kaletra generique plaquenil stromectol generique plaquenil generique kaletra voltaren votum plus votum vytorin wellbutrin sr xatral xeloda xenical xylocaine yasmin yasminelle yaz zanaflex zantac zantic zebeta zeffix zenegra zentel zestoretic zestril zetia ziac ziagen zilutrol zinacef zinat zithromax dispersible zithromax zocor zofran zoloft zorotop zovirax zurcal zyloprim zyprexa zyrtec zyvox zyvoxid
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » HADİS / SÜNNET » Peygamberimizin doğumunu anarken ne yapacağız?

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 5 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Gast ahmet gunay  
Peygamberimizin doğumunu anarken ne yapacağız?

Misafir

Kayıt Tarihi: 14.05.2024
En Son On:
Cinsiyeti: ----- 
Değerli kardeşlerim;

Peygamberimiz anılırken akla ilk gelen, onun , Kur'an-ı Kerim'le övülmüş olan yüksek ahlâkıdır. Onu Allah Teâlâ terbiye ettiği için bir insanda bulunması düşünülebilen güzel huy ve davranışların daha mükemmeli onda toplanmıştı. Ahlâkının güzelliğine ve her yönü ile güvenilir olduğuna düşmanları bile hayrandı. Daha gençliğinde halk arasında ''el-Emin-güvenilir" kimse olarak tanınmış olduğunu az önce söylemiştik. Şu olay bunun çarpıcı bir örneğidir:

Kâbe Kureyş tarafından yenileniyordu. Her kabile kendisine düşen bölümü yapmış, sıra ''Hacer-i Esved''in yerine konmasına gelmişti. Kureyş'ten her kabile ''Hacer-i Esved''i yerine koyma şerefini kazanmak için, o hizmeti yapmak istiyordu. Bu yüzden kabileler arasında tartışma çıktı. Her kabile ''Hacer-i Esved"i yerine koyma şerefinin kendisine ait olduğunu iddia ediyordu. Hele Abdüddaroğulları çok ileri gidip bir çanak dolusu kan getirdiler. Ellerini bu kana bulaştırıp: "Kanımız dökülmedikçe kimse önümüze geçemez" diye yemin ettiler. Bu tartışma dört beş gün devam etti. Nerede ise kabileler arasında savaş çıkacaktı ki, Kureyşin en yaşlısı olan Ebû Umeyye Beni Muğîre Kureyşin ileri gelenlerini Mescidde topladı. Konuyu tekrar tartıştılar ve şu karara vardılar: Belirledikleri vakitte mescidin Safa tarafındaki kapısından önce kim içeriye girerse o, hakem olacaktı. Belirlenen vakitte evvelâ bu kapıdan Peygamberimiz içeri girdi. Bunun üzerine Kureyş ileri gelenleri hep bir ağızdan. "İşte bu giren zat, emindir, bunun hakemliğine razıyız. Bu güvenilir zat, Muhammed'tir." dediler. Peygamberimiz bunların yanına gelince, kendisini hakem tayin ettiklerini ve bunu kabul etmesini rica ettiler. Peygamberimiz onları dinledikten sonra hakemliği kabul etti ve. "Bana bir yaygı getirin'' buyurdu. Getirilen bu yaygının içine kendi eliyle “Hacer-i Esved''i koydu. Sonra kabile başkanlarının bu yaygının birer ucundan tutup birlikte kaldırmalarını söyledi. Böyle yaptılar, her kabile yaygının bir ucundan tutarak ''Hacer-i Esved''i konacağı yere kadar kaldırdılar, Peygamberimiz de onu yerine koydu. Böylece her kabile “Hacer-i Esved''i yerine koyma şerefinden payını aldı ve tartışma da böylece bitmiş oldu(Kâmil Miras, Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-iSarih Tercemesi, VI, 30, 31)

