0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » TÜRKİYE VE DÜNYADA SİYASET » Atalarının yahudiye toprak satışıyla mahvolan bir millet. FİLİSTİN...

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 12 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Berraksu1 su an offline Berraksu1  
Atalarının yahudiye toprak satışıyla mahvolan bir millet. FİLİSTİN...

226 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.02.2008
En Son On: 14.06.2008 - 21:44
Cinsiyeti: Erkek 


Yıllardır süren İsrailin Filistin halkı üzerindeki mezalimi ve dökülen Filistinli müslüman kanı durmak, dinmek bilmiyor.

Şüphesiz İsrailin etrafını tamamen müslüman ülkelerin çevirdiği bir coğrafyada yalnız başına bu mezalimi, rezilliği ayakta tutması ve hayatta kalması asla mümkün değil.Arkasında ABD nin koşulsuz ve tam desteği onun varlığının ana ve tek nedenidir.

5 Haziran 1967 de başlayan ve adına altı gün savaşlarıda denen Arap İsrail savaşının mutlak galibi İsrail olmuştur. Çevresindeki Arap müslüman ülkelerinin hepsi hem tam bir bozguna uğramış hemde toprak kaybına uğramışlardır.Hiç unutmam o zaman Mısır devlet başkanı olan NASIR savaş başladığında İsrail'e Telaviv'de buluşalım diye çok iddialı mesaj veriyordu. Kendilerine o kadar güveniyorlardıki İsraili çevreleyen arap ülkeleri. Yalnızca İsraille savaşacaklarını zannediyorlerdı.Tabi işin sonu böyle olmadı. İsrail Mısır'ı, Suriye'yi Ürdün'ü hallaç pamuğu gibi dağıttı.

Bugün bölgedeki güç dengesini ve nedenlerini düşünürken bu tabloyu yani ABD nin İsraile kayıtsız, şartsız, sonsuz desteğini asla unutmamak gerekiyor. Yoksa bu faciayı gerçek anlamda değerlendirebilmek asla mümkün değildir.

Bu toprak kayıplarından yalnızca Sina yarımadası İsrail tarafından Mısıra iade edilmiştir. Özellikle Suriye ve Ürdüne ait işgal altında kalan topraklarda ve Filistin halklarının yaşadığı bölümlerin hemen hepsinde ise işgal hatta kanlı işgal bugünde aynen devam etmektedir.

Aşağıdaki linkte Filistin halkının yahudiye toprak satışıyla bugün yaşadığı felaketin temellerini nasıl attığını tarihçesiyle görebilirsiniz. O nedenle detaya gitmeden şunları ilave etmek istiyorum. Değil bugün Filistin halkının var olma mücadelesi verdiği topraklar, İsrailin devlet diye çöreklendiği malum haritasındaki toprakların dahi çoğunluğu Filistin halkına aitken toprak satışı yoluyla çok büyük bir oyunla ellerinden alınıp sonrada İsrail devleti ilan edilmiştir.

Bugün Filistin halkı yakın tarihteki atalarının yaptıkları bu feci hatanın bedellerini çok ağır ve kanlı bir şekilde ödemektedirler.
Şüphesiz Allah sonunda yahudinin ve onun destekçisi ABD nin bu topraklarda defterini dürecektir. Fakat nice kanlı ağır bedellerin daha ne kadar zaman ödeneceğini kestirmek bilmek mümkün değildir.

Ülkemizin insanları haklı olarak Filistin halkına yapılan bu zulme isyan etmektedirler . Fakat çok ilginçtir, İsrailin arkasında ABD olmadan bölgede bir gün dahi duramayacağının genelde bilinmesine rağmen, neden ABD ye tepki gösterilmez ? Neden hala bir numaralı İslam düşmanı bir ülkenin boyunduruğunu kabul edip bu ülkeyi bu uğurda bölünmeye doğru taşıyanlar hala halkımızın önemli bir kesimince Dinin dahi temsilcisi olarak kabul edilirler ?

Bugün Filistini mahveden yabancıya toprak satışı belası Türkiyeninde başına bela olacak bir süreç yaşamaktadır.
Kıyılarımızda yabancı yağması süratle devam etmektedir. Benim gittiğim yerlerde ve dostlarımdan edindiğim bilgilerde edindiğim acı ve ibret izlenim şudur. Artık kıyılarımız özellikle turistik bölgelerimizin pek çoğunda artık yağma o dereceye varmıştır ki buralarda artık Türkçe dahi neredeyse hiç konuşulmamaktadır.Hele hele hiç unutamadığım bir anım varki yakın zamanda, hatırladıkça gözlerim yaşarıyor. Bir akrabamızın güneyde zeytin bağlarınıda bulunduğu evi ziyaretimde gördüğüm ibret şudur.Neredeyse denizden iki kilometre yukarıda bile bu yakınımın evinin bir yanında alman villası öbür yanında ise ingiliz villası var.
Bilmem analatabiliyormuyum ?

AKP Danıştay tarafından tehlikeli boyutlara vardığı nedeniyle iptal ettiği yabancıya toprak satışını tekrar bu sefer yabancıya konut satışı şeklinde kanunlaştırmak için kollarını sıvamış vaziyettedir. Yani azmetmişlerdir üç günlük saltanatları için ülkenin satılabilecek her şeyini BABALAR GİBİ SATMAYA.

Güneydoğu Anadoluda yabancıya toprak satışı boyutları irkiltecek boyutlardadır. İsrailin Türkler aracılığyla aldığı toprakları yarın büyük İsrail hayaliyle taçlandırma düşüncesinde olduğunu bilmeyenleri hayretle karşılıyorum.

Yani kardeşlerim sözün özü ÜLKEYİ BABALAR GİBİ SATMA işi dört nala ve feci bir sonuca götürecek şekilde devam ediyor.Tamam Filistinli kardeşlerimiz için hepimizin yüreği kan ağlıyor.
Peki yarın bizdende birileri toprak talep edince düştüğümüz bu gafleti neyle izah edip bu faciadan nasıl paçamızı kurtaracağız ? Yarın Hakkın divanında Allah bize "Ben Filistin halkının yaşadığı kahır ve çileleri tüm İslam dünyasına ibret olarak irade ettim, neden ders almadınız ?" diye sorduğunda ne cevap vereceğiz ?

Şunuda hiç unutmayalım BOP aynı zamanda bir büyük İsrail projesi özelliğide taşımaktadır.

Bu arada Filistin konusunun benim için bir ayrıcalığı olduğu konusunuda kendimden birkaç bilgiyle söylemek istiyorum. Benim baba tarafından dedemin dedesi yaklaşık ikiyüz yıl sene kadar önce Filistin topraklarından Anadoluya göç etmiştir.Bu ata diyarını hiç unutmamakla birlikte, gerçekleride söylerken maalesef işin acılığınıda saklamıyorum.
Ve şüphesiz bugün BEN TÜRKÜM diyen hiçbir Türk benden daha Türk değildir. Göğsümü gere gere NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE diyen bir müslümanım.

Nasıl gurur duymam Türklüğümle. Allah Emevi ve ABBasi zalimlerinin tanınmaz hale getirdiği Kuranın dışına çıkardığı İslamı Anadoluda sayısız Veli kuluyla Allah'ın Resulünün getirdiği güzelliğe tekrar kavuşturdu.Hz Ali dahi bindörtyüz sene öncesinden İslamın bekasının Anadolu topraklarından yani Türkler tarafından ayakta tutulacağının müjdesini verdi bizlere. "Türkler uyanınca bekleyin İslamın zaferini" anlamında sözleriyle. Zaten İslam tarihini incelediğinizde, Anadolu evliyasının sırrını çözebildiğinizde. bunun doğruluğunu anlamanız için hiçde zorlanmazsınız.

