0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » A I L E / E Ğ İ T İ M / S A Ğ L I K » KADIN & AiLE » Kadın kocasına saygıyla yükümlüdür

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 15 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
hamide su an offline hamide  
Kadın kocasına saygıyla yükümlüdür

88 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.12.2007
En Son On: 01.03.2010 - 22:19
Cinsiyeti: ----- 
Eşlerin akrabalarıyla olan ilişkileri hakkında yanlış bilgiler var. Hangi kuralın nerede ve kimin için geçerli olduğunu bilmiyoruz.

Söz gelişi, “Gelin kocasının anne ve babasına hizmet etmek, saygı göstermek zorunda değil” sözü çok yanlış anlaşılıyor. Buradaki zorunluluk, “hukukî” zorunluluktur; yoksa dinî ve vicdanî zorunluluk değildir. Kadın, kocasına itaat etmek, isteklerini yapmakla yükümlüdür

Öncelikle, “Bizim küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı duymayan bizden değildir” şeklinde hadis var. Bırakın eşinizin anne ve babasını, hiç tanımadığınız bir Müslüman büyüğünüze bile yardımcı olmak zorundasınız.

“Bir kimse, kendisi için istediğini mü’min kardeşi için de istemedikçe, tam iman etmiş olmaz”, “Size yapılmasını istemediğiniz bir şeyi, mü’min kardeşinize de yapmayın”, “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir”, “Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların selâmette olduğu kimsedir” gibi sayısız hadisi hepiniz bilirsiniz.

Acaba bunlar içinde, “Ancak eşinizin anne babası ve akrabaları hariç” diye bir hüküm var mı?

Yok! Aksine, hiç tanımadığınız bir Müslüman için geçerli olan kurallar, eşinizin anne babası için çok daha geçerli ve önemlidir.

Hem erkek olsun kadın olsun, eşinizi memnun etmek zorundasınız. Karşılıklı olarak birbirinizi memnun edeceksiniz ki, hakkınızı birbirinize helâl edebilesiniz.

Acaba hangi kadın, kendi anne ve babasına hürmet etmeyen bir erkeğe hakkını helâl edebilir?

Hangi erkek, kendi anne ve babasına saygı göstermeyen bir hanımdan memnun olabilir?

Her şeye rağmen helâllik alsanız bile, size karşı kalbi kırgın ve buruk olacaktır. Eşinizi mutlu etmek istemez misiniz?
Ekleme Tarihi: 04.01.2010 - 16:27
Bu mesajı bildir   hamide üyenin diğer mesajları hamide`in Profili zum Anfang der Seite
Dai su an offline Dai  
ANA-BABA RIZASI = ALLAH RIZASI

922 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 06.10.2008
En Son On: 12.09.2010 - 23:07
Cinsiyeti: Erkek 
ANA-BABA RIZASI, ALLAH RIZASI
(MEHMET ILDIRAR)

Allah Azimüşşan, Kur'an'da Ümmet-i Muhammed olarak kadın ve erkek cümlemize, ana-babaya itaati emretti.
Öyle ki, ana-babaya itaat etmeyenin durumu Allah'a isyan etmek gibi oldu.

Peki ana-babaya itaat nasıl olacak ?
Ana-babaya güzel davranmakla, sohbetle, hukuklarına riayetle, sıkıntı ve meşakkatlerine katlanmakla itaat edilecek.
İtaatin şekli bu. Güzel davranış, güzel edep, bütün haklarına dikkat, yedirmek, içirmek, giydirmek, ihtiyaçlarını karşılamak gibi...

Beş vakit namazın sonunda ana-baba için dua etmek de itaatten sayıldı.
Ana-babasına itaatte kusur işleyip pişmanlık çekenler için böyle bir fırsat var.
Hacca gider, orucunu tutar ve benzeri hayırlı işlerinin sevabına ana-babalarını ortak eder, onlara hediye ederler.
Onların niyetine, salâvat getirir, Kur'an okuyup, dua ederler.

İtaat meselesinde sınır şudur:
Allah'a isyan hususunda, günah sayılan meselelerde ananın-babanın ve Ümmet-i Muhammed'in hukukuna riayet edilmez.
Ana-babaya, komşuya veya akrabaya itaat edeyim derken Allah'a isyan edilmez.
Allah'a isyan edilen meselede, ana-babaya, komşuya, arkadaşa, akrabaya, kimseye itaat etmek olmaz.

Ana-babaya itaatte evli kadınların dikkat etmesi gereken bir hususu da belirtelim:
Kadınlar önce iman ve namaz sonra koca hukukundan ve sonra diğer sorumluluklarından sorguya çekilir.
Evlilikle birlikte, kocanın hakları ana-baba haklarının önüne geçer.

Şimdi Hz. Peygamber s.a.v. ve kâmil zatların sözleriyle ana-baba hukukunu ifade edelim:

Yemenli bir adam, savaşmak için Rasulullah s.a.v. Efendimiz'in yanına geldi. Peygamber s.a.v .:

- Annenle baban sana harbe gitmen için izin verdi mi, diye sordu.

- Hayır , dedi Yemenli adam. Peygamber s.a.v .:

- Öyleyse dön, onlardan izin al. Eğer izin verirlerse bize katıl, aksi halde elinden geldiği kadar onlara hizmet et.
Çünkü bu, imandan sonra kulun Allah'a kavuşacağı en güzel ameldir, buyurdu.

Bir başka hadis-i şerifte şöyle buyuruluyor: "Ana-babaya itaat, (nafile olan) namaz, oruç, hac, umre ve cihaddan efdaldir."

Allah, Hz. Musa a.s.'a: "Kim ana-babasına iyilik yaparsa bana iyilik yapar. Kim asi olursa, bana isyan etmiş olur" diye vahyetti.
"Anaya-babaya asi gelen kimse, ne yaparsa yapsın, cennete giremez.
Cennet kokusu beşyüz senelik yoldan duyulduğu halde ana-babaya asi olanlar duyamaz."

Ana ve babasına sağlığında hizmeti dokunmayanlar, onları razı edemeyenler,
şimdi hayırlı ameller yaparak onların ruhlarına bağışlasınlar.

Ebu Hureyre r.a.'dan rivayet edilmiştir: Bir kişi Hz. Peygamber s.a.v.'in yanına gelerek:

- Ey Allah'ın Rasulü! En fazla kime iyilikte bulunayım, diye sordu. Peygamber s.a.v .:

- Annene , buyurdu. Adam:

- Daha sonra kime, diye sordu. Yine "annene" cevabını aldı. Adam üçüncü kez sorduğunda cevap yine aynı oldu. Adam tekrar:

- Daha sonra kime, diye sordu. Bu kez:

- Babana , cevabını aldı.

Hz. Musa a.s ., "Ya Rabbi! Benim cennet komşum kim ?" diye merak eder.
Kendisine "Filan yerdeki genç bir kasap" denir. O da bu cennet komşusunu görmeye gider. Kasabı görünce:

- Allah için misafir kabul eder misin delikanlı, diye sorar. Kasap onu tanımaz ama kabul eder, evine götürüp ağırlar.

