generique luvox generique plaquenil hydroxychloroquine kaletra stromectol oxytrol pamelor pantozol parafon parexat pariet parlodel paronex paxil cr paxil penegra pentoxi pepcid pepcidine periactin persantine pharmaquine phenhydan phoslo pirocam pirosol pk merz plavix plendil pletal podomexef ponstel pradif prandin precose premarin prevacid priligy prilosec primacton primolut n primolut nor principen prinil probalan prodafem
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » İBRET TABLOLARI » HUZURUNUZU BOZAN FİTNECİLERE DIKKAT TEHLIKELILER

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
recepholding su an offline recepholding  
HUZURUNUZU BOZAN FİTNECİLERE DIKKAT TEHLIKELILER

1613 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 09.07.2006
En Son On: 12.03.2007 - 12:46
Cinsiyeti: Erkek 
İslam Dünyasında Yine Fitne Ateşleri
1 Temmuz 2003, Ribat dergisi

Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de: "Fitne öldürmekten daha kötüdür" (Bakara, 2/191) diye buyurmaktadır. Kur'an-ı Kerim, ayrıca yahudilerin fitne ve fesat konusundaki maharetlerine dikkat çekerek Müslümanları uyarıyor ve şöyle buyuruyor: "Onlar ayrıca yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çabalarlar. Allah ise bozguncuları sevmez." (Maide, 5/64) Fitne ve fesadın insanlara zararının büyük olması sebebiyle Yüce Allah bir ayeti kerimesinde fesadı yani bozgunculuğu, Allah'a ve Resulüne karşı savaşmakla birlikte anmakta ve bunun cezasının çok ağır olduğunu bildirmektedir. Bu hususta şöyle buyurur: "Allah'a ve Peygamberine karşı savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya uğraşanların cezaları ya öldürülmeleri, ya asılmaları, ya ellerinin ve ayaklarının çapraz olarak kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onlar için dünyada bir aşağılıktır; ahirette ise onlara büyük bir azap vardır." (Maide, 5/33)

İslam ümmetinin fitneden, bozgunculuktan en çok zarar gördüğü dönem belki de şu son dönemdir. Çünkü Müslümanlar tarihte hiçbir zaman bu kadar darmadağın olmamışlardı.

Fitnenin temel amacı insanları birbirlerine düşürmek suretiyle bu kavgadan birtakım çıkarlar elde etmektir. Kavga eden tarafların güçlerinin zayıflatılması, aralarına kalıcı bir düşmanlık sokulması, kavga sebebiyle ihtiyaç duyacakları malzemelerin kendilerine satılması suretiyle gelir elde edilmesi, kavga eden taraflardan güçlü olanla ittifak kurulması suretiyle onun gücünden istifade edilmesi, kavga eden tarafların dış desteğe olan ihtiyaçlarının istismar edilmesi ve bu desteğin belli çıkarlar karşılığında sağlanması, tarafların ileriye dönük ittifaklar kurarak işbirliği içine girmelerinin önlemesi fitne politikalarının çıkar hesapları arasında zikredilebilir. Müslüman halklara yönelik fitne politikalarının en önemli amacı ise bu halkların yıpratılması, dini ve dünyevi güçlerinin zayıflatılmasıdır.

Son dönemde İslam alemine karşı açıktan savaş ilan eden ve 11 Eylül olaylarını gerekçe olarak kullanıp Afganistan ile Irak'a saldırı düzenleyen, sürekli sırada başkalarının olduğunu vurgulayan ABD-siyonizm ittifakının bu sıralarda fitne politikalarına ağırlık verdikleri dikkat çekiyor. Bu vesileyle biz de bu ay ki yazımızda fitne politikalarına dikkat çekmek ve son dönemde İslam alemine yönelik olarak uygulanan fitne politikalarının bazılarına dikkat çekmek istedik.

