0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » İBRET TABLOLARI » Şefkat YÜkLÜ Bİr TefekkÜr KIssasI.

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Şefkat YÜkLÜ Bİr TefekkÜr KIssasI.

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Şefkat YÜkllÜ Bİr TefekkÜr Kissasi

Bir kaç aydır Yasin'i her okuyuşumda, dünyamı 'şehrin öte yakasından koşup gelen adam'ın örneği dolduruyor.Bu kur'an-i misal, günler boyu zihnimde yankılanıyor. Bu manidar örnek, bir şefkat kahramanını anlatırken, hepimize, şefkatin kullanılacağı asıl istikameti gösteriyor.
Söz konusu kıssa, bir şehre iman ve udubiyete davet eden iki elçinin gelişiyle başlar.Ne ki, şehir ahalisi onları dinlemez..Takviye için, üçüncü bir elçi daha gönderilir.Fakat, ilk iki elçiyi dinlemeyen ahali ona da itibar etmez ve üçünü birden öldürmeye kalkışır.O esnada, bir adam, şehrin öte yakasından koşarak gelir. "Ey kavmim!" der."Tabi olun bu elçilere!" Tabi olma gerekçesi ise, özellikle şu asrın ehl-i dini açısından, çok manidardır:Bir ücret istememe.Üç elçi de ahaliyi semavi ve uhrevi bir hakikate davet etmekte;karşılığında dünyevi ne bir ücret, ne bir iltifat, ne bir makam, ne bir menfaat istemektedir. Şehrin öte yakasından koşarak gelen adama göre,bu, onların davetlerinde samimi ve tutarlı olduklarının delilidir:
"Ey kavmim, tabi karşılığında bir ücret istemeyen şu elçilere!Tabi olun ki; hidayet bulasınız."
Ardından aynı adam, kendi dünyasında yaşadığı bir muhasebeyi kavmine taşır.Sorar; 'beni yaratana, bana bu fıtratı verene hiç ibadet etmez miyim?' Bu söz bir önceki söz gibi, aklını hikmetle kullanan bir tefekkür ehlinin sözüdür. Zira; 'Rabbini tanımak ve yalnız ona ibadet etmek, tefekkürün özüdür.Ve Rab olarak ibadete layık olan da O'dur. Ki insan, O'nu tanıyıp, yalnız ona kul olurken, başka herşeyin yaratılmış olduğunun, dolayısıyla kulluğu hak etmediğinin farkında olacaktır.' Bu yüzden, aynı adam, üçüncü cümlesinde, şunu sorar:"Hiç O'ndan başka ilahlar edinir miyim?"Bu söz de, bir tefekkürün sonucudur.
Oysa kavmi, dünyasını tefekküre kapamıştır.Şefkate de kapamıştır.Onun dedikleri üzerinde düşünmeyi, en azından sorularına cevap getirmeyi değil; elçilerle birlikte onu da susturmayı tercih ederler.Şehrin öte yakasından koşa koşa gelen; hem elçilerin ölümlerine, hem de kavminin hakikatten nasipsiz kalmasına mani olamaya çalışan; öte yandan kavminin hidayet bulması için şefkat ve tafekkür yüklü sorular yönelten bu güzel insanın hayatına kastederler.Kur'an, bu anı, muazzam bir belagat eseri olarak, "kavmi tarafından öldürülür" diye aktarmaz.Dikkatleri zahiri ölümün öbür yüzüne çevirerek,' CENNETE GİR, DENİLDİ.' der.Bu kısacık ifadeyle, hem onun kavmi tarafından öldürüldüğünü, hem Allah yolunda ölenlerin hakikatte ölmeyip, baki ve ebedi bir hayata mashar kılındığı dersi verilir.Keza, yine bu ifadeyle, böylesine mübarek bir şefkat ve tefekkür timsalinin öldürülmesiyle ziyadesiyle inciicek kalplerimiz, onun Rabbimizin ebedi cennetine mashar olduğunun ilanıyla teselli edilmiş; hüzün sürura, elem sevince dönüştürülmüş olur. Rabbinin "cennete gir" dediği, yani kavmi tarafından öldürülerek gaybi olarak iman ettiği ebedi alemleri hakkalyakın gördüğü anda, bu güzel insanın aklı hala kavmindedir."Bunu bilseler, bu apaçık gerçeği görseler, hala inkar da ısrar ederler miydi?" diye düşünmektedir. O yüzden kendisine cennetin sunulduğu dakikada"Keşke," der, "keşke kavmim bir bilseydi; Rabbimin bana mağfiret edip ikrama mashar kıldığını..." Onun ilk sözleri ne kadar tefekkür yüklü ise, son sözü o derece şefkat yüklüdür.Öldürüldüğü dakikada dahi, kendisini öldüren insanları iman ve kulluğa davet etme; onları yaratılış amaçlarına uygun bir hayatı seçerek ebedi bir azaptan kurtarma çabası içindedir. O, öyle iman, şefkat ve tefekkür kahramanıdır. Ve onun bu halini anlatırken, KUR'AN, bu kutsi vaziyete imrenen bizlerden de aynı tavrı istemektedir. Söz konusu ayetlerin hadsiz denizinden bir damlacık hükmünden anladığım o ki; bu kıssa, başka bir çok hakikatin yanında, tefekkür ve şefketin iç içeliğini de ders veriyor.Bir yanda hem tam bir teffekkür ehli olan, hem de muazzam bir şefkat örneği segileyen şahsı; öte yandan hem şefkatsiz, hem de tefekkürsüz tutumunu beraberce sergileyerek, bu iki sırdan birine erişmeyenin diğerinden de nasipsiz kaldığını gösteriyor. Ve diyor ki; insan da ya ikisi birden vardır; yahut ikisi de yoktur!...
ALINTI

Ekleme Tarihi: 28.12.2007 - 22:57
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1255 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
husameddin (47), halk yolcusu (37), Habibetti21 (37), aysani (50), kardelen__571 (35), hasan_el_benna (42), aslanþamil (44), caylak ali osma.. (51), vural (50), mero (), ByNet (54), enginbey (49), veleye5 (28), yazitura (45), betulonur (41), NiSA (47), aliavlamaz (37), adler42 (46), 0730sahin (43), ercan58 (41)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.67774 saniyede açıldı