0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » DENEME TAHTASI » Sevmek benzemektir

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 6 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
Sevmek benzemektir

1686 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.07.2007
En Son On: 17.08.2009 - 12:01
Cinsiyeti: Bayan 
Sevmek benzemektir
07/11/2007 - 15



Dilek ÇAĞLAYAN





Asr_ı Saadetten tablolar geliyor gözümün önüne. Mekke'den, Medine'den, Naif’ten. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin o ruhlara huzur, gönüllere sürur veren hayatından kesitler ve O'nun gökteki yıldızlar kadar seçkin ashabından modeller.
Öyle dehşetli bir asırda yaşıyoruz ki, insanlar şaşkın. Örnek alınacak, model olacak kimse yok gibi. Çocuklarınsa sahte kahramanlarla süslü hayalleri.
Oysa bizler Müslümansız. Böyle şaşkın olmamalıyız. Yolumuzu aydınlatacak, bize misal olacak o kadar çok yıldızlarımız var ki tarihimizde. Hangisine tutunsak yolumuzu buluruz.
Hz. Hatice geliyor ilk aklıma. En sevgilinin, en sevgilisi. İlk eş, ilk Müslüman, ilk model. Efendimizin en büyük desteği, en zor zamanlarındaki. Önemli olan da bu değil mi?
Evliliği geliyor gözlerimin önüne, Peygamberimiz ile olan. Kendisi kırk yaşında, iki evlilikten dul kalmış, iki çocuklu bir kadın. Çok akıllı ve zeki idi. Aynı zamanda da yüksek bir ahlak ve feraset sahibi. Mallarının ticaretinde görevlendirdiği Muhammed (a.s.) isimli genci her yönüyle çok beğenmiş ve takdir etmişti. Bütün zamanların en mükemmel insanını. Her devirde, insanların sevdiği, örnek aldığı, yaşantısını, ahlakını, sünnetlerini uygulamağa çalıştığı o yüce insanı. Daha o zaman anlamıştı bu dünyanın gidişatını tersine çevirecek biri olduğunu.
Teklifi kendisi götürdü ilk, bütün ayıplamaları arkasında bırakarak. Ve Kâinatın Güneşi, onunla evlenmek isteyen bir sürü genç kız varken, kabul etti kırk yaşındaki kadını zevceliğine. Henüz yirmi beşindeydi bu dönemde. Ahlakını beğenmişti ve ferasetini.
Bunları herkes biliyor. Ansiklopediler, kitaplar defaatle anlatıyor. Ya bilmediğimiz nedir?
O'nu sevdiğini, sünnetlerini yaşamağa çalıştığını söyleyen kaç kişi çıkar acaba O'nun gibi.
Ve O'na insafsızca dil uzatanlar, hanginiz tercih edersiniz böyle bir evliliği?
Ya genç kızlar, hanımlar? Kaçımız Hatice (r.a.) gibi olma yolundayız. Varını yoğunu İslâm'a adamış, en zor günlerin gönüllü taliplisi olmuş. O yaşta beş çocuk vermiş eşine ve en güzel ahlakla yetiştirmiş Gül'ün Gülleri'ni.
Sıcak bir günde kızgın kumlar üzerine serilmiş bir beden ve üzerine taşlar bastırılmış. Türlü işkencelerle dininden döndürülmeğe çalışan bir siyahî köle var şimdi sahnede. Ve O'nu bütün malını vermek pahasına da olsa efendisinden satın alıp, azad eden bir sahabe.
Şimdi de asrımızdan bir sahne. Filistin. İnancı uğrunda katledilen, işkence gören insanlar, babasız kalan yetim çocukların haykırışı. Ve bu haykırışa kulağını sıkı sıkı kapatmış bir dünya Müslüman.
Afrika'da açlıktan kırılan insanlar ve dünyanın çeşitli yerlerinde tıka basa yiyen, artanı da çöpe atan bir sürü insan.
Birkaç kuruş menfaat ya da dünyevi mertebe uğruna dinini satan, tavizli fetvalara imzalar atan, apaçık farzları ve haramları kafasına göre yorumlayan, kenarından köşesinden yontarak değiştirmeğe çalışan diplomalı din adamları.
Hani sevmek benzemekti?
Hani nefisle savaş en büyük cihattı?
Hani Rabbim neyi emretmişse, neyi yasaklamışsa amenna ve saddakna, şeksiz şüphesiz, itirazsız inandık ve itaat ettikti?
Habeşli bir siyahî köle bile olsa, Rabbim imanına ve takvasına bakıyor. Kalplere değer veriyor. Oysa bizim değerlerimiz ne çok değişmiş.
Şöhret, mal, makam, güzellik.
Her şey ne çok kirlenmiş şu ihtiyar dünyada.
Bir Hz. Ömer vardı bir zamanlar. Bir ağacın altına uzanmış yatıyor. Bir Bedevî de gelip başına dikiliyor ve gayet laubali bir tarzda Emir-il Müminini aradığını söylüyor. Ömer (r.a.) bir kalkıyor ayağa ki; üstü, başı toz içinde, üzerinde eski bir elbise. Ama o ne heybet ne vakar. Bedevî irkiliyor, bir adım geri kaçıyor ürpertiden. Müminlerin Emriydi Ömer (r.a.) halifeydi, yani devlet başkanı. Eski ve tozlu elbiseler içinde. Ama O'nu görünce Şeytan yolunu değiştirirdi korkusundan, bunu kendisi itiraf etmişti.
Öyle korkardı ki; Rabbinden, "Fırat kıyısında bir topal keçi kaybolsa, korkarım ki vebali Ömer'i bulur" diye kaygılanır, geceleri sırtında çuvallarla fakir fukaraya nafaka taşırdı.

