chloroquine generique stromectol generique plaquenil fluvoxamine fluvoxamine bedranol bekunis dragees beloc cor beloc zok beloc benicar hct benicar benzoyl betagan betapace betaprol betnesol betnovate biaxin bilol comp bilol bimatoprost binaldan binordiol blocadren bocatriol bondronat bonidon boniva brand cialis brand levitra brand viagra brexidol buspar butohaler butovent bystolic cabaser calan sr calan calcijex calcium sandoz canasa canestene cardaxen plus cardaxen
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » HAZRET-I MEHDI ALEYHISSELÂM

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Gast maruf  
HAZRET-I MEHDI ALEYHISSELÂM

Misafir

Kayıt Tarihi: 26.05.2024
En Son On:
Cinsiyeti: ----- 
"Insanlarin hesap görme zamani yaklasti,
fakat onlar hâlâ gaflet içindedirler."
(Enbiyâ: 1)

"Herkes islediginin karsiligini görsün diye, zamanini gizli tuttugum kiyamet mutlaka gelecektir. Buna inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimse seni ondan alikoymasin. Yoksa helâk olursun."
(Tâhâ: 15-16)



KIYAMET SENELERINDEKI DÜNYANIN SON DURUMU

Allah-u Teâlâ üzerinde yasadigimiz bu dünyayi ve bütün mahlukati geçici bir zaman için yaratmistir. Her canlinin bir eceli oldugu gibi, dünyanin da bir ömrü vardir. Yarattiklarini diledigi kadar yasattiktan sonra öldürecek, var olan her sey kiyametin kopmasiyla bir gün yok olacak ve sonsuza kadar devam edecek olan ahiret hayati baslayacaktir.

"Bizim sizi bos yere yarattigimizi ve bize döndürülüp getirilmeyeceginizi mi sandiniz?"
(Müminûn: 115)






Son günlerde medyada birkisim kisilerce Hazret-i Isa Aleyhisselâm'in ve Hazret-i Mehdi'nin geleceginin inkâr edilmesi üzerine ehemmiyetine binaen bu iki mevzuyu tekrar ele aliyoruz:



HAZRET-I MEHDI ALEYHISSELÂM

Mehdi; kelime olarak hidayet kökünden gelir. Allah-u Teâlâ'nin hidayetine ermis mânâsini tasir. "Allah-u Teâlâ'nin izniyle hidayete erdirecek." mânâsini da ifade eder.

Allah-u Teâlâ kiyametin kopmasina çok az bir zaman kala Hazret-i Mehdi'yi ümmet-i Muhammed'in basina gönderecek, bu zât-i muhterem dogrudan dogruya Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in vekâletini tasiyacak, onun vazifesini yapacak, garip duruma düsen Islâm'i gariplikten kurtarmaya çalisacak. Çünkü bunun için gönderilecek. Allah-u Teâlâ onu muzaffer edecektir. Hazret-i Mehdi adil bir idareci, dirayetli bir önder, secâatli bir kumandandir

Câhi's-sadefî -radiyallahu anh-den rivayet edildigine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i serif'lerinde söyle buyurmuslardir:

"Benden sonra halifeler bulunacaktir. Halifelikten sonra emirler, emirlerden sonra krallar, krallardan sonra da zâlim idareciler olacaktir.

Daha sonra ehl-i beyt'imden bir adam çikacak, yeryüzü zulümle doldugu gibi onu adaletle dolduracaktir." (Câmiu's-Sagîr: 4768)

Bu zât-i âlî, seriat-i mutahhara'nin emir ve hükümlerine, tarikat-i münevvere'nin edeb ve erkanina harfiyyen riayet edecektir; Allah-u Teâlâ'nin ahkam-i ilâhîsini, Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in sünnet-i seniyyesini yasayacak ve yasatacaktir.

Mehdi Hazretleri hakkinda pek çok Hadis-i serif nakledilmistir. Ulemâ bunlari mütevatir kabul ederler. Çünkü müslümanlar âhir zamanda Ehl-i beyt'e mensup bir zâtin çikip din-i Islâm'i güçlendirecegine, adaleti hakim kilacagina, bu kimseye Mehdi denilecegine inanmis ve bu âlî zâtin gelmesini beklemektedirler.

Mehdi Hazretleri ile ilgili muhtelif Hadis-i serif'leri arzediyoruz:



• Zuhur Etmeden Önce Zemin Hazirlanacagi ve Mutlaka Tâbi Olmanin Gerekliligi:

Abdullah bin Mesud -radiyallahu anh- anlatiyor:

"Biz, Resulullah Aleyhisselâm'in yaninda iken Benî Hâsim'den bir grup genç geldi. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- onlari görünce, gözü doldu ve rengi degisti. Ben: 'Ey Allah'in Resul'ü! Simdiye kadar, mübarek yüzünüzde hosumuza gitmeyen bir manzara hiç görmemistik, (simdi ne oldu da bizi üzen bir ifade ile karsilasiyoruz?)' dedim.

Su cevabi verdiler:

"Biz öyle bir Ehl-i beyt'iz ki, Allah bizim için dünyaya mukabil ahireti tercih etmistir. Benim Ehl-i beyt'im benden sonra belâ, kaçirilma ve sürgüne maruz kalacak. Nihayet, dogu tarafindan beraberlerinde siyah bayraklar olan bir kavim gelecek. Bunlar hayir (saltanat) isteyecekler, fakat istekleri yerine getirilmeyecek. Bunun üzerine onlar savasacak. Allah onlara yardim edecek. Bundan sonra istedikleri (hükümdarlik) kendilerine verilecek. Ne var ki, onlar bunu kabul etmeyip emirligi Ehl-i beyt'imden bir adama tevdi edecekler. Bu (Emîr) de, insanlar yeryüzünü daha önce zulüm ile doldurduklari gibi, yeryüzünü adaletle dolduracaktir.

Artik sizden kim o güne yetisirse kar üstünde emeklemek suretiyle de olsa onlara varsin (katilsin)." (Ibn-i Mâce: 4082)



• Mutlaka Gönderilecegi ve Nesebi:

"Kiyametin kopmasina bir gün bile kalsa, Allah-u Teâlâ o günü uzatarak benim soyumdan bir kisi gönderecektir. Adi adimin, babasinin adi babamin adinin aynisi olacak, zulüm ve zorbalik altinda inleyen yeryüzünü huzur ve adaletle dolduracaktir." (Ebu Dâvud, Tirmizi)

Hazret-i Âise -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz'den rivayet edilmistir:

"O adam benim soyumdandir ki benim vahy üzere mücadele verdigim gibi, o da sünnetim üzere mücadele verir." (Ikdü'd-Dürer)

Hazret-i Ali -radiyallahu anh-, oglu Hazret-i Hasan -radiyallahu anh-e bakti ve söyle buyurdu:

"Bu oglum, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in isimlendirdigi üzere Seyyid'dir. Bunun sulbünden Peygamber'inizin adini tasiyan birisi çikacak. Ahlâki yönüyle Peygamber'inize benzeyecek, yaratilisi yönüyle ona benzemeyecek." (Ebu Dâvud: 4290)

Hazret-i Ali -radiyallahu anh-, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-e:

"Ya Resulellah! Mehdi bizden Âl-i Muhammed'den mi, yoksa bizim gayrimizdan mi?" diye sordu.

Buyurdular ki:

"Hayir, bilakis bizdendir! Allah bu dini nasil bizimle baslatmissa onunla sona erdirecektir. Onlar bizimle nasil sirkten kurtulmuslarsa, onunla da fitneden kurtulacaklardir. Allah bizimle insanlari nasil sirk adavetinden kurtararak, onlarin kalplerine ülfet ve muhabbet yerlestirmis ve din kardesi yapmissa, Mehdi ile fitne adavetinden kurtaracak ve kardes yapacaktir." (Naîm bin Hammâd, Taberanî)



• Ehl-i Beyt'ten Olusu:

"Mehdi, kizim Fatima'nin çocuklarindan ve benim Ehl-i beyt'imdendir." (Ebu Dâvud: 4284)

"Mehdi'nin çikis yeri Medine'dir, peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-in Ehl-i beyt'indendir." (Imam-i Süyûtî)

"Müjdeler olsun yâ Fâtima! Mehdi sendendir." (Imam-i Süyûtî)



• Vasiflari:

"Mehdi kirk yasindadir." (Imam-i Süyûtî)

"Mehdi bendendir. Alni genis, burnu ince uzun ve ortasi biraz yüksekçedir." (Ebu Dâvud: 4285)

"Mehdi'nin kaslari ince, yüzü parlak ve gözlerinin siyahi büyük olacaktir." (Imam-i Süyûtî)

"Mehdi neslimden bir sahistir, yüzü parlak yildiz gibidir." (Câmiu's-Sagîr: 9245)

"Sag yanaginda siyah bir ben vardir. Üzerinde kutvanî bir aba bulunur. Tavirlari Israilogullari'nin erkeklerine benzer." (Imam-i Süyûtî)

"Disleri aralikli, alni genistir." (Imam-i Süyûtî)

"Mehdi Hasan'in soyundandir, bacaklari araliklidir." (Imam-i Süyûtî)

"Mehdi, gerges kusunun kanadi ile titremesi gibi Allah'tan çok korkan bir kimsedir." (Imam-i Süyûtî)

Rivayet edilmistir:

"Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Mehdi'yi anlatirken, dilinde pelteklik olacagini ve kelimeyi telâffuz etmek ona zor geldiginde sag elini sol uyluguna vuracagini söyledi." (Imam-i Süyûtî)



• Vehbi Ilmi:

"O, kimsenin bilmedigi gizli bir duruma kilavuzlandigi için kendisine 'Mehdi' denilmistir." (Imam-i Süyûtî)

"Onun fikih bilgisi on âliminkine bedeldir." (Imam-i Süyûtî)



• Sehaveti:

"Âhir zamanda bir halife gelecek, mali taksim edecek, saymayacaktir." (Müslim: 2914)



• Bir Gecede Olgunlastirilacagi:

"Mehdi bizden, ehl-i beyt'imizdendir. Allah onu bir gecede islah eder." (Ibn-i Mâce: 4085)

Allah-u Teâlâ onu hifz-u himaye'sine ve tasarruf-u ilâhî'sine alacak, bir gecede olgunlastiracaktir. O gece onu Nûr'u ile dolduracak, yani onu Nûr'u ve Kudsî ruhu ile destekleyecektir.



