lopinavir ritonavir ivermectin generique stromectol ivermectine generique luvox seretide inhaler seretide rotacaps seretide serevent serocryptin seromycin serophene seropram seroquel servambutol servanolol servicillin serviclofen servispor servitet silagra sildalis sildenafil silvitra simcora simvasine simvast sinemet cr sinemet sinequan singulair sirdalud skinoren smap sortis spersanicol spiroctan sporanox starlix stocrin strattera stromectol suhagra force suhagra sumycin super avana
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

39 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (2): (1) 2 Devam >
Ekleyen Mesaj
Konu: yetkililere !!!!!!
goncagül su an offline goncagül  
yetkililere !!!!!!
44 Mesaj -
bir suredir siteye uye girisi yapmiyordum. su anki bilgisayarimla da galiba ilk kez giriyorum. adresi yazip tikladigimda sayfanin onunde kotu resimli bir reklam cikti. ikinci girisimde tekrar olmadi ama yine bildireyim istedim...

selamlar...
Ekleme Tarihi: 08.11.2008 - 06:39
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: büyük günahın tövbesi
goncagül su an offline goncagül  
büyük günahın tövbesi
44 Mesaj -
kişi bilmediğinden mesul sayılmıyor. peki büyük günahlardan birini yine fark etmeden işlemişse durum onun için de aynı mıdır?
teşekkür ettim..
Ekleme Tarihi: 06.08.2008 - 20:38
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon nokta farkı
goncagül su an offline goncagül  
44 Mesaj -
teşekkür ettim...
Ekleme Tarihi: 31.05.2008 - 21:09
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: nşn-msn-nşn-msn-nşn-msn........nişan ve msn
goncagül su an offline goncagül  
nşn-msn-nşn-msn-nşn-msn........nişan ve msn
44 Mesaj -
Arkadaşlar
Konuyla ilgili öğüt verecek değilim ama küçük bir tavsiye.
nişanlınızla msn den görüşmek zorunda kalıyorsanız. dikkatli olun ve bence MSN i çok da kullanmayın...
malum yazı ses ve mimiklerin yerini asla tutmuyor.
bu yüzden yanlış anlaşılmalarla sabrınızı boşa tüketmeyin...
hele hele bayanlar ... hemen herşeyi yanlış anlamasınlar.
baylar da konuştuklarının farklı farklı değerlendirilebileceği ihtimalini unutmasınlar....
son olarak .....
Allah Kavuştursun sevinçli
Ekleme Tarihi: 21.04.2008 - 21:07
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Nişanlı Kızlar Amannn Dikkat…! (Baylar dahil)
goncagül su an offline goncagül  
Themenicon    buna inanamam.......
44 Mesaj -
Çünkü kadınlar iki sebepten hemen şımarıverirler: Birincisi ona olan sevgini yüzüne söylediğinde, ikincisi ise bir hayırlı evlat dünyaya getirdiklerinde.



efendimiz sevdiğinizi yüzüne söyleyin derken ben şimdi buna nasıl inanayım.
ne yani eşim bana hiç söylemesin mi sevdiğini
hadi hiçi geçtim. içinden geldiğinde , şımarırım diye vaz mı geçsin.......



telaşlı telaşlı telaşlı ağlar ağlar
Ekleme Tarihi: 21.04.2008 - 20:55
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon nokta farkı
goncagül su an offline goncagül  
Themenicon    nokta farkı
44 Mesaj -
Yurtdışında bir arkadaşımla msn de mesajlaşıyoruz diyelim. Şimdi benim yazdığım 'ı'lar ona 'i' olarak mı gidiyor. ya da 'ş' ler 's' olarak mı görünüyor.???telaşlı telaşlı telaşlı telaşlı
Ekleme Tarihi: 21.04.2008 - 19:53
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Evlilikte mutlu olmanın dokuz sırrı ne? gülay atasoy
goncagül su an offline goncagül  
Evlilikte mutlu olmanın dokuz sırrı ne? gülay atasoy
44 Mesaj -
Evlilikte mutlu olmanın dokuz sırrı ne?

Sorunların temelinde ne var? Siz üzerinize düşeni yapıyor musunuz? İşte size ''Evlilikte mutluluğun 9 sırrı''
1) Mutluluk ötelerde değil: Mutlu olanlar bunun için olması imkansız büyük şeyler beklemeyenlerdir. Bir demet çiçek alan eşine, tebessümle bakan kadın, eşinin şefkat ve sevgisiyle pişirdiği bir çorbaya teşekkür edebilen erkek mutlu olur.

2) “Adalet”i unutmayın: Yaşanan olaylar karşısında her şeyi iyi tahlil edin. Kendinize haksızlık ediliyormuş gibi bir pozisyona girmeyin. Kendinizi mazlum, eşinizi zalim sandalyesine oturtup “Ben bu evde neyim ki?” diye eşinizi itham etmeyin.



3) Alıngan olmayın: Sürekli “Niye öyle konuştun? Sen böyle demekle beni kast ediyorsun...” vb sözlerle hesap sormayın. Hiçbir eş, “Acaba bu sözümden ve davranışımdan yanlış bir mana çıkarır mı?” diye düşünen bir eşin yanında rahat olmaz.



4) Aranıza duvarlar örmeyin: Duvarlar örüp onu o duvarların arkasında yalnızlığa terk etmeyin. Ya da siz kendinizi öyle bir duvarın içine hapsedip yalnız başınıza yaşamayın. “Beni anlamayan bir eşim var, ne yapabilirim?” diye diyalog kapılarını kapamayın.



5) Eşinize kambur olmayın: Kendinize düşen sorumlulukları mutlaka yerine getirin. “Ben yapmasam nasıl olsa eşim yapar” düşüncesiyle onun fedakarlığını istismar edip eşinize yük ve kambur olmayın. Nihayetinde o da bir insan, gün gelip o kamburdan kurtulmak isteyebilir.



6) Kendinizi peri, eşinizi cadı ilan etmeyin: Her şeyden bir haklılık payı çıkarıp, kendinizi tek akıllı olarak göstermeye çalışmayın. Kendinizi iyilik perisi eşinizi cadı ilan etmeyin. Unutmayın ki, eşler birbirinin rakibi değil, tamamlayıcısıdır.



7) Eşinize akıl hocalığı yapmayın: Sürekli eşinize ‘şunu şöyle yap, bunu böyle yap’ diyerek akıl hocalığı yapmayın. Sanki onun aklı yokmuş da siz veriyormuşsunuz gibi davranmayın. Başaramadığı işler karşısında fırsatçılık yapmayın.



8) Tartışmak için bahane aramayın: Tartışmak için fırsat kollamayın. En küçük bir şey için sayıp dökmeyin. Mutlu olmak dururken ufak tefek şeylerle hayatı zindana çevirmeyin... Her tartışma mutluluk sarayından bir tuğla koparır.



