0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » ADINI BİLİYORUM

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 2 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
ADINI BİLİYORUM

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 

Adını bilmiyorum… Yaşı ondan fazla olamazdı. Filistinli bir kız çocuğuydu. Buğulu gözleri birazdan yağdıracağı yağmurların habercisiydi. Filistin üzerine yazılmış dokunaklı bir şiir okuyordu. Okuduğu şiirin sözlerine, sicim gibi akan gözyaşları daha bir mana katıyordu. O kadar içten, o kadar masum ağlıyordu ki anlatamam… Daha henüz ilk mısraları okurken tutulduğu ağlaması şiirin sonuna kadar onu bırakmadı. Hatta bir yerde hıçkırıklar sözlerini bastırdığı için bir süre başını önüne eğdi, minicik elleriyle gözyaşlarını sildikten sonra kendini toparlayıp devam etti.



Adını bilmiyorum… Şu ana kadar bu kız kadar içten ağlayan kimseyi gördüm mü bilmiyorum, ama o simsiyah gözlerinden akan gözyaşları gökteki yıldızlar kadar kutsaldı… Ne diyorum ben, zaten onlara gözyaşı demek bile yanlış; görsen, yıldızlar dökülmüş, küçülmüş de gözlerine konmuş dersin… Hayır, bu kız ağlamıyor, Yüce Yaratıcı onu sevmiş de gözlerine ışıl ışıl parlayan şeffaf yıldızlar bahşetmiş dersin… O zeytin karası gözler, o üzerinde şebnemler olan billur bakışlar izleyen herkesin yüreğinde derin bir yara açmıştır. Kendi dilinde yani Arapça yazılmış bir şiir okuyordu. Okuduğu şiirin tercümesi alt yazı ile veriliyordu. Ne kadar gereksiz bir uygulama… Bu kızın okuduğu şiirden anlamak, etkilenmek için tercümeye ihtiyaç var mıydı ki? Hayır, o Arapça veya herhangi bir dilde konuşmuyordu, insanlığın müşterek lisanıyla, herkesin anlayacağı duygu diliyle içini döküyordu… Okuduğu şiir Filistin üzerineydi… Filistin… Esaretle eşanlamlı olmuş, duyulduğu zaman acı ve ıstırabı çağrıştıran başka bir kelime biliyor musunuz? “Sade acı mı, direniş yok mu, umut yok mu?” diye sorarsanız “Var ya, elbet var” derim. O şiir okuyan kızın gözlerindeki yürek gözyaşlarının parıltısı karamsarlığa, ümitsizliğe ait olamazdı… O derin gözler umutsuzlukla bakmıyordu… Ağlıyordu evet, ama bu ağlayış çaresizliğin değil, ataletin hiç değil, özgürlüğe yakın olmanın, özgürlük uğruna çabalamanın, vatana duyulan sevginin bir nazıydı.



Adını bilmiyorum… Belki de haberi veren adını söylemiştir ama ben duymadım. Özenle taranmış gece rengi saçları vardı, küçük kulaklarında küçücük küpeleri… Okuduğu şiirle beraber bu çocuğun duruşu Filistin’in yıllardır yaşadığı acıların bir numunesi, bir özeti gibiydi… Yahudi’nin çizmesi altında ezilen, baharlara hasret, kışlardan bıkmış Filistin’in… Çocukların en gelişmiş tankların önünde korkusuzca sapan salladığı düşler ülkesi… Şairlere ilham veren Mescid−i Aksa’nın vatanı… Ümmet−i Muhammed’in, Rahman’a secde etmek için yöneldiği ilk kıble… İnsan bu kıza baktığında Filistin’i, Filistin’e baktığında onu hatırlıyor. “Ben gökyüzünün her tarafını Filistin bayraklarıyla donatacağım” diye haykırdığında zalimlerin onun küçüklüğü karşısında nasıl da ezildiğini görür gibi oldum. Dudaklarından her Filistin sözcüğü döküldüğünde sarsılıyor, hıçkırıkları artıyordu. Esaretten söz ediyordu, büyük cengâver Selahaddin’den…