• Cennetle Müjdelenmesi:

"Biz Abdülmuttalib ogullariyiz. Cennet ehlinin efendileriyiz: Ben, Hamza, Ali, Câfer, Hasan, Hüseyin ve Mehdi." (Ibn-i Mâce: 4086)



• Insanlar Tarafindan Çok Sevilmesi:

"Mehdi zuhur eder. Herkes sadece ondan konusur. Onun sevgisini içer ve ondan baska bir seyden bahsetmez." (Imam-i Süyûtî)



• Mücadeleci Olusu:

"O vaadinden dönmez ve hesaplari seri olarak görücüdür." (Imam-i Süyûtî)

"Benim vahiy üzerine savastigim gibi, o da benim sünnetim üzere çarpisacaktir." (Imam-i Süyûtî)



• Zuhur Senesini Haber Veren Alâmetler ve Zuhuru:

"Mehdi'nin bes alâmeti bulunur: Bunlar Süfyânî, Yemânî, semâdan bir sayha, Beydâ'da bir ordunun batisi ve günahsiz insanlarin öldürülmesidir." (Imam-i Süyûtî)

"Bizim Mehdi'miz için iki alâmet vardir ki, Allah gökleri ve yeri yarattigindan bu yana böyle bir sey vâki olmamistir.

Bunlar Ramazan'in ilk gecesinde ay, yarisinda ise günes tutulmasidir." (Imam-i Süyûtî)

"Mehdi'nin çikisindan önce, sarktan parlak kuyruklu bir yildiz dogacaktir." (Imam-i Suyûtî)

"Günes alâmet olarak, dogmadikça, Mehdi çikmayacaktir." (Imam-i Suyûtî)

"Ramazandaki olaylarin alâmeti, kendisinden sonra insanlar arasinda ihtilâfin olacagi semâda bir alâmettir. Sen ona yetisirsen azigini gücün yettigi kadar çogalt." (Imam-i Suyûtî)



• Çikisindan Ümitlerin Kesildigi Bir Sirada Çikmasi:

"Insanlarin ümitsiz oldugu ve: 'Hiç Mehdi falan yokmus!' dedigi bir sirada Allah Mehdi'yi gönderir." (Imam-i Süyûtî)

"Insanlarin üzerine belâ üzerine belâ yagdigi ve onun çikisindan ümit kesildigi bir sirada Mekke'de zuhur eder." (Imam-i Süyûtî)

"Mehdi ile müjdelenin. O Kureys'den ve Ehl-i beyt'imden bir sahistir. O insanlarin ihtilâf ve sarsintilar içinde bulunduklari bir sirada çikar." (Imam-i Süyûtî)

"Açikça Allah-u Teâlâ inkâr edilmedikçe Mehdi'ye biat edilmez." (Imam-i Suyûtî)

"Büyük sehirler, dün sanki yokmus gibi helâk olur. Süfyani ile ordusu kalabalik bes kabileyi istilâ eder." (Imam-i Suyûtî)



• Zamaninin En Hayirlisi Olmasi:

"Muhammed ümmetinin en hayirlisi ve sizin zorluklari gideren veliniz olan kimseye katilin. O Mekke'dedir. O Mehdi'dir." (Imam-i Süyûtî)



• Zuhur Sekli:

"Bir halifenin ölümü aninda (ehl-i hâl ve akd arasinda) ihtilaf olacak. (O zaman) Medine ahalisinden bir adam (Mehdi), kaçarak Mekke'ye gidecek. Mekke halkindan bir kismi ona gelecek ve istemedigi halde onu (evinden) çikaracaklar. Rükn-ü Yemanî ile Makam-i Ibrahim arasinda ona biat edecekler. Onlari (ortadan kaldirmak için) Sam'dan bir ordu gönderilecek. Ordu Mekke-Medine arasindaki el-Beyda'da yere batirilacak. Insanlar bunu görünce Sam'in Ebdâl'i ve Irak ahalisinin velileri ona gelip biat ederler. Sonra Kureys'ten, dayilari Kelb kabilesinden olan bir adam zuhur eder ve (Mehdi ve adamlarina) karsi bir ordu gönderir. Ama onlar bu orduya galebe çalarlar. Bu ordu, Kelbî'nin (ihtirasiyla çikarilmis) bir ordudur. Bu Kelbî'nin ganimetine istirak edemeyen zarara ugramistir. Mehdi, mali taksim eder. Halk arasinda peygamberlerinin sünnetini (ihya eder ve onun) ile amel eder. Islâm yeryüzüne yerlesir. Yedi yil hayatta kalir. Sonra ölür ve müslümanlar cenaze namazini kilarlar." (Ebu Dâvud: 4286, 4288, 4289)

"Ticaret ve yollarin kesildigi ve fitnelerin çogaldigi zaman, muhtelif beldelerden yedi âlim, her birinin beraberinde üç yüz on küsür kisi oldugu halde, birbirlerinden habersiz bir sekilde Mekke'de bir araya gelirler.

Biri digerine: 'Burada ne ariyorsun?' diye sorar.

Ona söyle derler:

'Biz o sahsi aramak için geldik ki, fitneler onun eliyle sönebilir. Kostantiniyye onunla feth edilir. Biz onu ismi ile ve anasinin, babasinin ismiyle ve ordusu ile taniriz, Mekke'de oldugunu da biliyoruz.'

Bu yedi âlim bu konuda birlesirler, onu ararlar ve Mekke'de bulurlar. Ve kendisine: 'Sen falan oglu falansin' derler. O ise: 'Ben sadece Ensâr'dan birisiyim.' der. Onlarin elinden kurtulur. Onu taniyan ve bilenlere anlatirlar. Bunun üzerine: 'Aradiginiz sahibiniz odur ve Medine'ye gitmistir.' denilir. Bu defa onu ararlar, halbuki o tekrar Mekke'ye dönmüstür. Onu tekrar Mekke'de bularak yine: 'Sen falan oglu falansin, annen de filân kizi filânedir, sende su alâmetler vardir. Birinci defa bizden kurtuldun, uzat elini sana biat edelim.' derler. Bunun üzerine o 'Ben aradiginiz degilim.' der ve tekrar Medine'ye gider. Medine'de yine araninca tekrar Mekke'ye döner. Mekke'de kendisini Rükûn'da bularak söyle derler: 'Eger biatlarimizi kabul etmezsen, bizi aramakta olan ve basinda Haddam'dan birisinin bulundugu Süfyanî ordusuna karsi korumazsan, günahlarimiz senin üzerine ve kanlarimiz da boynuna olsun!' derler. Bunun üzerine Mehdi, Rükûn ile Makam arasina oturur ve elini uzatarak biatlari kabul eder.

Allah da onun muhabbetini insanlarin sinelerine yerlestirir. O daha sonra gündüz arslan, gece ise âbid olan bir kavimle beraber olur." (Imam-i Süyûtî)

"Mehdi'nin bayraginda: 'Biat Allah içindir.' yazilidir." (Imam-i Suyûtî)



• Hakimiyeti:

"O zât insanlar içerisinde Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-in sünneti ile amel eder. Islâm yeryüzüne tam mânâsi ile yerlesir. Yeryüzünde yedi sene kalir, sonra vefat eder ve müslümanlar onun üzerine namaz kilarlar." (Ebu Dâvud: 4286)



• Zamaninin Bereketi:

"Benim ümmetim o devirde öyle bir refah bulacak ki, o güne kadar onun benzerini kesinlikle bulmamistir. Yer yemisini verecek ve insanlardan hiçbir sey saklamayacaktir. Mal da o gün çok birikmis olacaktir. Adam kalkip: 'Bana ver!' diyecek, Mehdi de: 'Al!' diyecek." (Ibn-i Mâce: 4083)

"Onun hilâfetine yer ve gök ehli, yabani hayvanlar, kuslar, hatta denizdeki baliklar bile sevinir. Zamani bereketli olur, nehirler suyunu, yer verimini artirir, hazineler çikarilip Sam'a getirilir." (Imam-i Süyûtî)



• Isa Aleyhisselâm Ile Bulusmasi:

Ebu Ümâme el-Bâhilî -radiyallahu anh-den söyle rivayet edilmistir:

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bize hitab etti. Deccal'i anarak söyle buyurdu:

"Sonra Medine sehri, sakinleriyle beraber üç defa sallanacak. Bunun üzerine Medine'de bulunan münâfik erkek ve kadinlardan hiç kimse kalmayip hepsi de Deccal'in yanina gidecekler. Böylece demirci körügünün demirin kirini pasini giderip attigi gibi Medine de içindeki pisligi disina atacak ve o güne kurtulus günü denilecektir."

Ümmü Süreyk bint-i Ebi'l-Aker -radiyallahu anhâ-:

"Yâ Resulellah! Peki o gün Araplar nerede olacak?" diye sordu.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- söyle buyurdu:

"Araplar o gün az olurlar ve büyük çogunlugu Beyt'ül-Makdis (Kudüs)te bulunacaklardir. Imamlari da sâlih bir insan (Mehdi) olacaktir. Sonra imamlari öne geçip kendilerine sabah namazini kildiracagi sirada Meryem oglu Isa Aleyhisselâm sabah vaktinde inecektir. Bunun üzerine Isa Aleyhisselâm'in öne geçip cemaate namaz kildirmasi için imam (Mehdi) arka arka yürümeye baslayacak. Fakat Isa Aleyhisselâm elini onun omuzlarina koyacak ve ona:

'Geç öne namazi kildir! Zira kamet senin için getirildi.' diyecektir.