9) Kameralarınızı güzelliklere çevirin: Aile hayatı içinde her şey olabilir. Bunlar kaderin cilvesidir. Bu sebeple alıcılarınızı eşinizin kötülüklerine değil iyiliklerine çevirin. Bahar günlerinde bile sağanakların olduğunu unutmayın

gül gül gül
Ekleme Tarihi: 18.03.2008 - 11:51
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Mutlu Aile İçin Dinlemek ve Anlamak
goncagül su an offline goncagül  
Mutlu Aile İçin Dinlemek ve Anlamak
44 Mesaj -
Hakim, yaşlı çifte sormuş;

- Bunca yıldan sonra niçin ayrılmak istiyorsunuz? Yaşlı kadın cevaplamış;

- Hakim bey, bir ay öncesine kadar aklımda böyle bir şey yoktu. Eşim bana bir mine çiçeği getirdi. Ben de çiçekleri çok severim. Bu çiçek de çok sulanması gereken bir çiçekmiş ve eşim, düzenli aralıklarla sulanmadığında öleceğini söyledi. Ben kemik rahatsızlıkları olan bir insanım. Geceleri uykumdan kalkıp çiçeği sulamam gerektiği halde, bir gün fark ettim ki, eşim bir kez olsun benim ağrıma rağmen gece kalkıp suladığım çiçeğimi sulamadı. Bunun üzerine ben de bu kadar düşüncesiz bir insanla yaşamamam gerektiğine karar verdim.

Hakim kadına hak vermiş; ama âdettendir diye bir de adama sormuş;

- Senin söyleyecek bir şeyin var mı? Yaşlı adam cevaplamış;

- Eşimin anlattığı her şey doğru, tek bir şey dışında. Mine çiçeği çok sulandığında ölür. Karımın kemik rahatsızlığı var ve iyileşmesi için düzenli egzersiz yapması gerekir; ama eşim bunu yapmadığı için ben bu yalanı buldum. Çiçeği ölmesin diye her gece kalkmak zorunda kaldı. O, her uyandığında ben de uyanık olurdum, işini bitirip uyuduğunda, gidip çiçeğin suyunu boşaltır, peçetelerle toprağını kuruturdum. Sonra da yatağa gelip, bana hayatı güzelleştiren, canımdan çok sevdiğim eşimi doyasıya sevdiğimi düşünürdüm.

Hikâyemizden yola çıkarak, kahramanlarımızın birbirlerini neden anlamadıklarını tahlil etmeye çalışalım. Bu anlatacaklarımız kendi ailemizle aramızdaki duygu farklılığının sebeplerini de daha kolay anlamamızı sağlayacaktır.

Çoğu eş, “ayrı dünyaların insanıyız” ifadesini kullanmıştır ya da aklından geçirmiştir. Peki neden bu kanıya varırız, gerçekten ayrı dünyaların insanı mıyız? Birbirimizi anlamak bu kadar mı zor, anlaşılmazlık hangimizde? Bu minval üzere devam eden soruları ve sorunları çoğaltmak mümkün.

Bunların altında yatan sebebi irdeleyecek olursak, kadınlarla erkeklerin duygu dünyası arasındaki farklılıkların olduğunu göreceğiz. Eğer eşler olarak, bu farklı duyguların neler olduğunu bilirsek, birbirimizi daha kolay anlar ve ayrı dünyaların insanları olsak da farklılığımızın tadını çıkarabiliriz.

Kadınlar, erkeklerden daha çok, daha farklılaşmış ve daha incelmiş duygulara sahiptir. Yani kadınlar, çok zengin duygu hazinesine sahiptirler.

Kadınlar bol miktarda duyguya sahiptir; ama duygusal zekâ bakımından erkeklerden daha zeki oldukları söylenemez. Doğal olarak duygular bol olunca, onların idaresi de zorlaşmaktadır.

Erkekler, kendilerini rahatça soyutlamayı ve başkalarını ustaca kullanmayı kadınlardan daha iyi bilirler. Fakat kadınlar, çevrelerindeki olumsuz duyguların etkisinden çok çabuk etkilenirler. Akıl süzgecini kullanmadan duygu fırtınalarına kapılmaları an meselesidir.

Araştırmalar, kadınların duygusal eğitime, erkeklerden daha çok önem verdikleri ve bu eğitimle daha çok uğraştıklarını göstermektedir. Kadınlar, beyin küresinin bir yanından diğerine geçiş yapmada erkeklerden daha başarılıdır. Bu yüzden kadınlar, olayları bir bütün olarak ve esnek bir şekilde değerlendirebilirler.

Kadınlar, başkalarının duygularını tanımak ve onlara uymak konusunda erkeklerden daha fazla ustalık kazanmışlardır. Maalesef ki aynı ustalığı kendi duygularını anlamakta gösterememektedirler.

Kadınlar daha çok sorun odaklı, erkekler ise daha çok çözüm odaklı tavırlar sergilerler. Sorun odaklı kadın, karşısındakini dinlerken, kendisinin de dinlenmesini ister. Fakat çözüm odaklı erkek, dinleme yerine çözüm sunmayı ister.

Kadınlar, beyinlerinin sağ lopunu erkeklerden daha iyi kullanıyorlar. Bu yüzden de kadınlar, ayrıntıları erkeklerden çok daha iyi fark ederler.

İşte tüm bu farlılıklara rağmen, unutulmaması gereken en önemli nokta, kadın ve erkek arasındaki bu duygusal farklılıkların bir sorun değil, nimet olduğudur.

“Zevkler, karşılıklı saygı görmedikçe hiçbir evlilik mutlulukla sonuçlanamaz. İki insanın aynı şeyleri düşünmesi, aynı görüş ve isteklere sahip olmasını beklemek doğru değildir. Bu durum istenmediği gibi, imkansızdır da...” Andre Maurois, bu sözüyle eşler arasındaki saygının her şeyin üstesinden geleceğini vurgularken, “aynı olma”nın da imkansızlığını göstermektedir.

Aynısı olmak yerine, farklı olmanın tadını çıkarmak daha kolay ve akılcı değil mi? İnsanın birini değiştirmesi mi, yoksa kendini mi değiştirmesi daha zor? Ya da değiştirmeye harcanan çabanın yarısını uyum için kullanmak daha iyi değil mi? Bu soruların cevaplarını bir de bu yönde düşündüğümüzde, eşlerimizle ayrı dünyaların insanı olduğumuzu değil, birbirimizi tamamladığımızı anlayacağız. Unutmayın, her kapının mutlaka bir anahtarı vardır. Önemli olan, doğru anahtarı doğru kapı için kullanmaktır.

ailemgül gül gül
Ekleme Tarihi: 18.03.2008 - 11:40
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Ne aradığına dikkat et...
goncagül su an offline goncagül  
Themenicon    Ne aradığına dikkat et...
44 Mesaj -
BİSMİHİ TEALA

Evliliğin en güzel tariflerinden birini de, Başkasının Günahına Ağlayan Adam yapmıştır:

KALBİNE MUKABİL BİR KALP BULMAK…
Kalbine karşılık bir kalp bulmak; manevi frekansları bütünüyle tutan, gönül iletişimini tam kurabilen bir insanı bulmak demektir.

