0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » TÜRKİYE VE DÜNYADA SİYASET » Türkiye'de dindar insanlardanmı korkuluyor, yoksa Cumhuriyet düşmanı din tüccarlarındanmı ?

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 12 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
kolye7 su an offline kolye7  
Türkiye'de dindar insanlardanmı korkuluyor, yoksa Cumhuriyet düşmanı din tüccarlarındanmı ?

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 
Merhabalar,

Özellikle son onbeş yıl içinde % 98 i müslüman olan halkımızın bir kesiminin inandırıldığı yada inandırılmaya çalışıldığı bir gerçek dışı dayatma var ki bu kampanyanın ne kadar gerçek ya da ne kadar gerçek dışı olduğunu birlikte bir inceleyelim istedim.

Ülkemizde bir başörtüsü/türban sorunu olduğu mutlak.

Fakat bu sorun benim bu sorunun geçmişine baktığımda halkın inanmayan kesimlerince oluşturduğu bir karşı koyma ile oluşmuş sorun olmaktan çok bu örtüyü siyasi amaçları için çok güzel bir sermaye olarak kullanmış olanların oluşturduğu bir sorundur.

Benim çocukluk ve gençlik yıllarımda bu ülkenin böyle bir sorunu kesinlikle yoktu.

Başörtüsünü sömüren siyasi yapılanmalar bu işi öyle insafsızca kullanıp, sömürdüler ki bir yandan bacılarımızın örtünme hakkı, özgürlüğü diye ortalığı inim inim inletirken, öbür yandan bu sermayenin ortadan yok olmaması için içlerinden "İnşaallah Cumhuriyetçiler karşı koyarlarda bu iş kangren olur, bizde daha çok oy toplarız" benzeri dualar ettiler, niyetler beslediler.

Bu duruma bizzat ben defalarca şahit olmuş bir vatandaşım.

Şu an iktidara gelenlerin bu safhaya gelmelerinin arkasında din sömürüsü ve bunun en ön planda görünen öğesi Başörtüsü/türban idi. Ne dediler iktidara gelirken "BAŞÖRTÜSÜ BİZİM ÖNCELİKLİ SORUNUMUZ DEĞİLDİR"
Peki kendilerine oy verenler sıkıştırdığında ne diyordu Sn. Başbakan "DEĞMEYİN YARAMA, NE DÜŞÜNDÜĞÜMÜ BİLİYORSUNUZ. AMA BIRAKMIYORLAR"

Ve daha sonraları yine dinsel sömürü malzemesi gerektiği bir ortamda, hemde yurt dışından şöyle sesleniyordu "BAŞÖRTÜSÜ VELEVKİ SİYASİ SİMGE OLSA, NE FARK EDER"

Konunun bu kısmını fazla uzatmıyayım. Fakat ben elliüç yıllık yaşamım boyunca, hemde din adına, bu kadar harca harca bitmez kullanılabilen bir kavram daha görmedim. Öyle zannediyorum ki bu Başörtüsü/türban çatışmaları daha çoook "VELEVKİ" versiyonu sözler ve Cumhuriyetçilerinde başörtüsünü Cumhuriyeti yıkmak isteyenlerin bayrağı olarak görmesi ve karşı koymaları olayı ara ara fasıla versede devam edecektir.

Burada sorunun asıl çözümü başörtüsünün din menşeli partilerin tekelinden çıkarılıp, halkın sorunu olduğu ve bu halkın Cumhuriyete karşıt olmadığı konusunun ispatından geçmektedir.
Bu da malum partiler bu sömürüyü asla bırakmayacaklarından, Cumhuriyet sahnesinden din menşeli yani dini sömüren partilerin ortadan kalkması ile mümkündür.

Ben bütün kalbimle inanıyorum ki din sömürüsü yapan partilerin var olmadığı bir ortamda Başörtüsü sorunu diye bir sorun asla ve asla olmayacak yada kalmayacaktır.

İşin en acı tarafına gelelim. Başörtüsü sorunu diye sanki dinin tümü başörtüsü anlamına geliyormuş gibi bu ülke insanının samimi duygularını sömürenler aslında o kadar çok şeyin üzerini bu bahane ile örtüyorlar ki.

Şimdi onlardan örnekler vermeye çalışacağım. Ki oynanan oyunları bir nebze olsun görebilelim.
Bakınız Türkiye'de sadece başörtüsüne dikkatleri çekerek dinin baskı altında olduğunu, devletin eliyle dine darbe vurulduğunu söyleyenlere bu ülke gerçekleri nasıl cevap veriyor.

Basının çeşitli tarih ve köşelerinden alıntılar veriyorum.

"343 KİŞİYE BİR CAMİ, 61.000 KİŞİYE BİR DOKTOR"

"ŞU ANDA MEVCUT 77.548 CAMİ VAR VE 1346 CAMİNİN YAPIMI HIZLA DEVAM EDİYOR. BUNA KARŞILIK 1220 HASTANEMİZ VE 6300 SAĞLIK OCAĞIMIZ VAR"

"150.000 ÖĞRETMEN AÇIĞI VAR. BUNA KARŞILIK ŞU ANDA 87.000 DİN GÖREVLİSİ HİZMET YAPIYOR"

"AYNI ZAMANDA CAMİLERDE 26.000.000 KİŞİ İBADET EDEBİLECEK BİR KAPASİTE MEVCUTKEN, HASTANELERİN YATAK KAPASİTESİ 189.000"

"ENERJİ BAKANLIĞINA AYRILAN BÜTÇE 250 milyon tl, SANAYİ BAKANLIĞINA İSE 280… DIŞİŞLERİNE AYRILAN BÜTÇE 563 milyon tl, BAYINDIRLIĞA 677, ULAŞTIRMAYA 687….İÇİŞLERİNE 783 milyon tl.
YA DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI'NA 1 milyar 123 milyon tl."

Bir din görevlisinin sigorta dahil devlete yıllık maliyeti 25.000 ytl civarında. diyanet bütçesi ile ilgili de şöyle bir şey var "15670627". burada da yazıldığı gibi diyanet bütçesi cumhurbaşkanlığı'nın 48.3 katı, tbmm'nin 4.5 katı, anayasa mahkemesi'nin 90.8 katı, yargıtay'ın 35 katı, danıştay'ın 44.9 katı, sayıştay'ın 19.2 katı, başbakanlık bütçesinin yüzde 6 fazlası, mit'in 3.8 katı, mgk'nın 128.7 katı, byegm'nin 31 katı, devlet personel başkanlığı'nın 156.4 katı, ydk'nın 158.2 katı, dpt'nin 4.3 katı, dtm'nin 16.1 katı, gümrük müsteşarlığının 7.9 katı, tüik'in 10.2 katı, özürlüler idaresi'nin 379 katı, aile ve sosyal araştırmalar genel müdürlüğü'nün 387.4 katı, kadının statüsü genel müdürlüğünün 775.3 katı, sosyal yardımlaşma ve dayanışma genel müdürlüğünün 462.1 katı, shçek'nin 2 katı, ab genel sekreterliğinin 170.3 katı, içişleri bakanlığı bütçesinin yüzde 38 fazlası, sahil güvenlik komutanlığının 7.1 katı, dışişleri bakanlığının 2.3 katı, gelir idaresi başkanlığı bütçesinin yüzde 26 fazlası, bayındırlık ve iskan bakanlığının 2.2 katı, tapu ve kadastro genel müdürlüğünün 4 katı, ulaştırma bakanlığının 2 katı, denizcilik müsteşarlığının 25.2 katı, tarım reformu genel müdürlüğünün 38.4 katı, sanayi ve ticaret bakanlığının 5.1 katı, enerji ve tabii kaynaklar bakanlığının 4.3 katı, petrol işleri genel müdürlüğünün 355.6 katı, kültür ve turizm bakanlığının 2 katı, çevre ve orman bakanlığı bütçesinin yüzde 69 fazlası, devlet meteoroloji işleri genel müdürlüğünün 16.3 katı.


