0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » TÜRKİYE VE DÜNYADA SİYASET » -CHP‘NİN İHÂNETLERİ-

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
yahya.sehid su an offline yahya.sehid  
-CHP‘NİN İHÂNETLERİ-

5 Mesaj

Kayıt Tarihi: 20.05.2008
En Son On: 15.06.2008 - 14:11
Cinsiyeti: ----- 
CHP’in ihânetleri saymakla bitmez.
Bu Şeytan organizasyonunun paslanmış kalıntıları, bütün kurum ve kuruluşlardan tamamen kazınmadıkça, Türk toplumunun rahat ve huzura erişebilmesinin aslâ imkân ve ihtimâli yoktur!

CHP bünyesinde 1924 zihniyetinin tezekleşmiş beyinleri varolduğu sürece, CHP hep aynı CHP kalacaktır! Ondan ki, CHP dün neyse, bugün de odur; yarın da o olacaktır.
Bu yazının kaleme alındığı saatlerde Türkiye’de yer yerinden oynuyordu.

Çünkü Anayasa Mahkemesi, CHP zihniyetinin hegemonyası altında bulunduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu.
„Egemenlik kayıtsız koşulsuz ulusundur"agla!) mavalının bir gözboyamadan ibaret olduğu, bir defa daha çıktı ortaya.
Haber mâlum:

„Anayasa Mahkemesi, CHP ve DSP milletvekillerinin başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliğinin ''iptali veya yok hükmünde kabul edilmesi ve yürürlüğünün durdurulması'' istemiyle açtığı davanın sonucunu yazılı açıklamayla duyurdu.

Açıklamada, şöyle denildi:

''9 Şubat 2008 günlü 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair Kanun'un 1. ve 2. maddeleri, Anayasa'nın 2, 4. ve 148. maddeleri gözetilerek iptal edilmiştir. Ayrıca yürürlüğü de durdurulmuştur.''*1*(http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=324121)

Evet, CHP Deccal karargâhı fonksiyonunu bir kez daha işletmiş, zehir dolu kesesindeki öldürücü ağıyı, Anayasa Mahkemesi’ne yerleştirdiği militanları aracılığıyla bir kez daha kusmuş, Millet Meclisi’ni, daha doğrusu Millet’in varlığını hiçe sayan bir olayın meydana gelmesinde baş rol oynamıştır yine.

CHP nasıl dün fitne ve fesâdın karagâhıydıysa, bugün de benzer entrikalar peşinde koşmakta, aynı küfür yobazlıklarının altına imza atmaktadır.

Anayasa Mahkemesi’nin haddi, görevi ve yetkisi dışında kalan bir konuda vermiş olduğu bu çok tehlikeli iptal kararı neyi isbat eder ve neleri tetikler birlikte mütalaa edelim.

1. „Egemenlik kayıtsız koşulsuz ulusundur“ sözü, bütün anlamını yitirmiş, ulusun hiçbir hakka sahip olmadığı gerçeği açığa çıkmıştır.
2. Türk demokrasisinin Millet’ten uzak, kopuk, güdümlü bir vesâyet ve azınlık demokrasisi olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır.
3. Parlamentoda hangi siyasal parti, kaç millet vekiline sahip bulunursa bulunsun, sâdece ve her zaman, temeli Allah’sızlığa dayanan pozitivist, materyalis, jakobenist, sebatayist ideolojinin dediğinin olacağı realitesi bir kez daha göstermiştir kendini.
4. Türkiye rejimine tepeden tırnağa egemen olan siyonist ideolojinin Millet’i hiçe saydığının resmi, bir kez daha sokulmuştur Millet’in gözüne!
5. Toplum açık ve net olarak kutuplaşmaya itilmiş, iç barış dinamitlenmiş, alenen ve resmen savaş ortamının fitili ateşlenmiştir.
6. 1924‘lerden başlayıp 1950‘li yıllara kadar, yani çeyrek yüzyıl boyunca, nasıl "Tek Parti Diktatoryası" illerde valileri, ilçelerde kaymakamları CHP örgütünün il ve ilçe başkanları olarak kullandıysa; aynı alışkanlığını bugün de sürdürmüş, başlangıçtan beri egemen olduğu devlert kurumlarındaki elemenlarını bir kez daha iğfal ve istimal etmeyi başarmıştır.
7. Artık Millet şunu iyice anlamalı ki, Türkiye’de CHP’nin rejimi varolduğu sürece, Millet’in hiçbir dediğinin önemi olmayacaktır!

