0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » KURAN IŞIĞINDA TARİKATÇILIĞA BAKIŞ

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 5 mesaj mevcut
Ekleyen
Mesaj
ebubera su an offline ebubera  
KURAN IŞIĞINDA TARİKATÇILIĞA BAKIŞ

133 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 11.07.2006
En Son On: 27.08.2013 - 11:53
Cinsiyeti: Erkek 
Bize Kur'an'ı gönderen Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Allah'a ve Peygambere inandık boyun eğdik" derler. Sonra da bunun ardından içlerinden bir takımı yan çizer.Bunlar inanmış kimseler değillerdir. Aralarında bir karar versin diye Allah'a ve elçisine çağırıldıkları zaman, içlerinden bir takımı bundan yançizer. Ama hak kendilerinden yana olsa bu sefer ona içten bağlı çekinirler. Bunların kalplerinde bir hastalık mı var veya şüpheye mi düştüler? Yoksa Allah'ın ve elçisinin kendilerine haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, aslında onlar zalim kimselerdir." (Nur 24/47-50)
Bir Şeyh Efendi ve etrafında yer alan hocaların bazı görüşleri bana soruldu, yanlış buldum. Onlardan birine dedim ki; sizin bana ulaşan görüşlerinizde yanlışlıklar buluyorum, bir araya gelelim de bunları bana izah edin. O da konuyu kendilerine yazılı olarak iletmemi ve yapacakları bir hazırlıktan sonra görüşmemizin uygun olacağını söyledi. Bunun üzerine onlara bir yazı gönderdim.
Altı ay sonra, başta ŞeyhEfendi olmak üzere tarikatın ileri gelen hocaları ile Şeyh Efendi'nin odasında buluştuk. O görüşmeyi küçük ilavelerle yazılı hale getirdim. Bu yazı büyük birilgi gördü. Elden ele dolaştı. Fotokopi ile çoğaltıldı. Bazı dergiler ve gazeteler kısmen veya tümüyle bastılar. Türkiye'de ve Avrupa'da bir kitapçık şeklinde yayımlayanlar oldu. Bunların sayısının yüzbinleri geçtiği tahmin edilmektedir.
Elinizdeki kitapçık o görüşmeye yeni ilaveler yapmak suretiyle hazırlanmıştır. Bunun içerisinde birdeğil, bir kaç şeyhin görüşü vardır. Şeyhlerin dışındakilerinin görüşleri ve bana zaman zaman yapılan itirazlar da kitapçıkta yer almıştır.
İkinci baskı yeniden gözdengeçirilmiş ve Müslümanları Batıran Şirk bölümüne küçük bir ilave yapılmıştır. Bu ilave, II. Abdulhamid'in ulema ile ilgili bazı söz ve tespitlerini ve Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaş'ına girme kararı ile ilgili belgelerinde yer alan bir kısım ifadeleri kapsamaktadır.
Şeyhlerin görüşleri ŞEYH EFENDİ , diğerleri MÜRİT başlığı ile verilmiştir. Bunlara cevabımız BAYINDIR başlığını taşımaktadır.
Burada, Kur'an-ı Kerim'e açıkça aykırı gördüğümüz hususlara yer verdik. Kendimize ait bir söz söylememeye gayret ettik. Ayet-i kerimeleri ve yer yer hadis-i şerifleri konuşturmaya çalıştık. Ama ne yaparsak yapalım, insan eseri kusursuz olmuyor. Hatalarımızı gösterirseniz, düzelteceğimizi ve bunu okuyucuya inşaallah ilan edeceğimizi ifade etmek isterim.
Birinci baskı "Kur'an Işığında Tarikatçılık" adıyla çıkmıştı. Bu isim kitabın muhtevasını tam yansıtmadığından "Kur'an Işığında Tarikatçılığa Bakış" diye değiştirilmiştir.
Bu çalışma yararlı olmuştur.Saplantılarına ve menfaatlerine esir olmayanlar, her fırsatta bunu ifade etmektedirler.
Cennet'e giden yol açıktır, Cehennem'e giden yol da açıktır. İnsanlara Cehenneme gitme hürriyetini veren Allah Teâlâ olduğu için o yol tıkanamaz. Bizim yaptığımız sadece geleceğinden endişe duyanları Kur'an ile uyarmak ve bir öğüt vermektir.