Evde kasabın yaşlı, yatağından kalkamayan bir annesi vardır.
Kasap getirdiği eti pişirir, annesini doyurur. Sonra üstünü değiştirir, rahat etmesi için elinden geleni yapar.
Kadın oğluna bakar ve bir şeyler fısıldar. Musa a.s. merak eder, "Annen ne dedi ?" diye sorar. Genç:

- Allah seni cennette Musa'ya komşu yapsın dedi.

Musa a.s. kendisini tanıtır;

- Cennet komşum sensin, der.

Bir annenin duasının bereketine bakın ki, cennette peygamberlerle komşuluğa vesile oluyor.
Bunun aksine, yanında ana-babası yaşlanıp da onlara hizmetten, hürmetten geri kalanlara ise Peygamber s.a.v. Efendimiz,
"burunları yere sürünsün" diyor.

Ne amel yaparsan yap, ana-babana asi olma, onların hoşnutluğunu kazan.
Ana-babaya isyan eden, onlara Allah'ın hükümlerine uygun şekilde itaat etmeyen cennete giremez.

Anne ve babanın duasını al, bu senin için iyi olur.
Ekleme Tarihi: 06.01.2010 - 00:24
Bu mesajı bildir   Dai üyenin diğer mesajları Dai`in Profili Dai Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
calikususen su an offline calikususen  

36 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.11.2009
En Son On: 07.06.2010 - 13:24
Cinsiyeti: Bayan 
hamide
sonunda cok güzel ifade edmişsiniz
kadının kocasının ailesine saygıdan
ve kocanında kadının ailesine hürmeten bahis edmişsiniz
cok güzel keşke bunu gercekden her iki tarafda dikkate alabilse
tek taraflı iyilik sağlikli olmuyor
cünkü bir taraf cok yıpranıyor
kocanın ailesinin saygıyı kişiliklerinden dolayı hakedip edmemeleride
şöyle dursun
10 beraber kalıyorsunuz kocanızın ailesiyle saygıda kusur etmiyorsunuz herşeye rağmen
gün geliyor kocanızın ailenize karşı hürmetsiz tavrı bunaltıyor
ve kocasının ailesin ekarşı fedakarlık yapamaz hale gelip kendi yuva ve düzenini kurmak isdemesi
kocanın ailesi tarafından ayrılık sebebi olarak yeterli görünüp
cağrın şunun babasını götürsün denile biliniyor .ozman gercek yüzleri ortaya cıkıyor
biz saygı edelim diyerek kula kuluk edmişik
kişiliğimiz ve hürüyetimiz onların elinde oyuncak olmuş.
kararlarınız ve isdekleriniz onların onayladığı doğrulta olduğu mütetce kabul görüyorsunuz
aksi halde dişlanıp küsülüp galiye alınmıyorsunuz,cünkü siz artık kız evinden cikdiniz ve oğlan evine girdiniz
sizin buryala iyi olmanız gerekir halbuki koca eşinin ailesine anne ve baba dememekde birkez bile, kadeşlerinin düğününde bulunmasına bile müsade edilmedi, kocamın rızası olmasa gidemem diyerek yüreğine taş basmış oturmuş bir eş nereye kadar hakk ve hukukunu dalep etmeden dayana bilir,
fakat hakkı olanı söylediğinde burda hakk yok burda görev var sen görevini yapınca hakkını saden alırsın diyerek
duyguların ignore edien bir ortama insan ne kadar dayanabilir?dayanmalımıdır ?yapılan hakksızlıklara ayrı oturma kararı almakla boşanmayı gerktirecek bir sucmu işlemiş oluyor? Yuva bu kadar ucuz olan insanlara
saygı nasıl gösderilir? onların isdediği doğrultuda yaşamak ilemi?
bu sorularıma cevap bulmakda yardımcı olursanız sevinirim.
allaın emri doğrultusunda evlilik cenneten bir köşe
halbuki sacma ve yanliş kültürün ardına saklanarak haksıslıklarla ve cillelerle bir evlilik cehenemden farklı olabilirmi?
allahım insanlara zülüm etmez insanlar kendi kendine zülüm edermiş CAHİLİĞİNDEN
allahım cümlemizi yanlişlara götüren cahilikden aydınlığa cıkarsın inşallah
ayırdığınız vakitden dolayı
Ekleme Tarihi: 06.01.2010 - 07:46
Bu mesajı bildir   calikususen üyenin diğer mesajları calikususen`in Profili calikususen Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Dai su an offline Dai  
Esler Arasındaki İliskiler

922 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 06.10.2008
En Son On: 12.09.2010 - 23:07
Cinsiyeti: Erkek 
Toplumun çekirdeğini oluşturan aile olduğu için, en çok önem vermemiz gereken konu da bu olmalı

Bir Hadis-i şerifte buyuruluyorki:
"Cehennem halkının ekseriyetini kadınların teşkil ettiğini gördüm. Sebebi de çok lanet ederler ve kocalarına karşı küfran-ı nimette bulunurlar." [Buhari]

Kadın kocasını üzmemelidir.
Bir gün Hazret-i Fatıma ağlayarak babasının huzuruna geldi. Resulullah efendimiz buyurdu ki:
- Ya Fatıma niçin ağlıyorsun?
- Kasıtsız söylediğim bir sözden Ali bana kızdı. Özür diledim. Fakat onu üzdüğüm için ağlıyorum.
- Kızım bilmez misin ALLAHü teâlânın rızası kocanın rızasına bağlıdır.
Ne mutlu o kadına ki daima kocasının rızasını arar kocası ondan razı olur.
Kadınlar için en üstün ibadet kocasına itaattir.
Erkek hanımından razı olunca o kadın istediği kapıdan Cennete girmeye hak kazanır.
Kocasını üzen kadın onu razı edinceye kadar ALLAHü teâlânın lanetinde olur. [R. Nasıhin]

"Kadın kocasından izinsiz [ana baba kardeşleri dahil] hiç kimseyi evine alamaz nafile namaz kılamaz.'' [Taberani]

Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
"Kocanın hanımı üzerindeki hakkı benim sizin üzerinizdeki hakkım gibidir.
O halde kocasının hakkını gözetmeyen ALLAH ü teâlânın hakkını gözetmemiş olur." [Şir'a]

Koca hakkına riayet kadına cihad etmiş gibi sevap kazandırır.. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
"Koca hakkına riayet ALLAH yolunda cihad etmek gibidir." [Taberani]

"Kadın kocasından izinsiz olarak nafile oruç tutamaz.. Eğer tutarsa aç ve susuz kalmış olur sevap kazanamaz.
Kocasından izinsiz evinden dışarı çıkamaz.. Çıkarsa gökteki melekler geri evine dönünceye kadar ona lanet eder." [Taberani]

"Bir erkek ihtiyacı için hanımını çağırsa kadın tandır başında olsa da hemen ihtiyacına cevap versin!" [Tirmizi]