Bunun üzerine imamlari (Mehdi) onlara namazi kildiracaktir." (Ibn-i Mâce: 4077)

Isa Aleyhisselâm'in inisini bildiren hadis-i serif'lere göre; Isa Aleyhisselâm bir sabah namazi zamani Sam'a inecektir. Üzerinde açik sari elbise bulunacak ve kendisini bir bulut getirecektir. Bulutun üzerinde Isa Aleyhisselâm iki melek araasinda ve onlarin omuzlarindan tutunmus vaziyette bulunacaktir. Onun indigini duyunca hemen yahudiler ve hiristiyanlar karsilamaya kosarak: "Biz senin ümmetiniz!" diyeceklerse de onlara: "Yalan söylüyorsunuz!" diyerek kendilerini paylayacak ve ashabinin ancak müminler oldugunu söyleyerek onlarin halifesini arayacak ve onu namaz kildirirken görünce geri çekilecektir.

Câbir bin Abdullah- radiyallahu anh-den rivayet edilen diger bir Hadis-i serif'lerinde de söyle buyuruyorlar:

"Ümmetimden bir taife, kiyamet gününe kadar hakk için muzaffer bir sekilde mücadeleye devam edecektir.

O zaman Meryem oglu Isa da iner. Müslümanlarin emiri 'Gel bize namaz kildir!' der. Fakat o: 'Hayir! Allah-u Teâlâ'nin bu ümmete bir ikrami olarak siz birbirinize emirsiniz.' buyurur." (Müslim: 156)

"Deccal, Beytül Makdis'de müminleri muhasara altina alir ve onlara (müminlere) öylesine siddetli bir açlik icabet eder ki açliktan yaylarinin kirisini bile yemek zorunda kalirlar.

Onlar bu halde iken, âniden karanligin içinden bir ses isitirler ve: 'Bu tok bir adamin sesidir!' derler. Bir de bakarlar ki o, Isa bin Meryem'dir. Namaza kalkarlar, müslümanlarin imami Mehdi geri çekilir. Bunun üzerine Isa bin Meryem; 'Geç öne namaz senin için ikâme olundu!' der. Mehdi de onlara namaz kildirir ve bundan sonra Isa Aleyhisselâm imam olur." (Imam-i Suyûtî)

Yani Allah-u Teâlâ'nin ona verdigi lütfu tebeyyün ediyor. "Siz Allah-u Teâlâ'nin Resulü'nün nurunu tasiyorsunuz." mânâsina gelir.

Isa Aleyhisselâm dahi onu kabul edecek ve Allah-u Teâlâ'nin tayini oldugu için öne geçmeyecek.

Isa Aleyhisselâm ki önüne geçmiyor, onun önüne kim geçebilir? Veya karsi gelebilir? Geçtigi zaman durumu ne olur?

Onun nurunu, onun vekâletini tasidigi için ulül-azm bir peygamber dahi öne geçemiyor.

Hülasa-i kelâm Isa Aleyhisselâm ile Mehdi Aleyhisselâm beraberce Islâm dininin muzafferiyeti için çalisacaklar, kendilerine verilen vazifeyi bîhakk'in yapacaklardir.

HAZRET-I ISA
ALEYHISSELÂM



Ulü'l-Azm Bir Peygamber:

Isa Aleyhisselâm Allah-u Teâlâ'nin Israilogullari'na gönderdigi ve mucizevî bir sekilde dogmus bir peygamberidir. Kudsî ruhla desteklenmistir ve Allah-u Teâlâ'nin bir kelimesidir. Kendisinden önce Musa Aleyhisselâm'a verilen Tevrat'i tasdik etmekle birlikte, Tevrat'i ve Incil'i ögretmek üzere gelmis, muhataplarini Allah-u Teâlâ'nin kulluguna yönelmeye tesvik etmistir. Allah-u Teâlâ'nin mütevazi ve seçkin kullarindan birisi ve peygamberidir.

Allah-u Teâlâ Isa Aleyhisselâm'in gerçek kisiligini Âyet-i kerime'sinde söyle beyan buyurmaktadir:

"Meryemoglu Isa'ya açik mucizeler verdik." (Bakara: 87 ve 253)

Allah-u Teâlâ onun mucizelerini, onun üstünlügünün ve derecelerinin farkliligina sebep göstermistir.

Allah-u Teâlâ henüz isin basinda:

"Ve onu kudsî ruh ile destekledik." (Bakara: 87 ve 253)

Âyet-i kerime'sinde beyan buyuruldugu üzere onu Kudsî ruh'la desteklemisti.

Gerek Âyet-i kerime'lerde, gerekse Hadis-i serif'lerde; hayat menkibesi anlatilan ulül-azm peygamberlerden birisi de Isa Aleyhisselâm'dir.

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i serif'lerinde Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz söyle buyururlar:

"Insanlar arasinda Meryem oglu Isa'ya dünyada ve ahirette en yakin olan benim. Bütün peygamberler kardestir, bir babanin ayri kadinlardan dogmus evlâtlari gibidir. Dinleri birdir." (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1403)

Peygamberlerin dinlerinin bir olmasi, asil itibariyle ayni olmasini ifade eder. Bu asil "Tevhid"dir. Aralarindaki ayrilik, gelisen sartlara tâbi olarak ortaya çikan bazi fürû meselelerindedir.



Halki Hakk'a Dâvet:

Isa Aleyhisselâm otuz yaslarinda iken vahiy geldi, peygamberlikle vazifelendirildi. Allah-u Teâlâ'nin emir ve nehiylerini Israilogullari'na teblig etti. Isa Aleyhisselâm bu dâvet görevini yahudi toplumu içerisinde yürütüyordu. Israilogullari Musa Aleyhisselâm'a gönderilen ilâhî dinin hükümlerini degistirmisler, Tevrat'i tahrif etmislerdi. Peygamberlerin gösterdigi dogru yoldan saptilar. Mânevî hayattan da uzaklastilar. Kiyameti, hesabi, azabi inkâr ediyorlardi. Nefislerine uydular, lezzetlere ve sehvetlere daldilar.

Bunun üzerine Allah-u Teâlâ; dine sonradan soktuklari hurafeleri ve bâtil fikirleri düzeltmesi, onlari dogru yola çevirmesi için Isa Aleyhisselâm'i peygamber olarak gönderdi.

Isa Aleyhisselâm onlara Allah-u Teâlâ'nin emir ve nehiylerini teblig etmeye, dinin hükümlerini ögretmeye basladi. Bu hükümlerin bir kismi, isyanlari sebebiyle haram kilinmis bazi seylerin tekrar helâl edilmesi idi.

Onlari, kendisine tâbi olmaya çagirdi, Allah'i anlatti, ahireti, hesabi, azabi hatirlatti, saplantilardan kurtarmaya çalisti.

Âyet-i kerime'de söyle buyuruluyor:

"Isa apaçik delilleri getirdigi zaman demisti ki: Ben size hikmet getirdim. Bir de ayriliga düstügünüz seylerin bir kismini size açiklamak için geldim." (Zuhruf: 63)

Sizi uyarmaya, ihtilâflarinizi aranizdan kaldirmaya memur oldum.



Nezd-i Ilâhîye Yükselis:

Israilogullari Romalilar'in esareti altinda zillet içinde yasiyorlardi. Isa Aleyhisselâm'in elinden o kadar parlak mucizeleri gördükleri halde, dâvetine icabet etmediler. Çünkü kurtarici bir Mesih bekliyorlardi. Bu Mesih'in çok mücadeleci bir kisi olacagina ve diger milletlerin esaretinden kurtararak Yahudileri dünyaya hakim kilacagina inaniyorlardi. Isa Aleyhisselâm'i çok yumusak ve merhametli gördükleri için, onun Mesih olduguna inanmadiklari gibi, dâvetine kulak vermekten insanlari alikoymaya çalistilar. Fakat basvurduklari her tesebbüs neticesiz kaldi. Iman etmek söyle dursun, Yahya Aleyhisselâm gibi Isa Aleyhisselâm'i da öldürmeye karar verdiler.

Içlerinden birini inanmis gibi göstererek havarilerin arasina soktular. Toplandiklari yeri ve zamani ögrenip baskin yapacaklardi.

Fakat Allah-u Teâlâ:

"Kötü tuzak, ancak sahibine dolanir." (Fâtir: 43)

Âyet-i kerime'si mucibince, kendi kurduklari tuzaga kendilerini düsürdü, plânlarini bosa çikardi.

Daha sonra Allah-u Teâlâ Isa Aleyhisselâm'i öldürmek için tuzak kuranlar hakkinda bilgi vererek söyle buyurdu:

"aglaYahudiler gizlice) tuzak kurdular. Allah da onlarin tuzaklarina karsilik verdi. Allah tuzak kuranlara karsilik vermekte en güçlü olandir." (Âl-i imrân: 54)

Onlardan daha saglam tuzak kurar, onlari kendi kazdiklari kuyuya düsürür. Cezaya çarpilanin nereden geldigini bilemeyecegi bir sekilde ceza vermeye en çok muktedir olandir.

Allah-u Teâlâ kulu ve Resul'ü Isa Aleyhisselâm'a vahiyle durumu haber verdi, tuzak hazirlayanlarin bu tuzaklarini nasil basarisizliga ugrattigini açikladi.

"O vakit Allah söyle buyurdu: Ey Isa! Ben seni eceline yetirecegim ve seni nezdime yükseltecegim." (Âl-i imrân: 55)

Allah-u Teâlâ bu beyani ile Isa Aleyhisselâm'i Yahudiler'in elinden kurtaracagini ve kendisine hiçbir eziyet edilmeden, sag salim göklere kaldiracagini müjdelemektedir:

"Seni inkâr edenlerden tertemiz ayiracagim." (Âl-i imrân: 55)

Artik onlarla bir ilgin kalmayacak, onlar sana bulasamayacaklar.

"Sana tâbi olanlari kiyamet gününe kadar inkâr edenlerin üstünde tutacagim." (Âl-i imrân: 55)

Bu müjde müslümanlara âittir. Çünkü Isa Aleyhisselâm'a hem de diger bütün peygamberlere gerçek mânâda tâbi olanlar Muhammed Aleyhisselâm'in ümmetidir.

"Sonra da dönüsünüz bana olacak. Iste o zaman ayriliga düstügünüz seyler hakkinda aranizda ben hükmedecegim." (Âl-i imrân: 55)

Ihtilâflarda kimlerin hakli, kimlerin haksiz oldugu o gün apaçik tecellî edecek. Mümin ve muvahhid olanlar ebedî olarak mükâfata erecekler, münkir ve müsrik olanlar da ebedî azaplarla cezalanacaklar.