İşte bu CHP zihniyeti bugün nasıl Peygamber Efendimiz’le alay edip eğleniyorsa, dün de alay edip eğleniyordu. Çünkü bu CHP ziniyetinin dîni îmânı yoktur!

„O inkârcılar seni gördükleri zaman, seni alaya alıyorlar ve "İlâhlarınızı / Tanrılarınızı diline dolayan bu mudur?" diyorlar. Halbuki onlar Rahmân'ın kitabını inkâr ediyorlar.“(21/Enbiyâ: 36)

Geliniz şimdi, İstiklâl Savaşı’nın gerçek kahramanı ve direniş hareketinin başlatıcısı*2* Kâzım Karabekir Paşa’nın kaleminden, korkunç bir olayın içyüzüne tanık olalım:

“18 Temmuz 1923’te Ankara istasyonundaki binada Teşkilât-ı Esâsiyenin/Anayasanın tâdili/değişiklik düzenlemesi müzâkeresinde/görüşmesinde vaziyet tamamiyle aydınlandı.
Teşkilât-ı Esâsiyede yapılmasını muvafık / uygun gördükleri tâdillerin / değişiklik düzenlemelerinin ikinci günü müzâkeresiymiş / görüşmesiymiş. Bana haber verilmemişti. Bugün ben tesâdüfen hazır bulundum. M. Kemal Paşa’nın reisliğinde / başkanlığında şu zatlar / kişiler bu işle meşguldü:
Dâhiliye Vekili / İçişleri Bakanı Fethi Bey (Fethi Okyar),
İktisat Vekili / Ekonomi Bakanı Mahmut Esat Bey (M.E. Bozkurt),
Sağlık Vekili / Sağlık Bakanı Tevfik Rüştü Bey (T.R.Aras),
Nafia Vekili / Bayındırlık Bakanı Fevzi Bey (F. Çakmak),
Maliye Vekili / Maliye Bakanı Hasan Bey,
Ziraat Vekili Sabri Bey,
Matbuat Umum Müdürü / Basın Yayın Genel Müdürü Ağaoğlu Ahmet Bey, mebuslardan / Millet vekillerinden Ziya Gökalp, İhsan, Sivas meb’usu Rasim Bey vardı. Erzincan meb’usu Rafet Bey kâtiplik yapıyordu. Başvekil / Başbakan Rauf (Orbay) ve Maarif Vekili / Milli Eğitim Bakanı Safa Beyler, esasen seçim komitesinde dahi bulunmuşlardı.

Ben geldiğim sırada Tevfik Rüştü Bey konuşuyordu:

“-Ben kanaatimi millet kürsüsünden de haykırırım. Kimseden korkmam... Teşkilât-ı Esâsiyemizde dinimiz apaçık yazılmalıdır” diyordu.

Ben söz aldım ve sordum:

“- Teşkilât-ı Esâsiyede dinimizin İslâm olduğu yazılıdır. Tevfik Rüştü Bey, hangi kanaati haykıracaksın? Ve, Teşkilât-ı Esâsiyeye hangi dini yazdıracaksın?... Hırıstiyanlığı mı?"

Mahmut Esat Bey söz aldı ve sertçe cevap verdi:

“- Evet, Hırıstiyanlığı... Çünkü İslâmlık terakkiye / ilerlemeye mânidir / engeldir. Bu dinle yürünmez, mahvoluruz. Ve bize kimse de ehemmiyet / önem vermez” dedi.

