0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » Ramazan ve sonrasında değişen kulluk anlayışı...

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Ukab su an offline Ukab  
Ramazan ve sonrasında değişen kulluk anlayışı...

575 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.01.2007
En Son On: 05.02.2010 - 15:42
Cinsiyeti: Erkek 
Receb ve Şaban aylarından sonra Ramazan gibi rahmet kapılarının açıldığı kıymetli günlere kavuştuk. Yakında da Rabbim nasip ederse müminlere bir hediye olarak bahşedilen bayrama da kavuşacağız. Cenab–ı Hakk yaptığımız ibadetleri, salih amelleri ve teberruları en güzel şekilde kabul buyursun. Mutluluk ve huzur içinde bu günlerin tekrarını nasip etsin. İslâm ümmetini gerçek bayramların yaşanacağı günlere kavuştursun.
Bu günlerin ardından gelecek olan diğer zamanlar için unutmamamız gereken birkaç hususu bu yazımda sizlerle paylaşmak istiyorum. Ramazan ayı boyunca kendimizi alıştırdığımız bazı ibadetleri bu ay bittikten sonra da devam etmemizin gerekliliğini unutmayalım. Çünkü İslâm mevsimlik değil, ancak bazı mevsimlik veya dönemlik emirleri vardır.
Müminler, "Müslüman" kimliğini ömür boyu taşır. Bu kimliğin bizden ne istediğine bakmalı ve hayatımızı ona göre tanzim gerekir. Farz olan oruç dönemliktir. Senede bir ay yani sadece Ramazan'da tutulması zorunludur. Diğer zamanlarda kazaya kalan oruçlarımız varsa onları, sevap kazanmak amacıyla nafile oruçları tutarız. Ancak namaz günde beş vakit ve bir ömür boyu kılınması gerekir. Ramazan ayında kılınan teravih namazlarıyla bir yıllık namaz borcunun yerine getirilmiş olduğunu düşünenler büyük bir yanılgı ve gaflet içindedirler.

* * *
Bir başka husus ise, bu toplumun fertleri olarak bizler öncelikle kendimiz için bir şeyler yapmalıyız. Herkes kendisi için bir şeyler yaparsa memleket için de, din için de, devlet için de, ekonomi için de, kısacası insanlık için aslında çok şey yapmış olacaktır. Hazreti Ömer Radıyallahu Anh efendimize isnat edilen bir söz var; "Bugün Allah için ne yaptın?" üzerinde düşündüğümüz de bu cümle ciddi manalar içermektedir. Günümüzde ise bu söze şunu da ilave edebiliriz; "Kendin için ne yaptın?" Yani sen "yapan" bir adam mısın? Yoksa haramlara göz yumarak sadece seyr eden, ahkâm kesen, cahilane fetvalar veren, kendini beğenen ve olur olmadık her şeyi eleştiren, doğru düzgün amellerin olmadığı halde söz kalabalığı yapan bir kimse misin?
İnsan kendisi için bir şeyler yapamıyorsa, Allah rızası uğruna işler yapması imkânsızdır. Yani, kendisi için bir şey yapmaktan aciz birinin başkası için bir şey yapma ihtimal var mıdır?
Boğulmuş biri, boğulmakta olan başka birini kurtarabilir mi? Kişinin öncelikli vazifesi kendine yeterliliğidir. Etrafına yardım ise bir sonraki adımdır. Yük olmamak esastır. Biz nedense millet olarak genellikle, kendimiz ayakta duramadığımız halde başkalarını ayağa kaldırmaya çalışmak gibi abes gayretler içinde oluruz.

