0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » TÜRKİYE VE DÜNYADA SİYASET » Telefonda Ayet Melodisine 'Kesin' Fetva!

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Telefonda Ayet Melodisine 'Kesin' Fetva!

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Telefonda Ayet Melodisine 'Kesin' Fetva! 17/11/2007
Dünya İslam Birliği örgütüne bağlı “İslam Fıkhı Akademisi” Kur’an Kerim ayetlerini cep telefonların melodisi olarak kullanmanın caiz olmadığı yönünde fetva çıkardı.
Fıkhı Akademisi tarafından çıkarılan fetvanın gerekçesi olarak “Kur’an Kerim ayetlerini istediği şekilde kesip alarak küçük düşürme, ihmal etme” gibi olaylara neden olabileceğini kaydetti. Bu fetva, Mekke Şerif’te çağırılan 19.kurultayının sonuç bildirgesinde şöyle yer aldı: “Çünkü, Kur’an ayetleri cep telefonlarına yüklenmesi durumunda onun Kur’an Kerim'e uygun olmayan yerlerde tilavet kılınabilir...”
Ama, Kur’an Kerim’in dinlemek amacıyla cep telefonlarına yüklemesiyle ilgili sonuç bildirisinde şöyle denildi: “Kur’an Kerimin bu amaç ile cep telefonlara yüklenmesinde bir sakınca yoktur. Zira O, Kur’an kerimi dağıtma, dinleme ve meali hakkında düşünmek için yardımlaşmaktır ki bununla sevap kazınılır.”
'KESİN HARAM'
Mısır Arap Cumhuriyeti Müftüsü Prof. Dr. Ali CUM’A da Kur’an Kerim ayetlerinin melodi yerinde kullanmak amacıyla cep telefonlarına yüklenmesinin haram olduğunu savunarak şöyle dedi: “Böyle yapılması aslında Allah C.C tarafından zikir, ibadet için indirilen yüce kitap Kur’an Kerim'in mukaddesliğini küçük düşürmektir. Kur’an Kerim ibadet için indirilmiştir ki, o ayetlerinin yerini küçültecek ve şer’i çizgisinden dışarı çıkartacak her hangi bir iş için kullanmak amacıyla indirilmemiştir.”
Mısır El- Ezher Üniversitesinin eski vekili ve İslam Fıkhı Kademesi üyesi Şeyh Mehmud Aşur da bu fetvayı destekleyerek Ali CUM’A in fikirlerini tekrarladı.