Dedim ya adını bilmiyorum. Filistinli bir kız işte… Filistin’in nazlı çiçeklerinden bir çiçek… Belki şiirini bitirdikten sonra onu bekleyen arkadaşlarıyla bahçeye çıkıp ip atlayacaktı… Belki işgalci Yahudi tanklarına, yuvalar yıkan Siyonist buldozerlere taş atmak için birazdan sokağa fırlayacaktı. Onun adını bilmesem de kim olduğunu biliyorum. O ve onun gibi adlarını bilmediğimiz sayısız kardeşimiz Yahudi zulmüne teslim olmadan şerefli direniş yolunu seçtiler. Bizim boynumuz bükülmesin diye boyunlarının, kollarının kırılmasını göze aldılar. Yahudi’yi rahat yüzü göstermeyeceklerine and içtiler, ahde vefa gösterdiler… Ortadoğu’nun en güçlü ordusu olarak gösterilen Siyonist işgal ordusuna sapanla kafa tutmanın, yani ümitsizliğe bir tutam umutla karşılık vermenin kitabını yazdılar. Bu minik eller, dev yürekler yüreksizlere her gün söndürdükleri hayatlarıyla ders vermekteler, gayretsizler onların azmi karşısında saklanacak yer arayadursun, onlar direnişin verdiği lezzetin zirvelerinde geziniyorlar. Bizim onlardan öğrenecek çok şeyimiz var.



Eskiden gözlerimi kapadığımda sade karanlığı görürdüm. Bu kızın içten şiir okuyuşunu izlediğimden beri gözlerimi kapadığımda onun gözlerinde ışıltısını gözyaşı olarak göstermiş umudu görüyorum. İşte bunun adını biliyorum; adı özgürlük, adı sapan taşıyla gelen zafer, adı İslamî direniş…