Evliliğin mutluluğa dönüşmesi için, kalplerin uyuşması, anlaşması, kaynaşması gerekir.

Kalpsiz mutluluk olmaz.
Kalp kalbe karşı olmalı…
Kalp kalbe kaybolmalı…
Kalpler bir olmalı, iri olmalı, diri olmalı…
Ölmüş kalpler taşıyan kalıplar, mutlu olabilir mi?


Evet, mesele kalıp değil, kalp meselesidir.
Kalıbına göre kalıp arayanlar; eş arayışını, bedene, kaşa, göze bağlayanlar, mutluluğu yanlış adreste arayanlardır.

Bulmak için, önce böyle birini aramak gerek… Gerçi her arayan bulamaz ama bulanlar hep arayanlardır. Aramadan bulmak mümkün mü?

Bir de arıyormuş gibi yapanlar vardır. Bunlar, her ne kadar evliliğin bir gönül işi ve manevi frekansların uyumu manasına geldiğini kabul etseler de, seçimlerini, hep maddeden, görüntüden yana yaparlar. Yani inandıkları ve düşündükleri gibi davranmazlar.

Bulamayacağı yerde arayanlar da bunlardan sayılmalıdır. Hani Nasreddin Hoca gibi… Evin bodrumunda, kömürlükte kaybettiği yüksüğünü, dışarıda, evin önünde arıyormuş… Sebebini sormuşlar…"Aşağısı çok karanlık" demiş…

Bazı gençler de kalbine karşılık kalbi böyle arıyorlar. Kalp, duygular, sevgi, şefkat, merhamet tamam ama, görüntü, en boy, kaş göz diyorlar… Hatta oralara takılıp kalıyorlar. Gönle değil, gövdeye itibar ediyorlar. Hatta bu insan sana göre değil, diyenlere de "Ben onu değiştiririm" derler. Ya da , "O gördüğünüz gibi değil, aslında çok iyi biri" iddiasında bulunurlar.

Sonra da, iletişimimiz neden kötüleşti, niçin kavga çıktı, geçimsizlik nereden geldi diye şaşırıyorlar.

Atalarımız, ''İKİ GÖNÜL BİR OLURSA, SAMANLIK SEYRAN OLUR'' demişler. Ne güzel söylemişler. İki gönül bir olmazsa, yani kalbine karşılık bir kalp yoksa saraylar zindan olur ve tabii ki eşler hayal kırıklığına uğrarlar. Zaten, sadece iki gövdenin bir olması insani bir hal de değildir.


Evliliği maddileştirenler, yalnız ten ve beden isteklerinin tatmini manasına alanlar, çok ayaklılarla aralarındaki farkı ortadan kaldıranlardır.

Bir insanın evlilik anlayışı ve bu husustaki beklentileri onun seviyesini ortaya koyar.

Evlenmeyi düşünen gençlerimiz, kalplerine karşılık bir kalp mi arıyorlar, yoksa kalıplarına karşılık bir kalıp mı arıyorlar?

İnsan, aradığını bulur.
Kalıp arayan kalp bulabilir mi?
Bulsa bile, bulduğunun ne olduğunu idrak edebilir mi?
Evlenecek gençler, önce niyetlerini düzeltmelidir. Kalbe karşı kalp mi arıyorlar, kalıba karşı kalıp mı?

Madde arayanın ruh bulması, gövde arayanın gönül bulması mümkün müdür?
Doğru ölçülerle arayışa geçtikten sonra da, "Rabbim, karşıma iyi olanı; sevebileni, merhamet edebileni çıkar" diye ciddi ve samimi dualarda bulunmalıdır.

* * *
Bazen, evlenmek üzere olan gençlere soruyorum:

–Nasıl, evliliğe hazır mısın?

Birçoğunun cevabı, aşağı yukarı hep şöyle oluyor:

–Hocam, hazırlıklar tamam… Ev tuttuk, döşedik, beyaz eşya filan her şey tamam…

Sizce bu cevapta tamam olmayan bir taraf yok mu?
Bana göre, en önemli bir taraf eksik kalmış oluyor. Bu sebeple o gençlere şu soruyu sormaktan kendimi alamam:

–Peki, gönlünüz hazır mı evliliğe?
Sorum, birçok genci şaşırtır, durup düşünürler, genellikle de bir soruyla karşılık verirler:

–O nasıl oluyor?
İşte onun nasıl olduğunu bilmeyenler, konak-karşıyaka vapurunda tanışıp evleniyor, üç gün sonra da, karşıyaka-konak vapurunda da boşanıveriyorlar.

Evliliği, böylesine gönül dışı bir gövde işi zannedenler, Nasreddin Hoca'mızdan almışlar cevabı…
–Bu sizinki, demiş, evlilik değildir.
–Peki, evlilik değilse nedir bu yaptığımız? diye sormuşlar.
–Gündüz çifte hırlama, gece çifte horlamadır… demiş.

* * *
Evlilik, sağlam bir iletişim temeline oturmalı… Bu olmazsa olmaz mutluluk kuralını da tersinden ve hoş bir nükte ile anlatır Hocamız. Eşiyle sağlıklı bir iletişim kuramayanları bakın nasıl uyarır:

–Evliliğiniz nasıl geçiyor? demişler.
Hocamız da anlatmış:

–Evliliğimizin ilk senesi çok güzel geçti… Ben söyledim, hanım dinledi, ben söyledim hanım dinledi… İkinci sene, bizim hanım işi anladı… O söylemeye başladı… O söyledi ben dinledim, o söyledi ben dinledim…"

–Peki, hocam, sonra nasıl oldu, diyenlere de, Hiç sormayın, demiş, sonraki yıllarda da, ikimiz birlikte söyledik, komşular dinledi…

Şimdi eşlerin birlikte söylediklerini, sadece komşuları değil, bütün dünya dinliyor. Aile mahremiyeti içinde kalması gereken her şey, ekran pazarlarına dökülüyor. Sadece kirli çamaşırlar değil; edepsizlikler, iffetsizlikler, kısacası ahlaksızlığın her çeşidi, basın yoluyla toplumun tepesine yağdırılıyor.
İyi ki adına evlilik demiyorlar. Seviyesiz birliktelikler, evlilik olamaz çünkü…

* * *
Evliliği, ALLAH'ın (Celle celaluhu) emri, Peygamber'in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sünneti bilenler, örnek aileler kurmak mecburiyetindedirler. Zira başkalarını da saadetlerine imrendiren sağlam ve tutarlı aile yapısı, günümüz dünyasının en çok hasretini çektiği bir güzelliktir.