"Inkâr edip kâfir olanlari, dünyada da ahirette de siddetli bir azaba çarptiracagim. Onlarin hiç yardimcilari da olmayacak." (Âl-i imrân: 56)

Onlardan herhangi birini ilâhi azaptan kurtaracak bir fert de bulunmayacak.

•

Allah-u Teâlâ Isa Aleyhisselâm'i, Idris Aleyhisselâm gibi göge kaldirdi, onlara ruhsat vermedi. Casus olarak gönderdikleri münâfigi Isa Aleyhisselâm zannederek yakaladilar ve astilar.

Göklerdeki ve yerdeki gizlilikleri bilen, olanlari ve olacaklari bilen Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'lerinde kesin bir ifade ile söyle buyuruyor:

"Bir de inkâr etmelerinden, Meryem'in üzerine büyük bir iftira atmalarindan ve: 'Allah'in Resul'ü Meryemoglu Isa Mesih'i öldürdük!' demelerinden ötürü..." (Nisâ: 156-157)

Allah-u Teâlâ âlemlerdeki bütün kadinlara üstün kildigi halde Hazret-i Meryem'i fahiselikle suçlamalari sebebiyle büyük bir iftirada bulunduklari için kalpleri mühürlendi. Ayrica Isa Aleyhisselâm'i öldürdüklerini iddiâ ettikleri için asiri sekilde yüzsüzlük ettiler.

Allah-u Teâlâ Isa Aleyhisselâm'in öldürülmesini ya da asilmasini su Âyet-i kerimesi ile reddetmistir:

"Halbuki onu öldürmediler ve asmadilar. Fakat onlara, benzer gösterildi." (Nisâ: 157)

Ona benzeyen birisini öldürdüler ve astilar.

"Onun hakkinda anlasmazliga düstüler." (Nisa: 157)

Bir kismi öldürülen sahsin Isa oldugunu, bir kismi da onun Isa degil bir baskasi oldugunu iddiâ ettiler. "Bu öldürülen Isa ise, arkadasimiz nerede? Eger bu arkadasimiz ise Isa nerede?" dediler. Bir kisinin öldürüldügünde ittifak ettiler, fakat öldürülenin kim oldugu hususunda ihtilâfa düstüler.

"Bu hususta bir bilgileri yoktur, sadece zanna uyuyorlar." (Nisâ: 157)

Bu mesele hakkinda birçok farkli inanca sahip olmalari, onlarin bu hususta kesin bir bilgiye sahip olmadiklarini gösterir.

Öldürmüs olduklarini iddiâ etmis olmalarina ragmen:

"Kesin olarak onu öldürmediler." (Nisâ: 157)

Su halde öldürme cinayeti ile övünmeleri de yalandir.

"Bilâkis Allah onu kendi katina yükseltti." (Nisâ: 158)

Isa Aleyhisselâm'i onlarin serrinden kurtardi, cesedi ve ruhu ile birlikte diri olarak göge kaldirdi.

"Allah güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir." (Nisâ: 158)

Bütün yaptiklarini bir hikmete göre yapar. Isa Aleyhisselâm'in göge çikarilmasi ve cesedi ile beraber yasamasi da bir hikmete dayali olarak gerçeklesmistir.

•

Isa Aleyhisselâm'in yeryüzüne gelisi "Kiyametin Büyük Alâmetleri" bölümünde açiklanmistir.

Bu noktada bir Hadis-i serif arzetmekle iktifa ediyoruz;

Ebu Ümâme el-Bâhîlî -radiyallahu anh- söyle demistir:

"Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir kere bize bir konusma yapti. Konusmasinin çogu bize Deccal'i anlatan ve bizi ondan sakindiran buyruk teskil etti idi. Buyrugunun bir bölümü su idi:

'Allah'in Âdem Aleyhisselâm'in zürriyetini yarattigi andan beri yeryüzünde Deccal'in fitnesinden daha büyük bir fitne olmadi ve Allah'in gönderdigi her peygamber ümmetini behemehal Deccal'in fitnesinden sakindirdi. Ben peygamberlerin sonuncusuyum. Siz de ümmetlerin sonuncususunuz ve o (Deccal) çare yok siz(in döneminiz)de çikacaktir. Eger ben aranizda iken çikarsa her müslüman için onu ben yenip def ederim. Sayet benden sonra çikarsa herkes kendi nefsini savunarak onu yenmeye çalisir. Allah da her müslüman hakkinda benim halifemdir (koruyucu ve yardimcidir). Süphesiz ki o, Sam ile Irak arasinda bir yoldan çikacak ve saga sola fesat (bozgunculuk) saçacaktir. Ey Allah'in kullari! Artik (dinde) sebat ediniz! Simdi ben onu size öyle vasiflandiracagim (tanitacagim) ki hiçbir peygamber onu o biçimde vasiflandirmamis (tanitmamis)tir:

O (habis) önce: 'Ben bir peygamberim!' diyecektir. Halbuki benden sonra hiçbir peygamber yoktur. Sonra ikinci bir iddiâda bulunarak: 'Ben sizin rabbinizim!' diyecektir. Halbuki siz ölünceye kadar Rabb'inizi göremezsiniz ve o (habis) a'ver (yani gözü sakat)tir. Halbuki Rabb'iniz a'ver degildir. Deccal'in iki gözü arasinda 'Kâfir' yazilidir. Onu yazarligi olan veya yazarligi olmayan her mümin okur. Süphesiz ki, beraberinde bir cennet ve bir cehennemin bulunmasi da onun fitnesindendir. Aslinda cehennemi bir cennet olup, cenneti de bir cehennemdir. Artik kim onun cehenneminin belâsina ugrarsa Allah'tan yardim dilesin ve Kehf sûresinin ilk âyetlerini okusun ki (Nemrud'un yaktigi) ates Ibrahim Aleyhisselâm'a oldugu gibi bu ates de o kimseye soguk ve selâmet olsun.

Fitnesinden birisi de sudur: O, bir bedevîye: 'Söyle bakayim! Eger ben senin için babani ve anani diriltirsem benim senin Rabb'in olduguma sehâdet eder misin?' diyecek. Bedevî de: 'Evet!' diyecek. Bunun üzerine iki seytan onun babasi ve anasi suretlerinde ona görünecekler ve ona: 'Ey ogulcugum! ona tâbi ol, çünkü o muhakkak senin Rabb'indir!' diyecekler.

Onun bir fitnesi de sudur: O, tek bir kisiye musallat kilinarak o kisiyi öldürüp testere ile biçecek. Hatta o kisinin cesedi iki parçaya bölünmüs olarak ayri ayri yerlere atilacaktir. Sonra Deccal orada bulunanlara: 'Su öldürdügüm kuluma bakiniz! Simdi ben onu diriltecegim, sonra benden baska bir Rabb'inin oldugunu söyleyecek.' diyecektir. Sonra Allah o kisiyi diriltecek. Habis Deccal da o kisiye: 'Senin Rabb'in kimdir?' diyecek. Adam da: 'Rabb'im Allah'tir. Sen de Allah'in düsmani Deccal'sin. Allah'a yemin ederim ki hiçbir zaman bugünkü kadar senin hakkinda güçlü basiret (suur) sahibi olmadim!' diyecektir. Deccal de bir daha ona dokunamayacaktir."

Ebu'l-Hasan et-Tenafisi dedi ki: El-Muharibi bize senediyle olan rivayetlerine göre Ebu saîd-i Hudrî -radiyallahu anh- demistir ki:

"Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- 'Deccal'in öldürdügü o adam ümmetim içinde cennette derecesi en yüksek olanidir.' buyurdu.

Râvi demistir ki:

'Ebu Saîd-i Hudrî: 'Vallahi Ömer bin Hattab vefat edinceye kadar biz kendisinin o adam olacagini saniyorduk.'

El-Muharibî demistir ki: 'Ebu Saîd-i Hudrî'nin hadisinden sonra Ebu Râfi'nin hadisine döndük. Ebu Râfi'nin rivayet ettigi Ebu Ümame'nin hadisine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- konusmasina devamla buyurdu ki:

'Deccal'in buluta yagmur yagdirmasini emretmesi, bulutun da bu emir üzerine yagmur yagdirmasi ve onun yere bitki bitirmesini emredip yerin de bitki bitirmesi onun fitnesinden bir kisimdir.

Deccal'in bir fitnesi de bir kabileye ugramasi, o kabilenin kendisini yalanlamasi ve bunun sonucu olarak o kavmin otlanmakla beslenen tüm hayvan sürülerinin helâk olmasidir.

Fitnesinden birisi de sudur: O, bir kavme ugrayacak da bunlar onu tasdik edecekler (yani Rabb olduguna inanacaklar). Sonra o buluta yagmur yagdirmasini emredecek, bulut da bu emir üzerine yagmur yagdiracaktir. O, yere bitki bitirmesini emredecek, yer de bu emir üzerine bitki bitirecektir. Nihayet o kavmin küçük bas ve büyük bas hayvanlari o gün her zamandan fazla semiz, muazzam, bögürleri en siskin ve memeleri sütle en dolgun olarak aksamleyin meradan dönecektir. Mekke ve Medine hariç, yeryüzünde Deccal'in ayak basmadigi ve hükümran olmadigi hiçbir yer kalmayacaktir. O, Mekke'ye ve Medine'ye yollarinin hangisinden varmak istediginde mutlaka melekler çiplak kiliçlarla karsisina çikacak, geri çevireceklerdir. Nihayet o Zürayb-i Ahmer (kirmizi dagcik) yanina, çorak arazinin bitim noktasinin yanina inecektir. Sonra Medine sehri, sakinleriyle beraber üç defa sallanacak, bunun üzerine (Medine'de bulunan münafik erkek ve kadinlardan hiç kimse kalmayip hepsi onun yanina gidecekler ve böylece demirci körügünün demirin kirini pasini attigi gibi Medine de pisligi (yani habis insanlari) disina atacak ve o güne 'Kurtulus günü' denilecektir.'

