0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » A I L E / E Ğ İ T İ M / S A Ğ L I K » KADIN & AiLE » Değişen Kültür ve Aile İçi Sesleniş

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 4 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
Değişen Kültür ve Aile İçi Sesleniş

1686 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.07.2007
En Son On: 17.08.2009 - 12:01
Cinsiyeti: Bayan 
Toplum ve kullandığı dil arasında da karşılıklı bir etkileşim vardır. Yani toplumda bir değişiklik meydana geldiği zaman dilde de bir değişim yaşanır. Bunun gibi dilde meydana gelen bir değişiklik de toplumu etkiler ve onu değiştirir. Bu değişimden ev hayatımız da ciddi şekilde etkilenir.

Dil, bir medeniyetin meydana gelmesinde çok önemli bir unsur ve toplumların kültürü, yaşayışı, inanç ve ahlâkıyla son derece irtibatlı. Yani bir toplumun konuşurken, kendini ifade ederken kullandığı dil o toplumun nelere sahip olduğu ya da olmadığı hakkında oldukça bilgi vericidir. Bu durum bireyler için de geçerli.

Teknolojinin Evimize Taşıdıkları

Bilhassa son dönemde teknolojide ulaşılan düzey, kitle iletişim araçlarının, televizyon ve internetin neredeyse her eve girmesiyle dilimiz yoğun bir etki altında kaldı. Konuştuğumuz dil, ifade tarzımız değişmeye başladı. Bu durum yalnızca toplumun bir kesiminde değil en ücra köşelerinde dahi görülebiliyor artık.

Biz bu değişimin olumlu olmadığı kanaatindeyiz. Çünkü değişen şey, her devirde görülebilen dede ile torun arasındaki lisan farkından ibaret değil. Bir gelişmeye yol açmıyor. Aksine, bir bozulma yaşıyoruz ve artık elimizde ne kaldıysa sahip olduğumuz değerleri de kaybettirme riskine sahip. Bu nedenle dilin yozlaşmaması için, kullandığımız kelimelere, hitap tarzlarımıza dikkat etmek hepimizin sorumluluğu.

Bu noktada en azından bize düşen görev aile içinde, yakın çevremizde doğru bir dille iletişim kurmak. Bunu basit görmemek gerekiyor. Göl damlalardan oluşur. Artık gölün temiz, güzel bir göl olup olmayacağı bizim bırakacağımız damlalara bağlı olacak.

Uzun zamandır izini kaybettiğim bir arkadaşımın telefon numarası geçenlerde tesadüfen elime geçti. Yılların özlemiyle ona sürpriz yapayım istedim. Heyecanla telefonun numaralarını tuşladım. Az sonra arkadaşımın telefonu “Seni çok çok özledim arkadaşım eşek” melodisi eşliğinde çalmaya başladı.

Ne hissetmiş olabilirim? Aslında o ezgi benim de hoşuma giderdi. Ama bir konuşmaya başlarken kullanılacağı aklıma gelmemişti. Doğrusu telefonumun diğer ucundaki gerçekten bir eşek bile olsa ben yine onu böyle karşılamak istemezdim.

Aslında çok iyi niyetli biridir, bundan eminim. Sadece muziplik yaptığını zannediyordur. Fakat insanlara nasıl hitap ediyorsanız onlardan size dönecek olan da aynı türden bir şeydir. Gariptir ki başlatılan eğer işe yaramaz, kötü bir şey ise kısa sürede salgına dönüşüyor.

Çocuğa Seslenirken

Annelerin hitap dağarcığında sıklıkla rastlanır oldu, çocuklarına “erkeğim, sevgilim, aşkım” gibi sözlerle hitap ediyorlar. Babalar da güzel kızım demek yerine kısaca “güzelim” diyorlar.

Ve ben merak ediyorum: Dede Korkut Masalları’nda yer alan ak pürçekli hatun kişi, evladını az mı seviyordu ki ona “Oğul! Oğul! Can oğul!” diye sesleniyordu. Bu hatun kişilerin yetiştirdiği nesiller eğlence olsun diye mi türkü yakarken bile “İki büyük nimetim var / Biri anam biri yarim / İkisine de hürmetim var / Biri anam biri yarim” diyerek saza-söze düzen vermişler.

Eşlerin Arasına Giren Kelimeler

Topluca bir özeleştiri yapmamız gerekse, bugün eşler arasındaki hitap şekilleri de muhabbet ve saygıdan yana körelmiş bir intiba uyandırıyor. Bunun için köylü-kentli, okumuş-okumamış ayırımı yapmak yersiz olur. Ziyadesiyle manevi eğitimle, dinî terbiyeyle ilgili bir mevzudur bu. Görünen manzaramız, ruhsuzlaştığımızı, bir takım erdem ve incelikleri bozuk para gibi harcadığımızı, hassasiyetlerimizi yitirdiğimizi veya önemsemediğimizi ele veriyor.

