0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » İBRET TABLOLARI » Mektubat-ı Rabbani(şeriat ilmi ve dünyalık ilimler)

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
cchn11 su an offline cchn11  
Mektubat-ı Rabbani(şeriat ilmi ve dünyalık ilimler)

24 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 27.04.2008
En Son On: 13.06.2009 - 18:33
Cinsiyeti: Erkek 
Mektubat-ı Rabbani





ŞERİAT İLMİ
VE DÜNYALIK İLİMLER

Dünya nedir bilir misiniz? Dünya, mal, mülk, makam, ihtiras, para, şöhret gibi lüzumsuz işlerdir. Bunlar ve bunlarla birlikte herhangi şey ki, seni Mevlâ'dan uzaklaştırıp, araya perde oluyor, o dahi dünyaya dâhildir.

Âhiret hayatına taalluk etmeyen ilimler, bilimler dahi dünyadır. Astronomi, jeoloji, mantık, matematik, fen gibi ilimleri öğrenip, öğretmek faydalı ve insanı kurtaran işler olmuş olsaydı, bütün felsefeciler kurtuluşa ermiş olurdu.
Kâinatın Efendisi Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdular ki:
"Allah Celle Celâluhu'nun bir kulundan yüz çevirmesinin alâmeti, kulun âhirete taalluk etmeyen fuzuli ve malayani işlerle meşgul olmasıdır."
Bir insanın kalbinde hardal tanesi kadar da olsa, Hak Teâlâ'dan gayri bir şey varsa, bu onda olan bir hastalığa işarettir."
Dünyalık ilimlerden olan astronomi için derler ki, bu ilim sayesinde namaz vakitlerini öğreniriz. Bu tespit doğru değildir. Astronomi ilmi ile namaz vakitleri öğrenilebilir; ancak bu ilim olmadan da namaz vakitleri biliniyordu. O hâlde denilebilir ki, namaz vakitlerinin öğrenme yollarından sadece biri astronomi ilminde vardır.
Sayılarını ancak Allah Celle Celâluhu'nun bildiği çok sayıda mü'min, astronomi ilminden haberleri olmadığı hâlde namaz vakitlerini biliyor.
Astronominin yanında diğer bazı ilimlerin de şeriat ilimlerinin öğrenilmesine ve uygulanmasına yardımcı olduğu söylenmektedir. Bu söylem biraz zorlama bir söylemdir. Bir şartla doğru olabilir, o da bu ilimlerin öğrenilip, öğretilmesi, şeriat hükümlerini bilmek için ve kelâm ilminin delillerine yardımcı olmak için olursa, doğru kabul edilebilir. Aksi hâlde bu ilimlerle meşgul olmak hiç de doğru bir iş değildir.
Mubah olan bir şeyle meşgul olunarak, vacip bir emrin kaçırılması doğru olmaz. Eğer mubah bir iş, bir vacibin kaçırılmasına sebep oluyorsa, bu mubah iş mubahlıktan çıkar. Bu ilimlerle meşgul olmak, şeriat ilimleri öğrenmeyi engelliyorsa, bu hiç de doğru bir iş değildir. (1)


Öyle fakirler vardır ki...

Dervişler Hak Teâlâ Hazretlerinin dostlarıdır. O dervişlerin her hâlleri Rableri ile birliktedir. Oturmaları, kalkmaları, yatmaları, her hâlleri Allah iledir.
"Onlar öyle bir topluluktur ki, onlarla birlikte olan, onlarla oturup kalkan kimse gaflete düşmez, isyan etmez." Bu hadisi şerif o güzel mü'minleri işaret etmektedir.
Kâinatın Efendisi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, muhacirlerin fakirleri hürmetine Hak Teâlâ'dan yardım talebinde bulunurdu. Muhacirlerin fakir ve düşkünlerini işaret ederek şöyle buyurmuşlardır:
"Saçı, başı, sakalı birbirine karışmış, aç kalmış, kapılardan kovulmuş nice mü'minler vardır ki, Allah'tan bir şey isteseler kabul olur, yemin etseler yeminleri boşa çıkmaz."
Mevlâ Teâlâ o mü'min kullarının bütün arzularını yerine getirir. (2)