Bu aktardıklarım için yorumu sizlere bırakıp yalnızca şunları söyleyeceğim.
Bu ülkede din özgürlüğünün kısıtlandığı yok. Fakat Başörtüsüne musallat olup onu bilinçli olarak Cumhuriyet karşıtlığının bayrağı haline getirenler ve onların karşısında ayrımsız olarak tüm Başörtüsü/türban olayına Cumhuriyet düşmanlığının simgesi diya bakıp karşı koyanlar var. Mağduriyetler bu çarpık tablonun kaçınılmaz sonuç ve meyveleri.

Hiç kimsenin alnında bu Cumhuriyet düşmanıdır, bu değildir diye yazmadığına görede bu çatışma dediğim şartlar gerçekleşmedikçe devam edecektir.

Öbür taraftan dine köstek olduğu söylenen devlet ise Dünyanın hiç bir yerinde olmayan bir bütçeyi Diyanet'in emrine vermektedir.

Hani ünlü bir ata sözü var "Deveye sormuşlar neden boynun eğri diye. Nerem doğru ki demiş"


O NEDENLE DİYORUM Kİ, MALUM SİYASİ PARTİLERİN GÖSTERMEYE ÇALIŞTIĞI YAPAY TABLOYA DEĞİLDE ASIL YANİ BÜYÜK VE GERÇEK TABLOYA BAKALIM.
BÖYLECE HEM GERÇEKLERİ HEMDE BU GERÇEKLERLE ALLAH'IN BU ÜLKEYİ NASIL AĞIR SINAVLARDAN GEÇİREBİLECEĞİNİ ÇOK DAHA İYİ GÖRMÜŞ OLURUZ.



PC de PC de PC de


Bu mesaj 1 kez ve en son kolye7 tarafından 19.11.2009 - 11:33 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 19.11.2009 - 11:30
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
rahil su an offline rahil  

1191 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 10.05.2008
En Son On: 17.03.2011 - 17:14
Cinsiyeti: ----- 
Gerçek manada tevhid itikadına göre bu kelimeyi fevkalade zihnimize beynimize kalbimize yerleştirmemiz lazım.. Tevhid iki heceli bir kelime; arapça.. Tevhid akidesi diyoruz.. Tevhid Vahdet kelimesinden türetilmiş Rabbani bir kelime, ilahi bir kelime.. Buna biz ne diyoruz.. Kelimei tevhid diyoruz.. kelimei tevhid nedir.. La ilahe illah Muhammedunrasulullah.. Tevhid birlemek demek.. Tevhid birlemek demek, bir olarak düşünmek, birlik içinde, bir mefumunun birlik mefumunun içinde tasavvur etmek..Tabi iş Allahu Tealaya dayanıyor..
Allahu Teala'nın yeryüzünün yaratıcısı kabul etmekle beraber.. Yeryüzünün nizamını, düzenini kanunlarını da koyduğunu kabul etmek..
Bir kimse Allahı yaratıcı olarak kabul ediyorda, Allah yaratıcıdır yeryüzünü yaratmıştır diyorda ama yeryüzünde kendi ülkemizde kendi bölgemizde kendi dünyamızda biz insanlar toplumlar cemiyetler hükümetler devletler milletler olarak biz nasıl istersek öyle yaşayalım
Allah bizim hayatmız hakkında kanun koymasın, istediğimiz kadınlarla düşüp kalkalım nikah diye birşey olmasın mahrem namahrem diye birşey olmasın, istediğimiz kadınlarla tokalaşalım istediğimiz kadınlarla şakalaşalım istediğimiz umumhaneye gidelim Allah bu işlere karışmasın kanun koymasın, hüküm koymasın, haram koymasın ama Allah yaratıcı olsun Allah’ı böyle kabul edelim Allah dünyaya karışmasın derse bu adam bin sene La ilahe illallah dese bile vallahi kafirdir billahi kafirdir. Tevhid yok adamda.tevhid demek dünyayı yaratan Allahın emrinde ve ilahi kanunların şerri kanunların içinde düşünmek. Beraber düşüneceksiniz.
Dünyayı Allah yaratmıştır amma kadınları Allah yaratmıştır amma erkekleri Allah yaratmıştır amma kadınlarla erkekler arasındaki münasebetlere Allah karışmasın,
Başörtüsü olmasın, tesettür olmasın, çağdaş olalım, çağdaş dünyaya göre giyinelim, açık saçık olmak çağdaşlıktır medeniyettir Allah bu hususlara karışmasın,
Allah'ın hükümleri eskimiştir geri çağlarda kalmıştır eski çağlarda kalmıştır. bu kişi ömrü boyunca sabahlara kadar La ilahe illallah diye tesbih çekse Allah şahittirki bu adam kafirdir.!
Tevhid burayı bir türlü anlatamıyoruz. Allahu teala yarattığı insanları başıboş bırakmamıştır.Nasıl evlenecek? Nasıl aile sahibi olacak? Nasıl devlet kuracak? Devlet devlet? Nasıl devlet kuracak? Nasıl hükümet kuracak? Kurulan hükümet hangi hükümleri uygulayacak? Vallhi hepsi kuranı kerimde var. Hepsi kuranda var bunların. Canım kuranı kerimde olsun Allah’ta bu kuranın sahibi olsun dünyanın yaratıcısı olsun ama biz kuranı sadece okuyalım, ölülerin ruhlarına okuyalım, mezarlara okuaylım, mevlid gecesinde okuyalım kandil gecesinde okuyalım ama bu kurandaki hükümleri taklit etmeyelim din işleri ayrı olsun, devlet işleri ayrı olsun diyen adam ömrü boyunca la ilahe illallah dese vallahi kafirdir billahi kafirdir. Kelimei tevhidin sahibi değildir. bunu nasıl anlatacağız vallahi kahroluyorum.kahroluyorum. Allahı nasıl telakki edeceğiz, Allah inancımız Allah itikadımız ne bizim ne? Uyuyormu Kur’an’a? uyuyormu Muhammed Mustafa’ya (sav)? uyuyormu kitaba, hadise? Burada yeryüzünde ağırlığımızın olmaması vallahi bundandır..!!
500 senelik camiyi sığırlara öküzlere tapan hindular hindistanda yıkabiliyor ve dünyada tek ses çıkmıyorsa müslümanların tevhidi yok demektir tevhidi!
yeryüzünde 500 senelik içinde ibadet edilen cami çatır çatır hindistanda yıkıldı dünya müslümanlarından tek ses çıkmadı?niye? çünkü tevhid yok.
Temelde la ilahe illlallah kelimei tevhidi henüz anlaşılmamış namaz klanlar anlamamış dini yaşayanlar yaşadığını iddia edenler anlamamış tarikatlarda sabaha kadar tesbih çeken kardeşlerimiz anlamamış tevhidi. ne demek. bu sebebpetn dünyada ağırlığımız kalmamış. bu sebebpten bende müslümanım dedikleri halde müslümanların haklarını çiğneyenler, müslümanlara hakaret edenler,
müslümanlara zulmedenler yönetimin başına geçmişler. Her kurumun ve kuruluşun başındaki adama bakın. En mühim makamların, en önemli mevkilerin başındaki adamlara bakın ALLAH aşkına! Hemde hukukun üstünlüğünü savunan insanlar!
Hukuk dediğimiz; insanların arasındaki münasebetleri insanlarla devletin arasındaki münasebetleri insanlarla hükümetin arasındaki münasebetleri ayarlıyan, uyarlıyan, tanzim eden hukuk sisteminin, hukuk nizamının, kendi iddialarına göre başında bulunan adamlara bakın. kendi iddia ettikleri hukuku rahatlıkla çiğneyebiliyorlar kimseden ses yok çıt yok!
Benim sülalemde 15 tane 17 tane hacı var bilmem kaçıncı dedem müftüydü hocaydı gibi sözleri sarfettttikleri halde müslümanları eziyorlar,müslümanların haklarını hürriyetlerini haysiyetlerini rahatlıkla çiğniyorlar! çünkü müslümanlar Tevhidin şahidi Değil!!
La ilahe illallah diyor manasını bilmiyor.. eşhedu enla ilahe illallah diyor neye şahitlik ettiğini bilmiyor..Bütün bunlar yeryüzünde nüfusu birbuçuk milyara ulaştığı halde, yeryüzünün yönetiminde, idaresinde, siyasetinde birbuçuk gram ağırlığı yok müslümanların!!
Ve adamlar halkı müslüman olan ülkelerde bile millet, ahali, halk müslüman olduğunu söylediği halde yönetime bakın idarelere bakın, hükümetlere bakın, devletlere bakın hiçbirisi İslam'a itibar etmiyor, itimat etmiyor..



