0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » Mezhep taklidinin önemi

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
serhendli su an offline serhendli  
Mezhep taklidinin önemi

13 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 07.04.2008
En Son On: 03.05.2008 - 10:04
Cinsiyeti: ----- 
Mezhep taklidinin önemi



Sual: Hangi durumlarda, başka bir mezhep taklit edilir?

CEVAP

Bir farzı yapmanın veya bir haramdan sakınmanın imkânsız veya meşakkatli, güç olması durumunda, önce kendi mezhebimizde çare aranır. Kendi mezhebimizde çare yoksa diğer üç mezhebe bakılır. Hangi mezhepte çare varsa, o iş için, o konuda o mezhep taklit edilir. Hanefi âlimlerinden Muhammed Bağdadi hazretleri buyuruyor ki:

Başka bir mezhebi taklit edebilmek için üç şart vardır:

1– Kendi mezhebine göre başladığı bir işi, başka mezhebe uyarak tamamlayamaz. Mesela, Hanefi’ye göre aldığı abdest ile Şafii’ye göre namaz kılamaz.

2– Taklit ettiği iki mezhep de, bu işe, bâtıl dememeli. Bir Şafii, (Şafii’de abdest uzuvlarını ovmak farz değil, Maliki’de de kadına dokunmak abdesti bozmaz) diye, yabancı kadına dokunarak ve uzuvlarını ovmadan aldığı abdest ile namaz kılarsa, bu iki mezhebe göre de namazı sahih olmaz; çünkü yabancı kadına dokunmak, Şafii’de abdesti bozar. Ovmak [delk] ise Maliki’de farzdır.

3– Mezheplerin kolaylıklarını toplamamalıdır. Mesela, Hanefi’de velisiz veya Maliki’de şahitsiz yapılan nikâh sahih olur. Ama hem velisiz, hem de şahitsiz olan bir nikâh sahih olmaz. (Taklit risalesi)

İsmail Nablüsi hazretleri buyuruyor ki:

İhtiyaç olunca, başka mezhebi taklit ederek işini yapabilir. Fakat bu iş için, o mezhepte olan şartların hepsini uyabildiği kadar yerine getirmesi lazımdır. (İkd-ül-ferid)

Başka mezhebi taklit etmek bazen şart, bazen caiz ve bazen de caiz değildir:



Taklidin mecbur olduğu durumlar:



1– Şafii mezhebine göre, zekâtın, Kur’an-ı kerimde bildirilen sekiz sınıf insanın her sınıfına verilmesi lazımdır. Bunlardan, müellefe-i kulub sınıfı [ile zekât toplayan memur sınıfı ve kölelikten kurtarılacak borçlu sınıfı] bugün yoktur. Bunları bulup zekât vermek imkânsız olduğu için, Şafiilerin bu sınıflardan sadece birine verebilmeleri için, Hanefi mezhebini taklit etmeleri gerekir. (M. Rabbani 3/22)

2– Şehirlerarası otobüsle yolculukta, inip yerde kılınamazsa yahut bırakılması mümkün olmayan iş sebebiyle, öğle, ikindi, akşam veya yatsı namazı vaktinde kılınamayacaksa, seferi olan; Maliki veya Şafii’yi, mukim olan Hanbelî’yi taklit ederek, öğleyle ikindiyi, akşamla da yatsıyı cem eder. Cem etmeye imkân varken, kazaya bırakmak caiz olmaz. (S. Ebediyye)

3– Diş dolgusu olanın, gusül, abdest ve namazda Maliki veya Şafii mezhebini taklit etmesi şarttır. Taklit etmezse, guslü ve buna bağlı olan abdesti ve namazı, sahih olmaz. (S. Ebediyye)

4– Hacda kadınlara dokunarak, abdestinin bozulma ihtimali çok ise, Şafiilerin, Hanefi veya Maliki’yi taklit etmesi gerekir. (S. Ebediyye)

5– Elbisesindeki necaseti temizleme imkânı olmayan Hanefi veya Şafii, namazı kazaya kalacaksa, Maliki mezhebini taklit ederek namazını kılar. Maliki mezhebinde, necaset namaza mani değildir. Temizlemek sünnettir. (S. Ebediyye)



Mezhep taklidinin caiz olmadığı durumlar:



1– Dünyalığa, şehvetine kavuşmak için, başka mezhebi taklit caiz değildir. (Ukud-üd-dürriyye)