Şu anda Türkiyede bir ibret ders olarak ağır ve kahırlı bedellerin ödeneceği bir sürece hızla gitmekteyiz. Fakat sonuç odurki, Osmanlının küllerinden yepyeni bir Cumhuriyet çıkaran Allah, bu sefer Türk milletini ağır ve kahırlı bedeller ve derslerle büyük bir imtihandan geçirdikten sonra, çok daha büyük zaferlerin, başarıların temsilcisi kılacaktır.
Tabi bunu şu anda başta olan din tüccarları ile değil, yine Cumhuriyeti kuran asli düşüncenin temsilcileri ile yapacaktır.Ülkenin çoğunluğunun uyanışıda bu bu insanlar sayesinde olacaktır.



Yunus Suresi, 100 : Allah pisliği/gazabı aklını kullanmayanların üzerlerine yağdırır.










Bu mesaj 4 kez ve en son Berraksu1 tarafından 12.05.2008 - 16:47 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 12.05.2008 - 10:38
Bu mesajı bildir   Berraksu1 üyenin diğer mesajları Berraksu1`in Profili zum Anfang der Seite
RuZGaR su an offline RuZGaR  
.

Moderator
1295 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 06.12.2004
En Son On: 19.03.2012 - 20:30
Cinsiyeti: Bayan 
Verdiğiniz linkte de belirtildiği gibi - linkle ilgili söylenecek çok şey var aslında, nasıl bir site linki verdiğiniz Abdülhamite atfedilmiş sözlerden anlaşılıyor, Abdülhamit ki Ümmetçi bir bilinçle ülkeyi bir arada tutmuştur, Filistin için "orası Türk milletinindir, Türk imparatorluğunundur" sözünü ona söyletmek zor olmamış mı, hiç utanıp sıkılmamışlar mı oraya yazarken acaba..- Yahudiler satın almış oldukları ki çok az bir yüzdeyi tutan topraklarını yönetime sızdırdıkları kendi adamları sayesinde almışlardır, bütün bir milletin, orada bir dönem yaşamış bütün halkın suçlanması hiç hoş değil bence.. Bu tavırlarla İsrailin ekmeğine yağ sürüyorsunuz sadece, Gazzede elektriğin bile olmadığı şu anda bunları tartışmanın kime ne yararı var, oh olsun mu diyelim yani yaşananlara..

Şu an Hamas bile İsraili tanıma şartı olarak 67 sınırlarını şart koşuyor, yani kimse sizin dediğinize göre sattıkları toprakları istemiyor, şimdi bunlar ortadayken sizin bahsettiklerinizin ne anlamı ne de önemi var, araya fitne tohumu ekmekten başka bir işe yaramıyor söyledikleriniz!..


Ekleme Tarihi: 12.05.2008 - 12:19
Bu mesajı bildir   RuZGaR üyenin diğer mesajları RuZGaR`in Profili RuZGaR Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
-ERDAL- su an offline -ERDAL-  

198 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 29.01.2008
En Son On: 27.08.2008 - 17:26
Cinsiyeti: ----- 
Rüzgar bence berraksu kardeşte en az senin kadar filistin halkını düşünüyordur,zil takıp oynayan burda bunu yayınlamaz,incitici bir yorum yapmışsın,keşke incitmesek kardeşlerimizi.Berraksu belkide senden benden daha çok dua ediyordur ordaki kardeşlerimiz için,kimse art niyetli değildir burda,bunun bilinmesini istiyorum..
Ekleme Tarihi: 12.05.2008 - 16:14
Bu mesajı bildir   -ERDAL- üyenin diğer mesajları -ERDAL-`in Profili -ERDAL- Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Berraksu1 su an offline Berraksu1  
SÖYLENİLMEK İSTENEN YAHUDİNİN HAÇLI İLE BİRLİKTE GEÇMİŞTE VE BUGÜN MARİFETLERİ

226 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.02.2008
En Son On: 14.06.2008 - 21:44
Cinsiyeti: Erkek 
Rüzgar kardeşim yazınızı okuduğumda şaşırmadığımı söylersem yalan söylemiş olurum.

Benim bugüne kadar yazdığım yazılarda hem haçlı sömürgeciler hemde siyonist yahudi hakkındaki düşüncelerim apaçık bellidir.
O toprakların babam cihetinden ata diyarı olduğunu ve bu nedenle içimin yandığını anlatmaya çalıştım. Fakat bu konunun yani Filistinlilerin geçmişteki toprak satışları nedeniyle bugün çektikleri kahırların ülkemizdede benzeri bir sürece sebep olabileceğinine ikaz ettim. Detaylarla ve yaşamsal anlatımlarla gelinen noktayı anlatmaya çalıştım.

Siz benim yazdıklarımı iyi okuyup anladığınızdan eminmisiniz ? Birşeyleri özellikle linkte gördüğünüz ve hoşunuza gitmeyen birşeyleri görüp hemen karar vermiş olmayasınız ? Link için şunu söylemeliyim, googlda konu için tarihsel yönde bir yazı ararken bu yazıyı tesadüfen buldum.Sitenin kimin olduğuna bakmadım bile. Olaylar doğru yada doğruya yakınsa pekde bakmam zaten.
Şöyle içeriğine bir bakıp Filistin topraklarında oynanan oyunları yansıtan bir yazı düşüncesi ile yazıma ilave ettim.
Bahsettiğiniz gibi Abdulhamit için kötü sözlerde göremedim. Belki hızla okurken bir iki detayı atlamış olabilirim.

Linki ön plana çıkarıp benim yazdıklarımı görmezlikten gelmek. Yazdıklarımı doğru yanlış anlamadan daha baştan kabul etmemek anlamına gelmezmi ? Link sizi bu kadar rahatsız ettiyse bir dokunuşta kaldırırım. Benim aslolan burada yazdığım yazıdır.Zaten tarihsel süreci ben kısaca vermiş bulunuyorum.

Söylediklerinizin tam tersine Abdülhamit'e teklif edilen İsrailin kuruluşu için yapılan tüm teklifleri reddettiğide linkteki yazıda yazıyor. Kaldıki Abdulhamit döneminde bu padişahımızın hatalarıda olmuştur.Baskı ile geçen ve bir adım ileri gidemeyen sadece kaosları öteleyen bir Osmanlı vardır Abdulhamit döneminde. Abdulhamitin ülkesi için çırpındığı mutlaktır.
Bu hal böyle kötü bir dönemde padişah olmanın verdiği şartlarda ancak böyle mücadele edilir kararı ilede Padişahın dönemini geçirmesi söz konusudur.Sonuçta Osmanlı bu kaosu temdit döneminin sonunda geldiği yerin acı meyvelerini toplamaktan maalesef kurtulamamıştır.

Sonuç olarak benim hem filistinliler için, hem yahudiler için hem ABD için hem Osmanlının son dönemi için yazdıklarımda düşündüklerimde apaçık ortadadır.

Merak edilen başka bir husus varsa onuda seve seve cevaplarım. Yeterki yanlış anlamalarla emekler boşa gitmesin.

Not : Tepesine tepesine vurup rezil etmek şayet Yahudinin, haçlının ekmeğine yağ sürmekse şayet, ben bu yağı zevkle sürmeye devam edeceğim.Mühim olan anlatılmaya çalışılanı, yapılmaya çalışılanı okuyabilmektir diye düşünüyorum.