"Kocası çağırdığı halde yatağa gelmeyen kadına melekler sabaha kadar lanet eder." [Buhari]

"Kadın kocasının izni olmadan kendi malını da harcayamaz." [Taberani]

"İzinsiz evden çıkan kadına kocası razı oluncaya kadar güneşin ve ayın doğduğu her şey lanet eder." [Deylemi]

"Kadınlarınızı süslü giyinmekten men ediniz! Beni İsrail kadınları süslü giyinip camiye gururlanarak yürüdükleri için lanetlenmişlerdir." [İbni Mace]

"Kocası razı oluncaya kadar kadının namazları ve hiçbir iyiliği kabul olmaz." [Taberani]

"Kadın kocasının hakkını ödemedikçe ALLAHü teâlânın hakkını ödemiş olmaz." [Taberani]

"Kadının üzerinde en büyük hak sahibi kocasıdır erkeğin de anasıdır." [Hakim]

Bir kadından kocası razı olmazsa kadın günahının cezasını çektikten sonra Cennete girer.
Cennete sadece kâfirler girmez.: Müslümanın günahı çok olsa da sonunda mutlaka Cennete girer.

Karı koca iyi geçinip birbirlerinin rızalarını almaya çalışmalıdır.

alinti

selametle
Ekleme Tarihi: 06.01.2010 - 23:56
Bu mesajı bildir   Dai üyenin diğer mesajları Dai`in Profili Dai Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
SuMeYRa su an offline SuMeYRa  
Yok öyle yağma....

1576 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 14.11.2004
En Son On: 11.11.2012 - 22:24
Cinsiyeti: Bayan 


Gelin kayınvalidesine-kayınbabasına bakmakla yükümlüdür derken, neredeyse bunun hükmünün neredeyse farz olduğunu demek ister gibisiniz.!
Bu yine aynı zamada damat bey içinde kesin delillerle geçerlidir efendim,.

Bakmak zorunda değildir.. Ama iman etmiş salih biri bu görevini zaten yapar.. Hamd olsun ki bu türk kültürünede çok güzel yerleşmiştir.. Hadislerle konuyu güçlendirmiş olmanız ve en sonundaki adil cümleleri eklemeniz çok güzel..



* * * * * * * * * Hocalarımız hutbelerden kadın kocasını üzmesin, kadın şöyle yapsın hanım böyle yapmalı diye diye diye ,

erkek hanımına karşı sorumluluğunu unuttu gitti !!! Neredeyse hanımına karşı sorumluluğu olmadığını düşünmeye başladılar.

Annelerimiz yıllardır kulaklarımıza eşlerimize karşı nasıl davranmamız gerektiğini söylerken ERKEKlerimiz sağda solda koşuşturuyorlardı.

Hanımlar bu konuda erkeklerden daha bilinçli istatistiklere göre..

Ama yinede her iki taraf üzerine düşeni yapmalıdır.. Zira o yuva yuva olmaktan çıkıp savaş alanına döner mazaAllah....
Kadin degil ayni sekilde erkekte hanimina saygiyla yükümlüdür efendim!

Ayrıca iyi bir eş hamd sebebidir..

"Ev"lerinizin "yuva" olması temennisi ile....




Bu mesaj 1 kez ve en son SuMeYRa tarafından 07.01.2010 - 19:00 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 07.01.2010 - 18:58
Bu mesajı bildir   SuMeYRa üyenin diğer mesajları SuMeYRa`in Profili SuMeYRa Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Themenicon    Erkeğin hanımına karşı vazifesi..

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Erkeğin hanımına karşı vazifesi..
Erkeğin kadına karşı vazifelerini İslam kitabları uzun uzun yazmaktadır. Biz, buraya uygun, kısa ve faideli olduğunu görerek, Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin (ölümü: 1195: Siirt, Tillo), Marifetname kitabında olanı aynen aşağıda bildiriyoruz:

Ey aziz! Erkeğin hanımıyla görüşmesinde, otuz şeyi yapması lazımdır:

Ona karşı her zaman, güzel huylu olmalıdır.

Ona karşı her zaman, yumuşak davranmalıdır.

Eve gelince hanıma selam vermeli (yani selamün aleyküm demeli) ve nasılsın? diye hatırını sormalıdır.


Çocukları terbiyede; ona yardım etmelidir. Çünkü, bebek, anasına gece-gündüz ağlayıp, hiç rahat vermez. Onu insafsızca üzen bir alacaklıdır. O halde, ona imdat edene, Allahü teâlâ yardım eder.

Hanımına, memlekette adet olan elbisenin, çamaşırın en kıymetlisini giydermelidir. Ev içinde, her istediği güzel şeyleri giydirmelidir. Sokağa çıkarken, bunları da örtmeli, yabancıya göstermemelidir.

İyi şeyler yedirmelidir. Zengin ise, helal olan herşeyi almalıdır. Ona geniş, kullanışlı, sıhhi ve İslam hanımına yakışan elbise ve nefis ta'am te'min etmeyi, kendine borç bilmelidir.

Nafakasını sıkmamalı, israf da etmemelidir. Ailenin nafakasına verilen paranın sevabı, sadaka sevabından daha çoktur. Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki: “Gaza için sarfedilen, köle azad etmek için, fakire sadaka vermek için ve evindekilerin nafakası için sarfedilen altınların en üstünü ve sevabı çok olanı, evin nafakasına verilen altının sevabıdır.”

Hiç olmazsa haftada bir kere tatlı yedirmelidir. Yemeği yalnız yememelidir, çoluk - çocukla yemek sevabtır. En mühim şey, nafakayı, helalden kazanıp, helalden yedirmektir.

Hanımını hiç dövmemelidr. Dünya işlerindeki kusuru için, acı, sert söylememelidir. Kadınların kalbleri ince, nazik ve akılları farklı olduğundan, birbirlerine haset edenleri çoktur. Bu bakımdan, bilhassa yeni evliler, uyanık olmalı, ana, kızkardeş ve başka kadınların, hanımını çekiştirmelerine aldanmamalı, böyle şeyler söylemesine fırsat vermemelidir. Böyle sözlere uyarak, hanımsini incitmekten çok çekinmelidir.

Anası, kızkardeşleri için hanımının söylediklerine karşı da uynık olmalı. Anaya eziyyet olunmasına hiçbir suretle göz yummamalıdır. Anasına, kendisi, hanımı ve çocukları, herhalükârda saygı göstermelidir. Ana-babaya, kayınvalide ve kayınpedere hürmet, hizmet edilmesi birinci vazife olmalıdır. Büyüklerin rızasını, duasını almağa çalışmalı, hayır dualarını büyük kazanç bilmelidir.

Allahü teâlâ'nın emirlerini yapmak hususunda olan kusuru için, bir günden çok dargın durmamalıdır.

Hanımının huysuzluklarını, yumuşak karşılamalıdır. Çünkü, kadınlar, eğri kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Akılları ve dinleri erkeklerden azdır. Erkeğe emanet olunmuşlardır. Gülerek tatlılıkla geçinmek için alınmışlardır.

