0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Kavanoz ve 2 Fincan Kahve:

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 4 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Themenicon    Kavanoz ve 2 Fincan Kahve:

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Kavanoz ve 2 Fincan Kahve:
Ne zaman hayatında bazı şeyler taşınamaz hale gelirse, ne zaman 24 saat kısa gelmeye başlarsa, o zaman mayonez kavanozu ve
2 Fincan Kahveyi hatırlayınız!
Bir gün bir Felsefe profesörü, elinde birkaç kutu olduğu halde derse gelir. Ders başladığında, hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe bir mayonez kavanozunu alır ve ağzına kadar tenis topları ile doldurur ve öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar;
Öğrenciler ittifakla kavanozun dolduğunu ifade ederler, Bu sefer profesör önündeki kutulardan bir tanesinden aldığı çakıl taşlarını, çalkalayarak kavanoza döker, böylece çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurur ve öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadığını sorar, onlar da 'evet' doldu derler, profesör bu defa masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker.
Tabii ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur. Ve tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar, Öğrenciler de koro halinde 'evet' derler. Bu sefer profesör masanın altında hazır bekleyen 2 fincan kahveyi alır ve kavanoza boşaltır, Kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur. Öğrenciler gülerler! Profesör öğrencilerin gülüşünü destekleyerek 'eveet' Diyerek;
Ben 'Bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalıştım' Der.
Şöyle ki; Bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir; aileniz, çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız ve sizin için önemli olan şeylerdir.
Diğer şeyleri kaybetseniz de, bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur.
O çakıl taşları ise daha az önemli olan diğer şeylerdir; işiniz, eviniz, arabanız vs.
Kum ise diğer ufak tefek şeylerdir.
'Şayet Kavanoza önce kum doldurursanız...' diye, anlatmaya devam eder, 'çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına (yeterli) yer kalmaz.
Aynı şey hayatımız için de geçerlidir. Vaktinizi ve enerjinizi ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır .
Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arz Eden şeylere çevirin. Çocuklarınızla oynayın. Sağlığınıza dikkat edin. Eşinizle yemeğe çıkın. Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın. Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin. Öncelikleri,
sıralamayı iyi bilin. Gerisi hep kumdur.
Bu Ara Bir öğrenci sorar; 'Peki, O iki fincan kahve nedir?'
Profesör gülerek: 'Bu soruyu bekliyordum, Hayatınız ne Kadar dolu olursa olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan Kahve içecek kadar yer vardır !!!'
NE OLURSA OLSUN HAYATINIZDAKİ TENİS TOPLARINDAN OLMAK ÜMİDİYLE ........................
Ekleme Tarihi: 16.10.2009 - 22:53
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Bir Başka Kahve Hikâyesi