TİMURTAŞ UÇAR HOCA..


Sohbetinden kısa bir ALINTIDIR...
Daha ayrıntılı bilgi ve sohbet için TEVHİD BİLİNCİNDE DEĞİLİZ adlı sohbetini bulup dinlemenizi tavsiye ederim..

Selametle..
Ekleme Tarihi: 19.11.2009 - 13:07
Bu mesajı bildir   rahil üyenin diğer mesajları rahil`in Profili rahil Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  
TEVHİD VE KARŞIT KAVRAMI ŞİRK'İ GERÇEK ANLAMDA ANLAYABİLMEK .

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 
Merhabalar,

Açtığım konu ülkemizde uzunca bir zamandır dinin nasıl kullanıldığı ve ona hizmet etmek mücadelesi söylemleriyle aslında bambaşka amaçlara nasıl hizmet edildiğini ve bu anlamda şikayetlerin yerinin ne olduğunu gösterebilmekti.

Konu dinle ilgili sorunlar olsada benim konu amacımın dışında gelen cevap yazı içinde bulunan bazı şikayetleri ön plana çıkarmaya çalışıyor gördüğüm kadarıyla. Fakat madem ki TEVHİD konusu geçiyor bende bu pencereden gelen cevap yazısının karşılığını vermeye çalışacağım.

Önce TEVHİD kelimesi ne anlama geliyor ona bir bakalım.

"Birlemek. Allah'tan başka İlâh olmadığına inanmak. "Lâ ilahe illallah" sözünü tekrarlamak. Her yerde ve her şeyde Allah'tan başkasının te'sir hâkimiyeti olmadığını anlamak, bilmek ve bilerek yaşamak."

Peki TEVHİD kelamının karşıtı olan kavram nedir ?
El cevap "ŞİRK" tir.
Şirk kelimesinin anlamı, "En büyük günah olan Allah'a (C.C.) ortak kabul etmek. Allah'tan (C.C.) ümidini keserek başkasından meded beklemek. (Şirkin mânası mutlak küfürdür.) "

TEVHİD kavramının olmazsa olmazları bir müslümanda yoksa o kişinin TEVHİD kavramı karşısındaki durumu vahimdir. Nedir o kavramlar.

ŞİRK denen gizli ya da açık her türlü Allah'a ortak koşma ve kendi kendine din kuralları icat etme olaylarından uzak olmak. Kuran bu gaflete düşmüşlerin durumunu özellikle "FIRKALAR" ile ilgili ayetlerde çok açık olarak ortaya koyuyor.

Diğer bir olmazsa olmaz "İHLAS". Yani Allah'a tertemiz ve hiç bir katkı olmadan yürekten bağlılık.

Bir diğer TEVHİD kavramı olmazsa olmazı "SAMİMİYET". Yani dürüst olmak. Her şeyinde hem temiz, hemde içi dışı bir olmak. Din konusunda kendi görüşlerine, çıkarlarına göre politikalar üretmemek.

Bir diğeri "ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İLE HÜKMETMEK. "
Bu ayet maalesef çoğunlukla ya tam olarak ya da kısmen yanlış değerlendirilip, verilecek tüm hükümlerin Kuran'da yazılı metni aranmak gibi bir gaflet ve derin hataya düşülür.

Oysa Allah Kuran'da "ALLAH'IN AYETLERİNİN SONU YOKTUR" diye buyururken her şeyin anahtarının Kuranda var olduğunu fakat yaşamsal alanda bilenler ve anlayanlar için Kuran'ın onaylayacağı sayısız ayet yani mucize olduğunun rahatlıkla tespit edilebileceğine işaret ediyor.

Peki ne ya da neler indirdi Allah ki insanlar bunlara riayet etmezse mahvolacakları konusunda bu kadar açık bir şekilde uyarılıyor.
Ben Allah'ın indirdiği sayısız ayetden bir kaçı ile anatmak istediğimi ve bu ayetin asıl hükmünü ortaya koymaya çalışacağım.

Allah'ın indirdikleri,

Kuran'da apaçık yazılanlardan bir kaç ayet.
*Allah'ın bir olduğu.
*Muhammed'in onun kulu ve resulü olduğu.
*Allah'ın vazifeli melekleri olduğu.
*İnsanların mutlaka ölümü tadacağı.
*Zinanın büyük günahlardan olduğu.
*Tüm insanların din gününde hesaba çekileceği.
*Tüm peygamberlerin Hak olduğu.
*İnsanlar arasında adaletle hüküm verilmesi gerektiği.
*Kadınların, çocukların yetimlerin haklarına riayet edilmesi gerektiği.
*Hırsızlığın ve dolandırıcılığın büyük günah olduğu.

Şimdi birde Kuran'da belki bazılarını birebir bulamayacağımız, yada yokmuş gibi farzedilen fakat burcu burcu Kuran kokan fakat "ALLAH'IN İNDİRDİĞİYLE HÜKMETMEYENLER..." ayetleriyle olumlu anlamda bağdaştırılmakta çelişkiye ya da inkara gidilen ayetlerden bir kaç örnek verelim.