ALLAH'A KULLUKTA DÜNE GÖRE BUGÜN NEREDESİN

Bu durumu biraz açacak olursak; mesela kendin için beş vakit namazı vaktinde kılabildin mi? İslam'ın koyduğu şartlara riayet ederek, ticaretine yalan, hile, sahtekârlık karıştırmadan kendin için helal kazanç peşinde koştun ve muvaffak olabildin mi? Kazancı çok fazla olan ahiret için ne kadar yatırım yaptın? Gönlünü nefsi emmare sıfatlarından arındıracak hangi gayret ve çabaları gösterdin? Kendini geliştirecek bir okuma, düşünme, anlama, yorumlama faaliyetinde bulundun mu? Allah'a kulluk yönünden düne göre bugün daha ilerideyim diyebiliyor musun? Kendin için; bugün öldüğünde arkamda kalacak diyebileceğin hayırlı bir "iz" bırakabildin mi? Çevrendeki insanlara bugün daha güzel davrandın mı? Kötü alışkanlıklarından birini daha terk ettin mi? Kur'an'ın öğretilerinden, Allah Rasûlü'nün ahlaklarından neler öğrendin ve O'na yakınlıkta ne kadar mesafe aldın? Tabi bu ve buna benzer soruların sayılarını herkes kendini düşünerek çoğaltabilmesi mümkün…
Şayet bizler bir iç muhasebe bile yapmıyorsak, kimsenin ve hiçbir işe yaramıyoruz demektir. Nefsin arzularını tatmine çalışıp, dünyanın geçiciliğine yenik düşen zavallılardır. Merhum Akif'in tasviri ile "elleri böğründe yatan miskin adam"ın yerinden kalkıp da insanlığa birkaç ölçek ziya halk etmezden evvel kendisi için bir şeyler yapmayı öğrenmesinin gerekli olduğu, inancındayız.

* * *
Müslüman kendi için güzel amel işlemesi için önce kendi iç dünyalarında bazı meseleleri halletmeleri gerekir. Bu meseleler, Müslümanların özel yaşantılarından ziyade, sosyal hayatın şekillenmesinde de menfi sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Bunu başaramayanlar, hayatın İslamîleşmesine de ket vurmaktadır. Bunun için ''Hayatım İslam'dır'' demenin yeterli olmadığı bir gerçektir. ''Hayatım İslam'dır'' demek için öncelikle kalbin bu söylenene inanması, kabullenmesi gerekmektedir. Kalbin vereceği cevapla, diğer azalar tetikleneceği için, azaların da söylenenle uyum içerisinde olması gerekmektedir. Bunun için Allah Celle Celaluhu:
''Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?"agla1) sorusunu inananlara soruyor. Bu öyle bir sorudur ki, kalple birlikte, tüm azalara ''kendine gel'' ihtarını yapmaktadır. Yapılmayacak bir şeyin söylenmesi, kişinin kendini avutmasıdır, ama Allah'ı avutmak mümkün müdür? Unutmayalım ki, Allah gizli veya açık her şeyden haberdardır.(2) Acaba bizler söylediklerimizi yapabiliyor muyuz? Söylediklerimizle yaptıklarımız ne kadar uyumlu? O kadar çok konuşuyoruz ki, ama konuştuklarımız, sadece ağzımızı yormakla kalıyor, bazen azalarımızı bile şaşırtıyoruz, "Az önce sahibim, benimle şu işi yapacağını söylemedi mi?" diye. Şahitlik edeceği kıyamet gününde kendisine söz verilen azalar dile geldiğinde ne hale geleceğiz, bunu hiç düşünmüyoruz. Diller konuşuyor, azalar susuyor. Ne oldu, verdiğin söz, yapacağım dediğin fiil. Bu bir hastalık değildir de nedir. Anı kurtarmak hastalığı, kendini avutma hastalığı. Farz edelim ki o anı kurtardın, ya öldükten sonraki durumun?

