kaletra budesonide generique stromectol generique rhinocortkaletra apranax aprovel aralen arava arcocillin arcoxia aricept arilin arimidex aristocort artane arthrotec artofen asacol asasantine asmaxen at 10 atarax atenil ateno basan comp ateno basan atesifar athrofen atridox atrovent augmentin avalide avana avapro avelox aventyl aviral avodart aygestin azaimun azarek azelex aziclav azulfidine bactrim basiron
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » İBRET TABLOLARI » Takva Sahipleri...

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muvahhid su an offline Muvahhid  
Takva Sahipleri...

27 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 14.01.2006
En Son On: 24.01.2007 - 02:00
Cinsiyeti: Erkek 
O takva sahipleri, bollukta ve darlıkta bağışta bulunanlar, öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını affedenlerdir.” (Al-i İmran Suresi: 134)

MUTLULUK ŞAKASI

Ağır ağır adımlıyordu havalandırmayı. Böylesine düşünmemişti zindanı. Sonbaharı olmayan bir kardeşliğin, bir fedakarlığın atlas iklimindeydi. Hiç mi öfkelenmezdi bu insanlar? Hiç mi başkalarının kusurlarına kızmazlardı bu dar mekanda? Bollukta ihsan etmek iyi de, ya bu darlıkta… Hem kendileri muhtaçken ihsan etmek… Ya güler yüz ve tebessüm sadakaları dağıtmak, yapılan iyiliği unutmak, başa kakmamak… Bilmeden de olsa yapılan kötülüğe iyilikle mukabele etmek… “O takva sahipleri, bollukta ve darlıkta bağışta bulunanlar, öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını affedenlerdir.”
“Allah’ım! Bunlar melek mi? diye geçirdi içinden genç adam. Henüz üç-dört ayını doldurmuştu tutuklanalı. Adaşı Yusuf’un medresesine uğramıştı yolu. Yusufi endişeyi yüreğinde taşıyan herkes gibi..
Suçu; hizmet-i Kur’aniyede bulunmak… Suçu; hakikat-i imaniyeyi büyük bir aymazlık yaşayan halkına duyurmak… Suçu; Allah’ın evinde Allah’ın kitabını öğretmek… Netice; Yusufi duraktı; sabır ve irfan mektebiydi.
Geldiği günden beri şu koğuşa, gönlünde inkılaplar yaşanmıştı. Meğer dört duvar, meğer zindan ne hakikatlere gebeymiş: Kardeşliği öğrenmişti fedakârlıkla beraber. Bir an muhacirler gibi hissetti kendini Ensar’ın kucağında, kardeşliğin bağrında. Kinsiz, öfkesiz bir mekanda… Allah’ın rızasının ve hoşnutluğunun hedeflendiği bir ortamda… Gecelerin secdelerle, gündüzlerin kutsal nidalar ve ilimle hayat bulduğu bir zeminde…
Çok şey öğrenmişti bu kısa zamanda. Rabbine hamd etti bu güzellikleri yaşattığı için, şahid ettiği için. Yüreğinde kardeşlik ikliminin meltemini hissetti. Serinlik sardı içini. Zindandaydı, ama mutluydu kardeşleri arasında.
Yorulduğunu fark etti. Bir köşeye çekildi. Sırtını bir dosta dayar gibi güvenle dayadı duvara. Artık duvarlar da şirin görünüyordu ona. Bu yapının her tarafına kardeşlerinin kokusu sinmişti adeta. Çoğunluktaydılar bir çok cezaevinde olduğu gibi bölgenin. Güzel duygularının kaynağını aradı alem-i efkârda. “Demek ki marifet kardeşlerimde” diye düşündü. “Betonu bile güzelleştiren kardeşlerimde…”
Elini duvara dayalı duran süpürgeye uzattı. Aklına mahkemesi geldi. Celb faksı gelmemişti. “Neden acaba? diye düşünürken, elindeki süpürgeyi sağa sola sallıyordu. “Neyse, önemli değil. Vardır elbet bir hayır ” diyerek kalktı, koğuşa yöneldi.