Günlük hayatımızın neredeyse ayrılmaz bir parçası haline gelen kahvenin tarihsel serüveni hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğumuzu acaba hiç düşündük mü? Eskiler “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.” derler ve bu enfes tabirle kahvenin toplumsal ilişkilerdeki müspet rolünü açık bir şekilde ortaya koyarlar. Hâlbuki bugün sadece bir içecek gözüyle baktığımız kahvenin doğu ve batıda arz-ı endam ettiği ilk dönemlerde kolay kolay kabullenilmediğini görmekteyiz. Bu yazı öncelikle kahvenin doğum tarihi, İslâm dünyasına girişi, hakkındaki müspet ve menfi yaklaşımları ve son olarak batıya geçişi ve orada kahveye karşı geliştirilen bakış açılarını özetlemeyi hedeflemektedir.
Öncelikle, doğulu ve batılı uzmanların ekserisinin kahvenin menşei hakkında hemfikir olmadıklarını belirtmekte fayda vardır. Kahve kelimesinin etimolojisinden hareketle bazı yorumlarda bulunan araştırmacıların da söyledikleri ise bir tahminden ileriye gitmemektedir. Bizim açımızdan önemli olan nokta ise, kahvenin İslâm dünyasına ilk defa Aden/Yemen kanalıyla girmiş olması gerçeğidir. Özellikle buradaki ehli Tasavvuf arasında zihni uyanık tuttuğu için içildiği nakledilen kahvenin Şazelî Şeyhi Ali b. Ömer (v.828/1425) ya da meşhur fakîh MUHAMMED b. Saîd ez-Zebhani (v.875/1470) tarafından getirildiği belirtilmektedir. Hatta bazı mutasavvıflar tarafından tüketimi yaygınlaştırılan kahvenin, geceleri zikir meclislerinde ve yapılan ibadetlerde müridleri zinde tutma ve uyutmama gayesini hedeflediği bilinmektedir.
Kahve, Yemen’de yayıldıktan kısa bir süre sonra Mısır ve bu kanalla da Suriye, Hicaz ve Türkiye1 gibi pek çok İslâm ülkesinde kendisine yer bulmuştur. Kahveyle birlikte açılan kahvehanelerin de nicelik bakımından artışı İslâm topraklarında kendisine rahat yer bulan kahve hakkında bazı tartışmaların çıkmasına sebep olmuştur. Bazı kimselerin Ezher’in bahçesinde ya da Harem-i Şerif’in etrafında ayakta kahve içmeleri, ya da saatlerce kahvehanelerde sohbetlerle boş vakit geçirmeleri bazı âlimleri kahve aleyhinde fetva vermeye sevketmiştir. Fakat sonuçta kahve lehindeki fetvaların ağırlık kazandığını ve böylece kahvenin artık her tarafta rahatlıkla içildiğini görmekteyiz. Bütün bu tartışmalar neticesinde kahve hakkında ciddi bir kitabiyâtın da ortaya çıktığına şahit oluyoruz. Risâle fi Ahkâmi’l-Kahve, İstifâu’s-Safve li Tasviyeti’l-Kahve, Umdetu’s-Safve fî Hilli’l-Kahve gibi eserlerin kaleme alındığı ve yazarları tarafından meselenin etraflıca tartışıldığı görülmektedir. Kahve taraftarları ve karşıtlarının görüşlerini detaylı bir şekilde ortaya koydukları farklı bir alan da şiir olarak karşımıza çıkmaktadır. Kanaatimizce bir kahve tutkunu olan şair Burhaneddîn b. El-Muballit el-Mısrî’nin şu sözleri söz konusu tartışmalara son noktayı koymayı hedefler gibidir:
“Ey içinde ruhun hastalıklarına şifa bulunan kahvemizi siyahlığı yüzünden kınayan!
Onun, fincanının içindeyken, gözün beyazı ortasındaki siyahlığı hatırlattığını görmez misin?”
Özetle bu siyah ve içenlerini hem zinde tutan hem onlara zevk veren hem de muhabbetlerini artıran kahve Müslüman toplumlarda kendisine mümtaz bir mevki edinmiştir. İslâm dünyasındaki kahve ile ilgili tartışmaların ise bizzat kahvenin kendisinden çok tüketim şeklinden kaynaklandığı dikkatlerden kaçmamaktadır. Özellikle vakit nakittir düsturuyla hareket eden Müslüman âlimler kahvehanelerde malayani ile meşgul bir şekilde kahve içerek kıymetli vakitlerin zayi olmasına şiddetle karşı çıkmışlardır. Öte taraftan mü’minlerin geceleri kulluklarını uzun bir süre uyanık kalarak izhar edebilmelerine, din-i mubîn-i İslâm’ı hakkıyla yaşayabilmelerine vesile olması açısından kahveye ayrı bir önem atfetmişlerdir. Kısaca Müslüman dünyada kahveyle ilgili tartışmalarda peşin hükümlülüğe ve bunun neticesi olan ifrat ve tefrite rastlanmamaktadır. Şimdi dilerseniz kahvenin batıdaki serüvenine bir göz atalım:
Tarihi veriler bize ilk kahvehanenin Londra’da 1652’de açıldığını bildirmektedir. On yıl içinde kahve tüketiminin artık bir moda haline geldiği dönemin entelektüelleri tarafından nakledilmektedir. Her ne kadar bu yeni içecek pek çok İngiliz tarafından hoş amedi (hoş geldiniz) ile karşılanmamışsa da çok geçmeden halk arasında kahve düşmanları belirmeye başlamıştır. William Parry kahve hakkında ciddi anlamda olumsuz yaklaşımı sergileyen kimse olarak bilinmektedir. Ona göre kahve beyni uyuşturan bir maddedir ve insanları sarhoş etmektedir. Londra’da çok kısa bir süre sonra anti-kahve kampanyasına birahane sahipleri de katılırlar. Bunların en temel kaygısı ise, kahve tüketiminin giderek artmasına rağmen kendi geleneksel içkilerine rağbetin azalması ve toplumun konu üzerinde duyarsızlığıdır. Gözlerinin önünde birer birer müşterilerini kaybeden bu insanlar satışlardaki düşüşlerden dolayı konuya daha çok ekonomik açıdan yaklaşmakta ve pragmatik çözümler aramaktadırlar. Onlara göre meselenin çözümü hususundaki en kısa yol ise kahve tüketiminin yasaklanması ve kahvehanelerin kapatılmasıdır.
Bu tartışmalarda dikkati çeken en ilginç tartışma ise kahvenin İngiliz toplumundaki tanımıyla ilgilidir. Bu dönemde yazılan eserler incelendiğinde kahve için seçilen ilginç tabirin MUHAMMEDan Berry olduğunu görmekteyiz. ‘Müslüman şurubu’ olarak tercüme edebileceğimiz bu ifadeyle İngiliz yazarlar kahvenin Müslümanlara aidiyetini ima etmektedirler. Bu nedenle pek çok İngiliz düşünür o dönemde kahveye hep şüpheyle yaklaşmışlardır. Onlara göre kahve bir Protestan’dan çok Müslüman özellikleri taşımakta ve tiryakilerini Türkleştirmektedir. Türk ise o günlerde bütün batı için Müslümanlığı çağrıştırmaktadır. Zihinlerimizi bir an için söz konusu döneme yönlendirdiğimizde Batının karşısındaki tek Müslüman gücün bir Türk Hanedanı olan Osmanlı olduğunu müşahede edeceğiz. Batılılar Müslüman olarak karşılarında buldukları Osmanlı Türklerinden dolayı Kur’ân-ı Kerim’i bile literatürlerinde Turkish Bible (Türk Kitab-ı Mukaddes’i) olarak tanımlamışlardır. Özetle ifade edecek olursak pek çok İngiliz yazar için kahve tehlikeli bir içecekti ve onu içenler Hıristiyanlığı bırakıp Müslüman olmaya hazırlanıyorlardı. Bazıları kahvede gizemli bir şurup özelliği görürken bazıları da onu bir ajan/misyoner olarak algılamışlardır.
Batıdaki Osmanlı korkusu kahve düşmanlığıyla kendini gösterirken kahve bütün olumsuzlukların sebebi olarak telakki edilmiştir. Bazıları kahvenin bir cehennem bitkisi olduğunu söylerken bazıları da kahvenin İngiliz halkı üzerinde sadece ruhi değil fiziki etkilerinden uzun uzadıya bahsetmiştir. Bu yazarlara göre kahvedeki sihir, içenlerde kendisini hemen hissettirmektedir. Kahveyi bir Şeytan içeceği olarak gören bazı İngiliz yazarlar, sık sık kahve içen kimsenin Türkler gibi olmaya başladığını, sadece ruhları değil, renklerinin de karardığını tartışmışlardır. Kahve ile ilgili batıda sürdürülen başka bir tartışma ise kadınlar tarafından yapılmıştır. Pek çok kadın kocalarının kahve yüzünden evlerini ve kendilerini ihmal ettiklerini belirterek mahkemeye başvurduğu kaynaklarda zikredilmektedir.
