0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » HADİS / SÜNNET » Sahih-i Buhari Cilt-12, 1918. hadîsinde söyle buyuruyor:

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
ehlihikmet su an offline ehlihikmet  
Themenicon    Sahih-i Buhari Cilt-12, 1918. hadîsinde söyle buyuruyor:

42 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.11.2006
En Son On: 25.01.2007 - 15:46
Cinsiyeti: ----- 
Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz Sahih-i Buhari Cilt-12, 1918. hadîsinde söyle buyuruyor:
Hiç kimse kendi ameliyle felâha eremez. Cennet sahibi olamaz-Sen de mi ya Resûlullah?
-Evet, ben de... Ama Rabbim beni rahmetine garketmistir.
Bu hadîs-i serifi hayat kitabimiz olan Kurân âyetleriyle açiklarsak acaba Peygamber Efendimiz bize hangi mesaji vermistir?
Biliyorsunuz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz;
Bir gün benim hadîslerim tartisma konusu olacak, tartisma konusu oldugu günlerde Kurân-i Kerime bakiniz. Kurân-i Kerime aykiri bir hadîsim olamaz buyuruyor.
Bugün birçok insan, Islâmi, Islâmin bes sartindan ibaret zannediyor ve bes sarti (kelime-i sehadet, namaz, oruç, zekât, hac) yerine getiren herkesin mutlaka kurtulusa ererek, cennete gidecegini düsünüyor. Bu bes sartla, yani fizik bedenin yapmasi gereken amellerle insanlar kurtulusa ereceklerini zannediyorlar. Halbuki Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz 14 asir evvel hadîs-i serifinde; Hiç kimsenin kendi ameliyle kurtulusa eremeyecegini, cennete gidemeyecegini, Beni de kendi amelim kurtarmaz ancak Allah beni rahmetine garketmistir ifade buyurmus:
Nebîler Sultani Peygamber Efendimiz (S.A.V) böyle buyuruyorsa, fizik bedenin yapmasi gereken amelleri, ibadetleri ihtiva eden Islâmin bes sarti hiç kimseyi kurtaramaz. Birçok insan, kelime-i sehadeti farkli bir sekilde söyleyebilir. Ama bir insanin kendi kendine kelime-i sehadeti söylemesi ona sadece sevap kazandirir, ondan öteye bir sey saglamaz. Fizik bedenin yaptigi amellerin içerisinde yer alan kelime-i sehadet, bir insanin kendi kendine degil, mutlaka Allahû Tealânin kendisi için tayin ettigi Resûlün huzurunda yaptigi tövbe ile söylemesi gereken bir seydir. Ama bugün bu konu dejenere edilmis, degistirilmistir. Öyle olunca da sadece o kisinin yaptigi ameller, yaptigi ibadetler kalir. Yani kelime-i sehadet, (kisi kendi kendine söyledigi zaman) fizik bedenin yaptigi bir ameldir, namaz, fizik bedenin yaptigi bir ameldir, oruç, fizik bedenin yaptigi bir ameldir, zekât fizik bedenin yaptigi bir ameldir, hacca gitmek fizik bedenin yaptigi bir ameldir. Yani bugünkü Islâm tatbikatinda sadece ve sadece fizik bedenimizin yapmasi gereken birtakim ameller, Islâmin bes sarti içerisinde yer aliyor. Halbuki insani kurtulusa ulastiracak olan, Allahû Tealânin ezelde fizik bedenimizden aldigi ahd (seytana kul olmaktan kurtulup Allaha kul olmak) nefsimizden almis oldugu yemin (7 kademede tezkiye olmak) ruhumuzdan aldigi misak (dünya hayatini yasarken ruhumuzu Allaha ulastirmak), yapilan bu bes amelle yerine getirilemez.
Bugün özellikle Islâmin bes sartini yerine getirenlere Allahû Tealâ Nisa Suresinin 49. âyet-i kerimesinde sesleniyor:
Elem tere ilellezîne yuzekkûne enfusehum
(Habibim) nefslerini tezkiye ettiklerini söyleyenleri görmedin mi?
Belillâhu yuzekkî men yesâu
Hayir öyle degil (nefsini tezkiye ettigini söyledi diye kimsenin nefsi tezkiye olmaz) ancak Allah diledigi kisinin nefsini tezkiye eder.
O halde Islâmin sadece bes sartiyla (fizik bedenin yaptigi amellerin standardinda kalarak) hiç kimsenin nefs tezkiyesini tek basina gerçeklestirmesi mümkün degil. Nefs tezkiyesi gerçeklesmeden de felâha ulasmak söz konusu degildir.
Ve men tezekkâ feinnemâ yetezekkâ linefsih, ve ilallâhilmasiyrFatir-18
Kim nefsini tezkiye ederse bunu kendi nefsi için yapmis olur ve (ruhu) Allaha dogru yola çikar. (Allaha ulasir.)
Kad efleha men zekkâhâ Sems-9
Andolsun ki nefsini tezkiye eden felâha erer (cennete girer).
Ancak nefsini tezkiye eden felâha ulasirbuyuruyor.
Ancak nefsini tezkiye edenin ruhu Allaha ulasir. Ancak nefsini tezkiye eden Allaha kul olur.
O halde anliyoruz ki, Allahin yardimi olmadan nefs tezkiyesi gerçeklesemez, nefs tezkiyesi olmadan kurtulusa ulasabilmek mümkün degildir.
O zaman Resûlullahin hadîs-i serifi bir baska anlam kazaniyor. Demek ki insan kendi ameliyle kurtulusa eremez. Nasil ki, kendisi tek basina nefsini tezkiye edemiyorsa, yaptigi amellerle hiçbir zaman kurtulusa eremiyor. Mutlaka Allahin nusrati gerekiyor. Allahin nusrati da mürsidin himmetine baglidir. Bunu Allahû Tealâ Nisa Suresinin 64. âyet-i kerimesinde dile getirmis:
Ve mâ erselnâ min resûlin illâ liyutâa biiznillâh. Velev ennehum iz zalemû enfusehum câuke festegferûllahe vestegfere lehumurresûlu le vecedullâhe tevvâben rahîmen
Biz resûlleri ancak Allah’in izniyle kendilerine itaat edilsin diye göndeririz. Onlar nefslerine zulmettikleri zaman eger sana gelselerdi ve Allah’tan magfiret dileselerdi Resûl de onlar için magfiret dileseydi Allah’i tövbeleri (her iki tarafin magfiretini, tövbesini) kabul eden ve rahmet gönderici olarak bulurlardi.