Bunu üzerine Ümmü Serik bint-i Ebil-Aker:

'Yâ Resulellah! Peki o gün Araplar nerede olacak?' diye sordu. O: 'Araplar o gün azdir ve büyük çogunlugu Beytü'l-Makdis (Kudüs)te bulunacaktir. Imamlari da sâlih bir adam (olacak)tir. Sonra imamlari (Mescid-i Aksa'da) öne geçip onlara sabah namazini kildiracagi sirada sabahleyin onlarin üzerine Isa bin Meryem Aleyhisselâm inecektir. Bunun üzerine Isa Aleyhisselâm'in öne geçip cemaate namaz kildirmasi için imam geri geri yürümeye baslayacak. Fakat Isa Aleyhisselâm elini onun omuzlari arasina koyarak: 'Öne geç de namaz kildir! Çünkü kamet senin için getirildi!' diyecektir. Bunun üzerine imamlari onlara namaz kildiracak, sonra imam namazini bitirince Isa Aleyhisselâm:

'Kapiyi açiniz!' diyecek ve kapi açilacaktir. Kapinin önünde Deccal beraberinde yetmis bin yahudi oldugu halde bulunacaktir. Hepsi süslü süslü kiliç kusanmis, yesil salli olacaktir. Deccal, Isa Aleyhisselâm'a bakinca tuzun suda eridigi gibi eriyecek ve kaçmaya baslayacaktir. Isa Aleyhisselâm da ona:

'Sana öyle bir darbem vardir ki sen ondan kurtulamayacaksin!' diyecek ve Lüdd'ün dogu kapisi yaninda yetisip onu öldürecektir. Allah yahudileri de hezimete ugratacaktir. Artik Allah'in yarattigi yaratiklardan arkasinda bir yahudinin saklanip da Allah'in konusturmayacagi hiçbir sey kalmayacaktir. 'Ey Allah'in müslüman kulu! Iste bu bir yahudidir. Gel de onu öldür!' demeyen ne bir tas, ne bir agaç, ne bir duvar, ne de bir hayvan olacaktir. (Yalniz Gargad agaci bu hükmün disindadir. Çünkü bu agaç onlarin agaçlarindandir, konusmayacaktir.)

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- konusmasina devamla buyurdu ki:

'Ve Deccal'in günleri (devri) kirk yildir. Bir yili yarim yil gibi ve bir yili ay gibidir. Ayi da bir hafta gibidir ve kalan günleri kivilcim gibi (hizli gidici)dir. Biriniz o günlerde sabahleyin Medine'nin kapisi yaninda olur da Medine'nin diger kapisina aksama kadar varamaz.'

Bunun üzerine:

'Yâ Resulellah! O kisa günlerde nasil namaz kilacagiz?' diye soruldu. O:

'Siz namazi su uzun günlerde nasil takdir (hesap) ettiginiz gibi o kisa günlerde de öyle takdir edersiniz. Sonra namaz kiliniz.' buyurdu.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- konusmasina devamla buyurdu ki:

'Isa bin Meryem Aleyhisselâm benim ümmetim içinde (Muhammedî), adaletli bir hakim ve (yönetimde) adil bir imam olacak, haçi kirip ezecek ve domuzu öldürecektir. (Zimmilerden) cizyeyi kaldiracak ve zekâti terk edecektir. Artik ne koyun, keçi, sigir sürüsü, ne de deve sürüsü üzerine zekât memuru çalistirilmayacaktir. Düsmanlik ve kin de kaldirilacaktir. Zehirli olan her hayvanin zehiri de sökülüp alinacaktir. Hatta küçük oglan çocugu elini yilanin agzina sokacak da yilan ona zarar vermeyecektir. Küçük kiz çocugu da arslani kaçmaya zorlayacak da arslan ona zarar vermeyecektir. Kurt, koyun-keçi sürüsü içinde sürünün köpegi gibi olacaktir. Kap su ile doldugu gibi yeryüzü baris içinde olacaktir. Din birligi de olacak, artik Allah'tan baskasina tapilmayacaktir. Savas da agirliklarini (silâh ve malzemelerini) birakacak, Kureys kabilesinden hükümdarligi alinacaktir. Yeryüzü gümüs sofrasi gibi olup, Âdem Aleyhisselâm'in ahdi ile bitkisini bitirecektir. Hatta bir üzüm salkimi üzerinde bir nefer (sayisi ona kadar olan insan toplulugu) toplanir da o salkim hepsini doyuracak ve bir nar üzerinde bir nefer toplanir da o nar hepsini doyuracaktir. Öküz su kadar (üstün degerdeki) mala tekabül edecek, at da birkaç (önemsiz) dirhemcige tekabül edecektir.

Sahabeler:

'Yâ Resulellah! Ati ucuzlatan nedir?' diye sordular. O:

'Savas için ata ebedî olarak yani hiç binilmeyecektir. (Çünkü hiç savas olmayacaktir.) buyurdu. Ona:

'Öküzün fiyatini bu kadar pahalilastiran nedir?' diye soruldu. O:

'Topragin tamami sürülecektir. Deccal'in çikmasindan evvel (kitligi) siddetli üç yil bulunur. O yillarda insanlarin basina büyük bir açlik felâketi gelecektir. Allah birinci yil buluta, yagmurunun üçte birisini tutmasini emredecektir. Sonra Allah ikinci yil buluta emredecek, bulut da yagmurunun üçte ikisini hapsedecektir ve Allah yere emredecek, yer de bitkisinin üçte ikisini hapsedecektir. Sonra Allah üçüncü yil buluta emredecek, bulut da yagmurunun tamamini hapsedecektir. Artik bir damla yagmur yagmayacaktir. Allah yere de emredecek ve yer bitkisinin tamamini hapsedecektir. Artik yer yesillik diye hiçbir sey bitirmeyecektir. Artik çift tirnakli (gevis getiren) hiçbir hayvan kalmayip hepsi helâk olacak, Allah'in (yasamasini) diledigi hayvan hariç.' buyurdu.

Ona:

'O zamanda insanlari yasatan (azik) nedir?' diye soruldu. O:

'Tehlil, tekbir, tesbih ve tahmid. Bu zikirler insanlara yemek yerine geçirilecektir.' buyurdu." (Ibn-i Mâce
KIYAMET SENELERINDEKI
DÜNYANIN SON DURUMU

Âdem Aleyhisselâm ilk insan olarak yeryüzüne geldikten sonra devran devam etmis, yüz yirmi dört bin peygamber, onlarin tâbileri ve muhalifleri gelip geçmis, yasli dünya binlerce defa dolmus-bosalmis, nice nice hadiselere sâhit olmus, artik dünyanin sonuna gelinmistir.

Kiyametin büyük alâmetleri de bütünüyle ortaya çiktiktan sonra kiyamet kopuncaya kadarki zaman hakkindaki bilgileri Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in Hadis-i serif'lerinden ögreniyoruz:



Erkeklerin Azligi, Kadinlarin Çoklugu:

Ebu Musa -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i serif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz söyle buyurmustur:

"Insanlara mutlaka öyle bir zaman gelecek ki, bir kimse altindan olan zekâtini (diyar diyar) dolastiracak, onu alacak hiçbir kimse bulamayacak. Erkeklerin azligindan, kadinlarin çoklugundan dolayi bir erkegin pesinden ona siginmak isteyen kirk kadinin gittigi görülecektir." (Müslim: 1012)

Bütün bunlar kiyamet alâmetlerindendir.

O zaman yeryüzüne semânin bütün bereketleri inecek, yer olanca bereketlerini meydana çikaracak, yerde gömülü bütün defineler meydana çikacak, mal kapidan tasacak, fakat insanlar çok az kalacak. Halk kiyametin pek yakin oldugunu bildigi için mal biriktirmeye tamah etmeyeceklerdir.



Mal Çoklugu:

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i serif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz söyle buyurmustur:

"Mal çogalip kapidan tasmadikça kiyamet kopmaz. O derecede ki; bir adam malinin zekâtini çikaracak, fakat onu kabul edecek hiçbir kimse bulamayacak. Hatta Arabistan çayirlara ve nehirler akan yerlere dönecektir." (Müslim: 157)

Arap diyarinin çayir ve çimenliklere dönmesinden murad; son derece ziraate elverisli olmasi, fakat yine de metruk birakilmasidir. Bunun da sebebi harp ve fitnelerden sonra erkeklerin azalmasi, kiyamet yaklastigi için insanlarda mal hirsi kalmamasi, baga bahçeye önem veren bulunmamasidir.

•

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i serif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz söyle buyurmustur:

"Yer bütün cigerparelerini altin ve gümüsler hâlinde kusacaktir. Katil gelerek: 'Ben bunlar için öldürdüm!' diyecek. Akrabasina yardim etmeyen kisi gelerek: 'Ben bunlar için akrabamla alâkami kestim!' diyecek. Hirsiz gelerek: 'Benim elim bunlar için kesildi.' diyecek. Sonra bu altin ve gümüsü terkedecek, onlardan hiçbir sey almayacaklar." (Müslim: 1013)

Çikan altin ve gümüslerin cigerpareye benzetilmesi, onlarin halk tarafindan çok sevilen seyler oldugunu belirtmek içindir.

Bu hâl kiyamete yakin zamanda zuhur edecektir.



Nurlu Devirden Hemen Sonra Gelen Nurlu Kumandanlar:

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildigine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i serif'lerinde buyururlar ki:

"Kahtan kabilesinden bütün insanlari sopasi ile sürüp sevkedecek biri çikmadikça kiyamet kopmaz." (Buharî, Fiten 23 - Müslim: 2910)

Bu zât-i muhteremin ismi Cahcah'tir. Çok kiymetli bir kimse olup, Mehdi Resul Hazretlerinden sonra çikacak ve onun yolunu tutacak, çok büyük dirayet sahibi olacak ve bütün dünyayi koyun güder gibi güdecek, hükmünü yürütecek.