Mesela aile reisinin, babanın, eve getirdiği kazancına göre “bizim herif” veya “filan bey” muamelesi görmesi müslüman aileye hiç yakışmıyor. Yine erkeklerin kazançları arttıkça burunlarını havaya dikip, evdeki vefakâr eşine küçültücü davranmak ve aşağılayıcı hitaplar kullanmak hiç yakışık almıyor. Bilhassa öfke anlarda kullanılan sözlere değinmek bile istemem. “El yaresi geçer, dil yaresi geçmez” demişler. Peki, çocuklarımıza kızdığımızda dilimize geliveren sözlere ne demeli.

Öfke ile o iflah olmaz intizar sözlerini, bedduaları hanımlar hemencecik su gibi dillerinden döktürüveriyorlar. İyi ki tevbe var, yoksa çocuklar da anaları da iflah olamazdı.

Kızarken bile edeplice sözlerle kendimizi ifade etmeye özen göstersek daha iyi olmaz mı? “Hayâ imandandır.” hadis-i şerifini hep hatırda tutmaya gayret edelim. “Hayâ”. Bu kısacık kelime öylesine bir derinliğe ve kapsama sahip ki, imanın bir göstergesi olduğu bize bizzat Rasulullah Efendimiz tarafından bildiriliyor.

Kendine saygısı olan başkalarına da saygı gösterir. Başkalarından saygı bekleyen önce kendisi saygılı olabilmeyi başarmalıdır. Karşıdaki kişi takdir etsin veya etmesin, layık olsun veya olmasın, “eşref-i mahlukat” oluşuna binaen saygıda kusur etmemek, kendi özsaygımızın yansımasıdır. Hayâ ve edep müslüman kimliğinin temel vasıflarındandır.

Büyükleri Hitapla Küçültmek

Parkta oynayan çocukları seyrediyordum. 5-6 yaşlarındaki erkek çocuk, annesine “Hey anne, dostum!” diye seslenerek su istedi. Belli ki çizgi film karakterlerinden etkileniyorlar. Abla ve ağabey sıfatlarını hiç kullanmayan çocuklar, büyüğe saygıyı küçüğe şefkati güç öğrenir.

Bizim kültürümüzle geleneğimizle hiçbir münasebeti bulunmamasına rağmen, küçük çocukların aile büyüklerine adlarıyla hitap etmesi hoşa gidiyor ve göz yumuluyor.

İşyerinde statüsü ne olursa olsun isimlere ilave edilen saygı ifadeleri vardır, “bey” “hanım” “efendi” gibi.. Ancak evden içeri girince, hanımlar kocalarına göbek adını kendisi koymuş gibi hitap ediyor. Dahası, misafirlerinin yanında bile ona sadece adıyla hitap ederek sanki onu eleman konumuna düşürüyor ve aslında samimiyetini değil, seviyesizliğini ortaya döküyor.

Osmanlı kadınının torunlarıyız ama tırnağı kadar olabiliyor muyuz? Onlar kocalarına adı ile seslendiğinde cennetten bir ağaç kuruduğuna inanırmış. Neden? Tabii ki dilini saygılı sevgili ifadelere alıştırabilmek için. Aynı hassasiyeti eşlerimizden beklemek elbette bizim de hakkımız. Tek taraflı yaklaşımdan yana olamayız. İnsan kendini hanesinde değerli hissedebilmeli. Aksi takdirde evine gelirken ya ayakları geri geri gider ya da evden kaçmak ister.

Kısaltma İsimde mi Saygıda mı?

Bir de beyinin adını tam olarak söyleme zahmetinde bulunmayanlara bile rastlanıyor. Güzel isimlerle dalga geçercesine kısaltmalar yapılıyor veya hoş olmayan lakaplar takılıyor. Fatıma’yı Fatoş’a, Eda’yı Edoş’a, Abdullah’ı Aptuş’a, Mustafa’yı Musti’ye çevirmek art düşünce ile yapılmıyor olsa da nihayetinde seviye ve saygı sorununa işaret ediyor.

Çocuklara de iki üç isim birden verip sonra kısaltma hastalığı var. Genç kız kendini şöyle tanıtıyor: Benim adım Rukiye, kısaca bana Rukiş diyebilirsiniz. Tam bir taklittir bu. Bazı dizilerde, filmlerde kötülenen veya aşağılanan karakterler en yakın aile bireylerine lakap olarak reva görülebiliyor. Mesela Şaban, isim midir, lakap mıdır?

Sözün özü, dilimize ve aile mahremiyetimize gösterdiğimiz itina, aslında dinî hassasiyetimizin bir yansımasıdır. Sohbetlerimizde birbirimize güzel örnekler sunalım. Hanelerimizi şöyle bir gözden geçirerek hata ve eksiklerimiz var ise telafi etmeye çalışalım. İmkanlarımız sınırlı, kültürel alt yapımız farklı olabilir. Gerçekte bunların hiç biri aile içi muhabbetin kurulmasında ve güzel bir seviye tutturulmasında aşılmaz engeller değildir.