Görüyoruz ki, Allah’in yardimi da mürsidin himmetiyle paralel geliyor bize. O zaman burada ulasmamiz gereken sonuç, mürside tâbî olmadan, mürsidin himmetini almadan hiç kimsenin kendi ameliyle kurtulusa ulasamayacagidir. Bugünkü Islâm’da ne yazik ki dünya hayatinda ruhun Allah’a ulasmasi, tatbikattan çikartilmistir. Gene ne yazik ki Allahû Tealâ’nin üzerimize üç kere farz kildigi nefs tezkiyesi tamamen devreden çikartilmistir. Ve bugünkü Islâm tatbikatinda fizik bedenin seytana kul olmaktan kurtulup Allah’a kul olmasi ahdi tamamen yok edilmistir. Seytan öyle bir noktaya insanlari hapsetmis ve tuzagina düsürmüs ki, “sadece ve sadece Islâm’in bes sartini yerine getir ve kurtul” dur. Halbuki hem Kur’ân-i Kerim âyetleri bize ispat ediyor ki, Islâm’in bes sartiyla kurtulusa ermek mümkün degil; hem de Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz Sahih-i Buharî, cilt-12, 1918. hadîste; “Kimsenin kendi ameliyle kurtulusa eremeyecegini” ifade ediyor. Ama Resûlullah diyor ki; “Allah beni rahmetine garketmistir.”
Bir insanin Allah’in rahmetinin içerisine girmesi ne zaman gerçeklesiyor? Mürsidine tâbî oldugu an, kalbine îmân yazildigi an, ruhu Sirat-i Müstakiym’e ulastigi an ve islâh edici amellere basladigi an Allah’in rahmetinin içerisine o kisi giriyor.
Allah’in Resûl’ü; “Kimse kendi ameliyle felâha eremez.” diyorsa, rahmetin içerisine girmek kurtulusu ifade ediyorsa, mürside tâbî olmadan hiç kimse rahmetin içerisine giremiyorsa, o zaman buradan çikartmamiz gereken sonuç; mürsidine tâbî olmayan hiç kimsenin felâha eremeyecegidir.
“Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhiluhum fî rahmetin minhu ve fadlin, ve yehdîhim ileyhi sirâten mustekîma.” Nisa-175
Allah’a âmenû olanlari ve O’na sarilanlari (sarilmayi dileyenleri) Allah, kendinden bir rahmetin ve fazlin içine koyacak ve onlari Allah’a ulastiran Sirat-i Müstakiym’e (Allah’a ulastiran yola) hidayet edecektir, ulastiracaktir.
“Ve min âbâihim ve zürriyâtihim ve ihvânihim, vectebeynâhüm ve hedeynâhüm ilâ siratin müstekiym. Zâlike hüdallâhi yehdiy bihî men yesâü min ibâdih.” En’am-87,88
Onlarin babalarindan ve zürriyetlerinden ve kardeslerinden biz seçeriz ve onlari Sirat-i Müstakiym’e ulastiririz. Iste bu Allah’in hidayetidir ki, Allah kullarindan diledigini bununla (bu yolla, bu Sirat-i Müstakiym’le) hidayete erdirir.
O halde Sirat-i Müstakiym Allahû Tealâ’nin hidayet yoludur.
Allahû Tealâ rahmetinin ve fazlinin içerisine koyduklarini Sirat-i Müstakiym’e ulastiriyor. O zaman kesinlikle bilecegiz ki, bizim ruhumuz Sirat-i Müstakiym’e ulastigi an, rahmet ve fazl bize mutlaka geliyor. Bu, kisi mürsidin önünde tövbe ettigi an gerçeklesiyor. Allahû Tealâ bakin ne buyuruyor:
“Elleziyne yahmilûnel’arse ve men havlehü yüsebbihûne bihamdi rabbihim ve yü’minûne bih, ve yestagfirûne lilleziyne âmenû, rabbenâ ve si’te külle sey’in rahmeten ve ilmen fagfir lilleziyne tâbû vettebe’û sebiyleke.” Mü’min-7
Arsi tutan melekler ve oradaki kisi (arsta bulunan Zamanin Halifesi’nin Ruhu) Rab’lerini hamd ile tespih ederler (zikrederler) ve O’na îmân ederler ve âmenû olanlar için Allah’tan magfiret (onlarin günahlarini sevaba çevirmesini) dilerler. “Rabbimiz” derler. “Senin rahmetin ve ilmin herseyi kusatmistir. Kim tövbe eder de (Mürsidin önünde tövbe eder de) Senin yoluna (Sirat-i Müstakiym’e, Sana ulastiran yola) tâbî olursa o taktirde onlara magfiret eyle (onlarin günahlarini sevaba çevir).”
Magfiret; o kisinin o güne kadar islemis oldugu günahlarin sevaba kalbedilmesidir. O halde günahlarin magfiretiyle de kisi kurtulusa erebiliyor. Magfiret olayi gerçeklestigi an, kisinin mizani tartilsa o kisi sifir günahin sahibidir ve o güne kadar islemis oldugu bütün amellerin karsiliginda sevabin sahibidir.
“Velveznü yevmelizinilhakk, femen sekulet mevâziynühü feülâike hümülmüflihûn.” A’raf-8
O gün tarti haktir. Kimin tartilari agir basarsa, iste kurtulanlar onlardir.
“Ve men haffet mevâziynühü feulâikelleziyne hasirû enfüsehüm fiy cehenneme hâlidûn.” Mü’minun-103
Kimin mizani (sevap tartilari) (kiyamet gününde) hafif gelirse onlar nefsleri hüsranda olanlardir, onlar cehennemde ebediyyen kalacaklardir.