Bu olayda önemli olan şudur: Peygamberimizin küçük yaştan beri kimseyi incitmeyip o yaşa gelinceye kadar fazilete aykırı hiçbir hal ve hareketi görülmediği için Peygamber olarak gönderilmeden önce de Kureyş arasında “güvenilir'' ünvanı ile tanınmış olmasıdır. İslâmiyet'in kısa zamanda ve hızla yayılmış olması, şüphe yok ki, onu tebliğ eden Peygamberin yüksek ahlâkı ile ilgilidir. İnsanlar onun dürüstlüğüne ve güvenilir olduğuna inanmasalardı onun etrafında toplanırlar mıydı. Nitekim Kurân-ı Kerim'de bu husus şöyle ifade edilmiştir.


“Ey Muhammed, Allah'ın rahmetinden dolayı sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlara bağış dile, iş hakkında onlara danış, fakat karar verdin mi Allah'a güven. Doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever.''(Al-i İmran,159.)

Peygamberimiz, yaşadığı hayat ile telkin ettiği esaslar arasında tam bir ahenk mevcut idi. O, telkin ettiği esasları önce kendisi uygulardı. Çünkü insan,başkalarına verdiği öğüdü kendisi uygulamazsa onun başkaları üzerinde etkisi de olmaz. Esasen Kur'an-ı Kerim:


“Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyleri niçin söylersiniz"agla Saff, 2.)
diyerek kişinin yapmayacağı şeyi başkalarına söylemesinin doğru olmayacağını bildirmektedir.

Hz. Aişe validemize, Peygamberimizin ahlâkının nasıl olduğu sorulduğunda, o: “Onun ahlâkı Kur'an'dı" demiştir.(Müslim, Müsafirûn, 129.)


Peygamberimiz, davranışları ve üstün kişiliği ile en güzel örnektir. Esasen Kur'an-ı Kerim tek örnek kişi kabul etmektedir ki, o da Peygamberimizdir. Şöyle buyurulmuştur:


''And olsun ki, Allah'ın Resûlü, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok ananlar için güzel bir örnektir."agla Ahzap, 21.)

Ayet-i Kerime Peygamberimizin, Allah'ın razı olacağı davranışlarda bulunmak isteyenler için canlı bir örnek ve büyük fazilet numunesi olduğu anlatılmaktadır. Peygamberimiz, Peygamber olarak insanları davete başladığı zaman, onu duyan komşu ülkelerin başkanları , karşılaştıkları her Mekke'liden Peygamberimiz hakkında bilgi alıyorlar, daha çok ahlâkının nasıl olduğunu soruyorlardı. İşte Mekke ileri gelenlerinden Ebû Süfyan müslüman olmadan önce ticaret amacı ile Şam'a gittiği zaman Bizans imparatoru onu huzuruna çağırmış ve Peygamberimizle ilgili kendisine bazı sorular sormuştu. Bu sorulardan birisi de şöyle idi. Peygamberlik iddiasında bulunan bu zatın daha önce hiç yalan söylediğini duydunuz mu? Ebû Süfyan: “Asla, yalan söylediğini duymadık” diye , cevap verdi. Bunun üzerine İmparator:

– Size, Peygamberlik iddiasında bulunan bu zatın evvelce hiç yalan söyleyip söylemediğini sordum, Onun hiç yalan söylemediğini ifade ettiniz. Şayet bu zat Allah hakkında yalan söylemiş olsa daha evvel insanlara yalan söylemesi gerekirdi, dedi.(Buhari, Bedü'l-Vahiy, 1)

Peygamberimize göre ahlâk herşeydi. O, ahlâka o kadar önem verirdi ki, dinin ne olduğunu soranlara, dinin güzel ahlâktan ibaret olduğunu söylerdi. Hatta ahlâkı güzel olmayanın; konuştuğu zaman yalan söyleyenin, söz verdiği zaman sözünde durmayanın, emanete hıyanet edenin -diğer dinî vecibelerini yerine getirmiş olsa bile- olgun mümin olamayacağını söylerdi.

