0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » Marjinal Kalmak Değil;`Azlar`dan Olmak

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Marjinal Kalmak Değil;`Azlar`dan Olmak

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Marjinal Kalmak Değil;`Azlar`dan Olmak
Abdullah Dâî
Abdullah ibn Ömer(r.anhuma)'nın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"İnsanlar, içlerinde hemen hemen kâmil sıfatlı, bir tane iyi binek devesi bulunmayan yüz deve gibidirler." (1) Değerli İslâm ulemâsının, bu hadisi şerif konusundaki görüşleri şunlardır: İmam Nevevî(r.a.) şöyle demiş: İnsanlar, birbirine müsavîdir. Neseb itibariyle hiçbirinin diğerine üstünlüğü yoktur. Hepsi, yüz deveden müteşekkil deve sürüsü gibi birbirine benzerler. Ezherî'ye göre hadisten murad şudur: Dünyada zühdü, takvası kâmil, kalbi ahirete müteveccih insan pek azdır. Bu, deve sürüsünün içinde işe yarar takımının az bulunmasına benzer. Teberânî şöyle der: Bana öyle geliyor ki, iyi cins deve ile temsile en münasib olan şekil, başkalarının verdiği ağırlık ve sıkıntılara tahammül eden ve üzerine aldığı işi yapan adamdır. Böylesi, hakikaten az bulunur! Bedruddin Aynî ise, şunları şöyler: Ulemâ, bu hadisin mânâsında ihtilaf etmişlerdir. Bazıları bununla, ahir zamanda gelecek kötü nesillerin kasdedildiğini söylemişlerdir. Bir takımları, ihtimal hadisten bütün insanlar kasdedilmiş, içlerinde yüzde bir nisbetinde mü'min bulunacağına işaret olunmuştur, demişlerdir."agla2)
Sindî, bu hadisi şöyle yorumlamıştır: Yani, yüz develik bir sürü içinde taşımacılıkta ve uzun yolculukta kullanılmaya elverişli, güçlü ve seçkin deve nasıl az ise, toplumda da seçkin mü'min az bulunur! Hattabî şöyle diyor: Âlimler, bu hadisi iki şekilde yorumlamışlardır.
Birincisi şudur: İnsanlar, dinî hükümler karşısında eşittir. Dünyaca üstün olanın ast olana, yüksek mevkide bulunanın ondan aşağı mevkide bulunana üstünlüğü yoktur. Yani, bütün Müslümanlar, hukuk bakımından eşittir. Nasıl ki, içlerinde binit olmaya elverişli bir tane bulunmayan yüz deve ayrı durumdadır. İkinci yorum da şöyledir: İnsanların çoğunun kusurları ve noksanlıkları bulunur. Fazilet ehlinin sayısı ise, cidden pek azdır. Nasıl ki, yük hayvanı olan bir deve sürüsü içinde binek olmaya elverişli bir deve zor bulunabilir. İbn Battal ise, şunları beyan eder: Hadisteki insanlardan maksad, Sahabîler, tabiîler ve bunları takib eden kuşaktan sonra gelenlerdir. Çünkü bu üç kuşaktan sonra gelenler arasında hiyanet etme hastalığı yayılmış, kimseye güvenilmez olmuştur!(3) İslâm ulemâsının beyan ettiği gibi, insanlar arasında katıksız iman edip imanın gereği olan taat ve itaatı emrolundukları şekliyle gerçeleştiren salih amel işleyen kişilik azınlıktadır… Ayrıca bu kişilerin içinde de olgunluğa erenler azdırlar… Hakkıyla iman edip salih amel işleyenlerinin varlığının az oluşu, meselenin ne kadar ciddî olduğunu ortaya koymaktadır… Yegâne Rabbimiz Allah Teâlâ: "Şübhesiz şeytan, insanın açıkça bir düşmanıdır."agla4) "Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin." (5) diye buyurmakta ve muvahhid mü'min kullarını, onların kulluk vazifelerini hakkıyla yapmalarını engelleyen şeytana karşı uyarmaktadır. Çünkü şeytan, muvahhid mü'minlerle uğraşmakta, onları, şükreden kullar olmak konusunda vesveselere düşürmek istemektedir… Birçok tuzaklar kuran şeytanın hilelerinden kurtulup şükreden kul olanlar çok azdırlar… Yalnız ve şirk koşmadan Allah'a ibadet etsinler diye yaratılan insanların(6) en büyük düşmanı olan iblis, Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ'ya şöyle diyor:
"Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın."agla7) İnsana saldırı planının böyle kuşatıcı ve hilelerinin bol oluşunu itiraf eden şeytan, kurduğu tuzaklarla insanlarla mücadele etmiş onların çoğunu saptırmış ve Rabbleri Allah'a şükreden, yani kulluğunu gereği gibi yapan kul olmalarını engellemiştir… Bundan dolayı Rabbimiz Allah, Davud(a.s.)'ın ailesine hitab ederek, şükredip çalışmalarını emrediyor… Çünkü insanların çoğu şeytanın hileli tuzağına düşmüş ve Allah Teâlâ'ya şükreden kullardan olamamışlardır… "Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın. Kullarımdan şükredenler azdır."agla8) Gerek insanlardan, gerekse cinlerden şeytanların,(9) Allah'a kul olmak isteyenleri engelleyip aldatmaları sonucu, şükreden kulların sayısı çok azalmış, tağutların egemen olduğu bölgelerde, Allah'a gereği gibi ibadet etmek yasaklanmıştır. Apaçık düşman olan şeytanın ve şeytana kul olmuş egemen zalim tağutların çalışmaları, gayretleri sonucu yeryüzünde, yegâne Rabb Allah Teâlâ'ya şükreden muvahhid mü'min kullar azalmıştır…Her muvahhid mü'min kulun, bu azlardan olmaya gayret edip hak üzere yaşama gayretinde sabır etmesi vazifesi olduğu gibi, sayıları az olan bu gerçek kulların sayılarının çoğalmasına vesile olması gerekir… İnsanların hidayetine vesile olup şükreden muvahhid mü'min Müslümanların hem kalite olarak, hem de sayısal olarak çoğalmalarına çalışmak, mü'min Müslüman kulun ertelenmez, ihmal edilemez vazifesidir… Kalî ve fiilî duâsı, "azlar" dan olmak olan muvahhid mü'minlerin, bütün gayretleri izzet ve şeref üzere bir hayatın oluşmasını sağlamaktır… "Azlar" dan olanlarla beraber olup bu beraberlikte sabrederek devam eden izzet sahibi mü'min Müslümanlar, onların Allah'a kul olmaları engelleyen her türlü engeli aşmaları gerekir… "Önce İman" ilkesinden hiçbir taviz vermeden salih amel işlemek, kadın olsun, erkek olsun her muvahhid mü'minin kulluk vazifesidir… Ancak böyle davranmak, insanı, Allah'ın şükreden kullarının arasına sokar ve kurtulan o "azlar" dan olur… Emirü'l mü'minin İmam Ömer ibnü'lHattab(r.a.), bir adamı: Allahım, Sen beni azlardan kıl! dediğini işitmiş. Ömer, ona: Bu duâ da ne oluyor? diye sormuş.
Adam: Ben, Allah Teâlâ'nın: "Kullarımdan şükredenler azdır." (Sebe, 34/13) buyruğunu kasdettim, demiş. Ömer(r.a.) ise, şöyle demiştir: Herkes senden daha bilgilidir ya Ömer!(10)
Yegâne hayat düstûrumuz Kur'ânı Kerim'de Allah'ın Rasullerinden Davud(a.s.)'ın lisanından katıksız iman edip imanlarının gereği olan salih amel işleyenlerin çok az olduğu beyan edilir:
"aglaDavud) dedi ki: Doğrusu(emek ve malî güçlerini) birleştirip katan(ortak) lardan çoğu, birbirine zulmederler. Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. Onlar da ne kadar azdır."agla11) İman etmeyen ve Allah'ın emredip Rasulullah(s.a.s.)'in gösterdiği şekilde salih amel işlemeyen, yani hayatı Kur'ân'â ve Sünnet'e göre inşâ etmeyenler, her türlü zulmü işleyenlerdir… Âlemlerin Rabbi Allah'ın emrettiği imanı reddedenler ve Allah'tan başka rabler edinenler, en büyük zulmü işlemişlerdir… En büyük zulüm, şirktir…(12) Şirk zulmünü işleyen zalimler, diğer zulüm çeşitlerini çok rahat, hattâ zevk alarak işlerler… Şirk zulmünü işleyerek, kendi payına Allah Teâlâ'nın mutlak ve asla ortak kabul etmeyen ilâhlık hakkına tecavüz eden müşrik insanlar, Allah'ın kullarının haklarına elbette tecavüz etmekten çekinmeyeceklerdir… Bunlardan merhamet ve adâlet beklemek, bir serabdan başka bir şey değildir… Hâl bu iken, İslâm topraklarını işgal