Yüce Rabbim'den başarı niyaz ederim.


Prof. Dr. A. BAYINDIR








1 – TASAVVUF
MÜRİT -Her şeyden önce şunu öğrenelim. Sen tasavvufu kabul ediyor musun, etmiyormusun?
BAYINDIR -Bu, tasavvuftan ne kastedildiğine bağlıdır. Tasavvuf, Kur’an ve Sünnete uygun olarak müslümanlığı yaşamak için bir hocanın etrafında bir araya gelmekse bunu güzel ve faydalı bulurum.
Şeyh Efendi bir öğretmen,bir yol gösterici, örnek bir insan olmaya çalışmalıdır. Ama tutar onu Allah ile kul arasında bir yere yerleştirmeye, onu bir vesile ve vasıta kılmaya, onun ruhaniyetinden yardım istemeye, manevi himmetinden yararlanmaya kalkışırsanız aşırıya kaçmış olursunuz. Bizim karşı çıktığımız bu aşırılıklardır. Kur’an ve sünnetin çizgisi dışına taşan aşırılıkları kim,hangi ad altında yaparsa yapsın kabul etmemiz söz konusu olamaz.
MÜRİT -Bizim tasavvuf anlayışımızı sana okuyayım.İmam Rabbanî Hazretleri Mektûbât’ında şöyle buyuruyor:
“Şunu bil ki, şeriatın üç bölümü vardır; ilim, amel ve ihlas. Bu üç bölümün hepsi gerçekleşmedikçe şeriat gerçekleşmez. Şeriat gerçekleşti mi, Hak Sübhanehû ve Teâlâ’nın rızasının kazanılması da gerçekleşir. Bu rıza öyle bir şeydir ki, dünya ve ahiret mutluluklarının tamamından üstündür. “Allah’ın bir rızası her şeyden büyüktür.” (Tevbe 9/72).Şeriat, dünya ve ahiretin tüm mutluluklarını garantilemiş olmaktadır.Şeriatın ötesinde ihtiyaç karşılayacak bir istek kalmaz.
Tarikat ve hakikat ki, sufilerbunlarla öne çıkmışlardır, üçüncü bölümü oluşturan ihlası olgunlaştırma hususunda şeriatın emrindedirler. Bu iki şeyden her birinin gayesi şeriatı mükemmelleştirmektir. Şeriatın ötesinde bir şey yoktur. ”
BAYINDIR - Bu tasavvuf anlayışını kabul edebiliriz. Ama sizin ortaya koyduğunuz şeyler buna aykırıdır.
MÜRİT - Bizim ona aykırı bir şeyimiz yoktur.
BAYINDIR -Bizim karşı çıktığımız, sadece Kur'an'a açıkca aykırı olan şeylerdir. Eğer bunlar Hanefî, Şafiî, Mâlikî, Eş‘ârî, Maturîdî gibi herhangi bir mezhebin görüşüne aykırı olsaydı bunu gözümüzde büyütüp sert tavır ortaya koymazdık. Mütevâtir olmayan hadis-i şeriflere aykırı bulsaydık üzerinde bu kadar durmazdık. Siz Kur‘an-ı Kerim’in çok açık ifadelerine aykırı şeyler söylüyorsunuz. Bunlar karşısında susarsak hesap gününün tek yetkilisi olan Allah’a, bunun hesabını veremeyiz.
2- KABİR EHLİNDEN YARDIM
Kabir ehli, kabirlerinde yatan ölülerdir
MÜRİT -Şu hadisi kabul etmediğini söylemişsin:
“İşlerinizde ne yapacağınızı şaşırdığınızda kabir ehlinden yardım isteyiniz. ”
Bunun nesine karşı çıkıyorsun. Kabir ehlinden yardım istemek onlardan ibret almak demektir.
BAYINDIR -Öyleyse neden kabir ehlinden ibret alın, denmiyor da onlardan yardım isteyin deniyor. Hadis diye uydurulmuş o sözün Arapçasında “ ”istiânede bulunun, yani yardım isteyin, ifadesi geçer. Halbuki Fatiha suresinde "Yalnız senden istiânede bulunuruz." anlamında “iyyâke nestaîn ” âyeti vardır. Bu âyet, yardımı tek bir yerden, yani yalnız
Allah’tan dilememiz gereğini ifade eder. O zaman yukarıdaki sözle bu âyet açıkça çatışmıyor mu?
