0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » DİNLER ARASI DİYALOG VE BİR MÜSLÜMAN’IN HIRİSTİYAN OLUŞU

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 9 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
DİNLER ARASI DİYALOG VE BİR MÜSLÜMAN’IN HIRİSTİYAN OLUŞU

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
DİNLER ARASI DİYALOG VE BİR MÜSLÜMAN’IN HIRİSTİYAN OLUŞU

veyselturgut bildirdi: "Ramazan Ayı’ndan birkaç gün önceydi.Bir gönül dostuyla dini konular ve özel- likle oruç üzerine sohbet ediyorduk. Sohbet ettiğimiz mekan bir iş yeriydi.İçeride bulunan müşterinin bizi can kulağıyla dinlemesine memnun olmuştuk. Onun da sohbete katılmak isteyişi her halinde belli oluyordu.Üç-beş dakika bekledikten sonra “Abi siz hala orada mısınız ?” diye sordu. Bu soru karşısında biz de her halde parasının üzerini mi alamadı ya da eksik mi verdik diye şüpheye düştük ve sordum.


“Hayır” dedi. “Ben onu söylemek istemedim.Siz hala Müslüman mısınız ?”
Hayda ! Bu da nerden çıkmıştı? Tepemizden kaynar su dökülmüşe döndük. Ya- nımdaki arkadaş yumruğunu sıktı ve ayağa kalktı,vurmasına zor engel oldum.İnanın bıraksam dozer gibi ezip geçecek.Yerine oturttum ve sakin olmasını söyledim.

“Hayırdır delikanlı bu nerden icap etti ? Sen ne oldun ?”dediğimde.
“Ben Müslümanlıktan da, Türklükten de çıktım.Hıristiyan oldum.”deyiverdi.
Hayretler içerisinde şaşakalmıştık.Anadolu’nun ortasında milli ve manevi değerlerine son bağlı Kırşehir’de böyle birisiyle karşılaşacağım hiç mi hiç aklıma gel- mezdi.

“Bak delikanlı”dedim. “İnşallah bu dediklerin doğru değildir.Ancak Yüce Allah insanlara değişmeyen bir özellik vermiştir.O da insanların soyudur.Bir başka devletin vatandaşlığına geçebilirsin ama yine sana Türk uyruklu ... vatandaşı derler.Bunu hiç- bir şekilde değiştiremezsin.Bunu aklının bir köşesine yaz.Gelelim din konusuna hak din İslam dururken neden batıl olanını seçtin?Sen aklını mı kaybettin ?

“Yoo abi ben ne yaptığımı gayet iyi biliyorum.Otuz yıl Müslüman olarak yaşadım.Ekmek buldum,katık bulamadım.Katık buldum ekmek bulamadım diyeceğim ama gerçekten katığı hiç bulamadım.Mutlu bir hayatım olmadı.Oysa şimdi para hış, kadın var,içki var bol bol eğleniyorum.Hayatı yaşıyorum hayatı.”derken gözlerinin içi gülüyordu.

Tamam dedim kendi kendime,şimdi tam can alıcı yerinden yakaladım. “Gali- ba otuz yaşındasın.Senin bu yaşının üzerine artı otuz,artı otuz daha eklesek sonu ölüm değil mi?Gerçek olan öbür dünyada bu davranışının cezasını çekeceğini bilmiyor musun ?Hep cehennemde kalacaksın.Yazık değil mi?Kısacık bir ömür için geleceğini mahvediyorsun.

“Bak abi,zamanında apdest aldım,namaz kıldım,oruç tuttum.Buna rağmen hocalar bizi hep ama hep ufacık yanlışlardan dolayı cehenneme gönderiyor.Koskoca hayatında bir yıl oruç tutmazsan ya da bir yıl namaz kılmazsan cehennemde yan da yan.

Biz şimdi yanmaktan kurtulduk.Papaz efendi bize ey cemaat Hz.İsa müjdeliyor:Sizlerin Hıristiyanlığı seçmeniz cennete gitmek için yeterli sebeptir.Bizde zorluk yoktur.Yeyiniz içiniz,anlaşarak cinsel ilişkide bulununuz,hayatı doya doya yaşayınız.Yeryüzündeki bütün nimetlerden yararlanınız diyor.Bundan daha güzel ne olabilir ?”

“Batıl olan bir dinin ne hükümlerinin,ne de o,dini temsil edenlerin söyledikleri- nin geçerliliği olur.İslamiyet’in gelmesiyle diğer dinlerin varlığı ortadan kaldırılmıştır. Hıristiyanlık ta ömrünü tamamlamıştır.Ondan dolayı papazın dediklerinin hiçbir tutarlı yanı yoktur.Çünkü Hıristiyanlık denilen bir din şu anda yoktur.Yeryüzünde tek hakim din İslamiyet’tir.Bunu unutma delikanlı.”

“Sen necisin abi.”
“Hiç,ben boz bir adamım.”
“Peki sen mi daha iyi bilirsin,yoksa yukarıdakiler mi?”

İşin vehametini anlamıştım.Sözün nereye geleceğini de...Elbette ki yukarı- dakiler daha iyi bilirlerdi.Çünkü onların çoğu bu konuda ilim tahsil etmişlerdi.Üzülerek “Onlar” dedim.

“Olan bir şeyle olmayan bir şeyin diyaloğu olur mu?Sizin din adamlarınızla bizim din adamlarımız oturup diyalog yapıyorlar.Madem dinler arası diyalog var,öyley- se Hıristiyanlık ta var.Cennete gitmek için böyle bir kolay din dururken,İslamiyet’te beklemenin ve bir çok şartı yerine getireceğim diye çalışmanın ne anlamı var.”

İyi akşamlar dileyip çıkıp gitti.
İşte dinler arası diyalogun bir Müslüman’ı nerden nereye getirdiğinin en açık,en acı ve düşündürücü sonucu.

Sayın diyalogcular din değiştiren bu insan sizin eseriniz.Ne kadar öğünseniz yeridir.

İslamiyet’e ne Haçlı Seferleri,ne de misyonerlerin çalışmaları sizin kadar zarar vermemiştir.

Allah sizlerden cümle ümmeti Müslüman’ı korusun.! Amin...

Veysel TURGUT
KIRŞEHİR
Ekleme Tarihi: 17.03.2008 - 23:45
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
farandag su an offline farandag  

251 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 10.05.2007
En Son On: 17.06.2008 - 14:57
Cinsiyeti: Erkek 
selamun aleykum...


muhtazaf kardesım guzel bır konu eklemıssınız,ancan unutmayalımkı.


gercekten ıslamı dusunen bılen yaptıgı ıbadetın farkına varan ınsanlar sapmazlar yaptıgı ıbadetı ALLAH ıcındegıl gosterıs ıcın yapan ve halınden sıkayet edıp verılen rızıkları az gorup daha ıyısıne layık oldugunu dusunen zıhınler,sapmaya en yakın ısımlerdır .

bu ornektekı ınsan bu seytanı seylerın zevkını aldıkca yakınındakı esıne dostunada tafsıye edecek ve cevresını once supheye dusurecek sonra sapkınlıga sokacak,,

bunun ıcınde sureklı sukur ve sureklı ıstıfar ve ıbadetı neden nıcın yaptıgımızı ve bunu cevremızdekılere anlatmak

Allah c.c. boyle sapkınlıklara dusurmesın

selam ve dua ıle
Ekleme Tarihi: 18.03.2008 - 07:57
Bu mesajı bildir   farandag üyenin diğer mesajları farandag`in Profili farandag Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
DİNLER ARASI DİYALOG yahut TÜRKLERİN HIRİSTİYANLAŞTIRILMASINA UŞAKLIK