Çok güzel örneklerimiz de var. Onlara sadece imrenmek yerine onlar gibi olmaya çabalayalım.

Karşıdaki kişi takdir etsin veya etmesin, layık olsun veya olmasın, “eşref-i mahlukat” oluşuna binaen saygıda kusur etmemek, kendi özsaygımızın yansımasıdır.


Ayşe İZCİ
Semerkand Dergisi

Ekleme Tarihi: 31.08.2008 - 11:21
Bu mesajı bildir   KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
RuZGaR su an offline RuZGaR  

Moderator
1295 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 06.12.2004
En Son On: 19.03.2012 - 20:30
Cinsiyeti: Bayan 

Cemil Meriç "Kamus, namustur" diye boşuna söylememiş olacak gerçekten, yazıyı okuduğumda aklıma gelen ilk cümle oldu..

Müslüman, her işinde Müslümanca hassasiyetler taşımalı muhakkak, sözcüklerimizin fikriyatımızdan etkilenip ondan etkilendiğini hatırdan çıkarmamalı, güzel bir yazıydı, okunup hayata uyarlamalı kesinlikle, teşekkürler ablam..

Ekleme Tarihi: 10.09.2008 - 17:48
Bu mesajı bildir   RuZGaR üyenin diğer mesajları RuZGaR`in Profili RuZGaR Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
SendenKalan su an offline SendenKalan  
Edeb Ya Hû!

178 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 22.01.2008
En Son On: 10.11.2008 - 23:07
Cinsiyeti: Erkek 
Nebiye Hocamız Eşi ile HAC'dan dönmüşlerdi arkadaşlarca toplandık evlerine ziyarete gittik.

Bize ikramda bulunuyorlardı... Orda bir şeye dikkat ettim yıllardır evli bu çift bir birlerine "Nebiye Hanım Şu Bardağı Alırmısınız" , "... Bey Çay istermisiniz" gibi konuşuyorlardı içimden bu ne Ya Hû bile demiştim ammaa daha sonraları anladım ki esas iş bunu yapabilmek de...

Çok güzel bir yazıydı ders alarak okuduk Hamd Olsun...
Gecelerin dert görmesin ablam...

Benimde aklıma hemen şu söz geldi..

Edeb Ya Hû!


Ekleme Tarihi: 11.09.2008 - 09:30
Bu mesajı bildir   SendenKalan üyenin diğer mesajları SendenKalan`in Profili SendenKalan Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
calikususen su an offline calikususen  

36 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.11.2009
En Son On: 07.06.2010 - 13:24
Cinsiyeti: Bayan 
evet tilafus edilen kelimelerin etkisinin farkına bende varmışdım
30 yaşına kadar BEYİM diye bahis ederdim ve bana saygı değer gelirdi
30. umdan sonra eşim demeye başladım bana daha yakın görmeye başladım
fakat önceki saygım kalmadı,yapdığı yanlışları eleşdirmeye başladım
önceleri yapdığı yanlışlardan hic bahis edmezdim bana karşı yapdık olduklarına bile
sabretderdim gönlünün olmasını beklerdim
artık sabrım ve tahamulum kalmadı bana ve başkalarına yapdığı haksızlığa ve süründürmelerine.
fakat inanın ama hicbirşey anlamıyorum artık
bu değişikler sizce lehimizemi alehimizemi?
hangi yol doğru gerci bakış acısına görede değişiyor
fakat allah rızasına hangisi uygun
kişiliğinden taviz vererk kocaya saygı ve sabırmı
veya allahın verdiği akıl , fikir ve bilgi doğrultusundamı
kocaya senin bu yapdığın yanliş diye bilmekmi
gerci kocanın eleşdiriye acık olup olmamasıdan ayrı bir sorun
cık icinden cikabilirsen
haydi kolay gelsin
icinden cıkabilen birisi olursa paylaşım ve tavsiyelerinide beklerim

Ekleme Tarihi: 22.12.2009 - 02:49
Bu mesajı bildir   calikususen üyenin diğer mesajları calikususen`in Profili calikususen Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 974 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
YaHaMeS (39), ideal900 (47), Seher gülü (53), gözbebeðim (38), cemhan06 (45), sarikayamusa (45), kelamm (39), mkurban (40), isranur (41), kevserr (41), zemhari (52), omerkartal (54), salihaaydinoglu (43), Yasin57 (51), IslamExplorer37 (36), czenem (65), padem22 (39), Gülgüzeli (41), kucuk_ahmet (25), tesisat (44), mavi_maske (39), fakir58 (42), yasuaki01 (50), meryembebek (), hcryky (39), ymucur (43), hasno (46), rahmiz (40), bihter (54), nursen79 (45)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.57258 saniyede açıldı