* * *
Kur'an'ın emrettiği üzere Rabbimize kullukta "ihlâslı"agla3) olalım. Çünkü Allah'a kullukta ihlâsı yakalamış kullara şeytanın da bir "tesirinin" olamayacağını(4) Kur'an'dan öğrenmekteyiz. Unutmayalım ki, İslam'ı yaşayışımızdaki her samimiyetsiz davranış ve ahlaklar şeytanın yanımızdan ayrılmamasına sebebiyet vermektedir. Bizdeki ihlâssızlık şeytanın musallatını kolaylaştırır. Mesela namaza üşenerek kalkıyorsak, bu bir riyakârlıktır. Orucu tutuyor desinler diye tutuyorsak, hacca gitti desinler diye gidiyorsak, zekâtı veriyor desinler diye veriyorsak, daveti ikram ediyor desinler diye veriyorsak, bizim Allah'a verdiğimiz söz nerde kaldı? Hani söz vermiştik, ibadeti yalnızca senin rızan için yapacağız, senden yardım isteyeceğiz diye? Sözlerimiz amel olmadan sadece sözden ibaret ise, bizim Müslümanlığımız nerde kaldı?
Kıyamet gününde gece boyu Kur'an okurdum, gündüzleri oruç tutardım, hayır hasenat yapardım, namaz kılardım, ağlardım dediğimizde, Allah ve Melekler; "yalan söylüyorsun, sen Kur'an okuyor desinler diye okudun, namaz kılıyor desinler diye namaz kıldın, zekât veriyor desinler diye zekât verdin, ağlıyor desinler diye ağladın,"agla5) denirse ne yapacağız? Hüzün kuyusuna atılan insanın hâlı nice olur.
Efendimiz Aleyhisselam hüzün kuyusunun cehennemde bir vadi olduğunu, cehennemin o vadiden her gün yüz kere Allah'a sığındığını, bu kuyuya amellerinde riya yapanların gireceğini(6) ifade etmiştir. Öte dünyada yaptıklarımızın riya olduğunu görüp, ateşte bağırsakları dışarıda perişan vaziyette dolaşırken, bizi görenlerin "yahu sen iyiliği emreder, kötülüğü yasaklardın. Senin bu halin de ne?" dediklerinde, "emrederdim ama yapmazdım, nehyederdim, ama kendim yapardım."agla7)
Rabbim böyle bir hale düşmekten hepimizi muhafaza etsin.

* * *
Yapılmayacak şeylerin söylenmesi ve amellerdeki ihlâssızlık gibi Müslümanlarda olmaması gereken hâller, her Müslüman tarafından bir an evvel farkına varılarak yok edilmesi gereken manevi hastalıktır. Zaten bu ve buna benzer hastalıklardan kurtulmak için bir gayret sarf edilmediği için ibadetlerde neşe yok, huzur yok. Şeytan bizi oyuncağı haline getiriyor. Nefsimiz bizi kendine esir ediyor. Namaz kılıyoruz, namaz bizi kötülüklerden alıkoymuyor. Oruç tutuyoruz, şeytanımız hapsolmuyor. Hacca gidiyoruz, hacdan sonra aynı hatalar ve günahlar devam ediyor. Zekât veriyoruz, yoksul doymuyor. Tövbe ediyoruz, günahta ısrar devam ediyor. Sohbet ediyoruz, sohbet amel olmayınca, tesir etmiyor. Zikrediyoruz, zikir amele yansımıyor.
Aslında insanlar samimiyetsizliğe ve boş konuşmaya, Allah'ın dinine kâmil manada gönül vermedikleri için tevessül ederler. Çünkü İslam boş konuşmayı ve ikiyüzlülüğü yasaklar, başkası hoş görsün diye yapılan ameli boşuna yapılmış olarak kabul eder. Gerçek manada iman öyle bir haldir ki; Allah'ın varlığını her an gündemde tutmaktır. Allah'ın varlığını kalp ve azalara fark ettirmektir. Zaten bunun farkında olan kalp Allah'tan gayrisini düşünmez, dil olmayacak şeyi söyleyemez. Rabbim bizleri kendisine gerçek manada kul olabilen salih insanlar arasına ilhak etsin.

Amin.

Dipnotlar:
1– Kur'an– Kerim, 61/2
2– Kur'an– Kerim, 16/19
3– Kur'an– Kerim, 7/29
4– Kur'an– Kerim, 15/39–40
5– Müslim, İmaret, 152
6– Tirmizi, Zühd, 48
7– Buhari, Fiten, 17

Ekleme Tarihi: 09.10.2007 - 19:42
Bu mesajı bildir   Ukab üyenin diğer mesajları Ukab`in Profili Ukab Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1712 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
alaatalay (64), oemer36 (54), Harun_Yahya (39), By_ExCalibuR (39), beyzanur68 (41), ekemen (55), emstuh (38), Belamir (27), bilgen (43), hasretpamuk (42), murat tilki (45), hatýce02 (33), phonexx1 (38), islamin Gulu (33), sepultura (45), _-cigdem-_ (36), _Dua_ (36), sairadnan (46), zz0102 (52), nur.nurani (41), x_ebr@r_x (37), mumino (37), meryemcevahir (40), güldali (64), happyman (48), gencmcucahid (38), ak0571 (47), efrail (43), emel_hanim (48), Gülkurusu (48)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.68687 saniyede açıldı