Bir insanin (en alt seviyede) hasenat tartilarinin agir geldigi nokta, mürsidine tâbî oldugu, magfiretin üzerinde gerçeklestigi noktadir.
Mü’min Suresinin 15. âyet-i kerimesinde, bütün negatif dereceleri Allah pozitif derecelere ref ettigi için o kisi kurtulusa eren birisidir.
“Refiy’udderecâti zül’ars, yülkiyrrûha min emrihî alâ men yesâü min ibâdihî liyünzire yevmettelâak.” Mü’min-15
Dereceleri yükselten ve arsin sahibi olan Allah, kullarindan (kendisine ulastirmayi) diledigi kisinin (Allah’a ulasmayi diledigi için Allah‘in da kendisine ulastirmayi diledigi kisinin) üzerine (basinin üzerine) Allah'a ulasma gününün geldigini (o kisinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah’in emrini teblig edecek) bir ruh ulastirir.
O kisinin kalbine “îmân” yazildigi için, o kisi islâh edici amellere basladigi için Allah onun günahlarini sevaba kalbediyor:
“Illâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan feülâike yübeddilullahü seyyiâtihim hasenât, ve kânallahü gafûren rahiymâ.” Furkan-70
Ama (Mürsidin önünde) tövbe eden ve (Mürsidin önünde tövbe etmek suretiyle kalbine îmân yazildigi için) mü’min olan ve (ayni sebeple) nefsi islâh edici ameller isleyen kisinin Allah günahlarini sevaba çevirir. Ve Allah günahlari sevaba çeviren ve rahmet gönderendir.
Bütün bu faktörlerden hareketle neticede suna ulasiyoruz: Mürsidine tâbî olan kisi bidayette felâha eriyor, kurtulusa eriyor.
Insanin kendi ameli kendisini kurtaramiyorsa, insani kurtulusa ulastiran nedir? Mürsidin himmeti, Allah’in nusratidir. Onun için Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz buyuruyor:
Insanlar sahip olduklarina sevinmesinler, Allah’in sahip olduklarina sevinsinler.
Eger biz mürsidin himmetiyle ki, bu Kur’ân-i Kerim’de sefaat olarak geçiyor ve Allah’in nusratiyla kurtulusa ereceksek, bir an evvel Allah’in mutlaka bizler için tayin ettigi mürside tâbî olmamiz lâzimdir. Persembeyi cumaya baglayan gece hacet namazi kilarak Allah’tan mürsidimizi sormamiz gerekiyor.
Hadîs-i serifte ifade edilen özelliklerden hareketle, Kur’ân-i Kerim âyetleri isiginda kimlerin felâha eremedigini açiklayalim:
1- Kâfirler felâha eremez.
“Ve men yed’u ma’allahi ilâhen âhare lâ bürhâne lehü bihî feinnemâ hisâbühü inde rabbih, innehü lâ yüflihulkâfirûn.”
Mü’minun-117
Kim Allah ile beraber bir kanit (burhan)i olmaksizin baska bir ilâha taparsa, artik onun hesabi Rabbinin katindadir. Süphesiz kâfirler kurtulusa eremezler.
Eger kâfirler felâha eremiyorsa, kisi mürsidine tâbî olmadigi taktirde, kalbin içerisindeki küfür kelimesi disariya alinmayacagi için, o kisi küfürle hayatina devam eden birisi olacaktir.
Öte yandan Kasas Suresinde de Allahû Tealâ söyle buyuruyor:
“Ve asbehalleziyne temennev mekânehü bil’emsi yekuûlûne veyke’ennallahe yebsüturrizka limen yesâü min ibâdihî ve yakdir, lev lâ en mennallahü aleynâ lehasefe binâ, veyke’ennehü lâ yüflihulkâfirûn.” Kasas-82
Dün, onun yerinde olmayi dileyenler, sabahladiklarinda: “Vay, demek ki Allah, kullarindan dilediginin rizkini genisletip yaymakta ve kisip daraltmaktadir. Eger Allah, bize lütfetmis olmasaydi, bizi de süphesiz batirirdi. Vay, demek gerçekten kâfirler felâh bulamaz.” demeye basladilar.
2- Allah’a iftira eden ve Allah’in âyetlerini yalanlayan zalimler, felâha eremez.
“Ve kaâle mûsâ rabbiy a’lemü bimen câe bilhüdâ min indihi ve men tekûnü lehü âkibetüddâr, innehü lâ yüflihuzzâlimûn.” Kasas-37
Musa dedi ki: “Rabbim, kimin kendisinden bir hidayetle geldigini ve bu (dünya) yurdun(un) sonucunun kime ait olacagini daha iyi bilir. Gerçekten nefsine zulmeden (nefsine tâbî olan) zalimler kurtulusa eremez.”
“Ve lâ tekuûlü limâ tesifü elsinetükümülkezibe hâzâ halâlün ve hâzâ harâmün litefterû alallahilkezib, innelleziyne yefterûne alallahilkezibe lâ yüflihûn.” Nahl-116
Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayisiyla suna helâl, buna haram demeyin. Çünkü Allah’a ifrira etmis olursunuz. Süphesiz Allah’a iftira edenler kurtulusa eremezler.
Allahû Tealâ Kur’ân-i Kerim’de helâl olanlari belirtmis. Nahl Suresinde de neyi bize haram kildigini ifade ediyor:
“Innemâ harreme aleykümülmeytete vaddeme ve lahmelhinziyri ve mâ ühille ligayrillâhi, bih, femenidturra gayre bagin ve lâ âdin feinnallahe gafûrun rahiym.” Nahl-115
O, size ancak ölüyü, kani, domuz etini ve Allah’tan baskasi adina kesilmis olan (hayvan)i haram kildi. Fakat kim mecbur kalirsa, saldirmamak ve siniri asmamak üzere (yiyebilir). Çünkü gerçekten Allah bagislayandir, esirgeyendir. (Ama bunun ötesine geçen ise felâha eremez).
