0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Sevdim Seni Diyemedim

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
~Firdevs~ su an offline ~Firdevs~  
Themenicon    Sevdim Seni Diyemedim

1293 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 06.07.2005
En Son On: 14.11.2012 - 13:17
Cinsiyeti: Bayan 
Sevdim seni hep canlara canan diye sevdim
Bir ben değil âlem sana hayran diye sevdim.

Bir çoğumuzun aşina olduğu bu ilahiyi ilk duyduğum zaman çok hoşuma gitmişti.
Teypten defalarca dinledim. Sonra dilime dolanan nakaratını mırıldanmaya başladım.

Sevdim seni, sevdim seni, sevdim Ya Resulallah der demez...
Birden bire sustum. Ne diyordum ben?!!!

Hayalen Onu; Peygamberimi (s.a.) karşımda hissetmeye çalıştım.
Sanki kulaklarına inanamamş bir ifadeyle yüzüme bakıyordu.
Bu öyle bir bakıştı ki, gözlerinden gözlerime oradan da kalbime;
yo yo yalnız kalbime değil tâ iliklerime kadar işleyen tarif edilmez bir enerji yansıyor...
Ve bana soruyor:

- Gerçekten sevdin mi beni?

Utandım... Bir şey diyemedim.

Nasıl diyebilirdim ki?

Ya isbat et sevgini dese!

Nasıl isbat edebilirim ki Onu sevdiğimi?

Hayalen bile böyle bir soruya muhatap olmak beni bir çıkmazın içine sokmuştu.
Kendi kendime bile yüzleşemediğim bu gerçek beni içten içe
rahatsız etmeye devam ediyordu.

Yıllar sonra beni çok iyi anlayan, bir çok şeyi aynı duygu frekansında yaşadığımız bir
arkadaşım, bu ilahiyi mırıldanmaya başlayınca ona bütün hislerimi açtım.
O da bana, kendisinin de aynı duyguları yaşadığını söyledi.

Bundan sonra kendi kendimle yüzleşmeye başladım.
Kitaplardan okuyup öğrendiğim sevgi kahramanlarını bir bir gözümün önüne getiriyordum:

Peygamberin (s.a.) yanında bile ona olan hasret duyguları içinde kıvranan,
ondan ayrı iken de onun hayalini gözünün önünden hiç ayıramayan Hz. Sıddıyk.

Peygamberin vefat haberini alır almaz kılıcına sarılan Hz. Ömer.

Şimdi sen aramızdasın, istediğim zaman gelip seni görebiliyorum.
Ahirette ise cennete girebilsem bile sen peygamberlerle beraber olacaksın,
ben ise seni görebilecek miyim diye günden güne eriyen Sevban.

Peygamberinin yüzünü göremeyecek olan gözlerinin dünyada başka şeylere de
bakmasına razı olmayan, bunun için de Hz. Peygamberin vefatından sonra
gözlerinin kör olması için dua eden ve hayatının geri kalan kısmını kör olarak
yaşayan sahabi Abdullah Bin Zeyd (r.a.) (Kurtubî, El-Cami V, 271)

- Bunlar Peygamberi (s.a.v) görmüşlerdi. Fakat biz görmedik, dedi içimden bir ses.

- Üveys el-Karânî, dedim bahaneci nefsime.

O ki aynı devirde yaşadığı halde O’nu (s.a.) göremedi.
Peygamberinin Uhud’da kırılan bir dişine bedel otuz iki dişini kurban etti.

- Hayır, dedi nefsim senden bu istenmiyor.

- Biliyorum, benden bu istenmiyor. İstenseydi zaten, çoktan kaybetmiştim bu imtihanı.

- Şair Nâbîyi hatırla, dedim nefsime.

- Ya da İmam-ı Âzâm Ebu Hanifeyi.

Hani defalarca hacca gittiği ve her defasında Medineyi ziyaret ettiği halde
utancından Kabr-i Şerifine yaklaşamadığı Peygamberinden (s.a.) özel davet almıştı.
Bir fakirin rüyasında Ümmetimden falanca beni ziyaret etsin şeklinde ismen büyük
imamı davet etmiş. İmam-ı Âzâm da sevinç ve heyecan içinde o fakiri madden ihya etmişti.

Dehşete kapıldım. Ben bu sevda yolunda yaya kalmıştım.
Hem de çıplak ayakla.

Ertesi gün yine o arkadaşımla beraberiz; bulunduğumuz ortam feyiz alış-verişinin
daha farklı olduğu bir ilmî meclis. Derse ara verilmişti, teneffüste idik. Arkadaşım
yine o ilahiyi mırıldanmaya başladı, yüzüme bakarak... Gözlerinin içi gülüyordu...

Diktim gözlerimi gözlerine.
Gözlerimiz konuşmaya başladı; dilimizin aciz kaldığı,
kelimelerin kısır, anlatmaktan aciz kaldığı manaları.

