0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Kur’an, İnsan ve Hayat

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Kur’an, İnsan ve Hayat

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Kur’an, İnsan ve Hayat

Kur’ân kendisini, “kitap”, “şifa”, “hak”, “rahmet”, “hikmet”, “hidayet rehberi”, “sağlam kulp”, “nûr”, “hak” ile batılı ayıran” gibi kelimelerle adlandırır veya tavsif eder.



Ama burada insanlık açısından söylenmesi gereken belki de ilk şey Kur’ân’ın Allah’ın bütün kullarına/insanlara en son çağrısı olduğudur. Bu sebeple Kur’ân Fâtiha suresinin hemen ilk ayetinde geçen “Rabbi’l-âlemîn” (âlemlerin rabbi) ifadesi ile başlar, Nâs suresinin sonundaki nâs (insanlar) kelimesi ile biter. Buradaki nükteyi “âlemlerin rabbi olan Allah’tan bütün insanlara çağrı” olarak anlamak mümkündür. İslam en son din, Hz. Muhammed de en son peygamber olduğuna göre Kur’ân’ı, Allah’ın bütün insanlara en son çağrısı bir başka ifade ile en son şansı olarak görmek gerekir.


Kur’an bütün insanlara çağrıda bulunur

Kur’ân bir çok ayetinde din kelimesine yer verir ve bununla özel anlamda İslam’ı kasteder. Bu bakımdan İslam ile dini adeta aynı manayı ifade eden iki kelime gibi kabul eder ve bütün peygamberlerin getirdikleri dinin ortak adının İslam olduğunu belirtir. İlahi kitapların, peygamberlerin hulasa ilahi dinlerin birbirlerini tasdik etmesi insanlığa getirdikleri değerlerdeki ana noktaların aynı olduğunu gösterir. Bu sebeple bütün kitaplara ve peygamberlere inanmak, onları tasdik etmek bizim imanımızın bir parçasıdır. Fakat insanlar daha önce bu değerleri tahrif etmişler, peygamberlere isyan etmişler hatta onlardan bazılarını öldürmüşlerdir. İşte Allah Teâlâ tahrif edilen temel dînî/insânî değerleri yeni bir peygambere gönderdiği vahiyle düzeltmiştir.



Allah Teâlâ tahrifata uğrayan bu değerleri en son ve kâmil manada Kur’ân ile düzeltmiş, son dönem insanı için gerekli olan esasları da Kur’ân ile ikmal etmiş böylece onu bütün insanlığa göndermiş, ayrıca koruma altına almıştır. Özetle söylemek gerekirse Kur’ân ilk peygamberden itibaren bütün peygamberlere indirilen vahyin kemal noktasını temsil eder. Yer darlığı sebebiyle tek bir örnek vermek gerekirse bütün dinlerin en temel değeri olan tevhîd akîdesini Hıristiyanlar teslis itikadı ile [5:72][5:73] Yahûdîler de Üzeyir’i Allah’ın oğlu kabul etmek suretiyle [9:30], müşrikler de putları ilah saymakla [2:165],[3:151],[10:68][16:18][16:66] bozmuşlar Kur’ân bunu bir çok ayetinin yanında ihlâs suresiyle yeniden düzeltmiştir. Burada bir başka hususa da işaret etmek gerekir. O da şudur: İslam, tabii olarak kendisini son hak din olarak kabul etmesi, diğer dinlerin batıl olduğunu vurgulaması ve onlara ciddi teolojik eleştiriler yöneltmesine rağmen insanın yaratılış gerçeği ve imanın ana özellikleri itibariyle diğer inanç mensuplarını/ötekini kendilerini tanımladıkları biçimiyle kabullenmiş, insanın irade sahibi bir varlık oluşu sebebiyle de tercihleri ile onları baş başa bırakmıştır. Esasen bu kendinden emin olmanın da bir ifadesidir.



