0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » SİYER-İ NEBİ » Vaad edilen zamanı yaşıyoruz....

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Ukab su an offline Ukab  
Vaad edilen zamanı yaşıyoruz....

575 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.01.2007
En Son On: 05.02.2010 - 15:42
Cinsiyeti: Erkek 
Kâinatın Efendisi ümmetinin geleceği ile ilgili endişeleri olmuştur. Zamanın bozulacağı, bozulan zamanda insanlığın ve de mü'minlerin bozulacağını açık bir ifade ile haber vermiştir. Kâinatın Efendisi'nin ümmetinin geleceği ile ilgili haberlerini incelediğimizde bugün bu haberlerle yüz yüze olduğumuzu görmekteyiz.İşte Efendimizin mübarek sözleri ;


Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"Öyle bir zaman gelecek ki, insanlardan faiz yemeyen kalmayacak, yemese bile tozu onlara bulaşacaktır."
Bahsi geçen zamanı yaşıyoruz, direkt olarak faiz alışverişi yapılmasa bile, sistem vaize dayalı olduğundan her şeyimizin temelinde faiz mevcuttur. Faiz, ismini değiştirmiş, vade farkı olmuş, kâr ortağı olmuş, kâr–zarar olmuş vs. Faiz isim değiştirerek hayatımızın her safhasına girmiştir.


Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"İçkiyi devletler teşvik edecekler ve muhtelif isimler altında içilecek."
Bu durumu da bizzat yaşıyoruz, devlet toplantılarında içki içmeyenler aşağılanıyor, irticacılıkla suçlanıyor. Devlet kurumlarında içki içilmiyor diye yer yerinden oynuyor. Devlete ait olup da umuma açık yerlerde nasıl içki içilmez? Bir üst düzey yönetici anlatıyor: "Ben inançsız bir insanım, ancak içki içmeyi de sevmem. Katıldığım bir toplantıda beni bilen bir arkadaşım beni uyardı: "İçki iç aksi hâlde fişlenirsin." Ben de zorda olsa bir bardak içtim, beni öyle çarptı ki; üç gün hasta yattım." İşte idarenin içkiye bakışı..
Bunun yanında içki üretimi devlet eli ile yapılıyor.

Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"Erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla münasebetsiz ilişkiler kuracaklar."
Tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar günümüzde çirkinlikler yaşanmaktadır. Ülkemizde sapık ilişkiler yaşanmakta, bu sapık ilişkiler suç sayılmamaktadır. Yaşanması bir yana, bu sapık ilişkilere yasal yol bulma çalışmaları yapılmaktadır. Erkekle erkek, kadınla kadın istedikleri sapıklığı yaşıyorlar. Şimdi de bunlara yasal bir zemin hazırlayarak evlilikleri sağlanacak. Avrupa'da bunlar yaşanmaktadır.

Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"Söz kadınlarda olacak ve zina yaygınlaşacak."
Kadın hareketleri o kadar ileri boyuta geldi ki, Feminizm adı altında yapılan faaliyetlerde, kadınlara üstünlük istenmektedir. Önce yasal düzenleme ile "ailenin reisi erkektir" genel kuralını ortadan kaldırdılar. Zinaya gelince, zina normal bir hâdise imiş gibi bakılıyor. Zina suç olsun noktasında yapılan yasal düzenlemelere, toplumun değişik kesiminden tepkiler geldi. Hangi çağda yaşıyormuşuz, bu çağda zina suç olur muymuş?

Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"Haram işlemeyi kolaylaştıran imkânlar artacak, gençler günah işlemeye ve kötülük yapmaya çok meyledecekler."
Günah araçları arttı. Her an, her yerde günah işleyecek bir araç bulmak mümkündür. Özellikle iletişim araçları ve internet yoluyla fuhuş ve kumarın her çeşidi işlenebiliyor. Cep telefonları da büyük günahların işlenmesine aracılık yapıyor. Evlerdeki televizyonlar, sokaklardaki kahvehaneler ve gençlerin gittikleri eğlence salonları. Gençlerin günah işlemesine gelince, attıkları her adım onların kolayca günah işlemeleri için sebep ve araçlarla dolu.

Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"Hayırlar ve yağmurlar azalacak, depremler ve taşkınlıklar artacak."
Yağmur rahmettir. Yağmurlar yağıyor; ancak rahmetten çıkarak zahmete dönüşüyor, felâket oluyor. Yağmurun rahmet olmaktan çıkması efendimizin buyurduğu zamanın geldiğinin işaretidir. Depremlerin arttığı açık bir şekilde ortadadır. Özellikle son on yıl içinde gerek ülkemizde gerekse yerkürede sayılamayacak kadar çok deprem meydana geldi. Taşkınlıklara gelince, dünyanın her bölgesi içten içe kaynamaktadır.

Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"Zenginlere itibar edilecek, cimrilik artacak, zekât ağır bir borç olarak kabul edilecek."
Herkes zengin olana, malı mülkü, serveti bol olana itibar etmektedir. İlim ehli, hocalar, yazarlar dahi zenginlere itibar etmekte, zenginin malı, mülkü nasıl kazandığına bakılmaksızın, kendisine şartsız itibar edilmektedir. Cimriliğe gelince, Allah rızası için istendiğinde kırk dereden su getirilir. Ancak nefsin isteklerine ve lüks yaşama gelince, su gibi maddiyat akıtılır. Kırkta bir olarak verilen zekât, zekât sisteminin en aşağı tabakasıdır. Zekâtı vermemek için akla hayale gelmeyen hile–i şeriyyelere başvurulmaktadır.

Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"Ümmetimin erkekleri şişmanlayacak ve semizleşecek."
Efendimizin binlerce yıl önce buyurduğu aynen çıkmaktadır. Özellikle ilimle meşgul olan hocalara baktığımızda, her birinin şişmanladığını görürüz. Hocalar şişman da mü'minler zayıf mı? Mü'minlerin de büyük çoğunluğu kiloludur.

Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"Herkes 'kazanamadığından ve geçinemediğinden' şikâyetçi olacak..."
Bu hadis–i şerif bugünlerle birebir uygunluk göstermektedir. Herkesin dilinde bir şikâyet, bir sıkıntı almış gidiyor: "Geçinemiyoruz, kazanamıyoruz, para kazanalım." "Çocuklarıma iyi bir gelecek hazırlayacağım, para kazanmam lâzım." Herkesin derdi ve sıkıntısı para kazanmak olmuş, büyük çoğunluk kendilerine para kazanmayı hedef edinmiş.
Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"Yalancı şahitlik ve boşanmalar artacak, anî ölümler sık görülecek."
Amaç menfaat ve çıkar olunca yalancı şahitlik yapmak, meşru hâle gelmiş. Yeter ki sen paradan haber ver, bırakın yalancı şahitliği, yalancı fetva bile verilir. Yapılan istatistiklere göre, son on yılda boşanmalar yüzde beş yüz artmış.
Anî ölümlere gelince, onlarda da çok hızlı bir artış gözlenmektedir. Her birimizin çevresinde, "Yattı, bir daha kalkamadı.", "Gitti, bir daha gelmedi.", "Oturdu kalkamadı." gibi haberleri sıkça duymaktayız.

Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"Sabah giyilen elbise başka, akşam giyilen başka olacak. Önümüze gelen yemeklerden biri gelip diğeri gidecek ve Kâbe'nin örtüldüğü gibi evlerimizin duvarları halılarla süslenecek."
Giyim ve kuşamda insanlık tarihi en bol ve rahat dönemini yaşamaktadır. Sofralarımızdaki yemeklerin ise, haddi hesabı yok. Evlerimizin süsü, halılardan duvar kâğıtlarına varıncaya kadar her birimizin evleri eski zaman saraylarından geri kalır değil.

Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"Dünya işlerine dalınıp Âhiret unutulacak. Allah'ın Kitabıyla hükmetmek, ayıp sayılacak."
Dünya öyle bir hâl almış ki, her şeyin bir bedeli ve fiyatı oluşmuş. O fiyat ve bedel bulununca (hâşâ) ne Allah kalıyor, ne Resûlü, ne Kur'an, ne de mukaddesat. Varsa yoksa dünyalık.
Bir mü'min için tek referans kaynağı vardır, o da "Kur'an–ı Kerim"dir. Bugün Müslümanlara baktığımızda, Allah, Resûlullah ve Kur'an'ı referans vermekte utanıyorlar. Bir terzi kendisine referans olarak, "Ben eskiden sosyete terzisi idim." diyerek referansını sosyete olarak veriyor. Bir aşçı, "Ben yabancı liderlere yemek yapmıştım."; bir başkası "Bizimkisi eski mankenlerdendir.", Bir başkası : "Fransa'da yollar şöyle yapılmıştır." diyor. Bu örnekleri çoğaltabiliriz.


Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"Büyükler merhametsiz, küçükler hürmetsiz olacak. Çocukları terbiye, köpekleri terbiyeden daha zor olacak."
Merhamet duygusu toplumdan hemen hemen kalkmıştır. Büyükler, ellerinde güç ve kuvveti bulunduranlar, altlarındakilere merhamet nazarı ile bakmamaktadır. Dünyalık çıkar ve menfaat söz konusu olunca, uygulanabilir en ağır şiddet uygulanıyor, merhametten eser kalmıyor. Büyüklerdeki merhamet ve sevgi duygusunun eksikliği, küçüklerde hürmetsizlik olarak ortaya çıkmıştır. Küçüklerin büyüklere hürmeti tamamen ortadan kalkmıştır. Çok basit bir örnekle ne durumlara düştüğümüzü gözler önüne sereceğiz. Bir belediye otobüsüne binmek yeterlidir, küçüklerin büyüklere saygısızlığını görmek için…
Yabanî hayvanların evcilleştirilerek, insanlarla aynı ortamda yaşamaları çoğalıyor. Aynı anne babadan doğan çocuklar söz dinlemiyor. Anne babaya, topluma asi oluyor. Vahşî hayvanlar eğitiliyor; ama çocuklar eğitilemiyor.

Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"Kişiye şerrinden korkulduğu için ikramda bulunulacak. Görünüşte dost; fakat esasında düşman olanların sayısı artacak. Sözler hep yalan ve bir birine muhalif olacak. Âmir ve memur çok, doğru iş yapan az olacak."
İnsanlar yağcılık ve yalakalıkta birbiri ile yarışıyor. Zalime iltifat ediliyor, zalimin şerrinden korkulduğu için hem iltifat, hem de ikram ediliyor. Yüz yüze herkes birbirine dost, güler yüzlü, samimî görünüyor. Kişi arkasını döndü mü, dedikodu, yalan, karalama başlıyor. Herkes birbirinin arkasından konuşuyor, yalan, dolan, hile almış başını gidiyor.
Herkes bir yerlere başkan olmuş, reis olmuş, müdür olmuş. Elini sallasan başkana, reise ve müdüre değecek; ancak oturduğu makamın hakkını veren yok. Yüz tane makamı dikkatlice inceleyin, bu makamlarda oturan yüz kişiden doksan dokuzu oturduğu makamın hakkını vermiyor.

Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"Faize alış veriş, rüşvete hediye denilecek. Tefecilik artacak, helâl haram unutulacak. "Para gelsin de nereden gelirse gelsin." denilecek."
Faiz normal oldu. "Ben paramın değerini nasıl koruyacağım?" Allah seni dünyaya niçin gönderdi; bana kulluk edin diye mi? Yoksa paranın değerini koru, paranı enflâsyonda eritme diye mi? Faizin adı, kâr–zarar ortaklığı, vade farkı oldu. Rüşvet; hediye bahşiş, oldu. Çocuklarımızın önüne şu şarkı kondu: "Para kazan, parayı kazan da nasıl kazanırsan kazan."

Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"Birçok kişi az bir dünyalık karşılığında dinini feda edecek."
Bugün her hâli ile iyi bir mü'min görüyorsun. İçinden diyorsun ki, "Ne kadar güzel bir insan, inancını yaşıyor." Tam gıpta ile baktığın zamanda o şahısla bir dünyalık menfaat için karşı karşıya geliyorsun. Aman Allah'ım! Bu o gıpta ettiğim mü'min mi? demeden edemiyorsun. O güzel mü'min gitmiş, yerine âdeta kudurmuş, gözü paradan başka bir şey görmeyen bir canavar gelmiş.

Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"İmanı kalpte tutmak, kor ateşini elde tutmak kadar zor olacak. Mü'min sabah kâfir olarak kalkacak veya bunun tersi olacak."
Dünyanın şaşaa ve süsü o kadar cazip hâle geldi ki, iman etmiş bir mü'mini yoldan çıkarmak çok kolay hâle geldi. Her an, mukaddesata küfredilen bir düzen ve o düzenin insan nefsini cezbeden imkânları. Sabaha mü'min çıkan kişi, öyle imkân ve hâdiselerle karşılaşıyor ki, nefsinin talebine uyuyor ve akşama varmadan imanından oluyor. Çoğunlukla da bunun farkına bile varamıyor. Aynı şekilde akşam mü'min olarak varıyor; fakat sabaha mü'min olarak çıkamıyor. Evlerimizin başköşelerinde, en kıymetli yeri işgal eden televizyon birçoğunu imanından ediyor da haberimiz yok. İşte yaşamak o kadar tehlikeli bir hâl aldı ki, her an her şey oluyor. Bir anda mü'min bir anda kâfir oluyor. İmanı muhafaza etmek çok ama çok zorlaştı. Bu durum kor ateşi elde tutmaya benziyor.

Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"Kabirler süslenecek ve Kur'an kazanç getiren bir meta hâline gelecek."
Şehrin en güzel yerleri mezarlıklar oldu. Mezarlıklarımız süslenmiş, özellikle türbeler âdeta lüks mekânlar hâlini almış. Kur'an–ı Kerim'in kazanç kapısı olduğuna gelince, bu çok net ve açık bir şekilde görülmektedir. Bayramlarda mezarlıklarda yaşananları anlatmaya gerek yok, her şey ortada. İşi bilen, işin ehli, olanlar dahi Kur'an'ı bir çıkar olmadan okumuyorlar. Hafızlar para almadan okumuyor da, hocalar parasız namaz mı kıldırıyor?

Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"Mal çoğalıp sel gibi akacak, mal sahibi malına tapacak ve tüccarların çoğu hilekâr olacak."
Mal çoğalmış, akıl almayacak kadar bolluk içinde bulunuyoruz. Sofralarımızda yok yok. Yaz mevsiminde yetişecek meyve sebzeler kış mevsiminde bulunuyor. Kış mevsimine mahsus yiyecekler yaz mevsiminde tedarik edilebiliyor. Sadece İstanbul ile ilgili bir haber verelim. İstanbul'da ayda beş milyon ekmek çöpe atılmaktadır. Yanlış duymadınız beş milyon âdet ekmek çöpe gitmektedir. Her birimiz evlerini şöyle bir düşünsün bakalım. Tek tek sayacak olursak, her birimizin evinde iğneden ipliğe, büyükten küçüğe yüzlerce araç ve gereç bulunmaktadır. Mevlânâ Celâleddin–i Rûmî Rahmetullahi Aleyh Hazretleri buyuruyor ki:
"Secde ettiğinizde Mevlâ gözünüzden perdeyi kaldırsa her birinizin başka başka tanrılara secde ettiğinizi göreceksiniz." Günlük hayatımıza da tekerleme olarak girmiş: "Para isteme benden buz gibi soğurum senden."
Ticaret erbabının hilekârlığına gelince, doğru tüccar yok denecek kadar azdır. Herkes imkânı ölçüsünde hile yapıyor. Bunun en aşağısı, malını satmak için yapılan yemindir.

Kâinatın Efendisi buyurdu ki:
"Büyük ve gösterişli binalar yapılacak ve bunlardan dolayı sokaklar daralacak."
Çok fazla izaha gerek olmayan bir konu, her şey ortada. Büyük binalar almış başını gidiyor. Daracık sokaklar… Beşer, onar katlı binalar… Gökdelenler de cabası.

EsSelam Aleykum...

Ekleme Tarihi: 30.08.2007 - 05:04
Bu mesajı bildir   Ukab üyenin diğer mesajları Ukab`in Profili Ukab Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1507 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
husameddin (47), halk yolcusu (37), Habibetti21 (37), aysani (50), kardelen__571 (35), hasan_el_benna (42), aslanþamil (44), caylak ali osma.. (51), vural (50), mero (), ByNet (54), enginbey (49), veleye5 (28), yazitura (45), betulonur (41), NiSA (47), aliavlamaz (37), adler42 (46), 0730sahin (43), ercan58 (41)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.26926 saniyede açıldı