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
DİNLER ARASI DİYALOG yahut TÜRKLERİN HIRİSTİYANLAŞTIRILMASINA UŞAKLIK
"Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan Dinler Arası Diyalog İçin Papalık Konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. Bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik." (Fethullan Gülen'in Papa'ya verdiği mektuptan; tam metin aşağıdadır.) Konferans olarak takdim edilen bu yazı; gazete, dergi ve internet sitelerinden derlenmiştir. Metin içindeki eğik yazılar bize aittir. Bir kanaat sahibi olmak isteyenler, atlamadan, tamamını okumalıdır. "Kesin inançlılar (ampulleşenler)" da, seviyelerini ortaya koyan, imzasız mektuplar yollayacağına, iki kere okuyup, iki kere düşünmelidir. Afsun bozulur diye korkmasınlar! İyice okusunlar da, yazılanlarda bir yanlışlık varsa onu ortaya koysunlar! Sonra, öfke de, dostluk da Allah rızası için olursa İslâmî'dir. Yoksa "nefsini din yerine koyanlar" zümresine dahil olunur. Dönüş yolunu açık tutmak lâzım. Bu, peygamber buyruğudur. Hani sizler Resulullah aşıklarısınız(!) ya...
Konferansın Ara Başlıkları:
D İ N L E R A R A S I D İ Y A L O G
DİNLER ARASI DİYALOG NEDİR? (YENİ)
PAPAZ OKULUNA 2 MİLYON DOLAR BAĞIŞ (YENİ)
DİYALOGCULAR GÖÇTÜ (YENİ)
TAMAMLAYICI BİLGİLER
Mukayese için: PEYGAMBERİMİZİN MEKTUPLARI
FETHULLAH GÜLEN’DEN PAPA'YA MEKTUP
ŞİRACININ ŞAHİDİ BOZACI "Ehl-i kitapla amentüde ittifakımız var!"
AMERİKA’NIN FETHULLAH GÜLEN SEVDASI
DiYaloğun Arka Pilanı
Papa II. John Paul ile Risale-i Nur Arasındaki Diyalog
Cizvit bir rahipten Katolik bir nur talebesi olur mu?
ZAMAN GAZETESİ'NDEKİ DEĞİŞİM
"Misyonerlik Neden Serbest Olmalıdır?"
Haçlıların Kafasındaki Türkiye
Daha geniş bilgi almak için site adresleri
BİTİRİRKEN (BİZİM Değerlendirmemiz)
“Hıristiyanlaştıramıyorsanız, Hıristiyangibileştirin”
D İ N L E R A R A S I D İ Y A L O G
Maide Suresi, 51. Ayet (Hamdi Yazır meali): “Ey iman edenler, Yahudileri ve Hıristiyanları dostlar edinmeyin. Onlar ancak birbirlerinin dostlarıdır. İçinizden her kim onlara yardaklık ederse muhakkak onlardandır. Allah ise zalimlere hidayet etmez.”
Said Nursi meali: “… Fakat mütezellilane (alçalarak) dost olmak değil, belki izzet-i milliyeyi muhafaza ederek, müsafaha elini uzatmaktır.”
Fethullah Gülen’in izahı (Küresel Barışa Doğru): “Yahudi ve Hıristiyanları kınayan ayetler ya Hz. Muhammed döneminde yaşayan ya da kendi peygamberleri döneminde yaşayan bazı Yahudi ve Hıristiyanlar hakkındadır.”
Yeni Asya gazetesinden Şaban Döğen’in izahı: “Âyette açıkça Yahudî ve Hıristiyanlara güvenip de onları dost, yar ve yardımcı edinmemeye, önemli işlerin başına getirmek şöyle dursun, dost bilip onlarla sıkı fıkı olmamaya, arzularına boyun eğmemeye, yardaklık etmemeye, tuzaklarına düşmemeye uyarı vardır. Yasaklanan dince, inançça onlara benzeyerek, âyinlerine özenerek onlar gibi olmaktır.”
Bakara Suresi, 120. Ayet: “Sen, onların kendi dinlerine uymadıkça, Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla razı olmazlar. 'Asıl doğru yol, Allah'ın yoludur' de. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı olur."
Tamer Kumkale – Önce Vatan Gazetesi’nden özetle:
“Dinler arası diyalog ve hoşgörü” sıloganıyla, dünyayı Hıristiyanlaştırma ve Batı’nın kölesi haline sokma pırojesi adım adım uygulanıyor. Papa II. John Paul 24 Aralık 1999’da yayınladığı mesajında diyordu ki;
"Birinci bin yılda Avrupa, ikinci bin yılda Amerika ve Afrika Hıristiyanlaştırıldı. Üçüncü bin yılda ise Asya'yı Hıristiyanlaştıracağız."
Vatikan’ın bu bin yıldaki hedefleri büyüktür. Hedef dünya nüfusunun yarısından çoğunu üzerinde bulunduran Asya’dır. İlk hedef de, Asya’nın giriş kapısını tutan Türkiye’dir. (Papanın devleti Vatikan dünyanın en küçük devleti; toprağı 44 000 metrekare; nüfusu, gece 600, daimi misafirleri ile 1014, gündüz 3599 kişi…)
Bunların gerçek yüzleri, Kurban Bayramı arifesinde yapılan “Ceviz Kabuğu” programında bir kere daha ortaya çıkmıştır: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı ile pırograma katılan St. Antuan Kilisesi Cemaati Sorumlusu Konstantino Çedolini arasında hak din ve peygamber tartışması yaşanmıştır. Çedolini, gözlerimizin içine baka baka, Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul etmediklerini, Kuran’ı Kerim’i ve İslam dinini yok saydıklarını söyleyebilmiştir.
Adam bizi yok sayıyor ve sonra da bizleri, “Niye kendisi ile diyalog kurmuyoruz” diye suçluyor. Gerek Bayraktar Hoca ve Gerekse Cevizoğlu bu cahil ve yobaz papaza hadlerini edep dahilinde bildirdiler.
Bayraktar Hoca Çedolini’ye; “Ben Hz İsa’ya inanıyorum. Sen Hz. Muhammed’e inanmıyorsun. Ondan sonra dinler arası diyalogdan bahsedeceksin. Böyle şey olmaz. Benim seninle konuşacak, senin de yatacak yerin yok. Bu diyalog bitmiştir” dedi.
Hulki Cevizoğlu ; “Dinler arası diyalog nasıl yapılacak, hâlâ anlamış değilim. Sen Hz. Muhammed’i son peygamber olarak kabul etmeyeceksin. İslam dinini hak din olarak kabul etmeyeceksin. Sonra da dinler arası diyalogdan bahsedeceksin. Böyle şey olmaz. İşte Avrupa’nın gerçek yüzü. Aslında onlara teşekkür ediyorum. Gerçekleri bu kadar açık söylüyorlar.” diyerek kendilerini dinleyen kitlelerin yüreklerine su serptiler.
Özetleyecek olursak; “Dinler arası diyalog”; Katolik Kilisesi'nin bütün insanları Kiliseye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır. Bu misyon aslında Mesih'i ve İncil'i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir. Onların inancına göre Tanrı, Mesih vasıtasıyla bütün insanları kendine çağırmakta, vahyinin ve sevgisinin mükemmelliğini onlarla paylaşmak istemektedir...
1964 yılında 2. Vatikan Konsili sırasında Papa VI. Paul'ün direktifleri ile “Hıristiyan Olmayanlar Sekreterliği” kurulmuştur. 1973 yılında sekreterlik görevine getirilen Pietro Rossano, sekreterliğin yayın organı Bulletin'deki bir yazısında, diyalogdan ne kastettiğini şöyle açıklamıştır: “Diyalogdan söz ettiğimizde, açıktır ki bu faaliyeti, kilise şartları çerçevesinde İncil'i öğreten bir cemaat olarak yapıyoruz. Kilisenin bütün faaliyetleri, üzerinde taşıdığı şeyleri yani Mesih'in sevgisini ve Mesih'in sözlerini nakletmeye yöneliktir. Bu sebeple diyalog, kilisenin, İncil'i yayma misyonu çerçevesinde yer almaktadır.” Yani bu görevin sahibi biziz demektedir.
“Hıristiyan Olmayanlar Sekreteryası"nın 1984 yılından beri başkanlığını yapan Kardinal Francis Arinze ise, geçmişten bugüne gelinen noktayı anlatırken; "Papa VI. Paul'ün vizyonu gerçekleşmektedir. Çünkü dinler arası diyalog, kilise misyonunun bir parçasıdır." diyerek, gerçek niyetlerini açıklamıştır.
Bizde birkaç yıldır başlatılan “dinler arası diyalog” çalışmalarının başını Fethullah Gülen cemaati çekmektedir. Bu cemaatın kurduğu “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı” tarafından her yıl düzenlenen “Abant Toplantıları” ile periyodik takvime sokulan faaliyetler serisi, son günlerde kilise kurma çalışmaları yürüten misyonerler eliyle çok yoğunlaşmıştır. (Abant Toplantısı’nın 2004’de ev sahibi ABD oldu.)
Fethullah Gülen’in Vatikan ziyareti de bu amaca yönelik faaliyetlerden biridir. Gülen’in Papa’ya verdiği mektuptaki şu ifadeler konuyu bütün yönleri ile ortaya koymaktadır.
“Papa Altıncı Paul Hazretleri tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinler Arası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik..." (ZAMAN Gazetesi, 10 Şubat 1998).
Görüldüğü gibi Papalık kendi emellerine hizmet edebilecek güçlü bir cemaati de yanına almış bulunmaktadır.
Sonuç olarak. milletçe büyük bir tehdit ile karşı karşıya bulunuyoruz. Millî benliğimizi oluşturan dinî değerlerimiz pilanlı bir şekilde elimizden alınmaya çalışılıyor. Dinler arası diyalog, hoşgörü, dinleri birleştirme toplantıları artık sıkça ve saklanmadan yapılıyor. Müslümanlara şirin görünmek için Mevlana, Yunus Emre gibi din büyükleri arkasına saklanılıyor. Beş yıldızlı büyük otellerin gösterişli salonlarında günlerce süren toplantılar, yapılıyor. Su gibi paralar harcanıyor. Diyanet mensupları, Hıristiyan misyonerleri, Masonlar, Rotaryenler, Lionsçular, Dr. Moon temsilcileri, Bahaîler, Vahabiler, çeşitli tarikatlar ve mezheplere mensup kimseler bir araya getiriliyor.”
DİNLER ARASI DİYALOG NEDİR? / Burak Evci / Yeni Mesaj Gazetesi / 07. 05. 2007
Dinler arası diyalog: Susmaktır, sessiz kalmaktır. Söylenenleri eksiksiz yerine getirip, Vatikan’ın kulu kölesi olmaktır. Müslümanlara kan kusturan Amerika’ya, İsrail’e, İngiltere’ye ve sair batı medeniyetinin karşısında el pençe divan durup, haritada yerini bile bilmediğimiz, ismini onların sayesinde duyduğumuz ülkelerle barış tesis etmektir.
Dinler arası diyalog: Bosna Hersek’te katledilen binlerce Müslüman’ı, Irak’ta öldürülen milyonları, Filistin’de kız erkek ayırt edilmeden ırzına geçilen çocukları, yakılan yıkılan mabetleri görmezden gelip; İsrail’de ölen iki çocuk için camide salya sümük ağlamak, Londra Metrosundaki patlama için geç kalmış gibi hemen başsağlığı dileyip üzüntülerini dile getirmek, Müslümanları terörist ilan etmektir.
Dinler arası diyalog: Emekli maaşı ile geçinen hacının cebindeki paraları gazete aboneliği, dergi aboneliği diye sömürüp, himmet gecelerinde şatafatlı iftarlarda yardım toplayıp misyoner yetiştiren okullara milyon dolarları aktarmaktır. Camileri, tarihi yapıları yıkılmaya terk edip, o kadar kaçak yapı varken, varlığından rahatsızlık duyup Kur’an Kurslarını yıktırmak, Doğubayazıt’ta 2 milyon 600 bin YTL’ ye Ermeni Kilisesini ihya etmektir.
Dinler arası diyalog: Peygamberimize hakaretler yağdıran küstahları aman diyaloga gölge düşmesin diyerekten duymamak duyurmamak; risale, cevşen okuyan papazların ön sayfa güzelleri gibi çarşaf çarşaf resmini yayınlamaktır.
Dinler arası diyalog: İslam’ı yayıyorum Türk dilini dünyaya öğretiyorum diyerek, adı Türk Okulu olan okullarda Türkçeyi 2 saatlik seçmeli ders yapıp İngilizce eğitim vermektir. Kapitalist sistemin gereklerine uygun olarak Türkiye’deki okullarda ve dershanelerde mutlu azınlığın zengin çocuklarını okutmaktır.
Dinler arası diyalog: Allah’ın hükümlerine karşı gelip beyinleri bulandırmaktır. “Resulüm! Mümin kadınlara söyle gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar, ırzlarını namuslarını korusunlar. Ziynet yerlerini açıp göstermesinler. Ancak bunlardan görünmesi zaruri olan (yüz ve eller) müstesnadır. Başörtülerini (göğüs ve boyunları görünmeyecek şekilde) yakalarının üstüne koyup örtsünler.” (Nur:31) ayetine rağmen göz göre göre tesettüre teferruattır demektir.
Dinler arası diyalog: “İşte onlar Allah’ın hizbi (partisi)’dir. İyi bilin ki kurtuluşa ulaşacak olanlar Allah’ın hizbi (partisi’dir.” (Mücadele: 22) ayetine rağmen “Cebrail Aleyhisselâm gökyüzünden inse, parti kursa, kusura bakma ben senin partine girmem desteklemem derim.” diyerek Müslüman’ın etkinliğini kırmak, hakkını savunmasını engellemek, tepkisiz hale getirmektir. Ama el altından da diyaloga destek veren partileri, batının hizmetkârlarını da desteklemeden olmaz.
Dinler arası diyalog: “Ey inananlar! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar, sizden kim onları dost edinirse, o onlardandır.” (Maide:51) ayetine rağmen diyaloga karşı çıkan Müslümanlarla mücadele edip; diyalog ve hoşgörü toplantılarında Patrik Bartholomeos ile karşılıklı olarak “biz birbirimizi çok seviyoruz” demektir.
Dinler arası diyalog: Salyaları aka aka, 11 Eylül saldırılarının güçlü bir devi uyandırdığını Haçlı seferlerinin yeniden başlatılacağını söyleyen Bush’un, peygamberimizi terörist ilan eden cahil Papa’nın kucağında oturup aslında onların gizli Müslüman olduğu yalanlarını basireti bağlanmış kitlelere yutturmaktır.
Dinler arası diyalog: Nüfus cüzdanlarından dini İslam ibaresini kaldırıp, imar yasalarındaki değişiklikle, cami ifadesinin yerine ibadethane koyarak 40.000 tane kilise evin açılmasını teşvik etmektir.
Dinler arası diyalog: Ay yıldızlı bayrağın gölgesinde, minarelerde ezan sesini dinleyerek Müslüman topraklarında yaşamaktansa; Haçlı bayrağının altında, çan sesi kulaklarında çınlayarak, kölesi olunan devletlerin nezaretinde haysiyetsizce yaşamaktır.
T.D.B // Kime HİZMET Ettiklerini Bilmeyenler İçin Özel Haber : "Diyalogcular göçtü" 15.12.2006
Vatikan: Diyalog, sadece Yahudilerle mümkündür
Vatikan’dan diyalogcuları şok eden açıklamalar geliyor. Vatikan’ın son açıklaması “İslamiyetle diyalog kurulamaz. Batı’nın kimliğini savunmakla yükümlüyüz” oldu.
Roma Katolik Kilisesinin ruhani lideri Papa 16. Benediktus’un 28 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında yaptığı Türkiye ziyareti tartışma konusu olmaya devam ediyor.