İnsanlık âlemi, kaybettiği aile hayatını çamla çırayla, yana yakıla aramaktadır.
Aile, dünyevileşmenin getirdiği benlik, bencillik ve maddecilik yüzünden yıkılmaktadır. Bu sebeple, aileyi yeniden diriltmenin yolu, maneviyattan, imandan geçmektedir. Sağlam bir ALLAH (Celle celaluhu) ve ahiret inancı olmaksızın, sağlam bir aile kurmak imkânsızdır.

Aile, daha çok almayı düşünenlerin değil; paylaşmayı, bölüşmeyi, fedakârlığı bilenlerin kurabileceği kutsal bir müessesedir. Ailede mutluluk, almayı hayaline bile getirmeden verebilenlerle sağlanır. Aile mutluluğunun kahramanları, almayı hiç düşünmezler… Ancak verdikleri döner onlara, katlana, çoğala… Bir verip bin alırlar.

Böyle bir mutluluk, ancak iki gönlün bir olmasından doğar.
Çocuklarımız, gençlerimiz gönül ehli mi?
Daha doğrusu gönülden haberdar mı?
Gönülsüz mutluluk olmaz… Ne tek başımıza, ne de evlilik hayatımızda…
Zira aile, iki gönlün tekleşmesiyle kurulur.. (alıntı)
Ekleme Tarihi: 18.03.2008 - 11:35
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: “Kadın bir çınar gibi olmalı” gülay atasoy
goncagül su an offline goncagül  
“Kadın bir çınar gibi olmalı” gülay atasoy
44 Mesaj -
Kitaplarınız genel olarak kadın ve aile hayatı eksenli. Neden?



Çok klasik bir söz, ama toplumun çekirdeği aile, ailenin çekirdeği de kadındır. Aileyi bir ağaca benzetirsek, bu ağacın kökü kadındır. Kök sağlam olursa, onun üzerinde aile gelişir, sağlam meyveler verir. Kadın çınar gibi olmalı. Sarmaşık gibi değil. Çınarın toprağın bağrına sağlam bir şekilde tutunduğu gibi, kadın da sağlam olmalı ki yetişecek çocuklar ve toplum da sağlam ve temiz olsun. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de toplumu bozmak, değerlerimizi zedelemek için kadını ve müstehcenliği kullanıyorlar. Kadın bilerek yoldan çıkarılıyor, kız çocuğu boşlukta bırakılıyor. Böylece onun bağrından çıkan nesiller de boşlukta kalıyor. Şu an anneler çocuklarını maalesef televizyonla yetiştiriyor. Kendisi profesör olan kadının çocuğuna eğitimsiz biri bakıyor. Çocuğu okul çevresi, arkadaşları, sokak eğitiyor. Gerçekten çok korkunç bir durum.







Müslüman’ın tahassüngâhı aile hayatıdır.



Günümüz dünyası da şu an bir savaş meydanı gibi. Şiddet ağları, sefahathaneler... Böyle bir dünyada aile hayatı bir sığınak oluyor. Gerçekten bir insanın aile hayatı huzurlu olursa, o çocuk güzel yetişir ve sağlıklı bir birey olarak, toplumda yerini alır. Eğer aile yoksa ya da var ama yoksa, çocuklar tuzaklara daha kolay düşebiliyor maalesef.







İşte bu açıdan bakıldığında da Bediüzzaman'ın "Müslüman’ın tahassüngâhı aile hayatıdır" sözüyle ne kadar harika ve çok önemli bir konuyu tek bir cümlede özetlemiş olduğunu görürsünüz. Ben de bu nedenle kitaplarımı, aile, kadın ve genç kız konularında yoğunlaştırdım.







Siz çocuklarınızı yetiştirirken nasıl bir yol izlediniz? Nelere dikkat ettiniz?



Biz çocuklar çizgi film izleme dönemine geldikten sonra televizyonu kaldırdık ve televizyon bulunan evlere de gitmedik. Biliyorsunuz televizyon alışkanlık yapan bir şey. Çocuklar da televizyonsuz bir yaşama alıştıktan sonra istemediler zaten. Bize "dünyadan haberiniz yok, televizyonsuz olur mu?" tepkileri çok geldi. Ama ben öyle düşünmüyorum. Televizyon olmadan asıl, hayatı yaşayabiliyorsunuz. Gazetelerimizi okuyoruz, haberleri radyodan dinliyoruz ki, bu yapacağımız işlere de mani olmuyor. Kitap okuyoruz bol bol. Televizyonun olmaması büyük avantaj.







Peki eşiniz çok yoğun zaten ve siz de öyle. Hem ev, hem yazarlık, hem sosyal aktiviteler. Çocuklar, bize zaman ayırmıyorsunuz diye yakınmadılar mı?







Ben zaten çocuklarım olduktan sonra yazıya ara verdim. Günlük yazıları bıraktım. Kitaplarda yoğunlaştım. Onlara, eşime ve evime zaman ayırdıktan sonra, boş vaktim kalırsa yazıyla ilgileniyordum. Onları ihmal etmedim. O dönemde bilgisayar yoktu, daktiloyla yazıyorduk. "Bir ara daktiloyu çok mu seviyorsun?" dedi çocuklar. Bunu duyunca daktiloyu kaldırdım. Okula gittiklerinde yazıyordum. O dönemde de zaten çok az bir kitap ortaya çıktı.







Kitap okunan, kitap kokan ev



Çocuklarınıza da kazandırdınız mı kitap okuma alışkanlığını?



Hem ben, hem eşim çok okuyorduk. Çocuklar da öyle oldu. Hatta bazen eve yakınlarımız gelir, bakarlar herkesin elinde bir kitap. "Bu ne sıkıcı ev, sıkılmıyor musunuz?" dedikleri bile olurdu.



Ben şunu diyorum: "Eğer çocuğunuzu çok iyi eğitmek istiyorsanız, ona kitap okuma alışkanlığı kazandırın ve önüne de güzel seçilmiş faydalı kitapları koyun. Kendiliğinden eğitilir çocuk böylece." Benim çocuklarımla özel programım vardı. Öğleden sonraları okuma saatimiz, birlikte çizgi film seyretme zamanımız. Ve akşam onlar yatmadan evvelki programımızda, büyük insanların hayatlarından bahsetme, masal okuma gibi güzel alışkanlıklar. Okurduk ve sonra da çocuklarla bunu tartışırdık. Kim, nerede ne yanlış yapmış, güzel olan nedir? Böylece, analiz etmeyi, düşüncelerini ifade etmeyi öğrendiler. Ve her şeyden güzeli çok iyi birer okuyucu oldular. Ondan sonra zaten benim de yüküm hafifledi.







“Örnek anne nasıl olunur?”dan bahsedebilir miyiz?



