0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » OSMANLI TARİHİ ve MEDENİYYETİ » Mezar taşları parçalanmış yeniçeriler

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Mezar taşları parçalanmış yeniçeriler

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Mezar taşları parçalanmış yeniçeriler

1326 yılında Osmanlı Devleti’ne Bey olan Orhan Gazi zamanında şekillenmeye başlayan bir askeri teşkilat.
Orhan Bey’in baş veziri olan Alaaddin Paşa tarafından kurulduğu ifade edilir. Osmanlı’nın ilk düzenli askeri teşkilatıdır.
Devşirilen gayrı müslimlerin çocuklarından, kıl kırk yarılarak yetiştirildikten sonra oluşturulan bu askeri teşkilata Yeniçeri Teşkilatı denmiştir.
İman, ihlas, ahlak, fazilet ve insan sevgisi ekseninde yetiştirilen bu askerler yüzlerce yıl destansı kahramanlık ve fazilet örnekleri vermişlerdir. Savaş kurallarını çok iyi bilen, eğitimli, insan haklarına fiilen riayet eden, züht ve takva sahibi, ehli tarik merhametli ve abit olarak yetiştirilen bu disiplinli ordu, dünyada parmakla gösterilen bir ordu olmuştur. Sırpsındığı, Kosova, Niğbolu, Varna, İstanbul’un Fethi, Otlukbeli, Çaldıran, Mohaç ve emsali zaferlere imzasını atmış olan bu askeri teşkilat, meşhur örneği ile, yoldaki üzüm bağından koparmak zorunda kaldığı üzümlerin bedelini, çıkın yapıp aynı üzümün dalına asacak kadar da kul hakkına riayet etmiştir.

