0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » YOLCU

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Gast Fakiri  
YOLCU

Misafir

Kayıt Tarihi: 27.11.2024
En Son On:
Cinsiyeti: ----- 
YOLCU
Kuşluk vaktinin tılsımlarına bürünmüş olan istasyonun ön kapısından gireli sanki yıllar olmuştu. Girişteki gişeden biletini almış ve çıkış kapısına doğru ilerlemeye başlamıştı. Ne var ki aradaki bu dar koridor sanki hiç durmadan uzuyordu. Bir başına gidecek olmanın verdiği o garip hisle yıkanmıştı sanki üzerinde yürüdükçe ilerleyemediğini fark ettiği taşlar. Hissettiği her neyse kesinlikle bu dünyaya âit duygular literatüründe yer almıyordu. Az bulunan huzurlu bir vedânın insanı geri dönmeye zorlayan hüzünlü gel-gitlerine benziyordu bu duygu. Yalnızca benziyordu; yaşadığı hiç bir vedâ sahnesi bu denli kesif bir yalnızlığa yaslı değildi...
Bu istasyon, tanıdık bir yerdi aslında. Daha evvel verilmiş, fakat kendilerine meçhul bir kararla birdenbire çekip giden sevdiklerini hep buradan yolcu etmişti. Dumanlı gözlerle arkalarından el sallarken gidenlerin vefâsızlığına duyduğu sitem, yanaklarından damla damla süzülürdü her seferinde. "Şimdi sıra bende." diye düşündü.
Yalnızca olması gerektiği kadar ağır olan bavulu ve iki şakağının arasında taşıdıkları ve bir de göğsünde sakladıklarıyla treninin geleceği perona varmıştı yolcu. Koca istasyon ona tahsis edilmişti sanki. Çok yakınında bir yerlerde hummalı bir çalışma olduğunu hissediyor ama kimseyi göremiyordu.
Seher vakti sükûtunu cüretkârca bozan bir baykuşun nağmeleri gibi, uzaklardan, ama kararlıca yaklaşarak geliyordu trenin sesi. Etrâfında koşturup duran insanlarla hiç ilgilenmiyordu yolcu. Tüm dikkatini, beş, hatta altıncı hissini de kullanarak duyar gibi olduğu trenin sesine vermişti.
Ses gittikçe arttı, arttı, arttı.
Artık trenin takırtıları yolcunun kulağının içindeydi, ama tren inadına ve garipçe görünmüyordu. Belki de bu denli bir yalnızlık ağır gelmişti yolcuya.
Birden omzuna bir el dokundu. Yalnızlığını darmadağın eden bu dokunuş tüm vücudunu titretti. Arkasına döndüğünde nûr çehreli, gök tebessümlü, esrârengiz bir kimseyle göz göze geldi. Esrârengiz şahıs:
"- Evlâdım, haydi bin trene, hemen hareket edeceğiz!" dedi.
Yolcu rahatlamıştı. Baktı, az evvel göremediği tren şimdi tam önündeydi. Nur yüzlü zâtla beraber trenin basamaklarına yöneldi. O an daha önce hissetmediği garip bir his tüm vücûdunu sardı. Hayatında ilk defa böylesine bir an yaşıyordu. Bir el tüm enerjisini emiyor gibiydi.
Nihayet tren ağır ağır hareket etti.
Bir müddet sonra iki yolcu arasında tren yolculuklarına âit ama alabildiğine farklı bir muhabbet başladı. Birden nur yüzlü zât çok zor bir soru sordu yolcuya:
"- Nereden gelip, nereye gidiyorsun evlât?"
Bu cümlenin sıradan görünümünün altında taşıdığı azamet zangır zangır titretti yolcuyu. Bakışları bir müddet yaşlı zâtın yeşil gözlerine çakılı kaldı. Gayr-i ihtiyârî konuşmaya başladı. Tek cümlelik bir cevap vermesi gerektiğini biliyor fakat kuvvetli bir çekim alanına girmiş zerreler gibi kendini durduramıyordu. Bu hâlet içinde doğumundan beri geçen zamanın hatırlayabildiği her karesini anlattı. Mücâdelelerini, aşklarını, yenilgilerini, zaferlerini, sevgilerini, nefretlerini tüm detaylarıyla seriverdi nûr yüzlü zâtın zümrüt gözleri önüne.
Çok geçmeden tren değişik bir tünele girdi. Karanlıkla ışık karışımı bir atmosfer vardı tünelde. Trenin sesi de kesilmişti artık. Birdenbire bu esrarlı yoculuğun sır kapıları ardına kadar açıldı. Nûr yüzlü zâtın pencereye akseden sûreti hızla değişmeye başladı. Yüzü gençleşti, gençleşti… Bu dünyanın ölçüleriyle tarif edilemeyecek bir güzellik ve yüceliğe büründü. Yolcu, o kadar çok hayranlaştı ki yeni gördüğü çehre karşısında hiç korkmadı. Sonra o çehre, nûrânî çizgilerin içerisinde seçilemeyecek kadar büyüdü ve kaybolup giderken yolcunun her zerresine birden fısıldadı:
"Âlem-i berzaha hoş geldin yolcu!..."
***
Ertesi gün kuşluk vaktinde yanık yanık okunan bir selâ, yüz akıyla göçen bir gencin huzurlu ve güzel vefâtını îlân ediyordu. Öğle namazında da arkasından ağlayanların şahitliğiyle son yolculuğuna uğurlandı. Kabristana gidildi. Orada Yâsin-i Şerîf ve kısa sûreler okunup duâlar yapıldı.
Gencin mezarı başından ağlaşarak ayrılan kalabalık, bu ölümün çok erken geldiğini söyleyip duruyordu. Oysa tam vaktinde gelmişti; her zamanki gibi... Ancak bu sırrı bilmeyenler:
"Kanserde erken teşhis hayat kurtarır…" diyorlardı…

Bahtiyar Yolcu/Sözola
Ekleme Tarihi: 04.08.2003 - 13:18
Bu mesajı bildir   zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 2034 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
burcunur (42), jihad soldat (43), alpakman (34), kerbela_34 (41), SpedeR (47), eminilhan (47), Glkc (36), mujdatciftci (35), aklima gelmedi (34), meraladem (39), heval yunus (34), muhammet ali (38), sosyolog983 (41), agus (44), müslüman cocuk (37), nakirev (42), enime (42), furkan_^^ (49), guller (44), sahdamar (41), metin uzun (42), abdulsamet (55), negative (39), homurhomur (51), snibsirm (44), husamaygor (37), estor (63), caykarali61 (43), aLi_osman (36), Avci_55 (37)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.16495 saniyede açıldı