Kalplerimiz anlamaya başladı; kulaklarımızın duymaktan,
zihinlerimizin anlamaktan aciz kaldığı duyguları. Sonra,

- Çıkmazdayım, arkadaşım, dedim ve devamla, çıkmazdayım seviyorum desem.
Bu büyük bir iddia... Sevmiyorum demek. Bu büyük bir cüret...

Ne demek istediğimi zannettiğimin de ötesinde- çok iyi anlamıştı.
Gözlerinin içi gülümser bir halde,

- Haklısın, dedi. Ama şimdi seviyoruz diyebiliriz.
Fakat bunu her zaman söyleyemeyiz diye de ilave etti.

Bu sefer de ben onun ne demek istediğini çok iyi anlamıştım.
Anlamıştım ya; bu cevap, benim gönül fırtınamı dindirmek yerine şiddetini artırmıştı.
Şimdi seviyorum diyebilmek, daha sonra unutuvermek bu sevgiyi...

- Sevgi unutulabilecek bir şey miydi ki? Şimdi sev sonra unut, olur mu?

Bu soruyu bütün gün sordum kendi kendime. Sonra,

- Bir anne çocuğunu unutuyor mu? Bir aşık sevgilisini unutuyor mu?

Ah arkadaşım! Yaramı sarmaya kalkıştın, daha çok kanattın!

Ayet-i Kerimenin tehdidi geldi aklıma

De ki: Eğer, babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız,
kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız
meskenler size Allahtan, Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili
ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete
erdirmez. (Tevbe, 9/24)

Eyvah; eyvah ki ne eyvah! İki tarafı keskin bıçak!

Sevmek... Ki, ne yaptım, sevgi adına...

Sevmemek... Ki, buna gönül isyanda,

- Hayır; seviyorsun, diyor.

Nefis ise kendini münafık gibi hissetmekte...

İşte bu hengamda gönlümün kulaklarında bir ses yankılanmaya başladı,
asırlar öncesinden,

- Hanzala münafık oldu! Hanzala münafık oldu!

Kulak verdim heyecanla bu eninli haykırışa.

Hz. Sıddıyk da dahil oldu bu sarsıcı haykırışın sahibine,
sonra birlikte gittiler O gönüller tabibine. Yaraları sarıldı Onun eliyle.

Meğer öyle olurmuş insan sohbet meclisinde. Sonra dünya meşgalesi girince,
o feyiz yoğunluğu azalırmış. Eğer azalmamış olsa, o hal korunabilse melekler o
kullarla yataklarında, sokaklarda gezerlerken musafaha ederlermiş.
(Kandehlevi, Müslüman Şahsiyeti)

Biraz hafifledi yüreğimdeki fırtına.

Ey gönüller sultanı! Ey tabibler tabibi!

Çaresizim, çıkmazdayım, sıvazla sırtımı, okşa başımı ve teselli et beni.

Gel rüyalarıma da göreyim seni.

Belki o zaman bulurum aradığım sevgi kıvamını.

Davet et beni Medineye. Misafirin olayım her sene.

Allahümme salli alâ seyyidina Muhammed.

alıntı;

Ekleme Tarihi: 12.03.2008 - 10:33
Bu mesajı bildir   ~Firdevs~ üyenin diğer mesajları ~Firdevs~`in Profili ~Firdevs~ Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
-ERDAL- su an offline -ERDAL-  

198 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 29.01.2008
En Son On: 27.08.2008 - 17:26
Cinsiyeti: ----- 
İçi dolu bir ekleme helal olsun firdevs...
Ekleme Tarihi: 12.03.2008 - 19:39
Bu mesajı bildir   -ERDAL- üyenin diğer mesajları -ERDAL-`in Profili -ERDAL- Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
~Firdevs~ su an offline ~Firdevs~  

1293 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 06.07.2005
En Son On: 14.11.2012 - 13:17
Cinsiyeti: Bayan 



Te$ekkürler

Ekleme Tarihi: 14.03.2008 - 10:03
Bu mesajı bildir   ~Firdevs~ üyenin diğer mesajları ~Firdevs~`in Profili ~Firdevs~ Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1916 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
sefa46 (70), sa71bo (53), hacý46 (39), talathoca (68), volkanadar (46), abcesam (66), ~YaSeMeN~ (40), Yavuz Selim Hay.. (54), sezerarzumanogl.. (40), mhakanavci (43), mevlüt01 (43), ravza dila (41), cartel02 (43), CANBULUT (48), mbitis (39), nurkelebek (56), lokmanyavuz1959 (65), mke55 (40), Seymaa (51), veyselkarani (51), a_musab (38), uyuz (45), tugbil (60), Guldemet (49), Fatih Erus (38), Nedim06 (59), Yusra (36), a_Sena_a (49), abdullah acar (47), M HAKAN AVCI (43), kral (48)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.74623 saniyede açıldı