2– Hanefi mezhebinde olan kadınların, Şafii mezhebini taklit ederek mahremsiz hacca gitmeleri caiz değildir. Mezhep taklidi, ancak emrolunan bir iş yapılırken, meşakkat, sıkıntı olduğu zaman, bu sıkıntıdan kurtulmak içindir. Mahrem bir erkeği bulunmayan kadının, hacca gitmesi emrolunmadı ki, Şafii’yi taklit etmek lazım olsun. (S. Ebediyye)

3– Şafii’de sütkardeş olmak için, ayrı ayrı beş kere, doya doya emmek gerekir. 1–2 kere emen bir Hanefi, (Şafii’de sütkardeş olmaz) diye, sütkardeşiyle evlenemez. Ancak, evlendikten sonra sütkardeş oldukları meydana çıkmışsa, o zaman bir yuvanın yıkılmaması için, Şafii taklit edilebilir.

4– Maliki’de hayzlı kadının Kur'an-ı kerim okuması caiz ise de, kursta okuyan Hanefi bir kızın veya kadının, Maliki’yi taklit ederek Kur'an okuması caiz olmaz; çünkü başka bir mezhebi taklit etmek, ancak bir farzı yapmak için, kendi mezhebinde imkân bulunmadığı veya güç olduğu zaman caiz olur. Gusül, abdest ve namazda Maliki’yi taklit eden de, Kur’an-ı kerim okumak için Maliki’yi taklit edemez. Hayzlı iken Kur’an okumak farz olmadığı için, mezhep taklit edilmez. (Hulasat-üt-tahkik)

5– Maliki’yi taklit eden, seferde iken, bir ihtiyaç, bir sıkıntı olmadan, iki namazı cem edemez.



Taklidin efdal olduğu durumlar:



1–Hanefi mezhebinde, erkeğin dizi avrettir. Şafii’de diz avret değil, göbek avrettir. Maliki ve Hanbelî mezheplerinde, yalnız seveteyn avrettir. [Ön ve arka avret yeri.] Hanefi ve Şafii olan erkeğin, nafakasını kazanmak veya fitne çıkmasını önlemek için, sıkışık durumda, diğer iki mezhepten birini taklit edip uyluklarını örtmemesi caiz olur. (S. Ebediyye)

2– Şafii’de, ölü için iskat yapılmaz. Hanefi taklit edilerek iskat yapılabilir. (Neful-enam)

3– Uyumak veya unutmak, namazın kazaya kalması için özürdür. Ancak bu durumlarda henüz asr-ı sani [ikinci ikindi vakti] ve işa-i sani [ikinci yatsı vakti] girmemişse, öğle ve akşam namazlarını, asr-ı evvel [birinci ikindi] ve işa-i evvel [birinci yatsı] vakitlerinde, kılar. Bu vakitler de, çıkmış ise, Hanbelî’ye uyarak öğle ile ikindi, akşam ile yatsı namazlarını cem eder, kazaya bırakmaz.

4– Şafii’de, [mübalağa etmeden] abdest alırken boğaza su kaçması orucu bozmaz. Hanefi’de ise bozar. Elinde olmadan boğazına su kaçan Hanefi, Şafii mezhebini taklit ederse, orucunu bozulmaktan kurtarmış olur. Hanbelî mezhebinde de, abdest alırken boğaza su kaçması orucu bozmaz. Bu konuda Hanbelî’yi de taklit etmek de caizdir.

5– Ramazan ayında her gün ayrı ayrı niyet etmek gerekir. Oruca niyet etmeyi unutan kimsenin orucu sahih olmaz. Ama (Bu orucu İmam Züfer’in kavline uyarak tuttum) veya (Bu orucu, Maliki mezhebine göre tuttum) denirse, yine sahih olur.

6– Şafii’de, oruca imsak vaktinden önce niyet etmek şarttır. Uyumak, unutmak gibi herhangi bir sebeple bunu yapamayan bir Şafii, (Bu orucumu Hanefi mezhebine uyarak tutuyorum) derse oruç sahih olur. Bozulmaktan kurtulmuş olur.