Sevmek benzemekti o zamanlar.
Ve onlar sevdiklerine benzemek için yarışırdı. Allah ve Resulü idi Onların sevdikleri.
Uhud Savaşı'nda hepsi O'na benzemişti. Ve her şehit düşen sahabeyi O sanmıştı müşrik taifesi.
Bir Mus'ab Bin Umeyr vardı. Oraların en zengin ailesinin çocuğu ve en yakışıklı gençlerinden biri. Çok güzel giyinirdi İslâm'a girmeden önce. Uhud'da şehit düştüğünde ise üzerine örtecek bir elbise bulamamışlardı. Bir hırka vardı sadece, başını örtseler ayakları, ayağını örtseler başı açıkta kalırdı.
Sevmişti ve benzemişti. Sevdiğini koruyabilmek için canını vermişti. O kadar ihlâsla vazife bilmişti ki bunu, bir kolu kesilmiş, diğer koluyla, o da kesilince göğsüyle mücadele etmişti. Ve cansız düştüğünde bedeni görevini bir melek devralmıştı O'nun kılığına girerek.
Ya biz neleri feda ettik sevdiğimiz uğruna? Önce sevdik mi benzeyecek kadar?

Ve bir Hind Bint-i Amr vardı. Kardeşini, oğlunu ve eşini şehit vermişti Uhud Dağı'nda. Ama O Rasulullah'ın yaşadığını duymak istiyordu. O'nu herkese tercih ediyordu.
Onlar öncüleriydi bu davanın. Önderleri ve örnekleri. "Nereye gittiğini bilen insanın önünden dünya bir kenara çekilir" Onlar dünyanın peşinde koşmuyorlardı bu yüzden dünya onların peşindeydi. Bir avuç hurma da olsa ellerindeki, paylaşıyorlardı. İnandıklarından asla taviz vermiyorlardı. Çünkü sevmişlerdi. Ötelere sevda çekmişlerdi. Ya bizler nelere sevda çekiyoruz?
Seviyor muyuz yeterince? Benziyor muyuz? Ya da en azından gayret ediyor muyuz?

Not: Bu yazıyı öncelikle kendi nefsime hitap ederek yazdım. "Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız yolunuzu bulursunuz" buyuruyor Efendimiz (s.a.v.) Bizler o kadar karanlık bir gecede kalmışız ki ve yıldızlara bakmak aklımıza gelmiyor hiç. İşte gökteki binlerce yıldızdan sadece birkaç tanesi. Yolumuzu aydınlatmaya yetecek ışık onlarda. Bizleri Onlar hürmetine mağfiret etsin Yüce Rabbim. Onları bize dünyada ve ahirette şefaatçi eylesin. Feyiz ve bereketlerinden istifade ettirsin. Âmin


moralhaber
Ekleme Tarihi: 07.11.2007 - 16:33
Bu mesajı bildir   KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
EK1453 su an offline EK1453  
HÜZÜNLÜ BİR KALP..

