ivermektin ivermektin ivermektin generique rhinocortkaletra aldactone aldara aldipin alendron alesse aleve alges x algifor allegra allergodil allo 300 tablinen allo basan allopur altace alutan alzar amanol amaryl amilo basan amilorid comp amiloride hct amiodar amlo eco amlopin amlovasc amoxi basan amoxi cophar amoxi mepha amoxil amoximex anafranil sr anafranil antabus antabuse antalgit antamex antisacer antra antramups anvitoff apcalis oral jelly
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Kahveden Fotoğrafa - Müslüman kaşif ve bilim adamlarının günlük yaşamımıza katkıları.

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Kahveden Fotoğrafa - Müslüman kaşif ve bilim adamlarının günlük yaşamımıza katkıları.

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 31.07.2020 - 00:50
Cinsiyeti: Erkek 
Kahveden Fotoğrafa - Müslüman kaşif ve bilim adamlarının günlük yaşamımıza katkıları.

Şüphesiz bugün yaşadığımız hayatın bize sağladığı kolaylıklar ve güzellikler, Müslümanların, Hıristiyanların ve diğer dinlere mensup insanların buluşlarının karışımının ortak eseridir. Her medeniyet ve kültür birbirinden etkilenmiş; bir kültürde yapılan bir icadı, bir başka kültürden biri geliştirerek bugünkü haline getirmiştir.

Hemen hemen hepimiz Edison’u, Einstein’ı, Newton’u biliriz. İbn-Cesari’yi, İbn-Heysem’i, El-Kindi’yi ve daha nice Müslüman bilim adamlarını ve bunların buluşlarını bilenimizin sayısı ise malesef çok azdır. İşte bu aydan itibaren başlayacağımız “Müslümanların günlük yaşamımıza katkıları” adlı yazı serimizle, Müslüman bilim adamlarının buluşlarını tanıtmaya çalışacağız. Her seride farklı bir konu ele alınacaktır. Bu ayki konumuz Müslümanların “ev yaşamına” dair buluşlarıdır.

Kahve

Kahvenin hikayesi Etiyopyalı keçi çobanı Châlid’in tesadüfi keşfi ile başlıyor. Châlid çalılıklardaki bir bitkinin tomurcuklarını yiyen keçilerinin, daha canlı ve hareketli bir hal aldıklarını görünce, kendisi de bu bitkiyi dener ve kahve tohumlarının büyüleyici etkisini keşfeder. Kahve sırrı Kızıl Deniz’i aşarak Arabistan’a kadar yayılır. 1000’li yıllarda ilk olarak kurutulup, pişirilip öğütülen kahve, 14. yüzyılda Araplar tarafından dinî bir içecek olarak kabul görür. Yemen’deki Sufi dervişler de tüm gece ayakta kalıp zikir yapmak için kahveyi kullanmaya başlamışlardır. 15. yüzyılda kahve Mekke ve Anadolu’ya ulaştı.

Kahve Avrupa’ya bir Müslüman içeceği olarak girer. Venedik’li bir tüccar 1615’de “Türkler’in, hoş kokulu siyah bir içeceği var, size bundan biraz getireceğim” diyerek kahveyi Avrupa’ya tanıtır. 1650 yılında da Türk bir tüccar kahveyi Londra’ya getirir. 1800’lerde ise Brezilya’nin kahve üretim hızı, kahveyi bir üst tabaka düşkünlüğünden, her gün içilen bir büyülü iksire dönüştürür. Şimdilerde ise kahve sudan sonra en çok içilen ve petrolden sonra en çok ticareti yapılan maddedir.