Fatihayı her namazda okuyup bu anlamı hep zihnimizde diri tutmamızın bir sebebi yok mudur?
Yukarıdaki sözü Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem' e mal edenlerin yanında yer almak size ağır gelmiyor mu? Hiç düşünmez misiniz, temel görevi Kur'an'ı anlatmak olan Hz. Muhammed'in Kur'an'a aykırı bir sözü olur mu? Sonra bu sözü Hz. Muhammed'den duyan yok.Onunla birlikte ya da ondan sonra yaşayanlardan böyle bir söz söylemiş olanyok. Bunu nakletmiş sahih bir hadis kitabı da yok. Bunların hiç biri yok.
Bunu size duyuralı çok oldu ama bu konuda siz de bir şey getiremediniz. Çünkü olmayan şey getirilemez.
MÜRİT - Aclûnî'nin Keşf'ül-Hafâ adlı kitabında var ya. Onun kitabında olması bizim için yeterlidir. Aclûnî büyük bir hadis alimidir. O da İbn-i Kemâl'in el-Erbaîn'inden almış.
BAYINDIR - Aclûnî bu eserini, halk arasında hadis diye bilinen sözlerin doğrusu ile asılsız olanını ortaya koymak için yazmıştır. Bu sebeple o kitapta çok sayıda uydurma hadis vardır. Aclûnî,kitabının başında Hafız ibn-i Hacer'in şu sözünü naklediyor: "Aslı olmayan hadisi kim nakletmişse Buhârî'nin Sülasiyyat'ında rivayet ettiği,Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin şu sözünün kapsamına girer : "Kim benden söylemediğim bir şeyi naklederse Cehennem'de oturacağı yere hazırlansın. "
Sonra alfabetik olarak hazırladığı kitabında hadislerin kaynaklarını veriyor. Ama bu sözle ilgili olarak sadece "İbn-i Kemal Paşa'nın el-Erbaîn'inde böyle geçmiştir."ifadesini kullanıyor. İbn-i Kemal Paşa'nın bu eserine baktığımızda da hadis diye söylediği o söz için hiçbir kaynak göstermediğini görüyoruz .Bu sebeple aslı astarı olmayan bu sözü hadis diye nakledenlerin "Cehennem'de oturacakları yere hazırlanmaları" gerekir.
MÜRİT - Yaşayan bir insandan yardım istemiyor muyuz? Bir veli ölünce ruhu, kınından çıkmış kılınç gibi olup ve daha çok yardım yapma imkanı elde eder. Bunlar bir çok tasarruflarda bulunurlar.
BAYINDIR - Yaşayan insandan yardım isteme konusuna biraz sonra geleceğiz. Ama veli ölünce ruhunun kınından çıkmış kılınç gibi olduğunun Kur’an’dan ve Sünnetten bir dayanağı var mıdır? Hz. Muhammed de ölmüştür. Onu hatırladığımızda ve kabrini ziyaret ettiğimizde ona salat ve selam getiririz. Yani Allah’ın rahmeti ve ebedi mutluluk onun olsun deriz. Böylece Allah’tan, Peygamberimize olan ikramını daha da artırmasını isteriz.Ama hiç bir duamızda Hz. Muhammed'den bir isteğimiz olmaz. Çünkü o zaman Hıristiyanların Hz. İsa’ya yaptığını biz Hz. Muhammed'e yapmış oluruz ki; bu, yoldan çıkmaktan başka bir şey olmaz.
Ölmüş bir velinin daha çok tasarrufta bulunduğunu, yani daha çok iş çevirebildiğini ifade ettiniz. Bu konuda dayanağınız nedir?
MÜRİT - Bir veli ölünce ruhunun kınından çıkmış kılınç gibi olduğunu söyleyen bazı büyük alimler var.
BAYINDIR - Ama her şeyi bilen Allah’ın kitabında bunun böyle olmadığına dair açık âyetler vardır.