Sözünün arkasında Bologna Başpiskoposu Kardinal Carlo Caffara, dün Corriere della Sera (Akşam Postası) gazetesinde tam sayfa olarak yayımlanan demecinde, Papanın Türkiye ziyaretinin doğru biçimde yorumlanması gerektiğini söyledi. 68 yaşındaki Kardinal Caffara, Papa’nın Regensburg’da söylediklerini Türkiye’deki konuşmalarıyla dolaylı biçimde yalanlamasının söz konusu olmadığına dikkat çekti. Caffara, “dinler arası diyalog sadece Yahudilikle mümkündür. İslam ile ancak makuliyet ve eğitim düzlemlerinde görüşebiliriz. Batının kimliğini savunmakla yükümlüyüz” dedi.
PAPAZ OKULUNA 2 MİLYON DOLAR BAĞIŞ (kaynak: http://www.payidar.net)
Haber biraz eskidi. Ancak ilk defa haberi duyduğum zaman yadırgamıştım. Hemen arkasından da adı geçen kişiler tarafından yalanlama geldi. İşin doğrusunu söylemek gerekirse açıklamaya inandım. Bu malum kartelin bir işi diye düşündüm. Ancak, sonraki günlerde 2 milyon yardım haberinin adı geçen üniversitenin resmi sayfasında hala yayınlanmakta olduğunu okudum. Bunun için sizlerle bu konuyu paylaşıyorum.
Amerika'da yaşayan Nur Cemaati Lideri Fethullah Gülen'in yeğeni Dr. Ali Bayram, Papaz Okulu Hartford Seminary'e 2 milyon dolarlık bağış yaptı. Hartford Seminary'nin internet sitesinde bağış "Türk dini liderden 2 milyon dolarlık bağış" başlığıyla duyuruldu. Hartford Seminary Halkla İlişkiler Müdürü David S. Barrett okullarının tarihinde ilk defa Müslüman bir cemaatten bu kadar büyük bağış aldığını belirterek, Fethullah Gülen'den "Din alimi ve Türk dini lider" olarak bahsetti.
Türkiye'deki Fatih Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyesi Ali Bayram, 2 milyon dolarlık bağışın İslam'ın yanlış anlaşılmasını önlemek üzere Modern İslam Kürsüsü kurulması için verildiğini söyledi. Bayram şunları kaydetti: "Bu, umarım sıradan bir iş anlaşması olarak anlaşılmıyordur. Modern İslam Kürsüsü, birçok farklı dinden insanın barış için bir araya geldiği bir yer." Yeni kurulacak Modern İslam Kürsüsü, Papaz Okulu'nun İslam ve Hiristiyan-Müslüman İlişkileri bölümünde araştırma yapacak. Hartford Seminary, 1833 yılında Amerika'nın Connecticut eyaletinde kuruldu, Kuzey Amerika'daki 230 Hıristiyan misyoner okullarından en eskisi. Bir zamanlar Papaz yetiştiren bu misyoner okulu, 1970'li yıllardan bu yana Hıristiyan-Müslüman diyaloğunu savunuyor. Fakültede sadece rahipler değil cezaevlerinde istihdam edilmek üzere imamlar da yetiştiriliyor. Bu konuda Islamic Society of North America (ISNA) ile işbirliği yapıyor. (Bakın, boşa gitmiyor(!) ütüldüğünüz himmetler devam edin; hacı, hoca, iş adamı, tıfıl genç; ileride, özlediğiniz Ilımlı İslam(!) için ihtiyacınız olacak din adamlarını Hıristiyan dostlarınız yetiştiriyor.)
Haberin, bağış yapılan kurumun sitesinde yayınlanan İngilizce metninden bir bölüm:
“Our Board joins me in appreciation for the commitment that Dr. Bayram is making to Hartford Seminary,” Hadsell said.
Dr. Bayram is one of the leading figures of a Muslim community made up of followers of Turkish theologian and religious leader Fethullah Gülen. He said that he is making the gift because, “For many unfortunate reasons, Islam has been greatly misunderstood. There are not many credible sources of information about Islam, especially its contemporary issues. Neutral scholarly knowledge on Islam is missing from the discussion and not highlighted and we hope this chair will respond to this great need in the United States and globally.”
“I also hope this will not be seen as an ordinary business deal,” Dr. Bayram said. “Through this chair we will prove to our contemporaries that members of different faith communities succeed only by working together in partnership, jointly serving the universal values of humanity.”
One key aspect of the gift is that the $2 million will be invested in accordance with Islamic principles. For example, the gift will not be invested in companies or funds that are based on the sale or promotion of alcohol, gambling or tobacco.
Diyalog Meselesinde Tamamlayıcı Bilgi I (Ötüken Sitesi’nden):
Papalık, “Müslümanları avlamanın yolu” demek olan bir de usül kitabı hazırlamış, adı: “Hıristiyanlarla Müslümanlar Arasında Kurulacak Diyalog İçin Yönlendirmeler” (Bizim diyalogcuların da Hıristiyanları Müslümanlaştırmak gibi bir hesapları varm’ola? Biz meselenin gerisinde kalmışız, afsunlanan müridler diyor ki: "Fethullah Gülen Papa'yı Müslüman etmek için gitti." İnsanın basireti bağlanmayıversin, daha neler zırvalar!)
Hermann Stieglecker: “Şimdiye kadar Hıristiyanlar, İslâm’a hücum etmek yahut ona karşı kendilerini savunmak için kılıç çektiler. Çoktan beri kılıcı kınına koyduk ve Müslümanlara, Hıristiyanlığı sevdirmeye yönelmiş bir gayreti sergiledik. Bu kılıcı ve kını imha etmek gerekir ve bizim, Hıristiyanlığı anlatma gayretlerimiz de tamamen gözden geçirilmelidir. Önce Efendimiz Hz. İsa’nın bize bıraktığı silah olan sevgiye dönmeliyiz. Müslümanların kalplerine ulaşabilmemiz ancak bununla mümkün olacaktır. Şu halde İslâm dininin inançlarını derinlemesine bilmek ve Müslüman’ın dinî psikolojisini kavramakla işe başlamak gerekir.”
Rahip Samuel Zwemer: “Müslümanları vaftiz etmek için boşuna çabalayıp durmayalım... Başka yollar deneyelim. İslâm ülkelerinde girişeceğimiz faaliyetlerde onlara, Hıristiyan adetlerini, Hıristiyan bayramlarını, Hıristiyan kültürünü, Hıristiyan ahlâkını aşılayalım.” demiştir
Tamamlayıcı Bilgi II (Meltem TV'den):
Dinlerarası Diyalog'un Alman tarafını temsil eden Teolog Hans Künk'e soruluyor: (Konuşmacılar bu röportajın STV'de yayınlandığını söyledi.)
"Diyalogun sonunda ne olacak?"
"Müslümanlar, İslâm'ın son din olduğu inancından vazgeçecekler. Hıristiyanlar, İsa'nın, Allah'ın oğlu olduğu inancından vazgeçecekler. Yahudiler, üstün ırk oldukları inancından vazgeçecekler." (Şöyle sorular akla gelmiyor mu: "Bu vazgeçmelerden Müslüman'ın kazancı ne? Bu diğer dinleri meşrulaştırmak olmuyor mu?"göz kırpma
Biz, çoktan vazgeçmişiz zaten... İşte birkaç misâl:
1) Müslüm Karabacak, Yeni Mesaj Gazetesi: "Dinlerarası Diyalog hem İslam’ın hem de Hz. Muhammed’in (as) önünü kesme sürecidir. Elimde iki akademisyen tarafından kaleme alınan ve Türkçe–İngilizce yayımlanan bir kitap var. Size bu kitaptan bir pasaj sunacağım. Okuyun bakalım ne anlayacaksınız? Sonra da indirin Hz. İsa’yı (as) ve kaldırın “alemlere rahmet” Hz. Muhammed’i (as) alemden. Tabi ki dünya barışı için bunu yapın. İşte o paragraf:"
“Cenab–ı Allah Kur’an’da kullarının farklı şeriatler (Musevilik, İsevilik ve İslam şeriatleri gibi) üzerine hareket etmelerinde birbirleriyle kavgayı değil sevgiyi öngördüğünü, bu şeriatlere tabi kullarının (Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar gibi) iyilikte birbirleriyle yarış etmelerini murat ettiğini söylemektedir. Binaenaleyh hiçbir ümmetin bir diğerinin imanını sulandırmaya kalkışmadan (Hıristiyan misyonerleri gibi), kendi imanî gerçeklerini yakalayıp insanlara hizmette yarış etmelerinin idrakine ermeleri ve yaratanına kulluk etmenin huzûr ve sükununa erişmeleri en akıllı yol olmak gerektir.”
"Paragraf bitttiii. Ne anladınız bu ifadelerden?"
2) Bir başka kaynak: (İbrahimi Din ve Dinlerarası Diyalog, 28 Aralık 1999) "Dinlerarası diyaloğun mimarlarına (Watt'a) göre diyaloğun bir raconu da "Benim dinim son dindir" inancından vazgeçmektir. Dinlerin karşılaştırılması, yani üstünlük ve aşağılık açısından her-hangi bir değerlendirmeye gitme, objektif anlamda geçerli olmadığı için gerçek diyalog anlayışı, bu çeşit karşılaştırmalardan vazgeçmeyi icab ettirir."
3) Kafanız iyice karıştı; değil mi? Hocaefendi'nin Fasıldan Fasıla 3 kitabının Perspektif bölümündeki "Rabbin kimdir, peygamberin kimdir?" başlıklı makalesinin sondan bir evvelki paragrafıyla zihinleri aydınlatalım:
"Hâsılı, herkes kelime-i şehadeti esas alarak etrafındaki insanlara bakış açısını yeniden ayarlamalı. Hatta ‎onun birini söyleyip diğerini, yani "Muhammedün Resûlullah"ı söylemeyen insanlara bile, rahmet, merhamet ‎nazarıyla bakmalı. Çünkü hadislerde anlatıldığına göre, Allah’ın o engin rahmeti ahirette öyle tecelli ‎edecektir ki, şeytan bile: "Acaba ben de istifade edebilir miyim?" diye ümide kapılacaktır. Şimdi böyle bir ‎rahmet enginliği karşısında, cimrilik yapma ve o cimriliği temsil etme bize yaraşmaz. Hem bize ne? Mülk ‎O’nun, hazine O’nun, kul O’nun.. öyleyse herkes haddini bilmeli..."
(Kimse haddi aşmasın! Hıristiyanlara şirin görünmek için Peygamberi, kainatın yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Ahir Zaman Peygamberi'ni yok saymakta bir beis yoktur.)
Tamamlayıcı Bilgi III (Kaynak: http://www.bozkurt.net)
Fethullah Gülen bir konuşmasında Cebrâil Aleyhisselâm için “Gökyüzünden inse, parti kursa, kusura bakma ben senin partine girmem, desteklemem derim.” demiştir.
Bu sözün mânâsını da izah edelim.
Allah-u Teâlâ Kelâm-ı Kadim'inde:
“İşte onlar Allah’ın hizbidir. İyi bilin ki kurtuluşa ulaşacak olanlar Allah’ın hizbidir.” buyuruluyor. (Mücâdele: 22)
Dikkat ederseniz Allah-u Teâlâ’nın emri ile Cebrâil Aleyhisselâm bu hükm-ü ilâhi’yi getirdi. Allah-u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri “Ülâike hizbullah = Bu benim ve Resul’ümün partisidir.” diye ilân etti. İşte girmem dediği parti budur.
Burada açıktan açığa İslâm dairesinden çıktığını ilân ediyor.
“Bunlar güya Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Oysa onlar sadece kendilerini aldatırlar da bunun farkında değillerdir.” (Bakara: 9)
Tamamlayıcı Bilgi IV (Kaynak: DİNLER ARASI DİYALOG WEBSITE)
Fetullah Gülen ve Islam'ın Protestanlaştırılması
ABD eski başkanlarından Bill Clinton'un danışmanı Eckelman, Fettullah Gülen'i "İslam’ın Martin Lutheri" olarak tanımlıyor. Martin Luther olmak, yani İslam’ı tahrif ederek, modernleşme-globalleşme tuzağında bozmak... Fetullah Gülen'i en iyi tarif eden kavramlardan birisi belki de budur. Fetullah Gülen'e çok yakın isimlerden, Utah üniversitesinde öğretim görevlisi Doc. Dr. Hakan Yavuz' da aynı tarif içinde son derece önemli bir tespit yapıyor: "Turgut Özal ile başlayan İslam'ın protestanlaşma süreci AKP muhafazakarlığı ve Gülen hareketi ile tamamlanmıştır." Fetullah Gülen'in, gerek Eckelman gerekse Yavuz'un tarifi ile Türkiye'de öncülüğünü yaptığı "Protestan İslam", "hermenötik/tarihselci" anlayışa dayanır. Bu yorumcu anlayışa göre İslam’da hiç bir "kesin" yoktur ve diğer insanları bağlayıcı değildir. Her okuyan bir ayetten ne hüküm çıkarıyorsa gerçek odur ve kimse kimseyi başka bir doğrunun olduğuna zorlayamaz. Amerikalılar temellerini attıkları bu garabete "Light Islam" ya da "liberal Islam" diyorlar. Şu satırlar Light Islam bir başka ifade ile Protestan Islam'ı kurmaya çalışan Fetullah Gülen'e ait. Hoşgörü ve Diyalog iklimi sayfa 156: "Kanaatime göre, tarihi hadiseleri kendi tarihsellikleri içinde ele almalı, yani her hadiseyi kendi şartları ve konumu içinde değerlendirmeli ve bugünkü davranışlarımızda da bugünkü tavırları esas almalıyız" Fetullah Gülen'ın bu cümlelerle önünü açmaya çalıştığı adresin Yahudi ve Hıristiyanlar olduğunu yukarıda aktarmıştık. Gülen, bir taraftan Kur'an'ın Yahudi ve Hıristiyanlarla ilgili ayetlerini sabote etmeye çalışıyor, diğer taraftan da Islamı liberal bir mantıkla anlamaya ve pazarlamaya gayret ediyor. Yani Islam'ı protestanlaştırarak, Kur'anın hükümlerini Washington'un-Vatikan'ın taleplerine uygun hale getirme çabası içine giriyor! Hz. Peygamber'i Kelime-i Tevhid'den silen anlayış, Kur'an'ı da tarihin derinliklerinde bırakarak Liberal Islam'ın, bir başka yaklaşımla Hıristiyanlığın önünü açıyor. Impact International dergisinde , Afrika üzerine yaptığı araştırmalarıyla tanınan Amerikalı kadın gazeteci-yazar Elizabeth Liagin bakınız Fetullah Gülen'in yarenlik ve itikad birliği ettiği neo-con'ların "Ilımlı Islam"ını nasıl anlatıyor: "ABD liderleri ve Amerikan dış politikasına yön veren toplum mühendislerinin 'ılımlı Islam'dan söz ederken kasdettikleri şey atıl, pasif ve uysal bir Islam portresidir. Yani Amerikan hegomanyasına karşı çıkmayacak, sınırları Batı tarafından çizilmiş, alanı daraltılmış bir Islam..." Liagin, Batının Hıristiyani işgaline ve talanına karşı çıkmayacak Islam'ın 'en iyi Islam', 'en liberal Islam' olarak görüldüğünü anlatıyor. Daha doğrusu Neocon-Evangelistlerin nasıl bir 'Islam' kurguladığını deşifre ediyor. Içi boşaltılmış böyle bir anlayışın Islam'la uzaktan yakından hiç bir ilgisinin olmadığını bir kez daha söylemeye bilmiyoruz hacet var mı? Protestan, light yada liberal ne derseniz deyin bunların hiçbirisinin Islamla bağı-bağlantısı yoktur ve de olamaz. Bahsedilen şey bal gibi bir Hıristiyanlık en azından Hıristiyanlığın önünü açmaktır. Ve Fetullah Gülen 'tarihselci' bakış açısıyla, bu büyük 'Islam Bozgununun' kaldıracı ve Martin Luther'i olarak vazife görüyor.