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildigine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz diger bir Hadis-i serif'lerinde buyururlar ki:

"Cehcah denilen bir adam melik olmadikça günlerle geceler gitmez." (Müslim: 2911)

Bütün bu hadiselerden sonra bu olacak. Ne yahudi kalacak ne Çinliler kalacak. Allah-u Teâlâ dünyayi doldurdugu gibi bosaltacak, dünya hakimiyetini müslümanlara verecek.

Bunlar iki veya üç kisi olacak, birbiri pesinden gelecekler.

Bu kumandanlarin zuhuru da kiyamet alâmetlerindendir.



Putperestligin Canlanmasi:

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i serif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz söyle buyurmustur:

"Devs kabilesinin kadinlarinin kiçlari, Zü'l-Halasa putunun etrafinda titremedikçe kiyamet kopmaz." (Müslim: 2906)

Bu Hadis-i serif zâhirî mânâda adi geçen kadinlara isaret ediyorsa da, umumi mânâda putperestligin kiyamet kopmadan hemen önce yine revaç bulacagina isarettir.

•

Hazret-i Âise -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz der ki:

"Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- söyle buyurdu:

"Lât ve Uzzâ'ya (tekrar) tapilmadikça gece ile gündüz gitmeyecektir."

Bunun üzerine ben:

'Yâ Resulellah! Allah-u Teâlâ:

'Dinini bütün dinlere üstün kilmak için Peygamber'ini hidayet ve hak din ile gönderen O'dur.' (Tevbe: 33 - Saff: 9)

Âyet'ini indirdigi zaman ben bunun tam oldugunu zannetmistim.' dedim.

"Süphesiz ki bu hususta Allah'in dedigi olacak. Sonra Allah hos bir rüzgâr gönderecek. Bunun tesiriyle kalbinde hardal tanesi kadar imani olan herkesi öldürecek, yalniz kendisinde hiçbir hayir olmayan kimseler kalacaktir. Bunlar da babalarinin dinine döneceklerdir." buyurdu." (Müslim: 2907)

Bu hos rüzgâr Allah-u Teâlâ'nin mümin kullarina olan bir ikramidir. Hiçbir mümin kiyametin siddetini görmeyecek, bir lütuf eseri olarak ruhlari o günden önce lâtif bir sekilde kabzolunacaktir.



Müminlerin Ruhlarinin Alinmasi:

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i serif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz söyle buyurmustur:

"Muhakkak ki Allah Yemen'den, ipekten daha yumusak bir rüzgâr gönderecektir. Ki bu rüzgâr kalbinde bir dane agirliginda imani olanlardan ruhunu almadigi kimse birakmayacaktir." (Müslim: 117)

Bu rüzgârin iki tane olmasinin mânâsi, birinin Yemen'den, digerinin Sam'dan olmasi muhtemeldir. Veya bu iki iklimin birinden baslayarak ötekisine erismesi ve oradan her tarafa yayilmasi da bir ihtimaldir.



Kiyamet Senelerindeki Insanlarin Durumu:

Enes -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i serif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz söyle buyurmustur:

"Allah Allah diyen hiçbir kimsenin üzerine kiyamet kopmaz." (Müslim: 184)

Gün gelecek, yerüzünde Allah Allah diyen insan kalmayacak, bu sebeple de kiyamet kopacak.



Kur'an-i Kerim'in Kaldirilmasi:

Huzeyfe -radiyallahu anh-den rivayet edildigine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i serif'lerinde söyle buyurmustur:

"Elbisenin nakisi eskiyip gittigi gibi Islâmiyet de eskiyip gider. Hatta oruç nedir, namaz nedir, Hacc ve Umre nedir, sadaka nedir bilinmeyecektir.

Azîz ve Celîl olan Allah Kur'an'i bir gecede kaldirip götürecek ve yeryüzünde ondan tek bir Âyet bile kalmayacaktir. Çok yasli erkekler ve pek ihtiyar kadinlardan meydana gelen bir takim insanlar kalacak ve: 'Biz babalarimiza Lâ ilâhe illâllah kelimesi hâli üzerine yetistik ve (dinden bildigimiz) bu kelimeyi söyleriz.' diyeceklerdir."

Huzeyfe -radiyallahu anh- bu hadisi rivayet edince orada bulunan Sila kendisine:

"O yaslilar namaz nedir, oruç nedir, Hacc ve Umre nedir, sadaka nedir bilmezken 'Lâ ilâhe illâllah' kelimesi onlara bir yarar saglamaz," dedi.

Huzeyfe -radiyallahu anh- Sila'nin bu sözünü cevapsiz birakti. Sonra Sila bu sözü Huzeyfe'ye karsi üç defa tekrarladi. Her defasinda Huzeyfe onun sözünü karsiliksiz birakti, yüzüne bakmadi. Nihayet üçüncü defasindan sonra Sila'ya dönerek üç defa:

"Yâ Sila! Tevhid kelimesi onlari (ebedî) atesten kurtarir." dedi. (Ibn-i Mâce: 4049)

Bütün bunlar Isa Aleyhisselâm'in yeryüzüne gelip islahatindan ve vefatindan sonra kiyamet senelerinde olacaktir.

•

Abdullah bin Mesud -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i serif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz söyle buyurmustur:

"Yeryüzünden kaldirilmadan önce Kur'an'i okuyun! Zira Kur'an yeryüzünden kalkmadikça kiyamet kopmayacaktir."

Ashâb: "Bu mushaflar kaldirilacak, fakat kalplerde mahfuz olan Kur'an nasil olacak?" diye sordular.

Buna karsilik buyurdu ki:

"Gece yatacaklar, sabah kalkinca Kur'an kalplerinden silinecek ve fakat: 'Biz bir sey biliyorduk!' deyip siire dalacaklar." (Beyhakî)



Kâbe-i Muazzama'nin Yikilmasi:

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i serif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz söyle buyurmustur:

"Kâbe'yi Habesliler'den incecik baldirli biri harap edecektir." (Müslim: 2909)

•

Abdullah bin Abbas -radiyallahu anhümâ-dan rivayet edilen bir Hadis-i serif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz söyle buyurmustur:

"Kapkara, ince bacakli, koca ayakli birinin Kâbe'yi tas tas yiktigini görüyorum sanki." (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 790)

Bu hususa temas eden baska Hadis-i serif'ler de vardir. Kâbe-i muazzama'yi kiyamete çok yakin bir zamanda, baslarinda ince bacakli sis karinli bir kimsenin yer aldigi Habesliler gelip yikacaklar, tas tas sökecekler, taslarini da denize atacaklar.



En Serli Insanlarin Üzerine Kiyametin Kopmasi:

Nevvâs bin Sem'an el-Kilâbî -radiyallahu anh-den rivayet edilen ve Isa Aleyhisselâm'in yeryüzüne gelisini anlatan Hadis-i serif'lerinin nihayetinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz söyle buyurmustur:

"Iste bunlar böylece bolluk içinde müreffeh bir hayat geçirirken, Cenâb-i Hakk hos bir rüzgâr gönderir ve bu rüzgâr bütün müminlerin ruhlarini kabzeder. Geri kalan insanlar, en serli insanlardir, yekdigeri ile bogusurlar, merkepler gibi halkin huzurunda alenen çiftlesirler. Kiyamet de onlarin üzerine kopar." (Müslim: 2937 - Ibn-i Mâce: 4075)

•

Abdullah bin Mesud -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i serif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz söyle buyurmustur:

"Kiyamet yalniz kötü insanlarin üzerine kopacaktir." (Buhârî - Müslim: 2949)

KIYAMET



Kiyamet Nedir?:

"Kiyamet" kelimesi "Kiyam"dan türemis olup; dikilmek, ayaga kalkmak, ayaklanmak mânâlarina gelir ve Kur'an-i kerim'de yetmis yerde geçmektedir. Kiyam'dan türemis diger kelimelerin sayisi iki yüz civarindadir. Kiyameti tasvir eden, gözle görülür bir sekilde anlatan Âyet-i kerime'lerin sayisi ise dört yüze yakindir.

Dini bir tabir olarak kiyamet ise; içinde yasadigimiz dünyanin ve onun bünyesinde yer aldigi kâinatin parçalanip dagilmasi, daha sonra insanlarin hesap vermek üzere Allah-u Teâlâ'nin huzur-u izzetinde, mahiyetini bilemedigimiz bir biçimde kiyam etmesidir.

Allah-u Teâlâ üzerinde yasadigimiz bu dünyayi ve bütün mahlukati geçici bir zaman için yaratmistir. Her canlinin bir eceli oldugu gibi, dünyanin da bir ömrü vardir. Yarattiklarini diledigi kadar yasattiktan sonra öldürecek, var olan her sey kiyametin kopmasiyla bir gün yok olacak ve sonsuza kadar devam edecek olan ahiret hayati baslayacaktir.

Kiyamet inanci, imanin alti esasindan birisi olan "Ahiret inanci"nin bir bölümüdür. Ahiret hayati kiyametle baslar. Bunu mahser, mizan, sirat, cennetliklerin cennete, cehennemliklerin cehenneme girmeleri ve ebedi bir hayatin baslamasi safhalari takip eder.

Insan basibos olarak gâye ve maksatsiz yaratilmamistir. Öyle olsaydi mükellef olmaz, yaptigi seylerden mesul tutulmaz, ceza veya mükâfat görmezdi.

Nitekim Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'lerinde söyle buyurmaktadir:

"Insan basibos olarak birakilacagini mi saniyor?" (Kiyamet: 36)

Insanlarin çogunun anlayisi böyledir. Ilâhî emir ve yasaklarin yükümlülügü altina girmek, ilâhî bir terbiye görmek istememektedirler. Halbuki kâinatta hiçbir sey mânâsiz, hikmetsiz ve gayesiz yaratilmamistir. Insan nasil basibos birakilabilir?

"Bizim sizi bos yere yarattigimizi ve bize döndürülüp getirilmeyeceginizi mi sandiniz?" (Müminûn: 115)

Kullarini mükellef tutmak, ibadet etmek, sonra da huzur-u izzetine döndürmek için yaratmistir.



Kiyamet Saati:

Kiyametin kopmasinin yakin oldugunu gösteren birçok Âyet-i kerime ve Hadis-i serif'ler vardir.