Bu mesaj 1 kez ve en son Berraksu1 tarafından 12.05.2008 - 16:46 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 12.05.2008 - 16:43
Bu mesajı bildir   Berraksu1 üyenin diğer mesajları Berraksu1`in Profili zum Anfang der Seite
yaka ignesi su an offline yaka ignesi  

68 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 30.03.2008
En Son On: 16.10.2013 - 22:42
Cinsiyeti: Bayan 
bu çok hassas konu üzerinde bu kadar konuşmak yerine onlara faydalı olabilecek bir şeyler yapmaya davet ediyorum sizi.sakın yanlış anlamayın.bu yapmıyorsunuz anlamına gelmez.sizleri tanımıyorum,ama bu sitenin koz paylaşmak yeri olmadıgınıda biliyorum.dilin kemigi yoktur.anlık kızgınlıklar nice kırgınlıkları dogurur.keşke bunun yerine o kardeşlerimize faydalı olabilecek bir yardım kampanyası düzenleseniz.düşünsenize her ravdalı bir lirayla katılsa bile kaç kişiye ilaç olur.malımızın fazlasını degil,ihtiyacımız olanıda verebilmeliyiz ki hakiki ümmet olabilelim degilmi.birde tarihimizi lütfen gerçek kaynak lardan dogru bir şekilde ögrenelim.selam ve dua ile.......
Ekleme Tarihi: 12.05.2008 - 16:44
Bu mesajı bildir   yaka ignesi üyenin diğer mesajları yaka ignesi`in Profili yaka ignesi Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Filistin Tarihçesi