Fitne politikalarının baş hedefi yine Filistin halkıdır. Bunun sebebi ise bu halkın İsrail işgal devletinin yayılmacı politikalarının önünü tıkayan direnişini ısrarla sürdürmesidir. Bu halka yönelik fitne politikalarının uygulamaya geçirilmesi için "Yol Haritası" adıyla bir plan geliştirildi ve bu planın dünya kamuoyuna "barış" planı olarak kabul ettirilmesi isteniyor. Biz bu plandan daha önceki yazılarımızda söz ettiğimizden ayrıntısı üzerinde durmaya gerek görmüyoruz. Sadece fitne ciheti ve bu cihetin uygulamaya geçirilmesi amacına yönelik olarak geçtiğimiz ay içinde yürütülen faaliyetlerden bazıları hakkında kısa bilgiler vermek istiyoruz. Bu planın temel hedefi Filistinlileri birbirine düşürmektir. Bu hususa zaten gerek İsrail ve gerekse ABD sık sık işaret ediyor. Ayrıca planın uygulamaya geçirilmesi merhalesinde kullanılması amaçlanan Ebu Mazin ve Muhammed Dahlan'ın bu amaç için göreve getirildikleri de yapılan açıklamalardan anlaşılıyor. İsrail işgal devleti Filistinlileri birbirine düşürmek için şimdiye kadar muhtelif yollara başvurdu, ancak başarılı olamadı. Bunu başarabilmesinin kendisini rahatlatacağını ve Filistinlilerin direniş güçlerini iyice kıracağını çok iyi biliyor. Dolayısıyla böyle bir fitne konusuna büyük önem veriyor. Son planını da böyle bir amaç için geliştirdi. Bu yönüyle plan kesinlikle bir barış değil bir savaş ve tehdit planıdır. Zaten planın bu yönü yapılan resmi açıklamalara çok bariz bir şekilde yansıyor. Böyle olmasına rağmen Türkiye'deki bazı yetkililerin bu planı bir "barış" planı olarak algılamaları, uygulamaya geçirilmesi için devreye girme çabaları göstermeleri ve her iki tarafın da lehine olacağını ileri sürmeleri izahı mümkün olmayan bir tavırdır.

Yol Haritası planının fitne ve savaş cihetinin uygulamaya geçirilmesi ve Filistin direnişine karşı bir bölgesel savaş planına dönüştürülmesi için geçtiğimiz ay içinde, ABD'nin öncülüğünde ya da güdümünde iki önemli zirve gerçekleştirildi: Şarmu'ş-Şeyh ve Akabe zirveleri. Şarmu'ş-Şeyh Zirvesi aynı zamanda bir Arap-Amerikan Zirvesi olarak lanse edildi. Bu zirveye katılan altı Arap ülkesinin liderlerine telkin edilen şey mağdur durumdaki Filistin halkına kesinlikle yardım etmemeleri, sivil kuruluşların ve alelade vatandaşların bütün yardımlarını engellemeleri ve direniş gruplarına da doğrudan savaş ilan etmeleriydi. Bu zirvede, sivil kuruluşların ve vatandaşların, mağdur ve mazlum Filistin halkına herhangi bir şekilde yardım etmelerinin engellenmesi telkini de zirveye katılan ülkelerin halklarına karşı bir fitnenin tohumu niteliği taşıyordu. Çünkü böyle bir yasaklamanın fitnenin kaynağı olacağı kesindir. Bu kadarı zirvenin görünen tarafını oluşturuyordu. Görünmeyen tarafında ise zirveye katılan yönetimlerden ülkelerindeki İslami oluşumlara karşı daha sert bir savaş ve baskı politikası içine girmelerinin istendiği, zirve sonrasında yaşanan bazı olaylardan anlaşılmaktadır.