7– Hanefi mezhebinde, ödünç verirken ödeme tarihi belirlemek caiz değildir. Ödeme tarihi koyabilmek için, Maliki mezhebini taklit etmek caiz olur. (Eşbah)



Mezhep taklidinin caiz olduğu durumlar:



1– Bir erkeğin, hanımı ile sütkardeş oldukları, fakat birinin veya her ikisinin, bir kere emmiş olduğu anlaşılsa, Hanefi mezhebine göre nikâhları bozulur. Ayrılırlar veya Şafii mezhebini taklit ederler. Nikâhlarında velileri bulunmamış ise yahut şahitler salih değilse, yeniden Şafii mezhebine göre nikâh yaparak evli kalırlar. Eğer doyuncaya kadar beş kere emmiş ise, Şafii mezhebini taklit mümkün olmaz. Ayrılmaları gerekir. (S. Ebediyye)

2- Şafii bir genç, bir kız kaçırsa, kızın babası razı olmazsa, Şafii’de, velisinin rızası olmadıkça evlenmesi caiz olmaz. Hanefi’yi taklit ederek velisiz de evlenebilir.

3– Kirpi eti yemek, gelincik [fil hastalığına] iyi gelir. Hanefi ve Hanbelî’de kirpi haramdır. Hasta, Maliki veya Şafii mezhebinden birini taklit ederek yiyebilir. (S. Ebediyye)

4– Şafii olan bir doktor, kadın hastaları muayene ederken abdestinin bozulmaması için, muayene esnasında Hanefi veya Maliki mezhebini taklit etmesi caizdir. (S. Ebediyye)

5– Üç talakla boşanan kadın, başka bir erkekle evlenip, o erkek de, bunu boşamadıkça, eski kocası ile evlenemez. Böyle bir durumda, ilk nikâhları Şafii’ye uygun yapılmamışsa, Şafii mezhebi taklit edilerek, Şafii mezhebine uygun nikâh yapmaları caiz olur. (Redd-ül-muhtar)

6– Şafii mezhebinde fitre için, buğdayın veya diğer maddelerin kıymeti kadar altın, gümüş vermek caiz değildir. Hanefi mezhebi taklit edilerek, buğday yerine, değeri kadar altın veya gümüş vermek caizdir. (Şemseddin-i Remli)

7– İstanbul’daki bir kimsenin babası Erzurum’da ikamet ederken vefat etse, babası vasiyet etmediyse, babası için hacca vekil göndermek isterse, Erzurum’dan göndermesi farzdır. Başka yerden gönderemez. Şafii mezhebinde mikat dışındaki her yerden göndermesi caizdir. Hanefi olanlar, paraları az ise, Şafii mezhebini taklit ederek, vasiyet etmemiş ana, baba ve yakınları için, Mekke’de vekil tutabilirler. (S. Ebediyye)

8– Hastada, ihtiyarda, abdesti bozan bir şey hâsıl olursa, Maliki mezhebinde, özür sahibi olur, abdesti bozulmaz. Hanefi ve Şafii’de özür sahibi olamayan hasta ve ihtiyarın, Maliki mezhebinin ikinci kavlini taklit etmesi caizdir. (Mezahib-i Erbaa)

9– Namaz içinde idrar, yel kaçıran veya başka bir akıntısı olan Hanefi’nin, Maliki mezhebini taklit etmesi caiz olur. (S. Ebediyye)

10– Hanefi mezhebinde lavman, orucu bozar. Ancak şiddetli kabızlık çeken, Maliki mezhebini taklit ederek, gündüz oruçlu iken lavman yaptırırsa, oruca devam edebilir. Çünkü Maliki mezhebinde lavman orucu bozmaz. (Mizan)

11- Şafii bir kimse, karşı cinsten nikâh düşen birine dokununca abdesti bozulur. Bunun için yolda, nakil vasıtalarında [dolmuşta, otobüste, trende], alış verişte [pazarda, markette] karşı cinse dokunma ihtimali olan Şafii olan kimse, Hanefi veya Maliki mezhebini taklit etmelidir. (S. Ebediyye)

12- Müslüman kadınların, gayrimüslim kadınlara görünmesi, yabancı erkeklere görünmeleri gibi üç mezhepte de haramdır. Bunların yanında başı açık durmak gerektiği zaman Hanbelî mezhebi taklit edilirse, yani (Hanbelî’ye uydum) denirse günahtan kurtulmuş olunur.


Yaratmak nedir?