Binlerce yıllık tarihi geçmişe sahip olan Filistin toprakları, geçtiğimiz yüzyıl içerisinde dünya gündeminden düşmeyerek uluslararası hareketliliğin merkezini oluşturdu. Dini, siyasi ve kültürel açıdan taşıdığı anlamı ve Doğu Akdeniz’i tutan tarifsiz jeopolitik önemi, Filistin’i değerli kılmaya fazlasıyla yetmektedir.
Filistin, Hz. İbrahim’in kendisi gibi peygamber olan iki oğlu Hz. İsmail ve Hz. İshak’ın soyundan gelen Müslüman ve Yahudiler (İsrailoğulları) ile ve Hz. İsa’nın doğum ve mücadele yeri olması özelliği ile kutsal yerlerin bulunduğu, dini boyutu yüksek olan bir coğrafyadır. Yahudilerin kökenlerini Hz. İbrahim’e dayandırarak buradaki varlıklarını haklı gösterme çabaları; Hz. Musa’nın ilahi emirleri almak için bulunduğu Tur Dağı’ndan henüz geri dönmeden Allah’a şirk koşarak buzağıya tapmaları, Allah’ın kendilerine vazettiği Tevrat’taki emirleri değiştirmeleri ve peygamberlerini öldürmeye varan aşırılıkları ile birleştirildiğinde, topluluğun esasen dine bakışlarındaki tezat ortaya çıkmaktadır. Hz. Yakup’u (haşa) Allah ile güreştiren ve galip getiren bir zihniyetin Allah inancı ise aslında apaçıktır.
İsrailoğulları MÖ 2000’lerde ulaştıkları Filistin topraklarından Babil Krallığı ve Roma İmparatorluğu dönemleri ile Haçlı işgalinde büyük katliamlara uğrayarak sürülmüşlerdir. Halbuki Yahudiler, Hz. Ömer döneminde Kudüs kapılarının Müslümanlara açılmasıyla başlayan dönemde ve ardından Selahaddin Eyyubi ve dört asır sürecek olan Osmanlı döneminde bu topraklarda barış ve esenlik içerisinde yaşadılar. Hatta Endülüs’te batı çılgınlığına kurban olmak üzere olanlar, Rusya’da ve Avrupa’da bulunan Yahudiler de yine Müslüman topraklarına kabul edilmişler ve burada emniyet içerisinde yaşamışlardır.
19. yüzyıl, Avusturya-Macaristan, İngiltere ve Rusya gibi güçlerin dünya siyaset arenasına damgasını vurduğu Osmanlı Devleti’nin ise zayıflamaya başladığı bir dönem oldu. İmparatorluğun geniş sınırları artık dış güçlerin müdahale alanları haline geldi. Bu dönemde Avrupa’da bir Yahudi devletinin varlığına hayır diyen Avrupalı güçler, 1897 yılında yapılan I. Siyonist Kongresi ile başlayan ve „Halkı olmayan bir ülkeyi, ülkesi olmayan bir halka devredin...“ sloganı ile Filistin topraklarında bir Yahudi devlet kurma fikrini öngören süreci hararetle desteklediler.
I. Dünya Savaşı sırasında Ortadoğu’da İngiltere ve Fransa arasındaki Sykes-Picot paylaşımı ve bir sene sonra 1917 Balfour Deklarasyonu, Yahudilere bu toprakları resmen açarken, aynı zamanda İngiliz mandası ile birlikte bölge yavaş yavaş anarşinin kucağına bırakılıyordu. II. Abdülhamid’i aşmayı başaramayan Yahudiler, padişahın büyük önlemler aldığı bu topraklarda artık Hagana, Stern ve Irgun gibi çetelerle Müslümanlara karşı her türlü saldırıyı sistematik bir biçimde devam ettirir olmuşlardı.
II. Dünya Savaşı sonrası bölgede İngiltere’nin yerini ABD aldı. 1948 Mayısında ise Filistin topraklarında Batı desteği ile İsrail devleti kuruldu. Bu devlet daha kurulmadan gerçekleştirilen Deir Yasin gibi katliamlar, aslında Ortadoğu’da yeni ve daha büyük bir istikrarsızlığın habercisiydi.
1948’den itibaren gerçekleşen Arap-İsrail savaşları, Yahudilerin almaya devam ettiği güçlü Batı desteğinin yanı sıra Arap ülkelerinin Filistin konusundaki tutarsızlıklarını ve samimiyetsizliklerini de ortaya koymaktaydı. 1967 savaşında İsrail’e topraklarını kaptıran Mısır, Ürdün ve Suriye’nin soruna daha çok bir iç politik malzeme olarak yaklaşmaları ve kendi kayıplarının peşine düşmeleri, ortak bir hareket planı ortaya koyamamaları ile birleşince sürecin Filistin aleyhine işlemesi kaçınılmaz bir hal alıyordu.
Soğuk Savaş döneminin çift kutuplu ekseninde Filistin’de dengeler çok fazla değişmedi. İsrail, 1967 savaşı ile Kudüs dahil tüm Filistin’i ele geçirerek topraklarını üç misli artırdı. 1973 savaşı ise İsrail’in elini büsbütün güçlendirdi. Her savaş ve katliam sayıları milyonlarla ifade edilen yeni Filistinli mültecileri çıkardı. BM’de alınan 200’ün üzerinde karar ya BM Güvenlik Konseyi’nden ABD vetosuyla döndü ya da herhangi bir yaptırımı olmayan bu kararlar İsrail’in keyfi uygulamaları ile su üzerine yazılmış maddeler olarak kaldı.
1970 yılındaki Kara Eylül olaylarında Ürdün Kralı Hüseyin’in İsrail desteği ile binlerce Filistinliyi katletmesi, İsrail’in 1982 Lübnan işgali ve Sabra-Şatilla Katliamları ile baskılar Filistin topraklarının dışında da devam etti. İsrail’in en gelişmiş silahlarla yürüttüğü bu sınırsız ve dayanılmaz baskılar, Filistinlilerin kadın-erkek, yaşlı-genç bir bütün olarak taş ve sopalarla bayrak açtıkları İntifada’yı başlattı.
Soğuk Savaş sonrası dönem Ortadoğu’da yeni kırılmalar meydana getirdi. Irak’ın Kuveyt’e girmesi ve ABD’nin 1991 Irak müdahalesi bu döneme kadar bölgede devam eden güçlü Sovyet etkisini ortadan kaldırırken tek kutuplu düzeni başlatıyordu. Bu dönemde İntifada’nın güçlü etkisi ve ABD’nin küresel aktör olma çabaları birleşince İsrail masaya oturtuldu ve Ortadoğu Barış Süreci başladı.
Oslo Barış Anlaşmaları ile önemli bir ivme kazandığı sürekli olarak tekrarlanan Ortadoğu Barış Süreci’nde Filistin tarafı çok önemli tavizler vermeye zorlandı. Likud ve İşçi Partilerinin liderleri dahi Oslo sürecinin Filistinlilerin aleyhine olduğunu gizleme gereği duymadılar. Dikkatlice bakıldığında Oslo sürecinin, Filistinlileri kuşatma altındaki bölgelere ayırmak ve bu bölgeler arasına Yahudi yerleşimciler yerleştirmek suretiyle muhtemel Filistin devletinin toprak bütünlüğünü engellemek üzere dizayn edildiği görülür. Örneğin Gazze ve Eriha, İsrail denetimindeki kilometrelerce toprak ile birbirinden ayrılmıştır. Ayrıca Oslo’dan önce Gazze ve Batı Şeria’da yasadışı 110.000 Yahudi yerleşimci varken, Oslo’dan sonra bu sayı 195.000’e çıkmıştır. Yahudi yerleşimcilerin sayısı bu şekilde Filistin bölgelerinde çığ gibi artarken, beş milyon Filistinli mülteci çok zor şartlar altında her türlü mahrumiyet içerisinde yaşam mücadelesi vermektedir.
Filistinlilerin II. İntifada’yı başlatmalarına sebep olan en önemli nedenlerden biri hiç kuşkusuz Oslo Barış Anlaşmalarının getirdiği söz konusu adaletsiz ve tatminsiz ortamdı. Oslo anlaşmalarında, kolay konular gündeme alınırken, çözümü zor konular (Kudüs, yerleşimciler, mülteciler ve Filistin devletinin kurulması) nihai statü görüşmelerine bırakılmıştı. Nihayet 2000 yılının Temmuz ayında taraflar çözümü zor olan temel meseleleri görüşmek üzere Camp David’de biraraya geldiler. Ancak Amerikan Başkanı Clinton’un İsrail’in tezlerini destekleyen önerileri Filistin lideri Arafat tarafından kabul edilmedi.
2002 yılının Mart ayında İsrail, Filistin otoritesinin tüm kurumlarını hedef alan yoğun saldırılarına başladı. İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un Filistin Lideri Yaser Arafat’ı uzun süre Ramallah’taki karargahında kuşatma altında tutması, Filistin Otoritesine ait karakolları ve tüm binaları saldırıların hedefi haline getirmesi, İsrail’in Ortadoğu Barış Süreci’nde Filistinlilere „lütfedilen“ her şeyi geri alma hevesinde olduğunun göstergesiydi.
Ş, Ortadoğu’daki şiddeti durdurmaya yönelik olarak gerçekleştirilen tüm inisiyatifleri Amerika’nın da ses çıkarmamasını fırsat bilerek boşa çıkardı. Kasım 2000’de ABD Senatörü George Mitchell Başkanlığında oluşturulan Mitchell Komisyonu’nun hazırladığı raporda İsrail’den yerleşim bölgesi inşasını bir an önce durdurması istendi. İsrail tarafı, „Filistin’in şiddeti durdurmasına“ yönelik çağrıyı dile getirirken, Filistin tarafı da raporun „İsrail’in yeni yerleşim yerleri inşa etme faaliyetlerini durdurması“ noktasından raporu değerlendirdi. İsrail yerleşimciler sorununun, iki tarafın da daha önce anlaştığı üzere, Kudüs, mülteciler ve sınırlar sorunuyla birlikte nihai görüşmelerin bir parçası olduğunu belirterek, bu sorunun diğerlerinden ayrılması gerektiğini söyleyen bir anlaşma bulunmadığını belirtti. Amerikalı diplomat Tenet’in planı ise yedi günlük bir sükunet döneminden sonra barış masasına oturulması çağrısında bulunarak İsrail’in ekmeğine yağ sürdü.
İo gün bugündür bazen esnek açıklamalar yapmakla birlikte, „Filistinliler şiddete son vermeden barış masasına oturulamayacağı“ ifadesini tekrarlamaktadır. 11 Eylül saldırılarının oluşturduğu uluslararası ortam da hiç şüphesiz Şaron’un bu kadar pervasızca davranmasında önemli rol oynamaktadır.
İsrail II. İntifada sürecinde baskı ve katliam politikalarında geri adım atmayı hiç düşünmedi. Bilakis ABD’nin sözde „teröre karşı savaş“ ittifakının en güçlü destekçisi olan İsrail, Filistin kentlerine en gelişmiş silahlarla girdi. Refah, Cenin, Nablus, El-Halil ve daha birçok yerde gerçekleştirilen katliamlar karşısında BM soruşturma açmayı bile beceremedi; çünkü İsrail BM’nin gözlemcilerini kabul etmeyeceğini söylüyordu.
2002 Eylülüne gelindiğinde Ortadoğu Dörtlüsü adı verilen ABD, Rusya, AB ve BM tarafından iki devletli bir çözüm önerisi sunan Ortadoğu Yol Haritası ortaya kondu. Diğerleri gibi mevcut durumu yasallaştırmaya çalışan ve Filistin’in elini kolunu tamamen bağlayan bu anlaşma pratikte Filistin tarafına yönelik her türlü yaptırımdan bahsederken, İsrail’in ise 28 Eylül 2000’den itibaren işgal ettiği topraklardan çekilmesini öngörmekteydi. Fakat İsrail, yeni imzaladığı bu anlaşmaya ve daha öncekilere rağmen Yahudi yerleşim birimi inşasına devam ettiği gibi, daha da insanlık dışı olan ve eşi benzeri görülmemiş bir duvar projesini uygulamaya koydu. Sekiz metre yüksekliğinde ve 730 km. uzunluğunda olması planlanan duvar Batı Şeria’yı tamamen dünyadan tecrit ederken İsrail, bu yolla Filistinli intihar eylemcilerini durdurmayı hedeflediğini söylüyordu. Tamamlandığında 200.000 Filistinliyi mağdur bırakacak olan duvar, aynı zamanda Batı Şeria’nın %45’ini daha İsrail kontrolüne sokacaktır.
İsrail’in utanç abidesi olan duvar tartışmaları henüz devam ederken, bu kez Mart 2004’te bizzat İsrail başbakanı Ariel Şaron tarafından yürütülen ahlaksız bir operasyon ile Filistin’in manevi önderi Şeyh Ahmet Yasin şehit edildi. Bu füzeli saldırı tüm dünyada İsrail’e olan nefreti bir kez daha tazeledi ve Ortadoğu Yol Haritası adlı son barış planı (!) da tarihteki yerini aldı. ABD’nin vetosuyla BM’nin olayı kınamasına bile müsaade etmemesi, bölge dengelerinin nasıl yürütüldüğü konusunda bilgileri de pekiştirdi. Ayrıca uluslararası arenada tanınmış bir yönetimin başkanı olan Arafat’ın da suikast düzenlenecek liderler arasında gösterilmesi, İsrail’in hukuk tanımayan tavırlarının geldiği boyutun görülmesi açısından manidardır. İsrail çılgınlığının nereye kadar varacağı ve terörün asıl kaynağı olan İsrail’e kimin dur diyeceği ise asıl merak edilen sorular arasında.
Şaron’un provakatif Kudüs ziyaretiyle başlayan ve II. İntifada dönemi olarak adlandırılan yeni dönemde Filistin ve Kudüs meselesi sadece Filistinlilerin değil, tüm Müslümanların ve insanlığın meselesidir. Dünyanın en stratejik bölgesi sayılabilecek olan Ortadoğu’nun merkezi konumundaki Filistin, daha uzun yıllar gündemde olmaya ve belirleyiciliğini korumaya devam edecektir.
Her yönüyle Filistin meselesinin ele alındığı bu çalışma, konunun daha iyi anlaşılmasına ve Türk kamuoyundaki duyarlılığın artırılmasına katkıda bulunmayı amaçlamakta ve „Filistin ve Kudüs bilinci“ oluşturmayı hedeflemektedir. Zira dini, siyasi, askeri ve stratejik açılardan büyük ehemmiyeti bulunan Filistin ve Kudüs, kapsamlı bir şekilde tanınmadığı ve kavranmadığı sürece „kutsal topraklar“a yönelik gayretlerimiz ve çözüm önerilerimiz de çok sağlıklı olamayacaktır.
ALINTI