Nitekim bir Âyet-i kerime'de mühim bir ihtar mahiyetinde:

"Kiyamet yaklastikça yaklasmistir." buyuruluyor. (Necm: 57)

Kâinatin ömrüne nispetle kiyametin kopmasi çok yakin sayilir. Bu sebeple bu hadiseye "Âzife" denilmistir.

Kiyamet, olanca siddet ve sikintilari ile insanlari kusattiginda onu Allah-u Teâlâ'dan baska kimse açamaz ve geri çeviremez.

"Onu Allah'tan baska açiga çikaracak yoktur." (Necm: 58)

Kiyametin kopmasi Kur'an-i kerim'de "Saat" kelimesiyle ifade edilmistir. Beklenmedik bir zamanda ve çok süratli olarak gerçeklesecektir.

"Kiyamet saati mutlaka gelecektir, bunda aslâ süphe yoktur." (Mümin: 59)

Inanmak imanin geregidir.

"Fakat insanlarin çogu inanmiyor." (Mümin: 59)

Kit akilli, kisir düsünceli olan bu gibi kimseler; kiyameti tasdik etmezler, öldükten sonra dirilmeyi ve mahkeme-i kübrâ'yi inkar ederler, inanmadiklari için de mücadeleye girisirler, yalan yanlis fikirlerinde israr edip dururlar.

Kiyametin kopacagi kesindir. Bütün Enbiyâ-i izam, bütün semâvî kitaplar onu haber vermislerdir.

Sehl bin Sa'd -radiyallahu anh-den rivayet edildigine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz sehadet parmagi ile orta parmagini yanyana göstererek:

"Ben, kiyamet söyle yakin oldugu halde gönderildim." buyurmuslardir. (Buhârî, Rikak 39 - Müslim: 2950)



Kiyametin Zamani (1):

Mekkeli müsrikler her ne zaman kiyametin korkunçlugunu, onda olan-biten seyleri, neticesinde olacak hesap ve cezayi duyarlarsa, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e gelerek tekrar tekrar kiyametin ne zaman kopacagini sorarlar: "Eger sen Peygamber isen bize zamanini haber ver!" derlerdi.

"Sana kiyamet saatinin ne zaman gelip çatacagini soruyorlar." (A'râf: 187 - Nâziat: 42)

Kiyamet saati Allah-u Teâlâ'nin kendi ilminde kalmasini istedigi, bunun için de yarattiklarindan hiç kimseyi ona muttali kilmadigi bir gaybtir.

Âyet-i kerime'de söyle buyuruluyor:

"Resul'üm! De ki: Onu ancak Rabb'im bilir. Onun vaktini O'ndan baska bilecek yoktur.

Agirligini göklerin ve yerin kaldiramayacagi o saat, sizlere ansizin gelecektir." (A'râf: 187)

Insanlar dünyaya ve dünyanin imarina kendilerini kaptirmis olduklari bir halde, hiç umulmadik bir anda geliverecektir.

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildigine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i serif'lerinde buyururlar ki:

"Andolsun ki kiyamet kopacaktir. O kadar ki, alici ile satici aralarindaki elbiseyi açacaklar, amma alim-satim henüz tamamlanmadan ansizin kiyamet kopacak, açik kalan elbiseyi katlayip dürmek mümkün olmayacaktir.

Yemin ederim ki elbette kiyamet kopacaktir. Öyle ki, sagmal devesinin sütünü sagip gelen kisiye ondan içmek nasip olmadan ansizin kopacaktir.

Hiç süphe yok ki, kiyamet mutlaka kopacaktir. Öyle ki, kisi havuzunu sivayip onaracak, amma kiyamet ansizin kopacak da havuzun suyunu kullanmak mümkün olmayacaktir.

Kiyamet elbette kopacaktir. O kadar ki yemek yemege baslayan kisi lokmasini agzina götürecek, derken ansizin kiyamet kopacak, o lokmayi yemek nasip olmayacaktir." (Buhârî-Müslim: 2954)

Kiyamet Allâmül-guyûb olan Allah-u Teâlâ'nin kendi Zât-i akdes'ine tahsis ettigi gayb islerindendir.

Âyet-i kerime'de söyle buyuruluyor:

"Sanki sen onu biliyormussun gibi sana soruyorlar. Resul'üm! De ki: Onun bilgisi ancak Allah'in katindadir. Fakat insanlarin çogu bilmezler." (A'râf: 187)

Insanlarin çogu bunun bilgisinin Allah katinda oldugunu bilmedikleri gibi, kiyametin kopma zamaninin gizli tutulmasindaki sirri da bilmemektedirler.

Diger Âyet-i kerime'lerde ise söyle buyuruluyor:

"Sende ona âit bilgi yoktur ki anlatasin. Onun bilgisi Rabb'ine âittir. Sen ancak ondan korkacak olan kimselere o tehlikeyi haber verensin.

Onlar o kiyameti gördükleri gün, sanki dünyada bir aksamdan veya kusluk vaktinden fazla kalmamis gibi olurlar." (Nâziat: 43-46)

Kiyamet gününde dirilip kiyam edenler, o günün siddet ve dehseti, sonsuzluk ve sinirsizligi karsisinda ömürlerinin bir aksam veya bir kusluk vakti gibi çabuk geçtigini anlayacaklar ve kaçirdiklari firsatlar için derin bir pismanlik duyacaklardir.



Kiyametin Zamani (2):

Kur'an-i kerim'in kiyamet ve mahserin korkunç manzaralarina genis yer ayirmasi, canli bir sekilde vasiflandirmasi karsisinda Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e devamli surette kiyametle ilgili sorular soruluyordu. Yahudiler ise bir imtihan maksadiyla böyle bir suale cüret etmislerdi. Çünkü gerek Tevrat'ta gerekse diger semâvî kitaplarda kiyametin zamani bildirilmemisti. Bu soruyu soranlar, Resulullah Aleyhisselâm'in bunun aksine bir sey söyleyip söyleyemeyecegini anlamak istiyorlardi. Yoksa bilgi edinmek niyetinde degillerdi.

Âyet-i kerime'lerde söyle buyurulmaktadir:

"Resul'üm! Insanlar sana kiyametin zamanini soruyorlar.

De ki: Onun bilgisi Allah'in katindadir.

Ne bilirsin, belki de zamani yakindir." (Ahzâb: 63)

Allah-u Teâlâ ancak kendisinin bildigi bir hikmet geregince, bunun bir sir olarak kalmasini takdir buyurmustur.

"Kiyametin vaktine dair bilgi O'nun katindadir." (Zuhruf: 85)

O'nun ezelî ilmi her seyi kusatmistir. O'nun ilminden hiçbir sey gizli kalmaz, O'nun takdir buyurmadigi hiçbir sey meydana gelmez.

Insanin vazifesi, gelecegi muhakkak olan o günü düsünerek, elde firsat dilde ruhsat varken hayatini düzene sokmak, hâlini islah etmekten ibarettir. Çünkü ahirette iyiler iyiliklerinin, kötüler de kötülüklerinin karsiliklarini daha çok göreceklerdir.

"Kiyamet ne zaman kopacak?" diye soran bir zâta Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

"O gün için ne hazirladin?" buyurmuslardir. (Tirmizî)



Kiyametin Zamani (3):

Allah-u Teâlâ müsriklerin yalanlama, inat ve inkârlarindan dolayi, azabin kendilerine gelmesini uzak görerek, alay ve eglence yollu, baslarina azabin hemen gelmesini istediklerini haber vererek Âyet-i kerime'sinde söyle buyuruyor:

"Diyorlar ki:

Eger dogru söylüyorsaniz, vâdettiginiz kiyamet günü ne zaman?" (Enbiyâ: 38 - Sebe: 29 - Yâsin: 48 - Mülk: 25)

Gerçekte onlar kiyametin gelisini imkânsiz saniyorlardi. Halbuki onun gelecegi muhakkaktir ve herhangi bir kimse istemedigi için geri kalmaz, herhangi bir kimsenin istemesiyle de vaktinden önce gelmez.

"De ki:

Size vâdolunan bir gün vardir ki, siz ondan ne bir saat geri kalirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz." (Sebe: 30)

Kiyamet, insanlarin ecelleri gibidir. Insanin eceli geldiginde, bir göz açip kapatincaya kadar ileri veya geri alinmadigi gibi, kiyamet zamani geldiginde de bir saniye olsun ileri veya geri alinmaz.

Inanmayanlar, azap her taraftan kendilerini kusattigi zamanki durumlarinin korkunçlugunu eger bilselerdi, elbette onu acele istemezlerdi. Fakat kalplerinin körlügü bu tehdidi onlara basit gösterdi, uyanip da Hakk'a yönelmediler.

Âyet-i kerime'lerde söyle buyurulmaktadir:

"Kâfirler ne yüzlerinden ne de sirtlarindan atesi savamayacaklari, kendilerine yardim da edilmeyecegi zamani bir bilselerdi!" (Enbiyâ: 39)

Fakat uyarilar onlara hiç fayda vermiyor, etraflarini saran küfür karanligi gerçegi göstermiyor.

"Dogrusu o, onlara ansizin gelecek ve onlari saskina çevirecek.

Artik onu ne geri çevirmeye güçleri yeter, ne de kendilerine mühlet verilir." (Enbiyâ: 40)

Ki tevbe edebilsinler, mazeret beyan etsinler!

"Size vâdedilen mutlaka gelecektir. Siz onun önüne geçemezsiniz." (En'âm: 134)

Iste iman etmeyenlerin ebedî cezalari! Kiyametin gelmesini kendilerinden çeviremedikleri gibi, tevbe edip özür beyan etmeleri için kendilerine mühlet de verilmez.

Allah-u Teâlâ Muhammed Aleyhisselâm'a bu toplanmanin muhakkak olacagini ve kaçinilmasinin imkânsiz oldugunu bildirmesini emretmis, görevinin sadece teblig oldugunu beyan buyurmustur:

"Resul'üm! De ki: O bilgi ancak Allah katindadir. Ben ise apaçik bir uyariciyim." (Mülk: 26)

Cebrâil Aleyhisselâm'in genç bir insan seklinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e gelmesi, Islâm ve ihsan'dan sorup cevap aldiktan sonra kiyametin ne zaman kopacagini sormasi, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in de:

"Bu hususta kendisine sorulan kimse, sorandan daha bilgili degildir." diye cevap vermesi meshurdur. (Buhârî - Müslim)

Âyet-i kerime'lerde söyle buyurulmaktadir:

"Kiyamet saatini bilmek Allah'a havale edilir." (Fussilet: 47)

Bir kimseye: "Kiyamet ne zaman kopacak?" diye sorulursa: "Onu Allah-u Teâlâ bilir!" denilmelidir.