Kitabı yazmaktaki maksadım, annelere yardımcı olabilmekti. Dediğim gibi annelerin çocuk eğitimini iyi bilmeleri gerekiyor. Kitap iki bölümden oluşuyor. Birinci bölümde örnek anne baba modeli, ikinci bölümde de çocukların nasıl eğitilmesi gerektiği konusuna değindik. “Allah sevgisi, Peygamber sevgisi. Namazı nasıl sevdiririz? Dünyanın faniliğini nasıl anlatırız?..” konuları yer alıyor kitapta. Mutlu ailelerde biraz durum daha rahat. Ancak bir de babanın eve gelmediği, alkol aldığı, kumar oynadığı, dayak attığı, gayr-i meşru hayat yaşadığı veya terk ettiği aileler var. Çocuklarıyla yaşayan boşanmış kadınlar var. Bu tip ailelerde kadınların nasıl davranması gerekiyor? Bu kadar sıkıntının arasında nasıl iyi birer anne olurlar? Bunun formüllerini bize gelen şikayetler ve sorulardan da yola çıkarak, Kur'anî bakış açısıyla, İslâm’ın perspektifinden bakarak yorumlar getirmeye çalıştık.







Evet, her anne çok rahat yaşam şartlarına sahip değil. Omzunda onlarca yük olan kadınlar nasıl her şeye zaman ayırıp, çocuğuna da çok güzel bir eğitim verebilecek?







Bir kadın isterse yemeğini yapar, kitabını okur, dikişini diker, hepsine vakit ayırabilir. Yeter ki insan istesin. Özellikle de insanın bir davası, bir gayesi olursa bunları yapabilir. Ben hep "Benim bu yaptığım iş ibadet" diye düşünmüşümdür. İhsan Bey çok yoğun olduğu için ben hem anne, hem baba olmak durumundaydım çoğu zaman. Bir kadının evine eşine çocuğuna hizmet etmesi, destek olması ibadettir. Böyle düşünülerek yapılan hiçbir şey zor gelmez insana. Ancak kadınlar böyle düşünmüyor maalesef. Günümüz kadını, televizyonlarda gösterilen rahat ve lüks yaşam süren kadınları model alıyor. Haliyle, kanaat ve çalışma ortadan kalkıyor. Ama bizim, Müslüman kadınların örnek alması gereken bir Hz. Fatıma var, Peygamberimizin eşleri var, bir Hz. Hatice, Hz. Aişe var. Bu hayatları örnek aldığımızda kadınlar için hayat daha kolay olacak. Çünkü göreceğiz ki hiçbirimiz onlar kadar sıkıntı çekmiyoruz. Ve mümin için bu dünya bir rahat ve eğlence yeri değil zaten. Günümüzün kadınının en büyük derdi “rahatlık." Fedakârlık kaybolmuş. "Eşim beni rahat ettirmeli" gibi bir beklenti içindeler. İnsan beklenti içinde olduğu zaman mutsuz olup, rahat da edemiyor. Bu dünya rahat yeri değil, burada çalışmak da var, yokluk da var. Ayrıca, eğer siz hizmetinizle birilerini rahat ettirirseniz o da size, rahatlık olarak dönecektir. Eşinizi rahat ettiriyorsunuz, çocuğunuza bakıyorsunuz. Cenab-ı Hak da sizin kalbinize rahatlık veriyor.



Bir kadın eğer mutlu olmak istiyorsa, öncelikle eşini mutlu etsin. Bu kendine mutluluk olarak dönecektir.



Eğer yaptığı fedakârlığa karşılık bulmuyor, kıymeti bilinmiyorsa da, eğer bu yaptıklarını Allah rızası için yapıyorsa bir kadın, ücretini de Allah'tan bekler. Eşiniz size teşekkür etmiyorsa, sizin iyiliğinizi gören ve bunu bilen bir Yaratıcı var. Sonuç olarak görevimiz Allah'ı razı etmek olmalıdır. Bu dünya belirttiğimiz gibi bir imtihan yeridir. Kimi işiyle, kimi eşiyle, kimi çocuğuyla imtihan oluyor. Buna da imtihan gözüyle bakarsak eğer daha huzurlu oluruz.
Ekleme Tarihi: 18.03.2008 - 10:56
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Örnek bir karı koca dialoğu...
goncagül su an offline goncagül  
Themenicon    Teşekkür Ederim..
44 Mesaj -
Bu güzel paylaşımından dolayı ben de çok teşekkür ederim. Benim için çok manidar bir yazı. Allah nasip ederse yaza evleniyorum ve bu diyalog bana rehberlik edecek inş. İyi ki müslümanım ve az çok dinimin evlilik üzerine güzel nasihatlerinden haberdarım.İnsan böyle güzellikleri de görmese nasıl evlenir , nasıl cesaret eder şaşıyorum.

Tekrar teşekkür ederim... gül gül gül gül gül gül
Ekleme Tarihi: 15.03.2008 - 18:18
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Koca Pisirme Rehberi.
goncagül su an offline goncagül  
:)
44 Mesaj -
HARİKA BİR TARİF

DENEYECEĞİM

SAHİ PİŞİRENİNİZ VAR MI ???

gül gül
Ekleme Tarihi: 11.03.2008 - 17:50
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon haşemayla yakalamışlarmış...
goncagül su an offline goncagül  
Themenicon    haşemayla yakalamışlarmış...
44 Mesaj -
sibel pamuk'u haşemayla yakalamışlar...
bir de bunu haber yapmışlar...
her yerde de marifet gibi yayınlıyorlar...
(google dan girince ilk başlık...)
helal olsun sibel pamuk'a
Ekleme Tarihi: 05.07.2007 - 00:34
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Bu fetvayi nerden aldin Müslüman?
goncagül su an offline goncagül  
DOĞRU SÖZE NE DENİR.
44 Mesaj -
DURUM VAHİM AMA TAKAN KİM...
:(
Ekleme Tarihi: 17.06.2007 - 15:54
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: YEİS YOK!
goncagül su an offline goncagül  
YEİS YOK!
44 Mesaj -
YEİS YOK!



"Dalâile düşmüşlerden başka kim Tanrı'sının

rahmetinden ümîdini keser?"

(Hicr, 56)

Lâkin, hani bir nefhası yok sende ümîdin!

"Ölmüş"mü dedin?Ah onu öldürmeli miydin?



Hakkın ezeli fecri boğulmazdı, a zâlim,

Ferdâlanın artık göreceksin ki ne muzlim!



Onsuz yürürüm dersen, emîn ol ki yürünmez.

Yıllarca bakınsan, bir ufak lem'a görünmez.



Beyninde uğuldar durur emvâcı leyâlin;

Girdâba vurur alnını, koştukça hayâlin!



Hüsran sarar âfâkını, yırtıp geçemezsin.

Arkanda mı, karşında mı sâhil seçemezsin.



Ey, yolda kalan, yolcusu yeldâ-yı hayâtın!