Kim bu gizli Kardinal?
Ronald Kessler tarafindan kaleme alınan "CIA Savaşta "adlı bir kitap bugünlerde çok revaçta. Kitap yaptığı ifşaatlar nedeni ile CIA başkanı George Tenet'in istifasına sebep olmuş durumda. Eser oldukça ilginç ve çarpıcı şeyler anlatıyor. Mesela, kitap CIA'in, yumuşak dini mesajlar vermeleri ve Amerikan karşıtlığını gidermeleri için etkili bazı sözümona Islam sıfatlı dini liderlere para ödedigini ve desteklediğini belgeleriyle ortaya koyuyor. "CIA Savaşta"aglaThe CIA at War), "Islamda, herhangi bir kişi dini lider olarak adlandırabilir" diyor ve ekliyor: "Bu yüzden CIA kendisine bağlı sahte dini liderler yarattı." Sanıyoruz ki bu bilgi epeyce düşündürücü. CIA sahte dini liderler üreterek, Amerika'ya karşı çıkmayacak, Amerikan muhibbi kitleler üretiyor!
"Sahte dini lider" kavramının altını bir kez daha çizerek şimdi de şu satırlara dikkat kesilelim:
"CIA, kendilerini din adamı olarak tanıtan ve Müslüman olmayanlar hakkında yumuşak dini mesajlar verecek görevlileri öne çıkardı..." Şimdi bu çalışmanın, başından itibaren anlattıklarını, dokümanları hatırlayalım ve Kessler'in kitabında 'sahte din adamı', 'görevli', 'yumuşak dini mesajlar verecek lider' gibi sıfatlarla anlatılan tüm bilgileri ekleyerek kritik soruyu soralım: " Amerikan sevgisini, buna açılan yol demek olan Hıristiyan-Yahudi aşkını topluma aşılayan, CIA'nın desteklediği, yumuşak mesajlar veren, sahte din adamı ve görevli acaba kim olabilir? Her şey, psikolojik savaş taktikleriyle örtülmesine rağmen her şey, aslında son derece apaçık bir 'çıplak hakikat' olarak önümüzde durmuyor mu? "Hıristiyanlar için 'cennete girecek' diyen, daha 1. körfez savaşında Saddam'ın güç bela attığı birkaç füzeden yaralanan İsrailli çocuklar için 'sabahlara kadar uyuyamadığını itiraf eden', İslam dünyası ve Müslüman kavramını 'böyle bir coğrafya yok. Kendi doğrularıyla yaşayan insanlar var' diyerek bir kalemde silip atan, İslam coğrafyasının işgali için bir tek ciddi kelime ederek itiraz etmek yerine ülkelerini savunan Müslümanları 'terörist' olarak nitelendiren, daha da ötesinde tüm bu işleri kotaran ülkenin kucağında yatan "bir Rabbin aciz kuluna" işaret etmiyor mu?
Tam da bu noktada araştırmacı Aytunç Altındal'ın çok ses getiren şu satırları akla geliyor:
"Papa bu yıl (1998 Şubat ayında) 'kilisenin bağrına bastığı gizli evladı' anlamına gelen 'in pectore' tarzıyla yani gizlice 20 kardinal atadı. Bu kardinallerden 18'inin kim olduğu isim isim biliniyor. Ancak iki tanesi, birisi Çin'de, diğeri Ortadoğu ülkelerinden birisinde bulunan iki kardinal açıklanmadı. Gizli tutuluyor." Evet İslam'ı Protestanlaştırma, siz bunu 'İslam'ı tüketme gayret ve saldırısı' olarak okuyabilirsiniz misyonunu üstlenmiş, bir büyük senaryo ile kitleler tarafından kabul görmüş, vazife ve önemine binaen himaye altına alınmış bu isim acaba kim? Vatikan'ın "Üçüncü bin yılda Asya'yı Hıristiyanlaştıracağız ilk hedef Türkiye'dir" dediği bir ortamda, Papa'nın gizli kardinali acaba kim? Sizce kim olabilir? Size iki ipucu : Papa/ya sunduğu mektupta., Papalık misyonunn bir parçası olarak acizane diyalog misyonuna katkıda bulunmak için görev talep eden ve Papa’ya Vatikan’da ölmeyi arzu ettiğini açıklayan kişi kimdi acaba? Ve Gülen’in göstermelik yargılanıp sayesinde paçayı yırttığı Vatikan’ın Türkiye temsilcisi Maroviç’ın, ‘ O şeriatı getirmez çünkü Muhammed un Resulullah demeyen de cennetliktir’ dediği için biz onu çok seviyoruz’ diye bağrına basması yeterli delil oluşturmuyor mu? Fethullah Gülen’in duble ajanlığa terfi macerasını içerden tanıklarla, dışarıdan yürütülen temasların belgeleri ile ortaya koymaya devam edeceğiz.
Mukayese için: PEYGAMBERİMİZİN MEKTUPLARI
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Allah'ın kulu ve Peygamberi Muhammed’den Rumların büyüğü Herakliyus'a:
"Hidayete uyup doğru yola gidene selam olsun. Seni İslam'a davet ediyorum. Müslüman ol ki, kurtuluşa eresin. Allah senin ecrini iki kat verir. Bundan yüz çevirirsen dalalette kalan bütün halkın vebali sana yüklenir.”
"Ey kitap ehli! Sizinle aramızda ölçü olan sözde birleşelim. Allah'tan gayrisine kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım, birbirimizi Allah'tan gayri Rab edinmeyelim.”
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Allah'ın kulu ve Resulü Muhammed'den Fars'ın ulusu Kisra'ya:
"Doğru yola gidenlere Allah ve Resulüne iman edenlere bir Allah'tan başka hiçbir mabut olmayıp O'nun ortağı bulunmadığına, Muhammed'in, O'nun kulu ve peygamberi olduğuna şahadet edenlere selam olsun.
Ey Kisra! Seni, Allah dini Müslümanlığa davet ediyorum. Çünkü Ben bütün insanlara peygamber gönderildim. Hayatta olanları ikaz etmek, kafirler üzerinde Allah’ın sözünü gerçekleştirmek için istisnasız bütün insanlara gönderilen bir peygamberim.
Ey Kisra! Müslüman ol ki, selamete eresin. Olmazsan Mecusi kavminin günahı boynuna olsun".
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Allah'ın Peygamberi Muhammed'den Habeş Meliki Necaşi'ye:
"Ey Melik! Müslüman olmanı dilerim. Ben senin namına Allah'a hamd-ü sena ederim. Ve şahadet ederim ki, Meryem oğlu İsa Allah'ın kulu ve kelimesidir. Allah o kelimeyi ve ruhu Meryem'e nefhetti. Ve bu surette Meryem İsa'ya hamile kaldı. Ve böylece Allah, ruhuyla ve nefhasıyla İsa'yı yarattı. Nasıl ki, Adem'i de Allah kudret eliyle yaratmıştı.
Ey Melik! Seni eşi ve ortağı olmayan bir Allah'a imana ve O'na ibadete ve Bana uymaya ve Allah'tan gelen şeylere imana davet ediyorum. Çünkü Ben, Allah'ın bunları tebliğe memur resulüyüm; seni ve askerini Aziz ve Celil olan Allah'a davet ediyorum. Şimdi Ben size (İslami esasları) tebliğ ettim ve nasihat eyledim. Siz de nasihatimi kabul ediniz. Doğru yola gidenlere selam olsun".
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Allah'ın kulu ve Resulü Muhammed'den Kıbtî milletinin ulusu Mukavkıs'a:
"Selam hidayet yoluna giden kimselere olsun. Bu dua ve temenniden sonra derim ki; seni İslam camiasına ve dinine davet ediyorum. Müslüman ol ki, selamete eresin ve Müslüman ol ki, Allah ecir ve mükafatını iki kat versin eğer bu davetimden yüz çevirirsen Kıbtî kavminin günahı boynuna olsun.”
“Ey Ehl-i Kitap! Bizimle sizin aranızda müşterek olan bir Tevhid kelimesine geliniz. Birleşip Allah'tan başkasına ibadet etmeyelim. Ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah'ı bırakıp da birbirimizi Rab edinmeyelim.”
PAPAYA YAZILAN MEKTUP
Bir de "Rabbin Aciz Kulu"nun mektubunu okuyalım. Neden "Allah'ın kulu" değil de Rabbin kulu? diye de soralım. Hıristiyanlar Jesus'a Rab (öğretici, terbiye edici) derler. Bizimki yoksa onu mu kastediyor? Bitirirken de Allah'a değil, "Rabbe şükürler olsun" diyor.
FETHULLAH GÜLEN’in PAPA’ya VERDİĞİ MEKTUP (Kaynak ZAMAN GAZETESİ)
Pek muhterem Papa cenapları,
Üç büyük dinin doğum yeri olarak bilinen toprakların dünyayı daha iyi yaşanabilir bir mekân kılma yolundaki kutsal misyonunuzu tam manasıyla bilen halkından (“Türk halkı” demeye bile korkuyor da onun yerine ne kullanıyor, dikkat edin!) size en içten selamları getirdik. Yoğun gündeminizde bize zaman ayırarak sizinle müşerref olmayı bahşettiğiniz için zatıâlilerinize en derin kalbî teşekkürlerimizi sunarız.
Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinler Arası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik.
İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. (Kim suçlu imiş? Müslümanlar Papa’ya şikayet ediliyor.) Uygun bir yerdeki vakitli bir gayret bu yanlış anlamanın büyük oranda azalmasına katkı sağlayabilir. Müslüman dünyası, İslam’ın asırlarla ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak bir diyalog imkânını bağrına basacaktır.
Beşeriyet, çelişen görüşler ortaya koydukları gerekçesiyle, zaman zaman bilim adına dini, din adına da bilimi inkâr etmiştir. Bilginin tamamı Allah'a aittir ve din Allah’tandır. O halde bu ikisi nasıl çelişebilir? İnsanlar arasında anlayışı ve hoşgörüyü artırmaya yönelik dinler arası diyaloga yönelik ortak gayretlerimiz çok is görebilir.
Kendi memleketimizde şimdiye kadar çeşitli Hıristiyan mezheplerinin liderleriyle diyalog içinde olduk. Bu naçiz gayretlerin boşa çıkmadığını âcizane ifade etmek isteriz. Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir. Bizler bir araya gelmek suretiyle sözde medeniyetler çatışmasının gerçekleşmesini görmek isteyen yolunu şaşırmış ve şüpheci kimselere karşı dalgakıranlar gibi, isterseniz bariyerler gibi deyin, karşı durabiliriz.
Gecen yıl bazı ünlü uluslararası bilim adamlarının katıldığı medeniyetler arası barış ve diyalog konulu bir sempozyum düzenledik. Bu gayretin başarısından aldığımız teşvikle bu tür etkinlikleri tekrarlamak istiyoruz. Hâlihazırda üç büyük dinin bağlıları arasındaki bağları güçlendirmeye yönelik olarak dinler arası diyalog konusunda Vatikan’ın da temsil edileceğini ümit ettiğimiz bir konferans düzenleme surecinde bulunuyoruz.
(Türkiye’de Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen yerlere ve Kudüs’e birlikte gitmenin faydalı olacağı anlatılıyor.)
Üç büyük dinden liderlerin işbirliği ile ilki Washington DC'de olmak üzere muhtelif dünya başkentlerinde bir konferanslar serisinin gerçekleştirilmesini teklif ediyoruz. İkinci serinin zamanı için Hz. İsa’nın doğumunun 2000. yıldönümü ideal olabilir.
Bir öğrenci değişim programı da çok faydalı olacaktır. İnançlı genç insanların birlikte eğitim görmesi birbirlerine yakınlıklarını artıracaktır. Öğrenci değişim programı çerçevesinde üç büyük dinin babası olduğu ikrar edilen Hazreti İbrahim’in doğum yeri olarak bilinen Urfa şehrindeki Harran'da bir ilahiyat okulu kurulabilir. Bu, ya Harran Üniversitesi’ndeki programların genişletilmesi suretiyle ya da üç dinin ihtiyaçlarını da temin edecek şümullü bir müfredata sahip bağımsız bir üniversite şeklinde gerçekleştirilebilir.
Önerilen programlar aşırı büyük işler gibi algılanabilir; ama bunlar erişilmez değildir. Dünyada iki tip insan vardır. Bazıları kendilerini topluma adapte etmeye çalışır. Diğer bazıları ise topluma uymaktansa toplumu kendi değerlerine adapte etmek ister. Toplum bütün ilerlemeleri bu ikinci tip insanlara borçludur. Onları yarattığı için Rabb'e şükürler olsun. (Şükür neden Allah’a değil?)
M. Fethullah Gülen / Rabb'in Aciz Kulu / 9 Şubat 1998
Zaman Gazetesi’nin Mektup Dolayısı ile Verdiği Haber (eğik yazılar bizden):
Görüşme yapıldı ve görüşme sonrasında Papa ayağa kalkarak, "Allah Türkiye’yi takdis etsin." dedi. (Eh, artık Türkiye’nin sırtı yere gelmez.) Hocaefendi Papa'ya değerli bir ipek halı ile işlenmiş gümüş bir vazo hediye etti. Papa verilen hediyeler için teşekkür ederek, Hocaefendi'ye, Aziz Pavlos ve Aziz Petros'un kabartmalarından oluşan bir tabloyu hediye etti. (Bir bizimkinin hediyesine, bir de Papa cenaplarının hediyesine bakın! Halbuki Fatih'in, İtalyan ressam Bellini'ye yaptırdığı resminin bir kabartması ne anlamlı olurdu!)
Bir daha hatırlatalım: Mektup neden “Rabbin aciz kulu” diye bitiyor?
“Ehl-i kitapla amentüde ittifakımız var!”
Bu ziyaretler, mektuplar, alttan almalar meğer boşuna değilmiş. Adamları çoktan amentüye çekmişiz. Tevekkeli, bir bildiği vardı Hocaefendi’nin. Eh, aşk’olsun yani…
17 Nisan 2000 tarihli Zaman gazetesinde, sadık talebe Ahmet Şahin’den döktürmeler: (“Dinde zorlama yoktur” demiş, döşenmiş; biz mevzuumuzla ilgili kısmını aldık.)
”Zaten dikkatlice bakıldığında görülecektir ki ehl-i kitapla temel noktalarda birlikteyiz. Daha meşhur ifadesiyle amentüde ittifakımız vardır. Çünkü Allah'ın gönderdiği kitapların hemen hepsinde tekrarlanan amentüdür: Allah birdir. Peygamberler haktır. Melekler vardır. Kitaplar gönderilmiştir. Ahiret vardır. Ölen insanlar bir gün dirilecek, yaptıkları iyiliklerin mükafatını, kötülüklerin de mücazatını göreceklerdi. (Araya girelim: 50 yıldır Hıristiyanların içinde yaşıyoruz; böyle mi onların inancı?) Bu temel noktalar bir amentüden başkası değildir ve biz ehl-i kitapla bu amentüde müttefikiz. Garip olan şudur ki ittifak ettiğimiz amentüyü öne geçirmiyor da ihtilaf ettiğimiz teferruatı ileri sürüp mutlak küfre karşı dayanışmamıza engel olarak görüyoruz. Halbuki temelde ittifak varken teferruattaki ihtilaflara takılıp kalmak makul değildir. Burada Kur'an'ın bir ayetini hatırlamak yerinde olsa gerektir: (Mealen.) “Ey ehl-i kitap! Geliniz ittifak ettiğiniz amentüde buluşunuz.”