“Allah ölüm esnasında ruhları alır, ölmeyenlerinkini de uykuda alır.Ölümüne hükmettiğini tutar, ötekileri belli bir vakte kadar salıverir.” (Zümer39/42)
Bu âyete göre Allah, ölülerin ruhunu, belli bir yerde, berzah aleminde tutmaktadır.
Kabirdekilerle ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Dirilerle ölüler bir olmaz. Şüphesiz Allah dilediğine işittirir. Ama sen kabirdekilere bir şey işittiremezsin. ”(Fatır 35/22 )
Hz. İsa aleyhisselamın ahirette yapacağı konuşmayı veren şu âyet üzerinde düşünmek gerekir.
“...İçlerinde bulunduğum sürece onlara şahittim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun.Sen her şeyi görüp gözetirsin. ”(Mâide 5/117)
Büyük Peygamber Hz. İsa öldükten sonra ümmetinden habersiz oluyorsa, ölen bir velinin ruhunun kınından çıkmış kılınç gibi olması nasıl kabul edilebilir?
Herhalde şu âyet konuya nokta koyacaktır.
“Allah’ın berisinden Kıyamete kadar kendisine cevap veremeyecek olana dua edenden daha sapık kim olabilir? Oysaki bunlar onların duasından habersizdirler. (Ahqâf46/5)
Bazı meâller, âyetlerde geçen dua kelimesini ibadet diye tercüme ederek garip bir tutum içine girmişlerdir. Mesela bu âyette dua manasına iki ifade vardır. Bunlar ve kelimeleridir. Bu kelimeleri (ya'budu)ve (ibadet) diye tercüme etmek doğru olmaz.Çünkü Kur'an-ı Kerim'de o iki kelime de geçer. Her şeyi bilen ve yerli yerinekoyan Allah dileseydi burada o kelimeleri kullanırdı. Örnek olarak Hasan Basri ÇANTAY 'ın ayete nasıl meal verdiğine bakalım.
"Allah'ı bırakıp da kendisine kıyâmete kadar cevap veremeyecek kişiye (nesneye) tapmakta olan kimseden daha sapık kimdir? Halbuki bunlar, onların tapmalarından da habersizdirler. "
Bu gibi mealleri okuyanlar,âyeti puta tapanlarla sınırlayacak ve yaşadığı hayatla ilgilendirmeyecektir.
Arapça tefsirlerde duanın ibadet manasına olduğu ifade edilir.Bir Arap için böyle bir açıklamaya ihtiyaç vardır. Çünkü Hz. Muhammed sallalahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Dua ibadetin kendisidir.” “Dua ibadetin iliğidir, özüdür.” Arap o açıklamayı okuyunca duanın ibadet demek olduğunu öğrenmiş olur. Ama yukarıdaki meali okuyan bir Türk'ün böyle bir şeyi öğrenmesi imkansızdır. Bu bakımından Türkçe meal yapanların bu gibi hususlara dikkat etmesi gerekir.
Bu mealde, âyet metninde geçen " Allah'ın dunundan" ifadesi "Allah'I bırakıp da..." şeklinde tercüme edilmiştir. Bu tercüme de yanlış anlamalara yol açar. Yani bu tercümeden Allah'tan başkasına dua edenlerin Allah'ı büsbütün devre dışı bıraktıkları anlaşılabilir. Halbuki Allah'tan başka velilere tutunanlar, onların hep Allah'a çok yakın olduğuna inanmışlardır. Hiç bir kâfir veya müşrik, hiç bir gayrimüslim Allah'ın varlığını inkâr etmez. Ama Allah ile kendi arasında, yetkisi Allah tarafından verilmiş bir kısım aracıların olduğunu kabul ederek Allah'a boyun eğer gibi onlara da boyun eğerler.
Ateistler Allah'ı inkar ettiklerini söylerler ama başları daralınca Allah'a sığınırlar. Bu, onların inkarda samimi olmadıklarını gösterir.
MÜRİT- Kabirlere giderek hastalıklarına şifa bulanlar var. Bunlar en güvenilir zatların ağzından anlatılıyor, ona ne diyeceksin?
BAYINDIR- Benim bu gibi konularda bir şey söylememe gerek yok. Çünkü okuduğumuz ayetler bunun olamayacağını haykırıyor.
