0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » KABZ U BAST

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
KABZ U BAST

1686 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.07.2007
En Son On: 17.08.2009 - 12:01
Cinsiyeti: Bayan 
KABZ U BAST
Kabzda Bile Kapıdan Ayrılmama

Kabz (iç darlığı) halindeki zaman dilimleri uzun ya da kısa sürebilir. Bu bazen Allah’tan uzaklaşma ile gelmiş bir küsuftur. Günah ile gelmişse tevbe ve istiğfar ile süresi kısaltılabilir. Bazen çok uzun kabzlar ümitsizlik vesilesi olur, insan bu durumlarda adeta hiç ışık görmez. Ne kadar uzun sürse, şart-ı adi planında insan iradesi, insanın günahları, insanın teveccühsüzlüğü onda rol oynasa da bir gerçek vardır: “Allahu yakbidu ve yebsut - Kabzı veren de bastı veren de Allah’tır” hakikatınca bu Allah’ın elinde bir şeydir. Herşeye rağmen insan vefayla, sadakatla sürekli o kapıya teveccüh etmelidir.

Bu hususta meşhur menkıbe misal verilebilir: Bir mürşid pek çok talebe yetiştiriyor. Çevresindeki müridlerin hepsi olgunlaşıyor, hepsinin ufku açılıyor. Kalb gözleri açılıverince efendilerinin şekavetini (kötü halini) de görüyorlar. Bakıyorlar ki levh-i mahfuzda veya levh-i mahv ve isbatta o zatın sürekli şekavet kareleri var. O zaman birer birer ondan yüz çeviriyor, terkedip gidiyorlar. Sadık bir bendesi ise “Biz bu zat vesilesiyle erdik.” diyor, kalıyor yanında. Hoca geride kalan o tek talebesini çağırıyor ve “Oğul, arkadaşların niye ayrıldılar?” diye soruyor. Vefalı talebe “Efendim, sizi şöyle şöyle gördüler.” deyince; Hak yolcusu o adam, titrek kalbi ve yaşaran gözleriyle “Ben hakkımdaki o yazıyı, çirkin kareleri kırk senedir görüyorum. Ama oğul var mı başka kapı ki ona gideyim.” diyor. İşte herşeye rağmen gönül verdiği kapıdan ayrılmamaya kararlı zatın sadakat ve vefa ifade eden bu sözü adeta bir düğmeye dokunuyor gibi bir kurtuluş vesilesi oluyor. Şekavet saadete dönüşüyor. Evet, aynen öyle de kabz, Allah'tan gelen bir imtihan gibi bilinmeli ve iç daralmalara, kalbi tıkanıklıklara rağmen insan yine yöneldiği kapının tokmağını çalmaya devam etmeli.

Bast’ta teyakkuz


Bazen kabzın pençesine düştüğünüzde, ne kadar gözünüz hakikate açılsa, ne kadar ulvî alemleri müşahede etseniz bile hiçbiri aklınızda kalmaz. Önünüzü, arkanızı hep karanlık görebilirsiniz. Bütün güzel inşirah veren kareler silinir gider zihninizden. Vefa ile bunu bast’a (iç rahatlığı) ve huzura çevirmek için o eşikte beklemek gerekir. Yine menkıbede geçen bir şey vardır: Veli bir zat bakıyor ki bir köpek çöplükte eşeleniyor. Günlerce aynı çöplükte eşelenip duruyor. Diyor ki “Nedir senin bu halin. Hiçbir şey olmadığı halde sürekli burada bir şeyler aranıyorsun?”. -Menkıbe bu ya- “Sultanım diyor, ben bir zaman orada bir kemik bulmuştum.” İşte bu mesele. Kemik bir kere nerede bulunmuşsa bir başka zaman da orada bulunabilir. Gözünü kapıdan ayırmadan beklemek lazım. İnsan sürekli böyle bir imtihan içindedir. Zaten bu yolda olmayan, bu türlü meseleleri birbirinden tefrik edecek kadar duyarlı olmayan, hayatın herc ü merci içinde ömrünü geçiren insanların Allah’la bu türlü bir alış-verişi anlaması da mümkün değildir.