Bu mesaj 1 kez ve en son Muhtazaf tarafından 13.05.2008 - 00:42 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 13.05.2008 - 00:40
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
İŞGAL ALTINDAKİ FİLİSTİNDE İNSAN HAKLARI İHLALLERİ


» Katliamlar

» Filistinli Mülteciler Filistin İstatistik Bürosu tarafından yapılan açıklamada 2003 yılı sonu itibariyle dünyadaki Filistinli sayısının 9,7 milyon olduğu belirtilmektedir. Bu rakamdan sadece 3,7 milyonu Filistin topraklarında, bir milyona yakını ise İsrail sınırları içinde yaşarken, geriye kalan 5 milyonu aşkın Filistinli ise başta Arap ülkeleri olmak üzere dünyanın değişik ülkelerine dağılmış vaziyette vatanlarına serbestçe dönecekleri günü bekliyor.

» Batı Şeria’da Mülteciler BM’de kayıtlı yaklaşık 579.987 mülteci nüfusunun dörtte biri, Batı Şeria’da bulunan toplam 20 kampta yaşamaktadır. Bu kampların %70’i Batı Şeria’nın kasaba ve köylerinde bulunmaktadır. Batı Şeria, UNRWA’nın görev yaptığı yerler içinde en çok kampın bulunduğu bölgedir. Bununla birlikte Batı Şeria’nın en büyük kampının nüfusu Gazze’nin en küçük kampının nüfusuna eşittir.

» Filistini mültecilerin dönüş hakkı Filistinlilerin yerlerinden edilmelerinin üzerinden yarım yüzyıldan daha uzun bir zaman geçmiştir. Bu olay, bugüne kadar Ortadoğu’nun en önemli sorununun başlangıcını teşkil etmektedir. Filistin-İsrail çatışmasının baş sorumlusu İsrail olmasına rağmen İsrail, kendi bakış açısını sunmada her zaman Araplardan daha güçlü ve daha yetenekli olmuştur.

» Filistinlilerin Irak’a Yerleştirilme Projesi Ortadoğu Barış Süreci’nin belki de en önemli bölümü olarak nitelendirilebileceğimiz nihai statü görüşmelerinde tarafları en fazla zorlayacak sorunlardan biri mülteciler sorunu olacaktır. Geri dönüş için tüm yolları tıkamaya çalışan İsrail, Filistinli mültecileri diğer Arap ülkelerinde bırakacağı gibi, Filistin’dekileri de başka ülkelere göndermenin hesaplarını yapmaktadır. Bu yönüyle Irak’ın işgali kendisine önemli bir açılım yapma imkanı sağlayacaktır.

» Gazze'de Mülteciler Sekiz mülteci kampının bulunduğu Gazze şeridinde, 423.881’i kamplarda olmak üzere toplam 772.863 mülteci yaşamaktadır. BM’nin 1947 paylaşım planında, 1940’lı yılların ortalarına kadar tek bir Yahudi’nin bile yaşamadığı Gazze Bölgesi ileride bir Arap devleti kurulmak üzere İngiliz manda bölgesi olarak gösterildi.

» Geri Dönüş hakkı ve İsrailin çıkardığı engeller Filistinli mülteciler sorunu Filistin sorununun insani boyutunu oluşturmaktadır. Sorunun çözümü için devreye giren uluslararası insani hukuk karşısında İsrail’in aldığı tutum İsrail’in hukuk ve adalete kesinlikle değer vermediğini göstermektedir.

» Lübnandaki Filistinli Mülteciler Arap-İsrail savaşlarının, Lübnan’ın İsrail tarafından işgalinin ve Lübnan İç Savaşı’nın kurbanları olan Filistinli mülteciler yarım yüzyılı aşkın bir zamandır Lübnan’daki mülteci kamplarında yaşamaktadırlar. 1948’de yerlerinden edilenler Lübnan’ın İsrail sınırına yakın bölgelerinde yaşamaktadırlar.

» Mülteci Kampları

» Uluslararası Hukukta Filistinli Mülteciler Sorunu Edward Said’in belirttiği gibi, Filistin’in İsrail tarafından işgali „yüzyılın en uzun işgali“dir. 20. yüzyılın yalnızca en uzun değil, aynı zamanda sonuçları itibariyle de en yıkıcı işgalidir. ABD Mülteciler Komitesi’ne göre, dünyadaki her dört mülteciden biri Filistinlidir.

» Ürdündeki Filistinliler Ürdün’ün öteden beri siyasi anlamda hassas bir konu olarak gördüğü Filistinlilerin toplam nüfus içinde oluşturdukları oran, uzun süredir tartışılan bir konudur. Resmi rakamlar Ürdün’de yaşayan Filistinli nüfusun %30’un üzerinde olmadığını söylemekle birlikte, konunun uzmanlarının verdiği rakamlar %50 ile 60 arasında değişmektedir.

» Filistin Diasporasi

» Amerika

» Avrupa

» İntifada Sonrası 28 Eylül 2000 tarihinde ana muhalefet partisi başkanı Ariel Şaron’un (şimdiki İsrail Başbakanı) Mescid-i Aksa’ya yaptığı provokatif ziyaretin ardından bir hafta sonra Cuma günü Başbakan Ehud Barak’ın polis ve asker gücünü yığmasıyla başlayan ikinci büyük Filistinli direnişi diğer adıyla II. İntifada 2004’e gelindiğinde zirve noktasına ulaşıyordu.

» Hedef Siviller Aksa İntifadası’nın başladığı Eylül 2000’den 29 Eylül 2003 tarihine kadar 2.229 Filistinli, İsrail askerlerinin ve yerleşimcilerin saldırıları sonucunda hayatını kaybetmiştir.

» Masum Kurbanlar Öldürülen Filistinlilerin bir çoğunun çocuklardan oluşması ihlallerin önemli bir yönüne işaret etmektedir. Aksa İntifadası ile birlikte İsrail güçleri tarafından öldürülen Filistinli çocukların sayılarında önemli bir artış gözlenmiştir.

» Suikast Politikası Bölgede şiddetin durdurulmasını ve 2005 yılında bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören „Yol Haritası“nın 4 Haziran 2003’te Ürdün’de yapılan zirvede taraflarca kabul edilmesinin ardından, İsrail’in başta Hamas liderleri olmak üzere Filistinlilere yönelik suikast girişimleri arttı.