Ben söz alarak dedim ki:

“- İslâmlığın terakkiye mâni olduğu Avrupalıların uydurmasıdır. Bu meseleyi istediğiniz kadar münakaşa edebiliriz. Fakat münakaşaya tahammülü olmayan bir mesele varsa, din değiştirmek gayretidir. Netice / sonuç: İslâm kalırsak mahvolmayız, fakat din değiştirme oyunuyla bizi kolay mahvedebilirler... Hırıstiyan Bizans’ı İslâm Türk yıkmış ve yerine geçmiştir. Fransızlar 1855’te İslâm Osmanlı İmparatorluğuyla ittifak yaparak Hırıstiyan Rus İmparatorluğuna karşı harb ettiler / savaştılar. İçinden yeni sıyrıldığımız Cihan Harbinde / Birinci Dünya Savaşında Almanya, Macaristan ve Bulgaristan devletleri yine İslâm – Türkiye ittifâk yaptılar. Ve Hırıstiyan İtilâf Devletlerine karşı birlikte harb ettiler. Yüzümüze kimse bakmazmış ne demek?”

Fethi Bey söz alarak bana gayet sert, katı cevap verdi:

“- Evet Karabekir... Türkler İslâmlığı kabul ettiklerinden böyle kaldılar. Ve İslâm kaldıkça da bu halde kalmaya mahkumdurlar. Bunun için İslâm kalmayacağız” dedi.

Ben de aynı sertlikle şu cevabı verdim:

“- Fethi Bey, bu yabancı fikri şiddetle reddederim... Geri kalmaklığımıza âmil olan şey, bir değildir. Fütühatçılık, temsil kudreti gösterememek, Avrupa’nın ilim ve irfan cephesiyle temassızlık, idarede istibdâd gibi mühim sebepler vardır. Aynı yanlışlıkları yapan Hırıstiyan devletlerin de yıkılıp gittiğini bilmez değilsiniz. Bir zelzelenin hakîki sebebini araştırmayıp onu gülünç bir sebebe bağlamak kadar, bu İslamlık terakkiye manidir fikrini garip bulurum. Bu yabancı ve tehlikeli fikrin, aramızda münakaşaya tahammül edemeyecek kadar taraftar bulmasından çok müteessir oldum. Fakat ben iddia ediyorum ki, Türk milleti ne Hırıstiyan olur, ne de dinsiz kalır. Hakikat budur. Bir milletin asırlardan beri en mukaddes duygularını bir hamlede atabileceğine inanışınız objektif bir görüş değil, hayalinizdir. Böyle bir harekete cür’et, memlekette kanlı bir istibdat ile başlar, ve İstiklal Harbinin birliğini de biribirine katar. Nasıl bitebileceğini de söyleyebilirim. Düşmanlarından kanı pahasına istiklalini kurtaran Türk milleti, hürriyetini kendi evlatlarına boğdurtmayacak. Buna cür’et edeceklerin de hakkından gelecektir Fethi Bey!...”

Mustafa Kemal Paşa’ya hitaben şöyle devam ettim:

“- Paşam, maddi cephemiz zaten zayıfır, güvenebildiğimiz manevi cephemizi de düşmanlarımızın yaldızlı propagandasına kurban edersek, dayanabileceğimiz ne kalır? Bizi silah kuvvetiyle parçalayamayan düşmanlarımız, görüyorum ki, bizi fikir kuvvetiyle mahvedecekler. Buna müsaade edecek misiniz? Siz ki millete karşı, bizi bu hale getiren belanın istibdat olduğunu, zaferden sonra milletin tamamiyle iradesine sahip olarak yürüyeceğini millet kürsüsünden dahi defalarca haykırdınız. Millet Meclisini tekbirler, salatlar arasında açtınız. İslamlığın en yüksek bir din olduğunu hutbelerle ilan ettiniz. Hepimiz aynı iman ve kanaatle aynı yolda yürüdük. Şimdi ne yüzle ve ne hakla bir kanlı maceraya atılacağız?” dedim.

Mustafa Kemal Paşa sözümü burada keserek dediki:

“. Müzakereler çok hararetlendi, burada kesiyorum.”*3*(Kâzım Karabekir Paşa’nın Hatıraları, Türk Edebiyatı, Mart 1988; Tek Parti’nin Yeni Dini, Yakın Tarih Ansiklopedisi, cilt: 3, sayfa: 55-58)

