyenin diğer mesajları vipervoles`in Profili vipervoles Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
~KeMaL~ su an offline ~KeMaL~  
Kızıl Sultan Değil Ulu Hakan...

785 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 14.04.2006
En Son On: 15.12.2007 - 15:26
Cinsiyeti: ----- 
Abdül Hamid Han Hzlerinden Allah cc Razi Olsun...Ulu Hakandan Veli Padişahtan...Tasavvuf Ehli Zattan..Salahuddin ibni Mevlana Siracuddin..Hzlerine Müntesib Mubarek İnsandan...Hz Allah Şefaatlerine Nail Eylesin...

Burada Zikreden Kardesimden ve Diğer Kardeslerimden Allah Razi olsun...

Measselam...gül

Ekleme Tarihi: 02.09.2006 - 18:56
Bu mesajı bildir   ~KeMaL~ üyenin diğer mesajları ~KeMaL~`in Profili ~KeMaL~ Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
abdil han su an offline abdil han  

21 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.09.2006
En Son On: 03.02.2008 - 00:58
Cinsiyeti: Erkek 
s.a.
Allah razı olsun hepinizden,

Allah gani gani rahmet eylesin inşaAllah,o üzerine düşeni fazlasıyla yaptı,biz ise ona iftiralar atarak mukabele ettik,Allah gözlerini açarda gerçekleri görürler inşaAllah,,amin

selametle
Ekleme Tarihi: 24.09.2006 - 17:18
Bu mesajı bildir   abdil han üyenin diğer mesajları abdil han`in Profili abdil han Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
NurBahcesi su an offline NurBahcesi  
bizi doyuran padisahim birakip nereye gidiyorsun

2687 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.08.2005
En Son On: 16.01.2010 - 23:25
Cinsiyeti: ----- 
Bütün evlerin pencerelerinden
ahirete ugurlanirken sultan mahmut türbesine


bizi doyuran padisahim birakip nereye gidiyorsun


diye aglamislardir

Ekleme Tarihi: 24.09.2006 - 18:24
Bu mesajı bildir   NurBahcesi üyenin diğer mesajları NurBahcesi`in Profili NurBahcesi Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
alemihuccet su an offline alemihuccet  
RE: Kızıl Sultan Değil Ulu Hakan...

359 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 02.05.2006
En Son On: 09.01.2008 - 21:36
Cinsiyeti: ----- 
Alıntı
Orijınalı ~KeMaL~

Abdül Hamid Han Hzlerinden Allah cc Razi Olsun...Ulu Hakandan Veli Padişahtan...Tasavvuf Ehli Zattan..Salahuddin ibni Mevlana Siracuddin..Hzlerine Müntesib Mubarek İnsandan...Hz Allah Şefaatlerine Nail Eylesin...

Burada Zikreden Kardesimden ve Diğer Kardeslerimden Allah Razi olsun...

Measselam...gül



DEĞERİNİ DÜŞMANLARI BİLE BİLİYORDU...
ALLAH(CC) RAHMET EYLESİN CÜMLESİNE
Ekleme Tarihi: 24.09.2006 - 19:41
Bu mesajı bildir   alemihuccet üyenin diğer mesajları alemihuccet`in Profili alemihuccet Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Sacide su an offline Sacide  
RAHMET AYI HOŞ GELDİ İNŞALLAH BOŞ GİTMEZ....

131 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 21.09.2006
En Son On: 27.01.2007 - 15:36
Cinsiyeti: Bayan 
HOŞ GELDİN RAHMET AYI

HOŞGELDİN SELAMET,MERHAMET,ŞEVKAT AYI.

RABBİMİZİN KUTLU MESAJININ DOĞUM AYI HOŞ GELDİN.

MÜCRİMLERE AF VESİLESİ,ÇORAKLAŞAN GÜZLERİMİZE GÖNÜLLERİMİZE

İLAHİ NURDAN SICACIK DAMLA HOŞGELDİN.


ALLAH'IM BİZ KULLARINA HAYATIMIZI YENİDEN

GÖZDEN GEÇİRMEMİZ İÇİN BAHŞ ETTİĞİN BU MÜBAREK AYI

DOLU DOLU YAŞMAYI NASİP ET BİZE.

TERTEMİZ BİR SAYFA OLARAK BİZE SUNULAN BU MÜBAREK

AYI HAYIRLI AMELLERLE DOLDURMAK NASİP ET.