Bu sebeple burada diyoruz ki: “Ey ehli iman! Siz de bütün insanlığın dini olan İslam’ı sadece kendi ihtiyacınıza göre yorumlayarak onu bir dünya dini olmaktan çıkarıp kendi ülkenizin dini haline sokmayınız. Unutmayınız ki bütün insanlık onun içinde kendine yer bulacaktır. Başka gidecek yeri de yoktur!” (Yine biz suçluyuz.)
Kafkasların yiğit çocuğu Ahmet Şahin, Müslümanların amentüsünü yazmış da, Hıristiyanların amentüsünü unutmuş… Onu da biz yazalım: (Kaynak: Günay Tümer, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, S.252)
“IV. Yüzyılda Konsillerde şekillenen Hıristiyan âmentüsü:
1. Ben, Tanrı’ya, kudretli Baba’ya;
2. Ve O'nun biricik oğlu Rab İsa’ya;
3. Ve bâkire Meryem ve Kutsal Ruh’tan doğmuş olduğuna;
4. Pilatus zamanında çarmıha gerildiğine, öldüğüne, gömüldüğüne,
5. Üçüncü gün ölüler arasından dirildiğine,
6. Göklere yükseldiğine,
7. Baba Tanrı'nın sağına oturduğuna,
8. Oradan gelip ölüleri dirileri hesaba çekeceğine;
9. Ve Kutsal Ruh’a,
10. Mukaddes kiliseye;
11. Günahların affedileceğine,
12. Ölülerin canlanacağına, sonsuz hayata inanırım.”
Şimdi sormadan edemiyoruz: Bu iki amentünün neresi birbirine benziyor ki, “bizim Hıristiyanlarla iman birliğimiz vardır” diyebilelim? Hıristiyanlığı şirin göstermekle nereye varılmak isteniyor? Yoksa şöyle mi düşünmeliyiz: “Onların da bir amentüsü var, bizim de… Asl’olan bu ortak kelimedir; bununla, dünyadaki cümle dinsizleri din sahibi yapabiliriz; bu din Müslümanlık olmuş, Hıristiyanlık olmuş, Yahudilik olmuş fark etmez! Gerisi teferruat... Bütün dinler İbrahim’de birleşmiyor mu, demek isteniyor?
Ahmet Şahin türü insanlara İzzet Molla'nın bir beytini hatırlatmak yerinde olacaktır:
Meşhurdur ki, fısk ile olmaz cihân harâb
Eyler onu müdâhene-i âliman harab
Herkes bilir ki, dünya, işlenen günahlarla yıkılmaz;
onu, âlimlerin dalkavukluğu harabeder.
AMERİKA’NIN FETHULLAH GÜLEN SEVDASI – Muharrem Bayraktar (Kısaltılmıştır)
“1990 yılında RAND CORPORATION tarafından ABD yönetimine bir rapor hazırlanır. Bu raporda hem Kürt hareketinin ideolojisi tanımlanmaya çalışılıyor, hem de ABD’nin Türkiye’deki İslamî akımlara nasıl bakması gerektiği anlatılıyordu. Bu raporda dikkat çeken iki madde:
Türkiye’deki İslamî hareketi daha yakından tanımalı, onların ideolojileri hakkında sağlam bilgilenmeli ve diplomatlarını eğitmeli.
ABD’nin İslâm’cı akımın ılımlı üyeleriyle resmi olmayan ilişkiler kurması yararlı olacaktır.
Bundan iki yıl sonra ABD Dışişleri Bakanlığı Din Hürriyeti Bürosu’nca hazırlanan Türkiye raporunda Fethullah Gülen’den “ılımlı İslâmî lider” olarak bahsedilmektedir. RAND CORPORATION’un işaret ettiği “ılımlı lider” bulunmuştur.
ABD Dışişleri Bakanlığı resmi ağızdan Türkiye’ye “diyalogculara dokunma, onların serbest çalışmasına izin ver” diye talimat göndermekte; daha da ileri giderek, “Yanlış yapıyorsunuz! Fethullah Gülen hareketi devlet için tehdit değil! Ben de dinler arası diyaloğu destekliyorum” diye gözdağı vermiştir.
ABD’nin küresel din projesinde “ılımlı İslam” diyerek, dinler arası diyalog hareketine böyle sahip çıkması elbette boş değildir. Küresel din projesi, ABD’nin egemenlik haklarını korumayı kabullenmiş din demektir. İslam’ı, küresel hakimiyet projelerine malzeme yapanlar ve bu projelere alet olanlar dileriz bir gün uyanırlar.”
Dialoğun Arka Pilanı (Prof. Dr. Haydar Baş'ın Dini ve "Milli Bütünlüğümüze Karşı Tehditler" eserinden özetle)
“II. Vatikan Konsili’nin diyalog taktiğini yeni çağın bir metodu olarak benimsemesiyle birlikte kilise gözlerini Anadalu’ya çevirmiş ve Anadolu ile diyaloğa girmenin yollarını aramıştır. Zira gerek Türkiye’nin tarihi, kültürel, siyasi potansiyeli ve stratejik konumu, gerekse Hıristiyanlarca kutsal sayılan hac bölgesinin Anadolu topraklarında bulunuşu, ülkemizi dinlerarası diyalog faaliyetlerinin odak noktası durumuna getirmiştir. 1987 yılından bu yana Türkiye üzerindeki faaliyetler hızlanmıştır. Hıristiyanlık Dışı Dinler Sekreteryası Başkanı Kardinal Arinze 13 Mayıs 1987’de ülkemize gelmiş, diyaloğun kitlesel ayağını oluşturmak üzere kendilerine yakın bulduğu azınlık temsilcileri ve bazı Müslüman din bilginleriyle görüşmelerde bulunmuştur.
Diyaloğun akademik ayağını oluşturmak üzere Papaz Thomas Michel (Vatikan'dan Dinlerarası Diyalog Sekretaryası Başkanı) 1987’de Türkiye’ye gelmiş, Ankara İlahiyat fakültesi’nde bir dönem Hıristiyanlık dersleri ve seminerleri vermiş, 1988’de İzmir’de, 1989’da Konya’da ilahiyat fakültelerinde derslerine devam etmiştir.
Papaz Michael Efendi Türkiye’de kaldığı süre zarfında bir akademik kadro yetiştirmiş kendisinin seslendirmesi halinde aşırı tepkiler doğurması muhtemel bazı itikadi görüşleri bu akademik kadro vasıtasıyla, onların ağzından Anadolu insanına pompalamıştır. Bu tahrif edici itikadi görüşler şunlardır:
* Kur’an-ı Kerim’in metin yönünden ele alınıp bazı tarihî beyanlarının açığa çıkarılması.
* Türk milletince muharref olarak kabul edilen İncil ve Tevrat’ın hükümleri geçerli ilahi kitaplar olduğu iddiası.
* Anadolu’daki yerleşik kanaatin aksine Yahudi ve Hıristiyanların da cennetlik olduğu iddiası.
* Tek Allah inancının yeterli, Hz. Muhammed’i kabul ve tasdik etmenin ise bir “kemal mertebesi” olduğu iddiası.
* İncil ve Tevrat’ın bazı bölümlerinin namazda okunabileceği iddiası.
* İbrahimî dinlerin uzlaşmasının mümkün olduğu şeklinde Vatikan kaynaklı anlayışlar bir kısım akademisyenlerimiz tarafından ısrarla milletimizin gündemine sokulmaya çalışılmıştır.
Türkiye’de diyalogun akademik ayağını oluşturmakla görevli kilise sekreteryası bu işlerin İslam’a sadakatle bağlı Müslümanlarla olamayacağını gayet iyi bildiğinden, ‘gevşek vahiy’ inancını kabullenmiş, gerektiğinde Kur’an-ı Kerim’i sorgulayabilecek akademik çevrelerle çok yakın temas kurulmasının şart olduğunu düşünmektedir. R Arnaldez, normal bir Müslüman’a diyalogu kabul ettirmenin pratikte imkansız olduğunu söyledikten sonra İslami esasları modern akılla silkelemeyi bir metot haline dönüştürmüş Vehhabi anlayışının ve Abduh’çu ekolün görüşlerinin galip gelmesi halinde, dinlerarası diyalogun oldukça kolaylaşacağını ifade etmektedir.
1998-1999’da yapılan Abant Toplantıları'nda, her ne kadar tıkanma noktasındaki Türkiye’nin önünün açılması şeklinde bir gaye çatısı konmuş ise de, alınan kararlar İslam dininin akli yorumlarla yeniden ele alınması ve diğer dinler karşısında yeni pozisyona sokulması şeklinde tezahür etmiştir. Toplantının organizatörlerinin, kararların ardından Kur’an’da mevcut olan Ehl-i Kitap ile ilgili ayetlerin bugünkü Yahudi ve Hıristiyanları değil o dönemin insanlarını bağladığı, öte yandan devletin kutsal olup olmadığı şeklindeki tespitleri de dikkat çekicidir.
Moral Dergisi’nin haberi: Nur talebesi Hıristiyan (Yukarıda adı geçen Thomas Michel Nur talebesi imiş meğer)
Prof. Dr. Thomas Michel, “Papa II. John Paul ile Risale-i Nur Arasındaki Diyalog”
“… Sonuç olarak şu ifade edilebilir ki, Said Nursi’ye göre affetme ve barış tesisi yalnızca Risale-i Nur talebelerine ve hatta Müslümanlarla sınırlı olmamalıdır. Ona göre, eğer Ehl-i Kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler de barış istiyorsa, onlara yer verilmeli. ‘Bir Hıristiyan bazı kudsiyatı kabul edebilir ve bazı peygamberlere inanabilir ve Allah’ın rızasına bir derece ulaşabilir.’ demektedir”
“Papa John Paul ve Said Nursi’nin fikirlerini mukayese ettiğim zaman şok edici birçok benzerlik görüyorum. İkisi de barışı evrensel bir insani arzu olarak açıklamakla kalmaz, aynı zamanda Allah tarafından insanlığa gönderilen mesajında temel taşı olarak izah eder. Barış isteyen yalnızca insan değildir, Allah da insanın barış içinde yaşamasını ister. İki düşünür de şiddetin ve kuvvetin kullanılmasının barışa götüremeyeceğine inanır. İkisi de toplumun ancak adalet ve ahenk üzerine kurulmasıyla ilerleyeceğini iddia eder. İkisi de yaralama ve öç alma, kötülük yapma ve ona karşılık verme, şiddet ve karşı şiddet ancak bireylerin birbirini bağışlamasıyla son bulacağını söyler. Bu davranış zaaf gibi görünüp kısa vadede zarara yol açsa da, gerçekte çatışmaları izale edip, uzlaşma zemini izhar eder cesur bir atılımdır. İkisi de gerçek affetmenin insanın gücünün dışında olduğunu ve ancak Allah yardım ve inayetiyle mümkün olabileceğini kabul eder.”
“İnsanlık bu iki büyük etik alimine kulak verirse daha güzel bir geleceğe sahip olur..”
Cizvit bir rahipten Katolik bir nur talebesi olur mu?
(CİZVİT NEDİR? 1500 yılının başlarında Avrupa'da kurulun "Cizvit" bir misyoner teşkilâtıdır. Hıristiyanlığı yaymak için dünyanın her yerine misyoner papazlar gönderir. Bu görevlendirilen papazlara da "Cizvit papazları" denilir. Cizvit, Hıristiyanlığın en hızlı misyoner teşkilatıdır.)
Aksiyon Dergisi’nden Mustafa Aydın, ’Kur’an’ı Anlamada Çağdaş Bir Yaklaşım: Risale–i Nur Örneği’ konulu uluslararası sempozyuma katılan ve aslen bir misyoner olan Thomas Michel ile yaptığı görüşmeyi sunarken Michel’den "Bir Katolik Nur Talebesi" olarak söz ediyordu.
Aksiyon, Michel hakkında şu bilgileri veriyor: "Halen Roma’daki Papalık Dinlerarası Diyalog İçin Cizvit Sekreteryasının Genel Sekreteri ve Asyalı Piskoposlar Konferansı Federasyonunun Ekümenik Sekreteri" olan "Thomas Michel Türkiye’yi ve Türkiye’deki İslamî cemaatleri yakından takip ediyor. Risale-i Nur ve Said Nursi ile ilgili tespitleri oldukça ilginç. Zaten tebliğin Türkçe’ye tercüme edilen metni okunurken izleyiciler tarafından sık sık alkışlandı. Michel, tebliğinde, kendisini Risale-i Nurlar konusunda bir uzman değil bir "talebe" olarak
gördüğüne dikkat çekiyordu: "Şu günlerde Kur’an’a dair kendi anlayışımı, büyük düşünür Bediüzzaman’ın yaklaşımı ve yorumlama tarzı üzerine derinleştirmeyi özlemle bekliyorum".
1998 Said Nursî Sempozyumu’nda sunduğu tebliğinde bu bağlamda kendisini diplomatik bir üslupla "öğrenici" diye tanıtmaktadır. Ama buradan Michel’in bir Risale-i Nur talebesi olduğu sonucunu çıkarmak için ya oldukça "saf" ya da iyi bir "demagog" olmak gerekmez mi?
Profesyonel bir Cizvit rahibinin davranışlarını elbette Pavlus’un öğretisi çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Çünkü Pavlus, Mevcut Hıristiyanlıkta peygamber (!?) sayılır. Misyonerliğin mucidi olan Pavlus’a göre Hıristiyanlaştırama için Yahudi’ye Yahudi, putpereste putperest görünmek gerekir. Misyoner için bundan çıkan sonuç da, Müslüman’a Müslüman gözükmek olacaktır.
ZAMAN GAZETESİ 'NDEKİ DEĞİŞİM (Kaynak: Yeni Mesaj Gazetesi, 17 Mayıs 2000)
Fethullah Gülen ve çevresi, 1995 yılından itibaren "Diyalog ve Hoşgörü" adı altında yürütülen yeni bir sürece dahil olmuşlardır. Bu süreçle birlikte Fethullah Gülen'in ve çevresinin konuşmalarında ve yaptıklarında esaslı bir dönüşüm olmuştur. Bu dönüşümü Zaman Gazetesi'nin manşetlerinde görmek mümkündür.
Aynı kaynakta Dinler Arası Diyalog'un vazgeçilmezi Prof. Dr. Niyazi Öktem ile yapılan bir görüşme var. (Allah aşkına şu adamı bir araştırın da, diyalogun neye hizmet ettiğini görün! Belki zihniniz açılır, uyanırsınız. İslâm adına hiçbir hassasiyeti ve dahi bilgisi olmayan bu adam, kimi, neyi temsil ediyor din toplantısında? Bir İmran Öktem vardı. Yargıtay başkanı idi. 1969'da mevta oldu. Temsil ettiği kuruluşun 100. kuruluş yıldönümünde "Allah'ı insanlar yarattı." diye zırvalamıştı. Bu söz küfrüne delil teşkil ettiği için de, namazı kılınmamış ve cenazesi ortada kalmıştı. Bu Öktem, o Öktem'in nesi acaba? Hani, onun mirasına konmuş gibi de...)
İşte bu adama gazeteci soruyor: "Dinlerarası Diyalog'un, Papa 6. Paul - Kasım Gülek dostluğundan, Papa 2. Paul - Fethullah Gülen işbirliğine uzanması; Gülek'in, Gülen için Pentagon'a referans vermesi, hepsinin ilişkisinin ortak paydası olarak Dinlerarası Diyalog'un gözükmesi, tesadüf mü?"
Şu kaçamak cevaba bakın: "Insanların kafasında komplo teorisi olursa, öküzün altında buzağı ararlar. "Dinlerarası Diyalog", dünya barışına katkı sağlayacak çok önemli bir süreçtir. Ayrıca herkes herkesle dost olabilir." (Gülek-Gülen ilişkisini biliyorduk da, Gülen-ABD ilişkisinin olmadığını anlayabildik mi, bu cevaptan?)
GAZETEDE DEĞİŞİM ÖNCESİ :
"Papa yine sahnede... (Zaman, 22 Nisan 1990).
"Vatikan ve İngiltere Tarsus'u ABD Patrikhane'yi Merkez yapmak istiyor". (Zaman, 17 Haziran 1990).
"Patrikhane entrika peşinde ... İstanbul'a gelen Yunan milletvekilleri hezeyan kustu: "Patrikhane İstanbul'da mahpusmuş". (Zaman, 18 Haziran 1991).