Çünkü kendi ifadelerine göre Kur’ân’ın hayatın bütün alanları ile ilgili olarak getirdiği değerler diğerlerine göre kör ile gören [6:60], sağır ile işiten [11:24], karanlık ile aydınlık [13:16], diri ile ölü [35:19][35:20][35:21][35:22], eğrilik ile doğruluk [2:256][7:146][7:147] arasındaki fark kadar açık ve dikkat çekici, karanlıkları aydınlatan ışık [4:174][5:15][5:16] kadar parlaktır. İnsana da bütün bunları görebilecek basîret/idrak kabiliyetleri verilmiştir [6:104]. Bu sebeple peygamberlerin dolayısıyla diğer mü’minlerin görevi [entelektüel seviyede] hikmetle; [halka] güzel öğütle davette bulunmak, irşâd etmek, ilahi mesajı ulaştırmak ve [tartışmaya düşkün olanlarla da] en güzel biçimde tartışarak ikna etme yolunu aramak şeklinde olacaktır [16:125]. Kur’ân-ı Kerîm’in tanımlamasıyla Peygamber inanç konusunda bir zorba/baskıcı değil [88:22], hatırlatıcı/öğütleyici, [88:21] müjdeleyici ve uyarıcıdır [4:165][5:19]. İnsanlar, irade sahibi bir varlık olarak onu kabul edip etmeme şeklindeki tercihlerine göre ahirette karşılığını alacaklardır [3:20][5:92][5:99]. Hatta Kur’ân bu konuda ısrarcı olunmasını da hoş karşılamaz [28:56]. Esasen bu bütün peygamberlerin ortak tutumudur [16:35][16:17]. Bu apaçık davet kendisine ulaşan kimse sorumlu bir varlık olarak inanıp inanmama hakkına sahiptir ve bu tercihinin uhrevi sonucu kendisine aittir [6:104][10:43][10:44]. Kabul etmeyenlere Kur’ân Hz. Peygamber’e şöyle söylemesini emreder: “Rasûlüm! Yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter, O’ndan başka ilah yoktur. Ben sadece O’na güvenir, dayanırım. O yüce arşın sahibidir.” [9:129] Bundan sonra Kur’ân-ı Kerîm İslam’dan başka bir dinin Allah tarafından kabul edilmeyeceğini: “Allah nezdinde hak din İslamdır” [3:19];“Sizin için din olarak İslam’a razı oldum”, [3:85]; “Kim İslam’dan başka bir din ararsa bilsin ki bu ondan asla kabul edilmeyecek ve ahirette ziyan edenlerden olacaktır” [3:85] ayetleriyle hatırlattıktan sonra bu durumda olanları: “Sizin dininiz size, benim dinim bana” [109:6] ayeti ile kendi inançlarıyla baş başa bırakmakta, Müslümanlara da onların kutsal değerlerini tahkir edici davranışlarda bulunmayı yasaklamaktadır [6:108].