Akabe zirvesi biraz daha özel ve daha çok Filistin meselesine mahsus toplantı niteliği taşıyordu. Bu toplantıya sadece ABD, İsrail ve Ürdün liderleriyle Filistin özerk yönetiminin başbakanı Ebu Mazin katıldı. Filistin özerk yönetiminde Arafat'ın kenara itilerek Ebu Mazin'in öne çıkarılması da fitne politikalarının bir unsuruydu. Ürdün liderinin katılmasının sebebi ise bu ülkenin Filistin meselesiyle çok fazla iç içe olmasıydı. Filistin direnişini hedef alan herhangi bir fitne politikasında Ürdün'ün devre dışı bırakılması mümkün görünmemektedir. Zaten Ürdün, kuruluşundan buyana sürekli Filistin davasına ihanetin doğu kapısını oluşturmuştur. Böyle olmakla birlikte Filistin halkına ve davasına en büyük destek de Ürdün halkından gelmektedir. ABD ve İsrail bu çelişkiyi görüyor ve yeni fitne döneminde, Ürdün halkının yardım ve desteğini önlemek için bu ülkedeki ihanet yönetimini biraz daha aktif olarak kullanmak istiyordu. Özerk yönetimin atama başbakanı Ebu Mazin, Akabe zirvesinde, Filistin'deki İslami direnişe darbe vurma konusunda önemli vaadlerde bulundu. Fakat ilginçtir ki İsrail işgal devletinin başbakanı Şaron'un söz konusu zirvelerden sonra HAMAS'ın liderlerinden ve Gazze'deki sözcüsü Prof. Abdülaziz Rantisi'ye suikast girişiminde bulunması ve ardından yaşanan gelişmeler oyunu bozdu. Ebu Mazin de vaad ettiklerini yapamaz oldu. Çünkü İsrail'in söz konusu saldırıları karşısında el-Fetih de dahil bütün direniş grupları ittifak kurduklarını açıkladılar ve bu ittifak karşısında Ebu Mazin'in vaad ettiklerini yapmaya kalkışması tek kalmasına ve başarısız olmasına yol açacaktı. ABD oyunu yeniden rayına oturtmak için adamlarını gönderdi. Ama biz Allah'ın izniyle siyonist işgalcilerin ve arkasında duran ABD'nin bu fitne oyununun tutmayacağını umuyoruz.

Emperyalizmin fitne oyununu oynadığı ülkelerden biri de İran'dır. Irak saldırısından sonra Amerika, tehdidini Suriye ve İran'a yöneltmeye başlamıştı. Fakat bu ülkelere askeri müdahalenin ABD işgal güçlerini zor durumda bırakacağından, Irak'ta kontrolün kaybedileceğinden, bu yüzden ipin ucunun kaçırılacağından ve bütün hesapların karışacağından korkuldu. Bu yüzden ABD'nin İran'a dışarıdan askerle değil de önce içeriden fitneyle girmeye çalıştığı anlaşılıyor. Amerika'nın İran üzerinde böyle oyunlar oynamaya çalıştığı sırada birilerinin içeride çıkarmaya çalıştıkları karışıklıklara iyimser bir yaklaşımla yaklaşmak ve bu karışıklıklara karışanların isteklerini anlayışla karşılamak mümkün değildir. Ayrıca Amerikan emperyalizminin meselesinin sadece İran'la olmadığı bütün İslam coğrafyası üzerinde tahakküm kurmak ve siyonist yayılmacılığın önünü açmak için çalıştığı artık iyice gün yüzüne çıkmıştır. Bu durum karşısında Amerika'nın fitnesine alet olmak, içeride herhangi bir yapısal değişikliği veya sistemde reformu değil çağdaş emperyalizmin çıkar çemberine girme ve bu çemberi kontrol edenlerin kucaklarına oturma sonucunu doğurur.

Normalde, terörü saldırganlığının gerekçesi olarak değerlendiren ABD'nin fitne politikalarında aynı zamanda terörü bir metot olarak kullanması düşündürücüdür. Nitekim İran'a yönelik fitne politikalarında, bir terör örgütü olduğu tescil edilmiş Halkın Mücahitleri Örgütü'nden yararlanmaya çalıştığını gizlemiyor. Bu hadise de Amerikan emperyalizminin teröre yaklaşımının tamamen çıkar amaçlı, siyasi ve sübjektif olduğunu gözler önüne sermektedir.