Kahve etrafında cereyan eden traji-komik bir münakaşa ise İngiltere’ye kahvenin girişiyle aynı tarihleri paylaşan ilk Kur’ân tercümesinin basılması olayıdır. Meşhur İngiliz mütercim Alexander Ross, kendisinden bir asır önce Sieur du Ryer tarafından yapılan Fransızca çevirisini kullanarak Kur’ân’ı İngilizce’ye ilk defa 1649’da tercüme eder. İngiltere’ye kahvenin girişiyle aynı yıllara tevafuk eden bu çeviri bazı İngiliz yazarların Kur’ân’ın İngilizce çevirisinin basılışı ile kahve tüketiminin artışı arasında bir ilişki kurmaya sevk eder.
Oldukça yanlı ve yanlış bilgilerle dolu bu çeviri de İngiltere’de kuşkuyla karşılanmış ve kahveden kaçınılması gerektiği gibi bu tercümeden de kaçınılması ısrarla vurgulanmıştır. Bugün anlamakta güçlük çektiğimiz bu halet-i ruhiyenin altında yatan temel düşünce ise bir taraftan kahve gibi bir iksir, diğer taraftan Kur’ân gibi bir kitapla Türklerin topyekün İngiltere’yi İslâmlaştırmaya çalıştığı inancıdır. Bu sebeple İngiliz toplumunun birbirleriyle bağlarını çözdüğüne inanılan Kur’ân ve kahveden uzak durmaları sağlanmalıdır. Siyasi, edebi ve hukuki bütün vasıtaları kullanan elit tabaka, İngiliz halkını Kur’ân ve kahvenin etkisinden kurtarmaya çalışmışlardır.
Bu masum içeceğin Almanya’daki hikayesi ise İngiltere’de algılanışından farklı değildir. Aydınlanma dönemi yazarlarından Karl Gottlieb Hering (1766-1853) kilise korolarının repertuarının yanı sıra okul kitaplarına da girmiş olan bir şarkı yazar ve besteler. Şarkının adı Kaffeelied’dir (Kahve şarkısı). Bazı değişiklikler geçiren şarkıda kahvenin çok içilmemesinin gerektiği, bu Türk içkisinin çocuklar için olmadığı; sinirleri zayıflatıp, içenleri rahatsızlaştıracağından dem vurulmaktadır. Şarkının sonunda dinleyicilerden kahveyi bırakamayan Müslümanlar gibi olunmaması talep edilmektedir. Açıkça yazar kendisinden bir buçuk asır önce İngiltere’de yapılmaya çalışılan paranoyayı tekrarlamaktadır: Fazla kahve tüketimi, içenleri Müslüman yapabilir; bu sebeple ondan sakınılmalıdır.
Bu yazıda farklı bir kahve tarihçesi sunmaya çalıştık. Bugün hemen hemen her kültür tarafından benimsenen ve zevkle içilen kahvenin arkasında yatan gizemli tarihin tekrar hortlamamasını Yüce Yaratıcı’dan niyaz ediyoruz.
Doç. Dr. İsmail Albayrak
ACU National Öğrt. Üyesi
Kaynaklar:
-Ali Osman Öztürk, Alman Oryantalizmi, Ankara, 2000
-C. Van Arendonk, ‘Kahve’, İslâm Ansiklopedisi, VI.95
-İdris Bostan, ‘Kahve’, DİA, XXIV.202-5
-Nabil Matar, İslâm in Britain 1558-1685, Cambridge: Cambridge University Pres 1998
-Nurettin Ceviz, ‘Kahvenin İslâm Dünyasına Girişi ve Arap Edebiyatında Ele Alınışı’, EKEV, 8 (2004), 343-356
Dipnot
1. Kahvenin Türkler tarafından kullanılmaya başlandığı tarih olarak Kanuni Sultan Süleyman devri gösterilmektedir. Ülkeye kahve Habeşistan valisi Özdemir Paşa tarafından Yemen yoluyla getirilmiştir. Bazı kaynaklar daha net bir tarih belirlemektedirler. Onlara göre söz konusu tarih 1554’tür. Diğer İslâm diyarlarında olduğu gibi kahve hakkında bazı ihtiyati yaklaşımlar sergilense de hüsnü kabul görmesi çok gecikmemiştir.
Ekleme Tarihi: 16.10.2009 - 23:00
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
ESKİ BİR FİNCAN
Dinle oğlum çok eskiden bir konakta
Akşamları gaz lambası ışığında
Paşa dedesinden kalan bu fincanla
Ninem eliyle kahve sunarmış Abdi Bey’e.