eden müşrik egemen tağutlardan muvahhid mü'minlere acıma ve adil davranmayı beklemek bomboş bir hayaldir… Bu zalim tağutlar, egemen oldukları işgal altındaki İslâm topraklarını ve esaret altında tuttukları mazlum insanları sömürmeye var güçlerince devam etmektedirler… Yerli işbirlikçi uşakları ile paramparça etmiş oldukları İslâm topraklarında kurdukları kukla devletleri, uşak hükümetlerle yönetirken, mazlum ve mustaz'afların alın terlerini en son damlasına kadar silip süpürerek sömürmektedirler… Rabbimiz Allah Teâlâ'nın "Asr" a yemin ederek, hüsranda, yani zarar ve ziyanda olduklarını beyan buyurduğu kişiler bunlardır…(13) Bu zulümden, bu vahşetten, bu hüsrandan, yani insan şahsiyetine uymayan bu hâlden kurtulanlar, ancak gerçek iman edip salih amel işleyenlerdir…(14) "Onlar da ne kadar azdır!.." Az da olsa, katıksız iman ettikleri için en üstün olduklarını beyan buyuran Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ' dır: "Gevşemeyin üzülmeyin, eğer (gerçekten) iman etmişseniz, en üstün olan sizlersiniz."agla15) Üstünlük, katıksız iman etmekte ve salih amel işleyerek takvaya ulaşmaktadır… Muvahhid mü'min olan ve Müslüman olarak tam teslim olup emrolunduğu salih amelleri işleyerek takvayı elde eden muttakîler, üstünlüğü de elde etmişlerdir: "Ey iman edenler, gerçekten biz sizi, bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler(şeklinde) kıldık. Şübhesiz, Allah katında sizin en üstün(Kerim) olanınız(ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şübhesiz Allah bilendir, haber olandır."agla16) Üstünlük, iman ve takvadadır… Az da olsa, kim veya kimler katıksız iman edip takvaya ulaşmış ise, Allah'ın izni ve yardımı ile en üstün olandır… Bunlar, Allah'ın velîleridirler…(17) Allah'da, onların velîsidir ve onları, karanlıklardan çıkararak nura kavuşturur…(18) Yeryüzündeki insan sayısına göre azınlıkta olan iman ve takva sahibi muvahhid mü'minler, azınlıklarından dolayı asla ümitsizliğe düşmemeli, üzülmemeli ve gevşememelidirler… Bilip inanmalıdırlar ki, Allah'ın velîlerine asla korku yoktur, onlar mahzun da olucu değildirler… İnsanlık tarihi boyunca iman edip, salih amelleri emrolundukları gibi işleyen ve vazifeleri olan itaatı yerine getiren nice az topluluklar, bu imanları, bu takvaları ve bu itaatlerinden dolayı, Rableri Allah'ın rızasını kazanmış, yardımını görmüş ve nice iman etmeyen çok topluluklara galib gelmiş, muzaffer olmuşlardır… Rabbimiz Allah Teâlâ, hayat kitabımız Kur'ânı Kerim'de "Talut ve Ordusu"nun kıssasını beyan buyurduğu ayetinde, bu hakikatı apaçık gözler önüne serip idraklara sunmaktadır: "Talut, ordusuyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi, bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o, benden değildir. Ve kim de eliyle bir avuç alanlar hariç onu tadmazsa bendendir." Küçük bir kısmı hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle(ırmağı) geçince onlar(geride kalanlar) "Bu gün bizim Calut'a ve ordusuna karşı(koyacak) gücümüz yok" dediler. (O zaman) muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar(şöyle) dediler: "Nice az bir(küçük) topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir. Allah, sabredenlerle beraberdir." (19)
Katıksız iman, kâmil takva ve gerçek sabır, muvahhid mü'minlerde bir araya gelip, kalbde, beyinde ve amelde yer edinince, olgunluk zirveye ulaşır… Rasulullah (s.a.s.)' in verdiği, "yüz devenin içinde bir tane iyi deve" örneği gündeme gelir…İman ve takva konusunda ki üzerine düşen vazifesini hakkıyla yerine getirerek Allah'ın velîsi olan muvahhîd mü'minlerin velîsi Allah olur!..(20) Allah'a yardım eden mü' min Müslümanların yardımcısı Allah'dır.(21)
Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, imanları katıksız, amelleri, yalnız kendi rızasına uygun işlenen muvahhîd mü'min kullarıyla beraberdir… Bu kullar gerçekten îman etmiş, hangi ülkede ve hangi çağda olursa olsunlar, üzerlerine düşen kulluk vazifesini gereği gibi yerine getirmiş namazla ve sabırla Rabbî Allah'dan yardım dileyen değerli şahsîyetlerdir…
Rabbîmiz Allah şöyle buyurur: ''Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir.'' (22) Bu vazifeyi de, ancak şirkten ve küfürden tamamen temizlenmiş, bid'at ve hurafelerden kesinlikle kurtulmuşlar hakkıyla yerine getirirler… Onlar da, ne kadar azdırlar! .. İnsanlık âleminde "azlar,, dan olan bu Salih kullar, gün gelecek ardarda vefat ederek bu hayattan göçüp gideceklerdir… Onların, fânî dünyadan bâkî âleme göç edip gidişleriyle yeryüzü îmandan yoksun, Salih amel ile tanışmayanlara kalır ki Allah Teâlâ onlara hiçbir değer vermez… Çünkü Allah Teâlâ'nın katında muvahhîd mü'min kuldan daha değerli hiçbir şey yoktur…(23) Mirdâs elEnsarî(r.a)'dan. Rasulullah(s.a.v) şöyle buyurur: "Bu ümmetin Salih kulları, birbiri ardınca bu hayattan gider, geriye arpanın yahut hurmanın çalkantı kozalakları gibi değersizleri kalır ki Allah, onlara hiçbir değer vermez."agla24) Kadın olsun, erkek olsun her muvahhid mü'min değerini bilmeli, kulluk vazifesinin şuurunda olarak yaşamalıdır… Hangi asırda, hangi çağda ve dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar içinde bulundukları şartlara göre İslâm'ın kendilerine yüklemiş olduğu kulluk vazifelerini hakkıyla yapmalıdırlar… imanlarından herhangi bir taviz vermeden bütün imkânlarını kullanarak Salih amel yapmaya gayret etmelidirler.. Katıksız imanlarıyla, Salih amelleriyle, güzel ahlâklarıyla içinde bulundukları toplumlarda örnek ve önder şahsiyetler olmalı, cahiliye toplumlarının İslâm toplumuna dönüşmesi inkılâbında öncülük vasifesini yapmalıdırlar…Bu inkılâb değerler inkılâbıdır…Bütün cahiliye âdetlerinin ayaklar altına alınıp, İslâmî değerlerin hayata hakim kılınma hareketidir bu inkılâb!.. "Azlar"ın öncülük yaptığı bu değerler değişimi gerçekleştiği zaman ve mekân İslâm'ın egemen olduğu, barışın, huzurun, kardeşliğin ve dostluğun yüceltildiği zaman ve mekan olur… O zaman hayat yaşamaya değer, zillet izzete dönüşür, insan, insan olduğunun farkına varır… Çünkü insan, ancak katıksız iman ve Salih amel ile şeref ve izzet bularak, insanlık mertebesine yükselir… Katıksız iman ve Salih amel ile şereflenmeyen ve izzet bulunmayanlar, yani muvahhid mü'min, muttakî Müslüman olmayanlar, bu mertebeye yükselemez, insan olma derecesini elde edemez!... Katılsız iman edip, imanlarına en büyük zülüm olan şirki karıştırmayan ve yalnızca Rabbi Allah'a şirksiz ibadet edip takvaya ulaşanlar, aynı zamanda gereği gibi şükredenler, Allah ve Rasulü(s.a.s)'in nezdinde değer bulmuş kabul görmüş ve övülmüşlerdir… Rabbimiz Allah şöyle buyurur: "İman edip Salih amellerde bulunanlar ise, işte onlar da, yaratılmışların en hayırlılarıdır. Rabbleri katında onların ödülleri, içinde ebedî kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur kendileri de O'ndan razı (hoşnut/memnun ) kalmışlardır. İşte bu Rabblerinden içi titreyerek korku duyan kimse içindir. (25) Emirü'l mü'minin İman Ömer ibnü'lHattab(r.a.) anlatıyor: Rasulullah(s.a.s.), yanında oturan Ashabına şöyle sordu: "Yaratıklar arasında imanı en üstün olanların kimler olduğunu bilir misiniz?"