"Kiyamet saatini bilmek ancak Allah'a mahsustur." (Lokman: 34)

Insana düsen, gelecegi muhakkak olan o günü düsünerek daha dünyada iken hayatini düzene sokmaktan ibarettir.

Allah-u Teâlâ o günü daha önce hükmettigi belirli bir zaman için ertelemektedir. Bu süre ne artar ne de eksilir.

Âyet-i kerime'de:

"Biz onu ancak sayili bir müddetin sona ermesi için erteledik." buyuruluyor. (Hûd: 104)

Dünyanin sayili müddeti son bulup ömrü tamam oluncaya kadar ahiret tehir olunacak ve o sayili hesabin bittigi dakikada kiyamet kopacaktir. Her gelecek yakindir.



Gizliligin Hikmeti:

Allah-u Teâlâ kiyamet vaktini gizledi ki, insanlar kiyametin kendilerine ansizin gelmesine karsilik devamli bir hazirlik içinde olsunlar, kötülüklerden sakinsinlar.

Âyet-i kerime'lerde söyle buyurulmaktadir:

"Herkes islediginin karsiligini görsün diye, zamanini gizli tuttugum kiyamet mutlaka gelecektir. Buna inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimse seni ondan alikoymasin. Yoksa helâk olursun!" (Tâhâ: 15-16)

Insanlari ahiret fikrinden uzaklastirmak isteyen seytan tabiatli kimseler her zaman için mevcutur. Fakat akilli bir mümin, o gibi kimselerin akintisina kapilmaz, onlara aslâ uymaz, kulluk görevlerini yerine getirerek ahiretini kazanmaya muvaffak olur.



Inanan-Inanmayan:

Ilâhî mahkemenin kurulup amellerin ölçülecegi, hesabin görülecegi o kiyamet günü gelmek üzeredir. Çok yakinlarinda olmasina ragmen insanlar ondan gafil bulunuyorlar. O korkunç gün, mukadder vakti gelince ansizin gelecektir.

Âyet-i kerime'lerde söyle buyurulmaktadir:

"Onlar kiyamet zamaninin ansizin baslarina gelmesinden baska bir sey mi bekliyorlar?" (Muhammed: 18)

Kiyametin kopacagina dâir bunca Âyet ve alâmetler varken, inkârcilar yine de küfürlerinde devam edip dururlar.

"Ne bilirsin, belki de kiyamet saati yakindir. Ona inanmayanlar, onun çabuk gelmesini istiyorlar." (Sûrâ: 17-18)

Alayli bir sekilde onun takdir edilen zamanindan önce gelmesini ister dururlar.

"Inananlar ise ondan korkarlar ve onun gerçek oldugunu bilirler." (Sûrâ: 18)

Gönüllerindeki gerçek iman açiga çikar.

"Iyi bilin ki kiyamet saati hakkinda tartisanlar apaçik bir sapiklik içindedirler." (Sûrâ: 18)

Allah-u Teâlâ kiyamet karsisinda müminlerin tutumlariyla münkirlerin tutumlarini tasvir buyurmaktadir.

Müminler aynel-yakin bildikleri için kiyametten korkarlar ve titrerler. O günde bütün insanlarin bir muhasebeye ve muhakemeye çekileceklerine inandiklari için hallerini düzeltmeyi lüzumlu görürler.

Münkirler ise kiyametin asilsiz bir vehimden ibaret oldugunu sanirlar. Kalplerini hiçbir sey titretmez. Olacagina inanmadiklari içindir ki kendilerini bekleyen âkibeti tahmin edemezler.

Âyet-i kerime'de söyle buyurulmaktadir:

"Inkâr edenler, kendilerine o saat ansizin gelinceye, yahut da o kisir günün azabi kendilerine gelinceye kadar onun hakkinda hep süphe içindedirler." (Hacc: 55)

Göz önünde bunca deliller varken, Âyet-i kerime'ler yüzlerine karsi okunurken; bunlar Hakk'i hatirlamazlar, Hakk'tan yana olmazlar, imansizlik ve müsriklik ederler, Allah'tan korkmazlar, ahiret için hazirlanmazlar, ömür sermayelerini bosa harcayip dururlar. Emniyet içinde olduklarindan degil, ilerisini düsünemediklerinden, basiretsiz olduklarindan dolayi öyle yaparlar.

Allah-u Teâlâ bu gibi kimseleri uyarmak üzere Âyet-i kerime'lerinde söyle buyurur:

"Allah tarafindan kusatici bir felâket gelmesi veya farkinda olmadan kiyametin ansizin kopmasi karsisinda kendilerini emin mi gördüler?" (Yusuf: 107)

Ki hiçbir seyden habersiz bir sekilde gaflet içinde yasayip duruyorlar.

"Onlar hiç ummadiklari bir sirada kiyamet zamaninin ansizin baslarina gelmesinden baska bir sey mi bekliyorlar?" (Zuhruf: 66)

Böyle bir hâlde yasayip dururlarken, büyük felâket baslarina geliverecektir.



Küfürde Inat, Kötülükte Israr:

Kiyamet, dünyayi ve geçici dünya hayatini arzu edenlerin isteklerine muhaliftir. Bunun içindir ki çekinmeden onu inkâra cüret ederler. Sehvetlerinden, lezzetlerden ayrilmamayi, ileride onlara devam etmeyi, ahlâki ve dini herhangi bir engel olmadan kötülükleri ve günahkârligi sürdürmeyi isterler. Bu hallerinden dolayi hiçbir üzüntü duymazlar. Tevbekâr olmak istemezler, hallerini islaha çalismazlar.

Âyet-i kerime'lerde söyle buyurulmaktadir:

"Fakat insan, ileriye dogru devamli suç islemek (ömrünü günahla geçirmek) ister: 'Kiyamet günü ne zamanmis?' diye sorar.

Göz kamastigi,

Ay tutuldugu,

Günesle ay bir araya getirildigi zaman!" (Kiyâmet: 5-9)

Gözler o günde görecekleri siddet ve dehsetten dolayi simsege tutulmus gibi bir hâle gelir. Kâinat alt-üst olur, ay ve günes birbirine katilir, isiklari söner simsiyah kesilir.

"Iste o gün insanlar: 'Kaçacak yer neresi?' der." (Kiyâmet: 10)

Bu sorusu ile sanki kurtulus ümidi aramaktadir.

"Kiyamet kendilerine gelip çatinca ibret almalari neye yarar?" (Muhammed: 18)

Çünkü o gün sorgulama ve yargilama, cezâ ve mükâfat günüdür. O gün herkes kendi derdi ile mesgul olmaya mecbur olur, herkes kendisini azaptan kurtarmak için çirpinir.



Merhametlilerin en merhametlisi olan Rabb'imiz Tebâreke ve Teâlâ Hazretleri Kur'an-i kerim'in bir çok Âyet-i kerime'lerinde ahiret gününün çetin azabindan kullarini korumak ve sakindirmak için ögütlerde ve uyarilarda bulunmaktadir:

"Insanlarin hesap görme zamani yaklasti, fakat onlar hâlâ gaflet içindedirler." (Enbiyâ: 1)

Gaflet; hatirlanmasi gereken seyin insanin aklindan çikmasi, onu hatirlamamasi demektir. Yapmasi gereken seyi ihmal ederek yapmayan kimseye gafil denir.

Nefsin arzularina, seytanin adimlarina uymus, zevk ve safaya, oyun ve eglenceye dalmis, gerçek hayatin bu dünya hayati oldugunu zannetmis, böylece ömrünü tüketiyor, gerçek hayatin ölümden sonra baslayacagini bilmiyor, ahiret tedarikinin çaresine bakmiyor.

Allah-u Teâlâ o gün için hazirlik yapilmasini emreder ve söyle buyurur:

"Allah katindan geri çevrilmesi mümkün olmayan bir gün gelmezden önce, Rabb'inizin davetine icabet edin. O gün hiçbiriniz siginacak yer bulamaz, inkâr da edemezsiniz.- (Sûrâ: 47)

O günde Allah-u Teâlânin himayesinden baska siginacak bir yer yoktur.Müstehak olanlardan hiç kimsenin azabı kaldırmaya gücü yetmeyecektir.

-Öyle bir günden korkun ki, o günde hepiniz Allaha döndürülürsünüz. Sonra herkese kazandıkları noksansız verilir ve hiç kimse haksızlığa uğratılmaz.- (Bakara: 281)

•

Bu mevzu Muhterem müellif Ömer Öngüt Efendinin -Kalplerin Anahtarı-Külliyatı’nın -Kıyamet ve Alâmetleri- isimli eserinden derlenmiştir.


Bu mesaj 2 kez ve en son maruf tarafından 26.08.2004 - 10:53 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 26.08.2004 - 10:46
Bu mesajı bildir   zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 814 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ziyacesur (39), antepligim (51), turktiger (55), gönülfa (53), Dilek2006 (36), hüzün çiçe&#240.. (39), cicikagan (50), kamuranuyar (39), burakcan_17 (35), NuR_TaN (52), kufe004 (44), nilufer I.H.L.l.. (32), ozlemnur79 (45), mbesir (68), Dostadogru (47), hüsem (64), gulnaz (42), ismail kizilirm.. (55), seryilmaz325 (39), MeVLaNa (32), saliha (39), Ramazan66 (39), cihateri (42), djdusman (39), irsad (38), ARI7 (39), senesra (31), irface (53), yamanhan (43), halil_58 (55), recepozturk (34), Mechulum (45), MiNE__ (35), erdemirr (41), celalettin (49), AZRA NUR (57), Rainbow (49), MECHUL28 (45)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.59670 saniyede açıldı