dexamethasone lopinavir ritonavir generique plaquenil budesonide stromectol prograf propecia proscar protonix protopic provas comp provas maxx provas provera pyridium ranimed ranisifar rebetol red viagra regepar reglan remeron reminyl renagel renova requip resochine retin a retrovir revatio revia rheumatrex rhinocort rhinovent risperdal rivodarone robaxin rocaltrol rogaine rudopram rulid rulide salazopyrin saroten selecim septicol
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Ölümün İki Yüzü

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Ölümün İki Yüzü

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 31.07.2020 - 00:50
Cinsiyeti: Erkek 
Ölümün İki Yüzü
Ali Rıza Temel
Ünlü Rus yazarı Tolstoy rûhi bunalım içinde kıvranır, ağır bir hastalığa yakalanmış kimsenin acılarını yaşar. Çaresizlik içinde “Hayatıma bir kurşunla mı yoksa bir ilmikle mi son vereyim” diye düşünmeye başlar. Kendini çöldeki şu seyyaha (yolcuya) benzetir: Yolcu, karşılaştığı yırtıcı bir hayvandan kurtulmak için kendini kurumuş bir kuyuya atar. Tam o anda, kuyunun dibinde onu yutmak için ağzını açmış bekleyen bir ejderha görür. Yırtıcı hayvan tarafından parçalanmamak için yukarı çıkmaya cesaret edemeyen ama ejderha tarafından yutulmamak için aşağıya da atlayamayan bu zavallı yolcu, kuyunun duvar taşları arasında boy vermiş bir dalı yakalar ve ona sımsıkı tutunur. Az sonra elleri uyuşmaya başlar ve kendini her iki tarafta bekleyen felaketin kucağına düşeceğini anlar; ancak daha hâlâ sımsıkı tutunmaktadır. O sırada bir kaç farenin, onun tutunduğu dalın çevresinde dolaşmakta ve dalı kemirmekte olduklarını görür. Dal kopacak ve o da canavarın ağzının ortasına düşecektir. Yolcu bunu görünce kurtulma ümidinin hiç kalmadığını anlar. Çaresizlik içinde çevresine bakarken dalın yapraklarında bal damlalar görür, dilini uzatır ve bunları yalamaya başlar.
Aslında bu bir şark masalıdır. Tolstoy diyor ki, işte ben de aynen bu yolcunun benzeriydim. Ölüm ejderhanın kaçınılmaz bir şekilde beni beklediğini, beni parçalamaya hazır olduğunu bildiğim halde son bir ümitle hayatın dallarına tutunuyordum ve bu arada niye tutulduğumu da bir türlü aklım almıyordu. Bana o güne kadar teselli vermiş olan balı yalamayı deniyordum ancak bal artık tat vermez olmuştu. Ölüm ejderhası ağzını açmış beni yutmak için beklerken yaşamın kemirgen farelerde tutunduğum dalı koparmaya çalışıyordu. Bense artık sadece kendilerinden kaçamayacağım o ejderha ile fareleri görüyor. gözümü onların üzerinden ayırmıyordum. Üstelik bu bir masal değildi, gerçeğin ta kendisiydi.

Allah’a ve âhiret gününe inanmayanlar için ölüm en korkunç gerçektir. Âdeta bir kara deliktir. Güneşin bir daha doğmamak üzere batması gibidir. Âdeta her an gözüken bir idam sehpasıdır. Zevkleri keder, ümit ve arzuları heder eden elem kaynağıdır.

Mümin gözüyle bakıldığında ise ölüm; ölümsüzlüğe, ebedi hayata açılan bir penceredir. Sevgiliye kavuşma anıdır. Mevlana’ya göre şeb-i arus (Düğün gecesi) dir. Asıl vatana dönüştür, gurbetin sona ermesidir. Ruhun beden hapishanesinden kurtulmasıdır. Kuşun kafesten uçmasıdır. Mahkumlar hapishanenin yıkılmasından sadece sevinç duyarlar. Vah vah güzelim bina mahvoldu demezler. Hapishaneden dar ağacına götürülecek olan mahkumdan başka herkes âdeta bayram yapar. Can beden kavgasından kurtulur, gönül kanadıyla uçmaya başlar. Mevlana bu hâli şöyle tasvir ediyor: Hani zindanın kuyusuna hapsedilen adamın uyuyup rüyasında gül bahçesini görmesi gibi. Bu adam der ki; Tanrım beni bedene döndürme de şu gül bahçesinde bir salınıp gezeyim. Artık o adam uyanmaya hasret çeker, kuyunun dibinde zincirlere, bukağılara vurulmuş olarak yaşamayı arzular mı?
Ölüm ten kafesinden kurtulmak, Yusuf gibi kuyudan çıkmaktır. Kâfire idam sehpası gibi gözüken ölüm mümin için ölümsüzlüğe açılan kapıdır. Mevlana ölüm neşesini şöyle anlatıyor:
Kuşa, kafesini bırakıp uçmak nasıl hoş, nasıl tatlı gelirse bana da ölmek ve bu yurttan göçmek öyle hoş, öyle tatlı geliyor. Bahçeye konan kafesteki kuş, gülleri, ağaçları görür. Dışarıda kafesin çevresinde ötüşen kuşlar hürriyete ait güzel güzel hikayeler söylerler. Kafesteki kuş onları duyar, o yeşilliği görür de ne iştahı kalır, ne sabrı ne de kararı. Başını kafesin her deliğinden çıkarır durur, ayağındaki bağdan kurtulmak ister. O kuşun gönlü de dışardadı, canı da. Böyleyken kafesi açıversen ne yapar?
Mevlana kâfirin halini de etrafını kedilerin çevirdiği kafesteki kuşun haline benzetti ve şöyle dedi: Bu çeşit kuş korkuya vehme düşer, hiç kafesten çıkmayı ister mi o? Hatta o, kötülükler yüzünden kafesin etrafında daha yüz tane kafes olmasını ister.
Kafirin hali ana karnındaki çocuk gibidir. Tanrının keremi onu ana rahminden dışarı çeker de o yine rahme doğru kaçar durur. Ana karnındaki çocuk da rahmin dışında bir âlem olduğundan gafildir. Bilmez ki rahimdeki hoşluklarda dışarıdaki âlemin feyziyledir. Kafesteki su ve yemler de dış alemden gelmedir. Kedilerden korkan can kuşu kaçmak için delik arayan farelere döndü. O yüzden canı fare gibi bu dünya deliğini vatan tutmuş, yurt edinmiştir. Çünkü dışarı çıkmaktan ümidini kesti. Ama gerçek şu ki kuş ne kadar korunursa korunsun sonunda ölüm kedisinin pençesinden kurtulamaz.