"Hıristiyan teşkilatlarının Müslümanlara yönelik çalışmaları endişe ile takıp ediliyor. İslam Dünyası'nda Hıristiyanlık atağı". (Zaman, 31 Ekim 1991).
"...Bizans Hayali: "Bir yıl önce kararlaştırılan ve adım adım hayata geçirilen bu plana göre;
l- Ortodoks dinine mensup Sırp milletinin devleti olan Sırbistan kurulacak.
2- Hıristiyan halkların tarihlerinin, törenlerinin tanınmaları için yoğun faaliyetler yapılacak.
3- Son olarak güçlü bir Ortodoks-Hıristiyan ittifakı ile başkentin İstanbul olacağı... Büyük Bizans İmparatorluğu kurulacak". (Zaman, Ekim 1991).
"PKK Hıristiyan işbirliği..." (Zaman, 25 Şubat 1992).
"Maddi vaatlerle diyalog kurdukları çocukların beyinlerini yıkamaya çalışıyorlar".
"İşte misyonerlerin merkezi". (Zaman, 24 Temmuz 1992).
"Kiliseden sinsi tuzak; îslamî değerlere saygılı görünerek Müslümanlara Hıristiyanlığı anlatacaklar..." (Zaman, 9 Haziran 1993).
"Patriğin cihan rüyası: Gazetemizin sempozyumu izlemesine yasak getiren Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos; "Rum Fener Patrikhanesi ekümeniktir dedi" (Zaman, 25 Eylül 1995).
"Çift başlı kartal bulunan Bizans bayrakları ile süslenen Patmos Adası'ndaki kutlamalarda, Patrik Bartholomeos, Sırp Ortodoksları temsilcisi Eirineos'a plaket verdi". (Zaman, 27 Eylül 1995).
"Patrikhane Lozan'ı zorluyor. Bartholomeos ve beraberindeki 13 patrik Türnepa Yön. Kur. Başkanı Rahmi Koç"un verdiği yemeğe katıldı". (Zaman, 22 Eylül 1995).
DEĞİŞİM SONRASI :
"Vatikan'dan sıcak mesaj... (Zaman/17 Nisan 1996).
"Patrik Bartholomoes ve F. Gülen Hocaefendi toplumsal barışın önemini vurgulayan konuşmalar yaptılar". (Zaman, Ekim 1996).
"Medeniyetler arası diyalog için ilk adım; Fener Rum Patriği Bartholomoes konuşmasının ardından, F. Gülen'e bir hediye takdim etti". (Zaman, 2 Ekim 1996).
"Vatikan'da uzlaşma zirvesi". (Zaman, 9 Şubat 1998).
"F. Gülen Hocaefendi, İslam ve Hıristiyan dünyasını temsilen "Dinlerarası Diyalog" çerçevesinde Papa 2. Jean Paul ile yarım saat görüştü". Bartholomoes: "Bol ürün bekliyoruz". (Zaman, 10 Şubat 1998).
"Yunanistan'dan gelen 45 delegenin iştirak ettiği toplantıya Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomoes de katıldı.
Patrikten hoşgörü mesajı". (Zaman, 19 Şubat 1998).
"Ehl-i Kitap iftarda. İftara Rum Ortodoks Patriği Bartholomoes'un yanı sıra, Ermeni Ortodoks Patriği Mutafyan, İstanbul Musevi Hahambaşısı David Aseo... katıldı." (Zaman, 24 Aralık 1998).
"F. Gülen'in başlattığı diyalog çalışmaları sürüyor. Gülen önceki gün İstanbul'da Yahudi Örgütleri Başkanları Konferans Heyetini kabul etti". (Zaman 10 Mart 1998).
"F. Gülen ile Papa görüşmesi önemli bir olaydır". (Zaman, 12 Nisan 1998).
"Zaman'a özel açıklamalarda bulunan Protestan Kiliseleri Birliği İslam Dünyası ile İlişkiler Başkanı..." (Zaman, 30 Kasım 1998).
"Harran'da Semavi Dinleri bir araya getirecek İlahiyat Okulu açılmasının, hoşgörü ve uzlaşmaya katkı sağlayacağı vurgulandı". (Zaman, 15 Şubat 1998).
Tam Sırası: “Düşman boğazıma sarılınca, onun köpeği de bacağımı ısırır”
Misyonerlik Neden Serbest Olmalıdır? Ahmet Hakan Coşkun, Sabah, 7 Haziran 2004
BİR: Müslüman'ın İslam'ı anlatma özgürlüğü varsa, Hıristiyan'ın da inandığı dini anlatma özgürlüğü olmalıdır.. Bir insanın inandığı dini anlatması, en temel insan haklarından biridir. İKİ: Misyonerlerin Batı sömürgeciliğinin "ön keşif kolu" gibi çalıştıkları saptaması tabii ki anlamlıdır. Ama geçmişte misyonerler sömürgecilerin ön keşif kolu gibi çalıştılar diye bugün Türkiye'de misyoner faaliyetlerini yasaklamaya kalkışmak söz konusu olamaz.
ÜÇ: Misyonerlerin dinlerini anlatmak yerine insanların yoksulluğundan ve çaresizliğinden yararlandıklarını iddia ederek "haksız rekabet"ten söz etmek anlamlı değildir. Eğer bir insan, durumu ne olursa olsun, para ve iş vaadi karşılığında İslam'ı bırakıp Hıristiyan olacaksa, "bırakın olsun" demek en doğrusudur.
DÖRT: "Türkiye'de son bir yıl içinde yüzlerce kilise açıldı" ya da "Sakarya'da üç bin depremzede Hıristiyan oldu" gibi hiçbir veriye dayanmayan, gerçekliği çok kuşkulu tespitler sadece Hıristiyanlığı gündemde tutmaya yarar..
BEŞ: Eğer, "İyi ama Müslümanlığın önünde birçok engel var, biz çocuklarımıza dinimizi öğretemiyoruz, halbuki misyonerler çok rahat faaliyet gösteriyor" diyorsanız ve böyle bir izleniminiz varsa, "Madem bize serbest değil, o halde Hıristiyanlara da yasak olsun" diyemezsiniz.. Söylenmesi gereken şey çok basit: Biz de özgürce dinimizi yaşayalım ve anlatalım, onlar da yaşasın ve anlatsın!
ALTI: Misyonerlikle ilgili abartılı yorumlar, kendilerini "Ulusalcı cephe"den geldiğini görüyoruz. Türkiye'deki Müslümanlığa karşı alabildiğine denetleyici ve yasaklayıcı olanlar, Hıristiyanlık propagandasına karşı kampanya yürütüyorlar. Demek istiyorlar ki "Biz Müslümanlıktan vazgeçmeyiz ama bizim istediğimiz "kontrollü Müslümanlıktır. Hıristiyanlığın bu topraklarda gelişmesini de istemeyiz, çünkü böyle bir olay üniter yapımızı bozar."
YEDİ: Misyonerlik faaliyetleriyle millî güvenlik arasında bağ kurmak, insan haklarına aykırı bir yaklaşımdır. Bir kişinin dinini anlatması ve bu yolla karşısındakini ikna etmesi insan hakkıdır. Ulusal güvenlik, üniter yapı gibi gerekçelerle bu hak kısıtlanamaz.
SEKİZ: İslam dini gücünü teolojisinden alıyor. Hem tasavvufi yönü, hem de akılcılığı Batı insanını müthiş etkiliyor. Misyonerlik faaliyetlerinin yasaklanmasını talep etmek yerine, İslam dininin bu teolojik gücünü ortaya koyacak çalışmalar yapmak gerekir.
Kim, neye hizmet ediyor; yerini bilsin! Haçlıların Kafasındaki Türkiye (Aslan Bulut - Yeniçağ Gazetesi)
FATİH, İstanbul’u niçin dünyanın merkezi olarak görüyordu? Turgut Özal’dan Tayyip Erdoğan’a kadar Türkiye’yi yönetenlerin İstanbul senaryoları. Hain tezgahlar...
Mimarlığını Bernard Lewis’in yaptığı “İstanbul başkentli Ortadoğu Birleşik Devletleri Federasyonu” fikri, ilk defa Turgut Özal tarafından “Federasyonu tartışalım” diye belli belirsiz bir şekilde ortaya atılmışsa da, ilk olarak Talabani tarafından seslendirilmişti.
Talabani, 1996 yılında, “Hayalim İstanbul’un başkent olduğu Ortadoğu Birleşik Devletleri’dir” diyordu. ABD’nin askeri ve ekonomik, AB’nin ise siyasi baskıyla, Türkiye üzerinde federasyon planları uygulamaya çalıştığı artık belgeleriyle ispatlanmıştır. AB çevrelerinin tavsiyesine göre kurulması düşünülen federe devletlerin adları şöyledir: Trakya, Bitinya, Misiya, Lidya, Karya, Likya, Pamfilya, Firikya, Kilikya, Kapadokya, Galatya, Paflagonya, Pontus, Ermeniya, Antakya, Mezopotamya!
Bu isimler neyi ifade ediyor? Yugoslavya'yı altıya bölmüştü; böldüğünü de tekrar bölerek, koskoca memleketi parça parça etmişti. Bizi on altıya ayırmışlar ve o bölgelerdeki kültürel pırojelere kıredi veriyorlar. Batı'nın ajanı durumuna gelmiş TV'ler, gazeteler, okur yazarlar, para babaları, "din baronları" da, onlara uşaklıkta yarışa girmiş durumdalar.
Peki nedir bu isimler? Nereden çıktı bunlar? Türk milleti ile bir alâkası var mı? Ne yapmak istiyor bu Haçlılar? Bizi "diyalog masalları" ile oyalarken, on binlerce misyoner halkımızın hatırını sormak için mi yurdumuzda cirit atıyor? Madem dinsizlere karşı iş birliği idi bu "diyalog", ne arıyor Anadolu'da bunca densiz? Böyle çok mu bizim dinsizimiz? Kaçını dine getirdiler şimdiye kadar? Sonra hangi dine dâvet ediliyor insanımız? İbrahim dinine mi acaba? En çok dinsiz Avrupa'da mı, bizde mi ki, ağırlık Türkiye'mize verilmiş? Uzar gider bu sorular...
"Anadolu Hıristiyanlığın ana vatanıdır." diye, bizim televizyonlarımızda konuşulur oldu. Hıristiyanlık ayinlerini, kilise müziklerini göstermek için hiç bir fırsat kaçırılmıyor, hatta icat ediliyor. Bizden önce Anadolu'da yaşayan topluluklar hakkında efsaneler icat ediliyor ve sanki biz onların torunları imişiz gibi, üzerimizde onların izleri aranıyor. Bu bahis de uzar gider.
Dönelim şu 16 federe devlet meselesine: Nerden çıkmış bu isimler? Bir fikriniz var mı? Ne yapmak istiyor bu dostlarınız? Hani, şu Vatikan'da, Abant'da, Amerika'da, Kameron'da Harran'da Mardin'de kulağınıza bir şeyler çalınmış olabilir, diye düşünüyoruz da... Bir şey duyarsanız haberimiz olsun; bu isimlerin bizimle bir alâkasını kuramadık da... Diyalogculuğun da bir yerine koyamadık bunu... Yoksa siz, diyalog yerine monolog mu yapıyorsunuz?
Bizimkisi biraz fazla zorlama oldu galiba... Hocalarının, baş papaz karşısında - neyin karşılığı olduğu hâlâ meçhul - ezim büzüm olmasından rencide olmayan ruhların, bunları kavraması mümkün mü?
"DİNLER ARASI DİYALOG” hakkında daha geniş bilgi almak için site adresleri
:www.bayzan.net
http://www.diyalogmasali.com
http://www.hakikat.com
http://www.ilahibirlik.8m.com
http://www.kutsalkitaplar.net
http://www.yenimasaj.com.tr
Sahanın üç uzmanı:
Prof. Dr. Aytunç Altındal
Prof. Dr. Mehmet Çelik
Prof Dr. Yümni Sezen (Diyalog İhaneti isimli eser mutlaka okunmalı)
BİTİRİRKEN
Şunu peşinen bildirelim: Fethullah Gülen ve cemaatini, içlerindeki İslâm düşmanlığı için hedef tahtası gibi kullanan, destekli şarlatanları tel'in etmek boynumuzun borcudur. Onların "tehlike" diye gösterdikleri hususlar kendileri için tehlikedir; millet için değil... O zihniyetin karşı olduğu her hususta, biz bu cenahtayız. Samimi kanaatimiz budur.
Bizim "KAYGIMIZ YURTTUR". Bu böyle biline!.. Geçmişte bu cemaat için, "Yesevî Ruhu bunlarda mı canlanıyor?" "Asım'ın Nesli bunlar mı?" diye düşündüğümüz çok olmuştur. Şimdi, gördüğümüz bağnazlıklar ve hamlıklar karşısında o düşüncelerden utanıyoruz.
Dostane ikazlar yahut "Uyan ey gafilim gafletten uyan!"
Kem âletle kemalat olmaz: Olgunlaşıyor musunuz, şartlanıyor musunuz? Peygamber sevginiz mi, Ebu Cehil düşmanlığınız mı fazla? Konuşmalarınızın ağırlık merkezi İslâm mı, cemaat mı? Her hâlinizden şahıs ve cemaat taassubu fışkırdığının farkında mısınız? Bulunduğunuz yeri arayarak mı buldunuz, yoksa başkalarına kızdığınız için mi oraya düşüp kaldınız? Bir gün, verme gücünüz kalmazsa dostlarınız(!) size nasıl davranır acaba? Terazinizi bozmadılarsa, bunları bir tartın!
Kargadan başka kuş tanımamak: Bir insan, günlük hayatında bir yerlerle içli dışlı olabilir. Başka yerde bulamadığı huzuru onlar arasında bulabilir. Bu sosyal bir ihtiyaçtır. Ancak bu, her şeyin en güzelinin orada olduğu mânâsına gelmez.
Türkiye sevdası ile İtalya limanlarından gemiye binersiniz; kaptan sizi Yunan kıyılarında indirirse, anlarsınız ki, yanlış gemiye binmişsiniz.
Bir atalar sözü: "Altından kendini sakın! Zehiri teneke kupa içinde vermezler."
Size göre, şahsî menfaat mı, cemaat menfaati mı, millî menfaat mı önceliklidir? Burada geçen menfaati, sadece maddî menfaat olarak düşünmeyin; nefsimizin hazları da buna dahildir.
Niyet ne olursa olsun, Haçlılarla içli dışlı olmak bize kaybettirir. 16. asırda değiliz. Onların faaliyetleri devlet destekli, bizim arkamızda devletimiz yok. Kale düşmanın eline geçerse, burca kendi bayraklarını asarlar. Bunun beceriksizlik, gaflet veya ihanetle vukuu bulmuş olması durumu değiştirmez.
Okullarda tedrisat dilinin İngilizce olması, İngilizlerin, "dilimize hizmet ediyorlar" diyerek "üstün hizmet madalyası" vermesi ve kıraliçe adına törene katılan Lord Rotherham'ın, " 50'den fazla ülkede, 200'den fazla müessese" diyerek "Gülen Okulları"na sahip çıkması kafanızda soru işareti bırakmıyor mu? Dil Türkçe olsa da, İngilizce en iyi şekilde öğretilse nasıl olur? (Bu okulların, kimler tarafından ne maksatla açtırıldığı herkesin mâlûmu olmakla beraber, düşünmede kolaylık olsun, kafalara bir ünlemcik yerleşsin diye söylüyoruz.)
Papa'ya yazılan mektubun üslubundan gururunuz incinmiyor mu? ("Gurur şeytan işi, Müslüman'da gurur mu olur?" dendiğini duyar gibiyim.)
Şimdilik bu kadar. Diyeceği olan varsa, göndersin yayımlayalım. "... Kervan yürür..." deneceğini tahmin ediyorum; alınan talimat böyledir. Yalnız, kervanı yürütürsünüz de, ne taşınıyor acaba o kervan da, içine bakabiliyor musunuz?
http://www.diyalogmasali.com adresinden indirilebilecek 3 CD'lik bir "belgesel" var. Adı: Hıristiyanlığın Tıruva Atı... Hele içinde bir el öpme sahnesi var ki, bakarken insanın tüyleri diken diken oluyor. Bir de, AKSİYON - HAFTALIK HABER DERGİSİ adresinde
bulabileceğiniz, bu belgesele cevap (!) mahiyetinde, afsunlanan müridler "dudak büküp geçsinler ve uykularına devam etsinler" diye kaleme alınan yazı var. Okuduktan sonra sormadan edemiyorsunuz: "Bununla şimdi siz, o ithamları çürütmüş mü oldunuz?"
Size tavsiyem: "Senaryonun tamamını görmeden oyunda rol almayın!"