MÜRİT- Bir değerli büyüğümüz bayram sohbetinde şöyle demiş:
"Benim bir hemşirem(kız kardeşim) vardı, yürüyemezdi. Adana'da o zaman bulunan bütün doktorlara gittik, dışarıda hepsine gösterdik çare bulamadılar. Nihayet bize dediler ki, Toroslar’da bir zatın türbesi var, hastayı götürün orada bir gece durdurun.Allah'ın izniyle o zatın dua ve ruhaniyeti şifa vesilesi olur. Biz artık her türlü tıbbî ümidimiz kesildikten sonra oraya annemle birlikte hemşiremi sırtımızda götürdük. Geceleyin hemşirem birden bir feryad etti. Annem, acaba aklına, şuuruna bir şey mi oluyor, korkuyor mu? diye hemen yanına fırladı. Hemşirem halâ bağırıyordu. "İyi oldum, iyi oldum, yürüyorum, aman Allah'ım" diye haykırıyordu. Biz de hayretle yanına vardık. Sabahı beklemeden oradan döndük. Sırtımızda götürdüğümüz hemşirem yürüyerek eve geldi. "
Bu değerli zatın sözü ve tecrübesi bizim için önemlidir. Bu konuda sen ne diyeceksin?
BAYINDIR- Kabir ehlinden yardım istenebileceği kabul edildikten sonra arkasından ister istemez böyle şeyler gelecektir. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuyor mu ki, "İnsan ölünce ameli yani işi biter. Üç kişi bunun dışındadır. Sadaka-i câriyesi olan, yararlanılan bir ilim bırakan ve kendi için dua eden salih bir evladı olan. "
Sadaka-i câriye, cami, çeşme ve köprü gibi halkın yararlandığı şeylerdir. Bunlardan insanlar yararlandıkça bu şahsın işi devam etmiş olur ve onun sevabından alır.
Yararlanılan ilim de sadaka-icâriye gibidir. Yaptığı bir ilmî çalışmadan insanlar yararlanıyorlarsa bu şahsın işi o konuda devam ediyor demektir ve bunun sevabından yararlanır. Hayırlı evlat da böyledir. Bunların hepsi hayatta iken yaptıkları işlerin birer devamıdır. Yoksa insan ölünce yapacağı bir işi kalmaz.
Anlattığınız olayda "Allah'ın izniyle o zatın dua ve ruhaniyeti şifa vesilesi olur." Diye bir söz geçti. Ölülerin diriler için duacı olmaları diye bir şey yoktur. Bu olabilseydi herkes hastasını Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin kabrinegötürürdü. Her halde onun dua ve ruhaniyeti daha etkili olurdu.
Her türlü tıbbî ümidin kesilmesinden sonra bir ölünün kabrine gidip ondan şifa beklemek akıl kârımıdır? Hiç düşünmez misiniz, dirilerin yapamadığı şeyi ölüler nasıl yapar?
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Dirilerle ölüler bir olmaz. Şüphesiz Allah dilediğine işittirir. Ama sen kabirdekilere bir şey işittiremezsin. ” (Fatır35/22)
Aslı astarı olmayan işleri halkın değer verdiği kişilerin yapması, üstelik iyi bir şey yapmış gibi tutuponu insanlara anlatması ne kötü.
MÜRİT- Ben bu zatın doğru söylediğine bütün kalbimle inanıyorum. Sen şimdi bunun olmadığını mı iddia ediyorsun?
BAYINDIR- Benimkisi bir iddia değildir, ayet ve hadislerin hükmüdür.
O hasta orada gerçekten şifa bulmuş olabilir. Ama bir ölünün şifaya vesile sayılması asla kabul edilemez. Dünyada sadece bu olay olmuyor ki, her türlü olaylar oluyor. Önemli olan bunların doğru yorumunu yapmaktır.