İşe bakınız ki, bu dehşet senaryosunun tertiplendiği andan daha beş ay önce, 7 Şubat 1923’te Balıkesir Zağnos Paşa Câmii'nde bir cuma günü cemaate hutbe okuyan M. Kemal yani “Atatürk”, „Ey Millet, Allah birdir. Şanı büyüktür. Allah‘ın esenliği, sevgisi ve iyiliği üzerinize olsun.
Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenabı Hak tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur / görevli ve elçi seçilmiştir.
Temel kanun/Anayasa, hepimizce bilinmektedir ki, Şânıbüyük Kur'an'daki âyetlerdir...“*4* (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, s. 93)
cümleleriyle tam bir „mücâhîd – evliyâ“(!) profili çizerken, beş ay sonra İslâm dininin ortadan kaldırılıp, yerine Hırıstiyanlığın yazılması konusunu görüşüyor. Ve bu esnada „Atatürk“ CHP’nin yani Cumhuriyet Halk Fırkası’nın / Partisinin Genel Başkanı’dır.

Gizli din taşıyan bu Tâğutlar ve Şeytanlar karargâhının Milletimize yaptığı baskı ve zulümler bu kadarla da bitmiyor!

Evet, CHP’nin ihânet ve namussuzluklarını anlatmaya devam edeceğiz.

Cumanız kutlu,
Dünya ve Âhiret hayatınız mutlu olsun...

Abdulkadir Aldır

Dipnotlar:


*1*(http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=324121)

*2*(Kâzım Karabekir, Paşaların Hesaplaşması; İstiklâl Harbine Neden Girdik, Nasıl Girdik, Nasıl İdare Ettik?, sayfa: 33; Emre Yayınları, Eylül 1992-İstanbul; Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimiz; cilt: I; sayfa: 32, 194; Emre Yayınları, Ekim – 1995 - İstanbul)

*3*(Kâzım Karabekir Paşa’nın Hatıraları, Türk Edebiyatı, Mart 1988; Tek Parti’nin Yeni Dini, Yakın Tarih Ansiklopedisi, cilt: 3, sayfa: 55-58)

*4* (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, s. 93)
Ekleme Tarihi: 06.06.2008 - 12:54
Bu mesajı bildir   yahya.sehid üyenin diğer mesajları yahya.sehid`in Profili zum Anfang der Seite
farandag su an offline farandag  

251 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 10.05.2007
En Son On: 17.06.2008 - 14:57
Cinsiyeti: Erkek 
..............İŞTE ORTADA ASIL ZIHNIYET NEDIR AMACLARI NE IDEOLOJIN GECMISLERI NE BELLI VE BU ULKE BUNLARA RAGMEN HALA IMANLI BIR KISMIN DUALARIYLA PERISAN OLMAMIS ONLARIDA YOKETMEK HELAK ETMEK ISTIYORLAR.....

Elinize Saglik Elinize Saglik Elinize Saglik

SELAM VE DUA ILE
Ekleme Tarihi: 06.06.2008 - 13:17
Bu mesajı bildir   farandag üyenin diğer mesajları farandag`in Profili farandag Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
yahya.sehid su an offline yahya.sehid  

5 Mesaj

Kayıt Tarihi: 20.05.2008
En Son On: 15.06.2008 - 14:11
Cinsiyeti: ----- 
Hindistan-Pakistan Müslümanlarının Türkiye’nin Kurtuluş Mücadelesi’ne katkı sağlamak ve Ümmetin Halifesi’ni işgâlcilerin elinden kurtarmak amacıyla –kadınlarının, kızlarının kollarındaki yüzük ve bileziklere varıncaya kadar- toplayıp gönderdikleri paralarla 26 Ağustos 1924 yılında “Atatürk” tarafından kurdurulan İŞ BANKASI, o günden bu güne dek CHP’nin beslenip palazlanmasının en önemli aracı olmuştur.*1*

Bugün dahi İş Bankası’nın %28’lik hissesi CHP’ye aittir.*2*
Tuncaz Özkan’ın küfür saçan tv’si “Kanal Türk”e 4 trilyon Lirayı hibe(!) eden*3* CHP, babasının malından mı verdi bu parayı!? Elbette ki, İş Bankası’nın gelirlerinden!

Oh ne âlâ memleket!
Dr. Rıza Nur’un ünlü deyimiyle: “Yağma Hasan’ın böreği”*4* sanki!
Millet’in Kurtuluş Savaşı için toplanıp gönderilen bağış paralarıyla kendine ait banka kur, sonra da bu paraları kurduğun partinin emrine ver!
Neresi ahlâkîliktir bunun?
Kimin parasını kime veriyorsun?