Hanımının ahlakında bir değişiklik görürse, kabahati kendinde bulup, ben iyi olsaydım, o da böyle olmazdı, diye düşünmelidir. Evliyadan birinin hanımı, huysuz idi. Buna hep sabreder, soranlara derdi ki, eğer onu başarsam, ona sabredemiyen biri alır da, ikisinin birden felakete düşmelerinden korkarım. Büyükler buyurmuş ki, bir kimse ailesinin huysuzluğuna sabrederse, altı şey ziyandan kurtulur: Çocuk dayaktan, tabak-bardak kırılmaktan, ahırdakiler dövülmekten, kedi sövülmekten, misafir gücendirilmekten, elbise yırtılmaktan kurtulur.

Hanımı kızınca, susmalıdır. Böylece kadın, pişman olup, özür dilemeğe başlar. Çünkü, o zayıftır. Susunca mağlup olur.

Hanımının iyiliği çoğalıp, her işi seve seve yapınca, ona dua etmeli ve Allahü teâlâ'ya şükür etmelidir. Çünkü uygun bir kadın büyük ni'mettir.

Hanımı ile öyle olmalıdır ki, kocam beni herkesten çok seviyor, bilsin!

Bakkal, kasap, çarşı, pazar işlerini asla ona bırakmamalı. Evin idaresinde, onun fikrini sormalı. Dışarıdaki büyük işleri söyleyerek, onu üzmemelidir.

Hanımının cahilce hareketleri için, daima uyanık bulunmalıdır. Çünkü Âdem babamız, ehli olan Havva anamızın daveti üzerine, yanlış iş işledi. Evde hakim, amir, erkek olmalıdır. Kadın değil.

Hanımının, günah olmayan kusurlarını görmezlikten gelmelidir. Günah iş ve sözden vazgeçmesini ve namaza, oruca ve gusül abdesti almağa devam etmesini tatlı ve yumuşak sözlerle nasihat etmelidir. Kıymetli elbise ve ziynet eşyası alacağını va'dederek ibadetleri yaptırmalı, günahlarını önlemelidir.

Hanımının ayıplarını, sırlarını, herkesten gizlemelidir.

Hanımına latife, şaka yapmalı ve kadının seviyesine inip onu hoşnud etmelidir. Nitekim, Allahü teâlâ'nın sevgilisi "sallallahü aleyhi ve sellem", ezvac-ı mutahharasına karşı, insanların en zarifi idi. Hatta bir kerre Âişe radiyallahü anha ile yarış etti. Âişe validemiz geçti. Bir daha yarış ettiklerinde, Server-i alem (sallallahu aleyhi ve sellem) geçti. Müslümanın ehli ile oynaması, boş ve günah değildir, sevaptır.

Hanımını cadde üstünde, parklara, oyun yerlerine, spor sahalarına, mekteplere karşı olan evlerde oturtmamak, yabancı erkekleri görmesine, onlarla konuşmasına sebep olmamaktır. Müslümanlar, ailesini, iyi havalarda, çayırlara, su kenarlarına, haram bulunmayan, kalabalık olmayan yerlere götürerek gezdirmeli, hava aldırmalıdır. Tatil günlerinde, kalabalık zamanlarda gezdirmemelidir.

Hanımını tahsile, vazifeye, fitneye sebep olan yerlere göndermemektir.

Hanımına Kur'an-ı kerim okumasını, farzlardan, haramlardan ona lazım olanları, öğretmelidir.


Hanım, yalnız evde, kocasına karşı süslenip, başka kimselere süslenmemelidir.

Hanımından izinsiz sefere, hatta nafile hacca gitmemelidir. Sefer, insanın adi yürüyüşü ile üç gün, üç gecelik yani 104 km.lik yoldur.

Hanımı namaz kılıyor ve erkeğine itaat ediyorsa, ondan başka evlenmemelidir. Zira hanımları arasında adalet ve eşitlik yapmıyanlar Cehenneme gideceklerdir. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "İki hanımı olup da, ikisine eşit bakmayan kimse, kıyamet günü, mahşer meydanına yarısı eğrilmiş olarak gelecektir."

Hanıma, gamını, kederini, düşmanlarını, borçlarını söylememelidir.

Ona, yanında ve yanında olmadığı zamanlarda, hep hayır dua etmeli, fena dua etmemelidir. Çünkü, gece-gündüz onun için çalışmaktadır. Onun ekmekçisi, aşçısı, terzizi ve hamamcısı ve malının bekçisi ve yoldaşı ve munisi ve yarı ve nigarıdır. (Ma'rifetnamenin yazısı burada tamam oldu.)

İmam-ı Gazali buyuruyor ki, "Erkeğin vazifelerinden onikincisi, hanımını boşamamasıdır. Zira Allahü teâlâ, bütün mübahlar [yani izin verdiği şeyler] içinde yalnız, talak vermeyi [yani boşanmayı] sevmez, zaruret olmadıkça, birini incitmek caiz değildir."

Dinini bilen ve seven erkekler, her hareketinde dine uyarak, hem kendilerine, hem de aile ve akrabasına ve bütün mahluklara hayırlı ve faideli olur. Bunun için, kızını seven ve onun dünyada ve ahirette mes'ud olmasını isteyen, kızını Müslüman ve salih kimselere vermelidir. Mal ve apartman ve mevki sahibi değil, din ve ahlak sahibi damat aramalıdır. Peygamberimiz buyurdu ki, "Bir kimse, kızını fasıka verirse, Allahü teâlâ'nın emanetine hiyanet etmiş olur. emanete hiyanet edenlerin gideceği yer, Cehennem'dir." Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Kızını fasıka veren kimse, mel'undur."

Fasık, kendini ve ailesini haramlara, günahlara sokan kimsedir

Ekleme Tarihi: 07.01.2010 - 19:13
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
hamide su an offline hamide  
islamda karı koca ilişkisi

88 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.12.2007
En Son On: 01.03.2010 - 22:19
Cinsiyeti: ----- 
Aile ve aile fertlerinin karşılıklı görevleri pedagoji, sosyoloji, hukuk vb. bilimlerin alanına giren önemli konulardan biridir. Bu bilimlerin her biri, farklı bir açıdan bu konuya yaklaşmıştır. Biz burada bu yaklaşımların tümüne değinecek durumda değiliz. Sadece konuya bir eğitimci gözüyle bakıp neşeli ve huzurlu bir hayat için gerekli olan hususları açıklamak istiyoruz. Bu amaçla karı kocanın görevlerini üç bölümde ele alıyoruz:

1. Karı kocanın karşılıklı görevleri

2. Kocanın görevleri

3. Kadının görevleri

Hemen belirtelim ki bu bölme, ev ve karı koca ile sınırlı bir bölmedir. Eğer bu çerçevenin dışına çıkacak olursak, başka görevler de gündeme gelir. Eşlerin ailelerinin görevleri, toplumun karı koca karşısındaki görevleri, devletin bu husustaki görevleri vs. gibi. Ancak bu kısa yazıda onlara değinmemiz mümkün değildir. Dolayısıyla bu üç görevi esas alarak yazımızı üç bölüme ayırıyoruz. Her bölümde kısaca bu görevlerin bir kısmına değineceğiz.

a) Karı kocanın karşılıklı görevleri:

1. Karşılıklı saygı: Karı kocanın birbirine saygı göstermesi ailenin ruh sağlığı, sevginin artması ve aile temelinin sağlamlaşması açısından büyük öneme sahiptir. Bu saygı, karı kocanın birbirinin kişiliğine değer vermesini; birbirinin görüşlerine, düşüncelerine ve zevklerine saygı duymasını kapsar ve hayatlarının tüm alanlarını güzel etkisi altına alır.