Biz:
Meleklerdir, dedik.
O:
"Onların, elbette iman etmeleri gerekir. Onlardan başka?" buyurdu.
Biz:
Peygamberlerdir, dedik.
O:
"Onların, zaten iman etmeleri gerekir. Onlardan başka?" buyurdu.
Biz:
Peki, kimdir ya Rasulullah? diye sorduk.
Rasulullah(s.a.s.) şöyle buyurdu:
"Yaratıklar arasında imanları en üstün olan kimseler, henüz dünyaya gelmemişlerdir. Onlar, beni görmedikleri hâlde bana iman eden, üzeri yazılı bir takım kağıtlar(Kur'ân sahifeleri) görüp de, onlarda yazılanların gereğince iman ve amel eden bir kısım insanlardır. İşte bunlar, yaratıkların arasında imanları en üstün olanlardır."agla26) Yegâne Önderimiz Rasulullah (s.a.s.) 'den sonra dünyaya gelenler, O'nu görmeden, O'na ve O'na, Allah Teâlâ'nın vahyettiği yegâne hayat kitabımız Kur'ânı Kerim'e iman edenler, iman ile beraber şirksiz ibadet edip salih amel işleyenler, "Azlar" dan olup yaratıklar arasında imanları en üstün olanlardır…Müşrik ve zalim tağutların işgal etmiş oldukları, İslâm'ı yasaklayıp şirk ve küfrü egemen kıldıkları, onlar adına yerli işbirlikçi uşaklarının hükümet olduğu İslâm topraklarında, esaret altında oldukları hâlde, imanlarını koruyan, salih amellerde bulunmaya gayret eden muvahhid mü'minler, bu "Azlar" dandır… Bir yanda kendilerini ve nesillerini, şirkin, küfrün ve tuğyanın egemenliğinin her yönüyle ateş olan etkisinden, baskısında korumaya çalışırken, iman ve takva üzere dimdik durma mücadelesini verirken, diğer yanda tağutlarla mücahede edip, cahiliye toplumunun, İslâm toplumuna dönüşmesini sağlamaya var gücüyle gayret etmektedir… "Yaratılmışların en hayırlıları ve yaratıkların arasında imanları en üstün olanlar!.." İbn Muhayriz(r.h.a.) anlatıyor:
Ben, Sahabeden biri olan Ebu Cuma'ya: Bize, Rasulullah(s.a.s.)'den işitmiş olduğun bir hadis rivayet et, dedim.
O da:
Peki, sana iyi bir hadis rivayet edeyim, dedi.
(Ve anlatmaya başladısevinçli
Bir gün biz, Rasulullah(s.a.s.) ile beraber kahvaltı yapmıştık. Yanımızda Ebu Ubeyde İbnu'lCerrah' da vardı. Derken O:
Ya Rasulullah, bizden daha hayırlı biri var mıdır? Biz, Müslüman olduk ve seninle birlikte cihad ettik, demişti.