*Vatan ve millet için gerekirse canını dahi vermeyi.
*Müslümanlar arasında, bu bizdendir bu değildir diye ayrım yapıp, kendi kafasına uymayanı dışlamamayı.
*Ayrımsız, her güzel şeyin bunlar ne olursa olsun Allah katında kabul göreceğini.
*İnsanların devlet yönetiminde tasarruf ve karar için özgür olduklarını fakat, yaptıkları tüm işlerin hesabını vereceklerini.
*İbadetlerin kişinin üstün insan olması açısından asla ölçü olamayacağını, ibadet konusunun Allahla kul arasında bir konu olduğunu.
*Hangi dinden olursa olsun tüm insanların Allah'ın denetiminde olduğunu ve her insan ve milletin gösterdiği gayret ve gittiği yolun doğruluğuna göre başarılı yada başarısız kılındığını.
*Kuran'ın yalnız Peygamber Efendimizin yaşadığı değil kıyamete kadar tüm zamanlara hitap eden bir yol gösterici olduğunu.
*Allah'ın kendi kafalarına göre inanç belirleyenlerin yaşamlarını asla onaylamadığını ve onlara gazabla baktığını.
*İnsanların ve milletlerin hayatlarında yaşanan mağduriyetlerin ve zulümlerin Allah katından verilmiş bir imtihan hali olduğunu ve hiç bir kulun ne kendi nede bir başkasının mağduriyetini haykırması ile hesap vermekten asla kurtulamayacağını.
*İnsanların bu dünyadan göçerken yanlarında yalnızca amellerini götürebileceklerini bunun dışında ne para, ne mal mülk, ne mevki, ne kılık kıyafet, nede başka herhangi bir şeyleri yanlarında götürmelerinin asla mümkün olmadığını ve bunların gereğide olmadığını.
*İnsanların çıkardıkları kanunlar şayet tüm insanları ayrımsız yönetip adil olma hükmü taşıyorsa buna Allah'ında onay verdiğini. Bunda yapılan hataların ise boyutlarına göre Allah katında mutlak bir cezası olacağını.

YANİ SÖZÜN ÖZÜ DEYİP TOPARLAYACAK OLURSAK DİYECEĞİM ŞU. YERYÜZÜNDE İNSANLARIN, İNSANLIK İÇİN HATTA HAYVANLAR VE TABİAT İÇİN YAPTIKLARI TÜM İYİ İŞLER "ALLAH'IN İNDİRDİĞİYLE HÜKMETMEK" AYETLERİ İLE BİRE BİR ÖRTÜŞEN ALLAH'IN RAZI OLDUĞU HALLERDİR.

Yoksa Allah haçlıları dinde sapkınlıklarını bahane edip geri kalmış milletler olarak mahküm eder, mahvederdi. Oysa onlar bu dünyanın gereğini en azından kendi milletleri için yapmakta üstün gayretler sarfetmelerinin karşılığını tam olarak alıyorlar. Burada diğer kendinden olan ve olmayan milletlere yaptıkları zulmün karşılığında neyle karşılaşacaklarını Allah bilir.

Fakat şüphesiz onların ölümden sonrası son derece hazin olacaktır. Ahireti kazanmak için Kuran'ın şartları çok açıktır.

İslam dünyası ise özellikle son iki yüz yıl içinde dini Kuran'a değilde, özellikle peygamber Efendimizin yerine koyulan RUHBAN zümresinin kabullerine endekslemenin ve bu anlamda her türlü hatanın ağır ve kahırlı bedelini ödüyor. Ve nerede hata yapıyoruz diye yanlışlarından ve kötü alışkanlıklarından silkinene kadarda bu ağır ve kahırlı imtihandan kurtulması mümkün değil.

Devlet idaresi için daha önce yazmış olduğum bir çok yazıda Allah'ın Kuran'da bir devlet yönetimi şekli vermediğini fakat "ONLARIN İŞİ BİR ŞURA İLEDİR" ayeti ile bunun nasıl bir anlayışla insanlar tarafından tesis edilmesi gerektiğini apaçık ortaya koyduğunu anlatmıştım.

Bugün ülkemizde ve İslam dünyasında bu becerilemiyorsa bunda hata ülkemiz insanlarının çoğunluğunda ve aynı şekilde islam ülkelerinin çoğunluklarındadır. Çünkü yol bellidir. Ülkenin tüm insanlarının gerçek temsilcilerinin oluşturduğu bir meclis, hiç bir şahsi ve zümrevi menfaat kaygısı olmadan ülkeyi yönetemiyorsa bunda Allah'ın "SİZ NASILSANIZ, SİZİ YÖNETENLERDE BUNA UYGUN KİŞİLER OLUR" hükmünü ortaya koyar.

Allah dönem dönem önderler verip fırsat tanısada halklar değişmedikçe yine Allah'ın buyurduğu gibi Allah'ın onların halini değiştirmeside söz konusu olmayacaktır.

Bu yazıdaki sözlerimide aşağıda vereceğim dört madde ile birlikte düşünürseniz söylemek istediğim çok daha iyi anlaşılır.

Bugün İslam coğrafyasında sahip olunan din anlayışları yüzyıllardır kemikleşen yanlışların hakim olduğu bir anlayışın devamıdır. Bunun tersini iddia eden ve hala bu anlayıştan ümitvar olan kardeşlerime ben hep şu soruları soruyor ve cevaplandırmalarını istiyorum.

Madem bugün sahip olunan islam anlayışı doğru, o halde,

*Neden, tüm İslam coğrafyası HAÇLI ve SİYONİST kuşatma altında inim inim inliyor ?

*Neden, İslam coğrafyasının üzerine aralıksız haçlı pisliği yağıyor ?

*Neden, gelişmiş ülkeler arasında bir tek islam ülkesi dahi yok ?

*Neden, İslam coğrafyasında kardeş kavgası, mezhep çatışmaları, kan ve şiddet durmak, dinmek bilmiyor ?

Bütün bu ağır ve kahırlı imtihan tablosunun nedeni Kuran'ı kitap arasına hapsedip bambaşka kabulleri din diye yaşamanın ağır bedelleri değilde nedir ?

OYSA ALEMLERİN RAB'Bİ DOĞRU YOLDA OLAN FERT VE MİLLETLERE HUZUR, BARIŞ, BAŞARI VE YÜKSELİŞ VAADEDİYOR.


PC de PC de PC de
Ekleme Tarihi: 20.11.2009 - 11:55
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
rahil su an offline rahil  

1191 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 10.05.2008
En Son On: 17.03.2011 - 17:14
Cinsiyeti: ----- 




Bütün bu yaşanan olumsuzluklara ses çıkmıyorsa, karşılık verilemiyorsa, hiç bir şey olamıyorsa orada Tevhid'i kaybetmiş, LA İLAHE İLLALLAH'ın manasını bilmeyen sadece yığın halinde kalabalıklar vardır. Ehli Tevhid yoktur.
Böyle gitmesi mümkün değil. Bu halimizle bu tutumumuzla, bu yapımızla, bu hissiz , sessiz, tepkisiz halimizle cennete gitmeyi ben hayal dahi edemiyorum.. Çünkü Kur'an-ı Kerim çok açık ifade edebiliyor:
''Sizden evvelki müminlerin başına gelen eziyetler, ezalar, cefalar, çileler, zahmetler, hicretler, Bedir Savaşları, Uhud savaşları sizinde başınıza gelmeden cenneti hayal etmeyin'' diyor.Hayalinizde bile cennet gezdirmeyin.. Tasavvuru bile yasak size! Hiç kimse rahatsız olmayı düşünmüyor, Hiç kimse yerinden kıprdamıyor, malından olmak istemiyor, canından zaten hiç olmak istemiyor, keyfinden, rahatından olmak istemiyor hemde cennete gitmek istiyor.. işte ayet bunu yasaklıyor.. bu nasıl memleket? En yüksek makamlara, mevkilere gelenler korkunç dalalet içinde, küfür içinde, isyan içinde!

….
….