253 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.09.2007
En Son On: 30.11.2007 - 00:43
Cinsiyeti: Erkek 
Sevgiyi ne güzel örneklermiş yazan.Aklıma geçmişte yaşadığım sevgiler geldi ablam.Tabi o zamanlar yaşadığım sevgi bu bahsedilen sevgiden çok uzaktı.para için sevildim,çıkar için sevildim,şehvani arzularını tatmin etmek için sevildim,YALNIZ ALLAH için hiç sevilmedim ablacım.Bunun eksikliğini yaşıyor bu hüzünlü kalp şu sıralar,bir boşluk var içimde ama tarif edemiyorum,canım sıkkın,moralim bozuk.Ama bu sefer bir değişiklik var hayatımda o günlerden farklı olan,derdimi ,sıkıntımı ,moral bozukluğumu anlatacağım, bizi bizden daha çok seven ,bizi bizden daha çok düşünen ,RABBİM var artık.O na ne kadr Şükür buketleri sunsam azdır.Rabbim benim senle olan kurbiyetimi arttır ne olur,seni seven kulların arasına beni al.Ve bana gerçek sevgiyi tattır...
AMİN...Ablam teşekkür ediyorum yazınız için,hüzünlü gurbet yaşayan kardeşini dualarında unutma sakın....
Ekleme Tarihi: 08.11.2007 - 15:54
Bu mesajı bildir   EK1453 üyenin diğer mesajları EK1453`in Profili EK1453 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
SrSn su an offline SrSn  
RE: HÜZÜNLÜ BİR KALP..

26 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 28.10.2007
En Son On: 11.01.2008 - 16:29
Cinsiyeti: Bayan 
Alıntı
Orijınalı fth1453

Sevgiyi ne güzel örneklermiş yazan.Aklıma geçmişte yaşadığım sevgiler geldi ablam.Tabi o zamanlar yaşadığım sevgi bu bahsedilen sevgiden çok uzaktı.para için sevildim,çıkar için sevildim,şehvani arzularını tatmin etmek için sevildim,YALNIZ ALLAH için hiç sevilmedim ablacım.Bunun eksikliğini yaşıyor bu hüzünlü kalp şu sıralar,bir boşluk var içimde ama tarif edemiyorum,canım sıkkın,moralim bozuk.Ama bu sefer bir değişiklik var hayatımda o günlerden farklı olan,derdimi ,sıkıntımı ,moral bozukluğumu anlatacağım, bizi bizden daha çok seven ,bizi bizden daha çok düşünen ,RABBİM var artık.O na ne kadr Şükür buketleri sunsam azdır.Rabbim benim senle olan kurbiyetimi arttır ne olur,seni seven kulların arasına beni al.Ve bana gerçek sevgiyi tattır...
AMİN...Ablam teşekkür ediyorum yazınız için,hüzünlü gurbet yaşayan kardeşini dualarında unutma sakın....








grçktn kardşm sna katılıorm çok gzl örneklmiş burda sewgiyi .........yazn için allah sndn razı olsn kardeşm...
Ekleme Tarihi: 08.11.2007 - 22:20
Bu mesajı bildir   SrSn üyenin diğer mesajları SrSn`in Profili SrSn Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Rumeysaa su an offline Rumeysaa  
hüzünlü bir kalp

6 Mesaj

Kayıt Tarihi: 21.10.2007
En Son On: 13.05.2009 - 13:18
Cinsiyeti: Bayan 
selamun aleyküm kardeşim yazın çok güzel beni çok etkiledi düşünüyorumda bizler nekadar seviyoruz o yüce peygamberimiz(sas) mi ben şahsen kendi adıma söylüyorum bizler davamızda ok gevşeğiz vurdum duymaz tavırlar içindeyiz oda beni çok üzüyo inş o duygulardan kurtulup gereği gibi yüce peygamberimizin(sas)min sünnetiniyaşar ve gereği gibi severiz selam ve dua ile
Ekleme Tarihi: 08.11.2007 - 22:57
Bu mesajı bildir   Rumeysaa üyenin diğer mesajları Rumeysaa`in Profili Rumeysaa Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Enes_ su an offline Enes_  
RE: Sevmek benzemektir

302 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 10.07.2004
En Son On: 22.11.2008 - 21:32
Cinsiyeti: Erkek 
Alıntı
Orijınalı cananberraramazan

Seviyor muyuz yeterince? Benziyor muyuz? Ya da en azından gayret ediyor muyuz?

