|
|
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193 |
|
|
|
|
|
Ekleyen |
|
|
|
151 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 15.05.2006
|
En Son On: 20.05.2007 - 14:38
|
Cinsiyeti: Bayan
|
|
alıntı
RESÛLULLAH:
"BUGÜN BURADA BİR ÇİNLİ VEFAT EDECEK,
ONUN CENAZESİ İLE İLGİLENİN."
Bundan altı, yedi ay önce Çin'in değişik bölgelerinden on kişi İstanbul'a
gelir. Bu on kişi sıradan insanlar değildir. Bunların ortak özelikleri yeni
Müslüman olmalarıdır. Umre için İstanbul üzerinden Arabistan'a gideceklerdi.
Hepsi de yeni Müslüman olmuş… Kimi yirmi gün önce, kimi bir ay, en uzağı iki
ay önce Müslüman olmuştu. Ne yeterince İslâmî bilgileri vardı, ne de
yapacakları umre ile ilgili bir bilgileri. Yanlarına, kendilerine yardımcı
olacak, hem Çince'yi, hem Arapça'yı iyi bilen, hem de İslâmî bilgisi olan
birini rehber olarak alacaklardı. Mevlâ'mızın takdiri, Türkistan'daki Çin
zulmünden kaçıp İstanbul'a yerleşmiş bir Uygur kardeşimiz, bu on Çinliye
rehber oldu. Bundan sonra hâdiseyi bu kardeşimizden dileyelim. Bahsi geçen
kardeşimiz şu anda bizim yanımızda bulunmaktadır.
"Yeni Müslüman olmuş bu on Çinli ile birlikte yola çıktık. Kısa zamanda
aramızda iyi bir dostluk kuruldu. Yeni mü'min olmuş bu insanlar, büyük bir
heyecan yaşıyorlardı. Hiçbirinin İslâmî bilgisi yoktu. Hatta namazda
okuyacakları sûreleri bilmedikleri gibi Fatiha'yı bile bilmiyorlardı. Bazı
zikirleri yaptırmaya çalışıyor, ancak Çince telâffuz zor olduğu için
zikirleri tam okuyamıyorlardı.
Namazlarda sadece "Elhamdülillah, Allahu Ekber" diyebiliyorlardı. Bana
sormuşlardı "Ne yapalım?" diye. Ben de onların kimine "Elhamdülillah",
kimine "Lâ ilâhe illallah" ve benzeri zikirleri öğretmeye çalışıyordum.
Onlar da namazlarda bunları söylüyorlardı.
Önce Mekke'ye gittik. Kâbe'de onların hâli görülmeye değerdi. Yeni doğmuş
çocuklar misali heyecan ve neşe içinde, kâh ağlıyor, kâh gülüyorlardı.
İsimlerini değiştirmiştik: Muhammed (Çan Çing) Hasan, (Çun Fang) gibi her
biri yeni ismi ile çağırılıyordu.
On Çinli kardeşimizden biri olan Muhammed de bir farklılık vardı. Bu durum
dikkatimi çekmişti. Her namazını gözleri yaşlı olarak bitiriyordu. İyice
dikkat ettim, evet, Muhammed namazlarında ağlıyordu. Bana da sürekli sorular
soruyorlar, İslâm hakkında bilgi ediniyorlardı. Ben de bildiğim kadarıyla
onlara bilgiler veriyordum. Bir gün Muhammed sordu:
İçki nedir, İçkiye dinimiz nasıl bakar?
– Rabbimiz içkiyi kesin olarak yasaklamıştır, içilmesi, yapılması,
taşınması, satılması yasaktır.
Kaldığımız otele gelmiştik. Muhammed bir telefon edeceğini söyledi ve ona
memleketine telefon etme imkânı sağladık. Çin'deki kardeşini arıyordu,
kardeşine aynen şöyle diyordu:
– İçki fabrikamızı kapat, Allah'ımız öyle emretmiş. Bize bu emre uymak
düşer.
Kardeşi bunu yapamayacağını, birçok bağlantısının olduğunu, durup dururken,
kapatırlarsa, yüz binlerce dolar zarar edeceklerini, hiç olmazsa kendisine
biraz zaman vermesini söyler. Fakat Muhammed kararlıdır:
– Allah emretmiş, bize uymak düşer. Fabrikayı hemen kapat, ben gelince
borçları hallederim. İçki fabrikası kapanıyor.
Mekke'deki ibadetlerimize devam ediyoruz. Yine bir gün bana sordukları
sorularda çıkardıkları bir neticeyi açıklarlar:
– Kadın modası, kadınları yarı çıplak resmetmek gibi faaliyetler de
dinimizde yasak mıdır?
– Evet yasaktır. Aynı gün ötele geldiğimizde yine Çin'i aradı ve bu sefer de
kardeşine moda evinin kapatılması emrini verdi. Kardeşi yine itiraz etti,
ancak Muhammed ne itiraz dinledi, ne de kararından vazgeçti.
– Rabbimiz emretti ise, bize bu emre uymak düşer.