Sual: S. Ebediyye’de, (Yaratmak, hiç yoktan var etmek veya mevcut şeyleri, fizik, fizyolojik veya metafizik kanunlarla, bir şekilden başka hassalı şekillere çevirmek demektir) deniyor. Buna göre, bilim adamlarının, fizik, kimya kanunları ile meydana getirdikleri yeni bir işe, yaratmak demek caiz olur mu?

CEVAP

Hayır, caiz olmaz. Burada, Allahü teâlânın iki türlü yaratması bildiriliyor:

Birincisi: Ol der, o şey var olur. Yani hiç yoktan yaratır. Kâinatın yoktan var edilmesi, hidrojen, oksijen gazlarının yaratılması, böyledir.

İkincisi: Sebepler vasıtası ile yaratmaktır. Allahü teâlâ sebeplere, iş yapabilecek tesir, kuvvet vermiştir. Bu kuvvetlere, tabiat kuvvetleri, fizik, kimya ve biyoloji kanunları denir. Mesela, iki hidrojen atomu ile bir oksijen atomundan su meydana getirmiştir. İnsanları, hayvanları, bitkileri yaratması da böyledir.

Bilim adamları, oksijen, hidrojen gibi gazları, cıva, bakır, petrol gibi maddeleri yoktan meydana getiremezler. Teknoloji, bilim ne kadar gelişse de bir karınca, bir buğday tanesi yapmak mümkün değildir.

Yaratmak, icat etmek Allahü teâlâya mahsustur. Bilim adamları, yoktan bir şey meydana getiremezler, sadece Allahü teâlânın yarattığı mevcut şeyleri, yine Allah’ın koyduğu fizik, kimya ve biyoloji kanunları ile bir araya getirerek, yeni şeyler bulurlar. Buna da yaratmak denmez, keşfetmek, bulmak denir.

Allahü teâlânın sonsuz kudretini gösteren, insanların yapmalarının mümkün olmadığı işlere birkaç örnek verelim:

1- İnsanlar asırlardır, enerjisiz veya yakıtsız çalışan makine yapmaya çalışmışlarsa da, netice alınamadı. Bu da fizik ve kimya ilmine göre, imkânsızdır. Enerjinin korunumu prensibine göre, enerji şekil değiştirirse de, insanlar tarafından var ve yok edilemez.

2- Katı, sıvı, gaz haldeki bütün maddeler ısınınca, hacimleri büyür, yoğunlukları azalır. Su bu kurala uymaz. Su buz haline gelince yoğunluğu azalır, Su üstünde durur. Azalmayıp buzlar dibe çökseydi, denizlerdeki canlılar yaşayamaz ölürdü.

3- Bir metal atomu, başka bir metal atomu ile birleşemez. İki elementin birleşmesi için farklı elektrik taşıması şarttır.

4- Güneş, dünyadan 149,5 milyon km uzaktadır. Bu mesafe, çok yakın olsa canlılar sıcaktan yanar, çok uzakta olsa, soğuktan donardı. İnsanlar güneşi istedikleri yere getiremezler.

5- Işık hızı, saniyede 300 bin km.dir. Bu hızı insanların aşması imkânsızdır. Bu hız aşılırsa, rölativite [izafiyet] teorisine göre, maddenin kütlesi sonsuza gider. [1/0 [Bir bölü sıfır] sonsuz olduğu için.]




İhtiyacını söylemek

Sual: İhtiyaçlarını insanlara bildirmemeli deniyor. Bildirilmeyince insanın ihtiyacı nasıl karşılanır ki? Bir de, eşin dostun gönüllerini almak, onları kırmamak için karşı cinsle tokalaşmak, onlara sarılmak caiz midir?

CEVAP

Birinci sualde, ihtiyaçların karşılanmasını Allahü teâlâdan değil de, insanlardan beklemek kast ediliyor. Hadisi şerifte, (İnsan, ihtiyaçlarını, Allaha havale ederse, ihtiyaçlarını [meydana getirecek sebepleri] ihsan eder) buyuruldu. Mesela, herkesin ona merhamet ve hizmet etmesini temin eder, böylece ihtiyaçları görülmüş olur. Mesela, herkesin sana merhamet ve hizmet etmesini temin eder. Başka bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

(İnsan, ümit bağladığı yere havale edilir. Eğer Allahtan başkasına ümit bağlamazsa, Allahü teâlâ da onun işini kendi üzerine alır, başkasına havale etmez.) [Hakîm]

Kim Allah için ise, Allah da onun içindir. Allahü teâlâ, her işte rıza-i ilahiyi düşüneni kendi himayesine alır. İnsanların rızasını gözetip, Rabbimizin rızasına uymayanların işini insanlara bırakır.