Ayrıca sürekli bast tehlikeli olabilir. Hani bazen içte inşirah (gönül ferahlığı) hasıl olur, insanın oynayası gelir. Sebebi belli olmadan insan maiyyet hissiyle dolar da yerinde duramaz hale gelir. Arkadaşlarda bu türlü haller olunca ben tevbe ve istiğfar tavsiye ediyorum. Çünkü öyle bir gaflette insan yalnızlığa düşebilir, herşeyi kendinden bilebilir, inşirahların kaynağının kendisi olduğunu zannedebilir. Oysa kul, başarılarında dahi tevbe etmeli, başarılı olduğunda da günah işlemiş gibi Allah’a yönelmeli; yönelmeli ki bu başarıları kendisinden bilmesin ve Cenab-ı Hak onları hezimetlere çevirmesin.

Kabzdan kurtulma yollarından en evvel zikredilmesi gereken şey ayet ve hadislerde ifade buyrulan husustur: İşlenen günahın, kötülüğün, seyyienin hemen arkasından bir sevabın, iyiliğin, hayrın yapılmasıdır. Çünkü yapılan bu hayır o kötülüğü siler götürür.

Kabz u Bast ve İnsan Karakteri

İnsan karakteri ile kabz u bast arasında bir alaka olabilir. Bazı ruhlar kabza daha yakındırlar. Bazı hassas insanlar mazhar olduğu bast karşısında bile “Ben ne yaptım ki böyle bir mükafat verildi” derler, bast bile onlar için bayağı bir sıkıntı kaynağı olur. Değişik hadiseler karşısında da derin bir duyarlılığa sahiptirler. Daha önce bencil ruhların mülahazasına bağlayarak arzetmiştim: Bunlar derler ki “ateş düştüğü yeri yakar.” Bu söz bencil ruhların sözüdür. “Ateş çevresini de yakar” ifadesi ise bir parça diğergam ruhların sözü. “Ateş nereye düşse beni yakar.” sözüne gelince bu kamil ruhların vicdanlarının sesidir. İşte bu derece ihsasları derin, dünyanın herhangi bir yerinde bir hadise olduğu zaman kendine göre mana çıkaracak bir ruh çok defa kabzın demir pençesine düşer, ızdırap çeker. Dışta cereyan eden hadiseler onda fırtınalara sebep olur. Hatta onun fiziki yapısına tesir eder. Bir kısım ruhi problemlerin, bir kısım psikosomatik (ruhî sebeplerle meydana gelen bedeni rahatsızlık) rahatsızlıklara sebebiyet verdiği gibi, dünyanın değişik yerlerinde cereyan eden hadiseler aynen psikosomatik hastalıklar gibi onun bedeninde kendini hissettirir. Bacağı ağrır, boynu ağrır, dişi ağrır vs... buna o şahıs için “dünyasomatik” hastalık diyebiliriz. Veya cihannüma ruhların “cihansomatik rahatsızlıkları”...

Kabz ve Bastın Sınırları

Kabz ve bast birbirlerine sınırı olan komşulardır. Birisinin bittiği yerde diğeri başlar, birisinin başladığı yer diğerinin bitiş noktasıdır. Kabz kısa da sürebilir, çok uzun da olabilir. Bazen Nebi’yi (sallallahu aleyhi ve sellem) bile nevmid edecek şekilde kabzlar yaşanabilir. İnanmıyorlar diye o derece sıkıntıya girer ki vadi vadi dolaşır. Nebi’nin kabzı da budur. Bazıları da vardır ki; dünya tutuşsa onun bir tutam otu yanmaz. GÜNÜMÜZDE DÜNYANIN NERESİNE ATEŞ DÜŞSE YANACAK DUYARLILIKTA İNSANLARA İHTİYAÇ VAR. Bilmem nerede, hangi vadide, hangi dağın arkasında, hangi mazlum çocuğun hali içine bir kıvılcım gibi düşecek insanlara...


Kirik Testi
Fethullah Gülen
Ekleme Tarihi: 10.11.2007 - 00:22
Bu mesajı bildir   KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1071 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
(a.yasir) (57), alihaydar02 (48), cantanem (51), burakburak (52), FiLiZ-NL (48), sonsuzluk38 (54), zümrüdüanka (49), Rumeysa1980 (44), ruhneraz (51), EREN12 (60), cihat25 (67), sidika (49), bir dost (51), serdar81 (59), Gayemiz : ALLAH (36), ebu-abdurrahman (49), basrikaya (49), sahaf (51), [melike] (34), Eibo (), Sonofgavs (44), Fuat Özgürlük (58), Cueneyt88 (36), hüzünlü (45), burak_22 (40), alperen_66 (46), aliosmanpolat (44), islam_2005 (34), TuRkMeNkIzI__Mi.. (34), gunesm (54), moslem (34), mustafa karaba&.. (56), sivasli58 (42), yusuf_islam (34)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.58746 saniyede açıldı