Merve Kavakçı Eli Silahlı Bir Kadın mıydı? 17/11/2007
Hasip Kaplan’ın "laiklik vurgusu" üzerinden dile getirdiklerini hep birlikte okuduk. DTP’yi güneydoğuda tesis edilecek laiklik için bir kriter olarak vurguladı.
Yıllar önce Tansu Çiller’in RP-Fazilet çizgisi için partisinin varlığını bir tür emniyet sübabı olarak lanse etmesi gibi… Çöküşe geçen her partinin can simidi gibidir bu son şantaj… Ama daha önce de denendi ve tutmadı. DYP, tarihe göçtü. Nitekim DTP’nin güneydoğuda kaybettiği potansiyel oy gücü de hesaba katılınca, Hasip Kaplan’ın politik endişesini daha iyi anlıyor insan… Son şantaj!
Halktan kopuk olarak dayatılan modernleşme-uluslaşma doktrinleri, ömrünü tamamlıyor artık. DTP’nin bu bağlamdaki şanssızlığı ise iki kere, hem kutsala ve moral değerlere savaş açmış son söylemi ile hem de baştan beri vazgeçemediği bağnaz ırkçı tutumuyla, ülke idaresine aday bir parti kimliğini yitirmiş durumda. Dikkat ediniz bir dernek veya vakıftan, gazete ve ya dergiden değil, ülke yönetimine talip bir parti olmaktan bahsediyorsak, hepimize söyleyeceği bir teklifi olmalıdır o partinin. DTP’nin "Kürt olmayana" söyleyeceği bir şey var mı? Silah, tehdit, korku dışında bir şey? Umuda, geleceğe, adalete, refaha, çocuklarımıza dair ne işittik DTP’den? Tabut, tabut, tabut, o kadar…
Tamam! Kimseyi kocasının kimliği üzerinden suçlamayalım, adam dağda eli silahlı bir kaçkınsa, bu yüzden eşini suçlamayalım. Suçlamayalım da kadın olan eş, ülke yönetimine talipse yani milletinvekili olmak noktasında tüm ülke halkını temsil yetkisine sahipse, artık yeni sorumlulukları da var demektir. Yani bir yazar, düşünür, sanatçı, aktivist değil bahsettiğimiz kadın, artık milletin vekili… Güvenilen kişi. Öte yandan paradoksal bir şekilde, vekili-sözcüsü-temsilcisi olduğu millete, silah çeken bir adamın eşi… Trajik, dramatik. Kimsenin eşi üzerinden töhmet altına alınmasını istemem. Ama, kendisinin de dağda çekilmiş fotoğrafları, reddetmediği bir geçmişi var.
Kimsenin geçmişini de reddetmesini teklif edemem.
Ama insanın silah çektiği milletin temsilcisi olmaya devam etmesi, basbayağı kafa karıştırıcı bir durum, basbayağı ikiyüzlü bir kandırmaca… Hem beynine sıkarım hem de vekilin olurum saçmalığı… DTP, insanları kendisinden uzaklaştırmaya devam ediyor. Uzaklaştırmanın boyutu, ürkmekten korkmaktan başlıyor, nefrete kadar uzanıyor. Peki aklı başında bir siyasi parti topluma sunduğu bu "korku spektrumu" ile daha ne kadar yürüyebileceğini düşünüyor? Oylarını arttırmak, vizyon ve misyon sunumu, halkla ilişkiler, iktidara gelmek ve ülkeyi yönetmek derdinde değil demek ki… İnsanların beynine mermi dayayarak mı iktidara geleceğini düşünüyor? Bizi kapatırsanız, güneydoğu Kur'an kursları ile dolar diyerek mi? Laikliğin teminatıyız, asker de bizim gibi düşünüyor diyerek mi varlığını devam ettirecek?
DTP’nin o çok meraklı olduğu şarjörleri kendi beynine sıkması gibi bir şey Hasip Kaplan’ın hezeyanları…
Başta her kesim için yeni bir toplumsal-siyasal barış dili olacağından umut edilen DTP, çok kısa zamanda ilkel bir kan davasının içinde boğuldu gitti. Yazık çok yazık…
Merve Kavakçı’ya, başı örtülü olduğu için meclis kürsüsünü kapatıp, "Dışarı! Dışarı!" müsameresini oynayanlar nerede acaba? "Bu kadına haddini bildirin" emri üzerinden nasıl da hızımızı alamamış, Merve Kavakçı’yı önce meclisten, ardından vatandaşlıktan atmıştık… Oysa Merve, Kandil dağında eli silahlı bir kadın değildi. Konuştuğu dili, asla ve asla silahlı mücadeleyle de bağdaştırmıyordu DTP’li milletvekileri gibi… Veya Türkiye’yi eyaletlere bölecek bir federasyon talebi de yoktu siyasi söyleminde (Altan Tan’ın Gerçek Hayat Dergisi’nde yer alan demokratik özerklik teorisi)… Hayır, hayır bunların hiç biri yoktu Merve’de… Ama o hep "birinci tehlike"ydi. Merve Kavakçı’ya "topyekun savaş" ilan eden silahlı-silahsız kuvvetler, şimdi neredeler?
Merve’ye yaptınız, onlara da yapın demiyorum.
Merve Kavakçı, kimsenin beynine mermi dayamamıştı onu diyorum…
Dağlıca’da yaşadığımız hezimet ve ardından, dedikodular üzerinden devam eden güvensizlik sisini açmak hepimizin görevi… Sekiz eri tutuklayarak kapatılacak bir mesele değil bu... Silahlı kuvvetlerin resmi beyanatında "personel" tabiri ile geçen her rütbeden muvazzaf kişi bu sorumluluğu yerine getirmelidir.
Bu bizi niçin ilgilendiriyor? Neticede askerlikten anlamayan bir kadın yazarız.
İlgilendirir. Ve ilgilendirecek!
Zira bizim çocuklarımız gidiyor cepheye.
Bu arada laf ürküp korkmaktan açılmışken, Hasip Kaplan ve onun gibiler, elbette ki asil Kürt halkının temsilcisi olamaz. İslâm toplumları Selahaddin Eyyubi gibi bir Kudüs Adil’ini yetiştirmiş, Said Nursi gibi muhteşem bir alimi, tüm aleme hediye etmiş, bu aziz topluma her zaman medyunu şükrandır.
Benim topum, tüfeğim, idam kıtalarım yok…
Hamdolsun, beni Kürt kardeşlerimle yürek yüreğe bağlayan kulhuvallahu ahad’lerim var. Kur’an-ı Kerim, Kürtlerle Türklerin söz yüzüğüdür, ahdidir, nikahıdır, sancağıdır. Buna hiçbir bomba, kurşun ve bıçak işlemez…
İslâm kardeşliği kan grubu, genetik şifre, tapu kadastro, pasaport ve hudut kapısı tanımaz. Çünkü bu Allah’ın emridir.
Sibel Eraslan / Vakit