O halde Allahû Tealâ haram olanlari bu sekilde bildirmisken bunun disinda tekrar kisinin kendi kendine “su haramdir, su helâldir” deyip de Allah’a yalan iftira etmesi o kisiyi kurtulusa ulastirmaz. O kisinin artik felâha ermesi söz konusu degildir.
Yüce Rabbimiz Yunus Suresinde buyuruyor:
“Femen azlemü mimmenifterâ alallahi keziben ev kezzebe biâyâtih, innehü lâ yüflihulmücrimûn.” Yunus-17
Allah’in âyetlerini yalanlayanlar ve Allah’i tekzib ederek O’na iftira edenlerden daha zalim kim vardir. Süphesiz Allah mücrimleri felaha erdirmez.
“Kul innelleziyne yefterûne alallahilkezibe lâ yüflihûn.” Yunus-69
Allah’a yalan iftira edenler (yani Allah söylememesine ragmen o beser sözü olan zanlariyla Allah’a yalan iftira edenler) kurtulusa ulasamazlar.
“Ve men ezlemü mimmenifterâ alellâhi keziben ev kezzebe biâyâtih, innehü lâ yüflihuzzâlimûn.” En’am-21
Allah’a karsi yalan uydurup iftira düzenden veya O’nun âyetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Hiç süphesiz o zalimler kurtulusa eremezler.
“Kul yâ kavmi’melû alâ mekâniteküm inniy âmil, fesevfe ta’lemûne men tekûnü lehü âkibetüddâr, innehü lâ yüflihuzzâlimûn.” En’am-135
De ki: “Ey kavmim! Bütün yapabileceginizi yapin; süphesiz ben de yapiyorum. Bu yurdun (dünyanin) sonu, kimindir, bilip ögreneceksiniz.” Gerçekten zalimler kurtulusa ermeyeceklerdir.
Zalimlerin yine bir kere daha kurtulusa eremeyecegini Allah ifade ediyor.
3- Sihir yapanlar felâha eremez.
Sihir yapanin felâha eremeyecegi ki, sihir zülmanî bir ilimdir, seytanin zülmanî ilmiyle amel edenlerin de Allahû Tealâ felâha eremeyeceginden bahsediyor:
“Kaâle mûsâ etekuûlûne lilhakki lemmâ câeküm, esihrün hâzâ, ve lâ yüflihussâhirûn.” Yunus-77
Musa: “Size hak geldiginde (böyle) mi söylersiniz? Bu bir büyü müdür? Oysa büyücüler, kurtulusa ermezler” dedi.
“Fe’ecmi’û keydeküm sümme’tû saffâ ve kad eflehalyevme menista’lâ.” Taha-64
Bundan ötürü, tuzaklarinizi bir araya getirin, sonra gruplar halinde gelin; bugün üstünlük saglayan, gerçekten kurtulusu bulmustur.
Allahû Tealâ onlarin kurtulusa eremeyecegini ifade ediyor.
“Ve elki mâ fiy yemiynike telkaf mâ sana’û, innemâ sana’û keydü sâhir ve lâ yüflihussâhiru haysü etâ.” Ta-ha-69
Sag elindekini ativer, onlarin yaptiklarini yutacaktir; çünkü onlarin yaptiklari yalnizca bir büyücü hilesidir. Büyücü ise nereye varsa kurtulamaz.
4- Zalimler felâha eremez.
“Innehü lâ yüflihuzzâlimûn.”
Yusuf-23
Buyuruyor ki, zalimler felâha eremez.
“Ve len tüflihû izen ebedâ.” Kehf-20
Bu durumda ebedî olarak kurtulus bulamazsiniz.
Zalimlerin felâha eremeyecegini, ashab-i kehfin durumunda Allahû Tealâ ifade ediyor.
Allah’in yoluna girdikten sonra dönenler asla felâha eremezler.
5- Dünya hayatini yasarken Allah’a ulasmayi yalanlayanlar kurtulusa eremezler.
“Kad hasirelleziyne kezzebû bilikaâllâhi ve mâ kânû mühtediyn.” Yunus-45
Andolsun ki Allah’a (ölmeden evvel ruhen) mülâki olmayi (ulasmayi) tekzip edenler (yalanlayanlar) (nefslerini) hüsrana düsürenlerdir. Onlar (Allah’a ölümden evvel ulasmayi tekzip ettikleri için) hidayete eremezler (ruhlarini ölümden evvel Allah’a ulastiramazlar).
O halde, belki bugün amel yapan insanlar: “Bu kurtulusa ulasamayan grubun içerisinde bizler yokuz, o zaman elbette biz de yaptigimiz tatbikatla kurtulusa ulasabiliriz.” derler.
Islâm’in bes sartini yerine getirenler acaba hangi âyet-i kerimeleri yalanliyorlar?
1- 73 tane âyet-i kerimede Allah, dünya hayatini yasarken ruhun Allah’a ulasmasini açikliyor ve bunu 11 tane âyet-i kerimede bize farz kiliyor. Ama bu, tatbikattan çikartilmis. Acaba bugünkü tatbikattan çikartilinca bunlar bu âyet-i kerimeleri yalanlamis olmuyorlar mi?
2- Dünya hayatinda yerine getirmemize dair ezelde Allahû Tealâ nefsimizden YEMIN, ruhumuzdan MISAK ve fizik bedenimizden AHD almis, Islâm’in bes sartini yerine getirenlerde Allah’a verdigimiz yeminlerin tamamen devreden çikartilmasi, yer almamasi acaba Allah’in âyetlerini yalanlamak anlamina gelmiyor mu?
3- Islâm’in bes sartiyla (ne bir âyet-i kerimede ne de bir hadîste) kurtulusa ulasmak ifade edilmemisken, bunu böyle ifade edenler acaba Allahû Tealâ’ya iftira etmis olmuyorlar mi?
Hangi açidan bakarsak bakalim, görüyoruz ki Kur’ân âyetleriyle, hadîslerle, yasanan Islâm tatbikati karsilastirilinca asla hedefe ulasmak, söz konusu degil.