Bu mesaj 1 kez ve en son Muhtazaf tarafından 31.03.2008 - 00:50 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 31.03.2008 - 00:46
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Berraksu1 su an offline Berraksu1  
DİNLER ARASI DİYALOG VE BİR MÜSLÜMAN’IN HIRİSTİYAN OLUŞU

226 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.02.2008
En Son On: 14.06.2008 - 21:44
Cinsiyeti: Erkek 
Muhtazaf kardeşim bu çok anlamlı ve çok önemli yazın için teşekkürler, Allah razı olsun.

Haçlının İslam Dünyası üzerinde oynadığı çirkef oyunların bir yüzü bu.Diğeride BOP. Bir bütünün aynı amaca hizmet eden iki parçası.Oyunun ismide böylece üç safha Ilımlı islam, dinler arası diyalog, BOP. Hepsi devrede fırsatı bulan kavram merhale katediyor.

Fakat İslam dünyası hala derin bir gaflet uykusu içinde. Bunun bedellerinide çok ağır ödüyor ve böyle giderse silkinip uyanacağı zamana kadarda ödeyecek.

Ekleme Tarihi: 31.03.2008 - 11:02
Bu mesajı bildir   Berraksu1 üyenin diğer mesajları Berraksu1`in Profili zum Anfang der Seite
Asimin Nesli su an offline Asimin Nesli  
RE: DİNLER ARASI DİYALOG VE BİR MÜSLÜMAN’IN HIRİSTİYAN OLUŞU