Saatler

Saatlerin icadı M.Ö. 3500’lü yıllara kadar uzanır. Saati ilk icad eden Mısırlılar önce güneş saatlerini kullanmışlar, sonraları da “klepsydra” denen su saatlerini bulmuşlardır. Müslümanların bu alandaki bilinen en eski katkıları ise 13. yy’da Diyarbakır Cizreli, Al-Cesari adlı bir Müslümanın icadıdır. Bir makina mühendisi olan Al-Cesari “otomatik makina” kavramını da ilk ortaya koyandır. 1206 yılında çok çeşitli ebat ve modellerde saatler yapmıştır. Al-Cesari, zamanının kralının isteği üzerine buluşlarını anlattığı “Olağanüstü Mekanik Araçların Bilgisi Hakkında Kitap” adını verdiği kitabı yazmıştır. Mühendislik alanında çok önemli bir kaynak kitap haline gelen bu kitabta, 50 mekanik alet 6 kategoride anlatılır.

Al-Cesari’nin geliştirdiği saatlerden biri de “fil saati” adı verilen saattir. Saat 7 metre yüksekliğindedir. Saatte düzenek şöyledir: Fil figürünün karnında bir su tankı vardır. Bu tankın üstünde, şamandıra gibi yüzen ve bir deliği bulunan bir kase vardır. Bu kase yavaş yavaş su tankındaki suyla dolarak kendine bağlı olan 3 halatı aşağı çeker. Bu halatlarda Salahattin figürünün arkasındaki sandığın içindeki 30 topu harekete geçirir. Top yavaşca bırakılarak ejderhanın ağzına düşer, burdan da fil sürücüsünün arkasındaki vazoya dolar. Topun doluşuyla fil sürücüsü elini oynatır ve elindeki zilden bir ses ortaya çıkar. Vazonun doluşuyla Selahattin figürünün arkasındaki tabloda bulunan saat dilimleri yarım yarım dolarak zamanın ne kadar geçtiğini gösterir. Filde oturan katib ise, bu süre boyunca yavaşca döner ve yarım saatin sonunda ilk hareket noktasına gelir. Al-Cesari’nin zekası bu düzenekteki kasede kendini gösterir. Bu kasenin doluşu ve boşalması tam yarım saat sürer.

Satranç

64 Kare üzerinde oynanan satrançtaki figürler ve kişilerin hikayesi hala gizemini korur. Çeşitli kaynaklarda satranç Hindistan’a veya Fars’a dayandırılır. İbn Haldun, 14.yy’da yazdığı kitabında bu oyunu Sassa İbn Dahir adındaki zeki bir Hintli’ye dayandırır. Hintlilerde “Chaturanga” adında olan oyun, Hint ordusunun fillerden oluşan 4 kolundan alır adını. Oyun Fars topraklarına geldiğinde ismi “Chatrang” olmuş ve oyuna Fars savaş oyunlarıda eklenerek günümüzdeki halini almıştır. 14. yy’a ait bir Fars elyazması kitabta da, Hintli bir elçinin bu oyunu Fars’a getirdiği burdan da oyunun Araplar aracılığıyla İspanya’ya götürüldüğü yazılıdır. Oyunun Orta Asya’dan Rusya’ya geçiş tarihi ise 7. ve 8. yy’larda olmuştur.

Temizlik

Orta Çağ denince akla gelen “kokulu, karanlık ve pis” imajı İslam dünyası için geçerli değildir. 10.yy’da Müslümanların geliştirdiği ve kullandığı banyo ve temizlik malzemeleri bugün sahip olduğumuz ürünlerle yarışabilecek düzeydeydi. Müslümanların inancı, madden ve manen temizliği gerektirir. Sabunu bitkisel yağlarla (genelde zeytinyağı) sodyum hidroksiti karıştırarak yapanlarda Müslümanlardır. 13.yy’a ait elyazması bir kitabta çeşitli sabun tariflerine rastlanır. Müslümanların sabunu üretirken, susam yağı ve limon gibi maddeler ekleyip, kaynatarak, çeşit çeşit sabunlar yaptıkları ve bunları hamamlarda kullandıkları bilinir. Sabunun Avrupa’ya gelişi ise 18.yy’ı bulmuştur.

