0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » İSLAM'DA DİN DÜŞMANLARINA MUHALEFETİN ÖNEMİ (dikkat!yahudi ve hristiyanlara benzemeyin)

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 2 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
İSLAM'DA DİN DÜŞMANLARINA MUHALEFETİN ÖNEMİ (dikkat!yahudi ve hristiyanlara benzemeyin)

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 
''Bizden başkanısına benzeyen bizden değildir.Yahudi ve Hristiyanlara benzemeyin.'' (Tirmizi)

Bu ve buna benzeyen bir çok hadisi şerifte Yahudilere, Hristiyanlara, müşriklere, Mecusilere muhalafet emredilmiştir.
Dolayısıyla düşmanlara benzememek Şeriat-ı Garra'da kesinlikle emrolunan bir iştir.
Dini Mübin-i İslam, kendisine uyanlar, düşmanlar içerisinde tuzun suda eridiği gibi erimesinler ve her yerde düşmanlarından ayrılsınlar için, onlara düşmanlarıyla kendi aralarında ayırıcı özellik olacak bir takım hususiyetler vermiştir.
Nasıl ki Müslümanlar, kalp amellerinden olan inan meselelerinde düşmanlıklarından seçiliyorsa, aza amellerinde kılık kıyafette ayırıcı vasıflar taşımalıdır.
Zira kalpteki muhabbet zahirde benzemeyi gerektiği gibi, görünüşte benzemekte, kalp de bir nevi dostluk ve sevgi getirir.
Bu iş kimsenin inkar edemeyeceği fakat birden anlayamayacağı bir gerçektir ki, görünüşteki benzeyişlerin eseri yavaş yavaş kalbe tesir eder ki sahibi bunun bir sonra farkedebilir.

Şeyhul İslam Es Seyyid Hüseyin Ahmed El Medeni (Rahmetullahi Aleyh) sakal bırakmanın hikmetini beyan hususunda şu kıymetli açıklamaları yapmıştır:

''Biz yakinen bilmekte ve gözlerimize görmekteyiz ki, her devlet ve hükümet ayrı ayrı vazifelerde bulunan memurlarından her bir kısmı için diğerlerinden seçilecek bir kılık kıyafet tayin etmiştir.

Şehirlerdeki umumun emniyetiyle görevli polislerin kendine mahsus bir takım elbiseleri vardır ki onun rengi diğerlerinin renginden farklıdır.Hatta deniz askerlerinin elbiseleri kara askerlerinin elbileselerinden değişiktir.

İşte bütün özel bu elbiseler, herhangi bir görevde çalışanların şiarı ve nişanıdır.Hükümtler her görevliye özel bir elbise tayin ve tahsis etmekle yetinmeyip, vazifesine hükümetin emrettiği kılık kıyafetin dışında bir şekille gelen kimse hakkında takibat yapmakta,gerekirse onu vazifeden uzaklaştırmaktadır.

Yine böyle biz bütün kavimlerin,milletlerin,toplumların ve devlet müesseselerinin kendine has bir takım farklılıklarla diğerlerinden ayrıldıklarını görmekteyiz.

Özellikle bu bayraklarında ve sancaklarında görülmektedir ki bu sayede harp meydanlarında dot düşmandan seçilir.Bu özellikler bulunmadığında elbette harp nizamı bozulacak ve bir hükümetin askerleri birbirlerini farkedemediklerinden kendi aralarında harp edeceklerdir.

Mesela: Bir asker kendi devletinin nişanını terk etmekle hükümetine ihanet etmiş sayılacağından büyük bir cezaya çarptırılır.Tarihi gözden geçirdiğimizde de görüyoruz ki, kendi özelliğini terk eden kimsenin istiklali kalmayıp benzediği cemaatlere katılmaya mecbur olur.

Mesela: Hindistan'ın sakinlerine bakalım, orada bulunan müşrik Hinduların kendilerine mahsus bir takım kılık kıyafetleri vardır ki, hariçten gelen herhangi bir kimse kendi şeklini korur ve kıyafetini muhafaza ederse müstakil bir varlığa sahip,seçkin bir kimse olarak kalır.

Nitekim kendi memleketlerinden gelen Fransızlar kılık kıyafetlerini değiştirmediklerinden kendi elbiseleriyle tanınmakta ve şekilleriyle seçilmektedirler, dolayısıyla onlar hakkında kimse ''Bunlar Hindulardandır.'' diyemez.

Yine böylece Hindulardan ayrılan Sih toplumu sakallarını,saçlarını, bıyıklarını,alabildiğine uzatıp hiç kısaltmayarak kendilerine özel bir şekil oluşturmuşlardır ki, onlarda o şekilleriyle seçilmektedirler.

Halbuki bu özellikleri olmasa, onlar da Hindulardan sayılacaklardı.Kendileri cidden azınlıkta oldukları halde, şu anda Hindistan'da müstakil bir haysiyetleri vardır.

Muhtelif memleketlerden Hindistan'a gelip yerleşerek Müşrikleri İslam'a davet eden ve birçok insanın Müslüman olmasına vesile olan Müslümanlar da, müşriklerin şehirlerinde ve köylerinde, kendi dinlerinde samimi, peygamberlerinin sünnet ve siretini muhafaza edici ve her türlü muamelelerinde ona itiba edici olarak yaşadıklarından herkesin kabul ve takdir ettiği bir varlığa sahip olmuşlardır.

Eğer Müslümanlar kendi özelliklerini korumasalardı, elbette yerli müşrikler gibi olurlar ve İslam'dan nasipleri ancak Müslüman ismi olurdu.