Yıllar sonra 43 - 44 harp ortası
Ekmek karnesi ve yoksulluk yılları
Kayınvalidesinden kalan bu fincanla
Bu kez annem eliyle kahve sunarmış Hakkı Bey‘e.

Eski konak yıllar önce yandı gitti
Ekmek karneli zor günler çoktan bitti
Abdi ve Hakkı Bey’ler rahmetlik oldu
Bir tek bu fincan kaldı yüz yıllık sevdalarla.

Bir gün senin olacak birikmiş anılarıyla
Düşüp kırılsa bile topla tamir et oğlum
Kahve yaşın gelecek
Bu fincanı iyi sakla...

Her kahve aynı tadı taşımaz...
Nerede içiyorsan, kiminle içiyorsan ona gore degişir...
Sahilde oturduğun rüzgarlı bir sonbahar günü,
en sevdiğin dostun ağlarken içtigin kahvenin tadı kederlidir...
Kahve telvesine yüreginin acısı karışır.

Bir pazar öğle sonrası annenin "hadi bir kahve yap da içelim" dediği kahve huzurludur...
Köpükler annenin göz bebeklerine yansır...
Dudağının kıyısında kalan küçük bir gülümsemedir...

Bir gece vakti içtiğin kahve düşülen kuyudan çıkma cabasıdır...
Koyu kıvamlı kahverengi bir ipe tutunur çıkarsın ...
çıktığın an uyuyakalırsın... ferahlıktır!!!

Dostlarla içilen kahve neşedir...
Kahkahalar köpüklerin üzerinde yüzer...

Tek başına gece vakti balkonda içtiğin kahve yalnızlıktır...Acıdır tadı...
Ama garip de bir keyfi, lezzeti vardır...

Baban için yaptığın kahve sevgi doludur...
çay bardağında, az şekerli...Kahve gibi görünmez sana...
Ama sıcaktır dumanı tüter ve kokusu büyülüdür...

Beklemediğin bir anda sana uzatılan kahve baskadır... Isıtır insanın...içini...

Yorgun olduğunda içtigin kahve hafifletir seni...
Kendine getirir, unutturur günün ağırlığını...

Kahve aynı kahvedir belki... köpüğüyle, rengiyle, dumanıyla aynı kahvedir
ama icilen kahveler ruhunun süzgecinden geçer ve tadlari degişir...
Her kahve aynı değildir bu yüzden...