O zaman bir insanin kurtulusa ulasabilmesini beraberce inceleyelim.
Yüce Rabbimiz Nur Suresinin 31. âyet-i kerimesinde:
“Ve tûbû ilallahi cemi’an eyyühelmü’minûne le’alleküm tüflihûn.”
Hepiniz toptan tövbe edin ki,Ey müminler felâha ulasasiniz.
O halde bizi kurtulusa ulastiran bidayette yaptigimiz tövbedir.
Kur’ân-i Kerim’de üç çesit tövbe vardir: Bunlardan bir tanesi insanin (kendi kendine) münferit bir günahindan dolayi Allahû Tealâ’dan magfiret dilemesidir ki Allahû Tealâ bunu kabul ederse o günahi siler.
Ikinci tövbe insani felâha ulastirir.
“Illâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan feülâike yübeddilullahü seyyiâtihim hasenât.” Furkan-70
Ama (Mürsidin önünde) tövbe eden ve (Mürsidin önünde tövbe etmek suretiyle kalbine îmân yazildigi için) mü’min olan ve (ayni sebeple) nefsi islâh edici ameller isleyen kisinin Allah günahlarini sevaba çevirir.
Üçüncü tövbe ise günahlarin örtüldügü nasuh tövbesidir.
Allahû Tealâ Furkan-69’dakilerin cehenneme gideceklerini saydiktan sonra, tövbe edenler, kalbine îmân yazilanlar, islâh edici amellere baslayanlarin günahlarini sevaba kalbettigi için kurtulusa ereceklerini söylüyor.
1- Mürside ulasanlar felâha erer.
O halde bidayette insani kurtulusa ulastiran; mürsidin önünde Allah’in Zat’ina ulasmak niyetiyle yaptigi tövbedir.
2- Kalbine îmân yazilanlar felâha erer.
Allahû Tealâ bu tövbede o kisinin kalbine “îmân”i yazdigi için felâha ulasir.
“Kad efle halmü’minûn”
Mü’minun-1
Mü’minler felâha ulasanlardir.
“Men amile seyyieten felâ yüczâ illâ mislehâ, ve men amile sâlihan min zekerin ev ünsâ ve hüve mü’minün feülâike yedhulûnelcennete yürzekuûne fiyhâ bigayri hisâb.” Mü’min-40
Kim seyyiat (serr, derecat düsürücü ameller) islerse mislinden daha fazla cezalandirilmaz. Kadinlardan veya erkeklerden kim amilüssalihat (nefsi islâh edici ameller, nefs tezkiyesi) yaparsa iste onlar mü’minlerdir. Onlar cennete konulacak ve orada hesapsiz riziklandirilacaklardir.
Iste kalbine îmân yazilan kisiyi cennetine aliyor Allahû Tealâ, kurtulusa ulastiriyor ve onu orada hesapsiz riziklandiriyor.
3- Islâh edici amellere baslayanlar felâha erer.
Gerçekten Kur’ân-i Kerim’de Allahû Tealâ yüzlerce âyet-i kerimede; “Illelleziyne âmenû ve âmilûssâlihâti.” dedikten sonra; “Onlar mutlaka cennetime gireceklerdir.” buyuruyor.
O halde islâh edici amellere baslayanlarin da kurtulusa erdigini Allahû Tealâ açikça ifade ediyor.
Bir insan, mürsidine tâbî olmadigi taktirde, yaptigi günahlar için kendisinde magfiret gerçeklesmedigi taktirde, ameli hiçbir zaman o kisinin günahlarini sevaplarinin altina düsüremez. Veya baska bir deyimle; sevaplari günahlarindan fazla olamaz. Ancak ve ancak insanin sevaplarinin günahlarindan fazla olabilmesinin sarti mutlaka o kisinin mürsidine tâbî olmasidir.
4- Allah’i çok zikredenler felâha erer.
“Fezkürû âlâallahi le’alleküm tüflihûn.” A’raf-69
Öyleyse Allah’in ni’metlerini hatirlayin ki kurtulus bulasiniz.
“Vezkürullahe kesiyren le’alleküm tüflihûn.” Enfal-45
Ve Allah’i çokça zikredin ki kurtulus bulasiniz.
“Ütlü mâ ûhiye ileyke minelkitâbi ve ekimissalât, innessalâte tenhâ anilfahsâi velmünker, ve lezikrullahi ekber, vallahü ya’lemü mâ tasne’ûn.” Ankebut-45
Sana kitaptan vahyedileni oku, namazi kil. Çünkü namaz kötülükten ve fuhsiyattan meneder ama Allah’in zikri en büyüktür. Ve Allah yaptiginiz seyleri bilir.
“Vezkürullahe kesiyren le’alleküm tüflihûn.” Cuma-10
Allah’i çokça zikredin; umulur ki felâha (kurtulusa) kavusmus olursunuz.
“Yâ eyyühelleziyne âmenûzkürullahe zikren kesiyrâ.” Ahzap-41
Ey îmân edenler! Allah’i çok zikredin.
Zühd sahipleri günün yarisindan daha fazlasini zikirle geçirdikleri için onlar zaten felâha eriyorlar. Ama daha az fiille felâha ermek; mürside tâbî oldugunuz an gerçeklesiyor:
“Elleziyne yettebi’ûnerresûlennebiyyel’ümmiyyelleziy yecidûnehü mektûben indehüm fiyttevrâti vel’inciyli ye’mürühüm bilma’rûfi ve yenhâhüm anilmünkeri ve yuhillü lehümüttayyibâti ve yuharrimü aleyhimülhabâis ve yeda’u anhüm israhüm vel’aglâlelletiy kânet aleyhim, felleziyne âmenû bihî ve azzerûhü ve nasarûhü vettebe’ûnnûrelleziy ünzile ma’ahü ülâike hümülmüflihûn.” A’raf-157
Onlar ki, yanlarindaki Tevrat’ta ve Incil’de (gelecegi) yazili bulacaklari ümmî haber getirici (Nebî) olan elçiye (Resûl) uyarlar; O, onlara marufu (iyiligi) emrediyor, münkeri (kötülügü) yasakliyor, temiz seyleri helal, murdar seyleri haram kiliyor ve onlarin agir yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. O’na inananlar, destek olup savunanlar, yardim edenler ve O’nunla birlikte indirilen nuru izleyenler; iste kurtulusa erenler bunlardir.