Not: Bu yazıyı öncelikle kendi nefsime hitap ederek yazdım. "Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız yolunuzu bulursunuz" buyuruyor Efendimiz (s.a.v.) Bizler o kadar karanlık bir gecede kalmışız ki ve yıldızlara bakmak aklımıza gelmiyor hiç. İşte gökteki binlerce yıldızdan sadece birkaç tanesi. Yolumuzu aydınlatmaya yetecek ışık onlarda. Bizleri Onlar hürmetine mağfiret etsin Yüce Rabbim. Onları bize dünyada ve ahirette şefaatçi eylesin. Feyiz ve bereketlerinden istifade ettirsin. Âmin


moralhaber



Allah Razı Olsun
Ekleme Tarihi: 08.11.2007 - 23:07
Bu mesajı bildir   Enes_ üyenin diğer mesajları Enes_`in Profili Enes_ Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  

1686 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.07.2007
En Son On: 17.08.2009 - 12:01
Cinsiyeti: Bayan 
VEFAYLA KAL CAN
Ayrılıklar geceye benzer. Bütün yarınlar da sabaha can!
Geceye az kaldı. Ayrılık, gelini götürmeye gelen düğün alayı gibi kapımızda. Kimler ayrılmadı ki canından.
Ayrılığı, cennetten ayrılan Hz. Adem'e sor. Tufan'da oğlunu dalgaların pençesinde bırakan Hz. Nuh’a, Yusuf'u için inleyen Hz. Yakub’a, içindeki ejderle boğuşan Züleyha'ya, yüreğinin sesini susturmak için bileğiyle dağları oyan Ferhad'a, Şems için kavrulan Mevlâna'ya, binlerce evlâdını gurbete gönderen Anadolu'ya, en çok da Resulü'nü Medine'ye gönderen o kutsal diyâra, hasılı gidenin ardından bakıp kalanlara, ocak gibi yananlara sor.
Geride kalan, hep inleyendir ana misali, can! Giden hep yârdır, ‘can’dan ‘can’dır. Her şeyi alıp götüren de ‘o’dur, götürdüklerinin iki mislini geride bırakan da...
Giderken arkada bıraktıklarına son bir kere bakıp da öyle gitmeli insan. Yaşadıklarını, paylaştıklarını gönül heybesine yerleştirmeli. Paylaşılan andır, zamandır, dönüşü olmayandır. Paylaşılan hayattır can!
Vefâlı olmalı insan. Vefânın dersini Kur'andan; âlemlerin muallimi, Gönüllerin Sultanı'ndan, O'nun nurlu ashâbından almalı.
Olmalı insan, önce kul olmalı. Olmadan evvel ölmeli, ölmeden önce olmayı tamamlamalı. Nasıl mı olmalı? Hak dostları gibi vefâ kahramanı olmalı. “Vallahi O söylüyorsa doğrudur. Ben O'nun verâların verâsından haberler getirdiğine inanıyorum.” diyen, sadakat ve vefâdan bir lâhza ayrılmayan Hz. Ebubekir gibi olmalı.
Allah Resulü’ne; “Kendisinden meleklerin bile hayâ etmekte olduğu bir kimseden ben hayâ etmeyeyim mi?” sözlerini dedirten, an-be-an bütün mahlûkâta edebiyle vefâlı olan Hz. Osman gibi olmalı.
Vurulduğunda yarasının ağırlığıyla baygın yatan, “Eğer daha ölmediyse, onu namazdan başka bir şeyle ayıltamazsınız.” sözlerinden sonra namaza çağrıldığında küheylanlar gibi “Namaz vakti mi?” diyerek yaralı bedeniyle kan revan içinde şahlanan, namaza vefâlı Hz. Ömer gibi olmalı.
“Perde-i gayb açılsa, yine de yakînim azalmaz.” diyerek, vefâsını kâinata haykıran, evliyâlar babası, yiğitlerin şâhı Hz. Ali gibi olmalı.
Vefâ, sadece ‘has’ların vasfıdır can! Nisyan -unutmak- ise ‘ham’ların... Bedene tutsak olmuş hoyratların nasibi yoktur vefâdan. Gönlümüzün kitabında; “Bize bir defa selâm vereni kıyamete kadar unutmayız.” düstûru kayıtlıdır. Biz dersimizi; “Kabrimize gelip, bir defa Fatiha okuyanlar kıyamete kadar bizimdir. İmânlarını kurtarmadan ölmesinler, ömürleri boyunca fakirlik görmesinler.” diye dua eden, hâlâ büyük bir vefayla Üsküdar'da dostlarını ağırlayan Aziz Mahmut Hüdâyî’den almışız. Nice vefâ kahramanının mânevî huzûrunda hürmetle, edeple selâma durmuşuz.
Dostlarını daima vefâ ile hatırla can! Arayan sen ol, bulan sen; tanıyan sen ol, kucaklayan yine sen. Kula vefâsı olmayanın Hakk'a vefâsı olmaz. Git ki, vefanın ter ü tâze hüküm sürdüğü yeni bir hayata başla... Haydi daha fazla durma karşımda. Kurşun gibi bir anda al, ellerini benden. Su gibi aksın ellerin ellerimden.
Yüreğini yüreğimde, gözlerini gözlerimde bırak da git. Beklemeden, bir kelime bile etmeden git. Canımı canımdan kopar da git.