Bütün bunları düşünmedikçe yeryüzünde adaleti, İlahi nizamı, İlahi adaleti temin etmedikçe, tesis etmedikçe bizim cennet hayalimiz daha bizi bir zaman oyalayacak ve Allah korusun daha büyük faciaların daha büyük belalaların felaketlerin gelmesine sebeb olabilir diye korkuyoruz. Düşünün! Burnumuzun dibinde sayılır Yugoslavya’da, Balkanlardaki hadise nedir Allah aşkına! Uykularımız kaçtı, huzurumuz olduğu gibi elimizden alındı!! Bu ortamda 65 bin kadının ırzına geçilmiş, 35 bin kadın hamile bırakılmış, binlerce çocuk gırtlağından kesilmiş, sağlam bir camii kalmamış, hepsi tahrif edilmiş! Alem-i İslam’ın sessizliğine bakın!
Alem-i İslam’ın Vicdansızlığına bakın! Alem-i İslam’ın Şerefsizliğine bakın! Suudi Arabistan’ın rezaletine bakın! İslam Dünyası’nın alçaklığına bakın! Kimse çıkmıyor! Kimse varlık göstermiyor! Vallahi aynı b çizginin bu dehşetin içerisinde rahatlıkla görür gibiyimki aynı vahşet, aynı dehşet Mekke-i Mükerreme’ye, Medine-i Münevvere’ye de saldırılsa, orda da aynı katliamlar, aynı tahribatlar, camiler, minareler, türbeler yıkılmaya çalışılsa yine Alem-i İslam’dan ses çıkmayacak, çıt çıkmayacak. Böyle bir umursuzluk geliyor insana, böyle bir korku böyle bir endişe geliyor insana. Efendiler taa Hindistan’da gördüğünüz gibi adamlar 500 yıllık tarihin en müstesna, en sanat eseri en kıymetli ibadethaneyi camiyi bir anda yerlebir edip yıktılar ve dünya Müslümanları bir tek tepki dahi göstermedi. Araştırdım ben Hindistan’ın Ankara’da Hindistan büyükelçiliği var oraya bile hiçbir şekilde Müslümanlar gerek yazılı, gerek sözlü, hiçbir tepkide bulunmamışlar, hiçbir telgin telgrafı çekmemişler. E bilmiyorki kimin ne yaptığını, kimin nerde olduğunu, kimin ne.. Müslümanlar tamamen günlük meselelerle meşgul, günlük maişetiyle, günlük defteriyle, çekleriyle, senetiyle, oğluyla kızıyla uğraşa uğraşa dininin azameti yokolmuş gidiyor! Davası, dini, İlah-i emanet, İslam-i emanet, Muhammed-i emanet elinden alınmış, evinden atılmış, üskeden çıkartılmış, hiçbirşeyin farkında değil..!! Bakın mesela bir Regaib Kandili yaklaşıyor. Üç ayların habercisi Regaib Kandili yaklaşıyor. Birde Yılbaşı belası yaklaşıyor. Yüzde 99’u Müslüman olan ülke hangisine daha çok hazırlanıyor? Buyurun? Hadi bakın halimize? Birisi Regaib gecesi biriside Yılbaşı gecesi. Devlet hangisine hazırlanıyor? Ülke hangisine hazırlanıyor? Ona göre verin notunuzu! Niye belalar yağmasın başımıza? Niye musibetler yağmasın başımıza? Regaib gecesine rağbet etmeyipte Yılbaşına gecesine rağbet edenlerin başına niye Sırplar, niye vahşiler, niye belalar yağmasın? Allahu Teala Kur’an’da ‘’siz Beni anın beni zikredinki bende sizi zikredeyim.’’ Siz Beni istediğim noktaya getirin, siz Benim Kitabımı, siz Benim Kuranımı, siz Benim ahkamımı hayatınıza hakim kılınki bende sizi hakim kılayım, sizi kimseye ezdirmeyeyim.. Ayetin manası budur..



TİMURTAŞ HOCA'nın sohbetinden kısa bir alıntıdır..

Ekleme Tarihi: 20.11.2009 - 16:57
Bu mesajı bildir   rahil üyenin diğer mesajları rahil`in Profili rahil Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
abihayat_22 su an offline abihayat_22  
sana selam olsun TIMURTAS HOCAMMM

42 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 12.09.2009
En Son On: 14.09.2010 - 20:52
Cinsiyeti: Erkek 
http://www.youtube.com/watch?v=c-cYl_NBFLY

riya teye riya me

lutfen hocamizin ruhuna bir fatiha okuyalim

mekanin cennet olsun

iizetle yasadin izzetle gittin.
giderken de ardinda milyonlar biraktin

agzindan cikan her soz butun dunyaya nufuz etti

sana selam olsun
Ekleme Tarihi: 20.11.2009 - 17:19
Bu mesajı bildir   abihayat_22 üyenin diğer mesajları abihayat_22`in Profili abihayat_22 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
1-Batı devletlerinin ilerlemelerinin temelinde sömürü,kan,vahşet vardır:Afrika'yı sömürüp,yeraltı ve yer üstü zenginliklerini yağmalayan batılı emperyalistler, afrikalı zencileri amerika'da köle diye satarlarAmerika'yı işgal eden ingiltere,fransa,ispanya gibi emperyalist devletler oradaki " aztek-maya-inka" medeniyetlerini yok edip, katliamlar yaparak altınlarını ele geçirip ,yer üstü zenginliklerini de batıya taşırlar !Şu an kovboy deyince cesur ve atılgan insanlar , kızılderili denince kafaderisi soyan yabani insanlar akla gelir Halbuki o kızılderililer ülkelerini savunan vatansever insanlar topluluğu idi ama medya-sinema insanların beynini yıkayarak olayları tam tersine bizlere belletmişlerdir İngiltere Hindistanı işgal edip yaklaşık iki yüz yıl sömürürken ,İngiltere'deki halı fabrikaları halı satabilsin diye hindistan'da el emeği halı yapan tam 50000 hintlinin ellerinin kesilmesine izin verirler ingiliz hükümetiHindistanlılar bisiklete binen bir ingiliz kıza gülüp alay ettikleri için ingiliz silahlı kuvvetleri tarafından silahlı yaylıma ateşine tutulurlar ve onlarca kişi sadece bir alay gülüşünün sonunda canlarından olurarBatılılar Çin'i yönetim altında tutabilmek için yüzbinler-milyonların esrarkeş-eroinman olmalarına göz yumar hatta desteklerlerEvet batı ileri ama temeli kan-vahşet ve gözyaşı ile örülü!
2-Batılılar Rönesans'ın temellerini İslam ülkelerinden aldıkları bilgi , ilim sayesinde atmışlar ve bu sayede hamle yapabilmişlerdirOrta çağ denen dönemde batı karanlık ve zulüm içinde yüzerken İslam ülkeleri ilim-fen-matematikte batıya liderlik yapıyor , batılı öğrenciler Arap ülkelerine ve Endülüs'e ilim tahsiline geliyorlardıEvet bir zamanlar İslam ülkeleri ileri batı ülkeleri geri idi çünkü Müslümanlar ;İslam ile iç içe idi ve İslam hayata aktarılmış idi , Kısaca ;
3-İlk emri " OKU " olan,8 yıllık eğitimi değil ; " Beşikten mezara dek ilim öğrenmeyi " tavsiye eden, O zamanın uzak ülkelerinden olan Çin hedef gösterilip , " İlim Çin'de bile olsa onu alın " buyurulan, "ilim Öğrenmek kadın -erkeğe farzdır" diye emredilen , Kutsal Kitabında (Kur'an-ı Kerim'de) "Hiç düşünmez misiniz ?" , "Akılınızı hiç kullanmaz mısınız ?" , " Ne de az düşünürsünüz !" gibi yönlendirici ayetleri bünyesinde bulunduran MÜSLÜMANLAR Günümüzde ne yazıkki İslam'dan Uzaklaşıp, Adları İle Müslüman, Yaşayışları İle Hristiyan Oldukları İçim İLİM-TEKNOLOJİ-KÜLTÜRDEKİ Önderliklerini kaybetmişler ve Çağın İlerisinde Bulunan KUR'AN'IN Gerisinde Bulunan Batılı ÜlkelerindeE GERİSİNDE KALMIŞLARDIR ! OKU EMRİ BİZDE OKUYAN BATILILAR ,İÇKİ ONLARIN KİTABINDA SERBEST BİZİM DİNİMİZDE YASAK,İÇKİ TÜKETİMİNDE DÜNYA 3SÜ ÜLKEYİZ ! VE BELKİ DE EN ÖNEMLİSİ " BÖL PARÇALA YUT " KURALININ UYGULANDIĞI İSLAM ALEMİ PARÇALANMIŞ, ÜMMET OLMA BİLİNCİNİ, BİRLİK RUHUNU KAYBETMİŞ, SÜRÜDEN AYRILANI KURT KAPAR MİSALİ TEK TEK TÜM HALKI MÜSLÜMAN OLAN ÜLKELER İDARECİLER- YÖNETİM MANTIĞI OLARAK İSLAM'DAN UZAKLAŞMIŞ OLMALARINDA DOLAYI VE İSLAM'IN ÖZÜNÜ KAYBETMİŞ OLMALARINDAN ÖTÜRÜ İSLAM ÜLKELERİ DEĞİL AMA DAĞILMIŞ MÜSLÜMAN TOPLUMLARI GERİ KALMIŞLARDIR.....................................................................................................................................................................
İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy'un Hıristiyanları ve Müslüman kıyaslayan bir mısrası ile konumuzu bitirelim :
( Hıristiyanların için ) " İşleri dinimiz gibi , işlerimiz dinleri gibi "