Yahya bin Muaz Razi hazretleri buyuruyor ki:

İnsanlar seni, Allah’ı sevdiğin kadar sever. Allah’tan korktuğun kadar, senden korkarlar. Allah’a itaat ettiğin kadar, sana itaat ederler. Ona itaatin nispetinde, sana hizmet ederler. Hülasa, her işin, Onun için olsun! Yoksa hiçbir işinin faydası olmaz. Hep kendini düşünme! Allahü teâlâdan başka, kimseye güvenme!

İkinci suale cevap olarak da, İmam-ı Rabbani hazretleri, (Eşin, dostun gönüllerini yapmak için, kendini günaha sokmak ve ahiretin sonsuz azaplarına atılmak, aklı olanın yapacağı iş değildir) buyuruyor.

Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:

(Bir kimse kötü insanların kızacakları şeyde Allahü teâlânın rızasını ararsa, Allahü teâlâ onu, insanlardan geleceklerden korur. Bir kimse, Allahü teâlânın kızacağı şeyde, insanların rızasını ararsa, Allahü teâlâ onun işini insanlara bırakır.) [Tirmizi]




Evimizde kimse yoksa

Sual: Evimize veya camiye girdiğimiz zaman içeride kimse yoksa, nasıl selam vermeliyiz?

CEVAP

Kimse yoksa, (Esselamü aleynâ ve alâ ibâdillahissâlihîn) diye selam verilir. Çünkü evimizde ve camide melekler vardır. Kendi üzerimizde de, melekler vardır. Hepsine selam vermiş oluruz.



Göz zinası



Sual: Bir kız ile konuşuyor ve el ele tutuşup geziyoruz. Konuşmamız ve el ele tutuşmamız zina mıdır?

CEVAP

Tek başına zina denilince, cinsel ilişki anlaşılır. Kıza bakmanız, göz zinasıdır. Konuşmanız, dil zinasıdır. Bir hadis-i şerif meali:

(Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, elin zinası tutmak, ayakların zinası yürümektir.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud]



Başkasına gelen belaya sevinmek



Sual: Arkadaşlarımın başına üzücü bir olay gelse, üzülemiyorum. Hatta seviniyorum. (Oh oldu) diyorum. Başkasına gelen belaya sevinmenin dindeki yeri nedir?

CEVAP

Bu çok kötü bir huydur. Tevbe istiğfar etmeli. Onların iyiliği için hep dua etmelidir. Çünkü aynı şeyler sizin de başınıza gelebilir. Bir hadis-i şerif meali:

(Müslüman kardeşinin uğradığı felâkete sevinme. Allahü teâlâ, rahmet eder, onu, o felâketten kurtarır da, seni derde uğratabilir.) [Tirmizi]



Eden bulur



Sual: Bir tanıdık, bir arkadaşının eşini kaçırıp evlendi. Dinen bu uygun mu?

CEVAP

Üç yönden uygunsuzdur:

1- Başkasının eşini ayartmak çok günahtır. Bir hadis-i şerif meali:

(Birinin karısını ayartıp aldatan bizden değildir.) [Ebu Davud]

2- Kocası, o kadını boşamadan hiç kimse onunla evlenemez. Yaptıkları zina olur.

3- Kocası, eşinin kaçtığını duyunca hemen boşasa bile, iddet müddeti bitmeden kesinlikle evlenemezler. Evlenirlerse zina olur.

Biri, birinin eşini ayartırsa, başkası da onun eşini ayartabilir. (Eden bulur) demişlerdir. Bir hadis-i şerif meali:

(Siz namuslu olursanız, kadınlarınız da namuslu olur.) [Hâkim]

Kocasına ihanet edip başkasına kaçan kadın, kaçtığı erkeğe de ihanet edebilir. O erkeğe niçin kaçtı? Ya malı için veya yakışıklı gördüğü için yahut genç gördüğü için kaçtı. Hangi sebep olursa olsun, ondan daha zengini, ondan daha güzeli, ondan gencini bulunca ona da kaçmayacağını kim garanti edebilir? Allah korkusu olmayan, her şeyi yapabilir.