78 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 09.03.2006
En Son On: 24.05.2015 - 02:53
Cinsiyeti: ----- 
Alıntı
Orijınalı Berraksu1

Muhtazaf kardeşim bu çok anlamlı ve çok önemli yazın için teşekkürler, Allah razı olsun.

Haçlının İslam Dünyası üzerinde oynadığı çirkef oyunların bir yüzü bu.Diğeride BOP. Bir bütünün aynı amaca hizmet eden iki parçası.Oyunun ismide böylece üç safha Ilımlı islam, dinler arası diyalog, BOP. Hepsi devrede fırsatı bulan kavram merhale katediyor.

Fakat İslam dünyası hala derin bir gaflet uykusu içinde. Bunun bedellerinide çok ağır ödüyor ve böyle giderse silkinip uyanacağı zamana kadarda ödeyecek.



siz uyanmışsınız ya islam dünyası için yetmez mi?
haydi uyandırın bizleri..
size sadece gülüyorum..

Uyan ey millet..
bu bir emirdir..

böylesi şizofren arkadaşlara bayılıyorum..
Ekleme Tarihi: 31.03.2008 - 16:30
Bu mesajı bildir   Asimin Nesli üyenin diğer mesajları Asimin Nesli`in Profili Asimin Nesli Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
farandag su an offline farandag  
dınler arası degıl ınsanlar arası dıyolog......

251 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 10.05.2007
En Son On: 17.06.2008 - 14:57
Cinsiyeti: Erkek 
ne kuranda ne peyganber hayatında ne fatıhın ondan once ve sonrakı osmanlıda bızler hangı ınanca sahıp olursa olsun toplumlara hos goru ıe bakmısızdır,kbırakın kısılerı koskoca ulkelerı ıdare eden ve yuzyıllarca hukum suren bır ımparatorluk bızım kokenımızde ınsana saygı vardır ınsana hos goru vardır bızler dınıne gore degıl ınsanlıgına gore deger verırız.

mahallenızde ısyerınızde yasam-dıgınız yada yasamak zorunda oldugunuz yabancılar hatta kendı akrabanızdan ve hatta oz kardes atanızdan ALLAH ınancı eksık olan yada kabul etmedıgını soyleyen ınsanları oracıkta olduruyormusunuz,yanı asıl olan ınsanlar arasında dıyologu saglamlastırmak sen herseyde oldugu gıbı dınıne sıkı sarıl guzelce yasa kımse senı dondurmez eger eger gercekten ALLAH ıcın ınanıp yaptıgın ıbadetı onun ıcın yapıyorsan.......

B.O.P. sızın bundan ne anladıgınızı bılmıyorum.yada benım kafamda kı bop baska,

eger hukumet ve dıger ulkelerın bop planı kalkınmıs kendıne yeten,yer altı kaynakları ıtıbarı ıle dunyanın ıhtıyacları hakkıyla karsılabılecek alt yapısıyla ınsanların maddı manevı hzuru ve rahatını saglaya bılecegı"huzurlu komsunuzun sıze zararımı karımı olur zararı olmasa bıle bu bıle kar degılmıdır? ".

hedefın bu olması lazım ama hedefı sasırttıklarına ınanırsanız buna ıtıraz etmelısınız nerde yanlısvar onu dıllendırmelısınız...

hıc bırınız orda yasamıyorsunuz o psıkolojıyı bılmenız cok zor bekara karı bosama meselesı gıbı su rahat ulkede bıle azıcık zorlanınca pekı abı dıyosunuz ısınızden olmamak rahatınızın kacmaması ıcın,burda bır yoksula bır dılencıye bır fakıre burun burkuyorsunuzmılyonda bır kezde acıyıp elıne uc kurus verıyorsunuz azıcık ımanınız olmasakı fıtrelerınızı vermeyecek tammamen ac bırakacaksınız ya bırde ardakılerı dusunun.ALLAH rızası ıcın..

ALLAH C.C. EGER ISTESEYDI HERKESI MUSLUMAN HATTA DORT DORTLUK MUSLUMAN YAPARDI O KUDRET ELINDE,,OYLE DEGILMI PEKI BIR DUSUNUN RABBIM IMTAHANI BIZLERE BOYLE ONGORMUS NEDEN,VE BIZLER BU IMTIHANDA SU ANDA NE DURUMDAYIZ

SELAM VE DUA ILE
Ekleme Tarihi: 01.04.2008 - 08:27
Bu mesajı bildir   farandag üyenin diğer mesajları farandag`in Profili farandag Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Berraksu1 su an offline Berraksu1  
RE: RE: DİNLER ARASI DİYALOG VE BİR MÜSLÜMAN’IN HIRİSTİYAN OLUŞU

226 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.02.2008
En Son On: 14.06.2008 - 21:44
Cinsiyeti: Erkek 
Asimin Nesli hakaretede başladın, daha doğrusu dozajını gittikçe arttırmaya başladın.Sanırım site yönetimi yaptıklarını izliyordur. İslam ve ahlak anlayışını ben bir daha söylemeyeceğim.

Demekki Irakta birbuçuk milyon insanın BOP uğruna öldürülmesini yermek şizofren. Demekki büyük şeytanın filistinde insanları yerleri yurtlarından etmelerini yermek şizofren. Demek Afganistanın düşürüldüğü bataklık ve ordaki sefaleti anlatmak şizofren. Demek BOP uğruna yakında İranla bizim çatıştırılma gibi bir faciaya karşı uyarmak şizofren.

Asimin Nesli burada büyük bir yanlış yokmu senin durumunda. Senin tamamen tersin çıkmış olmasın. Bunu şizofrenle falanda anlatmak mümkün değil.Sen haçlıdan yanamısın müslümandan yanamı. Haçlı ve İsrail yüzünden ölen insanların senin gözünde değeri durumu nedir ?

Benim söylediklerimi bu halde bile kabullenmemeni normal sayabilirim fakat üstüne üstlük bu tersin çıkmış halinle berbat hakaretler yağdırma halin ne ile izah edilebilir ?



Alıntı
Orijınalı Asimin Nesli

Alıntı
Orijınalı Berraksu1

Muhtazaf kardeşim bu çok anlamlı ve çok önemli yazın için teşekkürler, Allah razı olsun.

Haçlının İslam Dünyası üzerinde oynadığı çirkef oyunların bir yüzü bu.Diğeride BOP. Bir bütünün aynı amaca hizmet eden iki parçası.Oyunun ismide böylece üç safha Ilımlı islam, dinler arası diyalog, BOP. Hepsi devrede fırsatı bulan kavram merhale katediyor.

Fakat İslam dünyası hala derin bir gaflet uykusu içinde. Bunun bedellerinide çok ağır ödüyor ve böyle giderse silkinip uyanacağı zamana kadarda ödeyecek.



siz uyanmışsınız ya islam dünyası için yetmez mi?
haydi uyandırın bizleri..
size sadece gülüyorum..

Uyan ey millet..
bu bir emirdir..

böylesi şizofren arkadaşlara bayılıyorum..


Ekleme Tarihi: 01.04.2008 - 12:23
Bu mesajı bildir   Berraksu1 üyenin diğer mesajları Berraksu1`in Profili zum Anfang der Seite
Berraksu1 su an offline Berraksu1  
BOP, ILIMLI İSLAM, DİNLER ARASI DİYALOG NE DEMEKTİR, KİMLERE HANGİ MAKSATLARA HİZMET ETMEKTEDİR ???

226 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.02.2008
En Son On: 14.06.2008 - 21:44
Cinsiyeti: Erkek 
Daha önce ABD nin hayali olan haritasınıda verdiğim BOP nedir, dinler arası diyalog nedir, ılımlı islam nedir konusunu, çeşitli anlatım linkleriylede vermek istiyorum. Sanırım Haçlı ve siyonist sömürgecilerin iğrenç maksatları bu sefer daha iyi anlaşılacaktır.

İslam dünyası üzerinde Haçlı ve Siyonist zalimlerinin akıl almaz sömürü ve parçalama oyunlarına karşı bu coğrafyanın insanları uyanmadıkça ve onların işbirlikçilerini tanımadıkça Allah'ın kahırlı gazablarla imtihanlarının devamı kaçınılmazdır.



http://www.ilkadimdergisi.com/218/kapak-ramazanozey.htm

http://www.benimblog.com/eensar/

http://www.turkmusun.net/devam.php?id=253

http://www.internetajans.com/default.asp?nid=33134

http://www.netpano.com/haber/821/%C4%B0%C5%9Fte/hayallerindeki/Ortado%C4%9Fu/haritas%C4%B1

http://www.video.tportal.pl/video/nhWTsZG73Lk

http://www.youtube.com/watch?v=TX2QUCVAL3c&feature=related

http://www.youtube.com/watch?v=S86bu5oqw0o&feature=related


Bu mesaj 1 kez ve en son Berraksu1 tarafından 01.04.2008 - 13:14 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 01.04.2008 - 12:57
Bu mesajı bildir   Berraksu1 üyenin diğer mesajları Berraksu1`in Profili zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Slm
Kardesler Herkezin bizim gibi düsünmesi gerekmez cünkü gözleri var görmezler dilleri var söylemezler kulaklari var duymazlar Rabbim Ümmetin kalb gözünü acsin yoksa nefisler ön planda oldugu birbirimizi sevemedigimiz sevmeyi ögrenemedigiz müddetce Rabbimde bize gercekleri göstermez cünkü her dedigimiz dilden asagi yani kalbimizle onaylamadiktan sonra birbirimizle ugrasirken adamlar mali götürüyor yani düsman kendi nefsimiz vesselam.
Ekleme Tarihi: 03.04.2008 - 19:54
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 2065 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
edým (50), Asena22 (42), ebedi (47), hüsna (36), f.aktas (40), fýzante (48), tolgazulfikar (45), yasarntekin (43), orhan1973 (51), kardelen1_24 (42), AHMETHICRI (45), metin066 (46), polat (64), Derya Kutluay (42), keskin_77 (47), joselewo (34), rpoyraz (55), Sümeyye82 (42), feyznur (41), maily (43), asbet (53), pusat_805 (45), reisbaba (), amigo (33), yavas11 (61), HayaLet (45), cecenwolf (43)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.42876 saniyede açıldı