2. Karşılıklı sevgi: İnsanların birçok duygusal ihtiyacı vardır ki en önemlilerinden biri de, sevgiye olan ihtiyaçtır. Karı ve koca, birbirinin sevgisine ve ilgisine mazhar olmayı severler. Sevgisiz yaşamın cazibesi yoktur; insanların çoğu ondan kaçar. Allah’ın Elçisi (s.a.a.) buyuruyor ki: “Erkeğin, karısına ‘Seni seviyorum’ demesi, hiçbir zaman onun kalbinden çıkmaz.”

3. Affedici ve bağışlayıcı olmak: Karı kocanın birbirinin hataları ve yanlışlarını affedip görmezlikten gelmesi, aile ortamında büyük öneme sahiptir. Bu hususa dikkat etmemek, aileye hâkim olan samimiyet ve huzur ortamını huzursuzluk, kötümserlik, asabîlik ve memnuniyetsizlik ortamına dönüştürür. Ruhun sakinliği, kinin bertaraf olması, izzetin artması, ömrün uzaması vs., hadislerde affedici ve bağışlayıcı olmanın etkilerinden sayılmıştır. İmam Sadık (a.s.) şöyle buyuruyor: “Üç şey dünya ve ahiretin yüceliklerindendir: Sana zulmedeni bağışlaman, seninle ilişkisini kesenle ilişki kurman ve sana karşı cahilce davranana karşı sabırlı ve halim olman.”

4. Sorumluluk almak: Aile mutluluğunun temininde etkili olan amillerden biri de, eşlerin karşılıklı sorumluluk duygusuna sahip olmasıdır. Kadın ve erkek, müşterek bir yaşamı kabullenmekle, aile kurmadan önce üzerlerine görev olmayan birtakım sorumluluklar aldıklarını bilmelidirler. Bu sorumluluklar, kadın ve erkeğin yetenekleri, yetkileri ve özel koşulları dikkate alınarak belirlenir. Geçimi sağlamak, aileyi idare etmek, eşlik görevlerini yapmak, çocukları eğitmek vs. gibi. Bu duygunun varlığı, aile bağının güçlenmesine ve ruhun huzurlu olmasına sebep olur.

5. Ahlâk: Ahlâk, insan hayatında önemli ve belirgin bir niteliktir. İnsanlara, özellikle de eşe ve çocuklara karşı güzel ahlâklı olmak, insanın kişiliğinde derin bir etki bırakır; toplumu ve aile ortamını sefa ve samimiyetle doldurur. Güzel ahlâkın olmayışı da, hayatı karartır ve asabîlik, asık suratlılık, sabırsızlık, bahanecilik vs. gibi olumsuz yan etkilere neden olur; korku, kaygı, kişilik kaybı vs. gibi etkileri beraberinde getirir. Tatlı dillilik, insanlara saygı göstermek, alçak gönüllülük, geniş kalplilik, selâm vermek, hâl hatır sormak ve şefkat göstermek, güzel ahlâklılığın tecellilerinden sayılır.

6. İyimserlik: Tarafların birbirine güvenmesi, müşterek hayat için büyük bir sermayedir. Nitekim güvensizliğin de hayatta birçok menfi etkisi vardır. Kötümser bir kimse, negatif ve hasta bir ruha sahiptir. Onun ruh sağlığı ve dengesi bozuktur. Kötümserlik sonucu eşine güveni olmayan bir insan, aile hayatının sefa ve huzurundan mahrum kalır. Böyle bir insan, sosyal ilişkilerde de başarılı olamaz. Çünkü başkaları hakkında kötü zan besleyen biri, dostları ve arkadaşlarını kaybeder ve yalnız kalır. İmam Ali (a.s.) buyuruyor ki: “Bir insana kötümserlik galip gelirse, onunla hiçbir dostu arasında barış ve huzur kalmaz.”

7. Rıfk ve müdara: Eşlerin birbirine karşı görevlerinden biri de, rıfk ve müdaradır. Şöyle ki; eşimizin kusurları, eksiklikleri ve hoşlanılmayan davranışları karşısında sert bir tepki göstermemeli ve şiddete başvurmamalıyız; tam tersine, şefkat ve samimiyetle yaklaşmalıyız. Çünkü kadının da, erkeğin de sözlerinde ve davranışlarında karşı tarafın hoşlanmayacağı eksikliklerinin olması doğaldır. Ne var ki müdara etmek, eşimizin kusurları ve eksiklikleri karşısında umursamaz olmamız anlamına gelmez. Müdaranın anlamı, eşimizin kusuru veya eksikliğini gidermeye çalışırken onun kapasitesini göz önünde bulundurmamız, yapabileceğinden fazlasını ondan beklemememiz ve istenmeyen özellikleri karşısında büyük insanlara yakışan bir davranış sergilememizdir.

8. İffetli ve namuslu olmak: Günümüz toplumunda bu özellik, genellikle kadınlardan beklenir. Ancak hadislerin bu husustaki bakış açısı daha geniştir. Hadislerde, iffetli olmak, karı kocanın karşılıklı görevlerinden biri ve en üstün ibadet olarak sayılmıştır. Hz. Ali’nin (a.s.) tabiriyle iffet, şehvetler karşısında direnmektir. Bu da hem kadından ve hem de erkekten istenilen bir şeydir. Hadislerde, karı kocaya, birbiri için süslenerek iffetlerini korumada birbirine yardımcı olmaları tavsiye edilmiştir. İffetli olmak; eşin kirli insanlardan korunması, aile bağının güçlenmesi, eşin güvenini kazanmak vs. gibi faydaları beraberinde getirir.