Onlar ki ümmî Resûl’e (Nebî’ye) tâbî oldular, iste onlar felâha erdiler.
5- Seytana kul olmaktan kurtulup Allah’a kul olanlar felâha erer.
“Velleziynectenebûttâguûte en ya’büdûhâ ve enâbû ilallahi lehümülbüsrâ, febessir ibâdi.” Zümer-17
Taguta kulluk etmekten kaçinan ve Allah’a yönelenler ise, onlar için bir müjde vardir, öyleyse kullarima müjde ver.
Seytana kul olmaktan kurtulup Allah’a kul olanlar için müjdeler vardir, buyuruyor. Müjde ki, cennet müjdesidir. Onlar felâha eriyorlar.
6- Nefs tezkiyesini gerçeklestirenler felâha erer.
“Kad efleha men tezekkâ.” A’lâ-14
Andolsun (nefsini tezkiye eden) tezkiye olan felâha ermistir. (Cennet saadetine ulasmistir.)
“Kad efleha men zekkâhâ.” Sems-9
Andolsun ki nefsini tezkiye eden felâha erer (cennete girer).
7- Takva sahipleri felâha erer.
“Vettekullahe le’alleküm tüflihun.”
Bakara-189
Allah’a karsi takva sahibi olun. umulur ki; (böylece) felâha erersiniz.
“Yâ eyyühellezine âmenû lâ te’külûrriba ed’âfen mudâ’afeten, vettekullahe le’alleküm tüflihûn.” Al-i Imran-130
Ey îmân edenler! Faizi kat kat artirarak yemeyin. Allah’a (karsi gelmekten sakinip) takva sahibi olun. Umulur ki (böylece) felâha erersiniz.
“Ya eyyühellezine âmenûsbirû ve sâbirû ve râbitû vettekullahe le’alleküm tüflihûn.” Al-i Imran-200
Ey îmân edenler! Sabredin... Direnin... Ve rabita kurun... Allah’a (karsi) takva sahibi olun ki (böylece) felâha eresiniz.
“Yâ eyyühelleziyne âmenûttekullahe vebteguû ileyhilvesiylete ve câhidû fiy sebiylihi le’alleküm tüflihûn.” Maide-35
Ey (Allah’a ulasmayi dileyen îmân sahipleri) âmenû olanlar! Allah’a karsi takva sahibi olun. O’na, Allah’a ulastirmaya vesile olani (vesile olan kisiyi Allah’tan) isteyin. Ve Allah’in yolunda cihad edin ve böylece felâha erin.
“Yâ eyyühelleziyne âmenû innemelhamrü velmeysirü vel’ensâbü vel’ezlâmü ricsün min amelisseytâni fectenibûhü le’alleküm tüflihûn.” Maide-90
Ey îmân edenler! Sarap, kumar, dikili taslara tapmak, gelecegin tayininde fal oklarini kullanmak, bunlar seytanin pis islerindendir. Öyleyse ondan sakinin, umulur ki felâha erersiniz.
“Fettekullahe yâ ûliyl’elbâbi le’alleküm tüflihûn.” Maide-100
Ey ulûl’elbab! Allah’tan sakinin. Umulur ki kurtulusa erersiniz.
“Ülâike alâ hüden min rabbihim ve ülâike hümülmüflihûn.” Bakara-5
Iste onlar; Rab’lerinden bir hidayet üzeredirler. Iste onlar; MÜFLIHUN, (felâha erenler)dir.
“Veltekün minküm ümmetün yed’ûne ilelhayri ve ye’mürûne bilma’rûfi ve yenhevne anil münker. Ve ülâike hümülmüflihûn.” Al–i Imran-104
Sizden (insanlari) hayr’a çagiran, ma’ruf (irfan) ile emreden, kötülüklerden alikoyan (nefslerindeki kötü afetlerden kurtulmalarina yardim eden) bir ümmet (Mürsid’ler) olussun. Iste onlar, MÜFLIHUN’ (felâha erenler)un ta kendileridir.
“Lâkinirresûlü velleziyne âmenû ma’ahü câhedû biemvâlihim ve enfüsihim, ve ulâike lehümülhayrâtü ve ulâike hümülmüflihûn.” Tevbe-88
Ama Resûl ve O’nunla birlikte olan mü’minler, mallariyla ve canlariyla cihad ettiler; iste bütün hayirlar onlarindir ve kurtulusa erenler onlardir.
“Innemâ kâne kavlelmü’miniyne izâ dü’û ilallahi ve resûlihi liyahküme beynehüm en yekuûlû semi’nâ ve eta’nâ ve ulâike hümülmüflihûn.” Nur-51
Aralarinda hükmetmesi için, Allah’a ve elçisine çagrildiklari zaman mü’min olanlarin sözü: “Isittik ve itaat ettik.” demeleridir. Iste felâha kavusanlar bunlardir.
“Feâti zelkurbâ hakkahü velmiskiyne vebnessebiyl, zâlike hayrun lilleziyne yüriydûne vechallahi ve ülâike hümülmüflihûn.” Rum-38
Öyleyse yakinlara hakkini ver, yoksula da, yolcuya da. Allah’in zatini (cemalini) isteyenler için bu daha hayirlidir ve felâha erenler onlardir.
“Ülâike ketebe fiy kulûbihimül’iymâne ve eyyedehüm birûhin minh.”
Mücadele-22
Onlarin kalplerine îmân yazilir ve onlar Allah’in katindan (orada egitilmis olan) bir ruhla (Mürsid’in ruhunun baslarinin üzerine yerlesmesi ile) desteklenirler
“Ülâike alâ hüden min rabbihim ve ülâike hümülmüflihûn.” Lokman-5
Iste onlar, Rab’lerinden bir hidayet üzerindedirler ve felâha erenler de onlardir.