Kur’ânın mesajı evrensel ve özü itibariyle dinamiktir

Kur’ân evlenilmesi yasak olan kimselerin belirlenmesinde olduğu gibi [4:22][4:23][4:24] insanlığın menfaatinin zaman-mekana göre değişmediği bazı konular dışında ayrıntıya girmemiş, onun dışında bütün insanlığın ihtiyacı olan kıyamete kadar ortaya çıkabilecek meselelerin çözümünü ihtiva eden temel esaslar/genel evrensel ilkeler getirmiştir ki bu ona dinamizm sağlayan ana özelliğidir. Bunun yanında yaratıcı ve yaratılanın geçeğine uygun inanç esasları, adaleti sağlayan hükümleri, kıssalarındaki sosyal gerçeklikler, kullar arasındaki ilişkilerde hak-adalet anlayışı, tabiatla ilişkilerde ilahi dengeye saygı ve onu korumaya gösterilecek özen, kulun bu fani alemdeki bütün fiillerinden ebedi olan ahiret yurdunda hesaba çekileceği gerçeği ve Allah-kul, insan-âlem ilişkilerinde bu sorumluluk şuurunun hep ön planda tutulmasını istemesi, dünya ve ahirete değer verme noktasında kurduğu mükemmel denge, Allah’a götüren bir yol olarak kainattaki eşsiz nizam ve ahengin araştırılması böylece hem insanın teknolojik gelişmelerle işlerini kolaylaştıracak buluşlara imza atması hem de bu mükemmelliğin Allah’ın eseri olabileceğini anlayıp iman etmeyenin inanmasına, inanmış olanın da imanının sağlamlaşmasına katkıda bulunması, bunun yanında makro alemdeki bu ahenge kendi mikro aleminde de katılmasını istemesi onun ne kadar hayatla iç içe bir kitap olduğunu ve göstermektedir. Sadece bir örnek olarak Kur’ânın kul hakkına verdiği önemi dikkate almamızın zaman zaman gündeme gelen yolsuzluk ve yoksulluk gibi problemleri ya da insanlar arasındaki ilişkilerin bozulması yönündeki sıkıntıların tamamına yakınını ortadan kaldıracağını söylemek hiç de kuru bir iddia değildir. Mesela müfessirler “Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine icabet edin. O’na iman edin ki sizin günahlarınızdan bir kısmını yarlığasın ve sizi çok elem verici bir azaptan kurtarsın” [46:31] ayetinden ve bir çok hadisten hareketle kul hakkının Allah’ın affı dışında olduğunu belirtirler. Gerçekten bu husus çok ince bir şekilde Mutaffifîn suresinde de işlenmektedir: “Yazıklar olsun o ölçek ve tartıda hile yapan mutaffiflere! Onlar insanlardan bir şeyi ölçüp alacakları zaman kılı kırk yararlar. Ama insanlar için ölçüp tarttıkları zaman kıyısından köşesinden/ucundan kenarından kırparak verirler. Gerçekten onlar bütün insanların hesap vermek üzere Allah’ın huzurunda hazır bulunacakları o büyük gün için diriltileceklerini hiç akıllarına getirmezler mi? Dikkat edin facirlerin kitabı scicîndedir. Bildin mi siccîn nedir? [Bu ucundan kenarından kırptıkları şeylerin] rakam rakam yazıldığı kitaptır [amel defteri].” [83:1][83:2][83:3][83:4][83:5][83:6][83:7][83:8][83:9]



Mutaffif kelimenin kökü dikkate alındığında ölçüp tartarken bir şeyin kıyısından kenarından bilinçli bir şekilde/hile ile çalan kimse demektir ki bu insanların peşine düşmeyecekleri basit hakları ifade eder. Her ne kadar insanlar peşine düşmese de Allah bu basit hakların onların kara defterine [siccîn] rakam rakam yazıldığını ve bunlar için büyük bir mahkeme kurulacağına işaret ederek kul hakkının önemine vurgu yapar. Bu anlayışın bir uzantısı olarak İslam hukukçuları kul hakları konusundaki sorumluluğun, kimin hangi şartlarda yaptığından çok, eylemin sonucuna bağlı olarak gerçekleştiğini dikkate almışlar küçük de olsa çocukların ve akıl hastalarının birisine ait bir malı telef etmeleri durumunda ödemekle yükümlü oldukları hükme bağlanmıştır. Kul hakkı sadece ticaretle sınırlı değil hak-haksızlığın bulunduğu bütün alanlarla ilgilidir.



Kur’ân aciz bırakan eşsiz üslubuyla bütün insanlığı kendisine uymaya davet etmektedir. Bununla bütün insanlığın ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir özelliğinin bulunduğuna işaret etmektedir. Ayrıca son kitap olması bir başka deyişle kendisinden sonra kitap gelmeyecek olması da dinamik/canlı bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir.
ALINTI

Ekleme Tarihi: 03.08.2008 - 02:02
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1382 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
husameddin (47), halk yolcusu (37), Habibetti21 (37), aysani (50), kardelen__571 (35), hasan_el_benna (42), aslanþamil (44), caylak ali osma.. (51), vural (50), mero (), ByNet (54), enginbey (49), veleye5 (28), yazitura (45), betulonur (41), NiSA (47), aliavlamaz (37), adler42 (46), 0730sahin (43), ercan58 (41)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.89684 saniyede açıldı