9. Birbirini anlamak: Ailevî sorunların birçoğunun temelinde eşlerin birbirini anlaması yatmaktadır. Eşinin içinde bulunduğu şartları ve yaşadığı sıkıntıları anlayan bir kimse, onun iyiliklerini daha iyi derk eder ve zahmetlerinin kadrini bilir. Eşini anlamayan bir kimse, onun bütün çabalarını görmezlikten gelir, kusurları ve eksiklerini gözünde büyütür; zahmetlerinin kadrini bilmediği ve onu teşvik etmediği gibi, iğneli ve kinayeli sözleriyle de onu incitir ve yaşama sevincini ondan alır. Gurur ve kibirden kurtulmak, birbirinin ruh hâllerini ve sıkıntılarını bilmek, eşlerin birbirini anlaması yolunda atılacak ilk adımlardır.

b) Kocanın görevleri:

1. Aile müdüriyeti: Çünkü o, bedenen daha kuvvetlidir ve aileyi idare etmek için daha güçlüdür. Kadın, tıpkı gül gibidir; gül, yakıcı güneşe, rüzgâra ve kasırgaya dayanamadığı gibi kadın da, ağır ve yıpratıcı sorumluluklara dayanamaz.

İmam Ali (a.s.), oğlu İmam Müçteba’ya şöyle vasiyet etmiştir: “Kadına, şahsî işlerinden fazlasını yükleme. Çünkü o, reyhandır; kahraman değildir.”

Erkeğin sorumlulukları, sadece ailenin geçimini sağlamakla sınırlı değildir. Aile fertlerine doğru yolu göstermek, eğitim ve terbiyelerine nezaret etmek, onlara iyiliği emretmek, ahlâkî yönden sapmalarına engel olmak vs. erkeğin önemli vazifelerindendir. Dikkat edilmesi gereken husus ise şudur: Erkeğin aile müdüriyetinde başarılı olması, ancak aile fertlerinin gönüllerine taht kurmasıyla mümkündür.

2. Ailenin geçimini sağlamak: Evin asıl işlerini idare etmek kadının sorumluluğunda olduğu için, doğal olarak erkek de ailenin geçimini temin etmelidir. Ancak bunu minnetsiz bir şekilde yapmalıdır. Çünkü bu, aile reisliğinden dolayı üzerine düşen bir görevdir.

3. Aileyi rahat yaşatmaya çalışmak: Aile bireyleri, geçimlerinin temininin yanında nispî bir refah içinde yaşayabilmeleri için erkeğin cömertliğine muhtaçtırlar. Bu yönden bir kısma ve kısıtlamayla karşı karşıya kalırlarsa, birçok ruhsal ve bedensel darbeye maruz kalırlar. Ancak aileyi rahat yaşatmak, savurganlık yapmak ve israf etmek anlamına gelmemektedir. Bunun anlamı, cimrilik yapmamak ve erkeğin ekonomik imkânlarına uygun biçimde aileyi refah içinde yaşatmaya çalışmaktır. İmam Rıza (a.s.) buyuruyor ki: “Erkeğin, ailesinin geçimini kısmaması gerekir ki ölümünü arzu etmesinler.”

4. Diktatörlükten sakınmak: Erkek, her ne kadar ailenin reisi ise de, emir ve nehiyde bulunmaktan sakınmalıdır; eşinin ve çocuklarının görüşlerini dikkate almalıdır. Kendini beğenmişlik ve yersiz sıkmalar, ailede diktatörlük düzeninin hâkim olmasına sebep olur; sağlıklı aile ilişkilerine ve çocukların doğru biçimde eğitilmesine zarar verir. Bu husus o kadar önemlidir ki Resulullah (s.a.a.) şöyle buyurmuştur: “Mümin, ailesinin yemek istediğini yer. Ama münafık, kendi yemek istediğini ailesine yedirir.”

c) Kadının görevleri

1. Kocasının sırlarını korumak: Kadın, asla kocasının sırlarını ifşa etmemelidir. Aksi hâlde kocasının güvenini kaybeder. Bazı erkeklerin işleri hakkında hanımına fikir danışmamasının bir nedeni de, hanımının sır saklayacağından emin olmaması ve söylediği şeyin ertesi gün ağızdan ağza dolaşmasından korkmasıdır.

2. Kocasının işine yersiz yere karışmamak: İnsan, fıtrî olarak özgürlük ve bağımsızlık ister. Bu eğilim, erkeklerde daha güçlüdür. Hanımlar, hayırhahlıklarının her zaman kocalarının yararına olacağını zannetmesinler. Bu konu, evlilik hayatında zaman zaman ciddî krizlere yol açabilir. Bu yüzden erkeğin bağımsızlığına zarar vermemeye çalışın.

3. Evi idare etmek: Evi idare etmek ve ev işlerini evirip çevirmek, hukukî olarak kadının sorumluluğunda olmasa da, ahlâkî olarak onun görevlerinden sayılmıştır. Evi idare etmek, oldukça önemli bir iştir. Maalesef yalnızca ev işlerini yapan kadınlar (ev kadınları), kendilerinin ve yaptıkları işin gerçek değerini bilmiyorlar. Gerçek bir ev kadını, önemli bir birimin tüm işlerini tek başına yapan liyakatli bir müdürdür. Hem plânlayıcı, hem uygulayıcıdır. Uluslararası çapta kariyer sahibi olan birçok erkek, bu başarısını “bir ev kadını”nın tedbiri, ahlâkı ve liyakatine borçludur.

4. Ailenin harimini ve değerlerini korumak: Kadının kocası hakkındaki en büyük vazifesi, erkeğin evdeki namusu ve vekili olarak davranışları ve sözleriyle ailenin harimini ve değerlerini korumaktır. Böyle bir kadın, hem kocasının malını korur, israfa ve lükse kaçarak kocasının servetini zayi etmez; hem tehlikeler karşısında aile haysiyetini ve kocasının şerefini korur; hem de tesettüre riayet ederek namahremlere karşı örtünür.

Kocanın cinsel ihtiyacını karşılamak, onu övüp teşvik etmek, sevgiyi şarta bağlamamak vs. de, riayet edilmesi hâlinde hayatı neşeli ve sefalı kılacak olan diğer hususlardandır.
Ekleme Tarihi: 09.01.2010 - 12:30
Bu mesajı bildir   hamide üyenin diğer mesajları hamide`in Profili zum Anfang der Seite
RuZGaR su an offline RuZGaR  

Moderator
1295 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 06.12.2004
En Son On: 19.03.2012 - 20:30
Cinsiyeti: Bayan 
Koca koca fıkıh kitaplarımız var, sayfalarca anlatıyorlar ama herkes işine gelen hükmü alıyor, nefsine uyduruyor, bizim ilk önce neye ihtiyacımız var, ilk önce ne olmalıyız da sonra iyi birer karı koca olabiliriz bilmem ki, sizce?
Ekleme Tarihi: 09.01.2010 - 12:36
Bu mesajı bildir   RuZGaR üyenin diğer mesajları RuZGaR`in Profili RuZGaR Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
hamide su an offline hamide  
Güzel Sözler Evlilikte Duygusal Zeka

88 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.12.2007
En Son On: 01.03.2010 - 22:19
Cinsiyeti: ----- 
Evlilikte duygusal zeka ne kadar önemli?

Evlilikte duygusal zekanın her zaman devrede olması gerekir. Eşler arasında evlilik içi sorunlar yaşanıyorsa, önce kendi analizlerini yapmaları şarttır. Duygusal zeka uyuduğu zaman, sorunlar bir çığ gibi büyümeye başlar.