Ekleme Tarihi: 20.11.2009 - 23:21
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Son yıllarda, bazı yazarlar köşelerinde bu sorunun cevabını arıyorlar. Bu konuyu tartışmaya açtılar. Bazıları da bundan istifade ederek “Vur abalıya” misali İslamiyete, İslam büyüklerine saldırmayı fırsat bildi. Aslında önemli bir konu bu. Herkesin çala kalem fikir beyan edeceği bir konu değil, uzmanlık istiyen hassas bir konu. Daha önemlisi de uzman bile olsa kişilerin art niyetli olmaması.

Asırlar önceki gelişmeler ile ilgili fikir yürütmek kolay değil. Tarihi olayları kendi zamanlarındaki şartlar içinde değerlendirmek gerekir. O günün şartlarını bilmeden, “bu da yapılır mıydı? Bu hatayı ben bile yapmam!” gibi serzenişler büyük yanlış olur, başkaları da yanıltılır.

Müslümanlar niçin geri kaldi? Sorusunun cevabını bulabilmek için, isterseniz önce meseleyi biraz geriden ele alalım, konunun iyi anlaşılması için. İslâm tarihi incelendiği zaman görülür ki, İslâm dünyasının en kuvvetli olduğu dönem, 7. ve10. asırlar arasıdır. 17.ve 18.asır, Fetret Devri, bir bakıma ayakta kalma mücadelesinin verildiği dönem. 19. ve 20. yüzyıl ise, Batı’nın üstünlüğünü mecburen kabullenme ve onların kontrolüne girme devri.

İslâm dünyasının yükselmesini, onuncu asra kadar Müslüman Araplar sağladı. On birinci asırdan itibaren, bayrağı Türkler ellerine aldı. Türkler, doğuda Bizans’ı çökerterek Viyana kapılarına kadar ilerlediler. Endülüs Devleti de Avrupa’yı batıdan sıkıştırmaya başladı. Böylece Avrupa iki güç arasında sıkıştı.

Bu kıskaç sebebiyle, yarı vahşî bir hayat süren Avrupa, gerçek bir medeniyet ile tanıştı. Güçsüzlüklerini anladılar. Kendilerini tenkit etmeye başladılar. Bu öz eleştiri, Avrupa’nın toparlanmasına sebep oldu. Birçok buluşların, üstün başarıların kaynağında, zaten çaresizlik yatar.

Bernard Lewis'in "İslam'ın en büyük talihsizliği" dediği kurak Ortadoğu coğrafyası, bir de denizlerden kopunca, Avrupa'nın ürettiği sosyal gelişmeyi üretemedi, elindeki mirası bile yitirdi.
Hele de dünya ticareti Akdeniz'den okyanuslara kayınca ISLAM âlemi çöktü!

Avrupa’da gelişmeler olurken, Müslüman dünyası elde edilen zaferlerin rehavetine kapıldı. Sahip olunan üstünlük sebebiyle, Avrupalıları küçümsediler. Avrupa teknolojide, buluşlarda hızla ilerlerken, Müslümanlar bu yenilikleri ciddiye bile almadılar.

Müslümanların bir dezavantajı da, zirvede olmaları... Çünkü, zirvede kalmak, zirveye çıkmaktan çok daha zordur. Zirvede rüzgârlar sert eser. Zirvenin düşmanları çoktur. Bir dezavantaj da, insanın zirveye ulaşınca, gayretinin zayıflaması... İnsan isteklerine kavuşunca, rahata düşkünlük, uyuşukluk hastalığına tutulur. Zirveye çıkmada en büyük etken olan aşk, şevk kalmaz. Makam mücadelesi ve mal mülk yarışı başlar.

Bu kural, her devirde, her medeniyet, her cemiyet, cemaat ve millet için geçerlidir. Böyle durumda, herkes, külfetsiz nimet peşine düşer. Başka bir ifadeyle, herkes birer mirasyedi olur. Herkes, geçmişteki birikimden, payına düşeceğinin peşindedir. “Her nimet külfet karşılığıdır.” prensibi unutulur, vermeden alan hazır yiyiciler çoğalır. Hâlbuki ayet-i kerimede, “Bilinsin ki, insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” (Necm-39) buyurulmuştur.

Bu tehlikeli hastalığa, Osmanlı da maalesef yakalandı. Bunun neticesinde, devlet ricali oyun, eğlence peşine düştü. Yeniçeri, kendi vatanında, sanki bir işgalci orduydu. İkide bir kazan kaldırdıkları için, halkın ve padişahların korkulu rüyası hâline gelmişti. Tanzimattan sonra fen dersleri kaldırıldırığı için Medreseler teknolojiden kopuk haydeydi. Tekkeler, tembellerin barınağı oldu. Memurluk, gizli işsizlerin sığınağı durumundaydı. Aslında, görünüş olarak, medeniyeti zirveye çıkaran bütün müesseseler ayaktaydı. Fakat bunların gerçek temsilcileri yoktu. İçleri boşaltılmıştı.

Bütün bunlar, dinimizin yasakladığı şeylerdi. Zaten ne zaman insanın başına bir iş gelmişse, bunun altında mutlaka dine uymamak yatar. Hâlbuki dinimiz boş kalmayı yasaklamaktadır. Ayet-i kerimede, “Boş kaldın mı hemen başka işe koyul!” (İnşirah-7) buyurulmaktadır. Aynı hâlde bile kalmak uygun görülmemektedir. Hadis-i şerifte de, “Mümin gayretlidir; iki günü eşit olan zarardadır.” buyuruldu.