Aslında biz sırat köprüsünü bu dünyada geçiyoruz. Yanlış bir yorum ayağımızı kaydırabilir. Mesela Kadirî tarikatına mensup kişiler vücutlarına şiş batırırlar. Bazıları bunu, o tarikata mahsus bir keramet sayar. Diğer taraftan Hintliler özel dini günlerinde vücutlarına kılıç saplarlar. Keser sapı kalınlığındaki kamışları bir yanaklarından sokup diğer yanaklarından çıkarırlar. Eğer Kadirilerinki kerâmet ise bunun mucize sayılması gerekir. Aslında her ikisinin de dinle bir ilgisi yoktur.Yanlış olan onu din ile ilgilendirmektir. Bu bir hipnoz olayıdır. Hipnoz sayesinde bazı ameliyatlar uyuşturulmadan yapılıyor da hasta bundan dolayı bir acı hissetmiyor. Ben televizyonda bu şekilde bir açık beyin ameliyatı gördüm. Doktor ameliyatla meşgul iken hastaya, bir acı duyup duymadığı soruluyor, o da gıdıklanma gibi bir şeyler hissettiğini ama acı duymadığını söylüyordu.
MÜRİT -Öyleyse kabrin başında şifa bulma olayını da izah et.
BAYINDIR -Bakın Kur'an-ı Kerim'de şeytan çarpmasından bahsedilir. Şöyle buyrulur:
"Faiz yiyenler, sersemliklerinden dolayı başka değil, sadece şeytan çarpmış kimseler gibi doğrulurlar." ( Bakara2/275)
Şeytan çarpmış kimselerin nasıl doğrulduğu bilindiği için ayette bunun izahı yapılmamıştır. Şeytan çarpması elektrik çarpması gibi bir şeydir. İnsanı felç edebilir. Bazı organlar çalışamaz hale gelebilir. Tam doğrulamaz, yürüyemez, sersem gibi olur. Tıp bunaçare bulamaz.
O hanımefendiyi de şeytan yani cin çarpmış olabilir. Çünkü şeytan cinlerin kâfir olanıdır.
Şeytan onların, bir kabir başına gelip, ölüden medet umduklarını görünce hastayı bırakmış olabilir.Çünkü şeytan tecrübesiyle bilir ki kabir başları insanların duygu yüklü oldukları yerlerdir.Onlar burada kolayca saptırılabilirler.
Şeytan insanı saptırmak için her yolu kullanır. Zira o, Allah'tan yetki alınca şöyle demişti:
“İşte senin beni azgınlığa uğratmana karşılık andolsun ki, ben desenin doğru yolun üzerinde oturacağım.Sonra önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım. Sen de onların pek çoğunu artık sana şükreder bulamayacaksın." (Araf7/16-17)
Mutlaka böyle olmuştur demiyorum ama bu kuvvetli bir ihtimaldir. Fakat o ölünün dua ve ruhaniyeti ile şifa bulmanın ihtimali yoktur.
Buna benzer konulara sık sık girilecektir. Vesile ve tevessül konusu da bunlardandır.
Ekleme Tarihi: 08.06.2008 - 20:32
Bu mesajı bildir   ebubera üyenin diğer mesajları ebubera`in Profili ebubera Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Forum Düzeni - imzaları göster
önceki konu   sonraki konu

Mesajlar Ekleyen Tarih
 KURAN IŞIĞINDA TARİKATÇILIĞA BAKIŞ
ebubera 08.06.2008 - 20:32
 KURAN IŞIĞINDA TARİKATÇILIĞA BAKIŞ
ebubera 08.06.2008 - 20:32
 KURAN IŞIĞINDA TARİKATÇILIĞA BAKIŞ
ebubera 08.06.2008 - 20:33
 KURAN IŞIĞINDA TARİKATÇILIĞA BAKIŞ
ebubera 08.06.2008 - 20:33
 KURAN IŞIĞINDA TARİKATÇILIĞA BAKIŞ
ebubera 08.06.2008 - 20:34

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1665 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
YaHaMeS (39), ideal900 (47), Seher gülü (53), gözbebeðim (38), cemhan06 (45), sarikayamusa (45), kelamm (39), mkurban (40), isranur (41), kevserr (41), zemhari (52), omerkartal (54), salihaaydinoglu (43), Yasin57 (51), IslamExplorer37 (36), czenem (65), padem22 (39), Gülgüzeli (41), kucuk_ahmet (25), tesisat (44), mavi_maske (39), fakir58 (42), yasuaki01 (50), meryembebek (), hcryky (39), ymucur (43), hasno (46), rahmiz (40), bihter (54), nursen79 (45)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.60763 saniyede açıldı