Evlilik kişileri nasıl bir psikolojiye sokuyor?

Evlilik kanunlar önünde pekiştirildikten sonra, evlilik sürecinde birden fazla boyut başlıyor. Evliliğin sosyal boyutu, evliliğin kuralları, evlilikteki roller ve evliliğin duygusal boyutu… Evlilik terapilerine başvuran çiftlerde, en çok rastlanan sorunların başında, eşler arasındaki iletişim sorunu ve bu iletişimsizlikten doğan problemler gelmektedir. İşte bu noktada duygusal zeka çok önemlidir.

Duygusal zeka kişiye ne kazandırıyor?

Duygusal zeka olarak adlandırdığımız, karşı tarafı anlayabilme, algılayabilme ve aynı zamanda da kişinin kendi duygularını ifade edebilme beceerisi çok öenmlidir. Toplumumuzda kişileri duygusal ve mantıklı gibi iki gruba ayırıyoruz. Üstelik mantıklı olarak nitelendirilen kişilerden övgüyle, diğerlerinden de eleştiriyle söz ediyoruz. Oysa ki, her alınan kararın altında duygular yatar. İnsan kendisine yapılan bir harekete cevap vermeden önce duygularına başvurur. Duygusundan aldığı mesajla düşüncesini geliştirir, sonunda da bu düşüncesini eyleme döker. Bu gerçeği göz önüne alırsak duygusal insan, mantıklı insan ayrımına girmemek gerektiğini görüyoruz. Ayrıca yetişme yöntemlerimizdeki yanlışlıklar da duygusal anlamda boşluklar yaratılmasına neden oluyor. “Erkekler ağlamaz” diye büyütülen erkek çocukları, “kızlar öyle her yerde gülüp, konuşmaz” diye telkinde bulunulan kız çocukları ileri yaşlarda kendi duygusal dünyalarına yabancılık duyuyor. Bu anlamda bakıldığında yetişkin olduklarında ve evlendiklerinde birbirlerinin duygularını anlamamaları da çok şaşırtıcı değil.

Duygusal zeka sayesinde evlilikleri kurtarmak mümkün olabilir mi?

Önceleri zeka bir bütün olarak ele alınıyordu. Son yıllarda zekanın birden fazla alanda işlevsel olduğu ortaya çıktı. Bu açıdan baktığımızda evliliklerde duygusal zekanın ne kadar gerekli olduğunu görüyoruz. Bir evlilikte duygusal zekanın varlığı, uyumu son derece olumlu etkilemektedir. Evlilik terapilerinde çiftler terapi süresince bu alandaki boşluklarını çok iyi farkedebiliyorlar. Bir anlamda empati kurmayı da deneyimlemiş oluyorlar. Empati; bir kişinin diğer bir kişinin yerine bir an için geçerek, onun gibi hissetme ve onun gibi algılama becerisidir. Yani bir başkasının gözleriyle dünyaya bakmak ve bir başkasının duygularıyla bir an için yaşamaktır. Eşinin üzüldüğü her hangi bir olayı saçma bulan eş, eğer duygusal zekasını işin içine sokarsa, söz konusu olan üzüntünün hiç de saçma olmadığını farkeder. Kırıcı, yıpratıcı bir çok konuşmanın ve davranışın da bu şekilde önüne geçilmesi mümkün olacaktır.

Eşler en çok neden şikayetçi

Eşim beni anlamıyor.
Eşim bana sevgi sözcükleri söylemiyor.
Eşimle duygularımı paylaşamıyorum.
Eşim benimle sohbet etmiyor.
Eşim bana zaman ayırmıyor, başbaşa kalamıyoruz.
Eşim benim ilgilerime karşı ilgisiz.
Eşim çok duyarsız biri.
Ekleme Tarihi: 09.01.2010 - 12:40
Bu mesajı bildir   hamide üyenin diğer mesajları hamide`in Profili zum Anfang der Seite
hamide su an offline hamide  
RE:

88 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.12.2007
En Son On: 01.03.2010 - 22:19
Cinsiyeti: ----- 
Alıntı
Orijınalı RuZGaR

Koca koca fıkıh kitaplarımız var, sayfalarca anlatıyorlar ama herkes işine gelen hükmü alıyor, nefsine uyduruyor, bizim ilk önce neye ihtiyacımız var, ilk önce ne olmalıyız da sonra iyi birer karı koca olabiliriz bilmem ki, sizce?




slm rüzgar kardes size katiliyorum gercekten .ALLAH hepimizin YAR ve yardimcisi olsun.


Bu mesaj 1 kez ve en son hamide tarafından 12.01.2010 - 17:48 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 09.01.2010 - 12:54
Bu mesajı bildir   hamide üyenin diğer mesajları hamide`in Profili zum Anfang der Seite
calikususen su an offline calikususen  
duygusal zeka cok önemli bir nokta

36 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.11.2009
En Son On: 07.06.2010 - 13:24
Cinsiyeti: Bayan 
hamide kardeşim Elinize Saglik
evet biz evliliğinin kuralları ile yetişebiliyoruz
ve evliliğin görevlerden ibaret olduğunu sannarak
allah icin evliliği yaşamakdan bir haberiz
halbuki allahım evliliği insanların huzuru ve mutluluğu icin
ve allah a kuluk vazifelerinde birbirlerine yardımcı olmaları icin
evliliği farz kıldı öyle değilmi?
bizler ise aileden aldığımız kültürel kuraları uygulayarak
birbirimize zulum ediyoruz farkında bile değiliz
ya sahiplenip bizim icin yaşamasını isdiyor
yada kendimizi onun yaşamına adıyoruz
sonuc gafletde yaşayıp iyi gecinmeye calışarak
kula kuluk yapmak oluyor ve allaha kuluk vazifemizden taviz vererek
allah icin değilde kul icin yaşamaya başlıyor

ve allahım eğer o kuluna bir lutfu olursa onu ayıkdırmak
icin kuluk yapdığı insandan başına baylozu yiyor ve afarlayıp
kendine gelerek herkesin gercek yüzünü görmeye başlıyor
ve kimsenin onun yüzüne heves olmadığını anlıyor işe yaradığı
kadar değeri var, anne baba dedikleri insanlar bile kendi cıkarları icin yuvasını bozmaya kalkabiliyor
allahım bizlere kaynana ve koca rızasını kazanmak icin yuva kuranlardan eylemesin inşallah
ALLAH RIZASI İCİN YUVA KURAN VE YÜRÜTENLERDEN EYLESİN İNŞALLAH
Ekleme Tarihi: 09.01.2010 - 13:18
Bu mesajı bildir   calikususen üyenin diğer mesajları calikususen`in Profili calikususen Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
SuMeYRa su an offline SuMeYRa  
RE:

1576 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 14.11.2004
En Son On: 11.11.2012 - 22:24
Cinsiyeti: Bayan 
Alıntı
Orijınalı calikususen

halbuki allahım evliliği insanların huzuru ve mutluluğu icin
ve allah a kuluk vazifelerinde birbirlerine yardımcı olmaları icin
evliliği farz kıldı öyle değilmi?