Ekleme Tarihi: 27.01.2008 - 10:55
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 
Gazze’nin kuzeyindeki Cebeliye mülteci kampı…
Aslında artık kamp değil de kasaba denilse daha doğru olurdu. Birinci ve ikinci Arap-İsrail savaşlarından bu yana işgalci İsrail zulmünden kaçıp nefes almak için sığınılan bu mülteci kampı, koskocaman bir kasabaya dönüşmüştü.
O gün Cumaydı. Şafak henüz yeni sökmüştü. Kahvaltı için mutfağa yönelen Cemile, ablası Nahlah ile karşılaştı.
-Hayırlı sabahlar abla!
-Hayırlı sabahlar. Ben çayı koydum. Sen de şu radyoyu açar mısın?
Cemile köşedeki radyoya uzandı. Parmağıyla düğmeye dokununca radyo çalışmaya başladı. Abla kardeş, hem konuşuyor, hem de kahvaltı hazırlıyorlardı.
-Çocuklar nasıl abla?
-Nasıl olsunlar Cemile. Dul halimle sekiz çocuğa bakmak kolay değil.
-Sabretmeliyiz abla. İnşallah bu sıkıntılar geçecek. Gün gelecek Filistin de gülecek…
-İnşallah Cemile inşallah.
-Dünden beri sesler kesilmedi. Hala silah sesleri devam ediyor.
-Akşamdan beri Beyt Hanun’dan çatışma sesleri geliyor. İşgalci askerler su gibi kurşun yağdırıyorlar Beyt Hanun’a
Radyodan yükselen spikerin ani sesiyle kulakları kabardı her ikisinin. Yerel radyo spikeri heyecanlandı. Yayın akışı kesilmiş, olağandışı bir haber veriliyordu:
“Sayın dinleyiciler, geceden bu yana işgalci askerleriyle çatışan bir grup kardeşimiz, şu anda mahalle camimize sığınmış durumdalar. Muhasara altına alınan kardeşlerimize yardım edelim. Onları işgalci askerlerden kurtaralım. Herkesi caminin önünde toplanmaya davet ediyoruz. Kardeşlerimizi kurtarmak için camiye…”
-Aman Allah’ım duydun mu abla?
-Ne yapacağız? Allah’ım!..
Hamas’tan milletvekili olarak Filistin parlamentosuna giren Cemile Şanti, ablası gibi telaşını devam ettirmedi. Zeki, akıllı ve basiretliydi. Kısa bir sessizlikten sonra,
-Gidiyorum abla! Dedi.
-Geliyor musun? Nereye Cemile henüz kahvaltı…
-Kalsın abla. Camiye sığınan kardeşlerimizi kurtarmalıyız.
Kapıdan çıkarken hatırlamış gibi döndü.
-Macid ve Mahmud’a nereye gittiğimi söyleme. Peşimden gelebilirler.
Macid Garabavi ve Mahmud Ebu Halil, Cemile Şanti’nin korumalarıydı. Onlardan habersiz gitmesi gerektiğini düşünmüştü. Düşündüğü şeyi yapmak oldukça tehlikeliydi. Fakat zaman dardı ve hemen işe koyulmalı acele ve hızlı hareket etmeliydi.
Yakındaki bir evin kapısını çaldı. Avluya girip bir müddet evin kadınlarıyla ayaküstü konuştu. Çıkar çıkmaz başka bir eve yöneldi. Peşinden girdiği evde ayaküstü konuştuğu iki kadın da çıkıp diğer sokaktaki evlere ayrı ayrı girdiler.
Biraz sonra girilen evlerden kendilerinden sonra birer kadın daha çıkıp başka evlere yöneldi. Böylece kuşatma altındaki caminin çevresindeki evlerden birer ikişer kadınlar sokağa çıkıp camiye doğru yol aldılar. Yürüyenlerden ikisi aralarında konuşuyordu.
-Ne olmuş?
-Camiye sığınan kardeşlerimizi işgalci askerler muhasaraya almış. Cemile Şanti hepimizin caminin önünde toplanmamızı istemiş. Kardeşlerimizi kurtarmamız lazım.
-Haklı… Onlar bizim erkeklerimiz. Bizim için mücadele ediyorlar. Şimdi onlara yardım etmek boynumuzun borcu.
-Baksana her sokaktan birkaç kadın çıkıyor.
Biraz sonra yüzlerce kadın çatışma alanına doğru sel gibi aktı. Caminin bulunduğu sokak ve çevreyi kuşatan askerlerin şaşkın bakışları arasında kadınlar caminin avlusuna doluştular.
-Kardeşlerim, dedi Cemile Şanti. İçerdeki erkeklerimizi aramıza katıp kaçıralım. İşgalci askerlerin onları öldürmesine fırsat vermeyelim. Bugün cesaret günüdür. Haydi... Kahrolsun İsrail…
Sloganlar ve protestolar eşliğinde kadınlar aralarına sızan eylemci militanlarla beraber, yürüyüşe geçtiler. Sesleri arzı inletiyordu. Şaşkın bakışlarla cami avlusundaki kadınlara bakan İsrailli bir asker soluğu komutanın yanında aldı.