Onun hayatını inceleyenler, onun ne yüksek bir ahlâka sahip olduğunu göreceklerdir. 0, kim olursa olsun, herkese iyi muamele eder, kimseyi incitmez, ayıplamaz ve kırmazdı. Ebû Saîd el Hudrî (r.a.) anlatıyor. "Birgün Bedevilerden biri Peygamberimizden alacağını tahsil etmeye gelmişti. Edep ve terbiye ölçülerini aşarak Peygamberimize kaba ve sert sözler söyledi. Ashab-ı kiram bedevînin bu hareketine kızarak Sen kiminle konuştuğunu biliyor musun? dediler. Bedevî hiç aldırmadı: Ben hakkımı istemeye geldim, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz Ashab'a Siz onun tarafından olacaktınız. Çünkü bu adam hakkını istiyor, buyurdu.(
İbn Mace, Sadakat, 17.)

Peygamberimiz, arkadaşlarından herhangi biri kendisinden bir ricada bulunduğunda bu ricayı geri çevirmez, yerine getirirdi. Mahmud b. Er-Rebîu'I-Ensarî (r.a.) anlatıyor:

“Peygamberimizin arkadaşlarından Bedir savaşında hazır bulunan Ensardan Itban B. Malik, Peygamberimize gelerek. "Ey Allah'ın Rasûlü, gözlerim görmez oldu. Halbuki mahallemiz halkına namaz kıldıran benim. Yağmur yağdığı vakit onlarla aramızda olan dere akar da mescitlerine gidip namaz kıldıramaz oluyorum. Gönlüm ister ki, bana gelip evimde namaz kıldırasın da senin namaz kıldığın yeri namazgâh edineyim." dedi. Peygamberimiz: "İnşallah bunu yaparım" diye vadetti. Itban diyor ki. Ertesi sabah Peygamberimiz beraberinde Ebû Bekir olduğu halde gün yükseldiği vakit bana geldiler. Peygamberimiz içeri girmek için izin istedi. Eve girdiğinde oturmadı, bana.

– Evinin neresinde namaz kılmamı istersin? dedi. Ben de namaz kılmasını istediğim yeri ona gösterdim. Peygamberimiz namaza durup tekbir aldı. Biz de arkasında durarak saf olduk. İki rekat kıldırıp selâm verdi. Bunun üzerine biz onun için pişirdiğimiz çorbaya onu alıkoyduk. Mahallemiz sakinlerinden bir çok kimseler, Peygamberimizin evimizi şereflendirdiğini haber alınca birer birer geldiler. İçlerinden biri mahallede oturan Malik b. Ed-Dühayşin'i göremeyince sordu. "Malik nerede?" dedi. Orada bulunanlardan bir başkası.

– O, Allah'a ve Peygamberine sevgisi olmayan bir münafıktır, dedi. Peygamberimiz:

– Böyle deme, görmüyor musun ki, "La ilahe illallah (Muhammedü'r-Resûlullah)" diyor ve bunu Allah rızası için söylüyor, buyurdu. Bunun üzerine o zat: Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dedi. Itban diyor ki: Peygamberimizi münafıklar hakkında hep böyle iyilik ve hayır düşünür bulurduk, dedi. Sonra Peygamberimiz:

– Allah Teâlâ, O'nun rızasını arayarak "Lâ ilâhe illallah" diyen kimseyi cehennem ateşine haram kılmıştır,(Buhari, Salât, 46.) buyurdu.

Peygamberimiz hayatı boyunca adaletten kıl kadar ayrılmamıştır. Herkese karşı âdil davranmış, insafla muamele yapmıştır.