Göklerde değil, yerde değil, sende necâtın:



Ölmüş dediğin rûhu alevlendiriver de,

Bir parça açılsın şu muhîtindeki perde.



Bir parça açılsın, diyorum, çünkü bunaldın;

Nevmîd olarak nûr-i ezelden donakaldın!



Ey, Hakk'a taparken şaşıran, kalb-i muvâhhid!

Bir sîne emelsiz yaşar ancak o da: Mülhid.



Birleşmesi kâbil mi ya tevhîd ile ye'sin

Hâşâ! Bunun imkânı yok elbette bilirsin.



Öyleyse neden boynunu bükmüş, duruyorsun?

Hiç merhametin yok mudur evlâdına olsun?







Doğduk, "Yaşamak yok size!" derlerdi beşikten;

Dünyâyı mezarlık bilerek indik eşikten!



Telkîn-i hayât etmedi aslâ bize bir ses;

Yurdun ezelî yasçısı baykuş gibi herkes,



Ye'sin bulanık rûhunu zerk etmeye baktı;

Mel'un aşı bir nesli uyuşturdu, bıraktı!



"Devlet batacak!" çığlığı beyninde öter de,

Millette bekâ hissi ezilmez mi ki? Nerde!



"Devlet batacak!" İşte bu öldürdü şebâbı;

Git yokla da bak var mı kımıldanmaya tâbı?



Âfâkına yüklense de binlerce mehâlik,

Batmazdı, hayır batmadı, hem batmıyacaktır;



Tek sen uluyan ye'si gebert, azmi uyandır:

Kâfi ona can vermeye bir nefha-i îman;



Davransın ümidîn; bu ne haybet, bu ne hırmân?

Mâzîdeki hicranları susturmaya başla;



Evlâdına sağlam bir emel mâyesi aşıla,

Allah(c.c.)'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete râm ol...

Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.

İstanbul, 30 Teşrinievvel 1335 (1919)
M.A.E.
Ekleme Tarihi: 17.06.2007 - 15:40
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: NE ESER, NE DE SEMER
goncagül su an offline goncagül  
NE ESER, NE DE SEMER
44 Mesaj -
NE ESER, NE DE SEMER



"Ölen insan mıdır, ondan kalacak şey: eseri;

Bir eşek göçtü mü, ondan da nihayet: semeri"





Atalar böyle buyurmuş, diye, binlerce alın,

Ne tehâlükle döker, döktüğü bîçâre teri!



Şu bekâ hırsına akıl erdiremem, bir türlü,

Sorsalar, bence, temâyüllerin en derbederi:



Hadi, toprakta silinmez bir izin var, ne çıkar,

Bağlı oldukça telâkkîye hakîkî değeri?



Dün, beyinlerde kıyâmet koparan "hikmet" i al,

Bugünün zevkine sor: beş para etmez ciğeri,



Gündüzün, başların sütünde gezen "şâh-eser" in,

Gece, şâyet arasan, mezbeledir belki yeri !



İsteyen almaya baksın boyunun ölçüsünü,

Geri dur sen ki, peşiman, atılanlar ileri.



Bilirim: "Hep de semermiş!" diyecek istikbâl,

Tekmelerken su kabarmış sıra kumbeltileri.



O ne çok bilmiş adamdır ki: Gider sessizce,

Ne esermiş, ne semer, kimsenin olamaz haberi !

Hilvan, 21 Mart 1346 (1930)
Ekleme Tarihi: 17.06.2007 - 15:37
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: MÜSLÜMANLIK NERDE BİZDEN GEÇMİŞ İNSANLIK BİLE...
goncagül su an offline goncagül  
MÜSLÜMANLIK NERDE BİZDEN GEÇMİŞ İNSANLIK BİLE...
44 Mesaj -
MÜSLÜMANLIK NERDE BİZDEN GEÇMİŞ İNSANLIK BİLE...



“Kim Müslümanların derdini kendine mâl

etmezse onlardan değildir” (Hadîs-i Şerif)





Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bile...

Âlem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nâfile!

Kaç hakikî Müslüman gördümse: Hep makberdedir;

Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir!

İstemem dursun o pâyansız mefâhir bir yana...

Gösterin ecdâda az çok benzeyen bir kan bana!

İsterim sizlerde görmek ırkınızdan yâdigâr!

Çok değil ancak! Necip evlâda lâyık tek şiâr.

Varsa şayet, söyleyin bir parçacık insâfınız:

Böyle kansız mıydı – Hâşâ – kahraman eslâfınız ?

Böyle düşmüş müydü herkes ayrılık sevdâsına?

Benzeyip şîrâzesiz bir mushafın eczâsına,

Hiç görülmüş müydü olsun kayd-ı vahdet târumâr?

Böyle olmuş muydu millet can evinden rahnedar?

Böyle açlıktan boğazlar mıydı kardeş kardeşi?

Böyle adet miydi, bî-pervâ, yemek insan leşi?





Irzımızdır çiğnenen, evlâdımızdır doğranan!

Hey sıkılmaz! Ağlamazsan, bâri gülmekten utan!...

“His” denen devletliden olsaydı halkın behresi:

Pâyitahtından bugün taşmazdı sarhoş nâ’rası!

Kurt uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi,

Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi.

Lâkin aşk olsun ki, aldırmaz da otlarmış eşek,

Sanki tavşanmış gelen, yahut kılıksız köstebek!

Kâr sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı...

Hasmı, derken, çullanmışlar yutmadan son lokmayı!..





Bir hakikattir bu, şaşmaz, bildiğin üslûba sok:

Hâlimiz merkeple kurdun aynı, asla farkı yok.

Burnumuzdan tuttu düşman, biz boğaz kaydındayız!

Bir bakın: Hâlâ mı hâlâ ihtiras ardındayız!

Saygısızlık elverir... Bir parça olsun arlanın:

Vakit çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanın!

Davranın haykırmadan nâkûs-ı izmihlâliniz...

Öyle bir buhrâna sapmıştır ki, zirâ haliniz:

Zevke dalmak şöyle dursun, vaktiniz yok mâteme!

Davranın, zîra gülünç olduk bütün bir âleme,

Bekleşirken gökte yüz binlerce ervâh, intikam;

Yerde kalmış, naşa benzer kavm için durmak haram!

Kahraman ecdâdımızdan sizde bir kan yok mudur?

Yoksa: İstikbâlinizden korkulur, pek korkulur!

13 Haziran 1329 (1913)
Ekleme Tarihi: 17.06.2007 - 15:35
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: ÂHİRET YOLU
goncagül su an offline goncagül  
ÂHİRET YOLU
44 Mesaj -
ÂHİRET YOLU



Sokakta sâde bir "âmîn!" sadâsıdır gidiyor:

Mahalle halkı birikmiş, imam duâ ediyor.