Ne yazık ki, sulandırılan terbiye metodları, çiğnenen kaide ve kurallar, uygulamada yapılan haksızlık ve yanlışlarla, bu ocakta da yavaş yavaş bozulma emareleri görülmeye başlanmıştır. Aksatılan eğitimler, gevşetilen disiplin kuralları neticesinde bu ocağın eski parlak zaferleri artık başaramaz oldukları görülürken, ellerindeki silahların düşman yerine içeriye doğru kendi halkına, kendi komutan ve idarecilerine, hatta, Padişah ve çevresine doğru çevrildiğini görüyoruz.
Padişah katletmek, kelle pazarlıklarına oturmak, çınar ağaçlarını cesetlerle süslemek gibi hunharca işledikleri cinayetlerin yanında, halkı da soyup soğana çevirmeye başlamışlardı. Bütün bunlara rağmen halk bu ocağa o kadar inanmıştı ki, ekseriya yanlarında yer almışlardır. Şeriat isteklerini dillendirip kazan kaldırdıklarında, esnaf ve halk da çoğu defa evinden çıkıp, dükkanını kapatıp askerin safında yer almışlardır.
Bu azgınlıklarında yeniçerinin önünde durmak mümkün olmadığından, istedikleri kelleler verilmiş, padişahlar düşürülmüş, şeyhülislamlar sadrazamlar ve nice paşaların kelleleri feda edilmek zorunda kalınmıştır.
1683 ikinci Viyana kuşatması ve bozgunundan sonra yeniçerilerin artık birer ihtilal makinesi haline geldiklerini görüyoruz. Artık yeniçeri komutanları (generaller) gece gündüz padişah ve sadrazam devirmenin hesaplarıyla meşgul olduklarından, savaştan bile kaçtıklarını, kaçmasalar bile, noksan olan eğitim ve çağdaş olmayan silahlar ve özellikle, içerde gördükleri gayrı meşru tatlı kazançların hayali ile cepheden kaçar oldukları, bu durumun da devletin yıkımını hızlandırdığı tarihlerimizde kayıtlıdır.
Yeniçeri Ocağı o kadar çok ihtilal hazırlamak ve uygulamakla meşgul olmuştur ki, 500 yıllık ocak tarihinde, yaklaşık her 40 yılda bir ihtilal yaptıkları hesaplanmıştır. Başlangıçtaki 250 yılı sakin ve verimli dönem olarak kabul edersek, ikinci 250 yıl için ortalama her 20 yıla bir ihtilal sığdırdıklarını görürüz. İhtilallerinin çok büyük bir kısmında zahiri sebeb olarak şeraitin ihlali gösterilmişse de, maddi menfaat, yeni padişahın vereceği cülus bahşişi, makam mevki, zevk ve safa dolu yaşantı gibi sebeplerin ön planda olduğu da muhakkaktır.
Sona doğru artık iyice gem azıya alınmıştır. İhtilal üstüne ihtilal, teşebbüs üstüne teşebbüs ve neticede kelle üstüne kelle almaya başlamışlardır. Bir zamanlar kendilerine güvenen esnaf ve halk kesimi de artık yaka silker duruma gelmişler, zahirde yeniçerileri destekler gibi yapıyorlarsa da, gerçekte çıkacak fırsatı kollayıp, bu asker ocağını bir kaşık suda boğmanın hesaplarını yapar olmuşlardı.
Tarihler 1826 yı gösterirken, ihtilal makinesi haline gelmiş olan ocak tekrar azmış, kazan kaldırmış, şeriat elden gidiyor diyerek, yeni talim ve eğitim metodlarını protesto bahanesiyle yürüyüşe geçmiştir. Yine halkın kendilerini destekleyeceğini, bir takım üst düzeyin kellelerini alacaklarını, zor ve uzun uğraş gerektiren eğitim ve talimlerin kaldırılacağını ve rahat bir hayat süreceklerini hesaplamaktadırlar. Ama bu sefer durum değişiktir. Ayaklanan yeniçerilere karşı Padişah 2.Mahmud Han tarafından Peygamber Sancağı çıkarılmış, halk mücadeleye çağrılmış, padişaha bağlı topçu kuvvetleri vaziyet almışlardır. Yüzyıllarca ihtilal, cinayet, vurgun, talan ve soygunlardan bıkmış olan halk, bu durumu derhal değerlendirmiş, yeniçeriler üzerine yürüyen devlet kuvvetlerinin yanında yer almıştır.
Tarihler 16 Haziran 1826 yı göstermektedir. Artık ihtilal makinesine dersini verme zamanı gelmiştir. Ocağa yürüyen bu güçler, halkla beraber, yaklaşık 30 bin yeniçeriyi acımadan ve gözlerini kırpmadan katlederek ocaklarını söndürmüşlerdir. Artık mücadele sokak aralarına yayılmış, bulunan yeniçeriler, parça parça linç edilmişler, asılmışlar, Belgrat ormanlarına kaçan binlercesi yakılmış, boğazdan teknelere dolan ve kaçmaya çalışan yeniçeriler de teknelerle beraber batırılarak boğulmuşlardır. Bu olaya da Vakay-ı Hayriye adı verilmiştir.
Rivayet edilir ki halk ihtilallerden o derece bıkmış olmalı ki, 30 binden fazla yeniçeri katledilmişken öfkeler dinmemiş, bir çok vahşet de meydana gelmiştir. Hızını alamayan halk etrafta yeniçeri kalmayınca mezarlıklara hücum etmişler, ne kadar yeniçeri ve ağa mezarı buldularsa yerle bir edip, taşlarını dahi parçalamışlardır.
Bugün eski Osmanlı mezarlıklarını gezenler, taşları parçalanmış veya yarısı tahrip edilmiş mezarlar görürlerse, bilsinler ki bu mezarlar, yeniçeri mezarlarıdır. Bu mezarlar; bundan yaklaşık 180 sene önce bir haziran ayında halkın, içindeki ihtilal canavarını bir türlü söndüremeyen, silahını düşmana değil, iki de bir kendi halkına ve idarecilerine çeviren, gelişen teknolojileri takip etmek yerine, saray entrikaları ve iktidar mücadeleleri ile ilgilenen, ihtilalci asker ocağına ve onların mensuplarına reva gördüğü ve verdiği ceza sırasında tahrip edilmiş bulunan yeniçeri mezarlarıdır.

Ekrem Şama
Ekleme Tarihi: 15.09.2009 - 06:59
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1487 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
sefa46 (70), sa71bo (53), hacý46 (39), talathoca (68), volkanadar (46), abcesam (66), ~YaSeMeN~ (40), Yavuz Selim Hay.. (54), sezerarzumanogl.. (40), mhakanavci (43), mevlüt01 (43), ravza dila (41), cartel02 (43), CANBULUT (48), mbitis (39), nurkelebek (56), lokmanyavuz1959 (65), mke55 (40), Seymaa (51), veyselkarani (51), a_musab (38), uyuz (45), tugbil (60), Guldemet (49), Fatih Erus (38), Nedim06 (59), Yusra (36), a_Sena_a (49), abdullah acar (47), M HAKAN AVCI (43), kral (48)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.62150 saniyede açıldı