Hz. Aişe validemiz anlatıyor: Mahzumî kabilesinden bir kadın hırsızlık etmişti. Mekke ileri gelenleri, asil bir aileye mensup olan bu kadının ceza görmemesi için Peygamberimizin çok sevdiği azatlı kölesi Zeyd'in oğlu Usamey'i Peygamberimize şefaatçi olarak gönderdiler. Peygamberimiz Usame'yi dinledikten sonra:

– Sizden öncekiler bu gibi farklı uygulamaları sebebiyle helak olmuştur. Onlar, yoksullara en ağır cezayı uygular, zengin ve itibarlı olana ise ceza vermezlerdi, buyurarak kanunların uygulanmasında ayırım yapılmasının toplumun yok olmasına sebep olacağını bildirmiş ve, "Allah'a yemin ederim ki, Muhammed'in kızı Fâtıma hırsızlık etse mutlaka onu cezalandırırdım"agla Buhari, Hudut, 11; Müslim, Hudut, 2.)buyurdu.

Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.) anlatıyor:

– Bir defa Peygamberimiz savaş ganimeti dağıtıyordu. Çok kalabalık vardı. Adamın biri Peygamberimizin adeta sırtına binmişti. Peygamberiz elindeki çubukla kendisini rahatsız eden bu adama geri durması için işaret etmiş, fakat çubuk adamın yüzüne gelerek, yüzünü incitmişti. Peygamberimiz hemen çubuğu adamın eline vererek. İntikamını al, demişti. Adam: Ey Allah'ın Resûlü, ben şikâyetçi değilim,(Ebû Davut, Diyât, 15.)diye cevap verdi.

Peygamberimizin doğumunu anarken ne yapacağız?
Bazı yerlerde olduğu gibi kaside ve ilâhiler söyleyip kandil simitleri dağıtmakla mı yetineceğiz. Elbette bunlar da güzel adetlerdir. Ancak onun doğumunu anmak bu değildir. Onu anmaktan asıl gaye, onun cihanşûmül olan nübüvvet ve risaletini , yüksek ahlâkını anmak ve sünnetine uyma azmini tazelemektir. Çocuklarımıza onun hayatı ile ilgili bilgi vererek onu sevdirmeye çalışmaktır. Çünkü onu sevmek imandandır, hatta imanın ta kendisidir. Nitekim Peygamberimiz:


“Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, hiç biriniz, ben ona babasından ve çocuğundan da daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmaz,"aglaBuhari, İman, 8; Müslim, İman, 16.) buyurdu.

Peygamberimizi sevmek demek, onun sünnetine uymak ve onu hayata geçirmektir. Nitekim Peygamberimiz:


“Sünnetimi ihya eden beni sevmiş demektir. Beni seven ise cennet'te benimle beraberdir",( Tirmizî, İlm, 16.)buyurmuştur.

Değerli kardeşlerim, Allah Teâla'nın sevgisine ve mağfiretine mazhar olmanın tek yolu, O'nun sevgili Peygamberinin sünnetine uymaktır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:


&#8220aglaEy Muhammed) de ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir."agla Al-i İmran, 31.)

İşte bu ayet-i kerime, Peygambere uymanın Allah'ın rızasını kazanmaya ve günahların bağışlanmasına vesile olacağını gayet açık bir şekilde ifade buyurmaktadır.

Bu duygu ve düşünce ile kutlu doğumun hepimize, aziz milletimize ve bütün müslüman kardeşlerimize mübarek olmasını ve Peygamberimizin şefaatine bizi mazhar kılmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum.