Basık bir ev; kapının iç yanında bir tâbût,

Başında çınlayan âvâzı dinliyor, mebhût;



Denildi: "Fâtiha!'; âmîni kestiler bu sefer,

Göğüsler inledi, derken, açık duran eller,



Hazîn alınları bir kerre okşayıp indi;

Deminki zemzemeler bir zaman için dindi.



Duyuldu sonra imâmın nidâ-yı mağmûmu,

Diyordu:

- Söyleyin Allâh için şu merhûmu,



Nasıl bilirsiniz ey müslümanlar?

- İyi biliriz!

-Yarın huzûr-i İlâhîde toplanıp hepiniz,



Bu yolda hüsn-i şehâdet edersiniz ya?

- Evet!

- İmâm efendi, helâllık da iste, merhamet et...



- Helâl edin hadi öyleyse şimdi hakkınızı.

- Helâl edin hadi bekletmeyin adamcağızı!







Cemâatin yüreğinden kopup "helâl olsun!"

Nidâ-yı saffeti, birden cenâze, ah-ı derûn,



Misâli uğradı evden; fezâda yükseldi.

İçerde başladı bir cûş-i nevhadır şimdi;



Baş örtüsüyle kadınlar gözüktü pencereden:

- Bıraktın öyle mi, en sonra kardeşim, bizi sen?



- Yıkıldı dostlar evim, barkım... Âh gitti kocam!..

- Dayım melek gibi insandı; ben nasıl yanmam!



- Tamam otuz senedir komşuyuz da bir kerre,

Kızıp da "ey!" demiş insan değildi, hemşîre!



- Zavallı Remziye! Boynun büküldü evlâdım...

- Babam ne oldu?

- Baban... Öldü.

- Etme Ayşe Hanım,



Bu söylenir mi ya? Hicrân olur zavallı kıza...

- Ayol, şu öksüzü bir parçacık avutsanıza...



Açın da cumbayı etrâfa baksın ağlamasın...

Göründü cumbada baktım ki tombalak, sarışın,





Sevimli bir küçücek kız... Beşinde ancak var.

Donuk yanakları üstünde parlayan yaşlar,



Zavallının eriyen ruh-i bî-günâhı idi.

Benim o mersiye yâdımda ağlıyor ebedî.







Sefine pâre ki: sırtında mevc-i bî-hissin,

Yüzer... Önünde ademden nişâne bir engin,



Çeker durur onu sâhil-cüdâ açıklarına;

Bakar mı bir taşın üstünde durmuş ağlıyana?



Cenâze dûş-i cemâatte çalkalandıkça,

O tahta pâreye benzerdi, düşmüş emvâca.



Nasıl duyar ki uzaklarda inleyen kadını?

Nasıl görür ki yetîmin huruş eden yaşını?



Bu hây ü hûy-i kıyâmet-nümûn içinde söner,

Samîm-i hilkati sûzân eden enîn-i beşer.







Değilmiş öyle geniş nâlenin hudûdu meğer:

Sokak bitip dönülürken kesildi mâtemler.



O tahta pâre-i câmid, o iğbirâr-ı samût,

Güzer-gehindeki eşbâhı bir mehîb sükût



İçinde haşr ederek dalgalarla seyrediyor;

Zemîne bakmıyor artık semâ deyip gidiyor.







Bu mahmilin neye sık sık değişsin efrâdı?

Suâli fikre büyük bir hakîkat anlattı:



Evet bekâ ezecek cism-i zâr-ı fânîyi,

Vücûd çekmiyecek ömr-i câvidânîyi,



Bu bâr-ı müdhişin altında titreyip dizler,

Dayanmıyor üç adımdan ziyâde dûş-i beşer!







Ağır ağır gidiyorken cenâze kâfilesi,

Nihâyet oldu musallâ birinci merhalesi.



Çıkınca üstüne son minberin hatîb-i memât,

Açıldı dîde-i im'âna perde perde hayât.







Senin en son serîrindir şu bî pervâ uzanmış taş;

Ki nermin hâb-gâhından çıkar, bir gün vurursun baş!



Elinde yok halâs imkânı, mâdâme'l-hayât uğraş...

O, mutlak sedd-i râhındır, aşılmaz.. Muktedirsen aş!'







Musallâ: Müncemid bir mevcidir eşk-i yetîmânın;

Musallâ: Ahıdır, berceste, mâtem-zâr-ı dünyânın;



Musallâ: Minber-i teblîğidir dünyâda, ukbânın;

Musallâ-: Ders-i ibrettir durur pîşinde, irfânın.







Bu minberden iner nâsûta en müdhiş hakîkatler,

Bu yerden yükselir lâhûta en hâlis kanâ'atler.



Civârından geçer zulmette bî pâyan hayâletler:

Kefen-ber-dûş geçmişler, kalan üryan sefâletler!







Babam, kardeşlerim, evlâdım, annem... Belki bunlardan

Muazzez bildiğim kıymetli birçok yâr-ı can el'ân



Bu taştan atfeder zanneylerim dünyâya son im'ân...

Benim rûhum bu heykelden duyar hâmûş bin efgân!







Serîr-i saltanatlar devrilir, alt üst olur dünyâ;

Müşeyyed bürc ü bârûlar düşer bir bir, bu taş hâlâ,



Zamânın dest-i tahrîbiyle, durmuş, eyler istihzâ;

Bütün mevcûda hâkim bir adem timsâlidir gûyâ.







Namaz kılındı; duâ bitti. Kârban, yoluna

Düzüldü taht-ı memâtın girip birer koluna.



Yarım sâat henüz olmuştu. Yolcular durdu;

Demek ki; komşusu dünyânın âhiret yurdu.



Cenâze indi omuzdan yavaş yavaş, sonra,

Sokuldu servilerin ortasında bir çukura,



Atıldı üstüne üç beş kürek kemikli çamur

Kabardı toprağın altında bir an, bir ur!



Evet, çıban, ki yatan duymuyorsa dehşetini,

Dönün de arkadakinden sorun fecâ'atini·



Sükûn içinde uyurken şu bir yığın toprak

İlel'ebed o küçük rûh çırpınıp duracak!...

MEHMET AKİF ERSOY
Ekleme Tarihi: 17.06.2007 - 15:31
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Dalgakıran
goncagül su an offline goncagül  
Dalgakıran
44 Mesaj -
Dalgakıran

Deniz hırçındı, dalgalar ise; asi...

Ansızın yakaladılar küçük kayığı...

Sinsice yaklaştılar ve bir anda saldırdılar...

Acımasızdılar.

Ne istiyor olabilirlerdi ki küçük kayıktan?

Oysa; küçük kayık için ne güzel bir sabahtı...
Günün ışıklarla dansı henüz başlamışken, onun da
denizle dansı başlamıştı. Saatlerce, hiç durmadan dans ettiler.

Ama ne olduysa, bir anda hırçınlaştı deniz,
belki de rüzgârlı havanın, yağmurun etkisiyle...
Asi dalgalar hırpalamaya başladı...

