kamagra ivermektine generique rhinocortgenerique luvox fluvoxamine fludapamide fludex forzest fosamax frumil fulcin furacin furadantin furo basan furodrix gabantine gastroprazol geodon glaupax gli basan glibenese glibenorme glimerax glimeryle glucobay gluconormine glucophage xr glucophage glucotrol xl glucotrol glucovance gracial grifulvin gris peg grisol grisovin gyne lotrimin hard on oral jelly hard on helvecin helvevir hypnorex hytrin bph hytrin hyzaar ilosone
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Kabuğun altında Sen kanayansın...

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Ekleyen
Mesaj
Maksat kelam olsun su an offline Maksat kelam olsun  
Kabuğun altında Sen kanayansın...

1463 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.03.2007
En Son On: 09.05.2011 - 11:25
Cinsiyeti: Erkek 

.Amerika’dan Arzu İpek kardeşim yazmış… “Kur’an niye bu kadar kalın?” yazısına birkaç paragraflık yorum. “Müddessir” koymuş başlığını.. “Müddessir”, yani “örtünen”. Soruyor: “Muddessir suresinin saf örtüleri içinde hiç çocukluğunuzu bulduğunuz oldu mu?” Cevabın ipucunu veriyor hemen. Telaşlarımın sakladığı, alışkanlıklarımın gözden ırak tuttuğu bir küskün yanım, bir eski yaram kanamaya başlıyor. “‘Kalk, örtüye bürünerek saklanan!’ diye başlıyor ayet. Bu uyarıyı duyunca, bir çocukluk telaşı düşüyor hatıralarıma. Bir dolabın ardına yahut masanın altına saklanmış titreyen bir yürek oluyorum. Efendimiz Aleyhiselâtüvesselâmı düşünüyorum.”
Kalbimi/n ağlarına doladı bu son cümle.Kalbimi daladı. Bir çocuk kalbini göğsüme koyarak da anlamaya çalışmalıydım “örtüneni”. Ama nasıl? Masanın altına saklanmış titreyen o çocuk yüreğinin odacıklarına akıp duruyor hayalim. Dalıyorum; ama korkup geri kaçıyorum. Biliyorum; ben yazmaya çalıştıkça o kalbin kıpırtıları zayıflayacak ki, ben tarif ettikçe, o sessiz, o isimsiz, o tarifsiz, o eşsiz titreyiş ucundan kıyısından tahrip olacak. (Tarif etmek, tahrif etmek de demektir.) Masanın altında kalan o titreyişi “masaya yatırmak” ne kadar incitici bir zorunluluk?
Neden saklanır çocuk? Utanır da ondan! Utanır çocuk. Utanır çocuklar. Çünkü, hiç beklentisizdirler. Hiç hesapsızdırlar. Bir şeyi hak ettiklerini düşünmezler. “Nasılsa ben kazandım!” edasında olamazlar. Kendilerine verileni sıradan bilmezler. Sonsuz bir minnettarlık göğünde ağırlandıklarını dillendiremeseler de derinden hissederler. Sevinç eşikleri o kadar düşüktür ki, ne taşarsa oradan sınırsız bir tebessüme bürünürler, lekesiz bir mutlulukla gülerler.
İşte kırklı yaşlarında bir insan. Sadece şükür telaşında. Hiç bitmez teşekkürler derdinde. Ayaklarını çekinerek basıyor yere. Gözlerini utanarak gezdiriyor göklerde. Her nefesi eşsiz ve sessiz bir hediye bilerek ağırlıyor göğsünde. Kalbinin kıpırtısının bile kendisine duyurulmamasını sonsuz bir cömertliğin dokunuşu olarak okuyor. Verirken, verdiğini bile unutturacak denli sessizce ve teklifsizce verenden utanıyor o titreyen çocuk kalbi. Yağmur tanelerini misafir ediyor saçlarında göğsünde. Diyor ki, “Onlar henüz Rabblerine verdikleri sözü unutmadılar!” Yağmur yağmur sevinç olup yağıyor üzerimize. Bir damla bile taşırmaya yetiyor ağzına kadar dolu minnet bardağını.
Sadece minnetini ifadeye ayırıyır vaktini. Tam mesai kullukta. Kulluğun ötesi peygamberlik olabilir mi? O ötesini düşünmüyor minnettarlık duygusunun yamaçlarını canhıraş tırmanmaya çalışırken. Yalnızca şükür kaygısında. Şükrün karşılığı “En Sevgili” olarak el üstünde tutulmak mı? Karşılığını hesap ettirmiyor içine sığdıramadığı sonsuz memnuniyetler.
Çocuklar da öyle değil midir? Büyüklerin alışverişlerindeki karşılıklılık ve dengeyi aramaz onlar. Öğrenememişlerdir bir şeyi hak edeceklerini. Akıllarına getirmezler bir iyiliğin altından kalkabilecek bir karşılıkta bulunabilecekleri.
Ümmî O. Saf bir teşekkür dili. Duru bir şükür ırmağı. “Peygamberlik gelecekse benim gibi şerefli birine gelmeli!” diye bir an bile geçirmiyor içinden. “Bana ‘emin’ diyorlar madem, lider ben olmalıyım!” türü hesapların noktasına dokunmuyor aklı.
Akıyor sadece. Aktığını bilmeyen bir ırmak gibi. Çağlıyor sadece. Denize yaklaştığını hesap etmeyen bir çağlayan gibi. Dallanıp budaklanıyor sadece. Güneşe uzandığının farkında olmayan bir ağaç gibi. Büyüyor sadece. Büyüdüğünü bilmeyen bir çocuk gibi. Hacmini artırdıkça, genleşip sınırlarını zorladıkça çeliği bile parçaladığını fark etmeyen su gibi.. Övülmeyi en çok hak ettiği halde, övünmeye vakit ayıramıyor. Övülmeye değer işler yaptığının hesabına koyulmuyor. Övülesi olduğunu bilmiyor. Ümmî kalıyor.
Ümmîdir O. “Peki ya sonra..” demeye fırsat bulamayacak kadar önceliyor minnettarlığını. “Hani ya benim ödülüm!” diyememecesine sevincinin içinde kayboluyor, dilsizleşiyor. Hâliyle, varlığıyla, edasıyla, tavrıyla, duruşuyla, susuşuyla dil oluyor. Keskin bir dil. “Hamd” oluyor baştan ayağa, tepeden tırnağa. Ete kemiğe bürünüyor “hamd”; “Muhammed” diye görünüyor. Öyle ki, Muhammed’den hamd’i çıkarsan geriye bir şey artmıyor. Hamd olmayan bir hali yok. Varedildi diye utanmadan geçirdiği bir an yok. Kendisine istemeden verildi diye mahcup olmaksızın durduğu bir yer yok.
Elçiliğe lâyık görüldüğü halde, beklemediği bir makama oturtulmuş birinin mahcubiyetiyle çocuklar gibi masa altına saklanıyor. “Örtünüyor.” Vahye muhatap olduğunda, Cebrail’le yüzleştiğinde, hiç hak etmediğini düşündüğü ödülün utancıyla yüzünü perde arkasında tutuyor. Utanıyor.
Her birimiz üzerinde titreyen, kılımıza zarar gelsin istemeyen o ana yürekli “ümmi”nin titrek kalbinin nabızlarını göğsümüzde yeniden hissetmek için masa altına saklanan beklentisiz çocuk masumiyetini titreyen kalbimizle keşfetmemiz gerek. Kur’ân’ı güya saygı adına örtüp duvara asıp kendimizden saklamak yerine, “Nasıl oldu da Rabbim beni adam yerine koydu?” şaşkınlığıyla, mahcubiyetiyle “örtünen”lerden olmamız gerek. Kabuk bağlamış duyarsızlığımızın altında kanayıp duran o kutlu sevgilinin utanmasıyla yeniden örtünmeliyiz. Masa altına saklanan çocuklar gibi…