İki kanat sahibi olmak

Şu herkes tarafından bilinmelidir ki, iki cihan saadetine kavuşmak için tek bir yol vardır, o da Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e tâbi olmaktır. Ona ve âline salât ve selâmlarımız olsun. Ona tâbi olmanın usul ve yöntemi, ehlisünnet ulemâsının tespit edip bildirdiği üzere olmalıdır. Hak Teâlâ Hazretleri ehlisünnet ulemâsının gayretlerini makbul buyursun.
İşin başı, itikadın düzgün olmasına bağlıdır. İtikadın düzgünlüğü de o büyüklerin koyduğu ilkelere uymakla, onların izinden gitmekle olur. İtikadı sağlama aldıktan sonra ilmihal bilgisi gelir ki, bu, sırasıyla haramları, farzları, vacipleri, sünnetleri, mendupları, mubahları ve şüphelileri öğrenmektir. Sadece öğrenmekle kalınmamalı, mü'min öğrendiği ile de amel etmelidir.
Bu durum şöyle açıklanır: Bir mü'min hem itikadî hem de amelî olarak işini sağlama almışsa, iki kanat sahibi olmuş demektir. İki kanat sahibi olduktan sonra Mevlâ Teâlâ Hazretleri takdir buyurmuşlarsa, iki cihan saadetine ulaşmış ve ulvî âleme doğru hareket başlamıştır. (3)



MELEKLERİ GEÇMEK TAKVA VE VERA İLEDİR

Allah Celle Celâluhu şöyle buyurdular:
"Resûl, size ne getirdiyse, ona tutunun, size yasak ettiği şeylerden de sakının." (Haşr, 7)
Bu âyeti kerime bize iki mesaj vermektedir. Bunlardan biri:
"Emirlere sarılmak", diğeri de "Yasaklardan sakınmaktır".
Bu iki mesajın üstü olan bir hâl vardır ki, ondan da reva ve takva diye söz edilir.
Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin yanında bir mü'minin ibadetindeki gayretinden, ibadetlerine gösterdiği hassaslıktan bahsedilir. Az sonra da bir başka mü'minin takvasından, emir ve yasaklara karşı gösterdiği hassasiyetten bahsedilir. Anlatılanları dinleyen Efendimiz buyururlar ki:
"Hiçbir kimseyi, takva, vera sahipleri ve haramlardan uzak duranlarla denk tutma." Efendimiz bu sözüyle takvanın üstünlüğünü belirtmiş olmaktadır.
Efendimiz bir başka hadisi şeriflerinde:
"Dinin dümeni veradır."
İnsanın meleklerden daha üstün bir fazilete ermesi, ikinci kısımda geçen vera ehli olması ile mümkün olur. Mevlâ Teâlâ'ya yaklaşmak, O'na ulaşacak basamakları çıkmak yine bu ikinci kısma riayet etmek ile mümkün olur ki, bunun adı "vera ve takva"dır.
Birinci kısımdaki, Mevlâ'mızın emir ve yasakları melekelerle ortak yanımızdır. Melekler sadece emredileni yapar. Onlara bir noktada emir kulu da denir. Bu noktada insanlarla ortaktırlar. Meleklerde yükselme yoktur. İşte bu nedenledir ki, İslâm dininde takva ve veranın önem ve ehemmiyeti pek büyüktür. İslâm dininin en mühim işlerinin en mühimidir, olmazsa olmazıdır.
Esas haramlardan kaçınmak olan bu hâlde, çok hassas davranmak gerekir ki, hassas davranmanın birinci yolu, mubahlardan uzak durmakla olur. Şöyle denilebilir: Mubahların zarurî ihtiyaçları karşılayan miktarının dışındakilerden uzak duralım. Mubahlar konusunda gevşek davranmaya gelmez. Sen gevşek davranırsan, nefis daha fazlasını ister, şüpheli şeylere saldırır. Şüpheli olan şeyler ise, harama yakındır.
Bir hadisi şerifte şöyle buyrulmuştur:
"Bir kimse kuyunun yakınına gelirse, içine düşme korkusu vardır."
Böyle bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuz düşünülürse, yapacağımız iş, takva ve veraya sıkıntı vermeyecek şekilde mubahlarla sadece zarurî ihtiyaçlarımızı karşılayacağız. Zarurî ihtiyaçlarımızın dışındakilerden uzak duracağız.
Mubahlardan zarurî ihtiyaçlarımız için kullanacaklarımız, sağlık sıhhatimizin devamı için olmalıdır. Sağlık sıhhat da Rabbimize daha iyi kulluk yapabilmek içindir. Bu, şu örneğe benzer ki; yemek için mi yaşıyoruz, yaşamak için mi yiyoruz? Elbette ki yaşamak için yeterli olanı yiyeceğiz. Yaşamamız da Mevlâ'mızın rızasını kazanmak için olacak. (4)