Toplanan bağışlarla beslenip palazlanan ve bu gelirlerden elde ettiği kuvvet ve azametin ihtişamıyla topluma gavur zulmü yapan CHP’nin ihanetlerini saymaya devam edeceğiz.

Padişahlara –israf ve aşırı harcamalarından ötürü- ağız dolusu küfreden CHP’nin ilk Genel Başkanı “Atatürk”ün tek marifeti sadece bağış paralarıyla İş Bankası’nı kurdurup, CHP’nin emrine vermek midir? Elbette ki değil! Şahların, padişahların pabucunu dama attıracak boyutlara tırmanmıştır onun israfları. *5*

Birkaç örnek verelim mi?
Tam sırası işte:

1982’de tam 93 yaşındayken vefat eden, “Şeyhü’l-muharririn / Gazetecilerin Şeyhi, Üstadı ya da Ustası” ünvanlı Burhan Felek, 22 Haziran 1980 tarihli Milliyet Gazetesi’ndeki köşesinde şunları kaydetmekte:

“Atatürk merhum, bir içki sofrasında hoşuna giden bir artist kadına 15 bin liralık bir çek imza ederken Reşit Galip Bey, Atatürk’e, ‘Paşam! Bu para merhum pederinizden mi size kaldı?’ diye soracak olmuş.
“Tabii sofradan kovulmuş, fakat çek de imzalanmamıştı. Atatürk, bu kendi yetiştirdiği gül fidanının dikeni ile yaralnmış olmasını hiçbir zaman affetmedi ve Reşit Galip Bey, menkûp (değerini kaybetmiş, bahtsız) bir gözdenin uğrayacağı her türlü tatsız âkıbetlere uğradı ve sanırım veremden öldü. Acırım bu cumhuriyet devrinin bu fevkalâde zeki devlet adamına. Ama talih onu Atatürk gibi bir kayaya çarparak parçalanmaya mahkûm etmişti. Alınyazısı değişmiyor.”*6*

Görülüyor ki “Atatürk”, en yakınındaki “dava arkadaşının” en küçük bir uyarısına bile tahammül edememiştir.

1930’ların 15 bin lirası ne demek bilir misiniz?! Abartmıyorum, o parayla, o günün koşullarında İstanbul’da Boğaz’da “Lebiderya” iki adet köşk satın alabilirdiniz!

Nasıl, ‘Bu değirmenin suyu nereden geliyor’ gibisinden bir soru yönelttiği için, Dr. Reşit Galib’e tavır koyan ve ölümüne kadar onun hayatını ”parçalanmaya mahkûm“ eden “Atatürk”se, aynı şekilde Milli Mücadele’de kendisinin yanıbaşından ayrılmayan Halide Edip Adıvar’a da hayatı zehir eden ve ömrünün son yıllarını sürgünde geçirmesine neden olan kişi yine “Atatürk”tür!

Niçin açıldı araları ve neden tavır koydu Halide Edip’e karşı?

Çünkü Hindistan-Pakistan Müslümanlarının “Türkiye’nin Milli Kurtuluş Savaşı için harcanması şartıyla” topladığı 100 bin Dolar, Halide Hanım aracılığıyla gönderilmiş ve Halide Hanım da bu parayı bizzat kendi eliyle “Atatürk”e teslim etmişti.
“Atatürk” ne yapmıştı?
O parayla İş Bankası’nı kurdurmuştu.
Yani İş Bankası’nın sermayesi, “Müslüman Türkiye’nin işgâlci gâvurlardan kurtarılması için” yine Müslümanların toplayıp gönderdiği bağışlardan oluşturuyordu.

Demek ki, CHP, o günden bu güne dek hem Müslüman parasıyla beslendi, hem de Müslümanlara küfretti.