İsrailliler Başbakan Erdoğan'ı Böyle Övdü
17/11/2007
İsrail’de yayınlanan Haaretz Gazetesi’nde çıkan, Yossi Sarid imzalı makalede, Başbakan Tayyip Erdoğan için şöyle dendi: "Yoksul doğan, gençliğinde ekmek satan, 5 vakit namaz kılan Erdoğan, ülkesini modern bir devlete dönüştürdü. O olmasaydı, Türkiye kavgacı İran, Ortaçağ’ı yaşayan Suudi Arabistan ya da sallantıdaki Pakistan’dan farksız olurdu."
İSRAİL’de yayınlanan Haaretz gazetesi, Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in ziyareti ışığında yaptığı Türkiye değerlendirmesinde, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı bol bol överken, Ankara’yı, sözde Ermeni ’soykırımı’ konusunda ortaya koyduğu tavırdan ötürü de eleştirildi. Haaretz gazetesinde Yossi Sarid imzasıyla yayınlanan makalede, resmi bir ziyaret için geldiği Ankara’da saygıda kusur edilmeyen Cumhurbaşkanı Peres’in de ev sahiplerine övgü yağdırdığı hatırlatılarak, "Övgü ve iltifatın her kelimesini hak ettiler" denildi.
EN İYİ LİDER Başbakan Erdoğan’ı, "En iyi dünya lideri kimdir diye sorulsa, hiç tereddütsüz Adalet ve Kalkınma Partisi lideri Başbakan Tayyip Erdoğan’ı seçerdik" ifadesi kullanılan yazıda, şu görüşler öne sürüldü: "Erdoğan’ın partisi, İslami kökenlidir. Bu gerçek, gerici ve terör yuvası oldukları yolunda şüphelerin doğmasına neden oldu. Ama öyle değil. Erdoğan’ın yönetiminde Türkiye, Dünya pazarındaki fırında pişmek üzere, ekmek hamuru gibi kabarıyor. Yoksul bir semtte doğan ve gençliğinde ekmek satarak geçinen, günde beş vakit namaz kılan Erdoğan, ülkesini modern bir devlete dönüştürdü. O olmasaydı, ülkesi, kavgacı İran, ortaçağı yaşayan Suudi Arabistan ya da sallantıdaki Pakistan’dan (Medreselerin kumpasıyla, olağanüstü hal arasında sıkıştı) farksız olurdu. Erdoğan’ın Türkiyesi, değişik türdeki bir devlet destekli İslam modelinin yaşayan örneğidir. Dünya, Türk modeli sayesinde, İslam ile demokrasinin birlikte yaşayabileceğini öğrendi."
AVRUPA’YA ÇAĞRI Makalede Türkiye-Avrupa ilişkilerine de değinildi. ’Hedonist (hazcı)’ olarak nitelenen Batı’nın Türkiye’den hálá korktuğunun belirtildiği makalede, "Avrupa’nın avlusunda 70 milyon Türk var. Türkiye’yi kucaklayacağına, hızla kaçıyor. Bunun ego, önyargı ve yabancı korkusu yüzünden olmadığını kanıtlayacağına, Türkiye’nin sunduğu mantıklı alternatifi elinin tersiyle itiyor" diye yazıldı. Makalede, Türkiye’de demokrasinin mükemmel olmadığı, insan hakları ihlallerinin görüldüğü belirtilen, Romanya ve Bulgaristan örnek gösterilerek, "Bu iki ülke de birçok açıdan iyi olmamasına karşın, AB’ye kabûl edildi. Kulübe, sadece iyi stoktan gelenler kabul ediliyor. Kapıdaki yalvarıp yakarmalar, seçicileri ikna etmiyor. Avrupa böyle davranarak, kökten dinciliğin ve cihadın tek alternatifini yok ediyor" ifadeleri kullanıldı.
TANIYIN YETER Kuzey Irak ve PKK sorununa da değinilen, bu konuda Başbakan Erdoğan’ın, ’kendine muhteşem şekilde hakim’ olduğunun belirtildiği yazıda, terör örgütünün neredeyse hergün askere ve sivil halka zayiat verdirdiği, Türk halkının intikam çağrıları yaptığı hatırlatıldı ve "Ama Ankara, soğukkanlı bir şekilde vereceği yanıtı hesaplıyor" denildi. Övgüyle devam eden yazı, sözde Ermeni ’soykırımı’ konusuna gelince, eleştiriye dönüşüyor. Yazıda, şu ifadeler yer alıyor: "Ermeni katliamına karşı Türkiye’nin tutumu, düş kırıklığı yaratıyor. Erdoğan’ın, soykırımda ülkesinin sorumluluğunu niçin reddettiği belli değil. Zaten kimse yeni Türkiye’yi suçlamıyor. Kimse tazminat ödemesini istemiyor. Herkes, sadece Türkiye’nin tanımasını istiyor. Bu tür itiraflar tarih boyunca yapılmıştır. Oğullar, babalarının günahlarını reddetme hakkına sahiptir."

Ekleme Tarihi: 17.11.2007 - 21:52
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1393 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
husameddin (47), halk yolcusu (37), Habibetti21 (37), aysani (50), kardelen__571 (35), hasan_el_benna (42), aslanþamil (44), caylak ali osma.. (51), vural (50), mero (), ByNet (54), enginbey (49), veleye5 (28), yazitura (45), betulonur (41), NiSA (47), aliavlamaz (37), adler42 (46), 0730sahin (43), ercan58 (41)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.23957 saniyede açıldı