» Tutuklular İsrail’in kurulduğu yıldan itibaren en sık işlediği insan hakları ihlallerinden biri, Filistinlilere karşı sistematik olarak işkence uygulamasıdır. İsrail zindanlarındaki Filistinli tutukluların tam bir insanlık dramı yaşadıkları, bu insanların işgal yönetiminin görevlileri tarafından her türlü insanlık dışı muameleye ve işkencenin her şekline maruz bırakıldıkları çeşitli insan hakları örgütlerinin raporları ile doğrulanmıştır.

» Israil’in Guantanamo’su

» Dolaşım Özgürlüğü İsrail, II. İntifada’nın başlangıcından itibaren işgali altında tuttuğu topraklarda Filistinlilerin dolaşım özgürlüğüne çok ciddi sınırlamalar getirmiştir. Sadece Eylül 2000 ve Şubat 2001 tarihleri arasında, sınır içi dolaşım sınırlamaları ve engellemeleri Batı Şeria’nın tamamında ve Gazze’nin ise %89’unda uygulanmıştır.

» Utanç Duvarı Güvenlik duvarı ilk kez İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un 21 Şubat 2002 tarihinde Filistin ile İsrail arasında güvenliği sağlamak için „tampon bölge“ oluşturma yönünde alınan kabine kararını kamuoyuna açıklamasıyla gündeme gelmiştir. Ardından Şaron 3 Haziran’da temel olarak Yeşil Hattı takip edeceği öne sürülen 700 kilometrelik duvarın 110 km’lik kısmının inşasını onaylamıştır.

» Yerleşimciler Ortadoğu Barış Süreci’nin başladığı günden itibaren, iki taraf arasındaki çözülmesi en zor problemlerden biri, Yahudi yerleşim birimleri meselesi olmuştur. İsrail hükümeti mülteciler ve Kudüs meselelerinde gösterdiği uzlaşmaz tutumu yerleşim birimleri konusunda da sürdürmüştür.

» Mitchell Komisyonu II. İntifadanın hemen ardından 17 Ekim 2000 tarihinde BMGK’nın kabul ettiği 1322 sayılı kararla, Eylül’de başlayan çatışmaların engellenmesi ve meydana gelen trajik olayların çabuk ve objektif bir şekilde araştırılması amacıyla bir mekanizmanın kurulması öngörülmüştür.

» 11 Eylül Sonrası 11 Eylül saldırılarının ardından oluşan „anti-terörizm“ atmosferinde potansiyel terörist olarak algılanan Arap ve Müslümanlar aleyhinde yapılan propaganda başarıya ulaşmış gibi gözükmektedir. Taliban, Bin Ladin, El Kaide, Vahhabi gibi terimlerin ve isimlerin bugün insanların zihinlerine olumsuz birer imge olarak kazınmış olması bu başarının en büyük göstergesidir.

» Şeyh Ahmet Yasin İsrail’in insan hakları ihlalleri, yargısız infazlar ve uluslararası sözleşmeleri ihlal konusunda umursamaz tutumuna en çarpıcı örneklerden biri kuşkusuz Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas’ın kurucusu Şeyh Ahmet Yasin’e yönelik füze saldırısıdır. 22 Mart 2004 tarihinde gerçekleştirilen suikastla, 68 yaşındaki Yasin, tekerlekli sandalyesi ile sabah namazından döndüğü bir sırada, yanındaki dokuz kişi ile birlikte hayatını kaybetti. Ve 2008 deyiz hala zulum devam etmekte müslümanlar seyretmekte............
ALINTI


Bu mesaj 1 kez ve en son Muhtazaf tarafından 13.05.2008 - 00:45 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 13.05.2008 - 00:41
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Maksat kelam olsun su an offline Maksat kelam olsun  
Siyonistlerin yanlış hesabı

1463 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.03.2007
En Son On: 09.05.2011 - 10:25
Cinsiyeti: Erkek 
Alıntı
Orijınalı RuZGaR

Verdiğiniz linkte de belirtildiği gibi - linkle ilgili söylenecek çok şey var aslında, nasıl bir site linki verdiğiniz Abdülhamite atfedilmiş sözlerden anlaşılıyor, Abdülhamit ki Ümmetçi bir bilinçle ülkeyi bir arada tutmuştur, Filistin için "orası Türk milletinindir, Türk imparatorluğunundur" sözünü ona söyletmek zor olmamış mı, hiç utanıp sıkılmamışlar mı oraya yazarken acaba..- Yahudiler satın almış oldukları ki çok az bir yüzdeyi tutan topraklarını yönetime sızdırdıkları kendi adamları sayesinde almışlardır, bütün bir milletin, orada bir dönem yaşamış bütün halkın suçlanması hiç hoş değil bence.. Bu tavırlarla İsrailin ekmeğine yağ sürüyorsunuz sadece, Gazzede elektriğin bile olmadığı şu anda bunları tartışmanın kime ne yararı var, oh olsun mu diyelim yani yaşananlara..

Şu an Hamas bile İsraili tanıma şartı olarak 67 sınırlarını şart koşuyor, yani kimse sizin dediğinize göre sattıkları toprakları istemiyor, şimdi bunlar ortadayken sizin bahsettiklerinizin ne anlamı ne de önemi var, araya fitne tohumu ekmekten başka bir işe yaramıyor söyledikleriniz!..


....
.Çağımızın en önemli İslam alimlerinden Muhammed Esed 1922 yılında -henüz Leopold Weiss iken- Filistin'i ziyaret etmiş ve orada Siyonist liderlerle görüşmüştü.

“Mekke'ye Giden Yol”da anlatıyor:

“Filistin'e gelmeden önce burasını bir Arap ülkesi olarak hiç düşünmemiştim. Şüphesiz, bölgede 'bazı' Arap topluluklarının da yaşadığını az çok kestiriyordum, ama onları çöl çadırlarında yaşayan göçebeler ve basit, ilkel vaha sakinleri olarak tasarlıyordum hep. Çünkü, ilk zamanlar, Filistin hakkında okuduklarımın çoğu Siyonistler tarafından yazılmış kitaplardı; ve Siyonistler de, doğal olarak, kendi renkleriyle boyuyorlardı tabloyu. Şehir ve kasabaların Araplarla dolup taştığını ve söz gelimi 1922'de Filistin'de her bir Yahudiye karşılık beş Arap'ın yaşadığını ve bu son derece belirgin nüfus farkından kalkarak, buranın bir Yahudi memleketi olmaktan çok bir Arap memleketi olduğunu nereden bilebilirdim? Bu durumu, o günlerde karşılaştığım Siyonist Hareket Komitesi Başkanı Mr. Ussyshkin'e belirttiğim zaman gördüm ki, Siyonistlerin Arap nüfus üstünlüğünü hesaba katmaya niyetleri yoktu pek; onların gözünde, Arapların Siyonizm'e karşı gösterdikleri tepki de öyle gerçek bir önem taşımıyordu. Mr. Ussyshkin'in cevabı, Araplara karşı beslenen Siyonist küçümseme ve horgörüyü dile getiriyordu yalnızca: 'Burada gerçek bir Arap direniş hareketi yok karşımızda; yani tabandan gelen bir hareket. Direniş adına bütün gördüğünüz, gerçekte bir avuç öfkeli kışkırtıcının bastığı yaygaradan başka bir şey değil; bu da birkaç ay, bilemediniz birkaç yıl içinde kendiliğinden çözülüp gidecektir.'”

Çok çarpıcı, değil mi?

Tekrar okuyalım:

“Direniş adına bütün gördüğümüz, gerçekte bir avuç öfkeli kışkırtıcının bastığı yaygaradan başka bir şey değil; bu da birkaç ay, bilemediniz birkaç yıl içinde kendiliğinden çözülüp gidecektir.”