Demek ki, gerilemenin sebebi Müslümanlık değil, Müslümanlardır. İslamiyetin emirlerine uyan kim olursa olsun, muvaffak olur. Avrupalılar bilmeyerek de olsa bu emre uyup; çalıştılar, çabaladılar ve neticede zirveye ulaştılar.

Ekleme Tarihi: 20.11.2009 - 23:25
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Ülkemizde %80 civarında vatandaşımız cuma namazı kılmakta ve cuma namazında gördüğünüz gibi cemaat hamdolsun yollara taşmaktadır.Bu yollara taşan halkın isteği ve parasıyla camiler yapılmaktadır devletin cami yapımına bir kuruş yardımı yoktur.Devlet gitsin hastahane yapsın.Hortumlanan milyar dolarlara göz yumulmasaydıda okul ve hastahane yapılsaydı.Cami ihtiyacını görmezden gelemeyiz. Bu gün doğu ve güneydoğuda bir yığın hastahaneye doktor gitmiyor.O kadar para almasına rağmen...Avukat, savcı, hakim, öğretmen,polis gidiyorda doktor onlar 2-3 kat maaş verilmesine rağmen gitmiyor. İslamın emrettiği dini ve fenni eğitimlerin paralel yapılmasıdır. Dini eğitim verilirken fenni eğitimin verilmemesi ne kadar yanlışsa..Fenni eğitim verilirken dini eğitimden uzak durulmasıda o kadar yanlıştır. Okullarımızda yaklaşık 70-80 yıl fenni eğitim verilirken dini eğitim küçümsendi ve verilmedi.Bu gün 70-80 yılda gelinen noktada ilk 500 e giren bir tek üniversitemiz bile yok.Bu kadar genç nufusa sahip ülkenin bu noktadaki başarısızlığı üzerinde durulmalıdır.Bu 70-80 yılda eğitilen çocuklara okuma sevgisi aşılanamamış ve var olan kütüphanelere bile öğrenciler yönlendirilememiş ve bu kütüphaneler bile içi boş durmaktadır. Almanya ve fransadaki kiliselerden örnekler verilmekte...Unutmayınki bugün avrupada kiliseler boşalmıştır ve bazı kiliseleri müslümanlar camiye bile cevirmektedir.Halktan klise yapılması noktasında bir talep yoktur.Onlar şimdi kilise değil bar açma yarışında.. Ankara Ticaret Odası (ATO) 5-6 yaşındaki cocuğun baleye gitmesinin serbest olduğu ama 14 yaşındaki cocuğun bile Kur'an kursuna kayıt yaptırmasının yasak olduğunu hiç araştırmış mı? Devlet tiyatroları ile Kur'an kurslarını karşılaştırmasınıda kınıyorum.Kur'an Kursundaki eğitimde hem fenni hemde dini eğitim bir arada olacak şekilde düzenlenmeli. Yani anlıyacağın devlet okul, hastahane, yaptıda bizmi engel olduk vatandaş camisini yaptığı gibi devlette hastahanesini okulunu yapsın. Madem avrupayı örnek alıyor. Devletin parasını yani bizim vergilerimizi hortumculara peşkeş çekeceğine harcamalarını doğru yerde kullansın ne olursa parmakla müslümanı gösteriyorlar, müslümanlar günah keçisimi vesselam....

Ekleme Tarihi: 20.11.2009 - 23:54
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  
Takdiri İlahi üzerinde tartışma olamaz, ancak hikmeti anlaşılmaya çalışılır.

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 
Merhabalar,

Yazılarıma anlamlı ve güzel cevaplar gelmiş. Buna evindiğimi ifade etmeliyim.

Fakat bu cevapların içinde hiç katılmadığım ve katılamayacağım bazı düşünceler var. Müssadenizle biraz onlara değinmek isiyorum.

Özellikle Muhtazaf kardeşimizin yazısında çok ilginç noktalar var. O nedenle düşüncelerimi bu yazı üzerinden aktarmayı düşünüyorum.

*Doğu ve Güneydoğu'ya devlet tarafından tayin edilip gitmeyenlerin gitmeme nedenlerinin başında bölgedeki can ve mal güvenliği geliyor. Oturduğumuz yerden bunu eleştirmek kolayda işin içine girerseniz işler o kadar kolay olmuyor. Buna rağmen bölgede büyük bir cesaret ve özveriyle görev yapmaya giden insanlarımızı yürekten kutluyor ve destekliyorum.
İkinci nedense bölgedeki geri kalmışlığın ve çağdaş hizmetlerin maalesef yeterli olmaması. Terör örgütününde özellikle amaçladığı ve oluşumu için her türlü tahribatı yaptığı bu konum maalesef halen devam etmektedir.

*Camiler mevzuuna gelince. Cami yapımında halkın topladığı paraların ön planda oluşuna, olduğuna hiç kimsenin bir itirazı olamaz. Burada önemli olan benim kendi gözlerimle şahit olduğum çok kısa mesafeler içinde üç yada dört caminin oluşuna bu kadar katkı yapan halkımızın ilim yuvaları olan okullarımızın yapılmasında ve gelişmesinde aynı derecede göstermemeleri. Yani aralarında olması gereken tutarlılık konusunun mevcut olmayışı.
Mesele bununlada bitmiyor. Yani camileri halk yapıyor fakat oraya atanan din görevlilerinin maaşlarını devlet ödüyor.
Önceki yazımda Diyanet'in devlete olan maliyetini vermiştim. Bu rakamın önemli bir kesimi çok dar alanda birden çok cami ve din adamı olması nedeniyle genel alanda oluşan büyük maddi yükten oluşuyor.
Birde şunu mutlaka gözönüne almalıyız. Osmanlı'da hoca ve müftülere devlet tarafından maaş bağlanma olayı yoktu. Cami çevresinde olan halk bu din görevlilerinin ihtiyaçlarına aralarında güç birliği yaparak karşılıyorlardı.
Ki bu iş bu haliyle aslınada uygundu. Yani Efendimizden sonra geçen süreç içinde dahi bu işler böyle yürütülürdü.
Evet bugün herşeyin çok ileri seviyede geliştiği bir ortamda devletin katkısı makul sayılabilir. Fakat bunun haddini aşmayan ve dengeli olarak belirlendiği bir ortamda olması şarttır.

Üstelik dinimizde RUHBAN yoktur. Ne buyuruyor alemlerin Rab'bi "Bir bidat olarak ortya attıkları Ruhbaniyeti onlara biz emretmedik.Bunu kendileri uydurdular. Gereğinide çoğunlukla yerine getirmediler. Onlardan çoğu yoldan çıkmıştır. İyi olanlarının ise mükafatlarını verdik."

RUHBAN : Kendilerine Allah katından bir vazife verilmediği halde din adamlığı yapan insanlar. (papaz, rahip,haham,hoca,müftü,dini lider v.b)

Bu durumda şunuda düşüneceksiniz. Çok değişik islam anlayışlarına, mezhep anlayışlarına hatta inançsızlığa dahi sahip olunan bir ülkede, ayrımsız herkesin verdiği vergilerden bu ruhbanlara maaş ödüyorsunuz. Peki bu halkın içinden bu ruhbanlara maaş ödenmemesini isteyen ya da bunu tasvip etmeyenlerin paralarını hangi İlahi hükme dayandırarak helal sayarak bu din görevlilerine vereceksiniz ?