Şimdi küçük kayığın aklında tek şey vardı.
O da bir an önce dalgakıranına sığınabilmek.
Bir ulaşabilseydi, ah bir başarsaydı, dalgakıranı korurdu onu.
Kimse bir şey yapamazdı küçük kayığa orda.
Ne deniz, ne dalgalar...

Bunları düşünürken biraz daha hızlandı ve ufukta kayboldu...



Siz, en son ne zaman
bir dalgakırana sığınmak istediniz?

Siz, en son ne zaman
bir dalgakırana ulaşmak umuduyla çırpındınız hırçın denizde?

Siz en son ne zaman
bir dost elinin size uzanmasını istediniz ya da
elinizi uzattınız bir dostunuza?

Dostlarımız...

Fırtınalarımızdaki dalgakıranlarımız...

Hırçın denizden, asi dalgalardan kaçarken gözümüz
hep uzaktaki bir dalgakıranı aramaz mı?
Koşulsuzca, sorgusuzca, sınırsızca sığınabileceğimiz,
bizi koruyacak biri mutlaka vardır, dalgakıran misali...

Ulaşabilmişsek oraya, bir de atabilmişsek halatlarımızı limana,
korkmayız artık fırtınalardan...

Dışarıdaki korkunç fırtınanın gölgesi bile giremez içeri...

Herkesin bir dalgakıranı olmalı fırtınalı günlerde sığınabileceği ve
herkes bir dalgakıran olmalı koşulsuzca, sorgusuzca, sınırsızca...

Dostlukların ve sevginin bile yozlaştırılmaya çalışıldığı günümüzde,
ne mutlu bir dalgakıranı olanlara,
ne mutlu bir dalgakıran olmayı başarabilenlere...
Ekleme Tarihi: 17.06.2007 - 15:20
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: SU GİBİ (vazgeçemediklerimden...)
goncagül su an offline goncagül  
SU GİBİ (vazgeçemediklerimden...)
44 Mesaj -
SU GİBİ


Şimdi sen su olduğunu düşün. Su kadar özel,
su kadar faydalı ve su kadar çok... Tükenmez...

İnanıyorum ki, gerçekten de öylesin. Ama ister çesmelerden dökül,
ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak, dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın. Yani; seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın...

Unutma! Daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin...
Gürültünün parçası olursun sadece.

Suyun yanında olanlar suyu en az içenlerdir. Çünkü; su nasılsa burada,
lüzum yok ki suyu kana kana içmeye diye düsünürler...
Aynen, sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi!

Ormandaki hiç bir hayvan, ırmağın gürültüler koparan yerinden
su içmeye çalışmadı şimdiye kadar. Hepsi, hep sabahın
en sakin anını bekledi suyun durgun yerlerini bulabilmek için,
gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarını giderdiler. Onlar için
en uygun olan ve kendi istedikleri zamanda...

Sen, hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel,
su gibi yararlı, su gibi vazgeçilmez...

Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi
yaşatıcı ol, su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil!..

Sen bir su ol... Ama rahmet ol, afet değil!
Su isen tarlalarını basma insanların, yuvalarını yıkma,
ocaklarını söndürme, sana felaket denmesin!

Su isen bir bardağa sığabil ki; damarlara giresin!..

Su yüce Allahın insanlar için yarattığı en büyük nimetlerden biri...
Suya benzediğini unutma! Su gibi özel, su gibi güzel,
su gibi faydalı, su gibi lüzumlu ve su gibi bitmez,
tükenmez olduğunu da unutma.

Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi, su gibi de
kiyametler koparıcı olabileceğini unutma...

Unutma; senin işin rahmet olmak, afet değil !

Vadiler varken önünde ve ovalar varken,
yayılabileceğin küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini
ve bardaklara bölebiliyorsan, hayat verirsin çevrene.

Ve yaşayabilirsin dünya dönmesine devam ettiği müddetçe...

Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen, korkulan ve
kaçılan olursun; seller, afetler gibi...

Tercih elindeydi hep ve hep de senin ellerinde olacak...

Ya tutmayı öğreneceksin dilini veya hiç durmadan
konuştuğun için, sadece bomboş ve anlamsız sesler çıkartan
birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara!

Ama yapman gereken şu, değil mi?
Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini.
Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini,
kimin anlayıp anlamadığını. Düşüneceksin
anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini...

Hatta anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının
ne kadarı olduğunu düşüneceksin...

Ve konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, en az
ama en uygun kelimeleri seçmeye çalışacaksın...

Ahmak olmayan yolcuların, önceden aldıkları biletleri ceplerinde
olduğu halde, saatlerini kontrol ederek, vakit yaklaştığında,
vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi, sen de
fikrini bildireceğin kişinin kıyıya yanaşmasını bekleyeceksin!..

Demeyeceksinki, ben canım isteyince giderim iskeleye,
vapur da o saniyede gelmek zorunda!..

Demeyeceksin ki, aklıma geleni aklıma geldiği biçimde
söylerim. Karşımdaki de değil duymak, değil dinlemek,
anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda!..

Keşke öyle olsaydı. Keşke haklı olsaydın,
ama maalesef değil...

Ağzını açıp şelaleden dökülen suyu içmeye çalışan
bir tavşan gördün mü hiç ?..

Veya önüne çıikan ağaçları dahi sürükleyen bir selden
susuzluk gidermeye uğraşan bir ceylan gördün mü ?

Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler,
beyni olan her yaratık gibi!

Hadi... Sen şimdi su olduğunu düşün, ve kendini su gibi hisset...

Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı...

Su gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu hatırla...

Ama yine su gibi bir küçük bardağın içine sığdır ki kendini;
girebilmeyi öğren insanların damarlarına.

Hayat ver...
Vazgeçilmez ol !!..



Muammer ERKUL
Ekleme Tarihi: 17.06.2007 - 15:17
goncagül üyenin diğer mesajları goncagül`in Profili goncagül Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Sayfa (2): (1) 2 Devam >
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 519 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
osmanli1 (49), TRABZONLU_TS (43), murat__ (41), remzay56 (61), Mikayil Demir (44), sadoðlu (68), yigilcali (48), müzisyennnn (46), hakankara (55), mikail06 (53), seyfullah (36), erguen (53), @hmed (49), emre-70 (34), AY-NUR (41), yagmurumm (33), ihvankudret (35), KeTeNci (38), zahid1 (49), hamdim (37), intifada (53), samsun1983 (41), veysel.hoca (48), mikail34 (54), zincefr (60), batmazhalil (36), MaziDENbiri (52), sero (58), Natuvan (40), tuana~islam (38), xturkkizx (37), seros633 (47), m_zahid (43), karanfil58 (39), halimyusufoglu (49), minam (44), HATÝCE81 (43), s.emine (43), naci edin (78), Yaseminerdem (36), fatih1981 (43), bekir tek (38), seyyidtalha (52)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.53487 saniyede açıldı