“Velleziyne tebevveüddâre vel’iymâne min kablihim yühibbûne men hâcere ileyhim ve lâ yecidûne fiy sudûrihim hâceten mimmâ ûtû ve yü’sirûne alâ enfüsihim ve lev kâne bihim hasâsah, ve men yûka suhha nefsihî feülâike hümülmüflihûn.” Hasr-9
Kendilerinden önce o yurdu (Medine’yi) hazirlayip îmâni (gönüllerine) yerlestirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen seylerden dolayi içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açiklik (ihtiyaç) olsa bile (kardeslerini) öz nefslerine tercih ederler. Kim nefsinin cimrilik ve bencillik afetlerinden korunmussa, iste onlar felâha (kurtulus) erenlerdir.
“Ve men yûka suhha nefsihi feülâike hümülmüflihûn.” Tegabün-16
Ve kim nefsinin sehvetinden korunursa, iste onlar kurtulanlardir.
Kimlerin felâha erdigini, kimlerin müflisler oldugunu Allahû Tealâ bizlere açikliyor.
O halde görüyorsunuz ki, Allah’in âyetleri ve Resûlullah’in hadîsleri kesinlikle birbiriyle çakisiyor, Resûlullah’tan kaynaklanan hadîslerle, Allahû Tealâ’nin âyetleri arasinda bir farklilik bulmak mümkün degildir.
Yaptiklari uydurmalarla Resûlullah’tan kaynaklanmayan sözleri O’na malederek Resûlullah’a iftira edenler Kur’ân-i Kerim’e aykiri düsmüs oluyorlar.
O halde insanlar eger Allah’a iftira ediyorlarsa, söylemedigi halde “Allah söyledi.” diyorlarsa, haram etmedigi halde “O haram etti.” diye söylüyorlarsa, Allah helâl kilmasina ragmen helâli haram; haram kilmasina ragmen harami da helâl yapiyorlarsa o zaman bu olay Allah’a iftiradir. Allah’a iftira edenler, Resûlullah’a iftira edenler, Allah’in âyetini yalanlayanlarin kurtulusa ermesi söz konusu degildir.
Birçok insan kâfiri “Allah’a inanmayan kisi” olarak telâkki etmektedir. Halbuki Kur’ân-i Kerim’e baktigimiz zaman kâfir olan kisi, kalbinde küfür kelimesi bulunan kisidir. Herkes bu standardin içinde dünyaya gelir. Mürsidine tâbî oldugu an Allahû Tealâ onlarin kalbine îmân’i yazar ve onu katindan bir ruhla destekler.
“Ülâike ketebe fiy kulûbihimül’iymâne ve eyyedehüm birûhin minh.” Mücadele-22
Onlarin kalplerine îmân yazilir ve onlar Allah’in katindan (orada egitilmis olan) bir ruhla (Mürsid’in ruhunun baslarinin üzerine yerlesmesi ile) desteklenirler.
Iste mürsidine tâbî oldugu an, Allahû Tealâ onun kalbinin üzerindeki mührü açiyor, mürsidine tabî oldugu an, kalbin içerisindeki küfür kelimesini disariya aliyor, mürsidine tâbî oldugu an, o kisinin kalbine îmâni yaziyor.
Bu üç tane kalp sartinin ötesinde Allah’a ulasmayi diledigi için o kisi dört tane kalp sartinin sahibi oluyor. Kim dünya hayatini yasarken ruhen Allah’a ulasmayi dilerse Allahû Tealâ istisnasiz o kisinin kalbindeki ekinneti alir 1, ihbati koyar 2, kalbi kendisine çevirir 3, O kisinin gögsünden kalbine rahmet yolu açar, 4.
Allah’a ulasmayi dilemekle 4 tane kalp sartinin sahibi olan insan hacet namazi kildiktan sonra mürside intisap ettigi zaman da üç tane kalp sartinin sahibi olur:
1- Kalbin mührünü açar.
2-Küfür kelimesini kalpten alir.
3- Îmân kelimesini kalbe yazar.
4 + 3 = 7 tane kalp sartinin sahibi olan insan salih amel islemeye baslayabilir. Zaten Kur’ân-i Kerim’de de; “Kim islâh edici amellere baslarsa onlar felâha erenlerdir.” buyuruluyor.
O halde Kur’ân-i Kerim Islâm’i bize böyle açiklamasina ragmen, insanlarin Kur’ân-i Kerim’le karsilastirmadan, tatbik ettikleri seylerin Kur’ân-i Kerim’le uyusup uyusmadigina bakmadan, arastirmasini yapmadan kendi kendilerine zanlarda bulunarak; “Biz Islâm’in bes sartiyla kurtulusa ereriz.” demeleri onlari felâha ulastirmaz. O sebeple Resûlullah (S.A.V) Efendimiz 14 asir evvel insanlari uyarmis; “Hiç kimse kendi ameliyle cennete giremez.” diyor.
-Sen de mi ya Resûlullah?
- Evet, ben de ama Rabbim beni rahmetine ve fazlina garketmistir.
Bir insan ancak mürsidine ulastigi an, rahmet ve fazl, rahmet ve salâvât o kisiye gelecektir.
“Yâ eyyühelleziyne âmenû lâ tettebi’û hutuvâtisseytân, ve men yettebi’ hutuvâtisseytâni feinnehü ye’mürü bilfahsâi velmünker ve lev lâ fadlullahi aleyküm ve rahmetühü mâ zekâ minküm min ehadin ebeden.”
Nur-21
Ey âmenû olanlar! Seytanin adimlarina tâbî olmayin. Kim seytanin adimlarina tâbî olursa o muhakkak ki (nefsi ve seytan tarafindan) fuhusla ve münkerle emredilmistir. Eger Allah’in fazli ve rahmeti üzerinize olmazsa (nefsinizin kalbine giremezse) içinizden hiçbiriniz ebediyyen nefsinizi tezkiye edemezsiniz.