Merdivenleri çıkarken Burhan ile karşılaştı. Tebessümle baktı gözlerine. Aman Allah’ın yanılıyor muydu? Hayır, hayır! Yanılıyor olamazdı. Burhan’ın bakışlarında kızgınlığın seli akıyor, şimşekler çakıyordu. Öfkeyle bakıp geçti Burhan.
Acaba bilmeden bir hatası mı olmuştu Burhan’a karşı? Kendini kontrol etti. Hatırlayamadı. Hatta henüz bir saat önce samimi bir şekilde konuşmuşlardı. “Belki de ben evhamlandım. Su-i zanda bulundum” diye düşündü. Nefsini kınadı.
Banyo yapmak düşüncesindeydi. Temiz elbisesinin kalmadığını hatırladı. Koğuştaki en samimi arkadaşına koştu:
-Salih, dedi. Fazla elbisen varsa, benimkiler kuruyana kadar emaneten alabilir miyim?
Ağır ağır döndü Salih. Yüzü somurtuyordu:
-Ne elbisesi? Elbise-melbise yok! Dedi öfkeli bir ses tonuyla.
Şoka girdi, neye uğradığını şaşırmıştı. Can kardeşi Salih miydi bu? İnanamıyordu olanlara. Halbuki neler düşünmüştü neler? Normalde Salih, emanet etmez hediye ederdi. Ama karşılaştığı bu muamele… Sustu. Hiçbir şey demeden sükunet denizine daldı ranzasına uzanarak.
Öğle yemeği için aşağı kata indi. Tüm koğuş yemekteydi. Neşe saçan gözleriyle kardeşlerine baktı fakat hepsi somurtuyordu. Her zamanki neşeli ortam yoktu. Sessizce masaya oturdu. Bakışların negatif elektriğini üzerinde hissedince başını önüne eğdi, sessizliğe gömüldü.
Bir yandan da düşünüyordu. Neler oluyordu? Ne yapmıştı? Neden herkes bir anda düşman kesilmişti? Bir türlü bulamadı zihninde cirit atan soruların cevabını. Aniden Zeki’nin sesini duydu:
-Yusuf’tan şikayetçiyim arkadaşlar!
-Evet, evet! Ben de şikayetçiyim!
-Ben de, ben de…
“Aman Allah’ım! Neler oluyor” diye şaşkınlıkla baktı arkadaşlarına. Tüm gözler masada oturan koğuşun saygın kişisine döndü. “Dayı” diye hürmet edilen, o ana kadar sükunet içinde yemek yiyordu. Ağır ağır döndü müştekilere:
-Ne oluyor? diye sordu. Bir durum mu var?
Burhan, Salih ve Zeki ileri atıldılar hep birden üçü bir ağızdan:
-Yusuf’tan şikayetçiyiz. Yargılanmasını istiyoruz.
-Peki, dedi dayı. Sofrayı toplayıp mahkemeyi kuralım.
Çabucak sofra kaldırıldı. Hakim makamına oturdu dayı. Müştekiler ve Yusuf ise karşısına…
-Evet Zeki! Önce sen söyle bakalım, dedi dayı ciddi bir ses tonuyla. Niçin şikayetçisin Yusuf’tan?
Zeki ciddi, ciddi doğruldu. Büzülmüş, adeta bir yumruk kadar küçülmüş, olanlara hâlâ bir anlam verememenin şokunu yaşayan Yusuf’a baktı:
-Onu, deyip parmağıyla Yusuf’u işaret etti. Havalandırmada oturmuş elindeki süpürgeyi sağa-sola sallarken gördüm. Şikayetçiyim.
Böyle bir iddia daha çok şaşırtmıştı Yusuf’u. İkinci bir ses şaşkınlığını daha bir artırdı. Salih’ti konuşan:
-Benden elbise istedi. Bende şikayetçiyim.
-Merdivende karşılaştığımızda bana tebessümle baktı. Bende şikayetçiyim, sesi Burhan’dan yükselmişti.
Zihni allak bullak olmuştu Yusuf’un. Bunlar ne biçin şikayetlerdi. Neler oluyordu? Bu melek insanlara ne olmuştu böyle? Bu güne kadar gördüğü izzet, ikram, kardeşlik yalan mıydı? Dilini ısırdı. Elini çimdikledi. Rüya görüyor olmalıydı. İnanası gelmiyordu olanlara. Dili tutulmuşçasına ağzını bıçak açmıyor, aval aval bakıyordu.