Siyonistlerin hesabı buydu.

Ama Alemlerin Rabbi Allah'ın da bir hesabı vardı.

O hesap gereği İsrailliler yarın Yahudi Devleti'nin 60. kuruluş yıldönümünü HAMAS, İslami Cihad ve Hizbullah füzelerinin menzilinde kutlayacaklar!

Nereden nereye…

***

Saadet Partisi Ankara Gençlik Kolları'dan duyuru:

“Filistin topraklarındaki İsrail mezalimi işgalin 60. yılında devam ediyor. Ancak Müslümanların dualarıyla da Yasinlerin, Ammarların, Fatımaların ellerindeki sapanlar silaha, taşlar kurşuna dönüşüyor ve intifada devam ediyor.

İntifadanın devam etmesi için, 'Özgür Filistin' ve 'Özgür Kudüs' için, mum ışığında çalışan kahramanlar için...

14 Mayıs Çarşamba günü saat 22:00'de Filistin'in dertleriyle dertlenen bütün kardeşlerimizi Saadet Partisi Ankara Gençlik Kolları olarak ışıklarımızı kapatmaya, sadece 5 dakikalığına İsrail vahşetini düşünmeye ve Filistinli kardeşlerimiz için ellerimizi semaya kaldırıp dua etmeye davet ediyoruz.”

Hakan ALBAYRAK...
Ekleme Tarihi: 13.05.2008 - 07:28
Bu mesajı bildir   Maksat kelam olsun üyenin diğer mesajları Maksat kelam olsun`in Profili Maksat kelam olsun Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
pembe_PAPATYA su an offline pembe_PAPATYA  

330 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 28.08.2007
En Son On: 15.08.2010 - 21:27
Cinsiyeti: Bayan 
hepinizden
Ekleme Tarihi: 13.05.2008 - 09:13
Bu mesajı bildir   pembe_PAPATYA üyenin diğer mesajları pembe_PAPATYA`in Profili pembe_PAPATYA Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Berraksu1 su an offline Berraksu1  
Atalarının yahudiye toprak satışıyla mahvolan bir millet. FİLİSTİN. (2)

226 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.02.2008
En Son On: 14.06.2008 - 21:44
Cinsiyeti: Erkek 
Aslında sadece İsrail ve Filistinin tarih sürecinde nasıl bir oluşum gelişme savaş ortamına geldiklerini anlatırken malum linki verdim. Konu benim anlatmak istemediğim bir cihete link te kullanılarak bilerek veya bilmeyerek taşındığı için linki iptal ettim.

Aslında o linki son anda ilave ettim. Yazımda ona hiç ihtiyacımda yoktu. Bir kaç kelime daha fazla izahla onunla vermek istediğimide gayet güzel verebilirdim.Neyse...

Dediğim gibi aslolan benim yazdıklarımla anlatmak istediklerimdir.

Ben yazımda Filistinliler İsraile sattıkları toprakları geri istiyorlar gibi bir ifade kullandığımı hiç zannetmiyorum. Zaten öyle bir şeyde düşünmüyorum.

İsrailin ABD desteğinde uyguladığı acımasız yayılmacı politikasını anlatmaya çalıştım. Taa baştan kendilerine ait olmayan topraklarıda satın alarak büyük İsrail yolunda temeli attıklarını, sonra 67 savaşını fırsat bulup bunu daha ileri safhalara taşıdıklarını yazdım.

İsrailin 67 savaşında işgal ettiği toprakları kendi toprakları gibi kabul ettirmeye çalıştığını fakat Mısıra ait olan Sina yarımadasını çeşitli nedenlerle ve gördüğü baskılarla bırakmak zorunda kaldığını ifade ettim. Aslında İsrailin gaspettiği çok büyük toprak parçaları içinde Sina yalnızca "bunu alında susun" anlamını taşıyordu.

Bugün İsrail gaspettiği toprakları vermemek için kanlı, kansız her yolu denemeye devam etmektedir.Belki bazı başka şeytanlıklar için Filistin toprakları konusunda tavizler verse dahi İsrailin hedefleri çok daha büyüktür. Bırakın Filistinli müslümanların topraklarını geri vermeyi, İsrail bizim Doğu ve Güneydoğu bölgemizde el altından bu ülkenin insanlarını kulanarak büyük topraklar satın almaktadır.
Nedenmi ? Bugün kendi bulunduğu topraklarda ve Filistin topraklarında oynadığı çirkef oyunları oynayabileceği bir süreci beklemek ve harekete geçmek için.BÜYÜK İSRAİL PROJESİ için.

Yani ilk aşamadaki şekliyle BÜYÜK İSRAİL KÜRDİSTAN'ı hayali için. Büyük kürdistan projesi aslında BÜYÜK İSRAİL projesinin ilk aşamasıdır.
Yoksa İsrail ne yapsın onca satın aldığı toprağı. Kürt devleti işine niye bunca masraf yapıp katkıda bulunsun ?

Benim yazılarımı okuyup değerlendirirken altı asır bu bölgede adaletle hüküm süren Osmanlının en ufak bir dahili bile olmadan bölgedeki tüm arap islam devletlerinin haritalarının neden ingilizler tarafından hemde cetvelle çizildiğini iyi öğrenip iyi düşünün derim.
Osmanlıyı, ingilizlerle birleşip arkadan vurma olaylarından bahsetmeye ise hiç gerek görmüyorum. Anlamak isteyen kardeşlerime sanırım bu kadarıda yeterli.

Böylece benim yazılarımın her satırının neden bu kadar emek sarfedilerek buraya aktarıldığınıda öğrenmiş oluruz diye düşünüyorum.

Başlık altındaki ilk yazımda şunlarıda ifade ettim. ABD ve İSRAİL bu bölgede daha bir süre kanlı çirkin eylemlerine fırsat bulsalarda sonunda galip gelecek olan Hak dinin mensuplarıdır. Çünkü Allah yanlışları nedeniyle kahır ve gazabla imtihanlar versede sonuçta hakim olacak olan Hak din ve onun uyanışa geçen insanlarıdır.

Bu genel uyanışın lideride yine çetin imtihanlardan sonra haçlı ve siyonist beladan sıyrılmış Türkiye olacaktır.



Bu mesaj 1 kez ve en son Berraksu1 tarafından 13.05.2008 - 11:08 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 13.05.2008 - 10:57
Bu mesajı bildir   Berraksu1 üyenin diğer mesajları Berraksu1`in Profili zum Anfang der Seite
RuZGaR su an offline RuZGaR  
RE:

Moderator
1295 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 06.12.2004
En Son On: 19.03.2012 - 20:30
Cinsiyeti: Bayan 
Alıntı
Orijınalı Berraksu1

Rüzgar kardeşim yazınızı okuduğumda şaşırmadığımı söylersem yalan söylemiş olurum.

Benim bugüne kadar yazdığım yazılarda hem haçlı sömürgeciler hemde siyonist yahudi hakkındaki düşüncelerim apaçık bellidir.
O toprakların babam cihetinden ata diyarı olduğunu ve bu nedenle içimin yandığını anlatmaya çalıştım. Fakat bu konunun yani Filistinlilerin geçmişteki toprak satışları nedeniyle bugün çektikleri kahırların ülkemizdede benzeri bir sürece sebep olabileceğinine ikaz ettim. Detaylarla ve yaşamsal anlatımlarla gelinen noktayı anlatmaya çalıştım.