TÜM KARDEŞLERİMİ VE İÇİNDE BU ACİZİ DE İLAHİ AFVA

NAİL ET.
gül gül gül gül
Ekleme Tarihi: 24.09.2006 - 20:54
Bu mesajı bildir   Sacide üyenin diğer mesajları Sacide`in Profili Sacide Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Sacide su an offline Sacide  

131 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 21.09.2006
En Son On: 27.01.2007 - 15:36
Cinsiyeti: Bayan 
Bu yazının ulu hakan ile ne ilgisi var diye merak edenler

için açıklama:

Hiç bir ilgisi yok

Sadece küçük bir hata.

Ama önemli olan sizinle paylaşmaktı.duvar
Ekleme Tarihi: 24.09.2006 - 21:17
Bu mesajı bildir   Sacide üyenin diğer mesajları Sacide`in Profili Sacide Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
khayr su an offline khayr  
Rasulullah'ın Dostları

206 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.08.2006
En Son On: 03.09.2009 - 00:29
Cinsiyeti: Bayan 
O mübarek, içerden ve dışardan yıkılmaya çalışılan Osmanlı imparatorluğunu 33 yıl ayakta tutmayı başarmış bir lider,bir komutan, bir devlet adamıydı. Onu düşmanları tebasından daha iyi tanıyordu. Kendisini tahttan indirmeye gelen siyonist işbirlikçilerine bile, onlar benim tebamdır kan dökülmesini istemiyorum diyerek tahttan ayrılacak kadar merhametli bir mübarekti. Ona kızıl ismini yakıştıranlar kendileri kıpkızıldı. Allah hepinizden razı olsun, neyse ki O mübareği gerçek kişiliği ile tanıyan birçok din kardeşimiz var.
Rabbim bizleri onların şefaatinden mahrum bırakmasın inşallah... AMİN!!!

Ekleme Tarihi: 24.09.2006 - 22:17
Bu mesajı bildir   khayr üyenin diğer mesajları khayr`in Profili khayr Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
kolcu66 su an offline kolcu66  

100 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.06.2006
En Son On: 19.03.2007 - 20:05
Cinsiyeti: ----- 
Devlet işlerinde abdestsiz bir imzası bile bulunmayan Sultandır kendisi. Zamanında anadoluda ehl-i sünnet kitaplarını her yere yayarak bugünki az buz bozulmanın o zamandan başlamasını engelleyen kahramandır. Rahmetle anıyoruz kendisini...
Ekleme Tarihi: 25.09.2006 - 00:49
Bu mesajı bildir   kolcu66 üyenin diğer mesajları kolcu66`in Profili kolcu66 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
( ("V")RUMEYSA("V")  
RE:

12 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 18.01.2007
En Son On: 10.02.2007 - 20:33
Cinsiyeti: Bayan 
Alıntı
Orijınalı vatandas72

Ona dil uzatanlar,
girdikleri bataklikta boguldu.

Kimi pisman oldu,
hatasindan döndü.

Onun ne kadar büyük bir Dahi oldugunu ancak onu kaybettikten sonra anlayabildiler.

O bir Idareci idi,
O bir Kumandan idi,
O bir Dahi idi,
O insanligin nadir gördügü büyük bir önder idi,
O Hakka ve Hakka asik olanlarin sevdalisi idi,
Seriatin ve Sünnet-i Muhammedin tavizsiz tatbikcisi idi,
O bir Veli idi,

fakat,
asla,

kizil sultan degildi!

Eline saglik kardesim, hatirlattigin icin!



evet sana tüm içtenliğimle katılıyorum....Tebrikler..

Ekleme Tarihi: 19.01.2007 - 20:26
Bu mesajı bildir   ( ( zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 456 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
zumruduanka (54), musabenes (50), ecelikkaya (39), beytullah akbas (45), arkadaþ63 (43), ihsanoral (58), Risale-i_Nur (40), afilli67 (45), SrSn (32), sofilutuf (57), dosta-dogru (54), mucahid79 (45), ryk1804 (60), rüzgar (40), makif2 (51), {{esmanur}} (37), hamit70 (54), nureddin (38), canberk- (39), feyza-_- (41), sinan.s (48), serbey (43), konuralp (55), barla07 (55), yildirim10 Dk (54), rümeysam (40), CEYLÝN (38), Gurbet_Gulu (39), TAHÝR (46), gokhan62 (62), edyebu (46), esra kaya (38), Nurozingo (38), beraat (39), ist79 (45), ouz (36), imanlý (45), OsmanÖZGEN&Cced.. (42), cemcuneyt (38), reyyan62 (62), gokhansedacengi.. (36), yenikoy (47)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.57868 saniyede açıldı