Ben de sizleri sevgiyle pişirilen bir kahve içmeye davet ediyorum.
Akşam, öğle öncesi, sonrası ya da gece kahvesi. ne zaman isterseniz.
Dostlukla yudumlayacağımız bir kahve molası vermeye ne dersiniz???
Sizin kahveniz nasıl olsun ???
ALINTI
Ekleme Tarihi: 16.10.2009 - 23:04
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
KAHVENiN TARiHi.
Daha görüntüsünü görmeden kokusuyla gelişinihissedersiniz. Geleneksel Türk kültürünün en güzel ve en özelalışkanlıklarından biridir. Yemek sonrası hiçbir tat onun yerinidoldurmaz. O, soluklanmak için bir mola, keyifli sohbetlere hoş birvesile, ağır bir yemeğin ardı sıra mideyi rahatlatacak bir tat.
Uyarır,yatıştırır, keyifli ve lezzetlidir. Dünyaya armağanımız olan, sıcak biriçecekten ziyade örf ve adetlerimiz içine yerleşen bir kültürdür. O,beş asırlık alışkanlığımız; Türk kahvemizdir...
Türkkahvesinin benim için ayrı bir önemi var. Günde azami 2 fincan sadekahve içmediğim zamanlar kendimde büyük eksiklik hissederim. Siz degününüzü dinç ve dinamik geçirmek istiyorsanız her gün Türk kahvesiiçmeyi ihmal etmeyin. Tarihte kahveyi kavurup, içecek haline getirenmillet biz olmamıza rağmen, hali hazırdaki Türk kahvesinin dünyadabelirli bir yer edinememesi insanı üzüyor.
Bırakın dünyayı, artık Türkiye'nin bir çokrestoran, lokanta ve kafesinde bile Türk kahvesi yapılmıyor. Gelin, beşasırlık damak tadımızın ve kültürümüzün Türkiye'ye ve dünyaya yayılmasıiçin en azından bireysel katkıda bulunalım: En lüksünden en vasatınakadar gittiğimiz her restoran, lokanta, kafe vb. yerlerde sıcak içeceksiparişimiz ısrarla Türk kahvesinden yana olsun.
SİYAH İNCİNİN TARİHÇESİ
Kahvenintarihçesi ile ilgili birçok rivayet olmasının yanında size ÇobanKaldi'nin öyküsünü anlatacağım. Çok zaman önce Yemen'in yüksekyaylalarında Kaldi adında bir çoban yaşarmış. Günün birinde keçilerininbir ağacın kırmızı meyvelerinden yedikten sonra canlandığını, çokhareketli olduklarını ve geceleri çok az uyuduklarını fark etmiş. Bununüzerine Çoban Kaldi, bu yemişlerden tatmış ve sonrasında da kendinidaha dinç ve canlı hissetmiş. Zamanla bu çekirdekleri kavurup öğütenYemenliler, çok lezzetli ve keyif verici olan kahveyi bulmuşlar.
TÜRKLERİN TÜRK KAHVESİ İLE TANIŞMASI
Osmanlıtopraklarına kahvenin, Hükm ve Şems isimli iki Suriyeli tarafından1500'lü yıllarda getirildiği söyleniyor. Ancak bazı kaynaklarda KanuniSultan Süleyman döneminde (1520-1566) Yemen Valisi Özdemir Paşatarafından Yemen'den getirilip saraya taşındığı bilgilerine derastlanıyor. Sarayın görkemli salonlarına getirilen kahve, 40 kişilikkadrolu kahveci ustaları tarafından Türk kahvesi biçimine getirilmişti.
İLK KAHVEHANE
Kahvenin tekeli Mısır Çarşısı'nda Tahmis sokaktaydı. Bu ilk kahvehane yalnız halkın değil,müderris ve kadı gibi okumuş
kesimin, tanınmış kişilerin ve bilginlerinbuluşma noktası, sohbet yerleri halini almıştı. Bu yerler zamanöldürmek için değil karşılıklı fikir alışverişi ve kitap okumak içinkurulmuş yerlerdi. Tiryakiler burada içilen kahvelere "kara inci" adınıvermişlerdi. Burada kahve emininin gözetiminde yeni kavrulmuş kahvelersatılıyor, kahvenin saflığını bozanlara da ağır cezalar veriliyordu.Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde yazdığına göre, bugün Tahtakaleadıyla bilinen Taht-ul kale, o günlerde 55 kahvehanesi ve 200 çalışanıvardı.
KAHVENİN YASAKLANMASI