(O zaman Rasulullah) şöyle buyurdu:
"Evet, sizden sonra gelecek bir topluluk. Onlar, beni görmedikleri hâlde bana iman edecekler!" (27)
Kadın olsun, erkek olsun her muvahhid mü'min müslümanın, iman edip salih amel işleyerek, böylece hakkıyla şükrü edâ eden "Azlar" dan olmaya gayret ederken, bir şübheye düşmemeli ve bu en üstün olan dereceyi, tağutları reddederek imanlarını koruyarak, sapasağlam kulpa ve Allah'ın ipine hep beraber sarılarak muhafaza etmeye çalışmalıdırlar…
___________________________
1) Sahihi Buhârî, Kitabu'r Rikak, B.35, Hds. 85
Sahihi Müslim, Kitabu Fedailu's Sahabe, B.60, Hds. 232
Süneni Tirmizî, Kitabu'l Emsal, B.6, Hds. 3031-3032
Süneni İbn Mace, Kitabu'l Fiten, B.16, Hds.3990
Beyhakî Kitabü'z Zühd, çev. Enbiya Yıldırım, ist. 2000, sh.120, Hds.304 sh.206, hds.718
Kuzâî, Şihâbü'l Ahbâr Tercümesi, çev. Prof. Dr. Ali Yardım, ist. 1999, sh.62, Hds.133
Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.2, sh.7, 44.88.121.122
2)Ahmed Davudoğlu, Sahihi Müslim Tercüme ve Şerhi, ist. 1983, C.10, sh. 478
3) Haydar Hatipoğlu, Süneni İbn Mace Tercemesi ve Şerhi, ist. 1983, C.10, sh.208-209
Ayrıca bkz. Beyhakî, Kitabü'z Zühd, sh.206-207
4)İsra, 17/53
5)Fatır, 35/6
6)Bkz. Zariyat, 51/56
7)A'râf, 7/17
8)Sebe, 34/13
9)Bkz. Nas, 114/6
10)İmam Kurtubî, el-Câmiu’li-Ahkâmi'l-Kur'ân, çev. M. Beşir Eryarsoy, ist. 2002, C.14, sh.238
11)Sad, 38/24
12)Bkz. Lokman, 13/13
13)Bkz. Asr, 103/12
14)Asr, 103/3
15)Âl-i İmrân, 3/139
16)Hucurat, 49/13
17)Bkz. Yunus, 10/62-63
18)Bkz. Bakara, 2/257
19)Bakara, 2/249
20)Bkz. Yunus, 10/62-63 Bakara, 2/257
21)Bkz. Muhammed, 47/7 Hacc. 22/40
22)Bakara, 2/253
23)Abdullah b. Amr(r.a.)'ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Allah katında, mü'minden değerli hiçbir şey yoktur."
Taberânî, Mu'cemu's-Sağir Tercüme ve Şerhi, çev. İsmail Mutlu, ist. 1997, C.2, sh.313, Hds. 615
24)Sahih-i Buhârî, Kitabu'r Rikak, B.9, Hds.22
Kitabu'l Mağâzî, B.37, Hds.185
Süneni Dârimî, Kitabu'r-Rikak, B.11, Hds.2722
Beyhakî, Kitabü'z-Zühd, sh.205, Hds.714
Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.4, sh. 193
25) Beyyine, 98/78
26)Ebu Ya'lâ el-Mavsilî, Müsned, Daru'l-Kutubu'lİlmiyye, Beyrut/Lübnan, T.Y. C.1, sh.88, Hds. 155
İbn Hacer el-Heysemî, Mecmâu'z-Zevaid, Daru'l- Fikr, Beyrut/Lübnan, 1994, C.10, sh.50 Kitabu'l- Menakıb, B.301, Hds.16 639, Ebu Ya'lâ'dan. Hds. 16690, Bezzâr'dan (Merfu Hasen'dir)
İbn Kesir, Camiu'l-Müsned ve's-Sünnen, Daru'l-Fikr, Beyrut/Lübnan, 1994, C.18, sh.26, Hds.41
El-Hafız İbn Hacer el-Askalânî, Metâlibu'l-Âliye Fî-Zevaidi'l-Mesanîdi's-Semâniye, çev. Halil İbrahim Kaçar Adem Yerinde, ist. 2006, C.3, sh. 385-387, Hds. 2897-2898 İshak ve Ebu Ya'lâ' dan.
27)Süneni Dârimî, Kitabu'r-Rikak, B.31, Hds. 2747
Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.4, sh. 106
İbn Hacer el-Heytemî, Mecmâu'z-Zevaid, C.10, sh.66 Ahmed, Ebu Ya'la ve Taberanî'den.
Ekleme Tarihi: 08.05.2009 - 23:50
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1296 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
kadirizim07 (46), omer873 (40), AKSA21 (45), dilegim (44), torontolu (44), aguler1980 (45), DelikanliGenc (43), johannes (41), CracK (42), Vuslatgülü (38), eren038 (42), mender21 (45), mertkonya (40), BOSNALI (55), enesnat (42), ibrahim47 (37), selamiaydin (44), aysenur83 (41), hüsnü ça.. (43), ilk_nur (47), Phoenix (44), can davetci (39), Bulaoglu Meheme.. (), NURULLAH YENEN (64), isa26 (46), jennifer (35), _CUNEYD_ (50), Turan Halil (35)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.58917 saniyede açıldı