Peygamberimizin temizlik, kıyafet bakımı ve vucüt bakımı ile ilgili hadislerinden esinlenen Kordobalı fizikci Al-Zahravi ise, İslam’a uygun olarak geliştirdiği bitki özlü saç ve vucüt bakım ürünleriyle, Müslüman dünyasına kozmetiği ilk tanıştıran kişi olmuştur. Al-Zahravi “al-Tasrif” adını verdiği tıp kitabının, 19. cildindeki bir kategoriyi tamamen kozmetiğe ayırmıştır. Al-Zahravi kitabında saç, cilt, diş ve vucüt bakımı hakkında geniş bilgiler vermiş, burun spreyleri, ağız yıkama suları, el kremleri gibi ürünlerden bahsetmiştir. Al-Zahravi bugün kullandığımız roll-on deodarantlara benzer parfümü de geliştiren kişidir.

Müslümanların temizlikte kullandıkları bir başka ürün de misvaktır. Peygamber Efendimiz (sav)’in her namazdan önce dişlerini misvakla temizlediği bilinir. Bir çok üniversite tarafından yapılan araştırmalar, misvağın anti-bakteriyel özellik taşıdığı ve bu sayede yemek artıklarının neden olduğu mikropları ve diş cürüklerini önlediğini, bilimsel olarak ortaya koymuştur.

Halıcılık

Halı dokumacılığı İslam’dan önce de yapılıyordu. İlk halıları; Arab Bedeviler, Fars’taki ve Anadolu’daki göçmenler dokumuşlar ve bunları çadır yapımının yanı sıra, battaniye, duvar halısı ve normal halı olarak da kullanmışlardır. Müslümanlar halıcılığa ayrı bir önem vermişler ve geliştirdikleri çeşitli dokuma teknikleri ve halı modelleriyle çok görkemli ve rengarenk halılar ortaya çıkarmışlardır. 11. yy’da Tunuslu kimyacı İbn Badis’in geliştirdiği boyalar da, halıcılığın gelişimine büyük katkı sağlamıştır. Halıcılık Müslümanlar arasında dev bir endüstiri haline gelmiş, Osmanlı-Türk ve Fars halıları büyük bir üne kavuşmuştur.Avrupalılar kendi halılarını üretmeye ancak 18.yy’da başlamışlardır. İngiliz patronlar, halı üreticilerinden “Osmanlı-Türk” halılarını taklit etmelerini istemişler ve en güzel taklit halıları üretenlere ödül vermişlerdir.

Fotoğrafçılık

Antik çağlarda Yunanlılar, gözlerin ışınları dışarı yayarak gördüğünü sanıyordu. Görmenin ışığın göze girmesiyle gerçekleştiğini keşfeden ilk kişi 10. yüzyılda yaşamış olan matematikçi, astronom ve fizikçi İbn el-Heysem’di. İlk “iğne deliği” adı verilen kamerayı da, pencere kepenklerinden giren ışığı inceledikten sonra o yaptı. Delik ne kadar küçük olursa, resim o kadar iyi oluyordu. Ayrıca ilk karanlık odayı (camara obscura) da tasarlayan oydu.
Kaynak:
1001 Inventions-Muslim heritage in our world, Chief Editor Prof.Salim T S Al-Hassani
Ekleme Tarihi: 26.09.2009 - 01:02
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 693 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ilkser (43), gorkem yildiz (37), akky (39), HAKAN KÜCÜK (51), feride orhan (56), ME10 (47), MDMETIN (39), deniz-19 (37), avni kamzeli (43), asteroit (49), erdem (), Webcam_M (54), sel14tr (44), icalim (53), ilyas.fr (46), maneviyat (46), Ý.TEKGÜL (55), vgozukara (42), EMRULLAH (39), artvinli (59), emineyzc (48), looder (56), Cheetah (34), Keje (43), sahmeran28 (50), meto54 (63), selmani fahrisi (40), alonewolf (47), ibocan2 (42), chocuq87_54 (37), KaRaGoZLuM (41)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.53286 saniyede açıldı