Kahveninbu kadar ilgi görmesi üzerine zamanın şeyhülISLAMı, kahvenin neolduğunu tam olarak anlayamayıp uyuşturucu hükmüne vardığından kahveiçin yasaklı günler başladı. Kömürleştirilmiş bir nesnenin suyunuiçmenin günah olduğu fetvası verilince kahve dolu gemilerin dipleridelinerek, kahveler Marmara Denizi'ne döküldü.
Fakat bu yasak bile Türk insanının kahveyeolan alışkanlığını engelleyemedi. Hatta kahvenin birçok derde deva,hastalığa şifa olduğu söylentileri yayılınca kahveye olan ilgi daha daarttı. 3. Murat döneminin şeyhülISLAMı "Sakınca kahvenin kavrulurkenkömürleşmesinde ise kahveyi kömür haline getirmeden kavurmak sakıncayıortadan kaldırır" anlamını taşıyan bir fetva yayınladı. Böylece kahveserbestçe içilir hale geldi.
SAĞLIKLI TÜRK KAHVESİ
Uzmanlar özellikle filtre edilmiş kahvelerin çok fazla tüketilmesinin insan sağlığına zararlı olduğu konusunda birleşiyorlar, oysa Türk kahvesi tüm yönleriyle sağlık koşullarına uygun bir içecektir. Pişirilip servisedilen Türk kahvesinin sadece suyu içildiğinden, yani telvesi fincanın dibinde kaldığından insan vücuduna doğal kafein verir. Zihin açar,uyarır, enerji verir, baş ağrılarını azaltır, sindirimi kolaylaştırır.
TÜRK KAHVESİNİN YAPILIŞI
İyibir kahve hazırlamak için suyun klorsuz ve soğuk olması gerekir. Kahvetiryakileri, en iyi kahvenin mangalda, küllü kömür ateşiyle 15-20 dk.ağır piştiğinde birleşirler. Kahveyi bulabilirseniz kömür mangalı,bulamazsanız ocakta kısık ateşte yapabilirsiniz. Dibi kalın bakırcezvede soğuk suya salınan kahve, birkaç kez karıştırılarak ateşe konurve fazla karıştırılmaz. Köpüklenince ateşten çekilen cezvenin ilkköpüğü fincanlara pay edilir ve kahve yeniden ateşe sürülür. Kalankahve bir taşım daha pişirilir ve fincanlara boşaltılır. Köpüğünün bololmasına özen gösterilen kahvenin lezzetinin yanında, ikram şekli deönemlidir. Yanında güllü veya sakızlı lokum yenilmesi adettendir.
Kadınlar şekerli kahve sever...
Türkkahvesinin gerçek tadını almak isteyenler için, kahve tiryakilerininbirleştiği bir nokta sade içimidir. Tiryakiler, şekerli ve orta Türkkahvesinin şekerli su olduğunu, şekerli kahveyi eskiden kadınların içtiğini söylerler.
Kitabın adı: İstanbul Değirmenleri ve Fırınları
Yazarı: Salih AYNURAL
Yayınevi: Tarih Vakfı Yurt Yayınları/Mart 2002
Kitap Hakkında: İstanbul'un iaşesi için hangi tüccarın nereden ne kadar hububat alabileceği,buğdayın ya da arpanın nerede öğütülebileceği, hangi fırıncının hangideğirmene bağlı olacağı gibi sorunlar, İstanbulluların sofrasında ekmekeksik olmasın, diye Osmanlı devlet bürokrasisi tarafından tümayrıntılarıyla saptanmış ve kontrol altına alınmıştır. Kitaptaİstanbul'un ihtiyacı olan zahirenin üretim bölgelerinden satınalınmasından değirmencilere kadar geçen süreç anlatılmaktadır.
LEZZETLİ SÖZLER
Gönül ne kahve ister ne kahvehane
Gönül muhabbet ister kahve bahane
Ramazan BİNGÖL
Ekleme Tarihi: 16.10.2009 - 23:14
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 2248 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
alaatalay (64), oemer36 (54), Harun_Yahya (39), By_ExCalibuR (39), beyzanur68 (41), ekemen (55), emstuh (38), Belamir (27), bilgen (43), hasretpamuk (42), murat tilki (45), hatýce02 (33), phonexx1 (38), islamin Gulu (33), sepultura (45), _-cigdem-_ (36), _Dua_ (36), sairadnan (46), zz0102 (52), nur.nurani (41), x_ebr@r_x (37), mumino (37), meryemcevahir (40), güldali (64), happyman (48), gencmcucahid (38), ak0571 (47), efrail (43), emel_hanim (48), Gülkurusu (48)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.12132 saniyede açıldı