15 Kâmil Miras, Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-iSarih Tercemesi, VI, 30, 31.



Selam ve dua ile....
Ekleme Tarihi: 08.04.2006 - 21:21
Bu mesajı bildir   zum Anfang der Seite
kemal su an offline kemal  

27 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 24.08.2005
En Son On: 28.07.2008 - 20:36
Cinsiyeti: ----- 
ALLAH razı olsun ahmet abi senden
ALLAH bize KURAN-I KERİM iyle ve peygamber efendimizin sünneti seniyeleri yaşamayı nasip etsintelaşlı


Bu mesaj 1 kez ve en son kemal tarafından 08.04.2006 - 22:19 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 08.04.2006 - 22:18
Bu mesajı bildir   kemal üyenin diğer mesajları kemal`in Profili kemal Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
YakupDemir su an offline YakupDemir  

44 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 10.03.2006
En Son On: 23.03.2007 - 00:48
Cinsiyeti: Erkek 
Degerli kardesim ne yapariz bilmem peygamber ( SAV ) efendimizi anarken, ama ben söyle düsünüyorum, keske o yüce peygamber müminlerin gündemine, sadece kutlu dogum haftasinda degilde senenin 365 günü gündemde olsa yani her animizi onunla beraber gecirebilsek. Aklima tam olarak gelmedi hangi ayet idi ama söyle söylüyordu Allah´ü teala; Allah ve melekleri ona cok salat ve selam getiriyor, ey iman edenler sizde ona selat ve selam getirin.

Insaalah su günlerde peygamberimizi dahada fazla analim.
Ekleme Tarihi: 16.04.2006 - 21:07
Bu mesajı bildir   YakupDemir üyenin diğer mesajları YakupDemir`in Profili YakupDemir Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
selman-i-farisi su an offline selman-i-farisi  
Themenicon    ALLAH RAZI OLSUN

6 Mesaj

Kayıt Tarihi: 22.04.2006
En Son On: 05.07.2006 - 12:40
Cinsiyeti: Erkek 
gülAHMET ABİ ALLAH SENDEN RAZI OLSUN ÇOK GÜZEL KONUŞMUSSUNgül
Ekleme Tarihi: 24.04.2006 - 12:37
Bu mesajı bildir   selman-i-farisi üyenin diğer mesajları selman-i-farisi`in Profili selman-i-farisi Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
NurBahcesi su an offline NurBahcesi  

2687 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.08.2005
En Son On: 16.01.2010 - 23:25
Cinsiyeti: ----- 
AHMET HOCAM allah razi olsun bu iste islam

Hz. Aişe validemiz anlatıyor: Mahzumî kabilesinden bir kadın hırsızlık etmişti. Mekke ileri gelenleri, asil bir aileye mensup olan bu kadının ceza görmemesi için Peygamberimizin çok sevdiği azatlı kölesi Zeyd'in oğlu Usamey'i Peygamberimize şefaatçi olarak gönderdiler. Peygamberimiz Usame'yi dinledikten sonra:

Sizden öncekiler bu gibi farklı uygulamaları sebebiyle helak olmuştur. Onlar, yoksullara en ağır cezayı uygular, zengin ve itibarlı olana ise ceza vermezlerdi, buyurarak kanunların uygulanmasında ayırım yapılmasının toplumun yok olmasına sebep olacağını bildirmiş ve, "Allah'a yemin ederim ki, Muhammed'in kızı Fâtıma hırsızlık etse mutlaka onu cezalandırırdım"agla Buhari, Hudut, 11; Müslim, Hudut, 2.)buyurdu.
Ekleme Tarihi: 24.04.2006 - 13:31
Bu mesajı bildir   NurBahcesi üyenin diğer mesajları NurBahcesi`in Profili NurBahcesi Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 816 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
Maksat kelam ol.. (54), betl_22 (37), erdogan955 (69), adaletli (55), erdoganisik (53), osman.d. (51), mehmetyz (44), yucelirfan (43), yazioba (53), °*°SiBeL°*° (32), haydem (45), ORGENERAL (43), yolcu_38 (44), karadað (51), cumali ak (43), adnanmuzaffer (70), MEMOLÝ2 (64), saara (31), plumbi (44), zeynebiye29 (43), mdemirbasci (50), muhammed_fatih (571), meslus (50), adnan65 (59), kýr&yacu.. (51), elisranur (40), ben_ölecem (44), asayan (49), yakamoz_38 (40)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.56471 saniyede açıldı