"Muhammed Allah'ın Resûlü'dür." Allahu Teâlâ Hazretleri, ona salât ve selâm eylesin.
"O, âdemoğlunun efendisidir."
"O, kıyamet günü ümmeti en çok olacak kimsedir."
"O, Hak Teâlâ katında evvel geçmiş olanların içinde en hayırlı olanı, sonrakiler içinde de en hayırlı olandır."
"O, kıyamet günü kabri ilk açılacak olandır."
"O, ilk şefaat eden ve şefaati ilk kabul edilecek olandır."
"O, cennetin kapısını ilk çalan kişidir."
"O, kıyamet gününde Âdem ve peşinden gelenlerin gölgesinde gölgeleneceği, Hamd Sancağı'nın taşıyıcısıdır." Kâinatın Efendisi şöyle buyurdular:
"Biz sonuncular olduğumuz hâlde, kıyamet günü en öndekiler olacağız."
"Ben öyle bir söz söyleyeceğim ki, bunda gurur yoktur. O söz de şudur: Ben Allah'ın habibiyim."
"Ben peygamberlerin sonuncusuyum; bunda da gurur yoktur."
"Ben Abdülmuttalib'in oğlu Abdullah'ın oğlu Muhammed'im."
"Allah yaratılacakların hepsini yarattı, beni o yaratıkların içinde en hayırlısı olarak seçti."
"Sonra yaratıkları ikiye ayırdı. Hayırlıları da iki ayırdı. Onların da içinden en hayırlılarını ayırdı. Beni de onlardan yaptı."
"Sonra onları kabile kabile yarattı, beni de o kabilelerin içinde en hayırlı olandan yaptı."
"Sonra onları ev ev ayırdı, beni de o evlerin içindeki en hayırlı evden yaptı. Ben, onların en hayırlısı olarak buradayım."
"Tekrar dirilişin olacağı vakitte, ilk dirilecek olan benim."
"İnsanlar âlemlerin Rabbinin huzuruna çıktığında en önde olacak benim."
"Herkesin sustuğu zaman, susanlar adına konuşan benim."
"Cehenneme atılacaklara şefaat edecek olan benim."
"Ümitsizliğe düşenlere, umut ve müjdeci ben olacağım."
"Büyük hesap gününde anah tarlar benim elimde olacak."
"Büyük günde Hamd Sancağı benim elimde olacak."
"Rabbimin katında âdemoğlunun en hayırlısı benim."
O gün etrafımda bin hizmetçi dönüp dolaşır, her bir hizmetçi gönül açar, göz kamaştırır.
"Büyük hesap gününde peygamberlerin imamı, şefaatçisi olacağım. Bunda övünme yoktur."
Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem olmasaydı, Allah Celle Celâluhu kâinatı yaratmazdı. Kâinatın Efendisi peygamber olduğu vakitte Âdem Aleyhisselâm daha henüz su ve çamur arasında bulunuyordu.
Yukarıdan bu satıra kadar anlatmaya çalıştığımız şeylerle, Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in vasıflarının ne kadar büyük ve yüce olduğu açık bir şekilde ortadadır. Böyle bir Resûl'e ümmet olmak büyük bir şereftir. Böyle büyük şeref ve yüceliğe sahip bir Peygamber'e tâbi olan da büyük hayırlara erer. Bu mânada Rabbimiz buyuruyor ki:
"Siz ümmetlerin hayırlısı olarak, insanlar arasından seçilip çıkarıldınız." (Âli İmran, 110)
İman edenler en hayırlı olursa, inkâr edip isyan edenler de en hayırsız durumuna düşerler.
Bu konuda da Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
"Bedevîler, küfür ve nifak cihetinden daha şiddetlidirler." (5)

Dipnotlar
1"Mektûbâtı Rabbânî", 73.Mektup
2"Mektûbâtı Rabbânî", 74.Mektup
3"Mektûbâtı Rabbânî", 75.Mektup
4"Mektûbâtı Rabbânî", 75.Mektup
5Tevbe, 97; "Mektûbâtı Rabbânî", 44.Mektup

(İtibar Haber)
Ekleme Tarihi: 05.05.2008 - 13:51
Bu mesajı bildir   cchn11 üyenin diğer mesajları cchn11`in Profili cchn11 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1568 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
Gönülbagi (36), zekiyem (40), sofican2006 (42), gülsena (47), gül_ (50), ~~nur~~ (40), yunus07 (37), zaza_kral (45), Fenerli_1907 (32), semedani (46), farukk (46), talebe- (61), miluji (37), m_celik (31), tamer038 (51), dadas recep (45), alain (40), olgunol (52), efkanaksoy (57), Hasannn (43), Sedat IÞI.. (39), m.salih fidan (37), fuheyre (44)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.65460 saniyede açıldı