Geçtiğimiz dönemde çağdaş emperyalizmin fitne politikasının kendisini hissettirdiği ülkelerden biri de Fas oldu. Geçtiğimiz ayın başında bir uluslararası toplantıya iştirak için gittiğim Yemen'de, Fas'tan gelen arkadaşlarla bu ülkenin ed-Daru'l-Beyza (Kazablanka) şehrinde meydana gelen patlamalarla ilgili etraflıca sohbet etme imkanı buldum. Arkadaşlar eylemleri gerçekleştirenlerin inançlı ama birtakım gizli eller tarafından kullanılmaya müsait heyecanlı ve kontrolsüz kişiler olduklarını söylüyor; eylemlerin ise teknik olarak o gençlerin veya çevrelerinin başarabileceğinin çok üstünde olduğuna dikkat çekiyorlardı. Eylemleri gerçekleştiren gençlerin mensup olduğu örgütlerin de küçük çaplı örgütler olduğunu ve el-Kaide ile doğrudan herhangi bir bağlantılarının tespit edilemediğini ifade ediyorlardı. Fakat asıl önemli olan bu olaydan hemen sonra ülkedeki tüm İslami oluşumlara karşı gerek basın, gerek politikacılar ve gerekse devlet yetkilileri tarafından yoğun bir savaş açılması oldu. Devlet İslami oluşumların faaliyet alanlarını ve hürriyetlerini kısıtlamak amacıyla yeni yasal düzenlemeler yapmaya başladı. Gerçi ülkedeki İslami oluşumlar fitne ateşine yakıt taşımış olmamak için kendilerine yönelen saldırılara aynı üslupla karşılık vermekten kaçındılar. Fakat bu saldırılar ve ardından meydana gelen gelişmeler söz konusu eylemlerin arkasında fitne ateşini yakmak isteyen birtakım gizli ellerin olabileceğine işaret ediyordu. En azından ardından yaşanan gelişmeler fitne ateşini yakmak isteyenlerin bu eylemlerden yararlandığını gösteriyordu.

Yukarıda sözünü ettiğimiz Şarmu'ş-Şeyh zirvesinden kısa bir süre sonra Mekke'de meydana gelen ve resmi açıklamalara göre beşi polis on kişinin ölümüne sebep olan çatışma da bir başka fitne ateşinin göstergesiydi. Buradaki çatışma polisin bir eve baskın düzenlemesi sonucu meydana geldi. Son zamanlarda ABD ile arasında birtakım problemler çıkması sebebiyle zor durumda kalan, ABD'nin Irak'ta "başarılı" görünmesi üzerine de bir bakıma ona mahkum olduğunu düşünen Suud yönetiminin bu işin peşini takip etmesi ve fitne ateşinin yayılmasına sebep olacak yeni oyunlara gelmesi söz konusu olabilir.

Fitne ateşinin son dönemde en çok yıprattığı ülkelerden olan Afganistan'da ise bu ateş hala sönmedi. Sürekli yeni çatışmalar, cinayetler yaşanıyor. Son dönemdeki çatışmalarda emperyalizmin doğrudan müdahalesinin olduğu biliniyor.

Sonuç olarak şunu ifade edelim ki emperyalizmin son dönemde İslam alemini yıpratmak için biraz daha etkili bir biçimde kullanmaya çalıştığı fitne politikalarına karşı dikkatli olmak gerekir. Kulağımıza gelen veya gazete sayfalarından okuduğumuz her haberi hemen doğrulamaktan kaçınmalı özellikle sakıncalı konularda, birilerini gözümüzde mahkum etmemizin istendiği yerlerde oldukça dikkatli davranmalıyız.SELAM VE DUA ILE
Ekleme Tarihi: 22.07.2006 - 20:40
Bu mesajı bildir   recepholding üyenin diğer mesajları recepholding`in Profili recepholding Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 953 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
nailgencer (44), Orchidee (37), onersinanc (67), sivas58 (59), selale 1 (48), kir cicegi (33), Türkiz (54), murad safak (48), hanik (56), musti58 (52), hvv23 (41), meryema (44), YUSSF (51), erdal.sahin (45), kadir_eyup (44), ufux (49), sankay (49), Ebu Muhammed (49), UmutK (47), yasmin79 (45), Turkiyeli 66 Ac.. (35), sayyad82 (42), Cerez (56), serapbuyukcivel.. (56), Mustafa. (53), crixso (47), fatihbeyza (51), aydinfuat1991 (34), bekar ögretmen (45), leventay24 (60), selyum (45), fatihmeskul (47), altug utku (46), emrebey (51)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.56289 saniyede açıldı