Mekke'deki ziyaretimizi bitirdik ve Medine'ye gittik. Medine'de bir sabah
namazı… Efendimizin "Burası cennet bahçesidir." buyurduğu yerde sabah
namazının fazını kılıyoruz. Muhammed benim yanımda. Diğer Çinli
kardeşlerimizle aynı saftayız. İlk secdeye varıyoruz, secdeden kalkıyoruz,
ikinci secdeye varıyoruz, sonra kıyama kalkıyoruz. O da ne? Muhammed hâlâ
secdede, kalkmadı. Tekrar secde ediyoruz, ettahiyyatı okuyoruz ve selâm
veriyoruz. Muhammed hâlâ secdede. Düşündüm ki, yorgunluktan ve uykusuzluktan
bazen insana bir geçkinlik geliyor, Muhammed'e de secdede böyle bir şey
oldu, uyudu. Elimi uzattım, omzuna dokundum ve hafifçe çekeyim dedim ki, sağ
tarafının üzerine yuvarlandı. Muhammed'in ölmüş olabileceğini düşündüm.
Olay duyulmuştu. Görevliler müdahalede bulundular, dışarı çıkardılar, bir
ambulansa koyarak hastaneye götürdüler. Biz de gittik. Hastanedeki ilk
muayenede çoktan vefat ettiğini söylediler. Muhammed'i hastanenin morguna
kaldırdılar.
Çinli kardeşlerimle birlikte hastanenin önünde ne yapacağımızı bilemez bir
hâlde üzüntü içinde bulunuyorduk. O sırada bir araba ile makam mevki sahibi
bir zat geldi. Herkes onu hürmetle karşıladı, sonradan öğrendik ki bu zat
Medine'nin ileri gelen yöneticilerinden biri idi. Hastane yetkililerine
sordu:
"Bugün burada ölen bir Çinli var mı?" "Evet", cevabını alınca şu açıklamada
bulundu:
"Dün gece Efendimiz rüyamda bana göründü ve buyurdular ki, "Yarın burada bir
Çinli kardeşim vefat edecek, onun cenazesi ile ilgilenin."
Bir anda her şey değişti. Muhammed'i morgdan aldılar, bir devlet yetkilisine
yapılanlardan daha fazlasını yaptılar. Cennetü'lBakî'ye defnettiler.
Bu hâdiseyi bizzat yaşayan ve onlara rehberlik yapan Doğu Türkistanlı
kardeşimiz hâdiseyi bu şekilde anlattı.
Teslimiyeti gördük değil mi? "Rabbim emrettiyse, bize uygulamak düşer."
Zararmış, ziyanmış, önemi yok. Rabbimiz emretmiş ve iş bitmiştir. İşte
sahabe inancı… Bu Çinli kardeşimiz de o inanca ulaştı ulaşmasına; ancak
dünyada fazla kalamadı. Çünkü bu dünya pisliğinin içinde fazla kalamazdı ve
kalmadı da. Efendimizin de ilgisine mazhar oldu. Ne mutlu bu Çinli
kardeşimize, ruhu için elfatiha…
Bu hâdiseyi niçin anlattık? Bu hâdiseden çıkaracağımız dersler var da onun
için anlattık. Bu Çinli kardeşlerimiz, internet sayesinde İslâm ile
şereflendi. Gerek ülkemizde, gerekse dünya üzerinde bir kıvılcım bekleyen
nice insanlar var. Bizim yapmamız gereken; bizden bir ışık, bir kıvılcım
bekleyenlere bir an önce ulaşmak.
Alınacak önemli derse gelince, bir sigaradan, bir markadan ya da herhangi
bir lüksünden vazgeçemeyen mü'minler, şu Çinli Muhammed'i okuyun. Bakın
teslimiyete… "Emir Mevlâ'dan ise, bize uymak düşer." Ey bir sigarayı feda
edemeyen mü'min kardeşim! Çinli Muhammed'e bak! O bir anda koskoca bir
fabrikayı nasıl feda etti?!
|
Ekleme Tarihi: 28.07.2006 - 00:22 |
|
|
|
153 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 07.04.2005
|
En Son On: 10.04.2008 - 13:47
|
Cinsiyeti: Erkek
|
|
muhterem kardeşim.Dilerim habibullah s.a.v.komşu olursun.
|
Ekleme Tarihi: 28.07.2006 - 00:54 |
|
|
|
618 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 24.12.2005
|
En Son On: 04.08.2007 - 12:15
|
Cinsiyeti: Erkek
|
|
Epeydir böyle duygulanmamisdim.:(
Su mübarek gecede beni duygulandirdin.
Eline yüregine saglik...!
|
Ekleme Tarihi: 28.07.2006 - 01:19 |
|
|
|
151 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 15.05.2006
|
En Son On: 20.05.2007 - 14:38
|
Cinsiyeti: Bayan
|
|
S.A
ABDULBERR VE VATANDAŞ 72 KARDEŞLERİM.
ALLAH SİZLERDEN DE RAZI OLSUN.
SİZDE BU SSÖZLERİNİZLE BENİ AĞLATTINIZ.
AMİN İNŞALLAH-U TEALA.
|
Ekleme Tarihi: 28.07.2006 - 01:34 |
|
|
|
|
|
Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
hicran_50 (37), usri_yusraa (37), DÝYARBAKIR.. (33), ahmet_erdogan33.. (38), eryal (62), ((-AySeNuR-)) (29), Memet (43), berfo2004 (44), HÜKÜM (54), nerro_22 (34), engin03 (39), cenngiz (55), apo28 (41), KalbiGüzelKiz (41), ismail36 (38), hakikat_nuru (46), gencolhan (48), roket (39), yasarozdemir (44), harbi (55), yusuf_k9 (44), bhdr_84 (40), tugbali (37), orhan yurt (53), mehmet balaca (43), Mehmet Balaca (43), serkantokmak (49), rabiaaslan (39) |
|
|
|
|
|
|