Siz benim yazdıklarımı iyi okuyup anladığınızdan eminmisiniz ? Birşeyleri özellikle linkte gördüğünüz ve hoşunuza gitmeyen birşeyleri görüp hemen karar vermiş olmayasınız ? Link için şunu söylemeliyim, googlda konu için tarihsel yönde bir yazı ararken bu yazıyı tesadüfen buldum.Sitenin kimin olduğuna bakmadım bile. Olaylar doğru yada doğruya yakınsa pekde bakmam zaten.
Şöyle içeriğine bir bakıp Filistin topraklarında oynanan oyunları yansıtan bir yazı düşüncesi ile yazıma ilave ettim.
Bahsettiğiniz gibi Abdulhamit için kötü sözlerde göremedim. Belki hızla okurken bir iki detayı atlamış olabilirim.

Linki ön plana çıkarıp benim yazdıklarımı görmezlikten gelmek. Yazdıklarımı doğru yanlış anlamadan daha baştan kabul etmemek anlamına gelmezmi ? Link sizi bu kadar rahatsız ettiyse bir dokunuşta kaldırırım. Benim aslolan burada yazdığım yazıdır.Zaten tarihsel süreci ben kısaca vermiş bulunuyorum.

Söylediklerinizin tam tersine Abdülhamit'e teklif edilen İsrailin kuruluşu için yapılan tüm teklifleri reddettiğide linkteki yazıda yazıyor. Kaldıki Abdulhamit döneminde bu padişahımızın hatalarıda olmuştur.Baskı ile geçen ve bir adım ileri gidemeyen sadece kaosları öteleyen bir Osmanlı vardır Abdulhamit döneminde. Abdulhamitin ülkesi için çırpındığı mutlaktır.
Bu hal böyle kötü bir dönemde padişah olmanın verdiği şartlarda ancak böyle mücadele edilir kararı ilede Padişahın dönemini geçirmesi söz konusudur.Sonuçta Osmanlı bu kaosu temdit döneminin sonunda geldiği yerin acı meyvelerini toplamaktan maalesef kurtulamamıştır.

Sonuç olarak benim hem filistinliler için, hem yahudiler için hem ABD için hem Osmanlının son dönemi için yazdıklarımda düşündüklerimde apaçık ortadadır.

Merak edilen başka bir husus varsa onuda seve seve cevaplarım. Yeterki yanlış anlamalarla emekler boşa gitmesin.

Not : Tepesine tepesine vurup rezil etmek şayet Yahudinin, haçlının ekmeğine yağ sürmekse şayet, ben bu yağı zevkle sürmeye devam edeceğim.Mühim olan anlatılmaya çalışılanı, yapılmaya çalışılanı okuyabilmektir diye düşünüyorum.






Verilen linkte eleştirdiğim Abdülhamit hakkında kötü şeyler yazmaları değil, mantık dışı şeyler yazmalarıydı. Bu da linkteki bilgilerin doğruluğundan şüphe etmemi sağlamıştı doğal olarak..

Filistinlilerin toprak sattığı iddiasının, günümüzde dile getirilmesi konusunda eleştirilerim oldu, çünkü zaten Arap düşmanlığının mesnedsiz şekilde prim yaptığı ülkemizde bir de topraklarını sattılar iddiasıyla insanların onlardan dualarını bile esirgediklerine bir çok kez şahit olduğum için böyle bir tepki verdim. Kendi topraklarımız için emsal oluşturması açısından örnek verdiğinizi anladım ki zaten İsrailin Filistinde yapmış olduğu katliam, işgaller ve Abdnin desteği konusunda kimsenin aksini düşüneceğini sanmıyorum, yazınızda da anlamadığım yer olduğunu düşünmüyorum ancak yine de türlü Yahudi oyunlarıyla ele geçirilmiş olan topraklar için Filistinlilerin suçlanmasından duyduğum hoşnutsuzluk için yazılmış bir mesajdı, hepsi bu..göz kırpma




Bu mesaj 1 kez ve en son RuZGaR tarafından 14.05.2008 - 20:53 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 14.05.2008 - 20:53
Bu mesajı bildir   RuZGaR üyenin diğer mesajları RuZGaR`in Profili RuZGaR Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Berraksu1 su an offline Berraksu1  
MÜSLÜMANLAR ÖZELEŞTİRİYE AÇIK OLMALI....

226 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.02.2008
En Son On: 14.06.2008 - 21:44
Cinsiyeti: Erkek 
RÜZGAR kardeşim cevabın için teşekkürler.

Size cevapla birlikte bir konuyuda aydınlatmak isterim.

Yazılarımdanda anlaşılacağı üzere, ister Filistin olsun ister müslüman başka bir arap ülkesi veya ülkemiz insanları olsun devamlı şu noktayı vurguluyorum. Yazılarımın hemen hemen haçlı ve siyonistlere değindiğim bölümlerinin tümünde İslam kimliğine sahip milletlerin haçlı ve siyonist tehlike karşısında yeterince uyanık olmadığı hatta çok büyük gafletler içinde hatalar yapıldığının uyarıları var.

Zaten müslümanların bu kuşatılmışlıktan kurtulmak için Kuran ve akıl yolunun gerekli kıldığı objektif değerlendirmelerden başka hiç bir yoluda yok. Birde özellikle bunu vurguluyorum. Dinimizin fertleri hatalı işleri terkedip Kuran'ın özüne dönmedikleri sürece bu acılar devam edecektir.Hiç bir dua bu hali değiştirmez. Çünkü Allah katında kabul görmez.Bunun ispatı İslam coğrafyasının bugün yaşadıkları, yaşamaya mecbur kaldıklarıdır.

Dualar ancak müslümanlar doğruya yöneldiklerinde kendilerine Allah katından karşılık bulur.
Şimdi diyeceksiniz ki Allah bu haldemi bırakır ? Asla ve asla.
Bu münezzeh dinin, Hak dininin mensupları şüphesiz sonunda yine galip kılınacaklardır. Fakat o hal dahi uyanışlarla birlikte mümkün olacaktır.

Bunun dışında Allah'ın yardımının geleceği bir hal ise muazzam bir örnek olan Osmanlının feci bitişinden sonra küllerinden yepyeni bir devletin, bir Cumhuriyetin çıkışıdır. Bu Allah'ın müslümanı ağır dersler versede sonunda düştüğü yerde bırakmayacağının ve elinden tutup tekrar hamleler yapması için fırsatlar vereceğinin en güzel misalidir.

Müslümanlar acıda olsa özeleştiri yapmak durumundadırlar, mcburiyetindedirler. Allah, ayetlerinde devamlı olarak düşünmeye davet ediyor. Müslümanlığı aşağılamak bambaşka aşağılık bir iştir. Bu iki tam zıt hali karıştırmamak gerekir.

Şu noktayıda çok iyi bilmek gerekiyor.Eleştirilere açık olmayan fert ve toplumlar, hatalarını telafi etmek ve sonrada doğruya ulaşmak imkanındanda mahrum olurlar.

YUNUS SURESİ, 100 : ALLAH PİSLİĞİ/GAZABI AKLINI KULLANMAYANLARIN ÜZERLERİNE YAĞDIRIR.

Ekleme Tarihi: 15.05.2008 - 11:52
Bu mesajı bildir   Berraksu1 üyenin diğer mesajları Berraksu1`in Profili zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1829 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
Gönülbagi (36), zekiyem (40), sofican2006 (42), gülsena (47), gül_ (50), ~~nur~~ (40), yunus07 (37), zaza_kral (45), Fenerli_1907 (32), semedani (46), farukk (46), talebe- (61), miluji (37), m_celik (31), tamer038 (51), dadas recep (45), alain (40), olgunol (52), efkanaksoy (57), Hasannn (43), Sedat IÞI.. (39), m.salih fidan (37), fuheyre (44)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.06944 saniyede açıldı