Bu anlatılanlardan açıkça ortaya çıkmıştır ki,bir kavmin veya mezhebin varlığı, ancak kendilerini kılık kıyafet,şekil-suret, özel ibadet ve hayat tarzı bakımından diğerlerinden ayırdıkları zaman mümkün olacaktır.
Allahhu Teala bu ümmeti diğerlerinden seçkin bir ümmet kılarak onlar, iç ve dışta, kılık kıyafette,gelenek ve görenekte ve bütün işlerde Peygamberinin sünnetine uymayı emretmiştir.

Nitekim Mevla Teala bu hakikati şu ayetiyle açıklamıştır.

''Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.'' (Ahzap Suresi,21.ayet)''

Dolayısıyla Müslüman ümmet, zahirde ve batında Nebisinin yoluna uyarak her hal ve herakette, her an ve mekanda Resulünün eselerine tabi olarak, müşriklernden, kafirlerden, Yahudi ve Hristiyanlardan, peygamberlerinden aldıkları özelliklerden ayırlmışlardır.

O halde bizim üzerimize düşen, Avrupa ve Amerika'ya kulluktan, şark ve garp beyinsizlerinin eteklerine sarılmaktan kurtularak, Allahu Teala'nın bize ikram ettiği, önce ve sonrakilerin Efendisinin (Sallallahu Aleyhi Vessellem) sünnetine uyma şerefine ermektir.

Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 18:19
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
GAYRİ MÜSLİMLERE MUHALEFET RESULULLAH'A İTTİBA

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 
İslam, müstakil bir ümmettir.Her hususta kendine has, orjinal değerleri, tezahürleri olmalıdır.Yabancıya benzemek ve yabancıyı taklit etmek caiz değildir.

Kur'an-ı Kerim ve Hz.Peygamber'in(sallallahu aleyhi vessellem) hadisleri ilim ve tekniğin dışında, yabancılardan kültür almayı ve onlara benzemeyi yasaklar.

Hz.Peygamber (sallallahu aleyhi vessellem) tebliğe başladığı ilk yıllarda ilahi emrin gelmediği, şekke düştüğü hususlarda müşriklerin tarzına uymanktansa,kitap ehli olan Tevrat ve İncil'e inanan Yahudi ve Hristiyanları müşriklere tercih ediyordu.

Ancak putperestler çoğunlukla İslam'a girip Kur'an ayetleri de Yahudi ve Hristiyanları insanların en sapığı olarak bildirince onların İslam'a kazanılma ümidi kaybolduğundan Hz.Peygamber (sallallahu aleyhi vessellem) her hususta Ehli Kitaba muhalefer etmiştir.
Ehli Kitab'a muhalefet, kıblenin Kudüs cihetinden Kabe cihetine dönmesiyle başlayıp,saç şekli,boyanması,selam şekli,kıyafet,haftalık toplanma günü Cuma olması,nafile oruç günleri,hayızlı kadınlarla olan meseleler gibi bir çok şeyde meydana gelmiştir.

Hz.Peygamber (sallallahu aleyhi vessellem)'in Ehli Kitab'a her hususta muhalefeti bir Yahudi'ye şöyle demiştir:

''Resulullah (sallallahu aleyhi vessellem) bize muhalefet etmedik birşey bırakmadı, her işimizde bize muhalefet etti.''

Bu muhalefet keyfiyeti, sadece Ehli Kitab'a karşı olmayıp başka milletlere karşı da muhalefetler emredilmiştir.

Bunun da ihmal edilmeyişinin sebeplerinden biri de ''müstekail ümmet'' fikrinin zihinlerde sabitleştirilmesi ve diğer ümmetlere muhalefet düşüncesinin fertlere meleke haline gelmesini sağlamaktır.

İnaç sisteminin bir olmasıyla birlikte, harici olan şeylerde de benzerlik, bu şeylere bürünen kimselerde birlik ve kardeşlik duygusunu uyandıracaktır.

İcmai kaynaşmanın sağlamlaştırılması meselesinde İslam alimleri bu çeşit dış benzerliklere de büyük önem vermişlerdir.

Bu hususu Malik İbni Dinar hazretleri bir teşbihle takviye ederek şöyle ifade eder:

''İki kişide aynı müşterek vasıf olmadıkça aralarında ülfet ve kaynaşma hasıl olmaz.İnsan cinsi, kuş cinsleri gibidir.Aralarında bir münasebet olmadıkça iki ayrı neviden olan kuş birlikte uçmaz.''

Günün birinde bir karga ile güvercini beraber görünce şaşırır.Nasıl olur da arkadaşlık yapabilirler diye incelemeye koyulur.Az sonra anlar ki, ikisi de topaldır.Ve bunları topallık vasfı bir araya getirmiştir.

Hülasa; çoğu kere ''sünnet'' diye ifade edilen dinin pek çok emirlerini ,İslam medeniyetinin ferdiyet ve şahsiyetini örmesi hasebiyle ''Cebrail Kur'an'ı indirdiği gibi Hz.Peygamber'e sünneti de indiriyordu.''

Rivayetinin de ifade ettiği hakikat çerçevesinde değerlendirmek gerekmektedir.

O sünnet ki kendisine uyulduğu nisbette bu ümmete vaad edilen meziyetler ve üstünlükler elde edilecektir

Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 18:20
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1396 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
husameddin (47), halk yolcusu (37), Habibetti21 (37), aysani (50), kardelen__571 (35), hasan_el_benna (42), aslanþamil (44), caylak ali osma.. (51), vural (50), mero (), ByNet (54), enginbey (49), veleye5 (28), yazitura (45), betulonur (41), NiSA (47), aliavlamaz (37), adler42 (46), 0730sahin (43), ercan58 (41)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.92527 saniyede açıldı