Senai DEMİRCİ...


Ekleme Tarihi: 31.05.2008 - 14:52
Bu mesajı bildir   Maksat kelam olsun üyenin diğer mesajları Maksat kelam olsun`in Profili Maksat kelam olsun Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Forum Düzeni - imzaları göster
önceki konu   sonraki konu

Mesajlar Ekleyen Tarih
 Kabuğun altında Sen kanayansın...
Maksat kelam olsun 31.05.2008 - 14:52
 Kabuğun altında Sen kanayansın...
pembe_PAPATYA 02.06.2008 - 12:41
 Kabuğun altında Sen kanayansın...
RuZGaR 03.06.2008 - 22:22

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1003 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
Maksat kelam ol.. (54), betl_22 (37), erdogan955 (69), adaletli (55), erdoganisik (53), osman.d. (51), mehmetyz (44), yucelirfan (43), yazioba (53), °*°SiBeL°*° (32), haydem (45), ORGENERAL (43), yolcu_38 (44), karadað (51), cumali ak (43), adnanmuzaffer (70), MEMOLÝ2 (64), saara (31), plumbi (44), zeynebiye29 (43), mdemirbasci (50), muhammed_fatih (571), meslus (50), adnan65 (59), kýr&yacu.. (51), elisranur (40), ben_ölecem (44), asayan (49), yakamoz_38 (40)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.58370 saniyede açıldı