Giderken son bir defa Hakk'ın selâmını esirgeme benden. Arkada kalanın gözü yaşlı olur, yüreği yufka, gönlü ince. Ben, içimdeki korla, bağrımdaki volkanla, öylece dağ gibi arkanda kalayım. Yapayalnız hecelerde kaybolan ben olayım. Sen sağlam adımlarla yarınlara yürürken, yıkılan ben olayım.
Gülen sen ol, ağlayan ben. Yeşeren sen ol, sulayan ben. Bana saplansın paslı mızrakların ucu, sana dokunmasın. En çılgın isyanlarını, savaşlarını, sırlarını gittiğin diyarlara götürme. Kötüye dair ne varsa benim yanımda kalsın. Benim avuçlarıma bırak. Ben onları dua dua ak kanatlı kuş gibi göklere uçurayım. Benim payıma; ilâhî dergahtan, ayrılık sahillerinde anıların gönüllü bekçisi olmak düştü. Hak'tan gelene razıyım.
Sen geçmişi bana bırak can!
Vefa nedir, bilir misin? Vefâ arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefâ; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır. Vefâ; ötelerin sonsuz mükafatı karşısında, cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır.
Şimdi ayrılık vakti can! Gecenin en karanlık vakti. Vaktin Yaratıcısı, az sonra geceden gündüzü doğuracak. Vakit gitme vakti, bizden aldıklarını gitmesi gereken yerlere iletme vakti...
Al can! Bu heybe senin. Sol yanımdan bir parça kopardım senin için; tâ özümden, tâ közümden...
Birazdan sabah olacak; yağmur yağacak... Ardından gökkuşağı, sonra güneş... Sıcacık, apaydın, pırıl pırıl... Hep böyle oldu, tarihte hep karanlık yenilgiye teslim oldu, güneş kazandı.
“Birazdan son melodi çalacak,
Yıldıza, Ay’a ve İbrahim'in Rabbi'ne kasem ederim ki,
Birazdan bulutların ardından Güneş doğacak...”
Güneş bütün gecelerden güçlüdür can! Çünkü güneş vefalıdır, gizlemez sevgisini.
Vefâlıdır; en çok o getirir kâinata sevgilinin sesini, neşvesini. Yırtıp atar karanlığın kasvetli perdesini... En vefâlı delildir o sevgili adına...
Uğurlar olsun can!
Beni kışta bırakıp yeni bir diyara gittiğinde baharı bekleyeceksin. Baharı beklemek ne güzeldir, baharda toprağı parçalayan kır çiçeklerini gözlemek...
Ben de seni bir ayrılık sonrası baharı gözlerken kucağıma almıştım. Küçücük ellerinle toprağın bağrını parçaladığında karşılamıştım. Ve senin için ne çok savaşmıştım seninle.
Sen benim kır çiçeğimsin can, sen benim aşk çiçeğim. Sen benim yüreğimsin.
Vasiyetim olsun sana. Bir gün öldüğümde, kabrimi mutlaka ziyarete gel. Ama yalvarırım yalnız gelme. Baharda derlediğin yüzlerce kır çiçeğiyle gel. Ve başucumda onlara sevgiyi anlat, dostluğu, vefâyı, hakîki ‘Dost’a vefâlı olmayı anlat.
Çünkü ben kır çiçeklerinin sesinden uzak kalmaya dayanamam. Çünkü ben bir an bile tomurcuklarımdan ayrılamam. Sonra el ele tutuşup yanıbaşımda eskiden birlikte yaptığımız gibi, ince bir ezgiyle seslenin bütün insanlara. “Sevda nedir bilir misin?” diyerek, sevdayı söyleyin.
“Demet demet sevgi ellerinde
Billur billur yaş gözlerinde
Sevdan ebedî, yüreğinde,
Olmadan olmaz, bu iş olmaz
Sonra bütün bir âlemi Yunus'ça,
Sevmeden olmaz, bu iş olmaz.”
Mısralarıyla sevgisiz bu işin olmayacağını anlatın .
Hep ama hep vefâlı ol. Emanete sahip çık, atana vefâlı ol. İdealine sarıl, evlâda vefâlı ol. Ömrü hakkıyla yaşa, hayata vefâlı ol. Düşmanlıkları unut, dostuna vefâlı ol. Öfkeyi, kini unut, ruhuna vefalı ol...
Bunları unutursan; zaman maddî mânevî bütün yaralarının, dertlerinin yok olmasına vesile olur. Eğer unutmazsan, zamanla bunlar seni yok eder. Unutkanlıklar karşısında kimseyi suçlama. Sen ‘unutma’ tuzağına düşüp, unutmaman gerekenleri unutma. Unutulmaması gereken güzellikler karşısında arslan kesil kendi içinde. Âsi bir kartal gibi yırt karanlıkların çirkin yüzünü, meydan oku karanlıklara. Çılgın bir küheylan gibi vefâyla meydan oku fırtınalara...
“Yarasaların gözleri kamaşacak diye, Güneş doğmaktan vazgeçmez.”
En büyük vefâ, Hakk'a götürecek fırsatları yakalamaktır. Bulduğun her fırsatı zamanında değerlendirmektir. Sakın ha! Fırsatları kaçırıp da, Kâlû Belâ'ya vefâsız olma! “Fırsatlar bulutlar gibidir, gelir ve geçer.” Sakın ha! Fırsatları kaçırıp da, kaybetme bedbahtlığıyla yok olma.
Vasiyetim olsun:
Vefayla kal can!