-Komutanım!... Komutanım! Militanlar kadınların arasına sızdılar
-Evet görüyorum, dedi komutan öfkeyle…
Karşısında 1500 kadar kadın vardı. Geceden bu yana çatışmaya girdiği militanlar göz göre göre kaçıyor / kaçırılıyordu.
-Kim o kadın, dedi yanındaki askere.
-Bilmiyorum komutanım. Bazı arkadaşlar Hamas milletvekili Cemile Şanti olduğunu söylüyorlar.
-Hamas milletvekili ha! Kadınlarının da erkeklerinden aşağı kalır yanları yok. Evi Cebeliye’deki değil mi?
-Evet komutanım. Bu kadınları sabah sabah o örgütleyip buraya getirmiş olmalı.
-Şimdi kulaklarını aç ve beni iyi dinle
-Emredersiniz komutanım.
Aralarındaki konuşmadan sonra işgalci asker komutanından hızla uzaklaşıp köşedeki tanka yöneldi. Biraz sonra önde bir zırhlı araç, arkada da tank, yolun sonunda kayboldular.
Komutan yanına çağırdığı çavuşa yeni talimatlar verdi.
-Hepsine dağılmasını yoksa hedef gözetmeden ateş açacağınızı söyleyin.
-Ya dağılmazlarsa komutanım… Gerçekten ateş açalım mı?
Suratı asık bir şekilde çavuşa bakan komutan içindekini kustu.
- Evet! Hedef gözetmeden.
Birazdan yükselen silah sesleriyle kadınların çığlıkları birbirine karışmıştı. 1500 kişilik kadınlar topluluğundan arşı titreten feryatlar yükseliyordu. Kimi alkanlar içinde yere yuvarlanmış, kimi toz toprak içindeydi.
Cemile Şanti yere düşmeden önce son gördüğü manzarayı unutmadı. Gözlerinin önünde bağırlarında al kanlarla şehadet gülleri açan yakın arkadaşları İbtisam ve Reca ebediyet âlemine uçmuşlardı. Şehadet âlemine…
İlk bariyeri yardıklarında yanında hep onları görmüştü. Kuşatmayı kırmada kararlı ve azimliydi ikisi de. Silahsız kadınların en güçlü silahlarla yüz yüze geldiği bu kaos ortamında birbirlerinden ve özgürlük tutkularından başka bir şeyleri yoktu.
“Ya şimdi.. Ya şimdi..” dedi gözyaşları içinde. “Onlar da yok. Ey İbtisam, ey Reca! Yine geride başımızdaki zulümle kaldık.”
İşgalci askerler silahsız kadınları tarar taramaz hemen uzaklaşmışlardı. Yardıma koşan insanlar, ölü ve yaralıları ambulanslara yerleştiriyor, bir an önce hastaneye yetiştirmeye çalışıyorlardı.
-İki ölü onlarca yaralı var, dedi karşısındaki kadın.
-İbtisam ve Reca dışında ölen yok mu?
-Hayır, ama yaralı çok.
Acılarını içine gömerek hatırlamış gibi konuştu.
Ya camiye sığınan erkekler…
-Hepsi içimize karışıp kurtuldu, dedi karşısındaki kadın sevinçli bir yüz ifadesiyle…
-Hamd olsun sana rabbim, hamd olsun. Dudaklarından ilahi vaadin hakikat incileri döküldü; “Mümin kadınlar ve Mü’min erkekler birbirlerinin yardımcıları / velileridirler…”
Artık eve dönebilirdi. Üzerine düşeni yerine getirdiğine inanan bir yürekle yorgun argın bir halde evinin olduğu sokağa yaklaştı. Kalabalık insanlar gördü. Kimi koşuyor / koşuşturuyor; kimi de onu görünce buz kesilmiş gibi donup kalıyordu.
-Ne oldu dedi heyecanla niçin koşturuyorsunuz?
Herkes parmağıyla evini işaret ediyordu. Heyecana tutulmuş yüreğiyle dumanların yükseldiği tarafa baktı. Son bir güçle koşar adım köşeyi döner dönmez, dizlerinin bağı çözülürcesine yığıldı.
Evi bombalanmış, yakıp yıkılmıştı. Henüz sedyelere konulan üç cenazeye gözleri takılınca, gayri ihtiyari dudakları açıldı:
-Abla.. Macid.. Mahmud…
Ekleme Tarihi: 27.01.2008 - 10:59
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1748 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
selaattin (63), didabra (41), cem_80 (44), nadim (57), Ramazanoglu (55), hilal_celik (36), fehmi84 (40), Feyza (40), maleman (43), _berzah_ (39), Süley (44), tevatur (53), fendülüs (49), bilal1 (52), Suvarîi (55), enes8386 (42), NUHYILDIZ (49), Esra_01 (41)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.59440 saniyede açıldı