İşte Halide Edip Adıvar, bu paranın yerli yerinde kullanılmamasından dolayı duyduğu üzüntüyü “Atatürk”e bildirince, herşey tepetaklak oluverdi birden.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında Basın – Yayın Genel Müdürlüğü’ne getirilen ünlü Marksist Zekeriya Sertel diyor ki:

“Halide Hanımın bu hareketi Atatürk”ü kızdırmıştı. Araları bu yüzden açılmıştı. Halide Edip, kocası Dr. Adnan Adıvar’la birlikte Paris’e gitti. Atatürk’ün ölümüne kadar on iki yıl orada bir sürgün hayatı yaşadı.”*7*

Nereden bulmuştu bu paraları ki, içki sofralarında “hoşuna giden bir artist kadına 15 bin liralık bir çek” yazabiliyordu!? Yetimin, mazlumun hakkı olan paraları şu ya da bu kadınlar uğruna har vurup harman savurma hakkını kim vermişti “Atatürk”e!?
Babasından mı miras kalmıştı bu binlikler!?
Selanik’ten mi getirmişti?
Sahi, babası kimdi onun?

“Yağma Hasan’ın böreği”; ye ye bitmez!...

Üstad Necip Fazıl boşuna haykırmamıştı:

“Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama,
Çatla Sodom – Gomore, patla Bizans ve Roma!”*8*
diye?

CHP’nin bugün itibariyle sahip ya da ortak olduğu şirketler hakkında bir miktar bilgi edinmek amacıyla şu haberi sonuna kadar okur musunuz lütfen:


„CHP'nin 'doğrudan bağlı' şirketleri!
Behçet Güngör'ün haberi

CHP yalnız İş Bankası'nın değil, bu bankanın iştiraklerinden dolayı iki bankanın daha ortağı durumunda. CHP, İş Bankası aracılığıyla aralarında iki banka, lastik sanayi, finans kuruluşu ve cam sektörünün de bulunduğu 32 şirkete doğrudan, 87 kuruluşa ise dolaylı olarak ortak. İş Bankası'nın yüzde 28.1'ine sahip olan CHP, Anayasa'nın 69. Maddesi'ni, Siyasi Partiler Yasası'nın da 67. Maddesi'ni ihlal ediyor.

Bankaya ortaklığı oranında İş Bankası'nın doğrudan iştiraki olan 32 işletme ile dolaylı iştiraki olan 87 kuruluşta da pay sahibi olan CHP, finans kesiminden iletişime, cam üretiminden yabancı banka ortaklığına kadar ticaretin her alanında faaliyet gösteriyor.

BİR DEĞİL 3 BANKANIN ORTAĞI

İş Bankası'nın yüzde 28.1'ine ortak olan CHP'nin aynı zamanda banka zengini olduğu ortaya çıktı. CHP aynı zaman da İş Bankası'nın doğrudan iştirakleri olan Arap-Türk Bankası ile Türkiye Sınai Kalkınma Bankası'nın da ortağı olduğu belirlendi. İş Bankası'nın bu iki bankada yönetim kurulu üyeliklerinin bulunduğu ve bu isimlerin CHP'li üyelerinde bulunduğu İş Bankası yönetimince belirlendiği öğrenildi.

İş Bankası, Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi'nin bankası olarak da bilinen Arap-Türk Bankası'nın hisselerinin yüzde 20'sine sahip. İş Bankası ayrıca Türkiye Sınai Kalkınma Bankası'nın hisselerinin yüzde 50.10'una da sahip.

BU KADAR ZENGİN PARTİ YOK

Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Adnan Küçük, CHP'nin Anayasa ve Siyasi Partiler Yasası'na aykırı olan bu tutumunun yıllardır devam ettiğini belirterek, "Anayasa'nın 69. Maddesi siyasi partilerin ticari faaliyet de bulunmalarını kesinkes yasaklıyor. Benzer hüküm; Siyasi Partiler Yasası'nın 67. Maddesi'nde var. Bankacılık faaliyeti ticari bir faaliyet. CHP, 'Biz bu gelirine dokunmuyoruz Türk Tarih Kurumu'na, Türk Dil Kurumu'na veriyoruz' diye işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. O nasıl oluyor. Hibe yoluyla. Siyasi Partiler Yasası'na göre hibe vermek de suç. O da siyasi partileri sorumluluktan kurtarmıyor. İş Bankası'nın üçte birine ortak olmak muazzam bir sermayedir. Dünyanın hiçbir yerinde böyle sermaye sahibi bir parti yok. ABD'de dahi banka sahibi başka bir parti yoktur. CHP dışında başka bir parti bir bankaya ortak olsa ne olur, en azından kıyametin küçüğü kopar. Bu nedenle diyorum ki CHP, Türkiye'de özel olarak korunmaktadır" dedi.