Kaldı ki Kuran'da Ruhbanlara maaş verin bedel ödeyin diye bir hüküm olmadığı gibi, Alemlerin Rab'bi dini yönde hizmetlerden bedel alınmasını kabul etmediğini Allah'ın Resulü üzerinden pek çok ayette apaçık ifade ediyor.
"Habibim de ki, size verdiklerim karşılığında sizden bir ücret talep etmem" kelamlarının içinde bulunduğu bir çok ayet mevcut Allah kelamında.
Oysa Ruhban, yani hoca müftü zümresinin halini anlatan şu ayet bize Allah'ın bu anlamda Ruhban zümresine nesıl baktığınıda apaçık gösteriyor. "Ruhbanlar halkın parasını din adına toplar ve tıka basa yerler"

Dinde Kuran kursu, dersi gibi kavramlar ya da gereksinimlerde yoktur. O Kuran kursu dediğimiz yerlere bende çocukken okulların yaz döneminde camilere giderek katılmıştım. O yaşta bir çocuk ancak büyüklerinin heveslendirmesi ile ancak arapça okumayı öğrenir. Kuranı değil. Birde yine anlamını bilmediği sureleri ezberlemeyi. Bunu yaparken dahi doğal olarak çoğunluğunun aklı dışarda, yani oyundadır.

Çocukluğunda bunları yapmış olan ben, bugün çocuklarımın hiç birini Kuran kursuna göndermediğim gibi bunun gereğinede hiç inanmıyorum. Çocuklarımda öğrenmeleri gerekenleri yaşlarının müsaade ettiği kapsamda benden ve eşimden öğrendiler ve öğrenmekteler.

Benim küçük kardeşimin bugün yirmi küsur yaşında olan oğlunun bir yatılı Kuran kursunda yaşadıklarını ise edebimden buraya yansıtamıyorum. Bu çocuk yatılı kursta karşılaştığı olumsuz olaylar neticesinde anında geri alınmadığı için daha sonraki yıllarda bir psikoloğa gönderilmek mecburiyeti dahi hasıl olan bazı ruhsal bozukluklardan güçlükle kurtarılabilmiştir.

Bizim dinimizin ibadet yerleri ile haçlıların kiliselerini kıyaslamaya hem gerek yok, hemde bunun bir mantığı yok. Bizim camilere çok daha fazla giden halklarından oluşan İslam coğrafyasının devletleri korkudan yada menfaatleri gereği kardeş devlete haçlı zalimlerinin yanında yer alıp her türlü kötülüğü yapabilirken, beğenmediğiniz haçlı yani o kiliseye gitmeyen haçlının devleti hiç bir müslüman ülkesinin, tek bir haçlı ülkesinin en ufak menfaatine bile dokunmasına hatta bunların karşısında hakkını aramasına dahi müsaade etmiyor.

Örnekmi istiyorsunuz. Vereyim. Mesela Kıbrıs'ta türklerin kabahatleri suçları neydi ki bırakın haçlı camiasını, korkularından tüm islam devletleri dahi KKTC yi 1975 ten bugüne kadar tanımaktan adeta köşe bucak kaçmadılarmı ?
Ya Dağlık Karabağda olanlar. Azerbaycan topraklarının yüzde yirmisinin işgal edilmiş olması. Karnını bile doyurmaktan aciz Ermenistan hangi güçle 19 yıldır bu zulmü ve haksızlığı devam ettiriyor dersiniz ?

Ne demiştim daha önceki yazımda. Alemlerin Rab'bi buyuruyor ki, "HALKLAR, LAYIK OLDUĞU İDARECİLER TARAFINDAN YÖNETİLİRLER"
Yine bu anlamda yöneticilerdense şikayet, alemlerin Rab'bi onun içinde şöyle buyuruyor bir ayette "KOYUN SÜRÜLERİ GİBİ OLMAYIN, BİZİ GÜDÜN DEMEYİN"

Dünya ilmi açısından geri kalan ve zihni faaliyetleri gelişmeyen halkların mutlakdır ki din konusundada buna bağlantılı olarak geri kalcaktır. Gelişen bir zihin ve açıkolan bir ufkun dini anlaması ve yaşaması ile cahil kalmış kitlelerin dini anlayışı arasında çok büyük farklılıklar olacaktır.

İslam coğrafyası bunun apaçık ibretleri ile doludur. Bu kahır ve ağır bedellerle imtihan tablosunun bir nedenide budur. Yani dini öne geçireceğim diye asıl onu besleyip büyütecek kaynağı köreltmek.

Eğitim sistemindeki çarpıklar konusunda benim kadar şikayetçi olamazsınız. Çok cocuklu bir babayım ve her Allah'ın günü eğitim sisteminin çarpıklığına ve yetersizliğine üzülerek şahit olmaktayım. Bu apayrı ve yine üzerinde çokça tartışılması gereken çok önemli bir konudur.

İslam coğrafyasında bugünki tabloya etken yüzyılların hastalığı olan şu halide gözden kaçırmamak gerekiyor. Müslümanlar ibadetlerini yerine getirip Allah'ın onlardan beklediği bu dünyanın gereği olan çalışma, gelişme ve kendini geliştirme olaylarını ya gereği gibi önemsememekte yada dışlamaktalar. Hele hele ilim konusu tamamen ihmal edilmektedir. Böyle olmasa dünya ilminin öncüsü haçlı, yahudi, hatta puta tapanlar olurmuydu ?

Şimdi MUHTAZAF kardeşim bu yukarda yazdıklarım ışığında diyorum ki konu "MÜSLÜMANLARIN GÜNAH KEÇİSİ" olması gibi saçma bir benzetme ve tespitle değil ancak benim burada kısaca anlatmaya çalıştığım tespitlerle ve tabi öncelikle benim burada bir kaçını verdiğim Allah'ın ayetleri ile izah edilebilir.

Kalın sağlıcakla...

Ekleme Tarihi: 21.11.2009 - 12:09
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
üzüntülü
Ekleme Tarihi: 21.11.2009 - 12:53
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Dai su an offline Dai  
RE:

922 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 06.10.2008
En Son On: 12.09.2010 - 23:07
Cinsiyeti: Erkek 
Alıntı
Orijınalı Muhtazaf

üzüntülü


gül
Ekleme Tarihi: 21.11.2009 - 22:28
Bu mesajı bildir   Dai üyenin diğer mesajları Dai`in Profili Dai Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
kolye7 su an offline kolye7  
Themenicon    Sevimli, minicik kafacıkların diliyle...

309 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.12.2004
En Son On: 04.10.2010 - 20:47
Cinsiyeti: Erkek 
Alıntı
Takdiri İlahi üzerinde tartışma olamaz, ancak hikmeti anlaşılmaya çalışılır.



PC de Mükemmel alkıs Alkis Te$ekkürler Güle Güle
Ekleme Tarihi: 22.11.2009 - 10:37
Bu mesajı bildir   kolye7 üyenin diğer mesajları kolye7`in Profili zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1349 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
SaYaCGIN (48), AnneminSariGülü.. (34), kotza1 (55), keremcik (52), fatih GUNES (49), muhsin p.o. (52), tuva (42), Dostluklar_Baki (39), meydan26 (50), mehlika akasya (45), panter32 (50), NÖBETCI (47), baranbari (49), friendsofmehdi (39), tatar_salih (36)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.87280 saniyede açıldı