Allah zülcelal biz kullarına evliliği farz kılmamıştır. Evlilik sünnettir...

Ekleme Tarihi: 09.01.2010 - 14:52
Bu mesajı bildir   SuMeYRa üyenin diğer mesajları SuMeYRa`in Profili SuMeYRa Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Süleymaniye Vakfı > Evlilik > Yazılı Fetvalar Tarih: 10 Ağustos 2009

Soru: İslam'da evlilik farz mıdır, kesin emredilmiş midir? Yoksa sünnettir ve tercihe mi bırakılmıştır?

Cevap: İslam dini evlenmeyi teşvik etmiş ve Müslümanlara, evli olmayanları evlendirme emri vermiştir. Peygamberimiz sallallâhu aleyhi ve sellem de evlenerek bu yolla mü’minlere örnek olmuştur.
Âlimler, evlenmediği takdirde zinaya düşme korkusu taşıyan ve evlenme imkânına sahip olan müslümanların evlenmelerinin farz olduğu sonucuna varmışlardır.
Konuyla ilgili olarak Peygamberimizden şu hadisler nakledilmiştir:
“Gençler! Kimin maddi imkânı varsa hemen evlensin. Kim de maddi imkân bulamazsa (nafile) oruç tutsun. Çünkü oruç, onun için şehveti kırıcıdır.” (Buhari, Nikâh, 3; Müslim, Nikâh, 1)
Enes b. Malik radıyallahu anh’tan: Üç kişi Peygamberimizin hanımlarının evlerine geldi ve onun ibadetinin nasıl olduğunu sordular. Kendilerine Peygamberimizin ibadeti anlatılınca onlar bu ibadeti az görüp: “Biz nerede, Peygamber nerede? Muhakkak Allah Peygamberinin geçmiş olan ve gelecek bütün günahlarını bağışlamıştır (bizim daha çok ibadet yapmamız lazım)” dediler. Bunun üzerine içlerinden biri: “Ben artık geceleri daima namaz kılacağım”, dedi. Bir diğeri: “Ben de daima oruç tutacağım”, dedi. Üçüncüsü de: “Ben de kadınlardan ayrı yaşayacağım, hiç evlenmeyeceğim”, dedi. Onlar bu sözleri söylerken Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem onların yanlarına çıkageldi ve:
“Sizler şöyle şöyle söyleyen kimselersiniz ama dikkat edin! Allah’a yemin ederim ki, ben sizin Allah’tan en çok korkanınız ve en çok takvalı olanınızım. Bununla birlikte ben oruç da tuta­rım, oruçsuz da bulunurum. Namaz kılarım, fakat gecenin bir kısmın­da uyurum da. Kadınlarla da evlenirim. (İşte benim sünnetim, hayat yolum budur.) Her kim benim bu sünnetimden (hayat yolumdan) yüz çevirirse, o benden değildir” buyurdu. (Buhari, Nikâh, 1; Müslim, Nikâh, 5 (1401)
Ebû Eyyûb radıyallahu anh’tan: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dört şey tüm peygamberlerin sünnetlerindendir. Utanma duygusu, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek.” (Tirmizi, Nikâh, 1)
http://www.fetva.net/yazili-fetvalar/islamda-evlilik-farz-midir.html
Ekleme Tarihi: 09.01.2010 - 15:42
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ESİLA su an offline ESİLA  

22 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 27.12.2009
En Son On: 14.07.2010 - 19:59
Cinsiyeti: ----- 

SELAMÜN ALEYKÜM

Kadın elbetteki kocasına saygı göstermekle sorumludur ama ailesine hizmet etmekle yükümlü değil. Bunu ispatlayan bir ayet yada hadis kaynaklarımızda yoktur. Şu varki her müslüman vicdan sahibidir ve eşinin ailesine özellikle onların yaşlılık döneminde kalbi merhamete gelir ve üzerine farz olmamasına rağmen onlara en iyi şekilde bakar. Yani İslam bizim vicdanımızıda terbiye eder ve onları kendi anne babamızmış gibi sahibleniriz..

Kaldıki evlilik iki kişilik değildir... Ailelere verilen önem nisbetinde eşlerde birbirleriyle daha sağlıklı ilişki içerisindedir. Bu benim acizane şahsi görüşümdür.

Evliliğin hükmüne gelince... Evliliğin kesin bir hükmü yoktur. Yani kişiye göre değişen bir hükmü var. Bir kişi şehvetine yenik düşüyorsa o kimsenin evlenmesi FARZDIR. Kişi evlendiğinde dini hayatında duraksama yada gerileme olacaksa yada eşinin ve çocuklarının nafakasını temin ederken harama kaçma ihtimali varsa o kimsenin evlenmesi HARAMDIR. Ama kişi hislerine sahip olabiliyor evlenmesiyle dini hayatında gerileme olmayacaksa ve haram kazanma ihtimali yoksa bu kimsenin evlenmesi SÜNNETTİR. Bazı alimler evliliğin hükümlerini genişleterek vacib, müstehap ve mekruh evlilik diye yukardaki üç hükme üç hüküm daha katarak altıya çıkaranlarda olmuş. Ama bu kadarıyla yetinelim İnşeALLAH....

Neyse arkadaşlar evlilik uzun mesele.Uzun araştırmalar gerekir. Benden bu kadar vesselam....


Ekleme Tarihi: 09.01.2010 - 20:17
Bu mesajı bildir   ESİLA üyenin diğer mesajları ESİLA`in Profili zum Anfang der Seite
hamide su an offline hamide  

88 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.12.2007
En Son On: 01.03.2010 - 22:19
Cinsiyeti: ----- 
slm calikususen kardesim


Yeni nesil gayret sarfedip arzuladığı şeye ulaştığında duyulan hazzı maalesef hiç yaşamıyor. Nerede kolay yol varsa oradalar. Bu nedenle sabretmeyi, sorumluluğu ve ayrıntılardaki incelikleri öğrenemeyecek, diğer bir deyişle tadamayacaklar. Düşüncem kültürümüzün gittikçe sanallaştığıdır...

(Tabii ki sözüm herkes için geçerli değil; tanıdıklarım ve yaşanılan olaylar nedeniyle genelleme yapıyorum)

Umarım herşey çok güzel olur. sevinçli
Ekleme Tarihi: 12.01.2010 - 17:45
Bu mesajı bildir   hamide üyenin diğer mesajları hamide`in Profili zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1862 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
selaattin (63), didabra (41), cem_80 (44), nadim (57), Ramazanoglu (55), hilal_celik (36), fehmi84 (40), Feyza (40), maleman (43), _berzah_ (39), Süley (44), tevatur (53), fendülüs (49), bilal1 (52), Suvarîi (55), enes8386 (42), NUHYILDIZ (49), Esra_01 (41)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.71773 saniyede açıldı