Salih amel demek, nefsi tezkiye eden amel demektir. O halde Allah’in rahmeti ve fazli kalbine girmedikçe hiç kimsenin tezkiye olmasi söz konusu degilse, bir insanin nefs islâhini gerçeklestirebilmesi için de mutlaka Allahû Tealâ’nin kendisi için tayin ettigi mürside ulasmasi, tâbî olmasi lâzimdir.
O zaman Kur’ân-i Kerim âyetleri isiginda Resûlullah’in Sahih-i Buharî, Cilt-12 1918. hadîste söylenen mesajlari yerli yerine oturtursak neticeye ulasiyoruz ki, mürsidin himmeti olmadan felâha erebilmek söz konusu degildir.
Onun içindir ki, Allahû Tealâ A’raf Suresinin 157. âyet-i kerimesinde sahâbeyi bize örnek göstermis;
“Elleziyne yettebi'ûnerresûlennebiyyel'ümmiyyelleziy yecidûnehü mektûben indehüm fiyttevrâti vel'inciyli ye'mürühüm bilma'rûfi ve yenhâhüm anilmünkeri ve yuhillü lehümüttayyibâti ve yuharrimü aleyhimülhabâis, ve yeda'u anhüm israhüm vel'aglâlelletiy kânet aleyhim, felleziyne âmenû bihî ve azzerûhü ve nasarûhü vettebe'ûnnûrelleziy ünzile ma'ahü ülâike hümülmüflihûn.”
Onlar ki, ümmî Resûl Nebî’ye tâbî olurlar, O’nu yanlarinda bulunan Tevrat’ta ve Incil’de yazili bulmuslardir. O onlara irfan (fizigin ötesi ayn’el yakîn, Hakk’ul yakîn) ile emreder, Allah’in yasak ettiklerinden meneder, haram ettikleri temiz seyleri helâl kilar, kötü seyleri de haram kilar, sirtlarindaki agir yükü indirir, baglandiklari zincirleri koparir. Ona inanan, hürmet eden ve yardim edenler ve onunla gönderilen nura (Kur’ân’a) uyanlar onlar, felâha erenlerdir.
Onlar ki, ümmî Resûl’e (Nebî’ye) tâbî oldular, iste onlar felâha erenlerdir.
Onlar ki Resûlullah’in önünde tövbe ettiler, iste onlar felâha erenlerdir.
Onlar ki bu tövbeyle magfirete ulastilar, onlar felâha erenlerdir.
Onlar ki islâh edici amellere basladilar, onlar felâha erenlerdir.
Onlar ki kalplerine fazl ve rahmet ulasti, onlar felâha erenlerdir.
Onlar ki nefs tezkiyesini gerçeklestirdi, onlar felâha erenlerdir.
Onlar ki çok zikretmeye basladi, onlar felâha erenlerdir.
Yüzlerce açidan felâha ermek Kur’ân-i Kerim’de bu kadar kolay ifade edilmesine ragmen, insanlarin seytanin tesiriyle buna direnmeleri, bunu istememeleri zorla “Biz kurtulmak istemiyoruz.” diyen seytanin tuzaginda olan bu insanlara sasmamak mümkün degil.
Yüzlerce açidan Allahû Tealâ kurtulusu insanlara gösteriyor. Ve yüzlerce açidan insanlar kurtulusu ellerinin tersiyle itiyorlar. Basit bir talep: Allah’a ulasmayi dilemeleri halinde bile kurtulusa ererler. O talebin sahibi olmuyorlar. Onlar diyorlar ki; “Biz Islâm’in bes sartini yerine getirecegiz.”
O Islâm’in bes sartini yerine getirenler sabah aksam merak içinde: “Acaba bizim namaz kabul oldu mu? Acaba biz oruç tuttuk, kabul oldu mu? Acaba o günahi isledik, tövbe istigfarda bulunduk, kabul oldu mu?” Vesveseden kurtulamazlar. Hep o süphe ve merak içerisinde bu dünyada Islâm’i yasamadan geçip giderler. Onun için Efendimizin söyledigi bir dörtlügü burada ifade etmekte fayda görüyorum. Kisi eger Allah’a ulasmayi dilemezse ve mürsidine tâbî olmazsa dünya hayati bakin nasil bir dizayn içerisinde gerçeklesiyor:
Ne kendi eyledi rahat,
Ne âleme verdi huzur.
Çekildi gitti dünyadan...
Dayansin ehl-i kubur.
Yani bu dünyada eger kisi Allah’a ulasmayi dilemez, mürsidine tâbî olmaz, nefsini tezkiye ve tasfiye etmezse rahat bulmasi, huzura ermesi, saadete ulasmasi mümkün degildir. Kendisi huzursuzluk ve mutsuzluk içerisinde olan bir insanin etrafindaki insanlara huzur vermesi de mümkün degildir. Âleme de huzur veremez. Ve o insan bir bitki gibi gelir, tekrar bir bitki gibi gider ama bu sefer de kimlerle karsi karsiya kalir? “Dayansin ehl-i kubur.” diyor. Artik varin siz düsünün. Bu ehl-i kubur kimlerdir ve “dayanmanin” ne ifade ettigini varin siz anlayin.
O halde görüyorsunuz ki, muhterem okuyucular Allahû Tealâ’nin mesajlari gayet açik, ortada.


Bu mesaj 1 kez ve en son ehlihikmet tarafından 04.12.2006 - 20:50 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 04.12.2006 - 20:39
Bu mesajı bildir   ehlihikmet üyenin diğer mesajları ehlihikmet`in Profili zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1539 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
husameddin (47), halk yolcusu (37), Habibetti21 (37), aysani (50), kardelen__571 (35), hasan_el_benna (42), aslanþamil (44), caylak ali osma.. (51), vural (50), mero (), ByNet (54), enginbey (49), veleye5 (28), yazitura (45), betulonur (41), NiSA (47), aliavlamaz (37), adler42 (46), 0730sahin (43), ercan58 (41)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.30616 saniyede açıldı