Tez sinirlenmek

Sual: Tez sinirleniyorum, büyük küçük dinlemeyip, karşımdakileri kırıp döküyorum. Sinirime hâkim olabilmek için ne yapmalıyım?

CEVAP

Dinin emrine uymalı, bunun günah olduğunu bilmeli. İnsan bile bile kızıp öfkelenmez. Kızsa da, sinirine hâkim olur. Zaten dinimiz kızmamayı değil; sinirine hâkim olmayı emrediyor. Her insan kızabilir ama kızınca, dinin dışına çıkmamalı, zararlı iş yapmamalı!

Hiddetlenince, Euzü besmele ve iki kul euzüyü okumalı. Kızıp öfkelenenin aklı örtülür. İslamiyet'in dışına çıkar. Birkaç hadis-i şerif meali:

(Öfkelenen, dilediğini yapmaya gücü yettiği halde, yumuşak davranırsa, Allahü teâlâ da onun kalbini emniyet ve iman ile doldurur.) [İbni Ebid-dünya]

(Öfke, şeytanın vesvesesinden hâsıl olur. Şeytan, ateşten yaratılmıştır. Ateş, su ile söndürülür. Sinirlenince, abdest alın.) [Ebu Davud]

(Sinirlenen, ayakta ise otursun. Öfkesi geçmezse yan yatsın.) [Ebu Davud]

Ayakta olanın intikam alması kolaydır. Oturunca, azalır. Yatınca, daha azalır. Sinirlenmek, kibirden doğar. Yatmak, kibrin azalmasına sebep olur. Kızınca, (Allahümmagfir li-zenbi ve ezhib gayza kalbi ve ecirni mineşşeytan) okumak, hadis-i şerifte bildirildi. (İbni Sünni)

Manası, (Ya Rabbi, günahımı affeyle. Beni kalbimdeki öfkeden ve şeytanın vesvesesinden kurtar) demektir.

Öfkeye sebep olan kimseye yumuşak davranamayan, onun yanından ayrılmalı, ondan uzak durmaya çalışmalı.



Pahalı maden



Sual: Kol saatlerinin camlarını çizilmeye karşı dayanıklı olması için safir'den, kasasını da dayanıklı olması için titanyum'dan yapıyorlar. Bu iki metal de altın kadar pahalıdır. Bu saatleri kullanmak haram değil midir?

CEVAP

Hiç mahzuru yoktur. Platin de pahalıdır. Altının haram olması pahalı olduğu için değildir. Gümüş çok ucuz olmasına rağmen gümüş kaşık, gümüş bıçak da caiz değildir. Demir çok ucuzdur, demirden yüzük caiz değildir. Bir şeyin haram veya helal olması, dinimizin bildirmesi ile anlaşılır. Kendi kendimize mukayese ederek, o haram ise, bunda da aynı durum var, öyleyse bu da haram dememiz asla caiz olmaz.



Vatan-i asli neresidir?



Sual: Ankara’da doğdum, Eskişehir’de nikâhım kıyıldı. Bursa’da düğünüm oldu. İstanbul’da ikamet ediyorum. Ancak ileride Bursa’ya gitmeyi düşünüyorum. Benim vatan-i aslim neresidir?

CEVAP

Bir kimsenin vatan-i aslisi doğduğu yerdir. Evlenince, doğduğu yer vatani asli olmaktan çıkar. Evlenmekten kasıt da nikâh veya düğün olunan yer değil, zifaf olunan yerdir. Zifaf nerede olmuşsa, orası vatani asli olur. Eğer İstanbul’a temelli yerleşseydiniz, evlendiğiniz yer de vatan-i asli olmaktan çıkardı. Ancak İstanbul’da temelli kalmayı düşünmediğinize göre vatan-i asliniz evlendiğiniz yani zifaf olan yerdir.
Ekleme Tarihi: 23.04.2008 - 08:40
Bu mesajı bildir   serhendli üyenin diğer mesajları serhendli`in Profili zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1234 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
bahar61 (48), ebrar22 (52), muzo 02 (53), abdulberr (57), Sakarya5461 (54), canan85 (39), Abdulkadir056 (27), Alaaddin_E (51), betus86 (38), zeynepcik (41), halebi (40), ammarh. (58), hatice gönül (39), karamurad (57), erens (42), ZeYD-CaN (37), pazarci (40), bkaya85 (39), can38 ()
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.13231 saniyede açıldı