Yusuf’a baktı dayı.
-Hımm! Ağır ve ciddi iddialar bunlar, dedi sakalının kaşıyarak:
“Karar” diye bir ses çınladı kulaklarında Yusuf’un. Herkes ayağa kalktı. Tüm bakışlar Dayı’nın ağzına kilitlenmişti. Yusuf, ölgün ölgün seyrediyordu olanları. Kulakları uğulduyor, gözleri kararıyordu. Dizlerinde derman kalmamıştı.
Dayının sesi ortalıkta yankılandı:
-Böylesine ağır suçlamalar için verilebilecek tek karar..
“Neler söylüyor?” diye düşündü Yusuf. “Neyin kararını verecek?”
-…sanığın tahliyesidir” sözleri duyulur duyulmaz ortalıkta bir ses gürledi:
-Tekbiiir!
-Allahu Ekber! Allahu Ekber! Allahu Ekber!
Nidalar koğuşun duvarlarında yankılandı. Karşısında Dayı’yı gördü önce. Tekrar tebessüm fışkıran bakışlarla bakıyordu. Tüm bakışlar, sözler, hareketler birden kardeşlik koktu. Kendini sırayla Ensar’ın kucağındaymış gibi kardeşlerinin kucağında buldu. Bir muştu dolaştı dillerde…
-Bu bir şakaydı, dedi dayı. Paylaşılan bir mutluluğun şakası… Sen havalandırmadayken “Tahliye” olduğuna dair haber geldi mahkemeden. Gözün aydın üzdükse hakkını helal et…
Tebrikler, tekrar tekrar sarılmalar, Yusuf’u uykudan uyanır gibi getirdi kendine. Sevinmişti; tahliyesinden çok, yaşananların gerçek olmadığına…
Demek hepsi şakaydı, kardeşleri ona öfkeli değildi. Her şey sevincini paylaşmak, mutluluğuna ortak olmak içindi. Paylaşıldıkça artan mutluluklar… “Olsun değer…” dedi içinden. “Yeter ki kardeşlerim mutlu olsun.”
Ekleme Tarihi: 21.01.2006 - 01:52
Bu mesajı bildir   Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1044 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
hümeyra24 (43), güllüm (41), alitufan (48), semsuddin (39), f_erturk (39), zafercezlan (54), benbuamellerimi.. (53), seyma_05 (39), yenilmezburuk (46), mhmmdky (37), sivaslihakan (46), sunam6 (41), konya28 (37), mardinlimemo (44), @hasan@ (39), _huzurislamda_ (39), Seda_ (35), BOPPON (43), faziltopal (55), ahmetserkankaya (43), eLsina (38), AZRA66 (37), sulukapo (34), HAKANCETIN (46), mentese (48), palanxdöken (53), ADEM BAKIRHAN (60), ceyhan (71), ReSuLe_HaSrEtt (38), Forever_Love (40), mutlu69 (55), islam yusuf (54), sofi32 (49), yesil_bahar19 (37), makhorsa (48), erihna (41), veysi irdam (88), abdullah özkul (27), nur58 (60), fedayi (55), RAMAZAN69 (37), seyyidali47 (50), gocer (55), suleyman yildiz (57), vuslat_wien (41), KASIM EROL (50), isanurun (39), koeroglu (48), ardaci (49), ardaburda (50), gunesgunes (42), Burcu89 (35), BMW (43), ZLH (), hafiz_34 (68), bestebuse (51), Aysegül (36), seroar (55), hacirizeli (53), sonmezNL (53), zeko (), CILGIN KURT (51), BERGE00 (42), sevki (51), fth (41), muhammetmustafa (44), bsapmaz (59), siyah_gül (36), ekrem144 (), Cicekci (37), rooster79 (45), mehmetx (44), furkan42 (42), yunus ata (61), GangstAdem (39), orhan06 (44), kamuran (51), dinimiseviyorum (39), esm (40), buzmavisi61 (58)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.60326 saniyede açıldı