Bütün korkuların kaynağı ölüm korkusudur. Kanser hastası, hastalıktan ziyade ölümden korkar, zira kanser ölümü çağrıştırır. En büyük kahramanlık ölüm korkusunu yenmek, İkbal’in ifadesiyle ölümü tebessümle karşılayabilmektir. Mümini kafirden ayıran en önemli fark ölüm karşısındaki tavırdır. Birisi için ebedi varlık, diğeri için ebedi yokluk ve hiçlik...
Yokluğu varlığa çeviren imandır. Yunus ne güzel söylemiş:
“Ölümden ne korkarsın
Korkma ebedî varsın”


Hafakanlar yaşayan Tolstoy sonunda iman sayesinde korkunç ölüm fobisinden kurtulmuş, ölümün öldüremediği ebedi gerçeğe ulaşmıştır. Bu gerçeğe nasıl ulaştığını kendisinden dinleyelim: “Sonunda kendimi inceledim ve içimde neler oluyor diye kendime baktım, ölmeye ve dirilmeye dair yüzlerce olay hatırladım. Gördüm ki, ben yalnızca Allah’a inandığımda yaşıyordum. O’nu unuttuğum, O’na inanmadığım zamanlarda ise hayat da yok oluyordu. Allah’ın varlığına inancı kaybettiğimde sanki hayatla ilgili bağlarım da kopuyordu. Allah’ı bulma konusunda az da olsa umudum olmasa hayatıma çoktan son verirdim. Fakat yaşıyordum. Onu hissettiğim ve onu aradığım zaman yaşıyordum. Öyleyse, O vardır. O, onsuz yaşanmayan şeydir. Allah’ı bilmek ve yaşamak bir ve ayrı şeydir. Allah hayattır. Allah’ı arayarak yaşadığım takdirde hayat Allah’sız olmaz.”
“İman insanın ölümlü varlığına sonsuzluk anlamı katıyordu. Yani acılarla, fedakarlıklarla ve ölümle yok olmayan bir anlam. Bu demektir ki; yaşamanın anlamı ve imkanı yalnızca inançta bulunabilir. İnanç hayat gücüdür. İnançsız yaşanmaz.”
Tolstoy, İvan İlyiç’in Ölümü adlı eserinde; dayanılmaz acılar ve ölüm korkusu içinde kıvranan, isyan eden, ölüm ötesine yol bulamayan, hafakamlar içinde tükenen bir adamın acı halini tasvir eder. İvan İlyiç çocuk gibi ağlamaya başladı, acizane, korkunç yalnızığına ağlıyordu. “Niçin böyle yaptın, niçin beni buraya getirdin? Ne yaptım ben, ne yaptım da bu azapları çektiriyorsun bana? Bütün bu şecaat nedir? Ne lüzümu var bunun? diyor, şikayetleriyle inkar ettiğini sandığı Allah’a isyan ediyordu. Aslında isyan da imanın ifadesidir. Çünkü inanılmayan varlığa isyan edilmez. Ölüm korkuları ve acıları içinde kıvranan İvan İlyiç de sonunda gerçeği kavradı. Kendi kendine “ölüm bitti o, yok artık” diyordu. Artık ölüm yerine ışık vardı. Ölüm öldürülmüş, yokluk gitmiş, ebedi var oluş gelmişti.

Ebedi var oluş olmasaydı bütün varlıklar yok hükmünde olurdu. Faniler ebediliğin gölgeleri hükmündedir. Mevlâna’nın dediği gibi; öte âlem yoksa
gelenler nereden geliyor, gidenler nereye gidiyor?
Satırlarımızı bir şairin beytiyle bitirelim!

Ölüm bize ne uzak, ne yakın bize ölüm
Ölümsüzlüğe erdik, ne yapsın bize ölüm?
Ekleme Tarihi: 13.09.2008 - 07:31
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 525 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
nur cemal (56), 06mekan68vatan (37), pembe_PAPATYA (38), knn_88 (36), ahmettayýn.. (29), silvan (43), nare (35), mütahit41 (60), merve1999 (52), Ahmet-Ali G. (51), Karadeniz_be (42), sinann42 (39), selimi (49), GunesinKizi (47), BERDUS (50), bayrbk (41), Mevlüt (51), mehmetcaglar (39), dersaaadet (44), cegex (57), apacci (50), hacihafizmurats.. (41), eren27 (46), yesilim (39), aksaGUMUS=ac&ya.. (43), ademcýft (37), METIN fr (53), miroglu_50 (34), Elyesa (46), AKL-I selim (38), altunumm (48), alimusavi (40), perhan44 (37), aykutdogan (38), Mali Ansara (47), habbab (54), yusufsimsek (33)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.53348 saniyede açıldı