Nurgül ÖZCAN(hossada)


bu yaziyi daha öncede eklemistim bir baska yere ama sizin yazdiklariniza cevaben aklima bu yazi geldi...yetkililerden özür dileyerek güzel bir paylasimi tekrar etmis ve hatirlamis olmayi istedim...bu yaziyi her okuyusumda yanarim vefasizligima....
:(ağlarağlar
Ekleme Tarihi: 08.11.2007 - 23:49
Bu mesajı bildir   KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1209 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
HEPLÜTUF (56), mahmutarslan (53), Yesrib_05 (35), dost_37 (53), tugbadali (55), rahmi beder (45), Yakub04 (49), cihan.pz (55), HAYS (34), demet5485 (39), 09ekim (37), canseven67 (46), P_I_N_A_R (), merkez (48), sonosmanli33 (52), asliva (43), Erva (48), AsiGennc (48), mine58 (35), ademayaz (43), gocero (35), receb_ (43), erolkarakus (60), Raziye (38), erolkose (52), yagmur58 (50), ammazorbuya (50), izzet (46), ***TEFEKKÜR*** (34), ozer_ali (46), ahsenarzu (39), cennet_gozlum (47), zeybekefe15 (46), hattapoglu (39), hikmet03 (70), yasminpir (41), metinnuman (47), broth (48), leventator (42), Kayserili (37), iskilipli atif (39), hakdostu1980 (50), berke (46), tannn (44), MUHAMMED BUHAR&.. (46)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.66418 saniyede açıldı