İşte CHP'nin ortak olduğu şirketler

FİNANS GRUBU:
* Arap-Türk Bankası A.Ş.
* İşbank GmbH
* Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.
* Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi
* Anadolu Hayat Emeklilik A.Ş.
* Milli Reasürans T.A.Ş.
* İş Dublin Financial Services Plc.
* İş Finansal Kiralama A.Ş.
* İş Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş.
* İş Yatırım Menkul Değerler A.Ş.

CAM GRUBU:
* Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş.
* Camiş Madencilik A.Ş.
* Çayırova Cam Sanayii A.Ş.

TELEKOMÜNİKASYON GRUBU:
* Avea İletişim Hizmetleri A.Ş.
* İş Net Elektronik Bilgi Üretim Dağıtım Ticaret ve İletişim Hizmetleri A.Ş.

SANAYİ VE HİZMET GRUBU:
* Antgıda Gıda Tarım Turizm Enerji ve Demir Çelik Sanayi Ticaret A.Ş.
* Bayek Tedavi Sağlık Hizmetleri ve İşletmeciliği Camiş Yatırım Holding A.Ş.
* İş Merkezleri Yönetim ve İşletim A.Ş.
* Kültür Yayınları İş-Türk Ltd.Şti.
* Nemtaş Nemrut Liman İşletmeleri A.Ş.
* Trakya Yatırım Holding A.Ş.
* Türk Pirelli Lastikleri A.Ş.
Yeni Şafak“*9*

Demek ki, ihanetler karargâhı CHP, kolay kolay elimizden kurtulamayacak. Nesillerimize ve torunlarımıza bu deccal yuvasının bütün pisliklerini gösterip tanıtacağız. Tanıtacağız ki, bu Şeytan organizasyonunu iyi tanıyıp bellesin ve onun iman zehirleyen aşşağılık kirlerinden, fitne ve fesadından uzak kalsın. Oyuna gelmesin ve CHP’nin pis tuzağına düşmesin.

CHP’nin ihânetlerinin hesabını sormaya devam edeceğiz!

Şimdilik
Cumanız kutlu,
Hayatınız mutlu,
Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun..

Dipnotlar:

*1*(Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezzi Dergisi;
Cilt: II; Sayı: 5; Mart 1986; Prof. Dr. Utkan Kocatürk’ün 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’la yapmış olduğu röportaj; sayfa: 349 )

*2*(http://frm.ekshi.net/ataturkun.kurdugu.i350.bankasini.istanbula.kim.tasidi.gtgtgt.c.h.p.44535.html
http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=293606
http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=321002)

*3*(http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=314892göz kırpma

*4* (Dr. Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım)

*5*((Niyazi Ahmet BANOĞLU, Atatürk’ün İstanbul’daki Hayatı, (1899-1919-1927-1932) C.I. s. 99-102; 115-117; 214-215; 443 Millî Eğitim Basımevi – İstanbul 1973)
;Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım)

*6*(Burhan Felek, 22 Haziran 1980 Milliyet)

*7* (Zekeriya Sertel, Hatırladıklarım, sayfa: 200, İstanbul-1977)

*8**(Necip Fazıl KISAKÜREK, Çile, Destan, sayfa: 406-407, b.d. yayınları: 5; 20. Basım / Şubat 1993 İstanbul)

*9*(http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=321002)
Ekleme Tarihi: 15.06.2008 - 14:09
Bu mesajı bildir   yahya.sehid üyenin diğer mesajları yahya.sehid`in Profili zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1560 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
husameddin (47), halk yolcusu (37), Habibetti21 (37), aysani (50), kardelen__571 (35), hasan_el_benna (42), aslanþamil (44), caylak ali osma.. (51), vural (50), mero (), ByNet (54), enginbey (49), veleye5 (28), yazitura (45), betulonur (41), NiSA (47), aliavlamaz (37), adler42 (46), 0730sahin (43), ercan58 (41)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 2.05900 saniyede açıldı